barış - Turc Anglais Dictionnaire

barış

Sens de "barış" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 11 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
barış peace n.
Present events also clearly indicate the damage caused in Europe by the ideology of the dividends of peace.
Mevcut olaylar da barışın getirileri ideolojisinin Avrupa'da yol açtığı hasarı açıkça göstermektedir.

More Sentences
General
barış peace n.
It remains to be seen, however, whether the effect on the peace process will actually be as is feared.
Bununla birlikte, barış süreci üzerindeki etkisinin gerçekten korkulduğu gibi olup olmayacağı da görülecektir.

More Sentences
Politics
barış peace n.
The United States takes on the lion's share of all peace missions.
Amerika Birleşik Devletleri tüm barış misyonlarının aslan payını üstlenmektedir.

More Sentences
General
barış peacetime n.
barış reconciliation n.
barış concord n.
barış grith n.
Idioms
barış swords to plowshares n.
Politics
barış peace time n.
barış compromise n.
barış conciliation n.

Sens de "barış" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 398 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
barış yapmak make peace v.
It's easier to make war than to make peace.
Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.

More Sentences
General
barış yanlısı pacifist n.
Are they pacifists?
Onlar barış yanlısı mı?

More Sentences
barış dönemi peacetime n.
Even in peacetime, she was not powerful enough to defend her empire against everyone.
Barış döneminde bile imparatorluğunu herkese karşı korumaya yetecek gücü yoktu.

More Sentences
barış teklifi peace offering n.
You shall also offer a he-goat for sin, and two one-year-old lambs as victims of peace offerings.
Ayrıca günah için bir teke ve barış teklifi olarak iki tane bir yaşında kuzu sunacaksınız.

More Sentences
barış antlaşması peace treaty n.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
Bir sonraki adım barış antlaşmasının şartlarını müzakere etmekti.

More Sentences
barış zamanı peacetime n.
I am thinking of the nuclear reactor at Osirak which was destroyed by the Israelis in an aerial attack during peacetime.
İsrailliler tarafından barış zamanında bir hava saldırısında imha edilen Osirak'taki nükleer reaktörü düşünüyorum.

More Sentences
barış çubuğu peace pipe n.
At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
Sonunda, Kızılderili kabilelerinin iki şefi baltalarını gömüp barış çubuğu tüttürmeye karar verdiler.

More Sentences
nobel barış ödülü nobel peace prize n.
Well, let us invite two holders of the Nobel Peace Prize to discuss the subject of peace with us here in Strasbourg.
Gelin, Nobel Barış Ödülü'nün iki sahibini burada, Strazburg'da bizimle barış konusunu tartışmaya davet edelim.

More Sentences
sevgi ve barış love and peace n.
I radiate Love and Peace to erase all mistakes and break down barriers.
Tüm hataları silmek ve engelleri yıkmak için Sevgi ve Barış yayıyorum.

More Sentences
barış gücü peace corps n.
We were also in favour of a feasibility study for a civil peace corps, something which was, however, rejected.
Ayrıca sivil barış gücü için bir fizibilite çalışması yapılmasından yanaydık, ancak bu reddedildi.

More Sentences
barış güvercini dove of peace n.
She's like a dove of peace.
Barış güvercini gibidir.

More Sentences
toplumsal barış social peace n.
We also discussed something else, namely no arms exports to countries where poverty may disturb social peace.
Ayrıca yoksulluğun toplumsal barışı bozabileceği ülkelere silah ihracatı yapılmaması gibi başka bir konuyu da görüştük.

More Sentences
barış görüşmeleri peace talks n.
Anyone who was present at the peace talks in Japan can no longer safely enter Indonesia.
Japonya'daki barış görüşmelerine katılan hiç kimse artık Endonezya'ya güvenli bir şekilde giremiyor.

More Sentences
barış sembolü dove n.
A dove is a symbol of peace.
Güvercin, bir barış sembolüdür.

More Sentences
barış yapmak bury the hatchet v.
To make a long story short, we buried the hatchet.
Uzun lafın kısası barış yaptık.

More Sentences
barış getirmek bring peace v.
This is not war; it is about bringing peace and building on it where there is need.
Bu savaş değil; barışı getirmek ve ihtiyaç duyulan yerlerde barışı inşa etmekle ilgilidir.

More Sentences
barış yapmak make peace with v.
You must make peace with your enemy, not with your friend.
Düşmanınızla barış yapmalısınız, dostunuzla değil.

More Sentences
barış içinde yaşamak live in peace v.
Today, Saddam Hussein is no longer in power, but the Iraqi people are not yet living in peace.
Bugün Saddam Hüseyin artık iktidarda değil ancak Irak halkı henüz barış içinde yaşamıyor.

More Sentences
barış yanlısı pacifist adj.
He's a pacifist.
O bir barış yanlısı.

More Sentences
barış ve refah vadeden messianic adj.
The charismatic leader had messianic beliefs and promised radical changes.
Karizmatik lider, barış ve refah vadeden inançlara sahipti ve radikal değişikliklerin sözünü veriyordu.

More Sentences
barış içinde peacefully adv.
This minority has however lived peacefully alongside the Muslim majority for decades.
Ancak bu azınlık on yıllardır Müslüman çoğunluğun yanında barış içinde yaşamaktadır.

More Sentences
barış halinde at peace adv.
We're at peace with france, Mr. Bush.
Fransa ile barış halindeyiz, Bay Bush.

More Sentences
barış içinde in peace adv.
That is of inestimable value and helps peoples to live together in peace.
Bu paha biçilemez bir değerdir ve halkların barış içinde bir arada yaşamasına yardımcı olur.

More Sentences
Colloquial
barış anlaşması peace deal n.
The OAU is doing its best to broker a peace deal there.
Afrika Birliği Örgütü orada bir barış anlaşmasına aracılık etmek için elinden geleni yapıyor.

More Sentences
Idioms
barış teklifi a peace offering n.
I made some fruitcake as sort of a peace offering.
Bir nevi barış teklifi olarak meyveli kek yaptım.

More Sentences
Trade/Economic
barış temettüsü peace dividend n.
At the same time, it will be ensured that the population as a whole shares in the aid as a visible peace dividend.
Aynı zamanda, görünür bir barış temettüsü olarak halkın bir bütün olarak yardımdan pay alması sağlanacaktır.

More Sentences
barış anlaşması peace settlement n.
Only when a comprehensive peace settlement has been signed may relations between the EU and Sudan be normalised.
Ancak kapsamlı bir barış anlaşması imzalandığında AB ile Sudan arasındaki ilişkiler normalleşebilir.

More Sentences
Politics
barış antlaşması peace accord n.
After prolonged and difficult discussions, a peace accord was signed.
Uzun ve zorlu görüşmeler sonunda bir barış antlaşması imzalandı.

More Sentences
barış aracısı peace broker n.
Diplomatic inactivity gives the EU absolutely no credibility as a peace broker in the Middle East.
Diplomatik hareketsizlik AB'ye Orta Doğu'da bir barış arabulucusu olarak kesinlikle güvenilirlik kazandırmamaktadır.

More Sentences
barış antlaşması peace agreement n.
The war ended with a cease-fire, not a peace agreement.
Savaş, barış antlaşması ile değil bir ateşkesle sona ermişti.

More Sentences
barış ve istikrar peace and stability n.
Re-launching the Barcelona Process is more necessary than ever in the interests of peace and stability.
Barselona Sürecinin yeniden başlatılması, barış ve istikrar için her zamankinden daha fazla gereklidir.

More Sentences
barış görüşmeleri peace talks n.
The peace talks must begin again.
Barış görüşmeleri yeniden başlamalı.

More Sentences
barış konferansı peace conference n.
Italy has declared its willingness to host a peace conference.
İtalya bir barış konferansına ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı.

More Sentences
barış antlaşması peace treaty n.
They signed the peace treaty.
Onlar barış antlaşması imzaladı.

More Sentences
kalıcı barış lasting peace n.
What we need now are concrete steps to reach lasting peace.
Kalıcı barışa ulaşmak için somut adımlara ihtiyacımız var.

More Sentences
kalıcı barış permanent peace n.
I believe that history will justifiably acknowledge her contribution, if the present negotiations bring permanent peace.
Mevcut müzakerelerin kalıcı barışı getirmesi halinde tarihin onun katkısını haklı olarak kabul edeceğine inanıyorum.

More Sentences
sürdürülebilir barış sustainable peace n.
It will be essential to address these issues in order to ensure sustainable peace in the country.
Ülkede sürdürülebilir barışın sağlanması için bu meselelerin ele alınması elzem olacaktır.

More Sentences
barış gücü askeri peacekeeper n.
It is absurd to claim that US peacekeepers would run the gauntlet of anti-American prejudice.
ABD'li barış gücü askerlerinin Amerikan karşıtı önyargılarla mücadele edeceğini iddia etmek saçmadır.

More Sentences
barış gücü peacekeeping n.
We would welcome the deployment of additional peacekeeping troops in Ituri.
Ituri'ye ilave barış gücü birliklerinin konuşlandırılmasını memnuniyetle karşılarız.

More Sentences
Military
barış antlaşması peace treaty n.
When two countries end a war, they sign a peace treaty.
İki ülke savaş sona erdiğinde bir barış antlaşması imzalarlar.

More Sentences
barış gücü peacekeeping force n.
Why is no serious initiative being adopted under the auspices of the UN, to impose a peacekeeping force on Israel?
Neden BM himayesi altında İsrail'e bir barış gücü dayatmak için ciddi bir girişimde bulunulmuyor?

More Sentences
barış zamanı peacetime n.
Even in peacetime, she was not powerful enough to defend her empire against everyone.
Barış zamanında bile imparatorluğunu herkese karşı savunmaya yetecek kudrette değildi.

More Sentences
barış ve uzlaşma peace and reconciliation n.
We recognise the contribution which Your Majesty and Jordan are making to the search for peace and reconciliation.
Majestelerinin ve Ürdün'ün barış ve uzlaşı arayışlarına yaptıkları katkının farkındayız.

More Sentences
Common Usage
devletin devlete barış için ödediği para tribute n.
General
barış ve uzlaşma amacıyla verilen hediye peace offering n.
barış yanlısı kimse pacifist n.
barış gazeteciliği peace journalism n.
barış çağrısı eirenicon n.
bin yıllık barış ve refah dönemi millenarian n.
barış çubuğu calumet n.
barış gönüllüleri peace corps n.
barış sembolü olarak kullanılan herhangi bir şey olive branch n.
barış görevlisi peace officer n.
barış yanlısı kimse dove n.
sosyal barış social peace n.
barış yapma ensheathing the sword n.
barış önerisi eirenicon n.
barış çubuğu pipe of peace n.
dünyada barış peace on earth n.
huzur ve barış sağlama aracı irenicon n.
barış yanlıları pacifists n.
barış elçisi peace envoy n.
barış yapan peace maker n.
kısa süren barış short-lived peace n.
nobel barış ödüllü kişi nobel peace laureate n.
sonsuz barış eternal peace n.
barış içinde bir arada yaşama peaceful coexistence n.
geçici barış temporary peace n.
iç barış civil peace n.
barış piposu calumet n.
barış yanlısı kimse dive n.
barış, sevgi, birlik ve saygı plur (peace, love, unity, and respect) n.
kıyamet gelmeden önce barış ve mutluluğun hüküm süreceği düşünülen bin yıllık dönemin geleceğine inanan kimse millenarian n.
dünya barış günü international day of peace n.
barış inşası peacebuilding n.
barış sağlamak için çalışan kimse peacebuilder n.
kalıcı barış perpetual peace n.
sürekli barış perpetual peace n.
barış sanatı peace art n.
gandhi barış ödülü gandhi peace prize n.
barış müzakereleri peace talks n.
brunei barış ülkesi devleti negara brunei darussalam n.
barış antlaşmasının eki annex n.
barış ve uzlaşma amacıyla verilen ikram archilowe [scottish] n.
barış teklifi archilowe [scottish] n.
barış ortamı olmaması unpeace [obsolete] n.
barış kuşu bird of peace n.
gelecekte kusursuz barış ve mutluluğun sağlanacağı inancı millenarianism n.
büyük barış ve refah döneminin geleceğine inanan kimse millenarist n.
barış günü love day n.
barış ortamının bozulması disturbance of the peace n.
barış işareti dove n.
barış bilimi irenology n.
barış sağlama pacation n.
barış dönemi peace n.
barış antlaşması peace n.
barış paktı peace n.
barış inisiyatifi peace initiative n.
barış müzakeresi başlatma peace initiative n.
barış işareti peace sign n.
barış sembolü peace sign n.
barış yanlısı pacificist n.
barış gönüllüleri üyesi corpsman n.
bir arada barış içinde bulunmak coexist peacefully v.
barış görüşmesi yapmak parley v.
barış görüşmeleri yapmak parley v.
barış yapmak ensheathe the sword v.
barış ödülü kazanmak win the peace prize v.
barış sağlamak establish peace v.
barış sağlamak bring about peace v.
barış imzalamak sign a peace agreement v.
barış imzalamak sign a peace treaty v.
barış ve huzuru getirmek bring peace and tranquility v.
(işgal edilen yerin halkına) barış ve huzur getirmek pacify v.
barış sağlamak peace v.
barış içinde olmak peace v.
barış sağlamak pease [obsolete] v.
barış hakkında konuşmak parlay v.
barış konuşması yapmak parlay v.
barış taraftarı irenic adj.
barış yanlısı peaceable adj.
her an bozulabilecek (barış/koalisyon) uneasy adj.
savaş ve barış bildirgeleri ile ilgili fetial adj.
barış ve bereket dönemi ile ilgili halcyon adj.
barış ve bereket dönemine ait halcyon adj.
barış ile ilgili peace adj.
uluslararası barış elçisi olan peace adj.
barış sürecine ait peaceful adj.
barış süreci ile ilgili peaceful adj.
barış yanlısı peaceful adj.
barış sürecine özgü peaceful adj.
barış getiren peacemaking adj.
barış sağlamak için yapılan peacemaking adj.
barış dönemine ait peacetime adj.
barış dönemine özgü peacetime adj.
barış yoluyla peacefully adv.
barış yoluyla peaceably adv.
barış yoluyla pacifically adv.
barış yanlısı olarak pacifistically adv.
(ibranice) barış ve huzur sizinle olsun! shalom interj.
Proverb
yurtta barış dünyada barış peace at home, peace in the world
ufak bir barış büyük bir zaferden daha iyidir better a lean peace than a fat victory
eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan if you want peace, prepare for war
eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan if you want peace, you must prepare for war
barış istiyorsan savaşa hazırlıklı ol if you want peace, prepare for war
Colloquial
barış çubuğu pipe of peace n.
birleşmiş milletler barış gücü askeri blue beret n.
Idioms
barış eli/çubuğu an/the olive branch n.
barış için atılan adım an/the olive branch n.
barış tohumları peace seeds n.
barış tohumu seed of peace n.
barış tohumları seeds of peace n.
barış tohumu peace seed n.
geçici barış lamourette's kiss n.
kısa süreli barış lamourette's kiss n.
sözde uzlaşma/barış lamourette's kiss n.
barış ve uzlaşma amacıyla verilen hediye a peace offering n.
barış payı a peace dividend n.
savunma harcamalarının eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması a peace dividend n.
barış payı the peace dividend n.
savunma harcamalarının eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması the peace dividend n.
barış adımı nixon in china n.
düşmana doğru uzatılan bir barış eli nixon in china n.
barış çağrısı nixon in china n.
barış adımı nixon to china n.
düşmana doğru uzatılan bir barış eli nixon to china n.
barış çağrısı nixon to china n.
barış yapma swords into ploughshares n.
barış yapma swords into plowshares n.
barış yapma swords to ploughshares n.
barış yapma swords to plowshares n.
barış çubuğunu tüttürmek smoke the pipe of peace v.
barış yapmak/imzalamak become reconciled with (someone or something) v.
barış masasına oturtmak/çekmek bring (someone or something) to the peace table v.
barış yapmak bury the hatchet v.
barış çubuğunu tüttürmek smoke the peace pipe v.
barış görüşmelerine olanak tanımak open the door to peace talks v.
barış içinde yaşamak be at peace v.
barış yapmak hang up (one's) hatchet v.
barış yapmak bury the hatchet v.
barış yapmak beat swords into plowshares v.
barış ilan etmek beat swords into ploughshares v.
barış yapmak beat swords into ploughshares v.
barış ilan etmek turn swords into ploughshares v.
barış yapmak turn swords into ploughshares v.
barış yapmak bury your differences v.
(biriyle/bir şeyle) barış yapmak make peace with (someone or something) v.
biriyle barış yapmak make peace with somebody v.
barış adımı nixon goes to china expr.
düşmana doğru uzatılan bir barış eli nixon goes to china expr.
barış çağrısı nixon goes to china expr.
Speaking
barış gelecek mi? will peace come? expr.
geçmişin ile barış make peace with your past expr.
Trade/Economic
barış konuşması peace talk n.
barış payı peace dividend n.
barış için gıda programı food for peace program n.
savunma harcamalarını eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması peace dividend n.
Law
barış yoluyla bölüşme voluntary partition n.
barış yoluyla uzlaşma settlement in pais n.
(barış zamanında) devletin açık denizde seyahat eden gemileri üzerinde sahip olduğu münhasır yargı yetkisi freedom of the seas n.
tüm ülke gemilerinin barış zamanı açık denizlerde seyahat etme hakkı freedom of the seas n.
Politics
barış zamanı veya kriz dönemlerinde bir millete diğer uluslarla yaptığı anlaşmalara dayanarak verilen sivil veya askeri yardım nation assistance n.
israil ile barış teklifini reddeden arap rejectionist n.
atatürk uluslararası barış ödülü ataturk international peace prize n.
barış taraftarlığı pacifism n.
barış gücü peace force n.
barış ortamı peace environment n.
barış yanlıları pacifists n.
barış içinde birarada yaşama peaceful coexistence n.
barış inşası peace-building n.
barış süreci peace process n.
barış yapım süreci peace-making process n.
barış getiren pacifier n.
barış antlaşması truce n.
barış zamanı time of peace n.
barış yanlısı dive n.
barış getiren reconciler n.
barış için ortaklık partnership for peace n.
barış yanlısı dove n.
barış koruma peacekeeping n.
barış yoluyla anlaşma peaceful settlement n.
barış getiren conciliator n.
barış ve nizam peace and order n.
barış içinde bir arada yaşama peaceful co-existence n.
barış ortaklığı peace partnership n.
barış için 1 milyon imza girişimi one million signatures for peace campaign n.
barış getiren peacemaker n.
barış ve bölgesel istikrar peace and regional stability n.
barış hareketleri peace movements n.
barış güvercini peace dove n.
barış ve güvenlik için bilim science for peace and security n.
barış antlaşması treaty of peace n.
barış harekatı peace operation n.
barış yanlısı pro-peace n.
barış için bir araya çalışma grubu work group for peace n.
barış için toprak land-for-peace n.
barış yanlısı propeace n.
barış harekatları dairesi department of peacekeeping operations n.
birleşmiş milletler barış gücü united nations peacekeeping force n.
birleşmiş milletler barış gücü askerleri blue helmet n.
bm barış gücü bm peace-keepers n.
bölgesel barış regional peace n.
bm barış gücü un peacekeeping force n.
çok uluslu barış gücü multinational peace force n.
demokrasi ve barış partisi democracy and peace party n.
dünya barış günü world peace day n.
dünya barış günü world day of peace n.
evrensel barış universal peace n.
iç barış internal peace n.
istikrarlı barış stable peace n.
ihtilafın barış yoluyla çözülmesi amicable settlement n.
ingiliz imparatorluğu içinde ingiliz yönetimi tarafından zorla uygulanan barış pax britannica n.
iç barış domestic peace n.
kosova barış gücü kosovo force n.
kolombiya barış anlaşması colombia peace deal n.
lozan barış antlaşması lausanne peace treaty n.
ortadoğu barış süreci middle east peace process n.
roma imparatorluğu içinde roma yönetimi tarafından zorla uygulanan barış pax romana n.
soğuk barış cold peace n.
toprak karşılığı barış land-for-peace n.
uluslararası barış ve güvenlik international peace and security n.
barış antlaşması pacification n.
yılda dört kez yapılan kontluk barış oturumu county sessions [uk] n.
barış savunuculuğu peace advocacy n.
barış protestosu peace march n.
barış yürüyüşü peace march n.
barış muhafazası peacekeeping n.
barış sürecinin başlangıç tarihini izleyen dönem posthostilities period n.
barış yanlısı pacificator n.
barış teklifi yapan kimse pacificator n.
sembolü çiçek olup barış ve sevgiyi savunan, 1960'ların sonunda ortaya çıkmış bir gençlik hareketi flower power n.
bilim insanları tarafından düzenlenen uluslararası barış konferansları pugwash conferences n.
barış istemek sue for peace v.
barış ve güvenliği sağlamak maintain peace and security v.
barış ilan etmek declare peace v.
barış çağrısında bulunmak issue a call for peace v.
barış teklifinde bulunmak pacificate v.
barış getiren make-peace adj.
barış yanlısı peace loving adj.
barış yoluyla pacific adj.
barış yanlısı peaceable adj.
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vadeden popüler liderlere ait messianic adj.
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vadeden popüler liderlerle ilgili messianic adj.
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vaatlerine ait messianic adj.
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vaatleriyle ilgili messianic adj.
barış muhafazasına ait peacekeeping adj.
barış muhafazası ile ilgili peacekeeping adj.
barış gücüne ait peacekeeping adj.
barış gücü ile ilgili peacekeeping adj.
barış yanlılarına ait pacifistic adj.
barış yanlıları ile ilgili pacifistic adj.
Institutes
barış için asyalı parlamentolar birliği türk grubu turkish delegation to the asian parliamentary assembly for peace n.
kıbrıs barış harekatı cyprus peace operation n.
Industry
savaş zamanı faaliyetlerinden barış zamanı faaliyetlerine dönme reconversion n.
Computer
siber barış cyber peace n.
Botanic
barış çiçeği spathipyllum wallisii n.
Social Sciences
alberta'daki barış nehri vadisinde yaşayan bir atabask halkı beaver n.
History
lozan barış konferansı lausanne peace conference n.
(antik roma'da) savaş ilanlarında ve barış müzakerelerinde yer alan 20 müjdeci rahipten her biri fetial n.
(antik roma'da) savaş ve barış ilanı ve anlaşmalarından sorumlu rahip fetialis n.
Religious
barış öpücüğü kiss of peace n.
barış öpücüğü holy kiss n.
barış öpücüğü brother kiss n.
barış öpücüğü sister kiss n.
kıyamet öncesindeki bin yıllık barış dönemi inancını reddeden kimse amillenarian n.
kıyamet öncesindeki bin yıllık barış dönemi inancını reddeden dini doktrin amillennialism n.
kıyamet öncesindeki bin yıllık barış dönemi inancını reddeden kimse amillennialist n.
protestanlık ve papalık arasında barış olması gerektiğini savunan görüş erasmism n.
dünyanın sonu geldiğinde ortaya çıkıp barış ve doğruluğun hükümdarlığını kuracağı kehanetinde bulunulan mesih mahdi n.
kıyamet öncesindeki bin yıllık barış dönemi inancını reddeden amillennial adj.
bin yıllık barış ve refah dönemi dini doktrinine ait chiliastic adj.
Environment
yeşil barış greenpeace n.
Geography
john bunyan'ın hac yolunda kitabında betimlenen barış ülkesi beulah n.
waterton-glacier uluslararası barış parkı waterton-glacier international peace park n.
Military
barış pınarı harekatı operation peace spring n.
barış pınarı operasyonu operation peace spring n.
davul ya da trampet çalarak düşmanı barış görüşmesine davet etme chamade n.
barış görüşmesi ya da ateşkes işareti chamade n.
barış kuruluşu yürürlülük tarihi peacetime establishment effective n.
barış gücü force of peace n.
barış gücü birlikleri peace-keeping troops n.
barış sağlama çabaları peace-keeping operations n.
barış uygulama gücü peace implementation force n.
barış için ortaklık eğitim merkezi partnership for peace training centre n.
barış için ortaklık planlama ve gözden geçirme süreci partnership for peace planning and review process n.
barış kuvveti peace strength n.
barış mevcudu peacetime establishment n.
barış gücü malzeme tedarik hedefi peacetime force material procurement objective n.
barış kuruluşu peacetime establishment n.
barış için ortaklık yönlendirme komitesi partnership for peace steering committee n.
barış zamanı malzeme tüketimi ve kayıpları peacetime material consumption and losses n.
barış karargahı peace headquarters n.
barış için ortaklık simülasyon çevrimi partnership for peace simulation network n.
barış kuruluşu yetkilileri peacetime establishment authorities n.
barış zamanı kuvvet malzeme mevcudatı peacetime force material assets n.
barış zamanı mevcudu peacetime complement n.
barış kalkanı peace shield n.
barış için ortaklık partnership for peace n.
barış gücü peacetime force n.
barış zamanı kuvvet malzeme ihtiyacı peacetime force material requirement n.
barış kuruluşu geçiş süreci peacetime establishment transition period n.
barış gücü peace keeping forces n.
barış için ortaklık irtibat timi partnership liaison team n.
barış anlaşması amicable agreement n.
barış kadrosu peacetime establishment n.
barış zamanı çalışma ilişkileri peacetime working relationships n.
barış için ortaklık karargah unsuru partnership for peace staff element n.
barış kadrolarının yapılanmasından sorumlu makamlar peacetime establishment authorities n.
barış için ortaklık ortak yönetim programı partnership for peace partner management programme n.
barış için ortaklık bilgi yönetim sistemi partnership for peace information management system n.
birleşmiş milletler barış gücü united nations peace force n.
birinci durum barış kuruluşu initial state peacetime establishment n.
işlerliğe sahip barış viable peace n.
kıbrıs türk barış kuvvetleri cyprus turkish peace forces n.
kıbrıs türk barış kuvvetleri komutanlığı cyprus turkish peace forces command n.
kıbrıs türk barış kuvvetleri komutanı commander of the cyprus-turkish peace forces n.
ordunun barış zamanı kadrosu peacetime establishment n.
ordunun barış kadrosu peace establishment n.
ordunun barış zamanı kadrosu peace establishment n.
normal barış zamanı konuş yeri normal peacetime location n.
son durum barış kadrosu end state peace establishment n.
son durum barış kuruluşu end state peace establishment n.
uluslararası barış gücü international peace force n.
(barış zamanı) zorunlu/mecburi askerlik görevi peacetime conscription n.
yetki verilen barış kuruluşu peacetime establishment authorized n.
almanya ve avusturya ordularında, askerlik görevini tamamlayıp barış zamanı ara sıra talim için çağrılabilen kısım landsturm n.
abd'de sivillere savaş veya barış zamanı sundukları üstün hizmet karşılığı verilen liyakat madalyası medal for merit n.
sivil ve askeri otoriteler arasında savaş veya barış döneminde gerçekleştirilen işbirliği civil-military cooperation n.
barış dönemi psikolojik harekat programı overt peacetime psychological operations programs n.
(barış zamanı gerçekleştirilen) eğitim yürüyüşü routemarch n.
askeri kuvvetler ve askeri olmayan kuruluşların birlikte yürüttüğü büyük ölçekli barış operasyonları complex contingency operations n.
barış sağlama peace building n.
barış inşası peace building n.
anlaşmazlık sonrası barış faaliyetleri peace building n.
barış harekatı peace operations n.
barış faaliyetleri peace operations n.
barış harekatı po (peace operations) n.
barış faaliyetleri po (peace operations) n.
barış zamanı malzeme mevcudu peacetime force materiel assets n.
barış zamanı askeri gücüne ait malzeme ihtiyacı peacetime force materiel requirement n.
barış zamanı malzeme kullanımı ve kayıpları peacetime materiel consumption and losses n.
barış zamanı harekat stoku peacetime operating stocks n.
barış zamanı harekat stoku pos (peacetime operating stocks) n.
Mythology
(yunan mitolojisinde) barış tanrıçası irene n.
(iskandinav mitolojisinde) barış, iyi hava, bolluk ve bereket tanrısı frey n.
(iskandinav mitolojisinde) barış, güzel hava, bolluk ve bereket tanrısı freyr n.
Latin
dünyada barış pacem in terris n.
savaş ve barış hukuku jus belli ac pacis n.
savaş sonrası barış yapma adaleti jus post bellum n.
barış istiyorsanız savaşa hazır olun si vis pacem, para bellum expr.
Slang
barış hapı hog n.
Star Wars
konfederasyon-cumhuriyet barış girişimi confederate-republic peace initiative n.
barış galerisi gallery of peace n.
jedi barış için birleş jedi unite for peace n.
barış sarayı palace of peace n.
barış şehri peace city n.
barış parkı peace park n.
galaktik barış için birleşmiş komite united committee for galactic peace n.