|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
barış yapmak |
make peace v.
|
|
It's easier to make war than to make peace.
Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
barış yanlısı |
pacifist n.
|
|
Are they pacifists?
Onlar barış yanlısı mı?
More Sentences
|
3 |
General |
barış dönemi |
peacetime n.
|
|
Even in peacetime, she was not powerful enough to defend her empire against everyone.
Barış döneminde bile imparatorluğunu herkese karşı korumaya yetecek gücü yoktu.
More Sentences
|
4 |
General |
barış teklifi |
peace offering n.
|
|
You shall also offer a he-goat for sin, and two one-year-old lambs as victims of peace offerings.
Ayrıca günah için bir teke ve barış teklifi olarak iki tane bir yaşında kuzu sunacaksınız.
More Sentences
|
5 |
General |
barış antlaşması |
peace treaty n.
|
|
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
Bir sonraki adım barış antlaşmasının şartlarını müzakere etmekti.
More Sentences
|
6 |
General |
barış zamanı |
peacetime n.
|
|
I am thinking of the nuclear reactor at Osirak which was destroyed by the Israelis in an aerial attack during peacetime.
İsrailliler tarafından barış zamanında bir hava saldırısında imha edilen Osirak'taki nükleer reaktörü düşünüyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
barış çubuğu |
peace pipe n.
|
|
At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
Sonunda, Kızılderili kabilelerinin iki şefi baltalarını gömüp barış çubuğu tüttürmeye karar verdiler.
More Sentences
|
8 |
General |
nobel barış ödülü |
nobel peace prize n.
|
|
Well, let us invite two holders of the Nobel Peace Prize to discuss the subject of peace with us here in Strasbourg.
Gelin, Nobel Barış Ödülü'nün iki sahibini burada, Strazburg'da bizimle barış konusunu tartışmaya davet edelim.
More Sentences
|
9 |
General |
sevgi ve barış |
love and peace n.
|
|
I radiate Love and Peace to erase all mistakes and break down barriers.
Tüm hataları silmek ve engelleri yıkmak için Sevgi ve Barış yayıyorum.
More Sentences
|
|
10 |
General |
barış gücü |
peace corps n.
|
|
We were also in favour of a feasibility study for a civil peace corps, something which was, however, rejected.
Ayrıca sivil barış gücü için bir fizibilite çalışması yapılmasından yanaydık, ancak bu reddedildi.
More Sentences
|
11 |
General |
barış güvercini |
dove of peace n.
|
|
She's like a dove of peace.
Barış güvercini gibidir.
More Sentences
|
12 |
General |
toplumsal barış |
social peace n.
|
|
We also discussed something else, namely no arms exports to countries where poverty may disturb social peace.
Ayrıca yoksulluğun toplumsal barışı bozabileceği ülkelere silah ihracatı yapılmaması gibi başka bir konuyu da görüştük.
More Sentences
|
13 |
General |
barış görüşmeleri |
peace talks n.
|
|
Anyone who was present at the peace talks in Japan can no longer safely enter Indonesia.
Japonya'daki barış görüşmelerine katılan hiç kimse artık Endonezya'ya güvenli bir şekilde giremiyor.
More Sentences
|
14 |
General |
barış sembolü |
dove n.
|
|
A dove is a symbol of peace.
Güvercin, bir barış sembolüdür.
More Sentences
|
15 |
General |
barış yapmak |
bury the hatchet v.
|
|
To make a long story short, we buried the hatchet.
Uzun lafın kısası barış yaptık.
More Sentences
|
16 |
General |
barış getirmek |
bring peace v.
|
|
This is not war; it is about bringing peace and building on it where there is need.
Bu savaş değil; barışı getirmek ve ihtiyaç duyulan yerlerde barışı inşa etmekle ilgilidir.
More Sentences
|
17 |
General |
barış yapmak |
make peace with v.
|
|
You must make peace with your enemy, not with your friend.
Düşmanınızla barış yapmalısınız, dostunuzla değil.
More Sentences
|
18 |
General |
barış içinde yaşamak |
live in peace v.
|
|
Today, Saddam Hussein is no longer in power, but the Iraqi people are not yet living in peace.
Bugün Saddam Hüseyin artık iktidarda değil ancak Irak halkı henüz barış içinde yaşamıyor.
More Sentences
|
19 |
General |
barış yanlısı |
pacifist adj.
|
|
He's a pacifist.
O bir barış yanlısı.
More Sentences
|
20 |
General |
barış ve refah vadeden |
messianic adj.
|
|
The charismatic leader had messianic beliefs and promised radical changes.
Karizmatik lider, barış ve refah vadeden inançlara sahipti ve radikal değişikliklerin sözünü veriyordu.
More Sentences
|
21 |
General |
barış içinde |
peacefully adv.
|
|
This minority has however lived peacefully alongside the Muslim majority for decades.
Ancak bu azınlık on yıllardır Müslüman çoğunluğun yanında barış içinde yaşamaktadır.
More Sentences
|
22 |
General |
barış halinde |
at peace adv.
|
|
We're at peace with france, Mr. Bush.
Fransa ile barış halindeyiz, Bay Bush.
More Sentences
|
23 |
General |
barış içinde |
in peace adv.
|
|
That is of inestimable value and helps peoples to live together in peace.
Bu paha biçilemez bir değerdir ve halkların barış içinde bir arada yaşamasına yardımcı olur.
More Sentences
|
Colloquial |
|
24 |
Colloquial |
barış anlaşması |
peace deal n.
|
|
The OAU is doing its best to broker a peace deal there.
Afrika Birliği Örgütü orada bir barış anlaşmasına aracılık etmek için elinden geleni yapıyor.
More Sentences
|
Idioms |
|
25 |
Idioms |
barış teklifi |
a peace offering n.
|
|
I made some fruitcake as sort of a peace offering.
Bir nevi barış teklifi olarak meyveli kek yaptım.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
26 |
Trade/Economic |
barış temettüsü |
peace dividend n.
|
|
At the same time, it will be ensured that the population as a whole shares in the aid as a visible peace dividend.
Aynı zamanda, görünür bir barış temettüsü olarak halkın bir bütün olarak yardımdan pay alması sağlanacaktır.
More Sentences
|
27 |
Trade/Economic |
barış anlaşması |
peace settlement n.
|
|
Only when a comprehensive peace settlement has been signed may relations between the EU and Sudan be normalised.
Ancak kapsamlı bir barış anlaşması imzalandığında AB ile Sudan arasındaki ilişkiler normalleşebilir.
More Sentences
|
Politics |
|
28 |
Politics |
barış antlaşması |
peace accord n.
|
|
After prolonged and difficult discussions, a peace accord was signed.
Uzun ve zorlu görüşmeler sonunda bir barış antlaşması imzalandı.
More Sentences
|
29 |
Politics |
barış aracısı |
peace broker n.
|
|
Diplomatic inactivity gives the EU absolutely no credibility as a peace broker in the Middle East.
Diplomatik hareketsizlik AB'ye Orta Doğu'da bir barış arabulucusu olarak kesinlikle güvenilirlik kazandırmamaktadır.
More Sentences
|
|
30 |
Politics |
barış antlaşması |
peace agreement n.
|
|
The war ended with a cease-fire, not a peace agreement.
Savaş, barış antlaşması ile değil bir ateşkesle sona ermişti.
More Sentences
|
31 |
Politics |
barış ve istikrar |
peace and stability n.
|
|
Re-launching the Barcelona Process is more necessary than ever in the interests of peace and stability.
Barselona Sürecinin yeniden başlatılması, barış ve istikrar için her zamankinden daha fazla gereklidir.
More Sentences
|
32 |
Politics |
barış görüşmeleri |
peace talks n.
|
|
The peace talks must begin again.
Barış görüşmeleri yeniden başlamalı.
More Sentences
|
33 |
Politics |
barış konferansı |
peace conference n.
|
|
Italy has declared its willingness to host a peace conference.
İtalya bir barış konferansına ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı.
More Sentences
|
34 |
Politics |
barış antlaşması |
peace treaty n.
|
|
They signed the peace treaty.
Onlar barış antlaşması imzaladı.
More Sentences
|
35 |
Politics |
kalıcı barış |
lasting peace n.
|
|
What we need now are concrete steps to reach lasting peace.
Kalıcı barışa ulaşmak için somut adımlara ihtiyacımız var.
More Sentences
|
36 |
Politics |
kalıcı barış |
permanent peace n.
|
|
I believe that history will justifiably acknowledge her contribution, if the present negotiations bring permanent peace.
Mevcut müzakerelerin kalıcı barışı getirmesi halinde tarihin onun katkısını haklı olarak kabul edeceğine inanıyorum.
More Sentences
|
37 |
Politics |
sürdürülebilir barış |
sustainable peace n.
|
|
It will be essential to address these issues in order to ensure sustainable peace in the country.
Ülkede sürdürülebilir barışın sağlanması için bu meselelerin ele alınması elzem olacaktır.
More Sentences
|
38 |
Politics |
barış gücü askeri |
peacekeeper n.
|
|
It is absurd to claim that US peacekeepers would run the gauntlet of anti-American prejudice.
ABD'li barış gücü askerlerinin Amerikan karşıtı önyargılarla mücadele edeceğini iddia etmek saçmadır.
More Sentences
|
39 |
Politics |
barış gücü |
peacekeeping n.
|
|
We would welcome the deployment of additional peacekeeping troops in Ituri.
Ituri'ye ilave barış gücü birliklerinin konuşlandırılmasını memnuniyetle karşılarız.
More Sentences
|
Military |
|
40 |
Military |
barış antlaşması |
peace treaty n.
|
|
When two countries end a war, they sign a peace treaty.
İki ülke savaş sona erdiğinde bir barış antlaşması imzalarlar.
More Sentences
|
41 |
Military |
barış gücü |
peacekeeping force n.
|
|
Why is no serious initiative being adopted under the auspices of the UN, to impose a peacekeeping force on Israel?
Neden BM himayesi altında İsrail'e bir barış gücü dayatmak için ciddi bir girişimde bulunulmuyor?
More Sentences
|
42 |
Military |
barış zamanı |
peacetime n.
|
|
Even in peacetime, she was not powerful enough to defend her empire against everyone.
Barış zamanında bile imparatorluğunu herkese karşı savunmaya yetecek kudrette değildi.
More Sentences
|
43 |
Military |
barış ve uzlaşma |
peace and reconciliation n.
|
|
We recognise the contribution which Your Majesty and Jordan are making to the search for peace and reconciliation.
Majestelerinin ve Ürdün'ün barış ve uzlaşı arayışlarına yaptıkları katkının farkındayız.
More Sentences
|
Common Usage |
|
44 |
Common Usage |
devletin devlete barış için ödediği para |
tribute n.
|
|
General |
|
45 |
General |
barış ve uzlaşma amacıyla verilen hediye |
peace offering n.
|
|
46 |
General |
barış yanlısı kimse |
pacifist n.
|
|
47 |
General |
barış gazeteciliği |
peace journalism n.
|
|
48 |
General |
barış çağrısı |
eirenicon n.
|
|
49 |
General |
bin yıllık barış ve refah dönemi |
millenarian n.
|
|
50 |
General |
barış çubuğu |
calumet n.
|
|
51 |
General |
barış gönüllüleri |
peace corps n.
|
|
52 |
General |
barış sembolü olarak kullanılan herhangi bir şey |
olive branch n.
|
|
53 |
General |
barış görevlisi |
peace officer n.
|
|
54 |
General |
barış yanlısı kimse |
dove n.
|
|
55 |
General |
sosyal barış |
social peace n.
|
|
56 |
General |
barış yapma |
ensheathing the sword n.
|
|
57 |
General |
barış önerisi |
eirenicon n.
|
|
58 |
General |
barış çubuğu |
pipe of peace n.
|
|
59 |
General |
dünyada barış |
peace on earth n.
|
|
60 |
General |
huzur ve barış sağlama aracı |
irenicon n.
|
|
61 |
General |
barış yanlıları |
pacifists n.
|
|
62 |
General |
barış elçisi |
peace envoy n.
|
|
63 |
General |
barış yapan |
peace maker n.
|
|
64 |
General |
kısa süren barış |
short-lived peace n.
|
|
65 |
General |
nobel barış ödüllü kişi |
nobel peace laureate n.
|
|
66 |
General |
sonsuz barış |
eternal peace n.
|
|
67 |
General |
barış içinde bir arada yaşama |
peaceful coexistence n.
|
|
68 |
General |
geçici barış |
temporary peace n.
|
|
69 |
General |
iç barış |
civil peace n.
|
|
|
70 |
General |
barış piposu |
calumet n.
|
|
71 |
General |
barış yanlısı kimse |
dive n.
|
|
72 |
General |
barış, sevgi, birlik ve saygı |
plur (peace, love, unity, and respect) n.
|
|
73 |
General |
kıyamet gelmeden önce barış ve mutluluğun hüküm süreceği düşünülen bin yıllık dönemin geleceğine inanan kimse |
millenarian n.
|
|
74 |
General |
dünya barış günü |
international day of peace n.
|
|
75 |
General |
barış inşası |
peacebuilding n.
|
|
76 |
General |
barış sağlamak için çalışan kimse |
peacebuilder n.
|
|
77 |
General |
kalıcı barış |
perpetual peace n.
|
|
78 |
General |
sürekli barış |
perpetual peace n.
|
|
79 |
General |
barış sanatı |
peace art n.
|
|
80 |
General |
gandhi barış ödülü |
gandhi peace prize n.
|
|
81 |
General |
barış müzakereleri |
peace talks n.
|
|
82 |
General |
brunei barış ülkesi devleti |
negara brunei darussalam n.
|
|
83 |
General |
barış antlaşmasının eki |
annex n.
|
|
84 |
General |
barış ve uzlaşma amacıyla verilen ikram |
archilowe [scottish] n.
|
|
85 |
General |
barış teklifi |
archilowe [scottish] n.
|
|
86 |
General |
barış ortamı olmaması |
unpeace [obsolete] n.
|
|
87 |
General |
barış kuşu |
bird of peace n.
|
|
88 |
General |
gelecekte kusursuz barış ve mutluluğun sağlanacağı inancı |
millenarianism n.
|
|
89 |
General |
büyük barış ve refah döneminin geleceğine inanan kimse |
millenarist n.
|
|
90 |
General |
barış günü |
love day n.
|
|
91 |
General |
barış ortamının bozulması |
disturbance of the peace n.
|
|
92 |
General |
barış işareti |
dove n.
|
|
93 |
General |
barış bilimi |
irenology n.
|
|
94 |
General |
barış sağlama |
pacation n.
|
|
95 |
General |
barış dönemi |
peace n.
|
|
96 |
General |
barış antlaşması |
peace n.
|
|
97 |
General |
barış paktı |
peace n.
|
|
98 |
General |
barış inisiyatifi |
peace initiative n.
|
|
99 |
General |
barış müzakeresi başlatma |
peace initiative n.
|
|
100 |
General |
barış işareti |
peace sign n.
|
|
101 |
General |
barış sembolü |
peace sign n.
|
|
102 |
General |
barış yanlısı |
pacificist n.
|
|
103 |
General |
barış gönüllüleri üyesi |
corpsman n.
|
|
104 |
General |
bir arada barış içinde bulunmak |
coexist peacefully v.
|
|
105 |
General |
barış görüşmesi yapmak |
parley v.
|
|
106 |
General |
barış görüşmeleri yapmak |
parley v.
|
|
107 |
General |
barış yapmak |
ensheathe the sword v.
|
|
108 |
General |
barış ödülü kazanmak |
win the peace prize v.
|
|
109 |
General |
barış sağlamak |
establish peace v.
|
|
110 |
General |
barış sağlamak |
bring about peace v.
|
|
111 |
General |
barış imzalamak |
sign a peace agreement v.
|
|
112 |
General |
barış imzalamak |
sign a peace treaty v.
|
|
113 |
General |
barış ve huzuru getirmek |
bring peace and tranquility v.
|
|
114 |
General |
(işgal edilen yerin halkına) barış ve huzur getirmek |
pacify v.
|
|
115 |
General |
barış sağlamak |
peace v.
|
|
116 |
General |
barış içinde olmak |
peace v.
|
|
117 |
General |
barış sağlamak |
pease [obsolete] v.
|
|
118 |
General |
barış hakkında konuşmak |
parlay v.
|
|
119 |
General |
barış konuşması yapmak |
parlay v.
|
|
120 |
General |
barış taraftarı |
irenic adj.
|
|
121 |
General |
barış yanlısı |
peaceable adj.
|
|
122 |
General |
her an bozulabilecek (barış/koalisyon) |
uneasy adj.
|
|
123 |
General |
savaş ve barış bildirgeleri ile ilgili |
fetial adj.
|
|
124 |
General |
barış ve bereket dönemi ile ilgili |
halcyon adj.
|
|
125 |
General |
barış ve bereket dönemine ait |
halcyon adj.
|
|
126 |
General |
barış ile ilgili |
peace adj.
|
|
127 |
General |
uluslararası barış elçisi olan |
peace adj.
|
|
128 |
General |
barış sürecine ait |
peaceful adj.
|
|
129 |
General |
barış süreci ile ilgili |
peaceful adj.
|
|
130 |
General |
barış yanlısı |
peaceful adj.
|
|
131 |
General |
barış sürecine özgü |
peaceful adj.
|
|
132 |
General |
barış getiren |
peacemaking adj.
|
|
133 |
General |
barış sağlamak için yapılan |
peacemaking adj.
|
|
134 |
General |
barış dönemine ait |
peacetime adj.
|
|
135 |
General |
barış dönemine özgü |
peacetime adj.
|
|
136 |
General |
barış yoluyla |
peacefully adv.
|
|
137 |
General |
barış yoluyla |
peaceably adv.
|
|
138 |
General |
barış yoluyla |
pacifically adv.
|
|
139 |
General |
barış yanlısı olarak |
pacifistically adv.
|
|
140 |
General |
(ibranice) barış ve huzur sizinle olsun! |
shalom interj.
|
|
Proverb |
|
141 |
Proverb |
yurtta barış dünyada barış |
peace at home, peace in the world
|
|
142 |
Proverb |
ufak bir barış büyük bir zaferden daha iyidir |
better a lean peace than a fat victory
|
|
143 |
Proverb |
eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan |
if you want peace, prepare for war
|
|
144 |
Proverb |
eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan |
if you want peace, you must prepare for war
|
|
145 |
Proverb |
barış istiyorsan savaşa hazırlıklı ol |
if you want peace, prepare for war
|
|
Colloquial |
|
146 |
Colloquial |
barış çubuğu |
pipe of peace n.
|
|
147 |
Colloquial |
birleşmiş milletler barış gücü askeri |
blue beret n.
|
|
Idioms |
|
148 |
Idioms |
barış eli/çubuğu |
an/the olive branch n.
|
|
149 |
Idioms |
barış için atılan adım |
an/the olive branch n.
|
|
150 |
Idioms |
barış tohumları |
peace seeds n.
|
|
151 |
Idioms |
barış tohumu |
seed of peace n.
|
|
152 |
Idioms |
barış tohumları |
seeds of peace n.
|
|
153 |
Idioms |
barış tohumu |
peace seed n.
|
|
154 |
Idioms |
geçici barış |
lamourette's kiss n.
|
|
155 |
Idioms |
kısa süreli barış |
lamourette's kiss n.
|
|
156 |
Idioms |
sözde uzlaşma/barış |
lamourette's kiss n.
|
|
157 |
Idioms |
barış ve uzlaşma amacıyla verilen hediye |
a peace offering n.
|
|
158 |
Idioms |
barış payı |
a peace dividend n.
|
|
159 |
Idioms |
savunma harcamalarının eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması |
a peace dividend n.
|
|
160 |
Idioms |
barış payı |
the peace dividend n.
|
|
161 |
Idioms |
savunma harcamalarının eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması |
the peace dividend n.
|
|
162 |
Idioms |
barış adımı |
nixon in china n.
|
|
163 |
Idioms |
düşmana doğru uzatılan bir barış eli |
nixon in china n.
|
|
164 |
Idioms |
barış çağrısı |
nixon in china n.
|
|
165 |
Idioms |
barış adımı |
nixon to china n.
|
|
166 |
Idioms |
düşmana doğru uzatılan bir barış eli |
nixon to china n.
|
|
167 |
Idioms |
barış çağrısı |
nixon to china n.
|
|
168 |
Idioms |
barış yapma |
swords into ploughshares n.
|
|
169 |
Idioms |
barış yapma |
swords into plowshares n.
|
|
170 |
Idioms |
barış yapma |
swords to ploughshares n.
|
|
171 |
Idioms |
barış yapma |
swords to plowshares n.
|
|
172 |
Idioms |
barış çubuğunu tüttürmek |
smoke the pipe of peace v.
|
|
173 |
Idioms |
barış yapmak/imzalamak |
become reconciled with (someone or something) v.
|
|
174 |
Idioms |
barış masasına oturtmak/çekmek |
bring (someone or something) to the peace table v.
|
|
175 |
Idioms |
barış yapmak |
bury the hatchet v.
|
|
176 |
Idioms |
barış çubuğunu tüttürmek |
smoke the peace pipe v.
|
|
177 |
Idioms |
barış görüşmelerine olanak tanımak |
open the door to peace talks v.
|
|
178 |
Idioms |
barış içinde yaşamak |
be at peace v.
|
|
179 |
Idioms |
barış yapmak |
hang up (one's) hatchet v.
|
|
180 |
Idioms |
barış yapmak |
bury the hatchet v.
|
|
181 |
Idioms |
barış yapmak |
beat swords into plowshares v.
|
|
182 |
Idioms |
barış ilan etmek |
beat swords into ploughshares v.
|
|
183 |
Idioms |
barış yapmak |
beat swords into ploughshares v.
|
|
184 |
Idioms |
barış ilan etmek |
turn swords into ploughshares v.
|
|
185 |
Idioms |
barış yapmak |
turn swords into ploughshares v.
|
|
186 |
Idioms |
barış yapmak |
bury your differences v.
|
|
187 |
Idioms |
(biriyle/bir şeyle) barış yapmak |
make peace with (someone or something) v.
|
|
188 |
Idioms |
biriyle barış yapmak |
make peace with somebody v.
|
|
189 |
Idioms |
barış adımı |
nixon goes to china expr.
|
|
190 |
Idioms |
düşmana doğru uzatılan bir barış eli |
nixon goes to china expr.
|
|
191 |
Idioms |
barış çağrısı |
nixon goes to china expr.
|
|
Speaking |
|
192 |
Speaking |
barış gelecek mi? |
will peace come? expr.
|
|
193 |
Speaking |
geçmişin ile barış |
make peace with your past expr.
|
|
Trade/Economic |
|
194 |
Trade/Economic |
barış konuşması |
peace talk n.
|
|
195 |
Trade/Economic |
barış payı |
peace dividend n.
|
|
196 |
Trade/Economic |
barış için gıda programı |
food for peace program n.
|
|
197 |
Trade/Economic |
savunma harcamalarını eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması |
peace dividend n.
|
|
Law |
|
198 |
Law |
barış yoluyla bölüşme |
voluntary partition n.
|
|
199 |
Law |
barış yoluyla uzlaşma |
settlement in pais n.
|
|
200 |
Law |
(barış zamanında) devletin açık denizde seyahat eden gemileri üzerinde sahip olduğu münhasır yargı yetkisi |
freedom of the seas n.
|
|
201 |
Law |
tüm ülke gemilerinin barış zamanı açık denizlerde seyahat etme hakkı |
freedom of the seas n.
|
|
Politics |
|
202 |
Politics |
barış zamanı veya kriz dönemlerinde bir millete diğer uluslarla yaptığı anlaşmalara dayanarak verilen sivil veya askeri yardım |
nation assistance n.
|
|
203 |
Politics |
israil ile barış teklifini reddeden arap |
rejectionist n.
|
|
204 |
Politics |
atatürk uluslararası barış ödülü |
ataturk international peace prize n.
|
|
205 |
Politics |
barış taraftarlığı |
pacifism n.
|
|
206 |
Politics |
barış gücü |
peace force n.
|
|
207 |
Politics |
barış ortamı |
peace environment n.
|
|
208 |
Politics |
barış yanlıları |
pacifists n.
|
|
209 |
Politics |
barış içinde birarada yaşama |
peaceful coexistence n.
|
|
210 |
Politics |
barış inşası |
peace-building n.
|
|
211 |
Politics |
barış süreci |
peace process n.
|
|
212 |
Politics |
barış yapım süreci |
peace-making process n.
|
|
213 |
Politics |
barış getiren |
pacifier n.
|
|
214 |
Politics |
barış antlaşması |
truce n.
|
|
215 |
Politics |
barış zamanı |
time of peace n.
|
|
216 |
Politics |
barış yanlısı |
dive n.
|
|
217 |
Politics |
barış getiren |
reconciler n.
|
|
218 |
Politics |
barış için ortaklık |
partnership for peace n.
|
|
219 |
Politics |
barış yanlısı |
dove n.
|
|
220 |
Politics |
barış koruma |
peacekeeping n.
|
|
221 |
Politics |
barış yoluyla anlaşma |
peaceful settlement n.
|
|
222 |
Politics |
barış getiren |
conciliator n.
|
|
223 |
Politics |
barış ve nizam |
peace and order n.
|
|
224 |
Politics |
barış içinde bir arada yaşama |
peaceful co-existence n.
|
|
225 |
Politics |
barış ortaklığı |
peace partnership n.
|
|
226 |
Politics |
barış için 1 milyon imza girişimi |
one million signatures for peace campaign n.
|
|
227 |
Politics |
barış getiren |
peacemaker n.
|
|
228 |
Politics |
barış ve bölgesel istikrar |
peace and regional stability n.
|
|
229 |
Politics |
barış hareketleri |
peace movements n.
|
|
230 |
Politics |
barış güvercini |
peace dove n.
|
|
231 |
Politics |
barış ve güvenlik için bilim |
science for peace and security n.
|
|
232 |
Politics |
barış antlaşması |
treaty of peace n.
|
|
233 |
Politics |
barış harekatı |
peace operation n.
|
|
234 |
Politics |
barış yanlısı |
pro-peace n.
|
|
235 |
Politics |
barış için bir araya çalışma grubu |
work group for peace n.
|
|
236 |
Politics |
barış için toprak |
land-for-peace n.
|
|
237 |
Politics |
barış yanlısı |
propeace n.
|
|
238 |
Politics |
barış harekatları dairesi |
department of peacekeeping operations n.
|
|
239 |
Politics |
birleşmiş milletler barış gücü |
united nations peacekeeping force n.
|
|
240 |
Politics |
birleşmiş milletler barış gücü askerleri |
blue helmet n.
|
|
241 |
Politics |
bm barış gücü |
bm peace-keepers n.
|
|
242 |
Politics |
bölgesel barış |
regional peace n.
|
|
243 |
Politics |
bm barış gücü |
un peacekeeping force n.
|
|
244 |
Politics |
çok uluslu barış gücü |
multinational peace force n.
|
|
245 |
Politics |
demokrasi ve barış partisi |
democracy and peace party n.
|
|
246 |
Politics |
dünya barış günü |
world peace day n.
|
|
247 |
Politics |
dünya barış günü |
world day of peace n.
|
|
248 |
Politics |
evrensel barış |
universal peace n.
|
|
249 |
Politics |
iç barış |
internal peace n.
|
|
250 |
Politics |
istikrarlı barış |
stable peace n.
|
|
251 |
Politics |
ihtilafın barış yoluyla çözülmesi |
amicable settlement n.
|
|
252 |
Politics |
ingiliz imparatorluğu içinde ingiliz yönetimi tarafından zorla uygulanan barış |
pax britannica n.
|
|
253 |
Politics |
iç barış |
domestic peace n.
|
|
254 |
Politics |
kosova barış gücü |
kosovo force n.
|
|
255 |
Politics |
kolombiya barış anlaşması |
colombia peace deal n.
|
|
256 |
Politics |
lozan barış antlaşması |
lausanne peace treaty n.
|
|
257 |
Politics |
ortadoğu barış süreci |
middle east peace process n.
|
|
258 |
Politics |
roma imparatorluğu içinde roma yönetimi tarafından zorla uygulanan barış |
pax romana n.
|
|
259 |
Politics |
soğuk barış |
cold peace n.
|
|
260 |
Politics |
toprak karşılığı barış |
land-for-peace n.
|
|
261 |
Politics |
uluslararası barış ve güvenlik |
international peace and security n.
|
|
262 |
Politics |
barış antlaşması |
pacification n.
|
|
263 |
Politics |
yılda dört kez yapılan kontluk barış oturumu |
county sessions [uk] n.
|
|
264 |
Politics |
barış savunuculuğu |
peace advocacy n.
|
|
265 |
Politics |
barış protestosu |
peace march n.
|
|
266 |
Politics |
barış yürüyüşü |
peace march n.
|
|
267 |
Politics |
barış muhafazası |
peacekeeping n.
|
|
268 |
Politics |
barış sürecinin başlangıç tarihini izleyen dönem |
posthostilities period n.
|
|
269 |
Politics |
barış yanlısı |
pacificator n.
|
|
270 |
Politics |
barış teklifi yapan kimse |
pacificator n.
|
|
271 |
Politics |
sembolü çiçek olup barış ve sevgiyi savunan, 1960'ların sonunda ortaya çıkmış bir gençlik hareketi |
flower power n.
|
|
272 |
Politics |
bilim insanları tarafından düzenlenen uluslararası barış konferansları |
pugwash conferences n.
|
|
273 |
Politics |
barış istemek |
sue for peace v.
|
|
274 |
Politics |
barış ve güvenliği sağlamak |
maintain peace and security v.
|
|
275 |
Politics |
barış ilan etmek |
declare peace v.
|
|
276 |
Politics |
barış çağrısında bulunmak |
issue a call for peace v.
|
|
277 |
Politics |
barış teklifinde bulunmak |
pacificate v.
|
|
278 |
Politics |
barış getiren |
make-peace adj.
|
|
279 |
Politics |
barış yanlısı |
peace loving adj.
|
|
280 |
Politics |
barış yoluyla |
pacific adj.
|
|
281 |
Politics |
barış yanlısı |
peaceable adj.
|
|
282 |
Politics |
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vadeden popüler liderlere ait |
messianic adj.
|
|
283 |
Politics |
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vadeden popüler liderlerle ilgili |
messianic adj.
|
|
284 |
Politics |
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vaatlerine ait |
messianic adj.
|
|
285 |
Politics |
kurtuluş veya ideal bir barış ve refah dönemi vaatleriyle ilgili |
messianic adj.
|
|
286 |
Politics |
barış muhafazasına ait |
peacekeeping adj.
|
|
287 |
Politics |
barış muhafazası ile ilgili |
peacekeeping adj.
|
|
288 |
Politics |
barış gücüne ait |
peacekeeping adj.
|
|
289 |
Politics |
barış gücü ile ilgili |
peacekeeping adj.
|
|
290 |
Politics |
barış yanlılarına ait |
pacifistic adj.
|
|
291 |
Politics |
barış yanlıları ile ilgili |
pacifistic adj.
|
|
Institutes |
|
292 |
Institutes |
barış için asyalı parlamentolar birliği türk grubu |
turkish delegation to the asian parliamentary assembly for peace n.
|
|
293 |
Institutes |
kıbrıs barış harekatı |
cyprus peace operation n.
|
|
Industry |
|
294 |
Industry |
savaş zamanı faaliyetlerinden barış zamanı faaliyetlerine dönme |
reconversion n.
|
|
Computer |
|
295 |
Computer |
siber barış |
cyber peace n.
|
|
Botanic |
|
296 |
Botanic |
barış çiçeği |
spathipyllum wallisii n.
|
|
Social Sciences |
|
297 |
Social Sciences |
alberta'daki barış nehri vadisinde yaşayan bir atabask halkı |
beaver n.
|
|
History |
|
298 |
History |
lozan barış konferansı |
lausanne peace conference n.
|
|
299 |
History |
(antik roma'da) savaş ilanlarında ve barış müzakerelerinde yer alan 20 müjdeci rahipten her biri |
fetial n.
|
|
300 |
History |
(antik roma'da) savaş ve barış ilanı ve anlaşmalarından sorumlu rahip |
fetialis n.
|
|
Religious |
|
301 |
Religious |
barış öpücüğü |
kiss of peace n.
|
|
302 |
Religious |
barış öpücüğü |
holy kiss n.
|
|
303 |
Religious |
barış öpücüğü |
brother kiss n.
|
|
304 |
Religious |
barış öpücüğü |
sister kiss n.
|
|
305 |
Religious |
kıyamet öncesindeki bin yıllık barış dönemi inancını reddeden kimse |
amillenarian n.
|
|
306 |
Religious |
kıyamet öncesindeki bin yıllık barış dönemi inancını reddeden dini doktrin |
amillennialism n.
|
|
307 |
Religious |
kıyamet öncesindeki bin yıllık barış dönemi inancını reddeden kimse |
amillennialist n.
|
|
308 |
Religious |
protestanlık ve papalık arasında barış olması gerektiğini savunan görüş |
erasmism n.
|
|
309 |
Religious |
dünyanın sonu geldiğinde ortaya çıkıp barış ve doğruluğun hükümdarlığını kuracağı kehanetinde bulunulan mesih |
mahdi n.
|
|
310 |
Religious |
kıyamet öncesindeki bin yıllık barış dönemi inancını reddeden |
amillennial adj.
|
|
311 |
Religious |
bin yıllık barış ve refah dönemi dini doktrinine ait |
chiliastic adj.
|
|
Environment |
|
312 |
Environment |
yeşil barış |
greenpeace n.
|
|
Geography |
|
313 |
Geography |
john bunyan'ın hac yolunda kitabında betimlenen barış ülkesi |
beulah n.
|
|
314 |
Geography |
waterton-glacier uluslararası barış parkı |
waterton-glacier international peace park n.
|
|
Military |
|
315 |
Military |
barış pınarı harekatı |
operation peace spring n.
|
|
316 |
Military |
barış pınarı operasyonu |
operation peace spring n.
|
|
317 |
Military |
davul ya da trampet çalarak düşmanı barış görüşmesine davet etme |
chamade n.
|
|
318 |
Military |
barış görüşmesi ya da ateşkes işareti |
chamade n.
|
|
319 |
Military |
barış kuruluşu yürürlülük tarihi |
peacetime establishment effective n.
|
|
320 |
Military |
barış gücü |
force of peace n.
|
|
321 |
Military |
barış gücü birlikleri |
peace-keeping troops n.
|
|
322 |
Military |
barış sağlama çabaları |
peace-keeping operations n.
|
|
323 |
Military |
barış uygulama gücü |
peace implementation force n.
|
|
324 |
Military |
barış için ortaklık eğitim merkezi |
partnership for peace training centre n.
|
|
325 |
Military |
barış için ortaklık planlama ve gözden geçirme süreci |
partnership for peace planning and review process n.
|
|
326 |
Military |
barış kuvveti |
peace strength n.
|
|
327 |
Military |
barış mevcudu |
peacetime establishment n.
|
|
328 |
Military |
barış gücü malzeme tedarik hedefi |
peacetime force material procurement objective n.
|
|
329 |
Military |
barış kuruluşu |
peacetime establishment n.
|
|
330 |
Military |
barış için ortaklık yönlendirme komitesi |
partnership for peace steering committee n.
|
|
331 |
Military |
barış zamanı malzeme tüketimi ve kayıpları |
peacetime material consumption and losses n.
|
|
332 |
Military |
barış karargahı |
peace headquarters n.
|
|
333 |
Military |
barış için ortaklık simülasyon çevrimi |
partnership for peace simulation network n.
|
|
334 |
Military |
barış kuruluşu yetkilileri |
peacetime establishment authorities n.
|
|
335 |
Military |
barış zamanı kuvvet malzeme mevcudatı |
peacetime force material assets n.
|
|
336 |
Military |
barış zamanı mevcudu |
peacetime complement n.
|
|
337 |
Military |
barış kalkanı |
peace shield n.
|
|
338 |
Military |
barış için ortaklık |
partnership for peace n.
|
|
339 |
Military |
barış gücü |
peacetime force n.
|
|
340 |
Military |
barış zamanı kuvvet malzeme ihtiyacı |
peacetime force material requirement n.
|
|
341 |
Military |
barış kuruluşu geçiş süreci |
peacetime establishment transition period n.
|
|
342 |
Military |
barış gücü |
peace keeping forces n.
|
|
343 |
Military |
barış için ortaklık irtibat timi |
partnership liaison team n.
|
|
344 |
Military |
barış anlaşması |
amicable agreement n.
|
|
345 |
Military |
barış kadrosu |
peacetime establishment n.
|
|
346 |
Military |
barış zamanı çalışma ilişkileri |
peacetime working relationships n.
|
|
347 |
Military |
barış için ortaklık karargah unsuru |
partnership for peace staff element n.
|
|
348 |
Military |
barış kadrolarının yapılanmasından sorumlu makamlar |
peacetime establishment authorities n.
|
|
349 |
Military |
barış için ortaklık ortak yönetim programı |
partnership for peace partner management programme n.
|
|
350 |
Military |
barış için ortaklık bilgi yönetim sistemi |
partnership for peace information management system n.
|
|
351 |
Military |
birleşmiş milletler barış gücü |
united nations peace force n.
|
|
352 |
Military |
birinci durum barış kuruluşu |
initial state peacetime establishment n.
|
|
353 |
Military |
işlerliğe sahip barış |
viable peace n.
|
|
354 |
Military |
kıbrıs türk barış kuvvetleri |
cyprus turkish peace forces n.
|
|
355 |
Military |
kıbrıs türk barış kuvvetleri komutanlığı |
cyprus turkish peace forces command n.
|
|
356 |
Military |
kıbrıs türk barış kuvvetleri komutanı |
commander of the cyprus-turkish peace forces n.
|
|
357 |
Military |
ordunun barış zamanı kadrosu |
peacetime establishment n.
|
|
358 |
Military |
ordunun barış kadrosu |
peace establishment n.
|
|
359 |
Military |
ordunun barış zamanı kadrosu |
peace establishment n.
|
|
360 |
Military |
normal barış zamanı konuş yeri |
normal peacetime location n.
|
|
361 |
Military |
son durum barış kadrosu |
end state peace establishment n.
|
|
362 |
Military |
son durum barış kuruluşu |
end state peace establishment n.
|
|
363 |
Military |
uluslararası barış gücü |
international peace force n.
|
|
364 |
Military |
(barış zamanı) zorunlu/mecburi askerlik görevi |
peacetime conscription n.
|
|
365 |
Military |
yetki verilen barış kuruluşu |
peacetime establishment authorized n.
|
|
366 |
Military |
almanya ve avusturya ordularında, askerlik görevini tamamlayıp barış zamanı ara sıra talim için çağrılabilen kısım |
landsturm n.
|
|
367 |
Military |
abd'de sivillere savaş veya barış zamanı sundukları üstün hizmet karşılığı verilen liyakat madalyası |
medal for merit n.
|
|
368 |
Military |
sivil ve askeri otoriteler arasında savaş veya barış döneminde gerçekleştirilen işbirliği |
civil-military cooperation n.
|
|
369 |
Military |
barış dönemi psikolojik harekat programı |
overt peacetime psychological operations programs n.
|
|
370 |
Military |
(barış zamanı gerçekleştirilen) eğitim yürüyüşü |
routemarch n.
|
|
371 |
Military |
askeri kuvvetler ve askeri olmayan kuruluşların birlikte yürüttüğü büyük ölçekli barış operasyonları |
complex contingency operations n.
|
|
372 |
Military |
barış sağlama |
peace building n.
|
|
373 |
Military |
barış inşası |
peace building n.
|
|
374 |
Military |
anlaşmazlık sonrası barış faaliyetleri |
peace building n.
|
|
375 |
Military |
barış harekatı |
peace operations n.
|
|
376 |
Military |
barış faaliyetleri |
peace operations n.
|
|
377 |
Military |
barış harekatı |
po (peace operations) n.
|
|
378 |
Military |
barış faaliyetleri |
po (peace operations) n.
|
|
379 |
Military |
barış zamanı malzeme mevcudu |
peacetime force materiel assets n.
|
|
380 |
Military |
barış zamanı askeri gücüne ait malzeme ihtiyacı |
peacetime force materiel requirement n.
|
|
381 |
Military |
barış zamanı malzeme kullanımı ve kayıpları |
peacetime materiel consumption and losses n.
|
|
382 |
Military |
barış zamanı harekat stoku |
peacetime operating stocks n.
|
|
383 |
Military |
barış zamanı harekat stoku |
pos (peacetime operating stocks) n.
|
|
Mythology |
|
384 |
Mythology |
(yunan mitolojisinde) barış tanrıçası |
irene n.
|
|
385 |
Mythology |
(iskandinav mitolojisinde) barış, iyi hava, bolluk ve bereket tanrısı |
frey n.
|
|
386 |
Mythology |
(iskandinav mitolojisinde) barış, güzel hava, bolluk ve bereket tanrısı |
freyr n.
|
|
Latin |
|
387 |
Latin |
dünyada barış |
pacem in terris n.
|
|
388 |
Latin |
savaş ve barış hukuku |
jus belli ac pacis n.
|
|
389 |
Latin |
savaş sonrası barış yapma adaleti |
jus post bellum n.
|
|
390 |
Latin |
barış istiyorsanız savaşa hazır olun |
si vis pacem, para bellum expr.
|
|
Slang |
|
391 |
Slang |
barış hapı |
hog n.
|
|
Star Wars |
|
392 |
Star Wars |
konfederasyon-cumhuriyet barış girişimi |
confederate-republic peace initiative n.
|
|
393 |
Star Wars |
barış galerisi |
gallery of peace n.
|
|
394 |
Star Wars |
jedi barış için birleş |
jedi unite for peace n.
|
|
395 |
Star Wars |
barış sarayı |
palace of peace n.
|
|
396 |
Star Wars |
barış şehri |
peace city n.
|
|
397 |
Star Wars |
barış parkı |
peace park n.
|
|
398 |
Star Wars |
galaktik barış için birleşmiş komite |
united committee for galactic peace n.
|
|