| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | inform v. | bilgilendirmek | ||
|
Mr President, I would like to inform the House of the problem that I came across yesterday. Sayın Başkan, dün karşılaştığım bir sorun hakkında Meclis'i bilgilendirmek istiyorum. More Sentences |
||||
| Common Usage | inform v. | haber vermek | ||
|
Why was I not informed? Neden bana haber verilmedi? More Sentences |
||||
| Common Usage | inform v. | bilgi vermek | ||
|
Between Barcelona and Seville, the Spanish Government has been informed that a general strike has been called. Barselona ve Sevilla arasında, İspanyol Hükümetine genel grev çağrısı yapıldığı bilgisi verildi. More Sentences |
||||
| Common Usage | inform v. | bildirmek | ||
|
I should therefore like to inform the administration that both amendments need to be reformulated. Bu nedenle, her iki değişikliğin de yeniden formüle edilmesi gerektiğini idareye bildirmek isterim. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | inform v. | haberdar etmek | ||
|
We should also inform speakers of regional or minority languages of such possible resources. Bölgesel veya azınlık dillerini konuşanları da bu tür olası kaynaklardan haberdar etmeliyiz. More Sentences |
||||
| General | inform v. | bilgi vermek | ||
|
Indeed, this 'may contain' label does not inform; nobody is any the wiser. Aslında, bu 'içerebilir' etiketi bilgi vermiyor; kimse daha akıllı değil. More Sentences |
||||
| General | inform v. | bildirmek | ||
|
We shall, of course, inform her of your dissatisfaction and she will immediately find out what can be done. Memnuniyetsizliğinizi elbette kendisine bildireceğiz ve o da derhal ne yapılabileceğini öğrenecektir. More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Technical | inform v. | bildirmek | ||
|
Mr Bowis, I will be sure to inform the Presidency of the essence of your speech. Sayın Bowis, konuşmanızın özünü Başkanlığa bildireceğimden emin olabilirsiniz. More Sentences |
||||
| Technical | inform v. | haber vermek | ||
|
You should inform your mother as soon as you can. En kısa zamanda annenize haber vermelisiniz. More Sentences |
||||
| Technical | inform v. | söylemek | ||
|
Science informs us that the world and time have a beginning. Bilim bize dünyanın ve zamanın bir başlangıcı olduğunu söyler. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | inform v. | canlandırmak | ||
| General | inform v. | ihbar etmek | ||
| General | inform v. | fitnelemek | ||
| General | inform v. | malumat vermek | ||
| General | inform v. | ilam etmek | ||
| General | inform v. | gammazlamak | ||
| General | inform v. | bilgilendirme yapmak | ||
| General | inform v. | etkilemek | ||
| General | inform v. | şekillendirici olmak | ||
| General | inform v. | temel prensibi olmak | ||
| General | inform v. | ek prensibi olmak | ||
| General | inform v. | biçimlendirici olmak | ||
| General | inform v. | yayılmak | ||
| General | inform v. | nüfuz etmek | ||
| General | inform v. | içine işlemek | ||
| General | inform v. | hareketlendirmek | ||
| General | inform v. | canlandırma yapmak | ||
| General | inform v. | teşvik etmek | ||
| General | inform v. | yaymak | ||
| General | inform v. | nüfuz etmek | ||
| General | inform v. | (birine) belirli bir konuda bilgi vermek | ||
| General | inform v. | bilgi sağlamak | ||
