wide - Turc Anglais Dictionnaire

wide

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "wide" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 54 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
wide adj. geniş
There were two wide doors at the end of the hall.
Koridorun sonunda iki geniş kapı vardı.

More Sentences
General
wide adj. uzak
You're wide of the mark.
Konudan uzaksın.

More Sentences
wide adj. açık
This concept is, in my view, wide open to misuse.
Bana göre bu kavram suiistimale çok açık.

More Sentences
wide adj. büyük
The gap is now wider than it was a quarter of a century ago.
Şu anda aradaki fark çeyrek yüzyıl öncesine göre daha büyüktür.

More Sentences
wide adj. geniş
The presidential inauguration ceremony received wide coverage in the press.
Başkanlık yemin töreni basında geniş yer buldu.

More Sentences
wide adj. geniş çaplı
If we want these new structures to be a success, wide publicity is going to have to be put in place.
Bu yeni yapıların başarılı olmasını istiyorsak geniş çaplı bir tanıtımın yapılması gerekecektir.

More Sentences
wide adj. sonuna kadar açılmış
We are in favour of opening the doors wide to those who want to become part of the European family.
Avrupa ailesinin bir parçası olmak isteyenlere kapıların sonuna kadar açılmasından yanayız.

More Sentences
wide adj. çeşitli
The store offers a wide range of camping gear.
Mağaza çok çeşitli kamp malzemeleri sunuyor.

More Sentences
wide adj. faltaşı gibi açılmış
He just stood there with wide eyes and his goofy smile.
Faltaşı gibi açılmış gözleri ve aptal gülümsemesiyle orada öylece dikiliyordu.

More Sentences
wide adj. dışından
The darts fell just wide of the dartboard.
Oklar dart tahtasının hemen dışına düştü.

More Sentences
wide adv. iyice
To do this, open your mouth wide and breathe hard.
Bunu yapmak için ağzınızı iyice açın ve sertçe nefes alın.

More Sentences
wide adv. tamamen
By 6 am, both children were wide awake.
Sabah 6'da iki çocuk da tamamen uyanıktı.

More Sentences
wide adv. iyice
Open your mouth wide.
Ağzını iyice aç.

More Sentences
wide adv. kocaman
His big blue eyes opened wide with amazement.
Büyük mavi gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı.

More Sentences
wide adv. karavana
His first shot went wide.
İlk atışı karavana oldu.

More Sentences
Technical
wide adj. geniş
The roads there are wide and as straight as an arrow.
Oradaki yollar geniş ve bir ok kadar düzdür.

More Sentences
Linguistics
wide adj. geniş
I will be very brief in responding to a debate which has ranged extremely wide.
Son derece geniş bir yelpazeye yayılmış olan tartışmaya yanıt verirken çok kısa konuşacağım.

More Sentences
Archaic
wide n. geniş alan
Given the wide area and the many variations in the different countries, it is a valiant and successful effort.
Geniş alan ve farklı ülkelerdeki birçok varyasyon göz önüne alındığında, bu cesur ve başarılı bir çabadır.

More Sentences
Common Usage
wide adj. bol
General
wide adj. engin
wide adj. yaygın
wide adj. gen
wide adj. ferah
wide adj. vasi
wide adj. enli
wide adj. bol
wide adj. kapsamlı
wide adj. tamamen açılmış
wide adj. talep edilen fiyattan çok aşağısında alıcı bulan
wide adj. faltaşı gibi açık (göz)
wide adj. tamamen açılmış (göz)
wide adv. alabildiğine
wide adv. açığa
wide adv. ardına kadar
wide adv. adamakıllı
wide adv. sonuna kadar
wide adv. açıkta
wide adv. açığa
wide adv. ...genişliğinde
wide adv. uzaklara
wide suf. belirli bir alan veya bölge boyunca uzanan
wide suf. belirli bir alan veya bölge boyunca etkili olan
Computer
wide n. en
Breeding
wide adj. karbonhidrat açısından kısmen zengin (hayvan yemi)
Linguistics
wide adj. gevşek
Sport
wide n. (kriket) kaleyi bulmamış şut
wide n. vurucunun yetişemeyeceği bir yere atılan top
wide adj. sahanın kenar çizgilerinden birine doğru olan
wide adj. sahanın kenar çizgilerinden birine yakın olan
wide adv. sahanın kenar çizgilerinden birine doğru
wide adv. sahanın kenar çizgilerinden birine yakın
Baseball
wide adj. saha dışı
Ottoman Turkish
wide adj. şümullü
Archaic
wide n. geniş saha

Sens de "wide" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
wide shoulder n. geniş omuz
He has wide shoulders.
Onun geniş omuzları var.

More Sentences
become wide v. genişlemek
It is clear that the transatlantic gap is becoming wider.
Atlantik ötesi uçurumun giderek genişlediği açıktır.

More Sentences
wide awake adj. uyanık
I don't see how Tom can stay up all night and then be so wide awake at work.
Tom'un bütün gece uyumayıp sonra da işte nasıl bu kadar uyanık olduğunu anlamıyorum.

More Sentences
wide enough adj. yeterince geniş
Do you think the track is wide enough for cars?
Sence yol arabalar için yeterince geniş mi?

More Sentences
wide apart adj. ayrık
He stood with his legs wide apart.
Bacakları ayrık durdu.

More Sentences
wide open adj. ardına kadar açık
The door was wide open.
Kapı ardına kadar açıktı.

More Sentences
wide awake adj. ayık
Now I'm wide awake.
Şimdi tamamen ayığım.

More Sentences
wide range of adj. geniş bir yelpazede
We started from a traditional situation where we were funding quite a wide range of different activities.
Oldukça geniş bir yelpazede farklı faaliyetleri finanse ettiğimiz geleneksel bir durumdan başladık.

More Sentences
a wide variety adj. çok çeşitli
The Commission then noted that a wide variety of equipment could potentially be used for the purpose of torture.
Komisyon daha sonra çok çeşitli ekipmanların potansiyel olarak işkence amacıyla kullanılabileceğini belirtmiştir.

More Sentences
wide range of adj. çok çeşitli
There is a wide range of instruments which we need to use at European level.
Avrupa düzeyinde kullanmamız gereken çok çeşitli araçlar var.

More Sentences
europe-wide adj. avrupa çapında
I think that we should make a commitment to a genuine Europe-wide public holiday.
Avrupa çapında gerçek bir resmi tatil taahhüdünde bulunmamız gerektiğini düşünüyorum.

More Sentences
european-wide adj. avrupa çapında
The other European-wide database will be of patients in need of a transplant.
Avrupa çapındaki diğer veri tabanı ise nakil ihtiyacı olan hastalara ait olacak.

More Sentences
wide-ranging adj. geniş kapsamlı
The professor delivered a wide-ranging lecture.
Profesör geniş kapsamlı bir konferans verdi.

More Sentences
wide awake adj. tamamen uyanık
We're wide awake.
Tamamen uyanığız.

More Sentences
being wide open n. apaçıklık
wide brimmed hat n. geniş kenarlı şapka
wide angle n. geniş açı
wide screen n. geniş ekran
wide step n. açık adım
becoming wide n. genişleme
a wide trouser leg n. bol paça
wide film n. geniş film
wide angle n. büyük açı
wide area n. geniş coğrafya
wide geography n. geniş coğrafya
wide distribution n. geniş dağılım
wide distribution n. geniş yayılım
man of wide interests n. birçok şeye ilgi duyan adam
wide field of view n. geniş görüş alanı
nation-wide movement n. milli hareket
wide-ringed timber n. seyrek yaş halkalı ağaç
wide experience n. engin tecrübe
range over a wide field n. geniş alana yayılma
wide audience n. geniş izleyici kitlesi
wide audience n. geniş seyirci kitlesi
wide vocabulary n. zengin dağarcık
wide vocabulary n. zengin kelime dağarcığı
wide shoulders n. geniş omuzlar
a wide range of colours n. geniş renk yelpazesi
a wide selection of colours n. geniş renk yelpazesi
a wide spectrum of colors n. geniş renk yelpazesi
conflicts world-wide n. dünya çapındaki çatışmalar
extreme world-wide ambient temperatures n. tüm dünyadaki en uç ortam sıcaklıkları
wide knowledge n. yüksek bilgi birikimi
wide knowledge n. derin bilgi birikimi
wide knowledge n. geniş bilgi birikimi
double-wide mobile home n. çift üniteli mobil/taşınabilir ev
single-wide mobile home n. tek üniteli mobil/taşınabilir ev
europe-wide arts advocacy campaign n. avrupa çapında sanatın desteklenmesi kampanyası
wide forehead n. geniş alın
wide experience n. kapsamlı tecrübe
wide experience n. geniş tecrübe
wide experience n. geniş deneyim
wide experience n. kapsamlı deneyim
wide open space n. çok geniş alan
wide open space n. geniş açık alan
wide scope n. geniş alan
wide range of subjects n. geniş konu yelpazesi
wide calf n. geniş baldır
(wide) berth n. emniyet mesafesi
(wide) berth n. güvenlik mesafesi
wide boy [uk] n. üçkağıtçılık yaparak geçinen adam
single-wide n. prefabrik ev
single-wide n. mobil ev
single-wide n. taşınabilir ev
spread one's arms wide v. kollarını alabildiğine açmak
open one's eyes wide v. fal taşı gibi açmak
get wide v. bollanmak
give a wide berth to v. uzak durmak
let something become wide apart v. seyrekleştirmek
become wide v. bollaştırmak
give a wide berth to v. kaçınmaya dikkat etmek
be wide of the mark v. hedeften uzak olmak
be wide open v. belermek
become wide apart v. seyrelmek
get wide v. bolarmak
get wide v. bollaşmak
give the land a wide berth v. karadan çok uzakta bulunmak
spread far and wide v. dünyayı tutmak
receive wide acceptance v. geniş kabul görmek
remain wide-awake v. ayık kalmak
have a wide coverage v. geniş yer tutmak (medyada vb)
gain wide currency v. yaygınlık kazanmak
gain wide currency v. geçerlilik kazanmak
have wide media coverage v. basında geniş yer bulmak
have wide press coverage v. basında geniş yer bulmak
have wide press coverage v. medyada geniş yer bulmak
have wide media coverage v. medyada geniş yer bulmak
spread country-wide v. ülkenin bütününe yayılmak
spread country-wide v. bütün ülke sathına yayılmak
spread country-wide v. bütün ülkeye yayılmak
have wide shoulders v. geniş omuzları olmak
have wide shoulders v. geniş omuzlu olmak
give wide publicity to v. geniş yer vermek
give wide coverage to v. geniş yer vermek
give wide publicity to v. geniş yer ayırmak
give wide coverage to v. geniş yer ayırmak
cast a wide net v. tüm olasılıkları değerlendirmek
wide bored adj. çaplı
wide awake adj. kurnaz
wide apart adj. seyrek
wide waled adj. geniş izli
wide cut adj. geniş kesilmiş
wide awake adj. açıkgöz
wide awake adj. sak
wide base adj. geniş tabanlı
broke to the wide adj. meteliksiz
wide eyed adj. gözünü dört açmış
wide eyed adj. masum
wide eyed adj. şaşkın
wide eyed adj. gözleri fal taşı gibi açılmış
wide range of adj. çok miktarda
wide range of adj. çeşitli sayıda
wide range of adj. çok sayıda
wide range of adj. geniş yelpazeli
a wide variety of adj. geniş çeşitlilikte
wide range (of) adj. geniş yelpaze
world wide known adj. dünyaca tanınan
world wide known adj. tüm dünyaca tanınan
world wide known adj. dünyaca bilinen
world wide known adj. dünya çapında bilinen
world wide known adj. tüm dünyaca bilinen
world wide known adj. tüm dünyanın bildiği
world wide known adj. dünyaca ünlü
a wide range of adj. çok çeşitli
a wide range of adj. çok sayıda
a wide range of adj. çok kapsamlı
country-wide adj. ülke çapında
country-wide adj. ülke çapı
country-wide adj. ülke geneli
nation-wide adj. millet çapında
region-wide adj. bölge genelinde
nation-wide adj. ülke çapında olan
wide-open adj. apaçık
wide-eyed adj. büyük gözlü
wide-awake adj. tamamen uyanık
world-wide adj. dünya çapındaki
wide-screen adj. geniş ekran
wide-angle adj. geniş açılı (mercek)
wide-awake adj. uyanık
world-wide adj. evrensel
world-wide adj. cihanşümul
wide-ranging adj. çok çeşitli
wide-open adj. açık
wide-spectrum adj. geniş spektrumlu
turkey-wide adj. türkiye çapında
nation-wide adj. ülke geneli
region-wide adj. bölge geneli
province-wide adj. il geneli
school-wide adj. okul geneli
wide-ranging adj. yaygın
wide-reaching adj. geniş alana yayılan
wide-reaching adj. geniş ve kapsamlı
a wide array of adj. geniş çeşitlilikte
a wide array of adj. envai çeşit
a wide array of adj. çok çeşitli
a wide array of adj. envaitürlü
a wide array of adj. envaiçeşit
city-wide adj. il çapında
province-wide adj. il çapında
a wide array of adj. geniş bir yelpazede
country wide adj. ülke çapında
continent-wide adj. kıta genelinde
continent-wide adj. kıta çapında
world-wide adj. dünya geneli
site wide adj. saha geneli
town-wide adj. şehir geneli
corporate-wide adj. şirket çapında
a wide range of adj. geniş kapsamlı
a wide range of adj. geniş kapsamlı
a wide range of adj. çok kapsamlı
wide-awake adj. tetikte olan
wide-awake adj. tetikte
wide-awake adj. dikkatli
wide-eyed adj. (merakla) gözleri açılmış
wide-eyed adj. gözleri fal taşı gibi açılmış
wide-eyed adj. saf
wide-eyed adj. saftirik
wide-eyed adj. enayi
wide-eyed adj. safdil
wide-eyed adj. afallamış
wide-eyed adj. şaşırmış
wide-mouthed adj. kocaman (gülüş)
wide-mouthed adj. geniş (gülüş)
wide-mouthed adj. yiyip bitiren
wide-mouthed adj. açgözlü
wide-mouthed adj. doyumsuz
wide-mouthed adj. ağzı genişçe açarak bağırılan (şey)
wide-mouthed adj. yüksek sesli
wide-open adj. kanunlardan yoksun olan
wide-open adj. kanun yaptırımlarından yoksun olan
wide-open adj. saldırıya açık
wide-open adj. savunmasız
wide-open adj. korunmasız
wide-open adj. sonucu belirsiz olan
wide-open adj. sınırsız
wide-open adj. sınırlamasız
wide-open adj. kısıtlamasız
wide-open adj. kararlaştırılmamış
wide-open adj. çözülmemiş
wyd (wide) adj. geniş
wyd (wide) adj. bol
wyd (wide) adj. yaygın
wide-open adj. çitle çevrelenmemiş
single-wide adj. prefabrik ev ile ilgili
single-wide adj. mobil ev ile ilgili
single-wide adj. taşınabilir ev ile ilgili
far and wide adv. her yerde
far and wide adv. uzun uzadıya
with one's shirt wide open adv. göğüs bağır açık
quite wide adv. bolca
far and wide adv. geniş ölçüde
far and wide adv. dünyanın dört yanında
country-wide adv. ülke genelinde
wide-eyedly adv. gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde
school-wide adv. okul genelinde
country-wide adv. ülkenin genelinde
by a wide margin adv. büyük farkla
Phrases
whole wide world expr. her yer
with a wide sweep of the arm expr. geniş bir kol hareketi ile
whole wide world expr. her yeri/yere
Colloquial
high, wide, and handsome adj. çok etkileyici
high, wide, and handsome adj. çok mutlu
high, wide, and handsome adj. mutluluktan uçmuş
high, wide, and handsome adj. havalı ve umursamaz
high, wide, and handsome adj. kaygısız
high, wide, and handsome adj. gamsız
high, wide, and handsome adj. pervasız
Idioms
a wide boy n. dürüst olmayan yollarla para kazanmaya çalışan kimse
a wide boy n. dolandırıcı
wide place in the road n. küçücük kasaba
a wide boy n. vurguncu
a wide boy n. yolsuz
the wide blue yonder n. sonsuz mavilik
the wide blue yonder n. uçsuz bucaksız mavilik
the wide blue yonder n. çok uzaklar
the wide blue yonder n. uçsuz bucaksız gökyüzü/deniz
be wide open v. sonuna kadar/ardına kadar açık olmak
be wide open v. önü/yolu açık olmak
be wide open v. önünde birçok fırsat/imkan/olanak olmak
be wide open v. önü bomboş olmak
be wide open v. boşta olmak
be wide open v. tümüyle başıboş/kontrolsüz olmak
be wide open v. suça çok açık olmak
be wide open v. suça davetiye çıkarmak
cast/spread your net wide v. ağı genişletmek
cast/spread your net wide v. olasılıkları artırmak
cast/spread your net wide v. daha geniş bir alana yayılmak
cast/spread your net wide v. daha geniş bir ağ oluşturmak
cast/spread your net wide v. kapsamı geniş tutmak
be wide open to (something) v. (öfkeye, eleştiriye, yargılamaya) davetiye çıkarmak
be wide open to (something) v. açık vermek
be wide open to (something) v. hedef tahtası olmak
have one's mouth gaped open wide v. ağzı bir karış açık kalmak
search far and wide v. aranıp durmak
fall wide of the mark v. beklenilenden çok uzakta olmak/kalmak
crack something wide open v. bir şeyi çatlatmak/yarmak
cut a wide swath through v. büyük zarar vermek
cut a wide swathe v. büyük zarar vermek
cut a wide swathe through v. büyük zarar vermek
bust someone wide open v. birinin ağzını burnunu kırmak
be wide of the mark v. beklenilenden çok uzakta olmak/kalmak
cut a wide swath v. büyük zarar vermek
blow something wide open v. başarısızlığa uğratmak
cut a wide swath v. caka satmak
cut a wide swath v. dikkat çekmek
cut a wide swath v. çok zarar vermek
cut a wide swathe v. çok zarar vermek
search far and wide v. dolanıp aramak
cut a wide swathe v. dikkat çekmek
cut a wide swath v. çok dikkat çekmek
come from far and wide v. dört bir yandan gelmek
come from far and wide v. dört bir yerden gelmek
have one's mouth gaped open wide v. çok şaşırmak
cut a wide swath v. göze batmak
cut a wide swath v. gösteriş yapmak
leave oneself wide open to something v. eleştiriye davetiye çıkarmak
come from far and wide v. her yerden gelmek
be wide of the mark v. hedeften/amaçtan çok uzakta olmak
spread far and wide v. hızla yayılmak
fall wide of the mark v. hedeften/amaçtan çok uzakta olmak
cut a wide swathe v. gösteriş yapmak
leave oneself wide open for something v. eleştiriye davetiye çıkarmak
cut a wide swathe v. hava atmak
cut a wide swathe v. göze batmak
cut a wide swath v. hava atmak
be wide of the mark v. ıskalamak
be wide open v. ortada/kimin kazanacağı belli olmamak
give a wide berth v. korunmak
to crack something wide open v. ortaya çıkarmak
give a wide berth v. köşe bucak kaçmak
give a wide berth v. kaçınmak
search far and wide v. sıkıntıyla aramak
give a wide berth v. sakınmak
be wide open to abuse v. suistimale/suistimal edilmeye çok açık olmak
bust something wide open v. (skandalı) gözler önüne sermek
blow something wide open v. (rezaleti) açığa çıkarmak
blow something wide open v. (skandalı) gözler önüne sermek
go into the wide blue yonder v. uzak/bilinmeyen diyarlara gitmek
leave oneself wide open for something v. (eleştiriye vb) açık vermek
leave oneself wide open to something v. (eleştiriye vb) açık vermek
cut a wide swathe through v. yerle bir etmek
give a wide berth v. uzak durmak
blow wide open v. (skandalı) gözler önüne sermek
crack something wide open v. (bir skandalı) gözler önüne sermek/ortaya çıkarmak
cut a wide swath through v. yerle bir etmek
blow wide open v. (rezaleti) açığa çıkarmak
cast one's net wide v. (değerlendirmenin vs) kapsamını geniş tutmak
bust something wide open v. (rezaleti) açığa çıkarmak
go wide v. gözleri fal taşı gibi açılmak
go wide v. gözü ayrılmak
go wide v. hedefi kaçırmak
go wide v. ıskalamak
have one’s nose wide open v. aşık olmak
spread (one's) net wide v. bir çok farklı seçeneği değerlendirmek
spread (one's) net wide v. kapsamı geniş tutmak/genişletmek
spread (one's) net wide v. geniş kapsamlı düşünmek
spread (one's) net wide v. farklı seçenekleri düşünmek
spread (one's) net wide v. ufkunu geniş tutmak/genişletmek
cast your net wide v. bir çok farklı seçeneği değerlendirmek
cast your net wide v. kapsamı geniş tutmak/genişletmek
cast your net wide v. geniş kapsamlı düşünmek
cast your net wide v. farklı seçenekleri düşünmek
cast your net wide v. ufkunu geniş tutmak/genişletmek
spread your net wide v. bir çok farklı seçeneği değerlendirmek
spread your net wide v. kapsamı geniş tutmak/genişletmek
spread your net wide v. geniş kapsamlı düşünmek
spread your net wide v. farklı seçenekleri düşünmek
spread your net wide v. ufkunu geniş tutmak/genişletmek
make a wide stride v. büyük ilerleme kaydetmek
make a wide stride v. büyük bir adım atmak
be wide of the mark v. hatalı olmak
be wide of the mark v. kusurlu olmak
be wide of the mark v. doğruluktan/gerçeklikten uzak olmak
be wide of the mark v. yanlış olmak
be wide of the mark v. haksız olmak
be wide of the mark v. uzaktan yakından alakası olmamak
fall wide of the mark v. hatalı olmak
fall wide of the mark v. kusurlu olmak
fall wide of the mark v. doğruluktan/gerçeklikten (çok) uzak olmak
fall wide of the mark v. (tamamen) yanlış olmak
fall wide of the mark v. (tamamen) haksız olmak
fall wide of the mark v. uzaktan yakından alakası olmamak
blow (something) wide open v. (bir şeyin) sonucunu tahmin edilemez kılmak
blow (something) wide open v. bir yarışmanın/rekabetin sonucunu tahmin edilemez kılmak
be wide open v. (sporda) savunmadan uzakta pas almaya müsait olmak
be wide open v. (sporda) savunmanın açığında pas almaya müsait olmak
be wide open v. (bölge/şehir) çok fazla suç olmak
be wide open v. suç yuvası olmak
be wide open v. kimin kazanacağı belli olmamak
be wide open v. başa baş olmak
be wide open v. sonucu tahmin edilememek
be wide open v. kazananı baştan belli olmamak
be wide open v. kazananı tahmin edilememek
be wide open to (something) v. (bir şeye) davetiye çıkarmak
be wide open to (something) v. (bir şeye) tamamen açık olmak
be wide open to (something) v. (öfkenin, eleştirinin, yargılamanın) hedefi olmak
be wide of the mark v. doğruluktan/gerçeklikten çok uzak olmak/kalmak
be wide of the mark v. tamamen yanlış/hatalı olmak
be wide of the mark v. uzaktan yakından alakası olmamak
fall wide of the mark v. doğruluktan/gerçeklikten çok uzak olmak/kalmak
fall wide of the mark v. tamamen yanlış/hatalı olmak
fall wide of the mark v. uzaktan yakından alakası olmamak
blow something wide open v. bir şeyi tamamen değiştirmek
blow something wide open v. bir şeyi patlatmak
bust (someone) wide open v. (birinin) ağzını burnunu kırmak
bust (someone) wide open v. (birini) pataklamak
bust (something) wide open v. (bir şeyi) açığa çıkartmak
bust (something) wide open v. (bir şeyi) meydana çıkartmak
bust (something) wide open v. (bir şeyi) ortaya çıkartmak
bust (something) wide open v. (bir şeyi) gözler önüne sermek
bust wide open v. ağzını burnunu kırmak
bust wide open v. pataklamak
bust wide open v. açığa çıkarmak
bust wide open v. gözler önüne sermek
cast (one's) net wide v. birçok farklı seçeneği değerlendirmek
cast (one's) net wide v. bakış açısını geniş tutmak
cut a wide swathe v. telef etmek
cut a wide swath v. telef etmek
give (someone or something) a wide berth v. (birinden/bir şeyden) uzak durmak
give (someone or something) a wide berth v. (biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak
give (someone or something) a wide berth v. (biriyle/bir şeyle) araya mesafe koymak
give (someone or something) a wide berth v. (birinden/bir şeyden) kaçınmak
give (someone or something) a wide berth v. (birinden/bir şeyden) sakınmak
give (someone or something) a wide berth v. (biriyle/bir şeyle) etkileşime girmekten kaçınmak
give a wide berth to (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) uzak durmak
give a wide berth to (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak
give a wide berth to (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) araya mesafe koymak
give a wide berth to (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) kaçınmak
give a wide berth to (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) sakınmak
give a wide berth to (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) etkileşime girmekten kaçınmak
give someone or something a wide berth v. birinden/bir şeyden uzak durmak
give someone or something a wide berth v. biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak
give someone or something a wide berth v. biriyle/bir şeyle araya belli bir mesafe koymak
give someone or something a wide berth v. biriyle bir şeyle aradaki mesafeyi/mesafesini korumak
give someone or something a wide berth v. birine/bir şeye yaklaşmamak
give someone/something a wide berth v. birinden/bir şeyden uzak durmak
give someone/something a wide berth v. biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak
give someone/something a wide berth v. biriyle/bir şeyle araya belli bir mesafe koymak
give someone/something a wide berth v. biriyle bir şeyle aradaki mesafeyi/mesafesini korumak
give someone/something a wide berth v. birine/bir şeye yaklaşmamak
give someone/something a wide berth v. birinden/bir şeyden kaçınmak
give someone/something a wide berth v. birinden/bir şeyden sakınmak
give someone/something a wide berth v. biriyle/bir şeyle etkileşime girmekten kaçınmak
leave (someone, something, or oneself) (wide) open for (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şeye) karşı savunmasız bırakmak
leave (someone, something, or oneself) (wide) open for (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şeye) tamamen açık bırakmak
leave (someone, something, or oneself) (wide) open for (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şeye) maruz bırakmak
leave (someone, something, or oneself) (wide) open to (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şeye) karşı savunmasız bırakmak
leave (someone, something, or oneself) (wide) open to (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şeye) tamamen açık bırakmak
leave (someone, something, or oneself) (wide) open to (something) v. (birini/bir şeyi/kendini bir şeye) maruz bırakmak
leave oneself wide open for v. -e karşı savunmasız bırakmak
leave oneself wide open for v. '-e tamamen açık bırakmak
leave oneself wide open for v. '-e maruz bırakmak
leave yourself wide open to something v. bir şeye davetiye çıkarmak
leave yourself wide open to something v. kendini bir şeye karşı savunmasız bırakmak
leave yourself wide open to something v. kendini bir şeye tamamen açık bırakmak
leave yourself wide open to something v. kendini bir şeye maruz bırakmak
broke to the wide adj. meteliğe kurşun atan
wide off the mark adj. konu dışı
broke to the wide adj. meteleksiz
far and wide adv. dört bir yanda
all wool and a yard wide expr. açık yürekli
all wool and a yard wide expr. açık yürekli/kalpli
far and wide expr. bütün çevrede
broke to the wide expr. cebidelik
far and wide expr. geniş bir alana yayılmış
with one's eyes wide open expr. gözlerini dört açarak
far and wide expr. geniş bir alanda
far and wide expr. her yerde
with one's eyes wide open expr. son derece dikkatli
with one's eyes wide open expr. tüm dikkatiyle
into the wide/wild blue yonder expr. ücra/uzak bir yere
wide of the mark expr. yanlış/hedeften uzak
a wide berth expr. (istenmeyen bir şeye karşı konan) geniş mesafe
a wide berth expr. dağlar kadar mesafe
all wool and a yard wide expr. onurlu
all wool and a yard wide expr. şerefli
all wool and a yard wide expr. namuslu
all wool and a yard wide expr. çok kaliteli
all wool and a yard wide expr. yüksek kaliteli
all wool and a yard wide expr. güvenilir
all wool and a yard wide expr. mert
all wool and a yard wide expr. iyi
by a wide margin expr. açık ara
by a wide margin expr. büyük farkla
by a wide margin expr. fark atarak
the whole wide world expr. dünyanın başından sonuna
the whole wide world expr. tüm dünya
the whole wide world expr. koca dünyanın hepsi
the whole wide world expr. her yer
the whole wide world expr. bir sürü yer
the whole wide world expr. dünyanın her/birçok yeri
Trade/Economic
industry wide agreement n. bir sanayi kolundaki işçilerin bütününü kapsayan toplu sözleşme
wide service n. geniş hizmet
wide distribution channel n. geniş dağıtım kanalı
wide market n. geniş piyasa
wide service network n. geniş hizmet ağı
wide product range n. geniş ürün yelpazesi
wide range of service n. geniş hizmet ağı
wide range of product n. geniş ürün yelpazesi
wide world policy n. tüm dünyada geçerli poliçe
industry wide agreement n. tüm endüstri işçilerini kapsayan toplu sözleşme
area wide bargaining n. tüm bölgeyi kapsayan toplu görüşmeler
industry wide bargaining n. toplu iş görüşmesi
wide-range adj. çok çeşitli
enterprise-wide adj. işletme genelini kapsayan
wide-open adj. (ticarete başlarken) alış ve satış fiyatları arasında büyük fark olan (durum)
Law
wide relations n. geniş ilişkiler
wide-open [us] adj. alkol satışı ve tüketimi, kumar, adi suçlar gibi şeylere ilişkin belirli yasaların uygulanmasının sıkı olmadığı (kasaba veya şehir)
Politics
world wide policy n. dünya çapında teminat veren poliçe
wide–awake n. 1860 yılı amerikan başkanlık seçimlerinde cumhuriyetçi partiyi destekleyen örgütlerin bir üyesi
eu-wide adj. avrupa birliği ülkelerinin hepsinde geçerli olan
eu-wide adv. avrupa birliği ülkeleri genelinde
Media
wide circulation n. yüksek tiraj
with wide circulation adj. yüksek tirajlı
Technical
wide load n. aşırı yüklü
wide angle n. büyük açı
wide-span beam n. büyük açıklıklı kiriş
world wide web n. dünya çapında ağ
electric wide view mirror n. elektrikli geniş görüş aynası
endless wide v-belts for industrial speed changers n. endüstriyel hız değiştiriciler için sonsuz geniş v kayışları
wide dynamic range n. geniş dinamik alan
wide load n. geniş yük
wide band voice n. geniş bantlı telsiz telefon
wide-width strip n. geniş enli şerit
wide flange n. geniş i-profili
wide temperature range n. geniş sıcaklık aralığı
wide flange beam mill n. geniş başlıklı ı-profili haddesi
wide area network n. geniş alan şebekesi
wide band amplifier n. geniş bantlı amplifikatör
wide mouth containers n. geniş ağızlı kaplar
wide band type artificial ear n. geniş bantlı suni kulak
wide flat steel n. geniş lama çelik
wide-angle n. geniş açı
wide angle lens n. geniş açılı mercek
wide-span beam n. geniş açıklıklı kiriş
wide flat steel n. geniş yassı çelik
wide beam lamp n. geniş huzmeli far
wide flange beam n. geniş başlıklı i-profili
wide band n. geniş bant