|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
bad luck i.
|
şanssızlık |
|
We've had too much bad luck.
Çok fazla şanssızlık yaşadık.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
bad luck i.
|
uğursuzluk |
|
It's bad luck to say that.
Onu söylemek uğursuzluk getirir.
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
become bad f.
|
kötüleşmek |
|
If your illness becomes worse, call in a specialist.
Hastalığınız kötüleşirse, bir uzman çağırın.
More Sentences
|
| 4 |
Yaygın Kullanım |
bad-tempered s.
|
aksi |
|
The bad-tempered man snapped at his daughter.
Aksi adam kızına çemkirdi.
More Sentences
|
| 5 |
Yaygın Kullanım |
bad s.
|
kötü |
|
This is not to say that this is a bad intervention, but I would vote for an opt-in system for e-mails.
Bu, bunun kötü bir müdahale olduğu anlamına gelmiyor ancak ben e-postalar için bir katılım sistemini tercih ederdim.
More Sentences
|
| 6 |
Yaygın Kullanım |
bad-tempered s.
|
huysuz |
|
The bad-tempered man snapped at his daughter.
Huysuz adam, kızını azarladı.
More Sentences
|
| 7 |
Yaygın Kullanım |
bad s.
|
fena |
|
So far, commitments totalling EUR 1 800 million have been made, which is not at all bad.
Şu ana kadar toplam 1.800 milyon avro tutarında taahhütte bulunulmuştur ki bu hiç de fena bir rakam değildir.
More Sentences
|
| 8 |
Yaygın Kullanım |
bad s.
|
bozuk |
|
Bad milk tastes sour.
Bozuk sütün tadı ekşidir.
More Sentences
|
| 9 |
Yaygın Kullanım |
bad s.
|
berbat |
|
We cannot therefore make use of naming and shaming and worst practices.
Bu nedenle bizler isim takma, utandırma ve bu gibi berbat uygulamalardan yararlanamayız.
More Sentences
|
| General |
|
| 10 |
Genel |
bad behavior i.
|
kötü davranış |
|
Tom is fed up with Mary's bad behavior.
Tom, Mary'nin kötü davranışlarından bıktı.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
bad manners i.
|
terbiyesizlik |
|
It's bad manners to talk during a concert.
Konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
bad eye i.
|
kem göz |
|
My bad eye is this one.
Benim kem gözüm bu.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
bad i.
|
zarar |
|
You should make the best of a bad situation.
Zarardan yarar sağlamalısın.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
bad weather i.
|
kötü hava |
|
The special lecture was put off until the next day due to the bad weather.
Kötü hava koşulları nedeniyle özel konferans ertesi güne ertelendi.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
bad luck i.
|
uğursuzluk |
|
I don’t believe that black cats cause bad luck.
Kara kedilerin uğursuzluk getirdiğine inanmıyorum.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
bad condition i.
|
kötü durum |
|
The road's in bad condition.
Yol kötü durumda.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
bad conscience i.
|
vicdan azabı |
|
I frequently have a bad conscience about answering questions that no one has heard.
Kimsenin duymadığı soruları yanıtlamaktan dolayı sık sık vicdan azabı çekiyorum.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
bad air i.
|
kötü hava |
|
She's fainted because of the bad air.
O kötü havadan dolayı bayıldı.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
bad habits i.
|
kötü alışkanlıklar |
|
If you've been struggling with smoking, check out these alternative ways to extinguish your bad habit.
Sigarayla mücadele ediyorsanız, kötü alışkanlığınızı ortadan kaldırmanın bu alternatif yollarına göz atın.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
bad mood i.
|
kötü ruh hali |
|
She helped him get over his bad mood.
Kötü ruh halini atlatmasına yardım etti.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
Genel |
bad habit i.
|
kötü alışkanlık |
|
You must get rid of that bad habit.
O kötü alışkınlıktan kurtulmalısın.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
bad i.
|
kötülük |
|
Bad comes.
Kötülükler gelir.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
bad apple i.
|
çürük elma |
|
There are therefore bad apples that need to be removed.
Bu nedenle ayıklanması gereken çürük elmalar vardır.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
bad things i.
|
kötü şeyler |
|
Not every bad thing that happens is an opportunity to heap censure on a specific regime.
Yaşanan her kötü şey, belirli bir rejimi kınamak için bir fırsat değildir.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
bad boy i.
|
kötü çocuk |
|
I don't like bad boys.
Kötü çocukları sevmem.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
bad experience i.
|
kötü deneyim |
|
We have had a lot of bad experience with internal disciplinary councils.
Kurum içi disiplin kurullarıyla ilgili pek çok kötü deneyimimiz oldu.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
bad friend i.
|
kötü arkadaş |
|
The essence of a person depends on the influence of good or bad friends.
Bir kimsenin özü iyi ya da kötü arkadaşların etkisine bağlıdır.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
bad guys i.
|
kötü adamlar |
|
Tom was one of the bad guys.
Tom kötü adamlardan biriydi.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
bad memories i.
|
kötü anılar |
|
He wishes to erase bad memories.
O kötü anıları silmek istiyor.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
bad faith i.
|
kötü niyet |
|
It is the Council's bad faith that Parliament is condemning.
Parlamento'nun kınadığı Konsey'in kötü niyetidir.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
bad decision i.
|
kötü karar |
|
Tom has made several bad decisions.
Tom birkaç kötü karar aldı.
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
bad luck i.
|
kötü şans |
|
Tom couldn't believe his bad luck.
Tom kötü şansına inanamadı.
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
bad people i.
|
kötü insanlar |
|
I truly believe they're bad people.
Onların kötü insanlar olduğuna gerçekten inanıyorum.
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
a bad idea i.
|
kötü bir fikir |
|
The idea of a European fund is therefore not a bad idea.
Dolayısıyla bir Avrupa fonu fikri kötü bir fikir değil.
More Sentences
|
| 35 |
Genel |
bad habit i.
|
kötü huy |
|
Just kick this bad habit already, once and for all!
Şu kötü huyu temelli bırak artık be!
More Sentences
|
| 36 |
Genel |
bad words i.
|
küfürlü konuşma |
|
Kids can't say bad words.
Çocuklar küfürlü konuşmaz.
More Sentences
|
| 37 |
Genel |
bad wolf i.
|
kötü kurt |
|
Who's afraid of the big bad wolf?
Büyük kötü kurttan kim korkar?
More Sentences
|
| 38 |
Genel |
bad timing i.
|
kötü zamanlama |
|
If that is the case, I can forgive you for your bad timing.
Eğer durum buysa, kötü zamanlamanız için sizi affedebilirim.
More Sentences
|
| 39 |
Genel |
bad tooth i.
|
çürük diş |
|
I have a lot of bad teeth.
Bir sürü çürük dişim var.
More Sentences
|
| 40 |
Genel |
feel bad about f.
|
üzülmek |
|
I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
Ben de seni işyerinde tek başına bıraktığım için üzülüyorum.
More Sentences
|
|
|
| 41 |
Genel |
go bad f.
|
bozulmak |
|
The fruit went bad.
Meyve bozuldu.
More Sentences
|
| 42 |
Genel |
have bad breath f.
|
ağzı kokmak |
|
I shot the horse because it had bad breath.
Ağzı koktuğu için atı vurdum.
More Sentences
|
| 43 |
Genel |
go bad f.
|
kokmak |
|
This meat has gone bad.
Bu et kokmuş.
More Sentences
|
| 44 |
Genel |
bring bad luck f.
|
kötü şans getirmek |
|
A broken mirror brings bad luck.
Kırık bir ayna kötü şans getirir.
More Sentences
|
| 45 |
Genel |
go bad f.
|
çürümek |
|
The meat's gone bad.
Et çürüdü.
More Sentences
|
| 46 |
Genel |
go bad f.
|
yiyecek bozulmak |
|
The refrigerator prevents food from going bad.
Buzdolabı yiyeceklerin bozulmasını önler.
More Sentences
|
| 47 |
Genel |
go bad f.
|
ekşimek |
|
The milk has gone bad.
Süt ekşidi.
More Sentences
|
| 48 |
Genel |
go bad f.
|
kötü gitmek |
|
Maybe it was a black market deal that went bad.
Belki de kötü giden bir kara piyasa anlaşmasıydı.
More Sentences
|
| 49 |
Genel |
feel bad f.
|
kötü hissetmek |
|
I didn't feel bad.
Ben kötü hissetmiyordum.
More Sentences
|
| 50 |
Genel |
feel bad f.
|
kendini kötü hissetmek |
|
I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
Seni işte tek başına bıraktığım için de kendimi kötü hissediyorum.
More Sentences
|
| 51 |
Genel |
bad mouth f.
|
kötülemek |
|
Stop bad mouthing her.
Onu kötülemeyi bırak.
More Sentences
|
| 52 |
Genel |
become bad-tempered f.
|
huysuzlaşmak |
|
He became bad-tempered, continually criticized his wife's cooking and complained of a pain in his stomach.
Huysuzlaştı, karısının yemeklerini sürekli eleştirdi ve midesindeki ağrıdan şikayet etti.
More Sentences
|
| 53 |
Genel |
look bad f.
|
kötü görünmek |
|
What specifically looks bad?
Özellikle kötü görünen ne?
More Sentences
|
| 54 |
Genel |
smell bad f.
|
kötü kokmak |
|
The shit smells bad.
Bok kötü kokuyor.
More Sentences
|
| 55 |
Genel |
say bad words f.
|
kötü söz söylemek |
|
One should not say bad words.
Kimse kötü söz söylememeli.
More Sentences
|
| 56 |
Genel |
bad s.
|
sakat (uzuv) |
|
His bad leg prevented him from winning the race.
Sakat bacağı yarışı kazanmasını engelledi.
More Sentences
|
| 57 |
Genel |
bad s.
|
yanlış |
|
If not, you're making a bad trade.
Aksi takdirde, yanlış bir alışveriş yapmış oluyorsunuz.
More Sentences
|
| 58 |
Genel |
bad s.
|
kokmuş |
|
I shot the horse because it had bad breath.
Atı vurdum çünkü nefesi kokuyordu.
More Sentences
|
| 59 |
Genel |
bad s.
|
şiddetli |
|
How bad is the pain?
Acı ne kadar şiddetli?
More Sentences
|
| 60 |
Genel |
bad s.
|
keyifsiz |
|
Why are you in such a bad mood today?
Bugün neden bu kadar keyifsizsin?
More Sentences
|
| 61 |
Genel |
not half bad s.
|
fena değil |
|
The stew was not half bad.
Güveç fena değildi.
More Sentences
|
| 62 |
Genel |
bad s.
|
vahim |
|
The issues involved are much worse, though.
Ancak söz konusu meseleler çok daha vahimdir.
More Sentences
|
| 63 |
Genel |
bad s.
|
zararlı |
|
Consumers simply got a bad deal.
Tüketiciler anlaşmadan düpedüz zararlı çıkmıştır.
More Sentences
|
| 64 |
Genel |
bad off s.
|
beş parasız |
|
I didn't realize how bad off you were.
Ne kadar beş parasız olduğunu fark etmedim.
More Sentences
|
| 65 |
Genel |
went bad s.
|
çürümüş |
|
The fruit went bad.
Meyve çürüdü.
More Sentences
|
| 66 |
Genel |
bad s.
|
bozulmuş (yiyecek) |
|
I hear you're on bad terms with Tom.
Tom'la aranızın bozulduğunu duydum.
More Sentences
|
| 67 |
Genel |
bad s.
|
hatalı |
|
Pigs were fed improperly treated swill, which was bad farming practice.
Domuzlar uygun olmayan şekilde işlenmiş atıklarla besleniyordu, ki bu da hatalı bir çiftçilik uygulamasıydı.
More Sentences
|
| 68 |
Genel |
bad s.
|
çürük |
|
They are going to put the bad law in force.
Bu çürük yasayı yürürlüğe sokacaklar.
More Sentences
|
| 69 |
Genel |
bad s.
|
ahlaksız |
|
They aren't such a bad lot.
Öyle ahlaksız tipler değiller.
More Sentences
|
| 70 |
Genel |
bad s.
|
beceriksiz |
|
A bad carpenter quarrels with his tools.
Beceriksiz marangoz aletlerini suçlarmış.
More Sentences
|
| 71 |
Genel |
bad s.
|
berbat |
|
We cannot therefore make use of naming and shaming and worst practices.
Bu nedenle adlandırma, ayıplama gibi berbat yöntemlere başvuramayız.
More Sentences
|
| 72 |
Genel |
bad zf.
|
çok |
|
Barberosa's going to feel awful bad about this, kid.
Barberosa bu konuda çok üzülecek, evlat.
More Sentences
|
| Phrases |
|
| 73 |
İfadeler |
not half bad expr.
|
hiç fena değil |
|
The stew was not half bad.
Güveç hiç fena değildi.
More Sentences
|
| Common Usage |
|
| 74 |
Yaygın Kullanım |
bad luck i.
|
talihsizlik |
|
| 75 |
Yaygın Kullanım |
bad s.
|
hoş olmayan |
|
| General |
|
| 76 |
Genel |
bad behaviour against children i.
|
çocuklara kötü davranma |
|
| 77 |
Genel |
his bad luck i.
|
alnının karayazısı |
|
| 78 |
Genel |
bad i.
|
batak |
|
| 79 |
Genel |
bad person i.
|
kötü kişi |
|
| 80 |
Genel |
bad luck i.
|
kör talih |
|
|
|
| 81 |
Genel |
bad temper i.
|
damar |
|
| 82 |
Genel |
bad tempered i.
|
huysuz |
|
| 83 |
Genel |
bad break i.
|
şanssızlık |
|
| 84 |
Genel |
bad mark i.
|
kırık |
|
| 85 |
Genel |
bad debt i.
|
batak para |
|
| 86 |
Genel |
bad luck i.
|
şeamet |
|
| 87 |
Genel |
bad blood i.
|
dargınlık |
|
| 88 |
Genel |
bad luck i.
|
karayazı |
|
| 89 |
Genel |
bad conductor i.
|
kötü iletken |
|
| 90 |
Genel |
bad blood i.
|
düşmanlık |
|
| 91 |
Genel |
a bad turn i.
|
kötülük |
|
| 92 |
Genel |
bad i.
|
şanssızlık |
|
| 93 |
Genel |
a bad mark i.
|
zayıf not |
|
| 94 |
Genel |
bad mark i.
|
zayıf |
|
| 95 |
Genel |
bad manners i.
|
edepsizlik |
|
| 96 |
Genel |
bad temper i.
|
sinirlilik |
|
| 97 |
Genel |
a bad sailor i.
|
deniz tutan kimse |
|
| 98 |
Genel |
bad debt i.
|
alınamayan alacak |
|
| 99 |
Genel |
bad fate i.
|
kötü kader |
|
| 100 |
Genel |
bad goalkeeper i.
|
kova |
|
| 101 |
Genel |
bad payer i.
|
batakçı |
|
| 102 |
Genel |
bad i.
|
yıkım |
|
| 103 |
Genel |
bad health i.
|
sağlığı bozuk |
|
| 104 |
Genel |
bad action i.
|
kötülük |
|
| 105 |
Genel |
bad habit i.
|
illet |
|
| 106 |
Genel |
bad team i.
|
kova |
|
| 107 |
Genel |
a bad mark i.
|
kırık not |
|
| 108 |
Genel |
bad temper i.
|
huysuzluk |
|
| 109 |
Genel |
bad conscience i.
|
kötü vicdan |
|
| 110 |
Genel |
bad taste i.
|
zevksizlik |
|
| 111 |
Genel |
bad i.
|
perişanlık |
|
| 112 |
Genel |
bad debt i.
|
değersiz alacak |
|
| 113 |
Genel |
bad straits i.
|
geçim sıkıntısı |
|
| 114 |
Genel |
a bad mark i.
|
kötü not |
|
| 115 |
Genel |
bad line i.
|
kötü hat |
|
| 116 |
Genel |
bad line i.
|
bozuk hat |
|
| 117 |
Genel |
go bad cop on someone i.
|
kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği |
|
| 118 |
Genel |
communicating bad news i.
|
kötü haber |
|
| 119 |
Genel |
bad luck i.
|
kör şeytan |
|
| 120 |
Genel |
bad luck i.
|
kör şans |
|
| 121 |
Genel |
bad fabrication i.
|
kötü fabrikasyon |
|
| 122 |
Genel |
bad news i.
|
kara haber |
|
| 123 |
Genel |
having bad health i.
|
dert sahibi |
|
| 124 |
Genel |
bad condition i.
|
kötü şart |
|
| 125 |
Genel |
bad workmanship i.
|
kötü işçilik |
|
| 126 |
Genel |
bad record i.
|
bozuk kayıt |
|
| 127 |
Genel |
bad fortune i.
|
talihsizlik |
|
| 128 |
Genel |
bad fortune i.
|
şanssızlık |
|
| 129 |
Genel |
bad luck i.
|
aksilik |
|
| 130 |
Genel |
bad workmanship i.
|
kalitesiz işçilik |
|
| 131 |
Genel |
bad intention i.
|
kötü emel |
|
| 132 |
Genel |
bad apple i.
|
yozlaşmış |
|
| 133 |
Genel |
bad luck i.
|
kötü talih |
|
| 134 |
Genel |
bad intention i.
|
kötü niyet |
|
| 135 |
Genel |
bad action i.
|
amel-i talih |
|
| 136 |
Genel |
bad line i.
|
cızırtılı hat |
|
| 137 |
Genel |
bad straits i.
|
geçim zorluğu |
|
| 138 |
Genel |
bad name i.
|
kötü şöhret |
|
| 139 |
Genel |
bad hat i.
|
sorun çıkaran |
|
| 140 |
Genel |
bad hat i.
|
baş belası |
|
| 141 |
Genel |
bad image i.
|
kötü imaj |
|
| 142 |
Genel |
bad habits i.
|
zararlı alışkanlıklar |
|
| 143 |
Genel |
bad rumor i.
|
kötü söylenti |
|
| 144 |
Genel |
bad habit i.
|
zararlı alışkanlık |
|
| 145 |
Genel |
bad experience i.
|
kötü tecrübe |
|
| 146 |
Genel |
bad experience i.
|
hoş olmayan tecrübe |
|
| 147 |
Genel |
bad behaviour i.
|
kötü davranış |
|
| 148 |
Genel |
bad conduct i.
|
kötü davranış |
|
| 149 |
Genel |
bad suspicion i.
|
kötü şüphe |
|
| 150 |
Genel |
bad suspicion i.
|
kötü zan |
|
| 151 |
Genel |
bad opportunities i.
|
kötü/olumsuz fırsatlar |
|
| 152 |
Genel |
bad marriage i.
|
kötü evlilik |
|
| 153 |
Genel |
bad eating habits i.
|
kötü yeme alışkanlıkları |
|
| 154 |
Genel |
bad times i.
|
zor zamanlar |
|
| 155 |
Genel |
bad actor i.
|
kötü aktör |
|
| 156 |
Genel |
bad form i.
|
uygunsuz/uygun olmayan (davranış) |
|
| 157 |
Genel |
bad form i.
|
münasebetsizlik |
|
| 158 |
Genel |
a bad surprise i.
|
kötü bir sürpriz |
|
| 159 |
Genel |
bad surprise i.
|
kötü sürpriz |
|
| 160 |
Genel |
bad weather conditions i.
|
kötü hava koşulları |
|
| 161 |
Genel |
bad weather conditions i.
|
olumsuz hava koşulları |
|
| 162 |
Genel |
bad weather conditions i.
|
kötü hava şartları |
|
| 163 |
Genel |
bad weather conditions i.
|
olumsuz hava şartları |
|
| 164 |
Genel |
bad side i.
|
kötü yön |
|
| 165 |
Genel |
bad side i.
|
kötü yan |
|
| 166 |
Genel |
bad goalkeeper i.
|
kova kaleci |
|
| 167 |
Genel |
bad neighbour i.
|
kötü komşu |
|
| 168 |
Genel |
bad neighbor i.
|
kötü komşu |
|
| 169 |
Genel |
bad title i.
|
kötü şöhret |
|
| 170 |
Genel |
bad character i.
|
kötü ahlak |
|
| 171 |
Genel |
bad temper i.
|
hırçınlık |
|
| 172 |
Genel |
bad blood i.
|
hastalık |
|
| 173 |
Genel |
bad character i.
|
kötü kişi |
|
| 174 |
Genel |
bad back i.
|
bel sorunu |
|
| 175 |
Genel |
bad back i.
|
sırt ağrısı |
|
| 176 |
Genel |
bad taste i.
|
kötü tat |
|
| 177 |
Genel |
bad language i.
|
küfürlü konuşma |
|
| 178 |
Genel |
bad sides i.
|
kötü yönler |
|
| 179 |
Genel |
bad weather i.
|
çepel |
|
| 180 |
Genel |
bad guy i.
|
kötü adam |
|
| 181 |
Genel |
bad cut i.
|
kötü kesik |
|
| 182 |
Genel |
bad forces i.
|
kötü güçler |
|
| 183 |
Genel |
bad suspicion i.
|
suizan |
|
| 184 |
Genel |
bearer of bad news i.
|
felaket tellalı |
|
| 185 |
Genel |
the bad i.
|
kötülük |
|
| 186 |
Genel |
the bad i.
|
insanların başına gelen nahoş şeyler |
|
| 187 |
Genel |
a bad lot i.
|
beş para etmez biri |
|
| 188 |
Genel |
peck's bad boy i.
|
inatçı kimse |
|
| 189 |
Genel |
peck's bad boy i.
|
aksi kimse |
|
| 190 |
Genel |
peck's bad boy i.
|
zorluk çıkaran kuruluş |
|
| 191 |
Genel |
peck's bad boy i.
|
söz dinlemez kimse |
|
| 192 |
Genel |
peck's bad boy i.
|
uzlaşılamayan kurum |
|
| 193 |
Genel |
bad writing i.
|
kötü yazım |
|
| 194 |
Genel |
bad writing i.
|
kalitesiz yazım |
|
| 195 |
Genel |
bad actors i.
|
kötü aktörler |
|
| 196 |
Genel |
bad actors i.
|
kötü niyetli kimseler |
|
| 197 |
Genel |
bad actor i.
|
kötü aktör |
|
| 198 |
Genel |
bad actor i.
|
kötü niyetli kimse |
|
| 199 |
Genel |
bad actors i.
|
kötü aktörler |
|
| 200 |
Genel |
bad actors i.
|
kötü kimseler |
|
| 201 |
Genel |
bad actor i.
|
kötü aktör |
|
| 202 |
Genel |
bad actor i.
|
kötü kimse |
|
| 203 |
Genel |
be in bad odor with f.
|
gözünden düşmek |
|
| 204 |
Genel |
throw good money after bad f.
|
parasını sokağa atmak |
|
| 205 |
Genel |
miss someone bad f.
|
birini aşırı özlemek |
|
| 206 |
Genel |
get a bad reputation f.
|
adı çıkmak |
|
| 207 |
Genel |
get bad vibes from f.
|
negatif enerji almak |
|
| 208 |
Genel |
go bad f.
|
berbat olmak |
|
| 209 |
Genel |
be on bad terms (with someone) f.
|
araları bozulmak |
|
| 210 |
Genel |
acquire a bad reputation f.
|
kötü şöhret kazanmak |
|
| 211 |
Genel |
be bad at figures f.
|
hesabı kötü olmak |
|
| 212 |
Genel |
be in bad with f.
|
arası bozuk olmak |
|
| 213 |
Genel |
throw good money after bad f.
|
parayı sokağa atmak |
|
| 214 |
Genel |
feel bad f.
|
kendini iyi hissetmemek |
|
| 215 |
Genel |
be mixed up in something bad f.
|
adı karışmak |
|
| 216 |
Genel |
make a bad impression on someone f.
|
kötü bir izlenim bırakmak |
|
| 217 |
Genel |
leave a bad impression f.
|
kötü izlenim bırakmak |
|
| 218 |
Genel |
have a bad hair day f.
|
kötü bir gün geçirmek |
|
| 219 |
Genel |
smell bad f.
|
pis kokmak |
|
| 220 |
Genel |
make bad blood f.
|
aralarını açmak |
|
| 221 |
Genel |
show bad temper f.
|
aksileşmek |
|
| 222 |
Genel |
have one's business go bad f.
|
arpalamak |
|
| 223 |
Genel |
go bad f.
|
yemek çürümek |
|
| 224 |
Genel |
feel bad f.
|
fena olmak |
|
| 225 |
Genel |
show bad temper f.
|
huysuzluk etmek |
|
| 226 |
Genel |
make the best of a bad situation f.
|
kötü bir durum karşısında idare etmeye çalışmak |
|
| 227 |
Genel |
turn bad f.
|
bozulmak (süt/et/yumurta vb) |
|
| 228 |
Genel |
be in a bad way f.
|
çok zor bir durumda olmak |
|
| 229 |
Genel |
use bad language f.
|
ağzını bozmak |
|
| 230 |
Genel |
contract a bad habit f.
|
huy kapmak |
|
| 231 |
Genel |
bewail one's bad fate f.
|
kötü kaderine yanmak |
|
| 232 |
Genel |
be in bad odor f.
|
kötü izlenim bırakmak |
|
| 233 |
Genel |
be in a bad way f.
|
ağır hasta olmak |
|
| 234 |
Genel |
feel bad for someone f.
|
birisine acımak |
|
| 235 |
Genel |
give a bad name f.
|
ad takmak |
|
| 236 |
Genel |
be in bad with f.
|
arası iyi olmamak |
|
| 237 |
Genel |
have a run of bad luck f.
|
şansı ters gitmek |
|
| 238 |
Genel |
go bad f.
|
kokuşmak |
|
| 239 |
Genel |
leave a bad taste in one's mouth f.
|
kötü izlenim bırakmak |
|
| 240 |
Genel |
go bad f.
|
fenalaşmak |
|
| 241 |
Genel |
get a bad reputation f.
|
adı kötüye çıkmak |
|
| 242 |
Genel |
go bad f.
|
diş çürümek |
|
| 243 |
Genel |
use bad language f.
|
küfür etmek |
|
| 244 |
Genel |
be disturbed by a bad smell f.
|
burnunun direği kırılmak |
|
| 245 |
Genel |
be a bad judge of f.
|
anlamamak |
|
| 246 |
Genel |
be in bad with something f.
|
başı hoş olmamak |
|
| 247 |
Genel |
consider bad f.
|
kötü saymak |
|
| 248 |
Genel |
go from bad to worse f.
|
kötüyken daha kötü olmak |
|
| 249 |
Genel |
turn bad f.
|
bozmak (hava) |
|
| 250 |
Genel |
go bad f.
|
eprimek |
|
| 251 |
Genel |
go from bad to worse f.
|
kötüye gitmek |
|
| 252 |
Genel |
cause bad blood f.
|
aralarını bozmak |
|
| 253 |
Genel |
be in bad odour with somebody f.
|
kötü izlenim bırakmak |
|
| 254 |
Genel |
be in bad odor with somebody f.
|
kötü izlenim bırakmak |
|
| 255 |
Genel |
be in bad state f.
|
kötü durumda olmak |
|
| 256 |
Genel |
be in a bad state f.
|
kötü durumda olmak |
|
| 257 |
Genel |
be in a bad condition f.
|
kötü durumda olmak |
|
| 258 |
Genel |
be in bad condition f.
|
kötü durumda olmak |
|
| 259 |
Genel |
be financially in bad shape f.
|
mali açıdan kötü durumda olmak |
|
| 260 |
Genel |
be in bad shape f.
|
kötü durumda olmak |
|
| 261 |
Genel |
be in a bad way f.
|
meydanda kalmak |
|
| 262 |
Genel |
get bad marks f.
|
düşük not almak |
|
| 263 |
Genel |
set a bad example f.
|
kötü örnek olmak |
|
| 264 |
Genel |
have a bad time f.
|
kötü zaman geçirmek |
|
| 265 |
Genel |
go bad f.
|
yolunda olmamak |
|
| 266 |
Genel |
get bad mark f.
|
kırık not almak |
|
| 267 |
Genel |
get bad mark f.
|
zayıf not almak |
|
| 268 |
Genel |
be bad of something f.
|
bir işi pek iyi bilmemek |
|
| 269 |
Genel |
be bad-tempered f.
|
geçimsiz olmak |
|
| 270 |
Genel |
be bad-tempered f.
|
huysuz olmak |
|
| 271 |
Genel |
be bad for f.
|
-e zararlı olmak |
|
| 272 |
Genel |
become bad-tempered f.
|
huysuzlanmak |
|
| 273 |
Genel |
make someone bad-tempered f.
|
huysuzlaştırmak |
|
| 274 |
Genel |
grow bad-tempered f.
|
huysuzlaşmak |
|
| 275 |
Genel |
have a bad time f.
|
çok sıkıntı çekmek |
|
| 276 |
Genel |
give up as a bad job f.
|
işin ucunu bırakmak |
|
| 277 |
Genel |
give up as a bad job f.
|
işin peşini bırakmak |
|
| 278 |
Genel |
be on bad terms with someone f.
|
birisiyle ilişkileri kötü olmak |
|
| 279 |
Genel |
have a bad reputation f.
|
kötü bir ünü olmak |
|
| 280 |
Genel |
have a bad reputation f.
|
kötü bir üne sahip olmak |
|
| 281 |
Genel |
have a bad reputation f.
|
kötü şöhreti olmak |
|
| 282 |
Genel |
come to a bad end f.
|
sonu kötü bitmek |
|
| 283 |
Genel |
give a bad impression f.
|
kötü algılanmak |
|
| 284 |
Genel |
smell bad f.
|
berbat kokmak |
|
| 285 |
Genel |
look bad in a picture f.
|
fotoğrafta kötü çıkmak |
|
| 286 |
Genel |
look bad in a photo f.
|
resimde kötü çıkmak |
|
| 287 |
Genel |
look bad in a photo f.
|
fotoğrafta kötü çıkmak |
|
| 288 |
Genel |
look bad in a picture f.
|
resimde kötü çıkmak |
|
| 289 |
Genel |
acquire bad habits f.
|
kötü alışkanlıklar edinmek |
|
| 290 |
Genel |
pick up bad habits f.
|
kötü alışkanlıklar edinmek |
|
| 291 |
Genel |
be on bad terms f.
|
dargın olmak |
|
| 292 |
Genel |
bring bad luck f.
|
uğursuz gelmek |
|
| 293 |
Genel |
have a bad reputation f.
|
adı kötü anılmak |
|
| 294 |
Genel |
have a bad reputation f.
|
ismi kötü anılmak |
|
| 295 |
Genel |
get in bad (with someone) f.
|
birisiyle kötü olmak |
|
| 296 |
Genel |
get in bad (with someone) f.
|
birisiyle sorunu olmak |
|
| 297 |
Genel |
be in bad (with someone) f.
|
birisiyle kötü olmak |
|
| 298 |
Genel |
be in bad (with someone) f.
|
birisiyle sorunu olmak |
|
| 299 |
Genel |
have a bad year f.
|
kötü bir yıl geçirmek |
|
| 300 |
Genel |
have a bad year f.
|
kötü bir sene geçirmek |
|
| 301 |
Genel |
do something bad f.
|
kötü bir şeyler yapmak |
|
| 302 |
Genel |
something bad happen to f.
|
başına kötü bir şey gelmek |
|
| 303 |
Genel |
be bad news f.
|
hiç iyi olmamak |
|
| 304 |
Genel |
be bad news f.
|
sorun/bela demek |
|
| 305 |
Genel |
be bad news f.
|
kötü olmak |
|
| 306 |
Genel |
play the bad guy f.
|
kötü adamı oynamak |
|
| 307 |
Genel |
be bad at something f.
|
bir şeyde kötü olmak |
|
| 308 |
Genel |
fall victim to bad weather f.
|
kötü havanın azizliğine uğramak |
|
| 309 |
Genel |
be a sign of the bad quality of something f.
|
bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak |
|
| 310 |
Genel |
write bad check f.
|
karşılıksız çek vermek |
|
| 311 |
Genel |
get a bad mark f.
|
zayıf bir not almak |
|
| 312 |
Genel |
get a bad mark f.
|
kötü bir not almak |
|
| 313 |
Genel |
make bad decisions f.
|
kötü kararlar almak |
|
| 314 |
Genel |
exhibit bad behaviour f.
|
kötü davranışlar sergilemek |
|
| 315 |
Genel |
create bad image f.
|
kötü imaj oluşturmak |
|
| 316 |
Genel |
use bad language f.
|
kötü söz söylemek |
|
| 317 |
Genel |
use bad words f.
|
kötü söz söylemek |
|
| 318 |
Genel |
feel bad f.
|
i̇yi olmamak |
|
| 319 |
Genel |
go bad f.
|
bozulmak (yiyeceğin bozulması) |
|
| 320 |
Genel |
be in a bad mood f.
|
keyfi bozuk olmak |
|
| 321 |
Genel |
go bad f.
|
itilenmek |
|
| 322 |
Genel |
bad f.
|
kolye takmak |
|
| 323 |
Genel |
go bad f.
|
kötü birine dönüşmek |
|
| 324 |
Genel |
go bad f.
|
(yer) güvensiz hale gelmek |
|
| 325 |
Genel |
bad s.
|
kifayetsiz |
|
| 326 |
Genel |
bad s.
|
terbiyesiz |
|
| 327 |
Genel |
bad s.
|
değersiz |
|
| 328 |
Genel |
bad s.
|
pişman |
|
| 329 |
Genel |
bad s.
|
sahte |
|
| 330 |
Genel |
bad s.
|
habis |
|
| 331 |
Genel |
good and bad s.
|
acı tatlı |
|
| 332 |
Genel |
in a bad way s.
|
çok hasta |
|
| 333 |
Genel |
in bad repair s.
|
kötü durumda |
|
| 334 |
Genel |
bad s.
|
geçersiz |
|
| 335 |
Genel |
bad s.
|
kaka |
|
| 336 |
Genel |
bad s.
|
kokuşuk |
|
| 337 |
Genel |
bad s.
|
müteessir |
|
| 338 |
Genel |
bad s.
|
bet |
|
| 339 |
Genel |
in bad order s.
|
bozuk |
|
| 340 |
Genel |
in a bad way s.
|
tehlikede |
|
| 341 |
Genel |
bad s.
|
kem |
|
| 342 |
Genel |
bad s.
|
kokuşmuş |
|
| 343 |
Genel |
bad s.
|
niteliksiz |
|
| 344 |
Genel |
went bad s.
|
ekşimiş |
|
| 345 |
Genel |
bad s.
|
kara |
|
| 346 |
Genel |
bad s.
|
sert |
|
| 347 |
Genel |
in a bad fix s.
|
sıkıntıda |
|
| 348 |
Genel |
in a bad mood s.
|
aksiliği üstünde |
|
| 349 |
Genel |
bad s.
|
hasta |
|
| 350 |
Genel |
bad s.
|
ciddi |
|
| 351 |
Genel |
bad s.
|
rahatsız |
|
| 352 |
Genel |
bad s.
|
nahoş |
|
| 353 |
Genel |
bad s.
|
bitik |
|
| 354 |
Genel |
very bad s.
|
haşat |
|
| 355 |
Genel |
bad s.
|
yaman |
|
| 356 |
Genel |
not half bad s.
|
hiç de fena olmayan |
|
| 357 |
Genel |
bad s.
|
küfürlü |
|
| 358 |
Genel |
bad s.
|
keleş |
|
| 359 |
Genel |
bad s.
|
çok kötü |
|
| 360 |
Genel |
bad for health s.
|
sağlığa zararlı |
|
| 361 |
Genel |
in bad repair s.
|
tamirsiz |
|
| 362 |
Genel |
in bad repair s.
|
iyi tamir edilmemiş |
|
| 363 |
Genel |
bad s.
|
sağlıksız |
|
| 364 |
Genel |
bad s.
|
kötü şey |
|
| 365 |
Genel |
bad-tempered s.
|
katır |
|
| 366 |
Genel |
bad-tempered s.
|
huysuz |
|
| 367 |
Genel |
bad-tempered s.
|
şirret |
|
| 368 |
Genel |
bad-tempered s.
|
ters (insan) |
|
| 369 |
Genel |
not too bad s.
|
şöyle böyle |
|
| 370 |
Genel |
having a bad reputation s.
|
kötü tanınmış |
|
| 371 |
Genel |
having a bad reputation s.
|
kötü şöhretli |
|
| 372 |
Genel |
notoriously bad s.
|
kötü tanınmış |
|
| 373 |
Genel |
notoriously bad s.
|
kötü şöhretli |
|
| 374 |
Genel |
bad tempered s.
|
huylu |
|
| 375 |
Genel |
bad tempered s.
|
ters |
|
| 376 |
Genel |
bad tempered s.
|
kötü huylu |
|
| 377 |
Genel |
bad tempered s.
|
aksi |
|
| 378 |
Genel |
of bad stock/family s.
|
kanı bozuk |
|
| 379 |
Genel |
bad s.
|
edepsiz |
|
| 380 |
Genel |
bad s.
|
haşin |
|
| 381 |
Genel |
bad s.
|
aksi |
|
| 382 |
Genel |
bad s.
|
huysuz |
|
| 383 |
Genel |
bad s.
|
yıkıcı |
|
| 384 |
Genel |
bad s.
|
feci |
|
| 385 |
Genel |
bad s.
|
zayıf (not/sağlık durumu) |
|
| 386 |
Genel |
bad s.
|
tahripkar |
|
| 387 |
Genel |
bad s.
|
yaramaz |
|
| 388 |
Genel |
bad s.
|
asi |
|
| 389 |
Genel |
bad s.
|
üzücü |
|
| 390 |
Genel |
bad s.
|
münasebetsiz |
|
| 391 |
Genel |
bad s.
|
müstehcen |
|
| 392 |
Genel |
bad s.
|
haysiyetsiz |
|
| 393 |
Genel |
bad s.
|
biçimsiz |
|
| 394 |
Genel |
bad s.
|
hantal |
|
| 395 |
Genel |
bad s.
|
isabetsiz |
|
| 396 |
Genel |
bad s.
|
uygunsuz |
|
| 397 |
Genel |
bad s.
|
saygısız |
|
| 398 |
Genel |
bad s.
|
yakışıksız |
|
| 399 |
Genel |
bad s.
|
değerlere küfreden |
|
| 400 |
Genel |
bad s.
|
kederli |
|
| 401 |
Genel |
bad s.
|
üzgün |
|
| 402 |
Genel |
bad s.
|
kural dışı |
|
| 403 |
Genel |
feel-bad s.
|
üzgün |
|
| 404 |
Genel |
feel-bad s.
|
mutsuz |
|
| 405 |
Genel |
feel-bad s.
|
mutsuz eden |
|
| 406 |
Genel |
feel-bad s.
|
kötü hissettiren |
|
| 407 |
Genel |
feel-bad s.
|
depresif |
|
| 408 |
Genel |
feel-bad s.
|
depresyona yol açan |
|
| 409 |
Genel |
in bad health zf.
|
hasta |
|
| 410 |
Genel |
in a bad fix zf.
|
zor durumda |
|
| 411 |
Genel |
in bad health zf.
|
rahatsız |
|
| 412 |
Genel |
in bad faith zf.
|
kötü niyetle |
|
| 413 |
Genel |
as bad luck zf.
|
aksi gibi |
|
| 414 |
Genel |
in good times and in bad times in sickness and in health zf.
|
iyi günde kötü günde hastalıkta ve sağlıkta |
|
| 415 |
Genel |
bad-temperedly zf.
|
aksi bir şekilde |
|
| 416 |
Genel |
under bad conditions zf.
|
kötü şartlar altında |
|
| 417 |
Genel |
under bad conditions zf.
|
kötü koşullar altında |
|
| 418 |
Genel |
bad-temperedly zf.
|
ters ters |
|
| 419 |
Genel |
bad-temperedly zf.
|
ters bir şekilde |
|
| 420 |
Genel |
bad-temperedly zf.
|
aksi bir biçimde |
|
| 421 |
Genel |
bad-temperedly zf.
|
aksi |
|
| 422 |
Genel |
bad-temperedly zf.
|
huysuzca |
|
| 423 |
Genel |
bad-temperedly zf.
|
aksi aksi |
|
| 424 |
Genel |
bad-temperedly zf.
|
ters |
|
| 425 |
Genel |
in a bad way zf.
|
kötü bir şekilde |
|
| 426 |
Genel |
bad zf.
|
kötü bir şekilde |
|
| 427 |
Genel |
bad zf.
|
ciddi derecede |
|
| 428 |
Genel |
bad zf.
|
aşırı derecede |
|
| 429 |
Genel |
bad zf.
|
gereken standardın altında |
|
| 430 |
Genel |
bad zf.
|
pek ziyade |
|
| 431 |
Genel |
bad zf.
|
pek çok |
|
| 432 |
Genel |
too bad! ünl.
|
ne yazık! |
|
| Phrasals |
|
| 433 |
Öbek Fiiller |
go bad f.
|
bayatlamak |
|
| 434 |
Öbek Fiiller |
go bad f.
|
kokuşmak |
|
| Phrases |
|
| 435 |
İfadeler |
not bad at all expr.
|
hiç fena değil |
|
| 436 |
İfadeler |
with a good or bad grace expr.
|
isteyerek veya istemeyerek |
|
| 437 |
İfadeler |
the samples range from bad to excellent expr.
|
örnekler kötü ile mükemmel arasında değişiyor |
|
| 438 |
İfadeler |
bad sides expr.
|
kötü yanlar |
|
| 439 |
İfadeler |
bad sides expr.
|
kötü yönler |
|
| 440 |
İfadeler |
bad sides of expr.
|
kötü yanları |
|
| 441 |
İfadeler |
bad sides expr.
|
kötü taraflar |
|
| 442 |
İfadeler |
what bad weather expr.
|
ne kadar da kötü bir hava |
|
| 443 |
İfadeler |
bad sides of expr.
|
kötü yönleri |
|
| 444 |
İfadeler |
bad sides of expr.
|
kötü tarafları |
|
| 445 |
İfadeler |
there’s no such thing as bad advertising expr.
|
reklamın kötüsü olmaz |
|
| 446 |
İfadeler |
there’s no such thing as bad publicity expr.
|
reklamın iyisi kötüsü olmaz |
|
| 447 |
İfadeler |
there’s no such thing as bad advertising expr.
|
reklamın iyisi kötüsü olmaz |
|
| 448 |
İfadeler |
there’s no such thing as bad publicity expr.
|
reklamın kötüsü olmaz |
|
| 449 |
İfadeler |
good, bad, or indifferent expr.
|
olduğu gibi kabul et |
|
| 450 |
İfadeler |
good, bad, or indifferent expr.
|
nasıl olursa olsun olduğu gibi kabul et |
|
| 451 |
İfadeler |
good, bad, or indifferent expr.
|
nasılsa öyle kabul et |
|
| 452 |
İfadeler |
bad publicity is good publicity expr.
|
reklamın kötüsü olmaz |
|
| 453 |
İfadeler |
bad publicity is good publicity expr.
|
reklamın iyisi kötüsü olmaz |
|
| 454 |
İfadeler |
bad publicity is good publicity expr.
|
kötü de olsa reklam reklamdır |
|
| 455 |
İfadeler |
no publicity is bad publicity expr.
|
kötü reklam olmayan reklamdır |
|
| 456 |
İfadeler |
no publicity is bad publicity expr.
|
reklamın kötüsü olmaz |
|
| 457 |
İfadeler |
no publicity is bad publicity expr.
|
reklamın iyisi kötüsü olmaz |
|
| 458 |
İfadeler |
no publicity is bad publicity expr.
|
kötü de olsa reklam reklamdır |
|
| 459 |
İfadeler |
in bad circumstances expr.
|
durumu olmayan |
|
| 460 |
İfadeler |
in bad circumstances expr.
|
parasal açıdan kötü durumda |
|
| Proverb |
|
| 461 |
Atasözü |
bad news travels fast
|
kötü haber tez duyulur |
|
| 462 |
Atasözü |
bad news travels fast
|
kara haber tez duyulur |
|
| 463 |
Atasözü |
bad news travels fast
|
kötü haber tez yayılır |
|
| 464 |
Atasözü |
a bad workman always blames his tools
|
beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur |
|
| 465 |
Atasözü |
bad penny always turns up
|
kapıdan kovsan bacadan girer |
|
| 466 |
Atasözü |
a bad workman always blames his tools
|
alet işler, el övünür |
|
| 467 |
Atasözü |
fire is a good servant but a bad master
|
ateş iyi bir köle ama kötü bir efendidir |
|
| 468 |
Atasözü |
bad news travels fast
|
kötü haber çabuk yayılır |
|
| 469 |
Atasözü |
bad money drives out good
|
kötü para iyiyi safdışı eder |
|
| 470 |
Atasözü |
hope is a good breakfast but a bad supper
|
ümit iyi bir kahvaltıdır ama iyi bir akşam yemeği değildir |
|
| 471 |
Atasözü |
make the best of a bad job
|
kötü bir işi elden geldiğince düzeltmek |
|
| 472 |
Atasözü |
nothing so bad but it might have been worse
|
daha kötüsü de olabilirdi |
|
| 473 |
Atasözü |
nothing so bad but it might have been worse
|
beterin beteri var |
|
| 474 |
Atasözü |
nothing so bad but might have been worse
|
beterin beteri var |
|
| 475 |
Atasözü |
bad excuse is better than none
|
kötü bir mazeretinin olması hiç olmamasından daha iyidir |
|
| 476 |
Atasözü |
bad excuse is better than none
|
hiç olmazsa bir mazeretin olsun |
|
| 477 |
Atasözü |
bad workman blames his tools
|
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar der |
|
| 478 |
Atasözü |
money is a good servant but a bad master
|
para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir |
|
| 479 |
Atasözü |
give a dog a bad name and hang him
|
adımız çıkmış dokuza inmez sekize |
|
| 480 |
Atasözü |
give a dog a bad name and hang him
|
adımız çıkmış bir kere ne yapsak nafile |
|
| 481 |
Atasözü |
a bad temper harms its possessor most
|
keskin sirke küpüne zarar |
|
| 482 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
üzüm üzüme baka baka kararır |
|
| 483 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
körle yatan şaşı kalkar |
|
| 484 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan |
|
| 485 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
itle yatan bitle kalkar |
|
| 486 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
bir baş soğan bir kazanı kokutur |
|
| 487 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
balık baştan kokar |
|
| 488 |
Atasözü |
moving three times is as bad as a fire
|
üç göç bir yangın yerini tutar |
|
| 489 |
Atasözü |
moving three times is as bad as a fire
|
bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır |
|
| 490 |
Atasözü |
three moves are as bad as a fire
|
üç göç bir yangın yerini tutar |
|
| 491 |
Atasözü |
three moves are as bad as a fire
|
bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır |
|
| 492 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
bir baş soğan tüm kazanı kokutur |
|
| 493 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar |
|
| 494 |
Atasözü |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
bir uyuz keçi bir sürüyü boklar |
|
| 495 |
Atasözü |
a bad carpenter blames his tools
|
beceriksiz marangoz aletlerini suçlarmış |
|
| 496 |
Atasözü |
a bad carpenter blames his tools
|
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş |
|
| 497 |
Atasözü |
bad workers always blame their tools
|
beceriksiz işçi aletlerini suçlarmış |
|
| 498 |
Atasözü |
bad workers always blame their tools
|
oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş |
|
| 499 |
Atasözü |
a bad beginning makes a bad ending
|
sabah sürçen geceye dek sürçer |
|
| 500 |
Atasözü |
hope is a good breakfast but a bad supper
|
çabasız umut meyvesiz ağaca benzer |
|
