-yerine - Türkçe İngilizce Sözlük

-yerine

"-yerine" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
Idioms
-yerine a kind of (something) expr.

"-yerine" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yerine geçirmek substitute f.
He was substituted for his father.
O, babasının yerine geçirildi.

More Sentences
yerine geçmek substitute f.
The Commission wants to act as a substitute for the Council of Ministers in decision-making processes.
Komisyon, karar alma süreçlerinde Bakanlar Kurulu'nun yerine geçmek istemektedir.

More Sentences
yerine getirmek (plan vb'ni) implement f.
Other programmes are geared towards helping China to implement specific WTO obligations.
Diğer programlar ise Çin'in belirli DTÖ yükümlülüklerini yerine getirmesine yardımcı olmaya yöneliktir.

More Sentences
yerine geçmek replace f.
A Value Added Tax system was introduced in Turkey in 1985, replacing the previous eight indirect taxes.
1985 yılında Türkiye'de, sekiz dolaylı verginin yerine geçen bir Katma Değer Vergisi sistemi devreye sokulmuştur.

More Sentences
yerine getirmek carry out f.
We have neither the competence nor the capacity to carry out that type of task.
Bu tür bir görevi yerine getirmek için ne yetkinliğimiz ne de kapasitemiz var.

More Sentences
yerine koymak replace f.
I replaced your pen on your desk.
Masanızdaki kalemi yerine koydum.

More Sentences
yerine getirmek perform f.
What functions do parliaments have to perform in operations of this kind?
Parlamentolar bu tür operasyonlarda hangi işlevleri yerine getirmelidir?

More Sentences
yerine getirmek fulfil f.
He has all the skills to fulfill the duty; why not hire him?
Görevi yerine getirmek için gereken tüm beceriler onda var, adamı niye işe almıyorsunuz?

More Sentences
yerine getirmek fulfill f.
It is impossible to fulfill all desires at once fully.
Tüm arzuları anında tam olarak yerine getirmek mümkün değildir.

More Sentences
yerine getirilmiş fulfilled s.
Europol naturally has an important role in fulfilling this area.
Europol doğal olarak bu alanın yerine getirilmesinde önemli bir role sahiptir.

More Sentences
yerine instead zf.
He decided to take the bus instead of walking.
Yürümek yerine otobüse binmeye karar verdi.

More Sentences
yerine instead of ed.
The proposal again talks about public sector documents instead of public sector information.
Teklifte yine kamu sektörü bilgileri yerine kamu sektörü belgelerinden bahsedilmektedir.

More Sentences
General
yerine getirme fulfilment i.
We, in this House, look forward to the fulfilment of Romania's European vocation.
Bizler bu Meclis'te Romanya'nın Avrupa misyonunu yerine getirmesini dört gözle bekliyoruz.

More Sentences
yerine getirme (görevi) discharge i.
We must exploit this potential in order to discharge our responsibility for sustainable development.
Sürdürülebilir kalkınma sorumluluğumuzu yerine getirmek için bu potansiyelden yararlanmalıyız.

More Sentences
yerine getirme execution i.
It is collected by a large number of public sector bodies in their execution of public tasks.
Kamu görevlerini yerine getirirken çok sayıda kamu sektörü kuruluşu tarafından toplanmaktadır.

More Sentences
yerine getirme performance i.
However, they were made during the performance of his duties and are part of his political activity.
Ancak bu açıklamalar görevlerini yerine getirirken yapılmıştır ve siyasi faaliyetlerinin bir parçasıdır.

More Sentences
yerine substitute i.
We use date syrup as a sugar substitute.
Şeker yerine hurma şerbeti kullanıyoruz.

More Sentences
işlevini yerine getirmek function f.
Without investment in Europe's rural infrastructure, the EU would not function as it does today.
Avrupa'nın kırsal altyapısına yatırım yapılmasaydı, AB bugünkü işlevini yerine getiremezdi.

More Sentences
yerine getirmek fulfil f.
So the Commission has an important task to fulfil in this respect.
Dolayısıyla Komisyon'un bu konuda yerine getirmesi gereken önemli bir görevi vardır.

More Sentences
aptal yerine koymak befool f.
You befooled me.
Beni aptal yerine koydun.

More Sentences
yerine kullanmak substitute f.
Try substituting ground coconut for flour.
Un yerine öğütülmüş hindistan cevizi kullanmayı deneyin.

More Sentences
yerine getirmek exercise f.
This unbearably noisy spectacle hampered both me and other members in the exercise of our mandate.
Bu dayanılmaz derecede gürültülü gösteri hem benim hem de diğer üyelerin görevimizi yerine getirmemizi engelledi.

More Sentences
yerine getirmek serve f.
Our Rules of Procedure serve to shape our procedures in such a way that we can perform our duties.
İç Tüzüğümüz, prosedürlerimizi görevlerimizi yerine getirebileceğimiz şekilde şekillendirmeye hizmet etmektedir.

More Sentences
yerine geçmek succeed f.
John is sure to succeed his father in the company.
John'un şirkette babasının yerine geçeceği kesin.

More Sentences
yerine oturmak sit down f.
Tom sat down to read a novel.
Tom bir roman okumak için yerine oturdu.

More Sentences
yerine getirmek execute f.
We are bound to execute your father's will.
Bizler babanızın vasiyetini yerine getirmekle yükümlüyüz.

More Sentences
enayi yerine koymak fool f.
Tom really fooled us.
Tom gerçekten bizi enayi yerine koydu.

More Sentences
yerine getirmek satisfy f.
Anybody who wants to obtain that contract will have to satisfy that condition.
Bu anlaşmayı elde etmek isteyen herkes bu koşulu yerine getirmek zorunda kalacaktır.

More Sentences
aptal yerine koymak fool f.
Europe will make an utter fool of itself.
Avrupa kendini tamamen aptal yerine koyacaktır.

More Sentences
yerine getirmek grant f.
I wish I could grant her last wish.
Keşke onun son dileğini yerine getirebilseydim.

More Sentences
yerine getirmek accomplish f.
I therefore believe some humility was needed to accomplish this painstaking task.
Bu nedenle, bu özenli görevi yerine getirmek için biraz alçakgönüllülük gerektiğine inanıyorum.

More Sentences
yerine getirmek execute (a task) f.
The Railways Agency must also have enough powers to be able to execute its tasks properly.
Demiryolları Ajansı da görevlerini düzgün bir şekilde yerine getirebilmek için yeterli yetkiye sahip olmalıdır.

More Sentences
kriterleri yerine getirmek fulfil the criteria f.
In two areas, Sweden is considered, however, not yet to have fulfilled the criteria.
Ancak İsveç'in iki alanda henüz kriterleri yerine getirmediği düşünülmektedir.

More Sentences
şartları yerine getirmek meet the conditions f.
The promise is that, if they meet the conditions, they can accede.
Verilen söz, şartları yerine getirdikleri takdirde projeye katılabilecekleri yönündedir.

More Sentences
yerine getirmek fulfill f.
Therefore, these poor beings get over many hardships and fulfill their requirements.
Bu nedenle, bu zavallı varlıklar birçok zorluğun üstesinden gelir ve gereksinimlerini yerine getirir.

More Sentences
yerine koymak replace f.
Tom bought a new camera for Mary to replace the one he had borrowed and lost.
Tom ödünç aldığı ve kaybettiği kameranın yerine koymak için Mary'ye yeni bir kamera satın aldı.

More Sentences
yerine getirmek perform f.
What we need is a clear legal basis that clearly defines the task to be performed.
İhtiyacımız olan şey, yerine getirilmesi gereken görevi açıkça tanımlayan net bir yasal dayanaktır.

More Sentences
yerine getirmek keep f.
The Commission has done its job and kept its promise.
Komisyon görevini yerine getirmiş ve verdiği sözü tutmuştur.

More Sentences
Common Usage
yerine geçen kimse substitute i.
yerine koyma substitution i.
yeni yerine geçmek relocate f.
yerine oturtmak (kırık) reduce f.
General
yerine getirme (bir adeti) observance of i.
belirli bir tarifeye uymak yerine düzenli aralıklarla çalışan sefer shuttle service i.
yerine name i.
yerine getirme fulfillment i.
başkasının yerine kullanılan (şey) surrogate i.
yerine getirme administration i.
yerine getirme consummation i.
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey substitute i.
yerine getirme implement i.
kaba veya ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz söyleyen euphemist i.
yerine getirme effectuation i.
başkasının yerine geçirilen kimse substitute i.
yerine gelme effectuation i.
günah çıkarma ve papazın önerdiği kefareti yerine getirme penance i.
yerine getirilmesi fulfillment of i.
adam yerine koymama slight i.
yerine getirme prosecution i.
birinin yerine çalışan locum tenens i.
yerine koyma substitute i.
arife gecesi yerine getirilen ibadetler vigils i.
başkasının yerine bakan supply i.
yerine getirme (vaat) redemption i.
yerine getirmeme inobservance i.
yerine konabilirlik substitutability i.
yükseltileri basit çizgiler yerine farklı renklerle gösteren harita relief map i.
yerine getirme completion i.
başkasının yerine geçebilen kimse alternate i.
adam yerine koymama durumu disrespectfulness i.
yerine getirme exercising i.
yerine koyma taxis i.
bir şeyin satın alınmasında para yerine geçen belge token i.
aslının yerine geçen şey ersatz i.
yerine getirmeme violation i.
yerine getirmeme nonperformance i.
güney afrika yerlilerinin mızrak veya ok yerine kullandıkları topuzlu değnek knobkerrie i.
yerine getiren enforcer i.
yerine geçen kimse supply i.
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) specialization i.
yerine getirme pursuance i.
yerine koyma bestowal i.
başkasının yerine geçen kimse (geçici bir süre için) substitute i.
yerine getirmeme (bir yükümlülüğü) default i.
yerine getirme exercise i.
bir günahın bağışlanması amacıyla papazın önerdiği kefareti yerine getiren kişi penitent i.
demiryollarında, renkli ışıklar yerine kol hareketinden yararlanan işaret semaphore i.
yerine kullanma (geçici bir süre için) substitution i.
yerine koyma implantation i.
yerine geçme prevailing i.
özellikle tahta bir kutu içinde çapa yerine denize atılan büyükçe taş killick i.
yerine geçme supersedence i.
gösteri veya konser vb yerine ilerisi için verilen bilet rain check i.
yerine getirme acquittal i.
yangın yerine dönmüş a complete mess i.
yerine getirme effecting i.
yerine çalıştırma (geçici bir süre için) substitution i.
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) specialization i.
yerine geçme substitution i.
sistemin yerine getirmesi şart olan işlemler critical system function i.
yerine getirme effectuating i.
birinin yerine yazan ghostwriter i.
yerine geçme displacement i.
yerine behalf i.
yerine getiren kimse performer i.
birinin yerine çalışan locum i.
yerine geçen kimse replacement i.
yükümlülüğünü yerine getirmeme default i.
yerine koyma substituting i.
derebeylik devrinde şövalyelerden askerlik hizmeti yerine alınan vergi escuage i.
yerine geçen kimse surrogate i.
bilbord reklamının yerine yerleştirilmesi posting i.
yerine getiren exerciser i.
birinin yerine yazan ghost writer i.
yerine koyma substitution i.
yerine zamir gelen isim antecedent i.
yerine geçen kimse incomer i.
zar yerine deniz kabukları kullanılarak oynanan bir şans oyunu props i.
yerine gelme countercoil i.
şövalyelerden askerlik yerine alınan vergi scutage i.
yerine getirme implementation i.
yerine getirme countercoil i.
yerine geçen successor i.
yerine getirme keeping i.
yemin yerine geçen söz affirmation i.
yerine getirmeme nonfulfilment i.
yerine getirme discharge i.
yerine getirmeme nonconsummation i.
yerine getirmeme nonfulfillment i.
pul yerine basılan damga indicium i.
yerine getireme inexecution i.
yerine oturtma seating i.
vasiyet hükümlerini müştereken yerine getiren kişi veya kurum coexecutor i.
yerine koyma laying i.
yerine getirmeme breach i.
yerine koyma replacement i.
yerine koyma reset i.
vasiyet hükümlerini yerine getiren kimse executor i.
yerine getirmeme non-performance i.
tasarım olarak bisiklete benzeyen ancak tekerlek yerine kayakları olan araç ski-bob i.
başkasının yerine geçmeye backup i.
vasiyeti yerine getiren executor i.
yerine getirme observance i.
yerine koyma placing i.
yerine koyma placement i.
yerine geçme succession i.
bir şeyin yerine başka bir şeyi koyma replacement i.
eski yerine bırakma replacement i.
kabala' da kehanette bulunmaya yarayan sayılar elde etmek için harflerin yerine onlara denk düşen sayılar koyma gematria i.
yerine getirme garantisi fulfilment guarantee i.
tutulmayan/yerine getirilmeyen sözler broken promises i.
yerine koyulması gereken miktar top-up i.
(bir talebi) yerine getirme satisfaction i.
(dalga geçmek veya karşıdakine katılmama gibi durumları ifade etmek veya konuşmanın bir yerine dikkat çekmek için) ellerle havada yapılan tırnak işareti air quote i.
sahne yerine müşterinin masasında yapılan erotik dans bartop dancing i.
sahne yerine müşterinin masasında yapılan erotik dans table dance i.
(başka bir şeyin) yerine geçen placeholder i.
olay yerine varıldığında/veya hastaneye getirildiğinde hastanın/yaralının çoktan yaşamını yitirdiğini belirten bir kısaltma doa (dead on arrival) i.
paraşütle yangın yerine atlayan itfaiyeci smokejumper i.
paraşütle yangın yerine atlayan itfaiyeci smoke-jumper i.
iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım on-site daycare i.
birinin yerine yazan ghost-writer i.
yerine getirmeme non-fulfilment i.
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) specialisation i.
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) specialisation i.
belli bir görevi yerine getirmek için gerekli beceriler skillset i.
hayal gücüne dayanarak kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneği ability to put ourselves imaginatively in another’s place i.
ürün adı yerine marka isminin geçmesi generification i.
yerine getirilmemiş zorunluluk unfulfilled necessity i.
yerine getirme niyeti intention of fullfilling i.
stil yerine verimlilik efficiency over style i.
zor bir görevi yerine getirmek için kurulmuş ekip hit squad i.
yerine bakan kimse supply i.
yerine getirilmesi fazla uzmanlık gerektirmeyen durum banana problem i.
kabini, kazanın arkası yerine, ortasında yan yana konumlandırılmış olan lokomotif camelback i.
yerine başka bir yapı inşa edilmesi amacıyla yıkılan bina teardown i.
karayiplere özgü bir ağacın kınakına ağacı kabuğu yerine kullanılan kabuğu caribbee bark i.
(birinin) yerine bakan caretaker i.
başarılı bir şekilde yerine getirme carrying out i.
elektronik ton yerine orijinal ses kaydının kullanıldığı cep telefonu zil sesi realtone i.
eski sahibine ya da yerine döndürme reconveyance i.
eski sahibine ya da yerine dönme reconveyance i.
(sözü) yerine getirme redeeming i.
yerine koyma redress i.
yerine koyma change i.
değerli bir nesne veya şahsın yerine gizlice konan şey changeling [obsolete] i.
finansal bir yükümlülüğü yerine getirmeme nonremittal i.
amirinin yerine geçen otel veya restoran çalışanı relief i.
kral veya kraliçe tarafından ben yerine biz zamirinin kullanımı the royal we i.
görevlerini yerine getirmeksizin dini unvan taşıyan kimse titular i.
altı yerine üç farklı sayı içeren zar top i.
başkası yerine atılan imza allograph i.
başkasının yerine utanma secondhand embarrassment i.
tekrar yerine oturtma reseating i.
bir şeyi yerine sabitleyen nesne keeper i.
yerine getirememe unfitness i.
yerine getiremez olma unfitness i.
yerine daha iyisi bulunana kadar koleksiyonda tutulan düşük kaliteli eşya filler i.
madalya yerine takılan renkli kurdele bar i.
gerçekler, fikirler, duygular yerine kelimelerle ilgilenen kimse verbalist i.
başkasının yerine hüküm süren kraliçe queen regent i.
dilekleri yerine getiren büyülü şapka wishing cap i.
imza yerine geçen işaret (haç, çizgi) mark i.
mahkeme süreçlerini yürütmesi ve şerifinkine benzer çeşitli görevleri yerine getirmesi için abd'nin her bir daire kazasına atanan idare memuru marshall i.
vasiyetin yerine getirilmesi willing [obsolete] i.
yerine başkası atanabilme replaceability i.
yerine koyma reposition i.
resmi belgelerde imza yerine kullanılan ağaç, taş veya boynuzdan yapılmış japon damgası hanko i.
tedavilerini hastanın durumunu gözlemlemek yerine teori ve akıl yürütmeye dayandıran eski bir hekim okulunun üyesi methodist i.
gerçek değere bakmak yerine prosedürleri yerine getirme box-ticking i.
domuzların hasat edilmiş tahıl yerine doğrudan sapındaki ekinden beslenmesi anlamında kullanılan bir terim hogging down i.
ev hanımının işleri yerine getiremediği durumda evi çekip çeviren sosyal hizmet uzmanı homemaker [us] [canada] i.
hizmet çalışanlarının ofis yerine evden çalışması homeshoring i.
ayni ödeme yerine uzlaşmaya göre geleneksel bir ondalık şekli modus i.
birimden ayrılan kişilerin yerine gelen personel replacements i.
bir şeyin yerine eşdeğerini temin etme replacing i.
isteğin yerine gelmesi repletion i.
kraliyet ailesine ait ayak işlerini yerine getiren görevli yeoman i.
soylu bir hanede ayak işlerini yerine getiren hizmetli yeoman i.
misk kokulu olup doğal misk yerine kullanılan sentetik bileşik musk i.
(yasaları) yerine getirme observation [obsolete] i.
adaleti yerine getiren kimse righter i.
(at yarışında) başka atın yerine geçen at ring-in [australia] i.
bağcıkları halkadan geçirilmek yerine ayak bileğine dolanan ayakkabı gillie i.
imza yerine kullanılan çarpı işareti christcross i.
yerine getirilebilir anlama maddesi deliverable i.
geçici olarak yolun belirli bir kısmının yerine geçen dolambaçlı yol detour i.
değerli eşyanın yerine genellikle kapalı zarfta değersiz bir şey konularak yapılan dolandırıcılık murphy game i.
dini görevin yerine getirilmesi officiation i.
dini törenin yerine getirilmesi officiation i.
kamu görevinin yerine getirilmesi officiation i.
görevi yerine getiren kimse officiator i.
emirleri düşünmeden yerine getiren duygusuz ve vicdansız kimse robot i.
komitenin görevlerini yerine getirmek üzere atanmış kimse committee of one i.
fazla mesai ücreti yerine çalışana verilen izin comp time i.
yerine getirme complement [obsolete] i.
(uzaktan) emirleri yerine getirmek için yapılan düzenleme connection i.
yerine geçme displantation i.
kelimelerin bir şeyi açıklamak yerine kafa karıştırmak için kullanılması incantation i.
(müzik, şiir) eğlendirmek veya ikna etmek yerine etkilemek üzere tasarlanmış ifade incantation i.
yerine getirmeme inexecution i.
japonya'da para yerine geçen gümüş külçe goltschut i.
zar yerine koyun kemiğiyle oynanan bir oyun cockal i.
oyunda zar yerine kullanılan koyun kemiği cockal i.
soyut yasalar yerine somut olguları konu edinen doğa bilimi concrete science i.
dikiş yeri bel yerine kalçada olan kadın elbisesi drop waist i.
başkasının yerine geçen kimse pinch hitter i.
uğursuzluk getirmemesi için bazı kelimelerin yerine hüsnütabirlerini kullanma cledonism [rare] i.
sözleşme taraflarından birinin, sözleşmenin gereğini belirtilen şekilde yerine getirememesi durumunda diğerine ödemek zorunda olduğu para miktarı contingency i.
otelde kalmak yerine web sitesi üzerinden anlaşarak başkalarının evinde kalma couchsurfing i.
eskiden kadınların başlık yerine taktıkları örtü parçası courche i.
duygusal olarak baba yerine geçen kimse father figure i.
duygusal olarak baba yerine geçen kimse father-figure i.
yükümlülüğünü yerine getirmeme fault [obsolete] i.
vücudun mahrem olmayan bir yerine dokunarak tahrik olma fetichism i.
üyelerinin birbirinin yerine geçtiği grup sistemiyle çalışan polis ekibi platoon i.
koşulu yerine getirme satisfaction i.
yanlış olanın yerine getirilen şey correction i.
sınıf, laboratuvar ve idare merkezi yerine sahaya inilerek yapılan araştırma field work i.
yerine oturan şey fitment [obsolete] i.
yerine oturtulma fixture i.
kamu yerine belirli kişi veya kişilere yönelik bir tür arazi geçiş hakkı private way i.
ihtilaf halinde federal kanunun eyalet kanunu yerine geçmesine ilişkin doktrin preemption i.
ihtilaf durumunda üst hükumet mevzuatının alt hükumet mevzuatı yerine geçmesini kapsayan doktrin preemption i.
sokağı süpüren kişinin sorumluluklarını yerine getirmesi scavage i.
amerika'nın eski hollanda kolonilerinde yerel yargı işlevlerini yerine getiren kimse schout i.
özel harekat kuvvetlerinin hücum sonrası müdafaa yerine geri dönmek üzere kullanacağı kıyı açıklarında belirlenmiş konum seaward recovery point i.
güderi yerine kullanılan pamuklu kumaş shamois i.
güderi yerine kullanılan pamuklu kumaş shamoy i.
sihirbazlık numaralarında gizlice esas eşyanın yerine konulan, önceden hazırlanmış içi boş nesne shell i.
posta paketi yerine gemi ile iletilen mektup ship letter i.
(küfür yerine kullanılan) örtmece minced oath i.
insan yerine koymayan kimse slighter i.
araçlarda geleneksel aynaların yerini alan ayna yerine geçen kameralar digital mirrors i.
başkasının yerine müzik üreten kişi ghost producer i.
yayları yerine oturtan görevli springer i.
yerine getirme superinducement i.
yerine atama superinducement i.
yerine atanma superinducement i.
yerine gelme superinducement i.
yerine getirme superinduction i.
yerine atama superinduction i.
yerine atanma superinduction i.
yerine gelme superinduction i.
başkasının yerine atama superordination i.
(din görevlisini) kendinden sonra gelecek görevli yerine tayin etme superordination i.
yerine geçme supersedure i.
yerine gelme supersession i.
bir kimsenin yerine gelen kimse supplanter i.
bir şeyin yerine getirilen şey supplanter i.
kişinin farklı sosyal roller yerine geçmesi surrogate i.
yerine gelen kimse surrogate i.
yerine getirmek yerine koyma surrogation i.
yerine kullanma surrogation i.
doğal afetler arası etkileşimin birbiri yerine geçebilirliği symmetry i.
kendine düşen görevi yerine getirmek keep one's end up f.
salak yerine koymak treat somebody like a fool f.
yerine getirmek acquit oneself f.
geçici bir süre için başkasının yerine çalışmak substitute f.
yerine takmak ship f.
görevini yerine getirmek do one's share of a task f.
yerine bakmak replace f.
deli yerine koymak look on someone as mad f.
yerine geçmek displace f.
yerine geçmek stand for f.
şartları yerine getirmemek welch f.
adam yerine koymamak slight f.
birinin yerine yazmak ghost write f.
başkasının yerine çalışmak (geçici bir süre için) substitute f.
deli yerine koymak treat somebody like a fool f.
resmi bir görevi yerine getirmek officiate f.
yerine çalıştırmak substitute f.
sözünü yerine getirmek keep one's word f.
görevini yerine getirmek do one's duty f.
yerine koymak put something away f.
yerine geçmek substitute somebody f.
yerine bırakmak give way to something f.
enayi yerine koymak play somebody for a sucker f.
sözünü yerine getirmek keep one's promise f.
başkasının yerine geçmek supersede f.
tekrar yerine koymak taxis f.
kendini başkalarının yerine koymak walk in other people's shoes f.
yangın yerine dönmek be a complete mess f.
tam yerine denk gelmek fall f.
yerine getirmek (vaat) redeem f.
yerine koymak put up f.
ayağını kaydırıp yerine geçmek supplant f.
yerine getirmek administer f.
yerine getirmek (arzu, rica vb) indulge f.
yerine koyup sarmak (kırık bir kemiğin uçlarını) set f.
yerine koymak put something back f.
öneri yerine, öneriyi yapan kişi tartışma konusu edilerek iddialara karşı çıkmak argumentum ad hominem f.
birini başkasının yerine geçirmek substitute f.
fonksiyonunu yerine getirmek function f.
yerine koymak (kasa/kılıf vb) case f.
tekrar yerine takmak reset f.
eski yerine koymak put back f.
yerine çalışmak spell f.
amacı yerine getirmek achieve a goal f.
yerine konuşmak speak for f.
yerine koymak bestow f.
yerine getirmek (görevi) discharge f.
yerine getirmek settle f.
av yerine çekmek decoy f.
yerine geçmek go on f.
yerine getirmek discharge f.
yerine geçirmek subrogate f.
yerine getirmek carry through f.
yerine koymak slot into f.
yerine getirmek put in force f.
sesli harf yerine kullanmak vocalize f.
yerine oturtmak slot f.
adam yerine koymamak snub f.
yerine çalışmak (geçici bir süre için başkasının) substitute f.
yerine koymamak mislay f.
budala yerine koymak take somebody for a fool f.
yerine oturtmak seat f.
yerine geçmek (başkasının/başka bir şeyin) take over f.
kendini başkasının yerine koymak put oneself in another's place f.
azledip yerine başkasını koymak supersede f.
yerine koymak spot f.
yerine getirmek complete f.
aptal yerine koymak make a fool of somebody f.
yerine koymak take somebody for f.
her arzusunu yerine getirmeye hazır olmak beck and call f.
şartları yerine getirmemek welsh f.
birinin yerine bakmak take over for someone f.
birinin yerine çalışmak fill in for f.
yerine bakmak hold the fort f.
deli yerine koymak regard someone as mad f.
yerine geçmek prevail f.
yerine geçmek supplant f.
yerine getirmek make something good f.
yerine geçmek take somebody's place f.
sözünü yerine getirmek be as good as one's word f.
yerine koymak clap f.
yerine başkasını koymak supersede f.
sözünü yerine getirmek be true to one's word f.
yerine uydurmak fit in f.
yerine geçmek subrogate f.
bir şeyi yerine getirmek carry something through f.
bir şeyi eski yerine koymak put something back f.
yangın yerine dönmek turn into a bedlam f.
sözünü yerine getirmek be as good as one's promise f.
yerine koymak posit f.
gerekleri yerine getirmek meet the requirements f.
amacı yerine getirmek fulfill one's goal f.
birini başkasının yerine çalıştırmak substitute f.
yerine getirmekten muaf tutmak (bir sorumluluğu/yükümlülüğü) absolve from f.
yerine koymak put back f.
yükümlülüğünü yerine getirmemek default f.
yerine geçmek take the place of f.
yerine getirmek doest f.
yerine getirmek (sözü) make good on f.
birinin tüm isteklerini yerine getirmek go all the way with f.
yerine getirmek enforce f.
yerine gelmek recover f.
adam yerine koymamak despise f.
harfi harfine yerine getirmek follow through f.
yerine seçmek choose instead f.
yerine koymak relay f.
yerine hareket etmek act on behalf of f.
görevi yerine getirmek officiate f.
bir günahı bağışlatmak için papazın önerdiği kefareti yerine getirmek do penance f.
amacı yerine getirmek accomplish one's goal f.
yerine getirmek answer f.
yerine başkasını koymak replace f.
yerine geçmek sub f.
amacı yerine getirmek achieve one's goal f.
yerine çalışmak stand in f.
adam yerine koymak hold in esteem f.
yerine getirmek effect f.
enayi yerine koymak play smb for a sucker f.
yerine yenisini almak replace f.
yerine getirmemek (bir yükümlülüğü) default f.
yerine getirmek make good f.
yerine koymak put away f.
yerine koymak substitute f.
sorumluluğunu yerine getirmek pull one's weight f.
ricasını yerine getirmemek disoblige f.
yerine kaldırmak clear f.
eski yerine koymak replace f.
yükümlülüklerini yerine getirmek meet one's obligations f.
yükümlülüklerini yerine getirmek fulfill one's obligations f.
yükümlülüğü yerine getirmek fulfill the obligation f.
yükümlülükleri yerine getirmek fulfill the obligations f.
yükümlülükleri yerine getirmek meet the obligations f.
yükümlülüğünü yerine getirmek meet one's liability f.
yükümlülükleri yerine getirmek meet the liabilities f.
yükümlülüğü yerine getirmek meet the liability f.
yükümlülüğü yerine getirmek meet the obligation f.
adaleti yerine getirmek administer justice f.
adaleti yerine getirmek administer the law f.
yerine bakmak act for somebody f.
yükümlülüğü yerine getirmek meet an obligation f.
yükümlülüğü yerine getirmek fulfill an obligation f.
yükümlülüğünü yerine getirmek meet one's obligation f.
yükümlülüğünü yerine getirmek fulfill one's obligation f.
yükümlülüklerini yerine getirmek meet one's liabilities f.
yükümlülüğü yerine getirmek meet a liability f.
emirleri yerine getirmek carry out the orders f.
fonksiyonlarını yerine getirmek perform one's functions f.
fonksiyonlarını yerine getirmek function f.
yerine getirmek carry out (a task) f.
yerine getirmek bring (something) back f.
yerine getirmek perform (a task) f.
anlaşmayı yerine getirememek stand up f.
kriterleri yerine getirmek meet the criteria f.
yerine hareket etmek act in place of f.
yerine dönmek go back to one's place f.
yerine dönmek return to one's place f.
kriterleri yerine getirmek satisfy the criteria f.
yerine ulaşmak arrive at f.
yerine ulaştırmak deliver f.
dini vecibeleri yerine getirmek practise the religious duties f.
dini vecibeleri yerine getirmek fulfill the religious duties f.
eksiksiz yerine getirmek amply fulfil f.
eksiksiz yerine getirmek completely fulfil f.
adam yerine koymak give consequence to f.
çekmece veya gardırop kullanmak yerine giysileri yere koymak floordrobe f.
yaşam için gereken koşulları yerine getirmek için bir gezegenin yüzeyinde ve atmosferinde değişiklik yapmak terraform f.
şartları yerine getirmek fulfil the conditions f.
yükümlülük yerine getirmek fulfil obligation f.
yükümlülük yerine getirmek meet obligation f.
yükümlülük yerine getirmek discharge an obligation f.
yükümlülüğünü yerine getirememek slack off f.
hayallerini yerine getirmek make one's dream come true f.
(rica vb) yerine getirmek indulge f.
taahhüdü yerine getirmek honour a commitment f.
taahhüdü yerine getirmek meet a commitment f.
taahhüdü yerine getirmek fulfil a commitment f.
bir şeyin yerine başka bir şey koymak replace f.
yerine oturtmak pin down f.
görevini yerine getirmemek shirk one's duty f.
görevini yerine getirememek shirk one's duty f.
sorumluluğunu yerine getirmemek shirk one's duty f.
vatani görevini yerine getirmek perform military service f.
talimat yerine getirmek carry out instruction f.
hukuki yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations f.
yasal yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations f.
kanuni yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations f.
siparişi yerine getirmek fulfil an order f.
adam yerine koymamak treat someone like dirt f.
yerine getirmek fill f.
isteklerini yerine getirmek indulge f.
yerine getirmek implement f.
(birini/bir şeyi) yerine döndürmek get back f.
yerine konulmak replace f.
yerine getirmek consummate f.
enayi yerine konmak be fooled f.
gerekleri yerine getirmek do the requirements f.
enayi yerine konmak be taken for a fool f.
kendini birinin yerine koymak put oneself into someone's shoes f.
sökülen parçaları yerine takmak reassemble f.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) substitute f.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) take over from f.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) supersede f.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) replace f.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) take something (a post etc) over (from somebody) f.
yerine geçmek supersede f.