bağlamak - Türkçe İngilizce Sözlük

bağlamak

"bağlamak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 166 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
bağlamak link f.
This is none other than the construction of an "Iron Silk Road", directly linking Korea with Europe by land.
Bu, Kore ile Avrupa'yı karadan doğrudan birbirine bağlayacak bir "Demir İpek Yolu" inşasından başka bir şey değildir.

More Sentences
bağlamak attach f.
Tom attached some twine to the kite.
Tom uçurtmaya biraz ip bağladı.

More Sentences
bağlamak connect f.
We need to connect Europe and its markets.
Avrupa'yı ve pazarlarını birbirine bağlamamız gerekiyor.

More Sentences
bağlamak tie f.
Should I have their hands tied behind their backs?
Ellerini arkadan mı bağlatmalıyım?

More Sentences
bağlamak bind f.
That is the way to bind the Russian Federation to the EU.
Rusya Federasyonu'nu AB'ye bağlamanın yolu budur.

More Sentences
bağlamak fasten f.
Fasten your seatbelt.
Emniyet kemerini bağla.

More Sentences
General
bağlamak strap f.
Colleagues, if you had seatbelts I would tell you to strap yourselves in.
Meslektaşlarım, eğer emniyet kemeriniz olsaydı size kemerlerinizi bağlamanızı söylerdim.

More Sentences
bağlamak yoke f.
Yoke the oxen to the plow.
Öküzleri sabana bağlayın.

More Sentences
bağlamak engage f.
The switch engages with the cables that turn on the lamp.
Anahtar, lambayı çalıştıran kablolara bağlanır.

More Sentences
bağlamak hitch f.
He hitched the caravan to his car.
O, karavanı arabasına bağladı.

More Sentences
bağlamak lace f.
She laced her shoes.
O ayakkabılarını bağladı.

More Sentences
bağlamak lace up f.
Mary laced up her boots.
Mary çizmelerini bağladı.

More Sentences
bağlamak tie up f.
Don't worry, I'll tie up this one.
Merak etme, bunu bağlayacağım.

More Sentences
bağlamak connect f.
The third priority is to strengthen the single market and connect Europe.
Üçüncü öncelik tek pazarı güçlendirmek ve Avrupa'yı birbirine bağlamaktır.

More Sentences
bağlamak pin f.
They are pinning all their hopes on us.
Tüm umutlarını bize bağlıyorlar.

More Sentences
bağlamak attribute f.
Commissioner Verheugen, to what do you attribute this state of affairs?
Komisyon Üyesi Verheugen, bu durumu neye bağlıyorsunuz?

More Sentences
bağlamak commit [obsolete] f.
This is an own-initiative report which does not impose a policy or commit us to specific measures.
Bu, bir politika dayatmayan ya da bizi belirli tedbirlere bağlamayan bir kendi inisiyatif raporudur.

More Sentences
bağlamak harness f.
My father harnessed the horse to the fence.
Babam atı çite bağladı.

More Sentences
Trade/Economic
bağlamak attach f.
He attached the trailer to his car.
Römorku arabasına bağladı.

More Sentences
bağlamak bind f.
The Lisbon targets bind us to a more flexible labour market than before.
Lizbon hedefleri bizi eskisinden daha esnek bir işgücü piyasasına bağlamaktadır.

More Sentences
Law
bağlamak bind f.
We cannot bind ourselves politically for the next ten years.
Önümüzdeki on yıl için kendimizi siyasi olarak bağlayamayız.

More Sentences
Technical
bağlamak bind f.
They bound the prisoner's arms and legs.
Onlar tutuklunun kollarını ve bacaklarını bağladılar.

More Sentences
bağlamak tie f.
Japan, incidentally, ties its debt relief to the responsibility to buy Japanese exports.
Bu arada Japonya, borç hafifletmesini Japon ihracatını satın alma sorumluluğuna bağlıyor.

More Sentences
bağlamak fasten f.
Check all the loose knots and fasten them tight.
Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.

More Sentences
Computer
bağlamak connect f.
As has been said here, it is also important to connect the new Member States to the internal market in energy.
Burada da söylendiği üzere, yeni Üye Devletleri enerji alanında iç pazara bağlamak da önemlidir.

More Sentences
Telecom
bağlamak connect f.
We need to open up and connect the energy and transport markets and develop Europe's broadband networks.
Enerji ve ulaştırma piyasalarını açıp birbirine bağlamamız ve Avrupa'nın geniş bant ağlarını geliştirmemiz gerekiyor.

More Sentences
bağlamak bind f.
They bound the prisoner's arms and legs.
Mahkumun kollarını ve bacaklarını bağladılar.

More Sentences
General
bağlamak concatenate f.
bağlamak grapple f.
bağlamak join f.
bağlamak fix f.
bağlamak do up f.
bağlamak fixate f.
bağlamak end up f.
bağlamak conjoin f.
bağlamak guy f.
bağlamak truss f.
bağlamak tether f.
bağlamak mediatize f.
bağlamak hook up f.
bağlamak lock f.
bağlamak rivet f.
bağlamak enthrall f.
bağlamak brace f.
bağlamak make secure f.
bağlamak copulate f.
bağlamak fasten up f.
bağlamak invest f.
bağlamak truss up f.
bağlamak band f.
bağlamak constrain f.
bağlamak restrict f.
bağlamak switch to f.
bağlamak unite f.
bağlamak lash f.
bağlamak knot f.
bağlamak enthral f.
bağlamak fetter f.
bağlamak link up f.
bağlamak inthral f.
bağlamak knit together f.
bağlamak string f.
bağlamak involve f.
bağlamak pinion f.
bağlamak tie down f.
bağlamak leash f.
bağlamak affix f.
bağlamak braid f.
bağlamak conclude f.
bağlamak bend f.
bağlamak buckle up f.
bağlamak knit f.
bağlamak bandage f.
bağlamak put somebody through f.
bağlamak lash down f.
bağlamak hook on f.
bağlamak plumb in f.
bağlamak fasten on f.
bağlamak stint f.
bağlamak wed f.
bağlamak clasp f.
bağlamak cord f.
bağlamak assign f.
bağlamak ligature f.
bağlamak arrange f.
bağlamak knit up f.
bağlamak tap f.
bağlamak interconnect f.
bağlamak span f.
bağlamak interlink f.
bağlamak subordinate f.
bağlamak rope f.
bağlamak colligate f.
bağlamak hook f.
bağlamak infix f.
bağlamak bond f.
bağlamak mount f.
bağlamak interdigitate f.
bağlamak lock up f.
bağlamak base f.
bağlamak couple f.
bağlamak loop f.
bağlamak obligate f.
bağlamak pin down f.
bağlamak mediatise f.
bağlamak connex f.
bağlamak tap f.
bağlamak affix f.
bağlamak accredit f.
bağlamak yoke f.
bağlamak embound f.
bağlamak embread [obsolete] f.
bağlamak entrain f.
bağlamak uptie f.
bağlamak mail f.
bağlamak hold f.
bağlamak hook f.
bağlamak moor f.
bağlamak revolve [obsolete] f.
bağlamak obligate [obsolete] f.
bağlamak obsess [obsolete] f.
bağlamak infibulate f.
bağlamak distrain [obsolete] f.
bağlamak context [obsolete] f.
bağlamak fast [obsolete] f.
bağlamak inknot f.
bağlamak involve f.
bağlamak cojoin f.
bağlamak score f.
bağlamak snib [scotland] f.
bağlamak span f.
bağlamak spancel f.
bağlamak spang f.
bağlamak strapple f.
bağlamak suppose f.
Phrasals
bağlamak hitch up f.
bağlamak knit up f.
bağlamak buckle up f.
bağlamak buckle down f.
bağlamak buckle someone or something down f.
bağlamak connect up f.
bağlamak couple something on f.
bağlamak coop in f.
bağlamak coop up f.
bağlamak couple something on to something f.
bağlamak couple something onto something f.
bağlamak tie on f.
bağlamak fasten down f.
Colloquial
bağlamak knot up f.
Law
bağlamak article f.
bağlamak entrust f.
Technical
bağlamak couple f.
bağlamak mate f.
bağlamak secure f.
bağlamak interlock f.
bağlamak wire up f.
Computer
bağlamak attach hardware f.
bağlamak hit f.
Mechanic
bağlamak throw in gear f.
Marine
bağlamak belay f.
bağlamak belace f.
Biochemistry
bağlamak ligate f.
Archaic
bağlamak entrail f.
bağlamak lime f.
bağlamak compaginate f.
bağlamak contex f.

"bağlamak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bel bağlamak bank on f.
You can bank on that.
Ona bel bağlayabilirsin.

More Sentences
karneye bağlamak ration f.
The government rationed meat during the war.
Hükümet savaş sırasında eti karneye bağladı.

More Sentences
karara bağlamak resolve f.
It is quite outrageous that we should sit for an hour voting on what should have been resolved by the committee.
Komite tarafından karara bağlanması gereken bir konuda bir saat boyunca oturup oylama yapmamız oldukça çirkindir.

More Sentences
kabuk bağlamak (yara) scab f.
The blisters have formed scabs.
Kabarcıklar kabuk bağlamış.

More Sentences
bel bağlamak count on f.
I never counted on his being rich.
Onun zengin oluşuna asla bel bağlamadım.

More Sentences
gözlerini bağlamak blindfold f.
You forced them to strip naked and then you blindfolded them and tied their hands.
Onları çırılçıplak soymaya zorladınız ve sonra gözlerini bağlayıp ellerini bağladınız.

More Sentences
ip bağlamak tie up f.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
Annem üç kalemi bir parça iple bağladı.

More Sentences
bel bağlamak rely on f.
For many years we have relied on landfill.
Uzun yıllar boyunca çöp sahalarına bel bağladık.

More Sentences
kazığa bağlamak stake f.
Tom staked his tomatoes with Mary's old stockings.
Tom Mary'nin eski çoraplarıyla domateslerini kazığa bağladı.

More Sentences
şartına bağlamak be conditioned f.
The agreement was conditioned on the withdrawal of troops.
Anlaşma, birliklerin geri çekilmesi şartına bağlıydı.

More Sentences
bel bağlamak depend on f.
A country that depends on slavery to exist should disappear.
Varlığını sürdürmek için köleliğe bel bağlayan bir ülke yok olmalıdır.

More Sentences
hükme bağlamak rule f.
Tom's death has been officially ruled as an accident.
Tom'un ölümü resmen bir kaza olarak hükme bağlandı.

More Sentences
bel bağlamak depend f.
You must not depend so much on others.
Başkalarına çok fazla bel bağlamamalısın.

More Sentences
(telefona) (birini) bağlamak get f.
Russia is particularly well-placed to get a foot in the door because of their mutual economic links.
Karşılıklı ekonomik bağlar nedeniyle Rusya'nın kapıdan içeri adım atma konusunda özellikle iyi bir konumu var.

More Sentences
sıkıca bağlamak secure f.
He secured the rope to the back of the truck.
Halatı kamyonun arkasına sıkıca bağladılar.

More Sentences
birbirine bağlamak bind f.
We must now, in connection with enlargement, have a solidarity policy, and we must bind Europe together.
Şimdi genişlemeyle bağlantılı olarak bir dayanışma politikasına sahip olmalı ve Avrupa'yı birbirine bağlamalıyız.

More Sentences
birbirine bağlamak bind f.
The third pillar is the one which binds these two together.
Üçüncü sütun ise bu ikisini birbirine bağlayan sütundur.

More Sentences
Common Usage
telle bağlamak wire f.
General
bağlamak için kullanılan şey binder i.
atı yönlendirip bağlamak için veya düğümlü dizgin olarak kullanılan at kılından yapılmış halat mecate [dialect] i.
cüppeyi bağlamak için kullanılan toka morse i.
cüppeyi bağlamak için kullanılan iğne morse i.
iki tazıyı birbirine bağlamak için zincirle birleştirilen tasmalar couple i.
peruğun örgüsünü bağlamak için kullanılan ince yün kurdele shalloon i.
bel bağlamak look to f.
tokalı bir şeyi bağlamak buckle f.
ağzını bağlamak muzzle f.
bel bağlamak trust to f.
elini kolunu bağlamak hogtie f.
birbirine bağlamak concatenate f.
bohçasını bağlamak pack up one's belongings f.
iple bağlamak fasten with a string f.
bel bağlamak reckon upon f.
toka ile bağlamak buckle f.
bağlamak (umudu/geleceği/hayatı birine/bir şeye) stake on f.
telefon bağlamak transfer call to f.
sağlama bağlamak confirm f.
kemerle bağlamak gird f.
telefonu bağlamak put through f.
kabuk bağlamak skin over f.
emniyet kemeri bağlamak wear a seat belt f.
sırığa bağlamak stake f.
rahatsıza bağlamak go hog wild f.
iple bağlamak rope f.
karara bağlamak make a decision about f.
su tesisatı bağlamak plum in f.
ümit bağlamak pin hope on f.
bel bağlamak base oneself on f.
gözünü bağlamak mesmerize f.
bel bağlamak repose in f.
bağlamak (anlaşma) oblige f.
buz bağlamak freeze f.
karara bağlamak decree f.
karara bağlamak be decisive of f.
müzakere ederek sonuca bağlamak negotiate f.
aylık bağlamak pension f.
kabuk bağlamak encrust f.
kabuk bağlamak incrust f.
şarta bağlamak entail f.
gözlerini bağlamak hoodwink f.
birini kayışla bağlamak strap someone down f.
ip bağlamak do up f.
ispalyaya bağlamak stake f.
sağlama bağlamak assure f.
para bağlamak tie up money f.
düğümle bağlamak knot f.
iple bağlamak leash f.
cebire ile bağlamak splint f.
kabuk bağlamak scab f.
bağlamak (ayakkabı) lace up f.
kayışla bağlamak (birşeyi) (bir yere) strap something to f.
elini ayağını bağlamak fetter f.
ödenek bağlamak subsidize f.
gelir bağlamak endow f.
tatlıya bağlamak smooth over f.
bel bağlamak place reliance in f.
sıkı ve sağlam bir biçimde birbirine bağlamak knit f.
bel bağlamak bargain on f.
bağlamak (hayvan) tether f.
şarta bağlamak condition f.
kabuk bağlamak heal over f.
kazığa bağlamak tie on a pile f.
bel bağlamak go on f.
evine bağlamak domesticate f.
kaymak bağlamak form cream f.
kabuk bağlamak scar over f.
kravat bağlamak do up f.
ip ile bağlamak lash f.
sağlam kazığa bağlamak make sure f.
kablo ile bağlamak cable f.
telefona bağlamak put through f.
gönül bağlamak set one's heart on f.
bir şeyi telle bağlamak wire something together f.
yağ bağlamak put on fat f.
karalar bağlamak wear mourning f.
sağlama bağlamak secure f.
şarta bağlamak make conditional on f.
tatlıya bağlamak settle a matter amicably f.
maaş bağlamak put on a salary f.
bağlamak (kravat) tie f.
birbirine bağlamak (iki ucu) splice f.
bel bağlamak rely upon f.
bağlamak (ayakkabının bağını) tie f.
zincir ile bağlamak enchain f.
bel bağlamak reckon on f.
şarta bağlamak tie up f.
kabuk bağlamak form a scab f.
kabuk bağlamak form a crust f.
dinlemek amacıyla birinin telefon hattına tel bağlamak tap f.
aylık bağlamak enpension f.
sağlama bağlamak make safe f.
bel bağlamak place reliance on f.
sıkı sıkı bağlamak nail f.
kabuk bağlamak cake f.
ümit bağlamak pin one's hopes on f.
kasa çeliği ile bağlamak toggle f.
ayakkabının bağını bağlamak tie f.
elini kolunu bağlamak hog tie f.
sonuca bağlamak turn the scales f.
bir noktada bağlamak conflate f.
palamarla bağlamak berth f.
ip ile bağlamak hitch f.
kabuk bağlamak scab over f.
bel bağlamak build f.
birbirine bağlamak leash f.
bazı ipuçlarını kullanarak (bir olayı) (belirli bir nedene) bağlamak trace to f.
bir işi sağlam kazığa bağlamak sew something up f.
konuşmaları gizlice dinlemek için telefon hattına tel bağlamak wiretap f.
anlaşmaya bağlamak make a deal f.
anlaşmaya bağlamak do a deal f.
düğümle bağlamak knit f.
telefonu bağlamak (birisine) transfer one's call to someone f.
sağlama bağlamak clinch f.
kayışla bağlamak strap f.
kabuk bağlamak slough f.
altını bağlamak diaper f.
haraca bağlamak force somebody to pay money f.
söz vererek bağlamak commit f.
sağlama bağlamak anchor f.
rutine bağlamak go through the motions f.
karara bağlamak hold f.
bağlamak (para) lock f.
sağlama bağlamak firm up f.
kravat bağlamak tie up f.
bağlamak (birini eve/yatağa) (bir hastalık) confine to f.
bağlamak (bir nedene) attribute to f.
bağlamak (kablo vb) cord f.
iple bağlamak truss up f.
iple bağlamak cord f.
birbirine bağlamak interlock f.
senetle bağlamak indenture f.
imza ile kontrata bağlamak sign away f.
göbek bağlamak become paunchy f.
sağlama bağlamak make sure f.
bağcıklarını bağlamak tie shoe laces f.
aylık bağlamak put somebody on salary f.
umudunu bağlamak stake f.
telle bağlamak wire f.
çengelle bağlamak fasten f.
sıkıca bağlamak truss f.
kabuk bağlamak crust f.
hükme bağlamak give judgement f.
sağlam kazığa bağlamak make safe f.
et bağlamak gain weight f.
halatla bağlamak moor f.
yağ bağlamak fatten f.
palamarla bağlamak moor f.
nasır bağlamak become calloused f.
anlaşmaya bağlamak come to an agreement f.
telefon bağlamak put through f.
elini kolunu bağlamak tie somebody's hands f.
küf bağlamak become mouldy f.
sözleşmeyle bağlamak article f.
sırımla bağlamak thong f.
birbirine bağlamak twist together f.
aylık bağlamak salary f.
kök bağlamak take root f.
sıkı sıkıya bağlamak knit f.
bağlamak (nafaka) settle f.
taksite bağlamak split (the payment/debt) into installments f.
krankla bağlamak crank f.
merkeze bağlamak centralize f.
kaymak bağlamak cream f.
zincirle bağlamak chain f.
kuşakla bağlamak belt f.
tatlıya bağlamak heal f.
programa bağlamak program f.
birini kayışla bağlamak strap someone in f.
başak bağlamak come into ear f.
kendine bağlamak enchain f.
yazı tura atarak bir şeyi karara bağlamak toss for f.
başını bağlamak marry off f.
elini kolunu bağlamak shackle f.
halatla bağlamak rope f.
kancayla bağlamak hook up f.
kazığa bağlamak picket f.
küf bağlamak mold f.
başını bağlamak marry f.
kemerle bağlamak belt f.
iple birbirine bağlamak lash together f.
bir sisteme bağlamak codify f.
sisteme bağlamak codify f.
mandal ile bağlamak latch f.
elini kolunu bağlamak chain f.
karara bağlamak determine f.
sicimle bağlamak tie up f.
kayışla bağlamak (bir şeyi) strap something on f.
elini kolunu bağlamak clip somebody's wings f.
bağlamak (para) lock up f.
şartına bağlamak stipulate f.
koşula bağlamak condition f.
şarta bağlamak stipulate f.
şartına bağlamak condition f.
koşula bağlamak stipulate f.
şartına bağlamak bind someone to a specific or a certain condition f.
şarta bağlamak bind someone to a specific or a certain requirement f.
şarta bağlamak bind someone to a specific or a certain condition f.
şartına bağlamak bind someone to a specific or a certain requirement f.
şartına bağlamak be stipulated f.
haraca bağlamak force pay protection money f.
büyük umutlar bağlamak have great expectations (for) f.
büyük umutlar bağlamak have high hopes for f.
hayvanın ayaklarını bağlamak hopple f.
bel bağlamak trust f.
bel bağlamak place dependence on somebody's words f.
bel bağlamak give faith something f.
bel bağlamak place dependence on f.
haraca bağlamak shake down f.
bel bağlamak be contingent upon f.
emniyet kemeri bağlamak buckle up f.
maaş bağlamak put (someone) on a salary f.
maaş bağlamak salary f.
saçını arkadan bağlamak tie one's hair back f.
saçını bağlamak tie hair f.
maaşa bağlamak put someone on the payroll f.
saçı arkadan bağlamak tie hair back f.
saç bağlamak tie hair f.
(anlaşma vb) bağlamak oblige f.
boru bağlamak connect pipe f.
emekli maaşı bağlamak entitle someone to the state pension f.
bel bağlamak place reliance f.
karara bağlamak finalize f.
hükme bağlamak pass sentence f.
hükme bağlamak decree f.
hükme bağlamak judge f.
hükme bağlamak adjudge f.
hükme bağlamak adjudicate f.
hükme bağlamak sentence f.
hükme bağlamak decide f.
hükme bağlamak arrive at a decision or opinion f.
buz bağlamak be covered with ice f.
ümit bağlamak grasp at f.
tekrar bağlamak reattach f.
yeniden bağlamak reattach f.
örümcek bağlamak not to have been used for a long time f.
örümcek bağlamak be covered with cobwebs f.
kemer bağlamak belt f.
bel bağlamak count upon f.
seri bağlamak connect in series f.
toprağa bağlamak earth f.
sımsıkı bağlamak truss f.
-e bel bağlamak bank on f.
-e bağlamak attribute to f.
-e bağlamak hitch on to f.
elini kolunu bağlamak hog-tie f.
-e bel bağlamak rely on f.
köpük bağlamak scum f.
çemberle bağlamak hoop f.
(telefon) bağlamak get through (to) f.
birbirine bağlamak interconnect f.
bir şeyle bağlamak blindfold f.
kendine bağlamak bewitch f.
elini kolunu bağlamak pinion f.
birini telefonda bağlamak put somebody through f.
harçla bağlamak mortar f.
(telefon) bağlamak put through f.
tel ile bağlamak wire f.
(hayvanı) iple bağlamak tether f.
şerit ile bağlamak tape f.
olayları birbirine bağlamak connect with f.
hatları bağlamak connect with f.
umudunu bağlamak lay hopes on f.
bel bağlamak lay hopes on f.
iğneyle bağlamak fasten with pins f.
çıkacak yasaya bel bağlamak rely on the law to be enacted f.
parayı bağlamak tie one's money up in f.
para bağlamak tie one's money up in f.
rutine bağlamak routinize f.
rutine bağlamak routinise f.
sermaye bağlamak invest capital f.
kapital bağlamak invest capital f.
ödenek bağlamak subsidise f.
yasal olarak bağlamak bind f.
yasal olarak bağlamak bind legally f.
ayakkabı bağlamak tie shoelace f.
ayakkabı bağlamak do up shoelace f.
saçını bağlamak tie one's hair f.
standarda bağlamak set standards for something f.
göbek bağlamak become bloated f.
göbek bağlamak get paunchy f.
yaptırıma bağlamak impose sanction f.
bebeğin bezini bağlamak tie the nappy f.
bebeğin bezini bağlamak fasten the nappy at both sides f.
bebek bezi bağlamak tie the nappy f.
bebek bezi bağlamak fasten the nappy at both sides f.
bebek bezi bağlamak fasten the diaper f.
bebeğin bezini bağlamak fasten the diaper f.
bir arada bağlamak bind together f.
bir hayvanı bağlamak rope an animal f.
bileklerini bağlamak bound one’s wrists f.
birinin ellerini bağlamak tie someone's hands f.
birini yatağa bağlamak tie someone to the bed f.
sorunu antrenman eksikliğine bağlamak lay the problem to the inadequacy of training f.
birini bir sandalyeye bağlamak tie someone to a chair f.
birini bir ağaca bağlamak tie someone to a tree f.
karalar bağlamak go into mourning f.
arabayı bağlamak impound the car f.
(polis vb) arabayı bağlamak tow the car to the impound lot f.
perçin ile bağlamak/tutuşturmak rivet something on to something f.
perçin ile bağlamak/tutuşturmak rivet something on f.
bir hayvanı iple bağlamak rope an animal up f.
bir hayvanı iple bağlamak tie an animal up with a rope f.
karara bağlamak settle f.
programa bağlamak programme f.
gözünü bağlamak mesmerise f.
karara bağlamak finalise f.
merkeze bağlamak centralise f.
küf bağlamak mould f.
köpeğe tasma takmak/bağlamak put the dog on a leash f.
bağlamak (ağı) network f.
konuyu bağlamak summarize/recap/conclude the topic f.
birinin sözüne/vaadine güvenmek/bel bağlamak place dependence on somebody's words f.
bir nehri bağlamak span a river (bridge) f.
bağlamak (artık kullanılmayan anlam) annex f.
alıkoyacak şekilde bağlamak abligate f.
kuyruk ile bağlamak tail f.
(kendine/bir kuruma) bağlamak affiliate f.
bağlamak (artık kullanılmayan anlam) adject f.
gözlerini bağlamak capoch f.
gözlerini bağlamak capouch f.
yeniden bağlamak rebrace f.
yeniden bağlamak re-brace f.
yeniden bağlamak reclasp f.
yeniden bağlamak reconjoin f.
sımsıkı bağlamak chain f.
yeniden gelir bağlamak reendow f.
yeniden gelir bağlamak re-endow f.
(halatı) makaraya dolayıp bağlamak reeve f.
yeniden bağlamak refasten f.
(at) dizginlerle bağlamak rein [obsolete] f.
(bir şeyi) zamana bağlamak temporalize f.
(bir şeyi) zamana bağlamak temporalise f.
sıkı bağlamak thrap [dialect] f.
bel bağlamak zorunda kalmak throw back f.
(bir durum) elini kolunu bağlamak tie f.
antlaşma ile resmen bağlamak tie [obsolete] f.
eti yuvarlak biçimde sarıp pişirmeden önce iple bağlamak collar beef f.
kementle bağlamak twitchel [dialect] f.
(bir şeyi) başka bir şeye bağlamak alligate f.
şarta bağlamak bargain f.
koşula bağlamak bargain f.
alttan bağlamak underbind f.
alttan bağlamak underbrace f.
zincir ile bağlamak enfetter f.
kabuk bağlamak barken [scotland] f.
kendini bir yere bağlamak barnacle f.
sonuca bağlamak uptie f.
kontrata bağlamak let f.
sözleşmeye bağlamak let f.
dış etmenlere bağlamak externalize f.
dış etmenlere bağlamak externalise f.
kementle bağlamak lariat f.
sağlam kazığa bağlamak safe [obsolete] f.
bel bağlamak lite [dialect] f.
birbirine bağlamak bland [dialect] [uk] f.
gözünü bağlamak bluff [obsolete] f.
(atı) direğe bağlamak hang up [australia] f.
(kolay taşımak için ölü tavşanın) bir ayağını diğerine bağlamak harl f.
(kolay taşımak için ölü tavşanın) bir ayağını diğerine bağlamak harle f.
birbirine bağlamak harness f.
(bir şeyi) daha büyük veya önemli bir şeye bağlamak bootstrap f.
haraca bağlamak highjack f.
haraca bağlamak hijack f.
birbirine bağlamak hook up f.
araca yük hayvanı bağlamak hook up f.
umudunu yanlış olasılığa bağlamak misplace f.
sıkıca bağlamak mortice f.
tekrar bağlamak rewed f.
sıkıca bağlamak yerk [dialect] f.
sıkıca bağlamak yot f.
gözlerini bağlamak muffle [obsolete] f.
birbirine bağlamak glutinate f.
bazı eylemleri bağlamak obligate f.
sosyal veya ahlaki bir bağla bağlamak obligate [north america/scotland] f.
kurdele ile bağlamak ribbon f.
(bir şeye) bağlamak rig f.
kabuk bağlamak occrustate f.
bir şeyi bir şeye bağlamak hook something into something f.
(ip, halat) bağlamak için atmak dab f.
(kimyasal birimi) ana moleküler zincire bağlamak graft f.
filika demiri gemiyi bağlamak grapple f.
kavrayarak bağlamak grip f.
örme halkalarla bağlamak grommet f.
arka ayağından bağlamak heel f.
tarihselciliğe bağlamak historicize f.
tarihselciliğe bağlamak historicise f.
araca bağlamak hitch f.
araca bağlamak hitch f.
enstrümana bağlamak hitch f.
birbirine bağlamak oop f.
iple bağlamak oop [scotland] f.
kordonla bağlamak oop [scotland] f.
aşırı bel bağlamak overplay f.
birbirine bağlamak imbound f.
yağ bağlamak impinguate f.
birbirine bağlamak conjugate f.
şarta bağlamak dispose [obsolete] f.
(kirişle) bağlamak insinew f.
birbirine bağlamak coapt f.
karara bağlamak compone f.
özenle bağlamak double-lock f.
yas göstergesi olarak (bayrak direğine) siyah bez bağlamak drape f.
kabuk bağlamak incrustate f.
(hizmetliyi veya çırağı) çalışma sözleşmesiyle birine bağlamak indent f.
çırağı sözleşmeyle ustaya bağlamak indenture f.
sıkıca bağlamak constrain f.
kaplinle bağlamak couple f.
çapraz bağlarla bağlamak cross-link f.
şansa bel bağlamak crowd f.
(yola veya köprüye) kanal bağlamak culvert f.
yağ bağlamak fat f.
(gemi inşaatında) sıkıca bağlamak fay f.
birbirine bağlamak inosculate f.
birbirine bağlamak intertex [obsolete] f.
birbirine bağlamak intricate f.
elektrik bağlamak power f.
ayakkabı klipsiyle bağlamak sandal f.
kuşakla bağlamak sash f.
(köleleri) birbirine bağlamak coffle f.
ip bağlamak cordon f.
zincirle birbirine bağlamak fetter f.
(hayvanı) ön ayaklarından bağlamak forefoot [us] f.
önceden bağlamak prebind f.
ön sözleşme ile bağlamak precontract f.
ön anlaşma ile bağlamak precontract f.
bir şeyi koşula bağlamak premise f.
bir şeyi koşula bağlamak premiss f.
kabuk bağlamak scarify f.
çok sıkı bağlamak screw f.
elini kolunu bağlamak secure f.
(birinin zihnini) tamamen ele geçirmek ince bir şeyle bağlamak seize f.
sicimle bağlamak seize f.
hükme bağlamak shape [obsolete] f.
toplayıp deste halinde bağlamak sheaf f.
yosun bağlamak foul f.
(kıç istralyaları) birbirine bağlamak snake f.
halat ile bağlamak span f.
(yük hayvanını) araca bağlamak span f.
(ineği) tasma ile bağlamak stanchion f.
kemer ile bağlamak strapple f.
kayış ile bağlamak strapple f.
alttan bağlamak subnect f.
alta bağlamak subnect f.
aşağıya bağlamak subnect f.
aşağıdan bağlamak subnect f.
alttan bağlamak subnex f.
alta bağlamak subnex f.
aşağıya bağlamak subnex f.
aşağıdan bağlamak subnex f.
tatlıya bağlamak mend f.
(kordonla, şeritle) bağlamak lace f.
Phrasals
sağlama bağlamak nail down f.
kendine bağlamak throw back f.
düğüm atarak bağlamak tie off f.
bel bağlamak trust in f.
bel bağlamak lot on [dialect] f.
bel bağlamak lot upon [dialect] f.
sıkıca bağlamak do up f.
birini ya da bir nesneyi bir şeyle bağlamak bind someone or something up (in something) f.
sıkıca bağlamak bolt down f.
sıkıca bağlamak bolt something down f.
emniyet kemerini takmak/bağlamak buckle up f.
emniyet kemerini takmak/bağlamak buckle up f.
emniyet kemerini takmak/bağlamak buckle down f.
emniyet kemerini takmak/bağlamak buckle in f.
emniyet kemerini takmak/bağlamak buckle someone in f.
emniyet kemerini takmak/bağlamak buckle someone or something down f.
uçkurunu bağlamak cinch up f.
sımsıkı bağlamak cinch up f.
(yara, çizik) kabuk bağlamak close up f.
bir şeyleri birbirine bağlamak connect up f.
(birine bir şeyi) bağlamak accredit (something) to (someone) f.
(bir şeyi bir şeye) bağlamak affix (something) to (something) f.
(bir şeyi bir şeye) eklemek/bağlamak affix (something) to (something) f.
(bir şeyi birine veya bir şeye) bağlamak affix something to someone or something f.
(bir şeyi birine veya bir şeye) eklemek/bağlamak affix something to someone or something f.
bel bağlamak bank on f.
birisini hatta bağlamak put someone through f.
birine bel bağlamak rely on someone f.
birine bel bağlamak count on someone f.