heavily - Türkçe İngilizce Sözlük

heavily

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"heavily" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 17 sonuç

İngilizce Türkçe
General
heavily zf. aşırı derecede
Tom popped pills and drank heavily during his depression.
Tom depresyonu sırasında hap kullanmış ve aşırı derecede içki içmiştir.

More Sentences
heavily zf. ağır
The interests of the individual Member States weigh heavily.
Münferit Üye Devletlerin çıkarları ağır basmaktadır.

More Sentences
heavily zf. ağır bir şekilde
Agriculture in particular is very heavily subsidised compared to every other industry in the European Union.
Özellikle tarım, Avrupa Birliği'ndeki diğer tüm sektörlere kıyasla çok ağır bir şekilde sübvanse edilmektedir.

More Sentences
heavily zf. ağır şekilde
The building was heavily damaged by fire.
Bina, yangında ağır şekilde hasar gördü.

More Sentences
heavily zf. şiddetle
The game would not have been called off if it hadn't rained so heavily.
Eğer çok şiddetle yağmur yağmasaydı oyun iptal edilmezdi.

More Sentences
heavily zf. çok
Therefore, we need to invest much more heavily in these areas.
Dolayısıyla bu alanlara çok daha fazla yatırım yapmamız gerekmektedir.

More Sentences
heavily zf. ağırca
heavily zf. ciddi ölçüde
heavily zf. çok yavaş ve güçlükle
heavily zf. zahmetle
heavily zf. zalimce
heavily zf. uyuşuk bir şekilde
heavily zf. sert bir şekilde
heavily zf. ıkına sıkına
heavily zf. ağır hizmete uygun olarak
Archaic
heavily zf. kederli bir şekilde
heavily zf. üzgün bir şekilde

"heavily" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 38 sonuç

İngilizce Türkçe
General
drink heavily f. çok içmek
I was drinking heavily in those days.
O günlerde çok içiyordum.

More Sentences
Politics
heavily populated s. yoğun nüfuslu
This is the most heavily populated of the so-called 'less-developed countries' .
Bu, 'az gelişmiş ülkeler' olarak adlandırılan ülkeler arasında en yoğun nüfusa sahip olanıdır.

More Sentences
General
heavily fortified border i. ağır/sağlam biçimde takviye edilmiş sınır
heavily fortified border i. sağlam sınır
be heavily wounded f. ağır yara almak
drink heavily f. kafayı çekmek
invest heavily in f. (bir şeye) çokça yatırım yapmak
invest heavily in f. (bir şeye) yoğun biçimde yatırım yapmak
damage heavily f. ağır zarar vermek
rain heavily f. bardaktan boşanırcasına yağmak
breathe heavily f. güçlükle nefes almak
heavily-budgeted s. fazla bütçe ayrılmış
heavily-built s. iri yarı
heavily-built s. kocaman
heavily modified s. büyük ölçüde değiştirilmiş
heavily in debt s. (ağır/çok) borca batmış
heavily sedated s. ağır/derin biçimde sakinleştirilmiş
more-heavily-loaded s. daha ağır yüklü
heavily traveled s. işlek
heavily traveled s. trafikli
heavily-laden s. ağır eşyalarla dolu
heavily-laden s. ağır eşyalar yüklenmiş
top-heavily zf. yıkılacakmış gibi
Colloquial
a heavily pregnant woman expr. karnı burnunda
Idioms
rain heavily f. bardaktan boşalırcasına yağmak
rely heavily on f. bel bağlamak
weigh heavily with (one) f. (biri) için ağır basmak
weigh heavily with (one) f. (biri) için çok önemli bir unsur olmak
weigh heavily with (one) f. (biri) için etkili bir unsur olmak
Speaking
this won't weight very heavily with her expr. bu, ona göre pek de önemli bir şey sayılmaz
this won't weight very heavily with her expr. gözünde pek önemli bir şey değil bu
Trade/Economic
heavily indebted poor countries i. aşırı borçlu fakir ülkeler
rely heavily on outside financial sources f. dışa aşırı bağımlı olmak
top-heavily zf. aşırı değerlenerek
Politics
heavily indebted poor country i. ağır borç yükü altındaki yoksul ülke
heavily indebted poor countries i. ağır borç yükü altındaki yoksul ülkeler
heavily indebted poor countries (hipc) i. ağır borçlu yoksul ülkeler
Geography
heavily modified water body i. büyük ölçüde değiştirilmiş su kütlesi