sıradan - Türkçe İngilizce Sözlük

sıradan

"sıradan" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 131 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sıradan common s.
Tragedies turn common people into heroes.
Trajediler sıradan insanları kahramana dönüştürür.

More Sentences
sıradan ordinary s.
She uses ordinary objects in her artwork.
Sanat eserlerinde sıradan nesneler kullanıyor.

More Sentences
General
sıradan commonplace s.
These are all commonplace ideas that we could all suggest, of course.
Bunların hepsi hepimizin önerebileceği sıradan fikirler elbette.

More Sentences
sıradan casual s.
It is not just a question of a casual street brawl but orchestrated violence and intimidation over a sustained period.
Bu sadece sıradan bir sokak kavgası meselesi değil, uzun bir süre boyunca planlanmış şiddet ve gözdağı meselesidir.

More Sentences
sıradan nondescript s.
The building was nondescript and easily overlooked.
Bina sıradan bir yerdi ve kolayca gözden kaçabilirdi.

More Sentences
sıradan banal s.
He asked banal questions.
Sıradan sorular sordu.

More Sentences
sıradan average s.
I'm just an average guy.
Ben sadece sıradan bir erkeğim.

More Sentences
sıradan just another s.
I hope that this sitting will not be just another meeting.
Umarım bu toplantı sıradan bir toplantı olmaz.

More Sentences
sıradan regular s.
Tom is a regular kid.
Tom sıradan bir çocuk.

More Sentences
sıradan run-of-the-mill s.
The only responses we could provide were the usual, run-of-the-mill ones.
Verebileceğimiz tek yanıt, alışılagelmiş, sıradan yanıtlardır.

More Sentences
sıradan humble s.
She is not ashamed of her humble background.
Sıradan geçmişinden utanç duymuyor.

More Sentences
sıradan routine s.
These are just routine questions we ask everyone.
Bunlar sadece herkese sorduğumuz sıradan sorular.

More Sentences
sıradan unsophisticated s.
Her unsophisticated palate preferred simple, home-cooked meals over exotic cuisine.
Sıradan bir damak tadına sahip olduğundan egzotik yemekler yerine basit ev yemeklerini tercih ediyordu.

More Sentences
sıradan lay s.
It wasn't an expert but a lay witness that changed the course of the trial.
Davanın seyrini değiştiren bir uzman değil, sıradan bir tanık olmuştu.

More Sentences
sıradan mere s.
Mum, a mere woman surrounded by men, works in a construction company as a site foreman.
Etrafı erkeklerle çevrili sıradan bir kadın olan annem, bir inşaat şirketinde şantiye şefi olarak çalışıyor.

More Sentences
sıradan casually zf.
He always dresses very casually, and doesn't care about color or style.
O her zaman çok sıradan giyinir ve renk veya stille ilgilenmez.

More Sentences
Technical
sıradan ordinary s.
Without strict conditions, self-handling will be the kiss of death for ordinary dockers.
Sıkı koşullar olmaksızın kendi kendine elleçleme sıradan liman işçileri için ölüm öpücüğü olacaktır.

More Sentences
Common Usage
sıradan workaday s.
General
sıradan hack i.
sıradan blah i.
sıradan quotidian s.
sıradan mediocre s.
sıradan mundane s.
sıradan cut and dried s.
sıradan humdrum s.
sıradan prosy s.
sıradan of a sort s.
sıradan unexceptional s.
sıradan small s.
sıradan trivial s.
sıradan conventional s.
sıradan prosaic s.
sıradan common or garden s.
sıradan exoteric s.
sıradan obscure s.
sıradan of a kind s.
sıradan copybook s.
sıradan of sorts s.
sıradan hackneyed s.
sıradan indifferent s.
sıradan workaday s.
sıradan unremarkable s.
sıradan spartan s.
sıradan cut-and-dried s.
sıradan cut-and-dry s.
sıradan undistinguished s.
sıradan menial s.
sıradan unmemorable s.
sıradan unoriginal s.
sıradan waist-high s.
sıradan unspectacular s.
sıradan unglamorous s.
sıradan unglamourous s.
sıradan cheesy s.
sıradan accustomary [obsolete] s.
sıradan mumsy s.
sıradan characterless s.
sıradan nonglamorous s.
sıradan earthbound s.
sıradan uneccentric s.
sıradan uneventful s.
sıradan unexotic s.
sıradan unextraordinary s.
sıradan unprepossessing s.
sıradan upcountry s.
sıradan fade s.
sıradan blank s.
sıradan meat-and-potatoes s.
sıradan workday s.
sıradan haywire s.
sıradan bromidic s.
sıradan modern [obsolete] s.
sıradan literal-minded s.
sıradan lowly s.
sıradan ricky-tick s.
sıradan déjà vu s.
sıradan gregarian s.
sıradan gregarian [obsolete] s.
sıradan offhand s.
sıradan off-hand s.
sıradan routinary s.
sıradan clichéd s.
sıradan feeble s.
sıradan plain-jane s.
sıradan populist s.
sıradan populistic s.
sıradan cornball s.
sıradan pudent s.
sıradan scullion s.
sıradan scullionly s.
sıradan single [uk] s.
sıradan of a sort s.
sıradan standard-issue s.
sıradan strict s.
sıradan unremarkably zf.
Phrases
sıradan run-of-the-mine s.
sıradan run-of-mine s.
Colloquial
sıradan ticky-tacky s.
sıradan ticky–tack s.
sıradan common or garden s.
sıradan matter-of-fact s.
sıradan whatever s.
Idioms
sıradan bog standard i.
sıradan common or garden variety [uk] i.
sıradan garden-variety s.
sıradan bread and butter s.
sıradan cut and dried s.
sıradan common or garden s.
sıradan common as dirt s.
sıradan common-or-gardens s.
sıradan cut-and-dry s.
sıradan common as an old shoe s.
sıradan not much to boast about s.
sıradan garden variety s.
sıradan penny-ante s.
sıradan as common as muck expr.
sıradan not anything to boast about expr.
sıradan nothing to shout about expr.
Formal
sıradan unremarked s.
Technical
sıradan routine s.
Geology
sıradan haplic s.
Archaic
sıradan famous s.
sıradan sely s.
sıradan still s.
Slang
sıradan cazh s.
sıradan vanilla s.
sıradan neefy s.
sıradan hairy at the heel [uk] s.
sıradan basic s.
sıradan common as muck [uk] s.
British Slang
sıradan plebby s.

"sıradan" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 347 sonuç

Türkçe İngilizce
General
sıradan işler routine i.
They became acquainted with the routine.
Sıradan işlerle tanıştılar.

More Sentences
sıradan bir şey commonplace i.
Boredom is commonplace.
Can sıkıntısı sıradan bir şey.

More Sentences
sıradan insan/kişi commoner i.
He did not trust the common people.
Sıradan insanlara güvenmiyordu.

More Sentences
sıradan (kimse) simple s.
We're simple men.
Biz sıradan insanlarız.

More Sentences
Colloquial
sıradan insanlar ordinary people i.
The people who continue to suffer are the ordinary people and civilians of India, Pakistan and Kashmir.
Acı çekmeye devam eden insanlar Hindistan, Pakistan ve Keşmir'in sıradan insanları ve sivilleridir.

More Sentences
sıradan bir kız an ordinary girl i.
She is just an ordinary girl.
O sadece sıradan bir kız.

More Sentences
Idioms
sıradan biri regular guy i.
Tom is just a regular guy.
Tom sıradan bir adam.

More Sentences
Politics
sıradan vatandaş ordinary citizen i.
Almost all ordinary citizens of Israel wish to live in peace in their own country.
İsrail'in sıradan vatandaşlarının neredeyse tamamı kendi ülkelerinde barış içinde yaşamak istemektedir.

More Sentences
Common Usage
bir örgütün tabanını oluşturan sıradan insanlar the grass roots i.
General
sıradan insan common man i.
sıradan arkadaş casual friend i.
sıradan insanlar everymen i.
sıradan giyim casualwear i.
sıradan insanlar ruck i.
sıradan kimse the man in the street i.
sıradan ifade cliche i.
sıradan kimse prosaic person i.
sıradan adam everyman i.
sıradan insanlar rank-and-file i.
sıradan askerler rank-and-file i.
sıradan insanlar commonalty i.
sıradan adam an honest joe i.
sıradan kişiler ordinary people i.
sıradan çeşit average sort i.
günlük sıradan işler daily routine i.
sıradan kimse average joe schmoe i.
sıradan kimse average jane i.
sıradan kimse average joe i.
sıradan ifade stereotypical expression i.
sıradan vatandaş everyday citizen i.
sıradan insanlarla ilgili sahne eseri a kitchen-sink play i.
normal (sıradan) evcil hayvan ordinary pet i.
sıradan tip/adam a plain kind of guy i.
sıradan kimse joe sixpack i.
sıradan kahraman ordinary hero i.
sıradan görünüşlü insanlar common-looking people i.
sıradan suçlular common criminals i.
sıradan kimse ordinary person i.
sıradan kişi ordinary person i.
sıradan insan ordinary person i.
sıradan insan/kişi common person i.
sıradan kimse common person i.
sıradan kişi commoner i.
sıradan insan/kişi common man i.
sıradan kişi common person i.
sıradan kimse common man i.
sıradan kimse commoner i.
sıradan kişi common man i.
sıradan görünüşünün aksine çok yüksek motor gücüne sahip araç sleeper car [us] i.
sıradan görünüşünün aksine çok yüksek motor gücüne sahip araç q-car [uk] i.
sıradan madde ordinary matter i.
sıradan ev ordinary house i.
üstün yeteneği olmayan, sıradan insan mere mortal i.
yavan, sıkıcı ve sıradan olma durumu tameness i.
sıradan ifade rubber stamp i.
sıradan kimse/şey nondescript i.
sıradan okuyucu general reader i.
sıradan izleyici general viewer i.
sıradan insanlar the multitude i.
kızılderili kabilesinin şef olmayan sıradan insanları tillicum [dialect] i.
kızılderili kabilesinin şef olmayan sıradan insanları tilikum [dialect] i.
sıradan olma averageness i.
yüce ve sıradan iki şeyin gülünç şekilde yan yana gelmesi bathos i.
sıradan bir aileden gelen erkek knave i.
sıradan kadın everywoman i.
sıradan amerikan vatandaşı john q public i.
deneyimli ve yetkin ama sıradan işçi journeyman i.
deneyimli ve yetkin ama sıradan atlet journeyman i.
deneyimli ve yetkin ama sıradan kadın işçi journeywoman i.
deneyimli ve yetkin ama sıradan kadın atlet journeywoman i.
sıradan bir kişiye genel ilgi alanına giren bir konu hakkında fikrinin sorulduğu bir mülakat vox pop i.
sıradan konuşma vulgate i.
ortalama veya sıradan kimse manjack [caribbean] i.
sıradan kimse bourgeois i.
sıradan ifade bromide i.
sıradan alet bromide i.
sıradan halk gallery i.
sıradan kimse lug i.
sıradan kimse mut i.
sıradan kurallardan sapma obliquity [obsolete] i.
sıradan zevk groundling i.
sıradan görüş groundling i.
sıradan kimse idiot i.
tamirat gibi geçici ve sıradan işleri yapan kimse odd-jobman i.
sıradan kimse roturer i.
sıradan kimse roturier i.
sıradan şeyler ruck i.
sıradan kimse ruptuary [obsolete] [rare] i.
sıradan vatandaşa sağlanan vergi affı infeodation i.
sıradan şey dreariness i.
sıradan şey item i.
(özellikle komünist ülkelerde) ayrıcalıklı sınıf dışında kalan sıradan halk people i.
sıradan insanları kayırıp pohpohlayan kimse plebicolist i.
sıradan vatandaş folk i.
sıradan vatandaşlar folks i.
sıradan kimse ordinary i.
sıradan şey ordinary i.
sıradan ve sürekli kullanılan armacılık süsü ordinary i.
sıradan kimse scug [uk] i.
sıradan bir aileden gelen kimse simple i.
sıradan ev malzemelerinden yapılmış uyduruk motorsuz taşıt soapbox i.
sıradan vatandaş stranger i.
sıradan kimse stranger i.
sıradan kimse street i.
sıradan insan streetwalker [rare] i.
sıradan vatandaş streetwalker [rare] i.
sıradan çıkmış olmak be out of line f.
sıradan çıkmak fall out f.
birşeyi sıradan bir insanın anlayacağı şekilde anlatmak put something in layman’s terms f.
sıradan/kuyruktan çıkmak step out of line f.
sıradan bir akşam yemeğinden fazlasını beklemek hope for something more than dinner f.
(askeri birliğe) sıradan ayrılmasını emretmek dismiss f.
sıradan ayrılmak dismiss f.
aşağı/sıradan of sorts s.
sıradan bir görünüme sahip average looking s.
sıradan görünümlü average looking s.
sıradan görünüşlü average looking s.
sıradan olmayan unordinary s.
sıradan olmayan noncasual s.
sıradan olmayan atypic s.
yüce ve sıradan iki şeyin gülünç bir şekilde yan yana gelmesiyle nitelenen bathetic s.
sıradan zevkleri olan blue-collar s.
sıradan kimselere hitap eden blue-collar s.
sıradan insanlara özgü homespun s.
sıradan halkın en düşük entelektüel seviyesine yönelik mob s.
sıradan halkın en düşük entelektüel seviyesini yansıtan mob s.
sıradan insan bilgisinden veya kavrayışından uzak mystical s.
moda olacak kadar sıradan obligatory s.
sıradan ve önemsiz grimy s.
sıradan bir kalıba uymayan off-beam s.
sıradan bir türe uymayan off-beam s.
daha sıradan commoner s.
biraz sıradan olan commonish s.
sıradan şeylere kafa yoran puzzleheaded s.
sıradan (kimse) street s.
sıradan bir şekilde unglamourously zf.
sıradan bir biçimde routinely zf.
sıradan bir biçimde mundanely zf.
sıradan bir biçimde banally zf.
sıradan biçimde commonly zf.
sıradan bir biçimde averagely zf.
sıradan bir günde in an ordinary day zf.
sıradan biçimde unremarkably zf.
sıradan bir şekilde blandly zf.
dokuzuncu sıradan ninth zf.
sıradan bir şekilde nondescriptly zf.
sıradan bir şekilde unoriginally zf.
sıradan biçimde vulgo zf.
sıradan durumda (kimse) on the hoof zf.
sıradan bir bakış açısıyla ordinally zf.
sıradan bir şekilde ordinarily zf.
sıradan anlamı veren ön ek coen- ök.
sıradan anlamı veren ön ek coeno- ök.
sıradan anlamı veren ön ek cen- ök.
sıradan anlamı veren ön ek caen- ök.
sıradan anlamı veren ön ek caeno- ök.
Phrasals
sıradan/günlük giyinmek dress down f.
Phrases
sıradan bir gün just another day expr.
Proverb
sıradan insan he puts his pants on one leg at a time
Colloquial
sıradan insan the little guy [usa] i.
sıradan insan the little man [usa] i.
kahramanlık yapan sıradan kişi have-a-go hero i.
kayda değer bir şeyler yapan sıradan biri a regular guy doing something remarkable i.
sıradan adam man in the street i.
sıradan adam joe blow i.
sıradan adam joe bloggs i.
sıradan adam john doe i.
sıradan insanlar mundies i.
sıradan/sakin/olaysız bir gün a slow news day i.
vasıfsız, sıradan kimseler lay people i.
sıradan olmayan unaverage i.
sıradan adam joe doakes i.
sıradan adam joe blow i.
sıradan kadınlar the woman on the street i.
sıradan kız mary jane i.
sıradan/vasıf gerektirmeyen iş joe job [canada] i.
sıradan amerikan yurttaşları middle america i.
sıradan amerikan vatandaşları middle america i.
sıradan vatandaş average joe i.
sıradan vatandaş ordinary joe i.
sıradan vatandaş joe sixpack i.
sıradan vatandaş joe lunchbucket i.
sıradan vatandaş joe snuffy i.
sıradan vatandaş joe blow i.
sıradan vatandaş joe schmo i.
sıradan vatandaş ordinary jane i.
sıradan vatandaş average jane i.
sıradan vatandaş plain jane i.
sıradan adam doakes i.
sıradan insanlar odds and sods [uk] i.
sıradan kimseler odds and sods [uk] i.
en basit/sıradan şey tiniest thing i.
sıradan şey corn i.
sıradan ayrılmak break rank f.
sıradan çıkmak break rank f.
sıradan ayrılmak break ranks f.
sıradan çıkmak break ranks f.
sıkıcı ve sıradan ho-hum s.
çok sıradan nickel-and-dime expr.
Idioms
sıradan üniversite öğrencisi joe college i.
amerikalı sıradan beyazlar white-bread i.
sıradan insan joe public i.
sıradan kimse the girl next door i.
sıradan adam the boy next door i.
sıradan biri the boy next door i.
sıradan/çekici olmayan kız veya kadın a plain jane i.
sıradan insan the man in the street i.
sıradan insan man on the clapham omnibus i.
sıradan kimse the boy next door i.
sıradan biri the girl next door i.
sıradan vatandaş the man in the street i.
sıradan erkek the boy next door i.
sıradan insan the average man i.
sıradan vatandaş the man on the street i.
sıradan vatandaş the man/woman/person in the street i.
sıradan hoş biri just another pretty face i.
sıradan iş cut and paste i.
sıradan bir kadın/kız average jane i.
sıradan bir adam average joe i.
sıradan kimse joe average [us] i.
sıradan vatandaş joe average [us] i.
sıradan adam joe average [us] i.
sıradan insanlarla ilgili sahne eseri kitchen-sink drama [uk] i.
çok sıradan nickel-and-dime [us] i.
büyük hayaller peşinde sıradan kimse walter mitty i.
alelade/sıradan/bayağı olmak not worth writing home about f.
sıradan/herkesi bir bir dolaşmak go down the line f.
sıradan saymak number off by something f.
sıradan hoş biri olmak be just a pretty face f.
normal/sıradan insan olmak put (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) f.
sıradan hoş biri olmak be just another pretty face f.
oldukça sıradan olmak be no screaming hell f.
sıradan olmak be nothing (much) to write home about f.
sıradan olmak be nothing to shout about f.
sıradan olmak be nothing to write home about f.
sıradan olmak be not much to write home about f.
çok sıradan olmak be ten a penny f.
çok sıradan olmak be two a penny f.
sıradan olmak not something to write home about f.
sıradan insan olmak put (one's) pants on one leg at a time (just like everybody else) [australia] f.
listeden/sıradan ilerlemek work (one's way) down the line f.
sıradan teker teker ilerlemek work (one's way) down the line f.
sıradan almak/ilgilenmek work (one's way) down the line f.
çok sıradan mundane s.
oldukça sıradan no screaming hell [canada] s.
çok sıradan dull as dishwater s.
çok sıradan dull as ditch water s.
çok sıradan common-or-garden expr.
çok sıradan ten a penny expr.
çok sıradan ten/two a penny expr.
çok sıradan as common as dirt expr.
çok sıradan as common as an old shoe expr.
çok sıradan two a penny expr.
sıradan durum just another day at the office expr.
sıradan durum just another day's work expr.
sıradan durum just another day expr.
sıradan kişi tom dick and harry expr.
bir şeyle asıl alakası olan sıradan/halktan insanlar arasında on the ground expr.
sıradan (insan) puts (one's) trousers on one leg at a time (just like everybody else) expr.
(biri) sıradan insan (one) puts (one's) pants on one leg at a time expr.
sıradan olmak not anything to write home about expr.
Formal
yüce ve sıradan iki şey gülünç bir şekilde yan yana gelerek bathetically zf.
Speaking
ben sıradan bir adamım I'm an ordinary man expr.
hepimiz sıradan insanlarız we are all ordinary people expr.
Trade/Economic
sıradan üyeler rank and file i.
sıradan markalar brand x i.
Law
sıradan bir kişinin verdiği, bilirkişininkinin aksine genellikle kabul edilebilir olmayan ifade opinion i.
sıradan vatandaşa sağlanan vergi affı infeodation i.
sıradan vatandaşa sağlanan vergi affı infeudation i.
arazi statüsünü ormanlık araziden sıradan araziye çevirmek disafforest [uk] f.
Politics
sıradan vatandaş normal citizen i.
sıradan yurttaş ordinary citizen i.
sıradan vatandaş common citizen i.
sıradan yurttaş average citizen i.
sıradan vatandaş average citizen i.
sıradan yurttaş normal citizen i.
Media
sıradan insanların yaşamlarını konu alan televizyon programı reality show i.
sıradan insanların hayatlarını yansıtan programlar docusoap i.
sıradan halka hitap eden popularist s.
Technical
sıradan erişim sequential access i.
sıradan bölme common partition i.
Computer
sıradan arayüz tanımı gid (generic interface definition) kısalt.
Informatics
sıradan erişim sequential access i.
sıradan arayüz generic interface i.
sıradan terim generic term i.
Television
gerçek hayattaki sıradan insanların hikayelerini içeren tv programları reality tv i.
Lighting
sıradan ışıklık ordinary luminaire i.
Automotive
pilotun yarışa 1. sıradan başlaması pole position i.
sıradan metaller ordinary metals i.
Traffic
araba ile sürücülerini ve sıradan yolcuları taşıyan demiryolu hizmeti motorail i.
Marine
erozyonun olmadığı sıradan sahil normal beach i.
Psychology
psikoloji terimlerini ve öğretilerini sıradan halkın ilgisini çekecek şekilde basitleştirilmesi pop psych i.
Pharmaceutics
asetil klorür, asetik anhidrit veya sıradan tannik asidin etkileşimiyle ortaya çıkan, gri ve sarımsı toz şeklinde bir bileşik tannigen i.
Food Engineering
sıradan sofra şarabı ordinaire i.
sıradan sofra şarabıyla ilgili ordinaire s.
sıradan sofra şarabı özelliğinde olan ordinaire s.
Math
sıradan en küçük kareler yöntemi ordinary least squares method i.
sıradan üç boyutlu uzaydan farklı uzay hyperspace i.
sıradan geometrik işlemleri veya serileri aşan hypergeometric s.
sekizinci sıradan octic s.
Statistics
ikinci sıradan çözümleme second-order analysis i.
polya'nın ikinci sıradan sıklık işlevi polya frequency function of order two i.
ikinci sıradan durağan second order stationary s.
Chemistry
sıradan borik asit ısıtılarak oluşturulan ve özellikle tuz formunda ortaya çıkan bir dibazik asit tetraboric acid i.
sıradan yapısal formüllerle açıklanamayan izomerizm alloisomerism i.
sıradan hidrojenin döteryum ile değiştiği bir hidritle benzerlik gösteren bir bileşik deuteride i.
sıradan boraksın asit bileşeninden türeyen veya ona ait tetraboric s.
sıradan boraksın asit bileşeninden türeyen veya ona ait pyroboric s.
sıradan pektin oluşturan (asit) pectosic s.
Biology
ait olduğu gruptaki sıradan veya geleneksel tipten çok daha küçük boyuttaki hayvan veya bitki türü miniature i.
gametlerin biçim ve boyut olarak sıradan hücrelere benzediği üreme türü hologamy i.
Botanic
tek sıradan oluşan monostichous s.
(bitki) yaprakları beş dikey sıradan oluşan pentastichous s.
Fishery
(yassı balıklar haricinde) sıradan balık roundfish i.
Social Sciences
sıradan halkın oluşturduğu sosyal sınıf snobbocracy i.
gelenek aktarıcısı olarak anonim veya sıradan insanı temel alan folk s.
Literature
kısa hikayede genellikle ana karakter olan sıradan insan everyman i.
1980'lerde abd'de ortaya çıkıp sıradan yaşamı çok ayrıntılı bir şekilde tasvir eden bir yazı üslubu dirty realism i.
Linguistics
ikinci sıradan ad second order nominals i.
(sami dillerinde) sıradan sözcük formlarına eklenen harfler paragogic letters i.
History
anglosakson'lar zamanında ingiltere’de statü bakımından sıradan vatandaşın üstünde fakat bir asilzadenin altında olan kimse thane i.
anglosaksonlar zamanında ingiltere’de statü bakımından sıradan hür vatandaşın üstünde fakat bir asilzadenin altında olan kimse thegn i.
Military
ordunun ilerlediği sıradan bağımsız hareket edip kanatlarda devriye gezen müfrezeler flank patrol i.
sıradan ayrılmak break ranks f.
sıradan çıkmak break ranks f.
sıradan çıkmak fall out f.
Sport
(golfte) sıradan oyun veya maçta rakibe verilen kısa vuruş gimme i.
Painting
1970’lerde abd, ingiltere ve fransa’da ortaya çıkıp sıradan manzaraları ve insanları ayrıntılı bir gerçeklik, düz görüntüler ve zar zor fark edilen fırça darbeleriyle betimleyen ve genellikle gerçek bir fotoğrafı referans alan bir resim türü hyperrealism i.
Printery
görme engelliler için tasarlanmış olan kabartmalı yazı ile sıradan yazıyı aynı anda üreten bir cihaz diplograph i.
Archaic
sıradan halktan olan kimse snob i.
sıradan kimse snob i.
sıradan olmayan untraded s.
sıradan zevkleri olan popular s.
sıradan halkı aşan supravulgar s.
Slang
sıradan kadın basic i.
sıradan kimse jock i.
sıradan adam jock i.
sıradan kimse joe six-pack i.
sıradan adam joe six-pack i.
sıradan insan joe soap i.
sıradan adam joe soap i.
sıradan şeylere ilgi duyan kimse megadork i.
sıradan kız mary j i.
sıradan kimse shlump i.
Modern Slang
sıradan tip a basic bitch i.
gerçeküstü/halüsinojenik bir kırılma noktası olan sıradan bir olay acid moment i.
misafirlerin sıradan bir etkinliğe davet edilir gibi davet edildiği ve gelin ve damadın sürpriz bir şekilde evlendiği düğün ambush wedding i.