yoksun - Türkçe İngilizce Sözlük

yoksun

"yoksun" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 34 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yoksun deprived s.
The poor and the deprived are not the main priorities of those who possess political power.
Yoksullar ve yoksunlar, siyasi gücü elinde bulunduranların temel öncelikleri değildir.

More Sentences
yoksun devoid of s.
For the individual taxpayer, it exists solely on paper and is a mere mirage, devoid of substance.
Bireysel vergi mükellefi için bu sadece kağıt üzerinde var olan ve özden yoksun bir seraptır.

More Sentences
General
yoksun void of s.
Her words were wholly void of meaning.
Sözleri tamamen anlamdan yoksundu.

More Sentences
yoksun empty s.
The street was empty of people and traffic.
Sokakta insan ve trafik yoktu.

More Sentences
yoksun void s.
This contract is null and void.
Bu sözleşme yok hükmünde.

More Sentences
yoksun bereft s.
yoksun unprovided s.
yoksun shorn s.
yoksun innocent of s.
yoksun destitute s.
yoksun wanting s.
yoksun crinkly s.
yoksun bereft of s.
yoksun bankrupt in s.
yoksun devoid s.
yoksun lacking s.
yoksun necessitous s.
yoksun unblessed s.
yoksun unblest s.
yoksun unblestful s.
yoksun bankrupt s.
yoksun barren s.
yoksun vacant s.
yoksun hard up s.
yoksun innocent s.
yoksun privative s.
yoksun out of ed.
yoksun shorn of ed.
Colloquial
yoksun hard-up zf.
Law
yoksun devoid
yoksun deprived
Politics
yoksun disadvantaged
Archaic
yoksun needful s.
yoksun sincere s.

"yoksun" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 415 sonuç

Türkçe İngilizce
General
yoksun bırakmak deprive f.
Their taste buds will no longer be deprived by Europe's chocolate police.
Damak tatları artık Avrupa'nın çikolata polisi tarafından yoksun bırakılmayacaktır.

More Sentences
yoksun olmak lack f.
He's an artist, but he lacks creativity.
O bir sanatçı ama yaratıcılıktan yoksun biri.

More Sentences
yoksun bırakmak bereave of f.
He was bereaved of his son.
O, oğlundan yoksun bırakıldı.

More Sentences
yoksun kalmak be deprived of f.
Tom's brain was deprived of oxygen for too long.
Tom'un beyni uzun süre oksijenden yoksun kaldı.

More Sentences
yoksun kalmak lack f.
When we talk about environmental protection, what we say sometimes lacks credibility.
Çevrenin korunması hakkında konuştuğumuzda, söylediklerimiz bazen inandırıcılıktan yoksun kalabiliyor.

More Sentences
yoksun bırakmak deprive of f.
No one shall be arbitrarily deprived of his property.
Hiç kimse keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamaz.

More Sentences
yoksun bırakmak rob f.
This law will rob us of our basic rights.
Bu kanun bizi temel haklarımızdan yoksun bırakacaktır.

More Sentences
yoksun kalmış bereft of s.
The examples there have been in the past have shown that we are suddenly bereft of navigation in one case or another.
Geçmişte yaşanan örnekler, şu ya da bu durumda aniden navigasyondan yoksun kaldığımızı göstermiştir.

More Sentences
uzgörüden yoksun short-sighted s.
The short-sighted decision to cut funding for public schools led to long-term problems in education.
Devlet okullarının finansmanının kesilmesine yönelik uzgörüden yoksun karar, eğitimde uzun vadeli sorunlara yol açmıştır.

More Sentences
Law
yoksun bırakmak deprive
This deprives the various stages of the Roadmap of any substance.
Bu durum Yol Haritasının çeşitli aşamalarını herhangi bir içerikten yoksun bırakmaktadır.

More Sentences
General
konforsuz ve dünyevi zevklerden yoksun bir yaşam austerity i.
uygarlıktan yoksun olma brutishness i.
yoksun bırakma divestiture i.
yoksun olma bereavement i.
bir alışkanlıktan kendini yoksun kılma abstinence i.
ciddiyetten yoksun hareket/söz frivolity i.
yasal haklardan yoksun bırakılmış kimse outlaw i.
yoksun bırakma divestment i.
-den yoksun void of i.
sosyal yapıdan uzaklaşma/sosyal ilişkiden yoksun kalma/bırakılma desocialization i.
muhakeme gücünden yoksun kimse natural i.
zarafetten yoksun olma ungracefulness i.
sosyal becerilerden yoksun kimse zhlub i.
(haklardan) yoksun bırakma exclusionism i.
erdemden yoksun olma virtueless i.
yavan, değersiz veya özden yoksun şey hogwash i.
sporcu ahlakından yoksun kimse mucker i.
iyi sporcu niteliklerinden yoksun kimse mucker i.
çocukları anlamayan hayal gücünden yoksun yetişkin muggle i.
samimiyetten yoksun glassy i.
yoksun bırakılma debarment i.
yüksek değerlerden yoksun olmadan kaynaklanan değersizlik despicability i.
birbirine benzeşmeyen veya nihai birlikten yoksun unsurlar multiverse i.
(ölüm gibi nedenlerle) yoksun bırakma bereaving i.
mantıksal bağlantıdan yoksun anlatım discursion i.
yoksun bırakma disfurniture i.
adalet ve doğruluktan yoksun olma dishonesty i.
zekadan yoksun kimse golem i.
yoksun olma famine i.
insani özelliklerden yoksun olma inhumanity i.
yoksun bırakma divesture i.
yoksun olma orbation [obsolete] i.
orijinallikten yoksun uyumlanma hali ossification i.
genellikle hayal gücünden yoksun olan, istikrarlı ve çalışkan işçi plugger i.
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi shrink-wrap i.
derinlikten yoksun yüzey superficies i.
derinlikten yoksun insan surface i.
yoksun bırakmak shear f.
yoksun bırakmak deny f.
yoksun olmak be out of something f.
mirastan yoksun bırakmak disinherit f.
yoksun bırakmak dispossess f.
yasal haklardan yoksun bırakmak outlaw f.
yoksun olmak want f.
medeni haklardan yoksun bırakmak proscribe f.
bir şeyden yoksun olmak be devoid of something f.
yoksun olmak go without f.
yoksun bırakmak shut off from f.
yoksun bırakmak forgo f.
yoksun olmak be wanting in f.
yoksun olmak be deprive of something f.
yoksun bırakmak divest of f.
yoksun bırakmak debar from f.
birini bir şeyden yoksun bırakmak leave someone short f.
yoksun olmak be lacking in something f.
yoksun bırakmak bereave f.
yoksun bırakmak debar f.
bir şeyden yoksun olmak be deprived of something f.
birini mirastan yoksun etmek cut somebody off with a shilling f.
yoksun bırakmak count out f.
yoksun bırakmak debar (from) f.
ormandan yoksun bırakmak deforest f.
yoksun bırakmak divest f.
yoksun kalmak forfeit f.
-den yoksun olmak be destitute of f.
yoksun etmek deprive f.
-den yoksun olmak lack f.
yardımdan yoksun kalmak be destitute of help f.
yardımdan yoksun kalmak become helpless f.
destekten yoksun kalmak be destitute of help f.
destekten yoksun kalmak become helpless f.
destekten yoksun kalmak be destitute of support f.
yoksun olmak be deprived of f.
yoksun olmak be deprived without f.
yoksun bırakılmak be bereft f.
bütünlükten yoksun olmak lack integrity f.
vizyondan yoksun olmak have no vision f.
vizyondan yoksun olmak lack vision f.
çocukken sevgiden yoksun büyümek not get enough love as a child f.
destekten yoksun olmak be destitute of support f.
bir tattan yoksun bırakmak untaste f.
yoksun hale getirmek deplete f.
-den yoksun bırakmak starve of f.
iktidardan yoksun bırakmak disenfranchise f.
yoksun olmak lakke [obsolete] f.
yoksun bırakmak twine [scottish] f.
(bir kişiyi) farkındalıktan yoksun bırakmak unacquaint f.
erkek çocuk özelliklerinden yoksun bırakmak unboy f.
çocukluktan yoksun bırakmak unchild f.
yoksun bırakmak widow f.
liyakat, doğruluk, itimat veya geçerlilik iddiasından yoksun bırakmak demolish f.
yoksun bırakmak deprave [obsolete] f.
yapmacıklıktan yoksun olmak desophisticate f.
karmaşıklıktan yoksun olmak desophisticate f.
manevi karakterinden yoksun bırakmak despiritualize [us] f.
manevi karakterinden yoksun bırakmak despiritualise [uk] f.
yoksun bırakmak destitute f.
mevki, prestij ve itibardan yoksun bırakmak destroy f.
çinkodan yoksun bırakmak dezincify f.
tanrıdan yoksun bırakmak disdeify f.
kıdemli insanlardan yoksun bırakmak diselder f.
yoksun bırakmak disfurnish f.
yoksun bırakmak disfurniture f.
kişilikten yoksun bırakmak dispersonate f.
mülkten yoksun bırakmak disproperty [obsolete] f.
haktan yoksun bırakmak distitle f.
bilinçten yoksun bırakmak insensate [rare] f.
kutsallıktan yoksun bırakmak disconsecrate f.
avantajdan yoksun bırakmak orphan f.
yoksun bırakmak skunk f.
incelikten yoksun incondite s.
hayal gücünden yoksun uninspired s.
zarafetten yoksun angular s.
inisiyatiften yoksun supine s.
hayal gücünden yoksun prosaic s.
zarafetten yoksun graceless s.
insandan yoksun peopleless s.
doğallıktan yoksun stilted s.
takttan yoksun tactless s.
utançtan yoksun shameless s.
canlılıktan yoksun vapid s.
kutsanmışlıktan yoksun unblessed s.
gururdan yoksun abject s.
bir kişinin homoseksüel olduğunu anlama yeteneğinden yoksun kimse homoblivious s.
incelikten yoksun crass s.
yoksun bırakan privative s.
incelikten yoksun rough s.
incelikten yoksun heavy s.
incelikten yoksun inelegant s.
incelikten yoksun earthy s.
mizahtan yoksun out of humour s.
cömertlikten yoksun small s.
insanca duygulardan yoksun bloodless s.
saygıyla karışık korku duygusundan yoksun aweless s.
saygıyla karışık korku duygusundan yoksun awless s.
yoksun bırakılmış debarred s.
alçakgönüllülükten yoksun immodest s.
-den yoksun empty of s.
-den yoksun destitute s.
-den yoksun devoid of s.
cömertlikten yoksun small-minded s.
-den yoksun unprovided with s.
sosyal haklardan yoksun deprived s.
eğrelti otundan yoksun fernless s.
sosyal haklardan yoksun underprivileged s.
-den yoksun void s.
temel sosyal haklardan yoksun underprivileged s.
-den yoksun bereft s.
-den yoksun bare of s.
-den yoksun bereft of s.
hayal gücünden yoksun pedestrian s.
ritimden yoksun arrhythmic s.
ritimden yoksun arhythmic s.
ritimden yoksun arrhythmical s.
ritimden yoksun arrhythmous s.
incelikten yoksun tactless s.
incelikten yoksun philistine s.
bir yapı ya da organizasyondan yoksun unstructured s.
heyecandan yoksun olan anodyne s.
orijinallikten yoksun banal s.
heyecandan yoksun tame s.
dairesel biçimden yoksun noncircular s.
mesajdan yoksun nondidactic s.
sevgiden yoksun nonloving s.
sadakatten yoksun nonloyal s.
doğal veya geleneksel süslemelerden yoksun nude s.
bilinçten veya iradeden yoksun thinglike s.
muhakeme gücünden yoksun thoughtless s.
erdemden yoksun thowless [scottish] s.
hayal gücünden yoksun arid s.
kulaktan yoksun earless s.
yoksun olmayan unbereaven s.
yoksun olmayan unbereft s.
kutsanmışlıktan yoksun unblestful s.
erkeklikten yoksun emasculate s.
yoksun olmayan undeprived s.
yoksun bırakılmamış undeprived s.
yoksun bırakılmamış undivested s.
incelikten yoksun unelegant s.
yoksun kalınmayan unforfeitable s.
(bir şeyden) yoksun bırakılmış ungraced s.
zarafetten yoksun ungraceful s.
insana dair özelliklerden yoksun bırakılmış unhuman s.
mekanik becerilerden yoksun (kimse) unmechanical s.
değerli niteliklerden yoksun bankrupt s.
tamamen yoksun bankrupt s.
nezaketten yoksun kindless s.
titizlik veya plandan yoksun kitchen-sink s.
esneklik veya dayanıklılıktan yoksun springless s.
iyi özelliklerden yoksun void [obsolete] s.
parıltı ve ciladan yoksun matte s.
parıltılı veya ışıklı bölümlerden yoksun pürüzsüz bir yüzeyi olan matte s.
maddeden yoksun matterless s.
maddesel özelliklerden yoksun matterless s.
kanunlardan yoksun olan wide-open s.
kanun yaptırımlarından yoksun olan wide-open s.
otomatik ve hayal gücünden yoksun mechanic s.
hatadan yoksun wrongless s.
direnme gücünden yoksun helpless s.
anlamaktan yoksun helpless s.
bitkiden yoksun herbless s.
akıldan yoksun mindless s.
derinlikten yoksun borné s.
doğruluktan yoksun hollow s.
geçerlilikten yoksun hollow s.
esaslı niteliklerden yoksun olan hollow s.
ilke veya amaçlardan yoksun olan hollow s.
güvenlikten yoksun homeless s.
zarafetten yoksun lumbering s.
sıcaklıktan ve samimiyetten yoksun glacial s.
(diş, pençe) savunma kısımlarından yoksun mutic s.
amaçtan yoksun objectless s.
haklardan yoksun olan rightless s.
yoksun bırakılan deprivable s.
yoksun bırakılabilir deprivable s.
derinlikten yoksun depthless s.
doğaçlamadan yoksun desiccated s.
duygusal coşkudan yoksun desiccated s.
hayati fiziksel niteliklerden yoksun gutless s.
önemli niteliklerden yoksun gutless s.
insani niteliklerden yoksun gutless s.
çeşitlilikten yoksun one-track s.
rakipten yoksun rivalless s.
amaçtan, önderlikten veya kılavuzluk edecek herhangi bir şeyden yoksun rudderless s.
kutsallıktan yoksun disgodded s.
incelikten yoksun disgraceful [obsolete] s.
incelikten yoksun disgracious s.
ahlaktan yoksun disingenuous s.
doğal duygulardan yoksun disnatured s.
düzenleyici merkezi denetimden yoksun disordered s.
yoksun kalınmayan inalienable s.
muhakemeden yoksun weak s.
güç ve enerjiden yoksun olan dowf [scotland] s.
güç ve enerjiden yoksun olan dowff [scotland] s.
içkiden yoksun olan drinkless s.
hayal gücünden yoksun dryasdust s.
duygusallıktan yoksun dry-eyed s.
(edebi tarz veya ürün) incelikten yoksun ve düzensiz incult s.
zekadan yoksun pinheaded s.
modadan yoksun fashionless s.
muhakemeden yoksun fatuous s.
hayal gücünden yoksun pedantic s.
hayal gücünden yoksun flatfooted s.
destekten yoksun orphan s.
gözetimden yoksun orphan s.
uygulamada deneyimli (teorikten yoksun) practical s.
özgünlükten yoksun scissors-and-paste s.
özgün araştırmadan yoksun scissors-and-paste s.
mantıktan yoksun devoid of logic s.
yaratıcılıktan yoksun creatively bankrupt s.
güzellikten yoksun beautiless s.
yoksun bir halde wantingly zf.
zarafetten yoksun bir şekilde blunderingly zf.
incelikten yoksun şekilde earthily zf.
yoksun bırakarak denyingly zf.
karizmadan yoksun bir şekilde wimpishly zf.
zarafetten yoksun olarak gracelessly zf.
yoksun bir halde needily zf.
akli kapasiteden yoksun biçimde reasonlessly zf.
yoksun bırakmadan undivestedly zf.
(sonucu etkileyebilecek) önemli bilgilerden yoksun bir şekilde blind zf.
erdemden yoksun bir şekilde dishonestly [obsolete] zf.
üçüncü boyuttan yoksun şekilde flatly zf.
yoksun olarak privatively zf.
-den yoksun minus ed.
yoksun bırakma anlamı veren ön ek dis- ök.
Phrasals
yoksun bırakmak deprive somebody of something f.
yoksun kalmak throw over f.
yoksun bırakmak take away f.
(birini bir şeyden) mahrum/yoksun etmek/bırakmak rob someone of something f.
(birine) minnetten, saygıdan, takdirden yoksun bir karşılık vermek repay (one) with (something) f.
(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak rob (someone or something) of (something) f.
-den yoksun bırakmak rob of f.
-den yoksun bırakmak strip of f.
birini birinden/bir şeyden yoksun bırakmak deny someone or something to someone f.
(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak deny (something) to (someone or something) f.
-den yoksun bırakmak deny to f.
birini bir şeyden yoksun bırakmak deprive someone of something f.
(birini bir şeyden) yoksun bırakmak deprive (one) of (something) f.
(birine) minnetten, saygıdan, takdirden yoksun bir karşılık vermek repay (one) for (something) f.
(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak starve (someone or something) of (something) f.
(birini bir şeyden) yoksun bırakmak take (something) out of (someone) f.
yoksun kalmak be stripped of
Colloquial
yoksun bırakmak relieve f.
mirastan yoksun bırakmak cut out f.
(bir şeyden) yoksun olmak be stuck for (something) f.
'-den yoksun olmak be stuck for f.
etikten yoksun ethically challenged s.
incelikten yoksun bourgie s.
mükemmellikten/şıklıktan yoksun phat-phree s.
mükemmellikten/şıklıktan yoksun phree s.
artık yoksun now you are gone expr.
Idioms
akıldan yoksun olmak not have two brain cells to rub together f.
destekten yoksun olmak be out on a limb f.
ilkelerine göre hareket edecek cesaretten yoksun olmak lack the courage of (one's) convictions f.
bir özellikten, nitelikten tamamen yoksun olmak not know the meaning of the word f.
(birini) mirastan yoksun bırakmak cut (one) off without a penny f.
(birini) mirastan yoksun/mahrum etmek cut (one) off with a cent f.
incelikten/kibarlıktan yoksun (a little/bit) rough around the edge s.
(birinden/bir şeyden) yoksun bereft of (someone or something) s.
(birinden/bir şeyden) yoksun kalmış bereft of (someone or something) s.
mirastan yoksun bırakılmış/bırakılan cut off without a shilling/cent s.
mirastan yoksun bırakılmış/bırakılan cut off with a shilling/cent s.
mirastan yoksun bırakılmış/bırakılan cut off without a penny [dated] s.
duygudan yoksun stone-cold s.
anlama yeteneğinden yoksun dead from the neck up expr.
Speaking
ayırt edicilikten yoksun nohowish s.
sen benim için artık yoksun! I am so over you! expr.
ya varsın ya da yoksun my way or the highway expr.
Trade/Economic
destekten yoksun kalma tazminatı compensation for loss of support i.
oydan yoksun hisse senedi non-voting shares i.
ticari faaliyetten yoksun olan dead s.
yoksun kalınan kar loss of profit
Law
hürriyetten yoksun kılma deprivation of liberty i.
kardan yoksun kalma zararı disappearance of profits i.
kardan yoksun kalma zararı gain lost i.
kardan yoksun kalma zararı cessation of profits i.
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma deprivation of liberty i.
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu false imprisonment i.
mirastan yoksun etme disinheritance i.
mirastan yoksun etme exheredation i.
mirastan yoksun edilme disinheritance i.
oy hakkından yoksun hisse senedi non-voting share i.
tasarruf hakkından yoksun etme expropriation i.
yasal haklarından yoksun bırakılmış kimse outlaw i.
zilyetlikten yoksun bırakma dispossession i.
mahkemenin çocuğun velayetinden yoksun bırakılan akrabaya tanıdığı çocuğu düzenli ziyaret etme hakkı visitation right i.
akıl hastası olduğu için yargı gücünden yoksun bulunduğunu iddia etmek stultify f.
mülkten yoksun bırakmak disappropriate f.
mirastan yoksun bırakmak exheredate f.
mirastan yoksun kılmak disinherit f.
mirastan yoksun bulunmamak not to loose the inheritance rights f.
yoksun bırakmak devest f.
yasal geçerlilik sağlayan unsurlardan yoksun nude s.
açıkça dayanaktan yoksun manifestly ill-founded s.
hukuki mesnetten yoksun legally groundless s.
hukuki mesnetten yoksun lacking legal ground s.
hukuki mesnetten yoksun legally unsupported s.
yasal nitelik ve güçlerden yoksun incapable s.
yoksun anlamını veren bir ön ek sine ed.
yoksun etmek forejudge
Politics
oy verme hakkından yoksun bırakma disfranchisement i.
sivil ölüm (medeni haklardan yoksun kalma) civil death i.
üyelik haklarından yoksun kılma disfranchisement i.
bir devlet içinde sözde özerkliğe sahip ancak ekonomik açıdan bağımlı ve güçten yoksun etnik bölge bantustan i.
liderlikten yoksun hareket groundswell i.
oy verme hakkından yoksun bırakmak disfranchize f.
oy verme hakkından yoksun bırakmak disfranchise f.
üyelik haklarından yoksun kılmak disfranchize f.
üyelik haklarından yoksun kılmak disfranchise f.
Technical
mekanik becerilerden yoksun (kimse) nonmechanical s.
manevra kabiliyetinden yoksun unmaneuverable s.
kritik bileşenlerden yoksun blank s.
parlaklıktan yoksun blind s.
Automotive
paralellikten yoksun lack of parallelism i.
Medical
sudan yoksun bırakma testi water deprivation test i.
sıvıdan yoksun bırakma testi water deprivation test i.
sudan yoksun bırakma testi fluid deprivation test i.
sıvıdan yoksun bırakma testi fluid deprivation test i.
sinir ağından yoksun (organ) denervated s.
Psychology
yaşam enerjisinden yoksun, yaşamdan kopuk varoluş biçimi nonlife i.
Physics
yoksun bırakma ilkesi exclusion principle
Biology
belirli bir antijenden yoksun bireyin sistemine alloantijen sokulmasından sonra üretilen antikor alloantibody i.
belirli bir antijenden yoksun bireyin sistemine alloantijen sokulmasından sonra üretilen izoantikor isoantibody i.
Zoology
fotosentez ve benzeri bitkisel özelliklerden yoksun kamçılı protozoan zoomastigote i.
fotosentez ve benzeri bitkisel özelliklerden yoksun kamçılı protozoan zooflagellate i.
Botanic
den yoksun naked (of) s.
Literature
derinlikten yoksun üçüncü boyutu eksik karakter flat character i.
anlatıdan yoksun nonnarrative s.
derinlikten yoksun (hikaye, anlatım) two-dimensional s.
Religious
(roma katolik kilisesi'nde) isa'nın tam insanlıktan yoksun olduğunu öne süren eski bir sapkın düşünce docetism i.
kilise statüsünden yoksun bırakmak unchurch f.
pagan özelliklerinden yoksun bırakmak unpaganise f.
pagan özelliklerinden yoksun bırakmak unpaganize f.
hristiyan özelliklerden yoksun bırakmak dechristianize [us] f.
hristiyan özelliklerden yoksun bırakmak dechristianise [uk] f.
Philosophy
insan sevgisinden yoksun olma aphilanthropy i.
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık philosophical zombie i.
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık p-zombie i.
Geology
genellikle bitki örtüsünden yoksun düz tümseklik boss i.
Art
zarif kontürlerden veya doğal renk geçişlerinden yoksun (sanat eseri) dry s.
Music
melodi kalitesinden yoksun olan musicless s.
Latin
kardan yoksun kalma zararı lucrum cessans i.
tanık olarak dinlenme yeterliğinden yoksun olan kimse intestabilis i.
Archaic
yoksun bırakmak reave f.
çocuklardan yoksun bırakmak unchild f.
süslerinden yoksun bırakmak disgarnish f.
(gerekli bir şeyden) yoksun olmak famish f.
yoksun bırakmak disarray f.
liberal sanat niteliğinden yoksun illiberal s.
toprak işleme ve ekim düzeninden yoksun incult s.
hayal gücünden yoksun pedantical s.
Slang
tembel, sosyal açıdan beceriksiz veya sosyal hayattan yoksun olarak görülen kişileri eleştirmek için kullanılan aşağılayıcı terim basement dweller i.
maskülen özelliklerden yoksun olduğu düşünülen erkekleri tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir argo kelime soy boy i.
bağımsız düşünceden yoksun veya trendleri körü körüne takip eden kimse npc (non-playable character) i.
nezaketten yoksun ratchet s.
dürüstlükten yoksun limpdick s.
hareketlerinde beceri ve zarafetten yoksun klutzy s.
mükemmellikten/şıklıktan yoksun phat phree expr.
Paleontology
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi shrink-wrap i.
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi shrink wrapping i.
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi shrink wrap i.
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi shrink-wrapping i.
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi shrinkwrapping i.
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi shrinkwrap i.