seçim - Türkisch Englisch Wörterbuch

seçim

Bedeutungen von dem Begriff "seçim" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 18 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
seçim election n.
The European Parliament is obviously very welcome to take part in the election observer mission.
Avrupa Parlamentosu'nun seçim gözlemci misyonunda yer alması elbette memnuniyetle karşılanacaktır.

More Sentences
seçim selection n.
Perhaps the rapporteurs will come up with a better selection procedure and thus enable us to reach agreement this week.
Belki de raportörler daha iyi bir seçim prosedürü geliştirirler ve böylece bu hafta bir anlaşmaya varmamızı sağlarlar.

More Sentences
General
seçim polling n.
The Council reportedly rejected the vote in some polling stations.
Konseyin bazı seçim merkezlerinde oylamayı reddettiği bildirildi.

More Sentences
seçim choice n.
This is a choice for Members of the House.
Bu, Meclis Üyeleri için bir seçimdir.

More Sentences
seçim option n.
Ultimately, whatever option you choose is a personal decision.
Sonuçta, hangisini seçerseniz seçin, kişisel seçim meselesidir.

More Sentences
Trade/Economic
seçim selection n.
According to our information, the decision on the selection of a bidder has not been taken yet.
Edindiğimiz bilgilere göre henüz bir teklif sahibinin seçimine ilişkin karar alınmadı.

More Sentences
Law
seçim election n.
Instead of verifying and addressing shortcomings, they criticised our Election Observation Mission.
Eksiklikleri doğrulamak ve gidermek yerine Seçim Gözlem Heyetimizi eleştirdiler.

More Sentences
Politics
seçim ballot n.
This has certainly not done anything for the popularity ratings of the recognised ballot director Lukashenko.
Bu durum, tanınmış seçim yöneticisi Lukaşenko'nun popülaritesine kesinlikle bir şey katmamıştır.

More Sentences
seçim election n.
The opposition leaders were harassed and, following the election, people were killed in riots.
Muhalefet liderleri taciz edildi ve seçimlerin ardından çıkan ayaklanmalarda insanlar öldürüldü.

More Sentences
Technical
seçim selection n.
As President-in-Office, may I offer the European Parliament my warmest congratulations on its selection.
Dönem Başkanı olarak, Avrupa Parlamentosu'nu seçiminden dolayı en içten tebriklerimi sunarım.

More Sentences
General
seçim poll n.
seçim dilection n.
seçim choosing n.
seçim choose [dialect] n.
seçim preferment [obsolete] n.
seçim match n.
seçim elective adj.
Politics
seçim ballotation n.

Bedeutungen, die der Begriff "seçim" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
seçim kampanyası election campaign n.
Your speech today shows the value of the open election campaign.
Bugün yaptığınız konuşma açık seçim kampanyasının değerini göstermektedir.

More Sentences
genel seçim general election n.
Together with the general elections, local government elections were held.
Genel seçimler ile birlikte, yerel yönetim seçimleri yapıldı.

More Sentences
seçim bölgesi constituency n.
In particular they will damage Gallaghers in my own constituency and Imperial Tobacco in Nottingham, to name but two.
Özellikle kendi seçim bölgemdeki Gallaghers'a ve Nottingham'daki Imperial Tobacco'ya zarar vereceklerdir.

More Sentences
seçim kampanyası electoral campaign n.
These men had all been accused of slandering the president during the electoral campaign last year.
Bu kişilerin hepsi geçen yılki seçim kampanyası sırasında cumhurbaşkanına iftira atmakla suçlanmıştı.

More Sentences
seçim sandığı ballot box n.
Today we went to the ballot box to vote for the European Parliament.
Bugün Avrupa Parlamentosu ile ilgili oy vermek için seçim sandığına gittik.

More Sentences
seçim sonucu return n.
Election returns were what we had expected.
Seçim sonuçları beklediğimiz gibiydi.

More Sentences
seçim sistemi electoral system n.
Some electoral systems make the participation of women even more difficult.
Bazı seçim sistemleri kadınların katılımını daha da zorlaştırmaktadır.

More Sentences
sosyal seçim social choice n.
Asking questions about the future of retirement and care therefore equates to making social choices.
Bu nedenle emeklilik ve bakımın geleceği hakkında sorular sormak, sosyal seçimler yapmak anlamına gelmektedir.

More Sentences
ara seçim by-election n.
I congratulate his party on securing a victory in this by-election.
Partisini bu ara seçimde elde ettiği zaferden dolayı kutluyorum.

More Sentences
bilinçli seçim informed choice n.
Instead, consumers should be able to make informed choices.
Bunun yerine, tüketiciler bilinçli seçimler yapabilmelidir.

More Sentences
doğru seçim right choice n.
Tom has made the right choice.
Tom doğru seçimi yaptı.

More Sentences
akıllıca bir seçim a wise choice n.
That's a wise choice.
Bu akıllıca bir seçim.

More Sentences
ulusal seçim national election n.
The Council meeting also removed a ban on involvement in national elections.
Konsey toplantısında ayrıca ulusal seçimlere katılma yasağı da kaldırıldı.

More Sentences
(seçim kampanyası) son aşama stretch n.
We are now entering into the final stretch of the negotiation process.
Şimdi müzakere sürecinin son aşamasına giriyoruz.

More Sentences
(britanya'da) seçim depozitosu deposit n.
Unfortunately, our candidate lost his deposit.
Ne yazık ki adayımız seçim depozitosunu kaybetmiştir.

More Sentences
seçim yapmak make a choice v.
It's up to you to make a choice.
Seçim yapmak sana kalmış.

More Sentences
bir seçim yapmak make a choice v.
It's up to you to make a choice.
Bir seçim yapmak sana kalmış.

More Sentences
seçim yapmak/düzenlemek hold an election v.
We must remember that we are elected just once every five years, but the car industry holds an election every day.
Bizim her beş yılda bir seçildiğimizi, ancak otomobil endüstrisinin her gün seçim yaptığını unutmamalıyız.

More Sentences
(seçim/seferberlik) çağrısında bulunmak call v.
Parliament too has called on the Commission to take initiatives in this area in a series of resolutions.
Parlamento da bir dizi kararla Komisyona bu alanda girişimlerde bulunması çağrısında bulunmuştur.

More Sentences
Phrasals
(seçim sırasında) oy vermek vote in v.
People do not vote in order to meet a ritual obligation which they do not experience as useful.
İnsanlar faydalı olduğunu düşünmedikleri ritüel bir yükümlülüğü yerine getirmek için oy vermiyorlar.

More Sentences
arasından seçim yapmak choose among v.
We're choosing among those ideas.
Bu fikirler arasından seçim yapıyoruz.

More Sentences
(iki kişi veya şey) arasından seçim yapmak choose between (two people or things) v.
To sum up, a good piece of Community legislation is one which chooses between what is desirable and what is feasible.
Özetle, iyi bir Topluluk mevzuatı, arzu edilen ile uygulanabilir olan arasında seçim yapan bir mevzuattır.

More Sentences
Law
seçim yasası electoral law n.
I wish to address four issues on which my group takes the view that there is an urgent need to change electoral law.
Grubumun seçim yasasının acilen değiştirilmesi gerektiği görüşünde olduğu dört konuya değinmek istiyorum.

More Sentences
seçim sistemi electoral system n.
We urgently call on the Council to introduce Europe-wide lists when the electoral system is next revised.
Konsey'i, seçim sistemi bir sonraki revizyonda Avrupa çapında listeler oluşturmaya acilen çağırıyoruz.

More Sentences
Politics
genel seçim general election n.
The problem is not to hold general elections at any cost.
Sorun ne pahasına olursa olsun genel seçimlerin yapılması da değildir.

More Sentences
genel seçim hakkı universal suffrage n.
Universal suffrage was a major achievement.
Genel seçim hakkı büyük bir başarıydı.

More Sentences
seçim kampanyası election campaign n.
His senatorial election campaign in Missouri was partly funded by Monsanto, a GMO multinational.
Missouri'deki senatörlük seçim kampanyası kısmen bir GDO çokuluslusu olan Monsanto tarafından finanse edildi.

More Sentences
seçim gözlem misyonu election observation mission n.
What the European Union Election Observation Mission saw was, as Parliament will know, disappointing.
Avrupa Birliği Seçim Gözlem Misyonu'nun gördükleri, Parlamento'nun da bileceği üzere, hayal kırıklığı yaratmıştır.

More Sentences
seçim süreci electoral process n.
The Commission has maintained, as I mentioned before, its offer to support the electoral process.
Komisyon, daha önce de belirttiğim gibi, seçim sürecini destekleme teklifini sürdürmüştür.

More Sentences
seçim günü election day n.
On election day, voters chose Nixon.
Seçim günü, seçmenler Nixon'u seçti.

More Sentences
seçim komisyonu electoral commission n.
We have no guarantee regarding these elections, because there is no independent electoral commission.
Bağımsız bir seçim komisyonu olmadığı için bu seçimlere ilişkin hiçbir garantimiz yok.

More Sentences
seçim sonuçları election results n.
In the Netherlands, I am used to a system where parliamentary groups are formed on the basis of the election result.
Hollanda'da parlamento gruplarının seçim sonuçlarına göre oluşturulduğu bir sisteme alışkınım.

More Sentences
seçim kampanyası konuşması election campaign speech n.
A number of election campaign speeches have been given here in the House.
Burada, Meclis'te bir dizi seçim kampanyası konuşması yapıldı.

More Sentences
seçim bölgesi constituency n.
That is a tragedy, considering that it happened in their own constituency.
Kendi seçim bölgelerinde meydana geldiği düşünüldüğünde bu bir trajedi.

More Sentences
yeniden seçim re-election n.
In 1864, Lincoln decided to run for re-election.
1864 yılında Lincoln yeniden seçim için aday olmaya karar verdi.

More Sentences
General
seçim listesi writ of election n.
seçim kampanyası konusu election issue n.
bir seçim bölgesindeki seçmenler constituency n.
seçim kampanyası vaadi campaign pledge n.
seçim propagandası electioneering n.
seçim savaşı election battle n.
seçim yeri poll n.
erken seçim early election n.
seçim bölgesi precinct n.
seçim kampanyası fonu campaign fund n.
seçim sonucu vote n.
seçim kampanyası ortağı campaign partner n.
aday listesi (seçim için) slate n.
seçim çevresi constituency n.
rasyonel seçim teorisi rational choice theory n.
seçim kampanyası gezisi election campaign trail n.
seçim kampanyası yönetimi campaign management n.
seçim ve atama selection and appointment n.
seçim kampanyası fonu campaign chest n.
seçim hilesi gerrymander n.
seçim kampanyası kasası election campaign coffer n.
seçim kampanyası yapma electioneering n.
memuriyet (seçim kazanılınca) spoil n.
aday listesinin elemeler sonucunda bir sonraki seçim adımı için kısaltılması shortlist n.
seçim kampanyası political campaign n.
seçim bölgesi halkı constituency n.
seçim kampanyası elective campaign n.
görüşme (milletvekilinin seçim bölgesinde kendi seçmenleriyle yaptığı) surgery n.
ara seçim bye election n.
seçim kampanyası kasası campaign coffer n.
seçim yeri polls n.
seçim kampanyası planı election campaign plan n.
seçim kampanyası planı campaign plan n.
seçim bölgesi polling district n.
seçim kampanyası hustings n.
ana seçim primary election n.
seçim kampanyası vaadi election campaign promise n.
seçim kampanyası canvass n.
seçim hukuku election law n.
seçim bölgesi district n.
insanların seçim yapma ve bu seçimleri yaşam içerisinde uygulama kapasitesi human agency n.
seçim kampanyası gezisi campaign trail n.
rasyonel seçim kuramı rational choice theory n.
laporte seçim kuralı laporte selection rule n.
seçim kampanyası electorial campaign n.
seçim kampanyası vaadi campaign promise n.
seçim dönemi electoral period n.
rasgele seçim random selection n.
seçim bürosu polls n.
çok çekişmeli seçim closely contested election n.
kesin olmayan seçim sonuçları incomplete election results n.
kesin olmayan seçim sonuçları early election results n.
resmi olmayan seçim sonuçları unofficial election results n.
seçim niteliğinde olmayan nonelection n.
seçim sonucunu önceden hesaplayan kimse pollster n.
seçim yasası elections law n.
seçim senin the choice is yours n.
zorunlu seçim forced choice n.
e-seçim e-voting n.
kısmi seçim by-election n.
seçim memur returning-officer n.
seçim hakkı right of election n.
seçim turu qualifying round n.
özgür iradeyle yapılan seçim free will n.
seçim otobüsü election bus n.
gizli seçim secret election n.
doğru bir seçim a correct choice n.
seçim gezisine çıkan politikacı barnstormer n.
sonraki seçim next choice n.
seçim tekrarı revote n.
çoklu seçim multiple choice n.
zayıf seçim poor selection n.
(seçim sonrası verilen) mazbata certificate of election n.
seçim zamanı election time n.
bariz seçim obvious pick n.
bir veya daha fazla kişiye seçim yapma hakkı verilmesi compromission n.
makul seçim reasonable choice n.
seçim, maç veya yarışma sonucunu tahmin çalışması yapan kişi dopester n.
adayın seçim kampanyası candidature n.
başarılı olması çok muhtemel seçim natural n.
iki eylem arasında seçim yapma gücü alternativity n.
seçmeli yaklaşıma göre seçim yapan kimse eclecticist n.
seçmeli yaklaşıma göre seçim yapan kimse eclectic n.
iki seçenek arasındaki zorunlu seçim either-or n.
seçim yetkisi olan kimse electant n.
arasından seçim yapılamayacak kadar bolluk embarras de richesses n.
(abd'nin new england bölgesinde) seçim kurulu board of selectmen n.
ahlaka uygun seçim high road n.
kötü seçim mischoice n.
kasıtlı seçim desire n.
seçim yapılmayan yıl off year n.
(ingiliz sağlık ve sigorta planlarına göre hastaların seçim yaptığı) doktor listesi panel n.
ön seçim primary n.
seçim bölgesinden sorumlu polis precinct n.
(seçim bölgesi veya dini bölgede bulunan) polis karakolu precinct n.
(seçim bölgesi veya dini bölgede bulunan) polis karakolu precinct house n.
ön seçim preelection n.
ön seçim pre-election n.
seçim broşürü publicity pamphlet n.
seçim ile ilgili tanıtım kitapçığı publicity pamphlet n.
alternatifler arasından seçim yapma özgürlüğü free-will n.
seçim pusulasına yapıştırılan isim etiketi sticker n.
seçim kazanmak vote out v.
seçim propagandası yapmak go on the stump v.
seçim propagandası yapmak take the stump v.
seçim dışı bırakmak discard v.
seçim propagandası yapmak electioneer v.
seçim propagandası yapmak stump v.
ilan etmek (toplantı/seçim/grev vb'nin yapılacağını) call v.
bir siyasi partinin çıkarlarına uygun düşecek şekilde ayarlamak (seçim bölgesini) gerrymander v.
kaybettirmek (seçim, sınav) spin v.
seçim için aday önermek put up v.
seçim kazanmak carry an election v.
seçim barajını geçmek pass the election threshold v.
seçim yapmak make a selection v.
seçim gezisine çıkmak go on an election tour v.
seçim turuna çıkmak go on an election tour v.
erken seçim yapmak hold an early election v.
erken seçim yapmak hold a snap election v.
(seçim/seferberlik) duyurusunda bulunmak call v.
seçim sonucuna itiraz etmek contest an election v.
seçim listesinde oynama yapmak scratch a ticket v.
seçim için oy istemek amacıyla ülkeyi dolaşmak whistlestop v.
kontrollü çiftleştirme ve seçim yoluyla yeni organizma suşları geliştirmek breed v.
yanlış seçim yapmak mischoose v.
şehir ve kasabaların ana caddelerinde halkla buluşarak seçim kampanyası yürütmek main-street [canada] v.
seçim kampanyasında bulunmak politic v.
seçim kampanyası yapmış electioneered adj.
seçim propogandası yapmış electioneered adj.
seçim dışı bırakılmış excluded adj.
bir aday veya partinin seçim kazanması için çalışmış electioneered adj.
seçim hakkı elinden alınmış captive adj.
seçim sonrası postelection adj.
seçim sonrası gelişen postelection adj.
seçim sonrası meydana gelen postelection adj.
seçim sonrası post-election adj.
seçim sonrası gelişen post-election adj.
seçim sonrası meydana gelen post-election adj.
seçim öncesi preelection adj.
seçim öncesi pre-election adj.
seçim öncesinde gelen pre-election adj.
seçim öncesinde meydana gelen preselection adj.
seçim yapanlara ait veya ilgili selectorial adj.
seçim yapabilir self-elective adj.
seçim yoluyla choicely adv.
seçim yoluyla selectedly adv.
seçim dışı bırakılmış excl (excluded) abrev.
birleşik krallık'ta yaygın kullanılan seçim tekniği pig (persuade identify gotv) abrev.
Phrasals
seçim propagandası yapmak stump it v.
iki zıt kişi veya şey arasında seçim yapmak judge between (someone or something and someone or something else) v.
(birine, bir şeye) karşı seçim kampanyası yapmak campaign against (someone or something) v.
(birine, bir şeye) karşı seçim kampanyası düzenlemek campaign against (someone or something) v.
aralarında bir seçim yapmak decide among some people v.
arasında bir seçim yapmak decide between two v.
(seçim yarışına) girmek run for something v.
seçenekler arasından bir seçim yapmaya çalışmak hover between (something) and (something else) v.
seçenekler arasından bir seçim yapmaya çalışmak hover between something (and something else) v.
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak judge between (someone or something and someone or something else) v.
birinin seçim kampanyasını desteklemek campaign for someone v.
birinin seçim kampanyasında çalışmak campaign for someone v.
birileri/bir şeyler arasından seçim yapmak choose among someone or something v.
aralarında bir seçim yapmak decide among v.
(birilerinin/bir şeylerin) arasında seçim yapmak decide among (someone or something) v.
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone or something) v.
(birileri) arasında seçim yapmak decide among (someone and someone else) v.
(üç veya daha fazla kişi) arasından seçim yapmak/birine karar vermek decide among (someone and someone else) v.
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak decide between (someone or something) v.
(biriyle başka biri) arasında bir seçim yapmak decide between (someone and someone else) v.
arasında seçim yapmak judge between v.
(bir şeyden) seçim yapmak select from (something) v.
Phrases
erken seçim election called earlier than expected n.
erken seçim election earlier than expected n.
Colloquial
iyi bir seçim good bet n.
ilk seçim top pick n.
sonuçları birbirine çok yakın yarış, yarışma ya da seçim close-run thing n.
tek alternatifli seçim hobson's choice n.
-in tercih/seçim hakkı dibs on n.
seçim gezisi roadshow n.
bir adayın destekçilerini oy kullanmaya ikna etmek için seçim günü kapı kapı dolaşmak knock up [uk] v.
tercih/seçim hakkı olmayan boxed in adj.
tercih/seçim hakkı kalmayan boxed in adj.
tercih/seçim hakkı olmayan/kalmayan in a box adj.
Idioms
kıl payı farkla sonuçlanan yarış/seçim close call n.
ucu ucuna farkla sonuçlanan yarış/seçim close call n.
az bir farkla sonuçlanan yarış/seçim close call n.
sonucu çok az farkla belli olan yarış/seçim close call n.
sonuçları birbirine çok yakın olan yarış/seçim close call n.
çekişmeli yarış/seçim close call n.
(daha) mantıklı bir seçim a better bet n.
(daha) iyi bir seçim a better bet n.
(daha) uygun bir seçim a better bet n.
(daha) mantıklı bir seçim better bet n.
(daha) iyi bir seçim better bet n.
(daha) uygun bir seçim better bet n.
(daha) mantıklı bir seçim a safer bet n.
(daha) iyi bir seçim a safer bet n.
(daha) uygun bir seçim a safer bet n.
(en) mantıklı bir seçim safest bet n.
(en) iyi bir seçim safest bet n.
(en) uygun bir seçim safest bet n.
(en) mantıklı bir seçim best bet n.
(en) iyi bir seçim best bet n.
(en) uygun bir seçim best bet n.
parti içi seçim caucus race n.
iyi ile kötü arasında bir seçim a choice between good and evil n.
kazananı baştan belli olan yarışma/seçim a one-horse race n.
muhalifler arası seçim mücadelesi a straight fight n.
bir seçim yapma noktası/anı a parting of the ways n.
bir seçim yapma noktası/anı the parting of the ways n.
oylarını birleştirmek için birlikte seçim kampanyası yapan siyasetçiler dream ticket n.
seçim zamanı ittifak yapan siyasetçiler dream ticket n.
seçim/karar (birinin) olmak be (someone's) call v.
birleşik olmayan oy pusulası ile seçim yapmak vote a straight ticket v.
birleşik oy pusulası ile seçim yapmak vote a split ticket v.
ek bir partinin adayları arasından seçim yapmak vote a straight ticket v.
iki seçim arasında kalmak be torn between two choices v.
tercih/seçim yapmadan önce beklemek keep one's options open v.
tercih/seçim yapmadan önce beklemek leave one's options open v.
(birkaç olasılık arasından) seçim yapmak take one's choice v.
dereyi görmeden paçaları sıvamak (özellikle seçim zamanı) measure for drapes v.
ortada fol yok yumurta yokken hazırlık/plan yapmak (özellikle seçim zamanı) measure for drapes v.
dereyi görmeden paçaları sıvamak (özellikle seçim zamanı) measure the drapes v.
ortada fol yok yumurta yokken hazırlık/plan yapmak (özellikle seçim zamanı) measure the drapes v.
kötü bir seçim olmak be in the worst possible taste v.
pek akıllıca olmayan bir seçim için söylenen şaka yollu uyarı be (someone's) funeral v.
seçim kampanyası düzenlemek take to the hustings v.
kürsüye çıkıp seçim konuşması yapmak take to the hustings v.
eski istatistiklere/deneyimlere bakarak seçim yapıp başarı şansını artırmaya çalışmak play the percentages v.
çok iyi bir seçim/tercih yapmak pick a winner v.
doğru seçim/tercih yapmak pick a winner v.
seçim anketi düzenlemek take a straw poll v.
seçim yapamamak be sitting on the fence v.
seçim yapmakta zorlanmak be spoilt for choice v.
seçim yapmakta zorlanmak be spoiled for choice v.
seçim kampanyası yapmak/yürütmek be on the hustings v.
seçim propagandası yapmak be on the hustings v.
seçim kürsüsünde olmak be on the hustings v.
seçim propagandası/kampanyası yapmak take to the stump [us] v.
seçim yapmakta zorlanan spoiled for choice [us] adj.
seçim yapmakta zorlanan spoilt for choice [uk] adj.
yanlış bir seçim yapmış olmazsın you can't go wrong expr.
seçim gezisinde on the stump expr.
seçim turunda on the stump expr.
(sonucunu) tahmin etmesi zor (sınav/seçim) too close to call expr.
seçim kampanyasında on the hustings expr.
seçim kürsüsünde on the hustings expr.
seçim konuşmasında on the hustings expr.
Speaking
bir seçim yaptım I made a choice expr.
seçim senin it's your choice expr.
seçim senin your choice expr.
seçim senin it's your call expr.
seçim senin it is your call expr.
Trade/Economic
belirli bir seçim bölgesinin milletvekili sitting member n.
belirli bütçe kapsamında seçim selection under a fix budget n.
çoğunlukla seçim majority voting n.
emtia seçim endeksi commodity selection index n.
ilk seçim first choice n.
iki turlu seçim runoff voting n.
ilk seçim primer election n.
iki turlu seçim runoff election n.
iki turlu seçim run off election n.
kaliteye dayalı seçim quality-based selection n.
kalite ve maliyete dayalı seçim quality-and-cost-based selection n.
medya kanalıyla yapılan seçim kampanyası wholesale politics n.
nitelikli seçim cherry-picking n.
seçim sistemi majority voting sytcm n.
seçim serbestisi freedom of choice n.
seçim politikası electoral politics n.
teşebbüs ve seçim özgürlüğü freedom of enterprise and choice n.
ters seçim adverse selection n.
tüketici seçim teorisi theory of consumer choice n.
tesadüfi seçim random selection n.
ters seçim adverse selection n.
zamanlararası seçim intertemporal choice n.
(yatırımcıya) ikinci kez seçim şansı veren opsiyon second chance option n.
seçim yapmak make a choice v.
açıkça bir şeye katılmayı veya izin vermeyi tercih ederek yapılan (seçim) opt in adj.
açıkça bir şeye katılmamayı veya bir şeyi yasaklamayı tercih ederek yapılan (seçim) opt out adj.
açıkça bir şeye katılmamayı veya bir şeyi yasaklamayı tercih ederek yapılan (seçim) opt-out adj.
Law
itiraz edilmiş seçim contested election n.
seçim sandığı ballot box n.
seçim yoluyla vasi atama guardian by election n.
seçim kanunu election/electoral law n.
seçim yasası election law n.
seçim kampanyası canvass n.
seçim hukuku election law n.
seçim çevresi constituency n.
seçim hakkı right of option n.
(seçim düzenlemeleri için getirilen) ön mahkeme onayı preclearance [us] n.
Politics
ara seçim mid-term elections n.
(kanada) seçim gününden önce yapılan oylama advance poll n.
seçim veya genel toplantı öncesi siyasi parti üyelerinin gizli toplantı yapması caucussing n.
seçim bölgelerini tekrar saptama redistricting n.
ara seçim midterm elections [us] n.
adil seçim fair election n.
ara seçim by-election n.
anında seçim anketi exit poll n.
ara seçim by election n.
ara seçim special election n.
ara seçim by-elections n.
ara seçim bye election n.
bölgesel seçim regional election n.
birinci bölge (seçim) first region n.
çekişmeli seçim bölgesi swing state n.
çok az sayıda bir seçmen grubunun yaşadığı seçim bölgesi pocket borough n.
denetimli seçim bölgesi pocket borough n.
develt memurlarının rastgele örnekleme yöntemi ile seçildiği seçim sistemi sortition n.
dar bölge seçim sistemi single-member district system n.
dar bölge seçim sistemi single-member district n.
develt memurlarının rastgele örnekleme yöntemi ile seçildiği seçim sistemi allotment n.
çürük seçim bölgesi rotten borough n.
dürüst seçim fair election n.
dönem ortası seçim midterm elections [us] n.
dolaylı seçim indirect election n.
düzenli aralıklarla yapılan seçim regular election n.
doğrudan seçim direct election n.
erken seçim immediate election n.
erken seçim snap election n.
ezici seçim zaferi landslide n.
federal seçim kampanyası yasası federal election campaign act n.
genel seçim popular election n.
genel seçim hakkı common suffrage n.
genel seçim hakkı general suffrage n.
genel seçim hakkı universal franchise n.
genel seçim general elections n.
herhangi bir seçmenin ön seçim sandığına giderek istediği aday adayına oy verebildiği önseçim open primary n.
hile karışmış seçim rigged poll n.
hileli seçim rigged poll n.
iki turlu seçim indirect election n.
ilçe seçim kurulu district election board n.
il seçim kurulları provincial electoral boards n.
kantonal seçim cantonal election n.
kıran kırana mücadelenin yaşandığı seçim bölgesi swing state n.
kısmi seçim special election n.
mahalli seçim local election n.
liste usulüyle seçim list system n.
milletvekillerinin seçim bölgelerine sağladığı ödenek pork barrel n.
milletvekilinin seçim bölgesine sağladığı ödenek pork-barrel n.
milli seçim national election n.
nisbi temsil yöntemiyle seçim proportion election n.
nisbi temsil ile seçim proportion election n.
nihai seçim final selection n.
özel seçim special election n.
ön seçim presidential primary n.
ön seçim primary election n.
parlamenter seçim parliamentary election n.
seçim sonuçları results of election n.
seçim sandığına gelemeyen bir kimsenin oyunu posta ile kullanması absentee voting n.
seçim yasakları electoral prohibitions n.
seçim politikası electioneering n.
seçim kontrolü scrutiny n.
seçim bildirisi election bulletin n.
seçim ehliyeti electoral capacity n.
seçim turnesi stump n.
seçim otobüsü campaign bus n.
seçim güvenliği election safety n.
seçim memuru returning officer n.
seçim muhiti electoral district n.
seçim vaazı election sermon n.
seçim kampanyası electioneering n.
seçim konuşması stump speech n.
seçim bölgesi electorate n.
seçim anketi election survey n.
seçim anketi election poll n.
seçim yasakları election silence n.
seçim yasakları pre-election restrictions n.
seçim yeterliği electoral capacity n.
seçim sistemi electoral system n.
seçim telaşı election excitement n.
seçim sloganı electoral slogan n.
seçim yasağı election silence n.
seçim kampanyası political marketing n.
seçim bölgesinden bir milletvekili seçilmesi sistemi single member district n.
seçim ittifakı electoral alliance n.
seçim kampanyası çalışması campaign swing n.
seçim vaadi election promise n.
seçim vaadi election pledge n.
seçim vaadi electoral pledge n.
seçim vaadi electoral promise n.
seçim beyannamesi election manifesto n.
seçim yarışı election race n.
seçim propagandası election advertising n.
seçim reklamı election advertising n.
seçim dönemi electoral period n.
seçim kapsamı scope of election n.
seçim heyecanı election excitement n.
seçim mühendisliği electoral engineering n.
seçim bilimi psephology n.
seçim sonrası yapılan konuşma speech of acceptance n.
seçim ve siyasi yatırım amacıyla belli bir bölgede kamu işlerinde kullanılmak üzere devlet hazinesinden yardım pork-barrel n.
seçim kampanyası fonları campaign funds n.
seçim komisyonu election commission n.
seçim yasakları pre-election restrictions n.
seçim yolsuzluğu electoral corruption n.
seçim bölgesi electoral area n.
seçim bölgesi home-district n.
seçim öncesi popülizm pre-electoral populism n.
seçim yasağı campaign silence n.
seçim bölgesi electoral district n.
seçim bölgesi voting district n.
siyasi partilerin aday göstermediği seçim nonpartisan election n.
seçim bölgesi precincts n.
seçim hakkı election right n.
seçim bölgesi election district n.
seçim kurulu board of election n.
seçim sonucunu kabul etmeyen yenik aday sorehead n.
seçim yasağı pre-election silence n.
seçim kampanyası yöneticisi election campaign manager n.
seçim coğrafyası electoral geography n.
seçim konuşması electoral speech n.
seçim yasakları electoral limitations n.
seçim maratonu election marathon n.
seçim kampanyası için ayrılan fon campaign fund n.
seçim süreci election process n.
seçim bölgesi precinct n.
seçim propagandası bell ringing n.
serbest seçim free election n.
seçim gözlemcisi electoral watchdog n.
seçim barajı election threshold n.
seçim mazbatası election record n.
seçim kampanyası yönetimi campaign management n.
seçim bölgesi ahalisi constituency n.
seçim kampanyası açık oturumları campaign debates n.
seçim programı election programme n.
seçim şantajı electoral blackmail n.
seçim gezisi stump n.
seçim propagandası electioneering n.
seçim çevresi electoral district n.
seçim komitesi election board n.
seçim kampanyası demeci election campaign speech n.
seçim sahtekarlığı election fraud n.
seçim tahmini election forecasting n.
seçim telaşı election fuss n.
seçim harcamaları election expenses n.
seçim görevlisi returning officer n.
seçim müdürlüğü ballot board n.
seçim hakkı elective franchise n.
seçim kurulu election board n.
seçim bölgesi parliamentary constituency n.
seçim otobüsü election bus n.
seçim zaferi election victory n.
seçim turu election cycle n.
seçim mazbatası record of election n.
seçim şantajı election blackmail n.
seçim tarihi date of election n.
seçim barajı electoral threshold n.
seçim yasağı electoral silence n.
seçim sloganı election slogan n.
seçim çevresi election district n.
seçim bildirgesi election bulletin n.
seçim politikaları electoral politics n.
seçim yetiki olan elector n.
tek tip seçim yöntemi uniform electoral procedure n.
tek koltuklu seçim bölgesi single-seat electoral district n.
yeniden seçim reelection n.
yeniden seçim reselection n.
yerel seçim local election n.
(bağırarak) oy birliği ile seçim acclamation n.
yüksek seçim kurulu (ysk) supreme electoral council n.
(abd) seçim kampanyası senate campaign n.
yüksek seçim kurulu the supreme electoral council n.
(kanada) bir siyasetçinin seçim bölgesi riding n.
yüksek seçim kurulu (ysk) high election board n.
yüksek seçim kurulu supreme committee of elections n.