|
- If the fishermen do not have quotas, these fish are discarded.
- Eğer balıkçıların kotaları yoksa, bu balıklar ıskartaya çıkarılır.
- And without fish, it goes without saying there can be no fishing.
- Ve balık olmadan, balıkçılığın da olamayacağını söylemeye gerek yok.
- This was supposedly because the fish of Mauritania are or were plentiful.
- Bunun nedeni Moritanya'da balıkların bol olması ya da bol olmasıydı.
- The consequences are catastrophic, to both fish and man.
- Bunun sonuçları hem balıklar hem de insanlar için felakettir.
- Fish are a universally scarce resource.
- Balık evrensel olarak kıt bir kaynaktır.
- We are in favour of recovering the stocks of fish that are threatened with extinction.
- Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan balık rezervlerinin geri kazanılmasından yanayız.
- It costs more and more to land fewer and fewer fish.
- Giderek daha az balığı karaya çıkarmak giderek daha pahalıya mal oluyor.
- The food conversion rate of farmed fish is low.
- Çiftlik balıklarının gıda dönüşüm oranı düşüktür.
- Vote for the motion, therefore, and you will see how many fish Europe catches!
- Bu nedenle önergeye oy verin ve Avrupa'nın ne kadar çok balık yakaladığını görün!
- The fish on our plates comes more and more rarely from European Union waters.
- Tabaklarımızdaki balıklar giderek daha nadiren Avrupa Birliği sularından geliyor.
- We all know that the main problem is too many fishermen chasing too few fish.
- Hepimiz biliyoruz ki asıl sorun çok az balığı kovalayan çok fazla balıkçıdır.
- To be quite frank, the owners of these vessels are stealing fish.
- Açık konuşmak gerekirse, bu gemilerin sahipleri balık çalıyor.
- I am thinking in particular here of fish and shellfish companies, which have been particularly badly hit.
- Burada özellikle kötü etkilenen balık ve kabuklu deniz ürünleri şirketlerini düşünüyorum.
- It is no great victory for Irish fishermen, because there will be no fish to catch!
- Bu İrlandalı balıkçılar için büyük bir zafer değil, çünkü yakalayacak balık olmayacak!
- Everywhere you look fish stocks are over-exploited and far too often severely depleted.
- Baktığınız her yerde balık stokları aşırı sömürülüyor ve çoğu zaman ciddi şekilde tükeniyor.
- If we get things right, we shall sustain both fish and fishers to harvest them.
- Eğer işleri doğru yaparsak, hem balıkları hem de onları avlayacak balıkçıları yaşatmış oluruz.
- Do the advocates of a weak policy believe that such a flood will yield more fish?
- Yetersiz bir politikayı savunanlar böyle bir sel baskınının daha fazla balık getireceğine mi inanıyor?
- I am not against it but it cannot be paid for with paper fish through a fisheries agreement.
- Ben buna karşı değilim ancak bunun bedeli bir balıkçılık anlaşması yoluyla kağıttan balıklarla ödenemez.
- If jargon were the solution, Member State waters would still be teeming with fish, the CFP would be a world-beater.
- Eğer jargon çözüm olsaydı, Üye Devlet suları hala balıklarla dolu olurdu, OBP de dünyayı dize getirirdi.
- What I want to know is if anyone is actually taking an interest in whether the fish they catch are large or small.
- Bilmek istediğim, yakaladıkları balıkların büyük ya da küçük olmasıyla gerçekten ilgilenen biri olup olmadığıdır.
- Relative stability is fundamental to fisheries policy and the maintenance of fish stocks, and should not be undermined.
- Göreceli istikrar, balıkçılık politikası ve balık stoklarının korunması için temeldir ve baltalanmamalıdır.
- If you believe these fish have all moved to Iceland, you are deluding yourself.
- Bu balıkların hepsinin İzlanda'ya taşındığını düşünüyorsanız, kendinizi kandırıyorsunuz demektir.
- There was never any need to take fish into common ownership.
- Balıkların ortak mülkiyete alınmasına hiçbir zaman ihtiyaç duyulmadı.
- The aim of the common fisheries policy is to maintain sustainable fish stocks.
- Ortak balıkçılık politikasının amacı sürdürülebilir balık stoklarını korumaktır.
- The moral of the story is that the fish-processing industry needs a higher profile in Europe.
- Kıssadan hisse, balık işleme endüstrisinin Avrupa'da daha yüksek bir profile ihtiyacı olduğudur.
- If the fishermen do not have quotas, these fish are discarded.
- Eğer balıkçıların kotaları yoksa, bu balıklar ıskartaya çıkar.
- We have too many vessels chasing fewer and fewer fish, with some stocks in a state of total collapse.
- Giderek daha az balığın peşinde koşan çok sayıda teknemiz var ve bazı rezervler tamamen çökmüş durumda.
- We have fishermen with no fish to catch.
- Yakalayacak balığı olmayan balıkçılarımız var.
- We simply have too large a fleet fishing for too few fish in the EU.
- AB'de çok az balık için avlanan çok büyük bir filomuz var.
- The precise consequences for fish stocks and the environment are unfortunately still unknown.
- Balık stokları ve çevre üzerindeki kesin sonuçları ne yazık ki hala bilinmemektedir.
- If we get things right, we shall sustain both fish and fishers to harvest them.
- Eğer işleri doğru yaparsak, hem balıkları hem de onları avlayan balıkçıları yaşatabiliriz.
- Of the fish supplied, 99% is registered and traded via fish auctions.
- Tedarik edilen balıkların %99'u kayıt altına alınmakta ve balık mezatları yoluyla ticareti yapılmaktadır.
- Of the fish supplied, 99% is registered and traded via fish auctions.
- Tedarik edilen balığın %99'u kayıt altına alınıyor ve balık mezatları aracılığıyla ticareti yapılıyor.
- That fish are continuing to be discarded in such a way has to do with all the essential components of fishery.
- Balıkların bu şekilde atılmaya devam edilmesi, balıkçılığın tüm temel bileşenleriyle ilgilidir.
- That should also apply to fish.
- Bu balıklar için de geçerli olmalıdır.
- They not only catch adult fish but undersized fish as well; they also process cod blood, amongst other things.
- Sadece yetişkin balıkları değil, cılız balıkları da yakalıyorlar; diğer şeylerin yanı sıra morina kanını da işliyorlar.
- What quantitative data exist on the total or partial use of this fish meal in aquaculture?
- Bu balık ununun akuakültürde tamamen ya da kısmen kullanımına ilişkin hangi sayısal veriler mevcuttur?
- I have never seen a cow by a ditch, looking for fish.
- Hendek kenarında balık arayan bir inek hiç görmemiştim.
- The fish-processing industry depends on imports for over 50% of its supplies.
- Balık işleme endüstrisi, tedarikinin %50'sinden fazlası için ithalata bağımlı.
- Mind you, the size of the fish is no longer an issue; all the fauna on the seabed are being wiped out.
- Dikkatinizi çekerim, balıkların büyüklüğü artık bir mesele değil; deniz dibindeki tüm fauna yok ediliyor.
- With fish, we merely hunt them down.
- Balıklarla sadece onları avlıyoruz.
- Discarding nearly two million tonnes of healthy fish each year is absolutely ridiculous.
- Her yıl yaklaşık iki milyon ton sağlıklı balığın çöpe atılması kesinlikle saçmalıktır.
- What is the breakdown of these alerts between farmed fish and wild fish?
- Bu uyarıların çiftlik balıkları ve yabani balıklar arasındaki dağılımı nedir?
- In no way, however, can diseased fish be used for human consumption.
- Ancak hastalıklı balıklar hiçbir şekilde insan tüketimi için kullanılamaz.
- It is true that fish populations are experiencing difficulties and that it is necessary to adopt urgent measures.
- Balık popülasyonlarının zorluklar yaşadığı ve acil tedbirler alınması gerektiği doğrudur.
- Fish stock management and the corresponding quota rely on the catches being registered effectively.
- Balık stoku yönetimi ve buna karşılık gelen kota, avların etkin bir şekilde kayıt altına alınmasına bağlıdır.
- Are there to be fish in the sea for future generations too?
- Gelecek nesiller için de denizde balık olacak mı?
- One thing we can be sure of is that fish do not recognise any border or boundary.
- Emin olabileceğimiz tek şey, balıkların herhangi bir sınır veya sınırsızlık tanımadığıdır.
- The fish stocks of commercial importance at the present time include hake, horse mackerel, sardinella and anchovy.
- Şu anda ticari öneme sahip balık stokları arasında berlam balığı, istavrit, sardinella ve hamsi bulunmaktadır.
- Certainly, fish are used to feed other fish.
- Elbette balıklar diğer balıkları beslemek için kullanılır.
- Sometimes we worry more about fish than about fishermen and we have to deal with both.
- Bazen balıklar için balıkçılardan daha fazla endişeleniyoruz ve her ikisiyle de ilgilenmemiz gerekiyor.
- Glancing through a scientific report on the status of fish stocks makes for very depressing reading these days.
- Balık stoklarının durumuna ilişkin bilimsel bir rapora göz atmak bugünlerde çok iç karartıcı bir okuma haline geliyor.
- The end is to maintain fish stocks in a sustainable way.
- Amaç, balık stoklarının sürdürülebilir bir şekilde muhafaza edilmesidir.
- It is true that fish populations are experiencing difficulties and that it is necessary to adopt urgent measures.
- Balık popülasyonlarının zorluklar yaşadığı ve acil önlemler alınması gerektiği doğrudur.
- This area is an important spawning ground, rich in juvenile fish.
- Bu bölge yavru balıklar açısından zengin, önemli bir yumurtlama alanıdır.
- We all know that without fish, the fishing industry will die out.
- Balık olmazsa balıkçılık endüstrisinin yok olacağını hepimiz biliyoruz.
- We should buy the fish and ensure we are getting good value.
- Balığı satın almalı ve iyi bir değer elde ettiğimizden emin olmalıyız.
- There is hardly a fish in it which is permanently domiciled.
- Projede kalıcı olarak yerleşik olan neredeyse hiç balık yok.
- Indeed, the report lists dogs, cats, ornamental tropical fish, amphibia, reptiles, birds and mammals.
- Nitekim raporda köpekler, kediler, süs tropikal balıkları, amfibiler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler listelenmiştir.
- Without the workers in this industry we would not enjoy the fish we take for granted.
- Bu sektörde çalışanlar olmasaydı, doğal karşıladığımız balığın tadını çıkaramazdık.
- Out of every 100 tonnes of fish caught, 90 tonnes are being thrown back dead into the water.
- Yakalanan her 100 ton balığın 90 tonu ölü olarak suya geri atılıyor.
- The overwhelming message of this report is that the European Commission has neglected the fish processing sector.
- Bu raporun en önemli mesajı, Avrupa Komisyonu'nun balık işleme sektörünü ihmal ettiğidir.
- With fish, we merely hunt them down.
- Balıklarla sadece onları avlarız.
- How can we hold individuals personally liable for a mushroom picked in a forest or for a fish caught from a river?
- Ormandan toplanan bir mantar ya da nehirden tutulan bir balık için bireyleri nasıl kişisel olarak sorumlu tutabiliriz?
- Yes, you did hear me say ornamental tropical fish, amongst other things.
- Evet, diğer şeylerin yanı sıra süs tropikal balıkları dediğimi duydunuz.
- I also support the rapporteur in rejecting the introduction of genetically modified fish into the European Union.
- Ayrıca genetiği değiştirilmiş balıkların Avrupa Birliği'ne sokulmasını reddeden raportörü destekliyorum.
- We accept that it is in our own future interest to safeguard the planet's fish resources.
- Gezegenin balık kaynaklarını korumanın gelecekteki çıkarlarımıza uygun olduğunu kabul ediyoruz.
- I have never seen a cow by a ditch looking for fish.
- Hendek kenarında balık arayan bir inek hiç görmedim.
- I am pleased to inform the House that the UN Fish Stocks Agreement will enter into force on 11 December.
- BM Balık Stokları Anlaşması'nın 11 Aralık tarihinde yürürlüğe gireceğini Meclise bildirmekten memnuniyet duyuyorum.
- We all know that there are far too many fishermen chasing too few fish.
- Hepimiz biliyoruz ki çok az balığın peşinde koşan çok fazla balıkçı var.
- And without fish, it goes without saying, there can be no fishing.
- Ve balık olmadan, balıkçılığın da olamayacağını söylemeye gerek yok.
- Of the fish supplied, 99% is registered and traded via fish auctions.
- Tedarik edilen balıkların %99'u kayıt altına alınmakta ve balık müzayedeleri yoluyla ticareti yapılmaktadır.
- There was never any need to take fish into common ownership.
- Balıkların ortak mülkiyete alınması gibi bir ihtiyaç hiç olmadı.
- Would renationalisation mean any more fish?
- Yeniden ulusallaştırma daha fazla balık anlamına gelir mi?
- I have never seen a cow by a ditch, looking for fish.
- Hendek kenarında balık arayan bir inek hiç görmedim.
- We are not self-sufficient in fish in the Union, only 50% self-sufficient.
- Birlik içinde balık konusunda kendi kendimize yetemiyoruz, sadece %50 oranında yetebiliyoruz.
- That includes not just canned fish but the whole range of fish on offer, from smoked to frozen fish.
- Buna sadece konserve balık değil, tütsülenmiş balıktan dondurulmuş balığa kadar sunulan tüm balık çeşitleri dahildir.
- In my view, however, it is not because the money is public money that fish are disappearing!
- Ancak benim görüşüme göre, balıkların yok olmasının nedeni paranın kamu parası olması değil!
- As long as fish are considered to be a common European resource, there will be no sense of ownership or responsibility.
- Balık Avrupa'nın ortak kaynağı olarak görüldüğü sürece, sahiplenme ya da sorumluluk duygusu olmayacaktır.
- Fish do not swim separately in the sea.
- Balıklar denizde ayrı ayrı yüzmezler.
- And that of course precludes catching and selling juvenile fish.
- Ve tabii ki bu yavru balıkların yakalanmasını ve satılmasını engeller.
- The consumer has a right to know if farmed fish cause a disproportionate number of rapid alerts.
- Tüketicinin, çiftlik balıklarının orantısız sayıda hızlı uyarıya neden olup olmadığını bilme hakkı vardır.
- It has natural resources such as oil, fish, coffee, rice and timber.
- Petrol, balık, kahve, pirinç ve kereste gibi doğal kaynaklara sahiptir.
- For example, aid can be given to fisheries and to fish auctions.
- Örneğin, balıkçılığa ve balık mezatlarına yardım yapılabilir.
- Without fish there can be no fishing industry.
- Balık olmadan balıkçılık endüstrisi de olamaz.
- There are too few fish for too many fishing vessels and the proposed regulations need to be judged in this context.
- Çok sayıda balıkçı gemisi için çok az balık var ve önerilen düzenlemelerin bu bağlamda değerlendirilmesi gerekiyor.
- An example is Norway's loss of free trade in fish with Poland.
- Norveç'in Polonya ile serbest balık ticaretini kaybetmesi buna bir örnektir.
- For example, aid can be given to fisheries and to fish auctions.
- Örneğin, balıkçılık ve balık mezatlarına yardım yapılabilir.
- The Commission proposals on quotas for fishing groundfish cause us the greatest concern from this point of view.
- Komisyon'un kara balıklarının avlanma kotalarına ilişkin önerileri bu açıdan bizi son derece endişelendirmektedir.
- It would be very useful to have this information on the breakdown as regards fish.
- Balıklarla ilgili olarak bu bilgilerin dökümünü almak çok faydalı olacaktır.
- We have taken as our starting point the stocks in the sea which are generally fished in common.
- Başlangıç noktası olarak denizde genellikle yaygın olarak avlanan balık rezervlerini aldık.
- We all know that without fish, the fishing industry will die out.
- Balık olmazsa balıkçılık sektörünün yok olacağını hepimiz biliyoruz.
- In my view, however, it is not because the money is public money that fish are disappearing.
- Ancak benim görüşüme göre balıkların yok olmasının nedeni paranın kamu parası olması değildir.
- In any event, without fish there cannot be fisheries.
- Her halükarda, balık olmadan balıkçılık da olamaz.
- We all know that there are far too many fishermen chasing too few fish.
- Hepimiz çok az balığın peşinde koşan çok fazla balıkçı olduğunu biliyoruz.
- These frameworks also have to ensure that the minimum of fish are discarded.
- Bu çerçeveler aynı zamanda en az balığın atılmasını da sağlamalıdır.
- We can harvest those fish once and that's the end of it.
- Bu balıkları bir kez hasat edebiliriz ve bu iş biter.
- We could have had a decent common fisheries policy without taking fish into common ownership.
- Balıkları ortak mülkiyete almadan da düzgün bir ortak balıkçılık politikasına sahip olabilirdik.
- TACs and quotas are the determining factor in managing fish stocks.
- TAC'ler ve kotalar balık stoklarının yönetiminde belirleyici faktördür.
- It is true that egg- or fish-based glues are used to eliminate suspensions in wine during production.
- Üretim sırasında şaraptaki süspansiyonları gidermek için yumurta veya balık bazlı tutkalların kullanıldığı doğrudur.
- There is a continuing threat to other wildlife from eating toxic fish.
- Zehirli balıkların yenmesi nedeniyle diğer yaban hayatı için devam eden bir tehdit vardır.
- Furthermore, it is destroying fish stocks and destroying such infrastructure as it exists.
- Dahası, balık stoklarını yok ediyor ve var olan altyapıyı da tahrip ediyor.
- It is costing more and more to land fewer and fewer fish.
- Gittikçe daha az balığı karaya çıkarmak gittikçe daha pahalıya mal oluyor.
- Traces of at least 50 fish rearing ponds dating from the Roman period have been identified along the Mediterranean rim.
- Akdeniz kenarı boyunca Roma döneminden kalma en az 50 balık yetiştirme havuzunun izleri tespit edilmiştir.
- Which region has the greatest natural fish and shellfish resources, that must be protected?
- Hangi bölge korunması gereken en büyük doğal balık ve kabuklu deniz ürünleri kaynaklarına sahiptir?
- The fish used for this dish are caught both in third countries and by the European fleet.
- Bu yemek için kullanılan balıklar hem üçüncü dünya ülkelerinde hem de Avrupa filosu tarafından yakalanmaktadır.
- The Commission is also aware that this fish used to be fished by the Spanish fleet under the Morocco agreement.
- Komisyon ayrıca bu balığın Fas anlaşması kapsamında İspanyol filosu tarafından avlandığının da farkındadır.
- Mind you, the size of the fish is no longer an issue; all the fauna on the seabed are being wiped out.
- Dikkatinizi çekerim, balıkların büyüklüğü artık bir sorun değil; deniz dibindeki tüm fauna yok oluyor.
- That will not put any more fish in the sea or solve any more problems.
- Bu, denize daha fazla balık bırakmayacak ya da daha fazla sorunu çözmeyecektir.
- It is time we realised that we have to maintain fish stocks.
- Balık stoklarını korumamız gerektiğinin farkına varmamızın zamanı geldi.
- This area is an important spawning ground, rich in juvenile fish.
- Bu alan yavru balıklar açısından zengin, önemli bir yumurtlama alanıdır.
- Apparently, 26% of rapid alerts in 2002 were caused by fish.
- Görünüşe göre, 2002 yılındaki hızlı uyarıların %26'sı balıklardan kaynaklanmıştır.
- After 30 years of the CFP, Britain's waters no longer teem with fish.
- 30 yıllık OBP'nin ardından Britanya suları artık balıkla dolup taşmıyor.
- We want a future both for fish and for fishermen.
- Hem balıklar hem de balıkçılar için bir gelecek istiyoruz.
- We all know that a disgraceful amount of fish is discarded in the European Union every year.
- Avrupa Birliği'nde her yıl utanç verici miktarda balığın çöpe atıldığını hepimiz biliyoruz.
- Indeed, the Commission has already requested the Committee to rule on the slaughter and transport of farmed fish.
- Nitekim Komisyon, Komite'den çiftlik balıklarının kesimi ve nakliyesi konusunda karar vermesini talep etmiştir.
- This report is even more significant, though, because meat, milk and fish are basic foodstuffs.
- Bu rapor daha da önemli çünkü et, süt ve balık temel gıda maddeleridir.
- The fish-processing industry depends on imports for over 50% of its supplies.
- Balık işleme endüstrisi, tedarikinin %50'sinden fazlası için ithalata bağımlıdır.
- We are now producing something like 27% of our needs from farmed fish and there is no reason why we cannot continue.
- Şu anda ihtiyacımızın yaklaşık %27'sini çiftlik balıklarından üretiyoruz ve buna devam etmememiz için hiçbir neden yok.
- Icelanders eat more fish than any other people on earth.
- İzlandalılar dünyadaki diğer insanlardan daha fazla balık yerler.
- We can watch thousands of fish at once.
- Aynı anda binlerce balığı izleyebiliyoruz.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Gelenekler, inananların oruç sırasında sadece balık ve sebze yemelerine izin verir.
- But there should be a space for the free movement of fish.
- Ancak balıkların serbestçe dolaşabileceği bir boşluk olmalıdır.
- But there should be a space for the free movement of fish.
- Ama balıkların serbest dolaşımı için bir boşluk olmalı.
- But there should be a space for the free movement of fish.
- Ancak balığın serbest dolaşması için bir boşluk olmalıdır.
- Icelanders eat more fish than any other people on earth.
- İzlandalılar dünyadaki diğer tüm insanlardan daha fazla balık yiyor.
- And if the fish stop biting, you move on to phase two.
- Ve eğer balık ısırmayı bırakırsa, ikinci aşamaya geçersiniz.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Geleneğe göre inananların oruç süresi boyunca yalnızca balık ve sebze yemelerine izin veriliyor.
- And if the fish stop biting, you move on to phase two.
- Ve eğer balık ısırmayı bırakırsa ikinci aşamaya geçersiniz.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Gelenek, inananların oruç sırasında yalnızca balık ve sebze yemesine izin verir.
- Overfishing and pollution ruined the sea and fish stock just like many other natural resources.
- Aşırı avlanma ve kirlilik, diğer pek çok doğal kaynak gibi denizleri ve balık stoklarını da mahvetti.
- A woman without a man is like a fish without a bicycle.
- Erkeksiz bir kadın, bisikletsiz bir balık gibidir.
- Did you catch that fish yourself?
- O balığı kendin mi yakaladın?
- Cleaning fish can gross out a lot of people.
- Balık temizlemek pek çok insanın içini kaldırabilir.
- Serve the fish on that platter.
- Balığı o tabak üzerinde servis edin.
- I feel like a fish out of water.
- Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum.
- Tom is allergic to fish.
- Tom'un balık alerjisi vardır.
- We're going to have fish for dinner tonight.
- Bu akşam yemekte balık yiyeceğiz.
- I caught two fish.
- İki balık yakaladım.
- I am a fish in the river.
- Ben gölde bir balığım.
- Air is to men what water is to fish.
- Balık için su neyse, insan için de hava odur.
- I didn't order fish.
- Ben balık sipariş etmedim.
- That store sells meat and fish.
- O mağaza et ve balık satar.
- Everyone but Tom ate fish.
- Tom hariç herkes balık yedi.
- I caught three fish this morning.
- Bu sabah üç balık yakaladım.
- It's a fish.
- Bu bir balık.
- Fish were falling out of the clear blue sky!
- Balıklar masmavi gökyüzünden düşüyordu!
- We will show you how to catch a fish.
- Sana nasıl balık tutulacağını göstereceğiz.
- Rice is nice with a dish of fish.
- Balık yemeğinin yanında pilav güzel olur.
- A shark is a fish while a dolphin is a mammal.
- Köpekbalığı bir balık, yunus ise bir memelidir.
- Water is to fish what air is to man.
- İnsan için hava neyse, balık için de su odur.
- The fish he caught yesterday is still alive.
- Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
- The only fish Tom likes to eat is salmon.
- Tom'un yemeyi sevdiği tek balık somon balığıdır.
- The cat made off with a piece of fish from the kitchen.
- Kedi mutfaktan bir parça balık alıp kaçtı.
- This is not fish.
- Bu balık değil.
- How did she come to know so much about fish?
- Balık hakkında bu kadar çok şeyi nasıl öğrendi?
- The Japanese live on rice and fish.
- Japonlar pirinç ve balıkla yaşar.
- Red wine is not traditionally served with fish.
- Kırmızı şarap geleneksel olarak balıkla servis edilmez.
- We often eat fish raw in Japan.
- Japonya'da balığı genellikle çiğ yeriz.
- Tom is a fish dealer.
- Tom bir balık satıcısı.
- I had fish for lunch.
- Öğle yemeğinde balık yedim.
- I love fish.
- Balığa bayılırım.
- Do you really think that fish don't feel pain?
- Gerçekten balıkların acı hissetmediğini mi düşünüyorsun?
- I don't even like fish.
- Balıktan hoşlanmıyorum bile.
- The fish Tom caught this afternoon was a trout.
- Tom'un öğleden sonra yakaladığı balık bir alabalıktı.
- Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above.
- Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve tüm yaşamları boyunca yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.
- My father caught three fish yesterday.
- Babam dün üç balık yakaladı.
- Some fish fly.
- Bazı balıklar uçar.
- Tom doesn't really like fish.
- Tom balık sevmez.
- How many fish did you catch?
- Kaç balık yakaladın?
- Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balığın ve etin besin değerleri yüksek ama ikincisi öncekine göre daha pahalıdır.
- Is this fish still alive?
- Bu balık hala yaşıyor mu?
- Tom eats a lot of fish.
- Tom çok balık yer.
- She doesn't like fish.
- Balık sevmez.
- You sell us fish.
- Sen bize balık satıyorsun.
- I like fish more than meat.
- Balığı etten daha çok severim.
- The customer wanted her fish cooked without any salt.
- Müşteri balığının tuzsuz pişirilmesini istedi.
- He swims like a fish.
- Balık gibi yüzüyor.
- Tom hasn't fried the fish yet.
- Tom henüz balığı kızartmadı.
- Thanks for all the fish.
- Tüm balıklar için teşekkürler.
- Fish use their fins as oars.
- Balıklar yüzgeçlerini kürek olarak kullanır.
- They're fish.
- Onlar balık.
- We caught some large fish there.
- Orada büyük balıklar yakaladık.
- Tom felt like a fish out of water.
- Tom sudan çıkmış balık gibi hissetti.
- Fish and even whales and seals feed on the krill.
- Balıklar ve hatta balinalar ve foklar krille beslenirler.
- I came by to feed Tom's fish.
- Tom'un balıklarını beslemeye geldim.
- We bought some vegetables and fish at the market.
- Pazardan biraz sebze ve balık aldık.
- Why is fish so expensive?
- Balık neden bu kadar pahalı?
- I didn't even catch one fish.
- Bir balık bile yakalayamadım.
- Tom took the hook out of the fish's mouth.
- Tom kancayı balığın ağzından çıkardı.
- How are Grandma and Grandpa cooking the fish?
- Büyükanne ve büyükbaba nasıl balık pişiriyor?
- This fish is delicious.
- Bu balık çok lezzetli.
- Some dog owners wonder if it's OK to feed their dogs fish.
- Bazı köpek sahipleri köpeklerini balıkla beslemenin doğru olup olmadığını merak ediyor.
- Tom eats fish twice a week.
- Tom haftada iki defa balık yer.
- There are no fish in this lake.
- Bu gölde hiç balık yok.
- European Fish Week starts on June 4th.
- Avrupa Balık Haftası, 4 Haziran'da başlar.
- They sell live fish at the fish store.
- Balıkçıda canlı balık satıyorlar.
- He eats neither meat nor fish.
- Ne et ne de balık yiyor.
- Marie will show you how to catch a fish.
- Marie size nasıl balık tutulacağını gösterecek.
- Do you prefer meat or fish?
- Et mi balık mı tercih edersin?
- Many fish swim in the river.
- Birçok balık, nehirde yüzer.
- I'd like a fish.
- Ben bir balık isterim.
- Do you often have fish for dinner?
- Akşam yemeğinde sık sık balık yer misin?
- I hate fish.
- Balıktan nefret ederim.
- Fish swim in the water.
- Balıklar suda yüzer.
- This fish is unfit to eat.
- Bu balık yemek için uygun değil.
- Cleaning fish can gross out a lot of people.
- Balık temizlemek birçok insanı iğrendirebilir.
- This fish smells awful.
- Bu balık berbat kokuyor.
- The fish is still raw.
- Balık hala çiğ.
- A whale is no more a fish than a horse.
- Bir balina, bir attan daha fazla balık değildir.
- Tom threw his line in and waited for the fish to bite.
- Tom oltasını fırlattı ve balıkların ısırmasını bekledi.
- I like meat better than fish.
- Eti balıktan daha çok severim.
- He can swim like a fish.
- Bir balık gibi yüzebilir.
- He skins the fish.
- Balığın derisini yüzüyor.
- I felt like a fish out of water.
- Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissettim.
- Tom looked at the menu and decided to order a fish dish.
- Tom menüye baktı ve bir balık yemeği sipariş etmeye karar verdi.
- The basic Japanese diet consists of rice and fish.
- Temel Japon diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- The old man caught a big fish.
- Yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.
- Which do you like better, chicken or fish?
- Hangisini daha çok seviyorsun, tavuk mu balık mı?
- The girl caught a small fish.
- Kız, küçük bir balık yakaladı.
- There are plenty of fish in this river.
- Bu nehirde çok balık var.
- The fish lives in the sea.
- Balık denizde yaşar.
- Today's special is fish.
- Bugünün spesiyali balıktır.
- The nets were loaded with fish.
- Ağlar balık doluydu.
- Some dog owners wonder if it's OK to feed their dogs fish.
- Bazı köpek sahipleri köpeklerini balıkla beslemenin uygun olup olmadığını merak ediyorlar.
- Tom showed Mary how to gut a fish.
- Tom Mary'ye bir balığı nasıl temizleyeceğini gösterdi.
- My favorite fish are salmon.
- Benim favori balığım somondur.
- Never fry a fish till it's caught.
- Bir balığı yakalayana kadar asla kızartmayın.
- Don't teach fish to swim.
- Balıklara yüzmeyi öğretme.
- Fish like carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşamaktadır.
- A fish swims by moving its tail.
- Bir balık kuyruğunu oynatarak yüzer.
- It smells like fish.
- Balık gibi kokuyor.
- The fish I bought from the market is fresh.
- Marketten aldığım balık taze.
- I am frying fish.
- Balık kızartıyorum.
- Would the kids eat fish?
- Çocuklar balık yer mi?
- It's a fish.
- O bir balık.
- This fish smells awful.
- Bu balık iğrenç kokuyor.
- I didn't catch even one fish.
- Tek bir balık bile yakalayamadım.
- The fish is in clear water.
- Balık temiz sudadır.
- We saw a lot of live fish in the pond.
- Gölette bir sürü canlı balık gördük.
- Over-cooked fish can be too dry and tasteless.
- Fazla pişmiş balık çok kuru ve tatsız olabilir.
- Those fish aren't fit to eat.
- O balıklar yemeye uygun değil.
- They sell fish and meat.
- Onlar balık ve et satarlar.
- A lot of fish perished.
- Bir sürü balık öldü.
- He caught three fish.
- Üç balık yakaladı.
- He doesn't like fish.
- Balık sevmez.
- Some fish live in rivers, others in the sea.
- Bazı balıklar nehirlerde yaşar, diğerleri denizde.
- Here is the fish my mother baked.
- İşte annemin pişirdiği balık.
- The fish in this river are few and far between.
- Bu nehirdeki balıklar çok az.
- The number of fish caught in this river was very small.
- Bu nehirde yakalanan balık sayısı çok azdı.
- I caught three fish.
- Üç balık yakaladım.
- Overcooked fish can be dry and tasteless.
- Fazla pişmiş balık kuru ve tatsız olabilir.
- I'm about to catch the fish.
- Neredeyse balığı yakaladım.
- Tom spent hours looking at the fish in the tank.
- Tom akvaryumdaki balıklara bakarak saatler harcadı.
- This fish stinks.
- Bu balık kokuyor.
- Fish is sold by the pound here.
- Burada balık kiloyla satılır.
- A strange fish is on the hook.
- Oltada garip bir balık var.
- Do you like eating fish?
- Balık yemekten hoşlanır mısın?
- This is not a fish.
- Bu bir balık değil.
- He smokes like a chimney and drinks like a fish.
- Baca gibi sigara içer, balık gibi içki içer.
- Nicki, you don't even like fish!
- Nicki, sen balığı sevmezsin bile!
- This old fish has a strange taste.
- Bu eski balığın tuhaf bir tadı var.
- I don't like fish with lots of bones.
- Çok kılçıklı balıkları sevmiyorum.
- What kind of fish do you want?
- Ne tür balık istiyorsun?
- Trout is my favorite fish.
- Alabalık en sevdiğim balık.
- Tom caught a big fish.
- Tom büyük bir balık yakaladı.
- Is that fish?
- O balık mı?
- What's your favorite kind of fish to catch?
- Yakalamayı en çok sevdiğin balık türü nedir?
- The fish was delicious.
- Balık lezzetliydi.
- I caught a couple of big fish.
- Birkaç büyük balık yakaladım.
- I've heard that eating one or two servings of fish a week will reduce your chances of getting heart disease.
- Haftada bir ya da iki porsiyon balık yemenin kalp hastalığına yakalanma olasılığınızı azaltacağını duydum.
- The fish are in the sea.
- Balıklar denizde.
- I'd like a fish.
- Ben de balık istiyorum.
- I caught five fish at the lake.
- Gölde beş balık yakaladım.
- I'm sick of eating fish.
- Balık yemekten bıktım.
- Fish have ceased to live in this river.
- Balıklar bu nehirde yaşamayı bıraktı.
- Tom often eats fish for dinner.
- Tom akşam yemeği için genellikle balık yer.
- I don't like fish.
- Ben balık sevmem.
- You and I have other fish to fry.
- Senin ve benim kızartacak başka balıklarımız var.
- I saw the picture of the fish you caught.
- Yakaladığın balığın resmini gördüm.
- I caught three fish yesterday.
- Dün üç balık yakaladım.
- Fish cannot live out of water.
- Balık suyun dışında yaşayamaz.
- I didn't catch even one fish.
- Bir balık bile yakalamadım.
- I don't even like fish.
- Ben balıkları sevmiyorum bile.
- You don't even like fish.
- Balık sevmiyorsun bile.
- We ate fish and rice.
- Balık ve pilav yedik.
- I'm not a real fish, I'm just a mere plushy.
- Ben gerçek bir balık değilim, sadece bir peluşum.
- Greeks often eat fish, too.
- Yunanlılar genellikle balık da yerler.
- Which do you like better, meat or fish?
- Hangisini daha çok seviyorsun, et mi balık mı?
- On June 18 at the Niigata city aquarium, 7000 fish died because of a mistake by an employee.
- 18 Haziran'da Niigata şehir akvaryumunda, bir çalışan tarafından yapılan bir hata yüzünden 7000 balık öldü.
- Dried fish is not to my taste.
- Kurutulmuş balık benim damak tadıma uygun değil.
- Eating fish is good for your health.
- Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- The fish aren't biting today.
- Balıklar bugün ısırmıyorlar.
- Tom likes fish.
- Tom balıkları sever.
- Men, dogs, fish, and birds are all animals.
- İnsanlar, köpekler, balıklar ve kuşlar birer hayvandır.
- Generally speaking, Westerners don't eat fish raw.
- Genelleme yaparsak, Batılılar balığı çiğ yemezler.
- This fish stinks.
- Bu balık iğrenç kokuyor.
- Do you eat fish?
- Balık yer misin?
- What's your favorite kind of fish?
- Favori balık türün nedir?
- Not all English people like fish and chips.
- Bütün İngilizler balık ve patates kızartması sevmez.
- Tom unhooked the fish and released it back into the water.
- Tom balığın kancasını çıkardı ve onu suya geri bıraktı.
- They know how to fish.
- Nasıl balık tutulacağını biliyorlar.
- I need him as much as a fish needs an umbrella.
- Ona bir balığın şemsiyeye ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacım var.
- He started to get hungry, so he threw a small stone in the river to kill a fish.
- Acıkmaya başladı, bu yüzden balık öldürmek için nehre küçük bir taş attı.
- Better a small fish than an empty dish.
- Küçük bir balık boş bir tabaktan daha iyidir.
- This river is so polluted that fish can no longer live in it.
- Bu nehir o kadar kirli ki balıklar artık içinde yaşayamıyor.
- I eat a lot of fish.
- Bir sürü balık yerim.
- Which do you prefer, meat or fish?
- Hangisini tercih edersin, et mi balık mı?
- There are a lot of fish in the pond.
- Gölde çok sayıda balık var.
- I caught more fish than Tom did.
- Tom'un yakaladığından daha fazla balık yakaladım.
- He skins the fish.
- O, balığın derisini yüzüyor.
- They sell fish and meat.
- Onlar balık ve et satıyorlar.
- Tom is looking at the fish in the tank.
- Tom akvaryumdaki balıklara bakıyor.
- Fish can't live out of water.
- Balıklar su dışında yaşayamaz.
- Did you catch any fish in the river?
- Nehirde hiç balık yakaladın mı?
- I hate fish.
- Balıktan nefret ediyorum.
- This fish is inexpensive but nourishing.
- Bu balık ucuz ama besleyici.
- He is a fish dealer.
- O bir balık satıcısı.
- Those fish aren't fit to eat.
- O balıklar yenecek gibi değil.
- I will keep the fish alive.
- Ben balığı canlı tutacağım.
- As he had no way of making fire, he ate the fish raw.
- Ateş yakma imkanı olmadığı için, balığı çiğ çiğ yedi.
- Tom was surprised that Mary caught more fish than he did.
- Tom, Mary'nin kendisinden daha fazla balık yakalamasına şaşırdı.
- Tom cooked some fish for me.
- Tom benim için biraz balık pişirdi.
- I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.
- İnsan balık olarak doğmuşsa, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar akıllıyım.
- Tom could swim like a fish before he turned eight.
- Tom sekiz yaşına gelmeden önce bir balık gibi yüzebiliyordu.
- He often eats fish for dinner.
- Akşam yemeğinde sık sık balık yer.
- We liked the food, especially the fish.
- Biz yemeği sevdik, özellikle balığı.
- This is a strange kind of fish.
- Bu, garip bir balık türüdür.
- Tom is chopping heads off fish.
- Tom balıkların kafalarını kesiyor.
- Fish live in the sea.
- Balık denizde yaşar.
- Yesterday my father caught three fish.
- Dün babam üç balık yakaladı.
- What colour is this fish?
- Bu balığın rengi nedir?
- I had never seen that kind of fish until then.
- O zamana kadar hiç böyle bir balık görmemiştim.
- No, vegetarians don't eat chicken or fish.
- Hayır, vejeteryanlar tavuk ya da balık yemez.
- I'm sick of fish.
- Balık yemekten bıktım.
- How do they prepare this fish in France?
- Onlar Fransa'da bu balığı nasıl hazırlıyorlar?
- The fish is hiding under the rocks.
- Balık kayaların altında saklanıyor.
- I could not catch as many fish as I had expected.
- Beklediğim kadar balık yakalayamadım.
- Without bait, it'll be hard to catch any fish.
- Yem olmadan balık yakalamak zor olacak.
- I would like some fish.
- Balık istiyorum.
- Tom eats fish twice a week.
- Tom haftada iki kez balık yiyor.
- I caught three fish.
- Üç tane balık yakaladım.
- Her husband drinks really like a fish.
- Kocası gerçekten bir balık gibi içiyor.
- What kind of fish do you like best?
- En çok hangi tür balığı seviyorsun?
- Tom caught many fish.
- Tom birçok balık yakaladı.
- I'll eat fish.
- Balık yiyeceğim.
- How do you cook this fish in France?
- Bu balığı Fransa’da nasıl pişiriyorsunuz?
- Tom is happy as a fish in water.
- Tom sudaki balık kadar mutlu.
- I'd rather be a bird than a fish.
- Bir balık olmaktansa bir kuş olmayı yeğlerim.
- Do you like fish?
- Balık sever misiniz?
- Is this fish still alive?
- Bu balık hâlâ canlı mı?
- Do fish sleep?
- Balıklar uyur mu?
- Fish can't live out of water.
- Balıklar suyun dışında yaşayamaz.
- I need a fish.
- Bir balığa ihtiyacım var.
- We liked the food, especially the fish.
- Yemekleri beğendik, özellikle de balıkları.
- The fisherman exaggerated the size of the fish he had caught.
- Balıkçı yakaladığı balığın büyüklüğünü abarttı.
- So long, and thanks for all the fish!
- Elveda, balıklar için de teşekkürler!
- Some people say that fish is brain food.
- Bazı insanlar balığın beyin gıdası olduğunu söyler.
- Many fish died.
- Bir sürü balık öldü.
- I need a fish.
- Benim bir balığa ihtiyacım var.
- We found some dead fish in the river.
- Biz nehirde bazı ölü balıklar bulduk.
- The girl caught a small fish.
- Kız küçük bir balık yakaladı.
- I didn't order fish.
- Balık sipariş etmedim.
- There are plenty of fish in the sea.
- Denizde bir sürü balık var.
- I like fish better than meat.
- Balığı etten daha çok severim.
- He is, so to speak, a fish out of water.
- Tabiri caizse sudan çıkmış balık gibi.
- We're going to have fish for dinner tonight.
- Bu gece akşam yemeği için balık yiyeceğiz.
- Let's cook and eat the fish!
- Hadi balığı pişirelim ve yiyelim!
- What kind of fish do you like to eat?
- Ne tür balık yemeyi seversin?
- There are six fish inside the tin can.
- Teneke kutunun içinde altı balık var.
- I need fish.
- Bana balık gerek.
- The Japanese's basic diet consists of rice and fish.
- Japonların temel diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- Do you prefer meat or fish?
- Et mi yoksa balık mı tercih ediyorsunuz?
- Fish have gills and fins.
- Balıkların solungaçları ve yüzgeçleri vardır.
- This fish is big.
- Bu balık büyük.
- Tom likes fish.
- Tom balık sever.
- This is the fish he caught.
- Bu onun yakaladığı balık.
- Did you ever see the fish?
- Balığı hiç gördün mü?
- I need fish.
- Balığa ihtiyacım var.
- Marie fed the fish.
- Marie balığı besledi.
- When does fishing season start?
- Balık sezonu ne zaman başlıyor?
- Fish again?
- Yine mi balık?
- He smokes like a chimney and drinks like a fish.
- Baca gibi sigara içiyor ve balık gibi içiyor.
- This fish has a bad smell.
- Bu balığın kötü bir kokusu var.
- I want neither meat nor fish.
- Ne et ne de balık istiyorum.
- That is not a fish.
- Bu bir balık değil.
- What is the difference between a piano and a fish?
- Bir piyano ve bir balık arasındaki fark nedir?
- Tom likes fish a lot.
- Tom balığı çok sever.
- We often eat fish raw.
- Balığı genellikle çiğ yeriz.
- It's safe to eat the fish.
- Balıkları yemek güvenlidir.
- That store sells meat and fish.
- Bu dükkân et ve balık satıyor.
- The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips.
- Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.
- It was believed that whales were fish.
- Balinaların balık olduğuna inanılırdı.
- Tom has got bigger fish to fry.
- Tom'un kızartacak daha büyük balıkları var.
- My favorite fish is salmon.
- En sevdiğim balık somondur.
- My cat is thrilled with joy when she gets fish for dinner.
- Kedim akşam yemeği için balık aldığında sevinçten havalara uçuyor.
- A lot of fish perished.
- Bir sürü balık telef oldu.
- He doesn't like fish.
- O balık sevmez.
- Tom caught three fish.
- Tom üç balık yakaladı.
- This is how I cook fish.
- Ben balığı böyle pişiririm.
- This fish is not fit to eat.
- Bu balık yemek için uygun değildir.
- She cooked some fish for me.
- O, benim için biraz balık pişirdi.
- Greeks also eat a lot of fish.
- Yunanlar da çok balık yerler.
- Are all fish cold-blooded?
- Tüm balıklar soğukkanlı mıdır?
- Tom can swim like a fish.
- Tom balık gibi yüzebilir.
- They fed the fish.
- Balıkları beslediler.
- Let's cook and eat the fish!
- Haydi balığı pişirip yiyelim.
- The fish he caught yesterday is still alive.
- Dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
- This fish is done.
- Bu balık olmuş.
- There are a lot of fish in the sea.
- Denizde bir sürü balık var.
- That's a fish.
- O bir balık.
- As we need fresh air, so fish need clean water.
- Bizim temiz havaya ihtiyacımız olduğu gibi, balıkların da temiz suya ihtiyacı vardır.
- I caught three fish this morning.
- Bu sabah üç tane balık yakaladım.
- Tom can swim like a fish.
- Tom bir balık gibi yüzebilir.
- How many fish can you keep in your tank?
- Akvaryumunda kaç balık besleyebilirsin?
- Can you see fish swimming in the water?
- Suda yüzen balıkları görebiliyor musun?
- The mouse cooks fish.
- Fare balık pişiriyor.
- That's a delicious-looking fish.
- Çok lezzetli bir balık.
- Did Tom catch as many fish as you did?
- Tom senin yakaladığın kadar çok balık yakaladı mı?
- Fish wants to swim.
- Balıklar yüzmek ister.
- All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
- Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı ve o kendini sudan çıkmış balık gibi hissetmeye başlamıştı.
- Fish live in the sea.
- Balıklar denizde yaşar.
- There are many fish in this lake.
- Bu gölde çok sayıda balık vardır.
- These aren't fish but mammals.
- Bunlar balık değil, memeliler.
- The fish was delicious.
- Balık çok lezzetliydi.
- I'd like a fish.
- Balık istiyorum.
- This fish is stinking.
- Bu balık kokuyor.
- I would like marinated fish and seafood.
- Marine edilmiş balık ve deniz ürünleri istiyorum.
- Did Tom catch as many fish as you did?
- Tom da senin kadar çok balık yakaladı mı?
- Which did you eat, fish or meat?
- Hangisini yedin, balık mı et mi?
- Fish live in the water.
- Balıklar suda yaşar.
- Fish is cheap today.
- Bugün balık ucuz.
- Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
- We've got bigger fish to fry.
- Kızartmak için daha büyük balıklarımız var.
- Can you see fish swimming in the water?
- Suda yüzen balığı görebiliyor musun?
- Fish such as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
- The dog eats the fish, the bone, the tail, and all.
- Köpek balığı, kılçığı, kuyruğu ve her şeyi yer.
- I had never before seen this species of fish.
- Ben bu balık türünü daha önce hiç görmemiştim.
- I like fish cooked on the grill.
- Izgarada pişmiş balık severim.
- Do Japanese eat a lot of fish?
- Japonlar çok balık yer mi?
- Tom caught many fish.
- Tom çok balık yakaladı.
- What's your favorite kind of fish?
- En sevdiğin balık türü nedir?
- The nets were loaded with fish.
- Ağlar balıkla doluydu.
- Better a small fish than an empty dish.
- Küçük bir balık, boş bir tabaktan daha iyidir.
- What's your favorite fish?
- En sevdiğiniz balık nedir?
- She's only interested in fish and cockroaches.
- O sadece balıklar ve hamam böcekleri ile ilgilenir.
- How did she come to know so much about fish?
- O, balık hakkında o kadar çok şeyi nasıl öğrendi?
- Today's dinner is fish.
- Bugünün yemeği balık.
- Some fish live in rivers, others in the sea.
- Bazı balıklar nehirlerde yaşar, bazıları denizde.
- I'm not eating this fish.
- Bu balığı yemeyeceğim.
- She scaled a fish.
- O bir balık tarttı.
- This fish can't be eaten.
- Bu balık yenmez.
- Do you eat a lot of fish?
- Çok balık yer misin?
- I don't like bony fish.
- Kılçıklı balıkları sevmem.
- Fish and red wine don't go together.
- Balık ve kırmızı şarap birlikte gitmez.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
- Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine, balıklar yumurtalarını terk eder.
- Tom will be grilling fish for dinner tonight.
- Tom bu akşam yemek için balık ızgara yapacak.
- This is a fish.
- Bu bir balık.
- Today's special is fish.
- Bugünün spesiyali balık.
- It isn't a fish.
- Balık değil.
- That fish lives in fresh water.
- O balık tatlı suda yaşar.
- Where did you catch all those fish?
- Bütün o balıkları nerede yakaladın?
- Thousands of dead fish have been found floating in the lake.
- Gölde yüzen binlerce ölü balık bulundu.
- The big fish eat the small ones.
- Büyük balık, küçük olanı yer.
- What is this fish called in English?
- Bu balığın İngilizce adı nedir?
- The fish I bought from the market is fresh.
- Marketten aldığım balıklar taze.
- Tom likes fish a lot.
- Tom balıkları çok seviyor.
- For dinner, we ate the fish we caught that day.
- Akşam yemeği için o gün yakaladığımız balıkları yedik.
- There's no poison in this fish.
- Bu balıkta zehir yok.
- This old fish has a strange taste.
- Bu eski balığın garip bir tadı var.
- The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips.
- Barda bir taburede oturan denizci çırağı, balık ve patates kızartması sepetini beklerken bir bira sipariş etti.
- Tom saw some dead fish floating on the lake.
- Tom gölde yüzen bazı ölü balıklar gördü.
- He caught three fish.
- O üç balık yakaladı.
- Tom caught a lot of fish yesterday.
- Tom dün bir sürü balık yakaladı.
- We often eat fish raw in Japan.
- Biz Japonya'da balığı sık sık çiğ yeriz.
- Do you sometimes drink red wine with fish?
- Bazen balıkla birlikte kırmızı şarap içer misin?
- Tom caught three fish yesterday.
- Tom dün üç balık yakaladı.
- We have fish for dinner today.
- Bugün akşam yemeği için balığımız var.
- The fish caught in this river are all nice.
- Bu nehirde yakalanan bütün balıklar güzel.
- I like fish cooked on the grill.
- Izgarada pişmiş balığı severim.
- The only fish Tom likes to eat is salmon.
- Tom'un yemeyi sevdiği tek balık somondur.
- I saw the picture you took of that fish.
- Senin çektiğin o balığın fotoğrafını gördüm.
- The boy caught a large fish.
- Çocuk büyük bir balık yakaladı.
- Many fish died.
- Birçok balık öldü.
- That's a fish.
- Bu bir balık.
- I didn't catch any fish.
- Hiç balık yakalamadım.
- A fish rots from the head down.
- Balık baştan kokar.
- Did you catch that fish yourself?
- O balıkları kendin mi yakaladın?
- How many times do you feed the fish?
- Balıkları kaç kere besliyorsun?
- They are selling fish and meat.
- Balık ve et satıyorlar.
- Tom drinks like a fish.
- Tom balık gibi içer.
- Fish are cold-blooded animals.
- Balıklar soğukkanlı hayvanlardır.
- Rice is nice with a dish of fish.
- Pirinç pilavı bir balık yemeği ile güzeldir.
- That's a big fish.
- Bu büyük bir balık.
- I will keep the fish alive.
- Balığı canlı tutacağım.
- There are a lot of fish in the pond.
- Gölette bir sürü balık var.
- There are plenty of fish in this river.
- Bu nehirde bol miktarda balık var.
- What kind of fish is this?
- Ne tür bir balık bu?
- Fish, please.
- Balık, lütfen.
- Not all English people like fish and chips.
- Bütün İngilizler balık ve cips sevmezler.
- I'm allergic to fish.
- Balığa alerjim var.
- I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün sadece ellerimle büyük bir balık yakaladım.
- I eat fish every week.
- Her hafta balık yerim.
- Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balık ve etin her ikisi de besleyicidir, ancak ikincisi birincisinden daha pahalıdır.
- It's safe to eat the fish.
- Balığı yemek güvenli.
- As soon as I've grilled the fish, you can taste it.
- Balığı kızartır kızartmaz tadına bakabilirsin.
- A fish can swim.
- Bir balık yüzebilir.
- The fish smells bad.
- Balık kötü kokuyor.
- I don't like fish.
- Balıkları sevmem.
- It doesn't taste like fish.
- Tadı balığa benzemiyor.
- The Japanese's basic diet consists of rice and fish.
- Japonların temel beslenmesi pirinç ve balıktan oluşur.
- She started to get hungry, so she threw a small stone in the river to kill a fish.
- O acıkmaya başladı, bu yüzden bir balık öldürmek için nehire küçük bir taş attı.
- She cooked some fish for me.
- Benim için biraz balık pişirdi.
- It is the best fish and seafood restaurant in the city.
- Kentteki en iyi balık ve deniz ürünleri restoranıdır.
- The fish is not in the water.
- Balık suda değil.
- That fish lives in fresh water.
- O balık tatlı suda yaşıyor.
- There are fish in the sea.
- Denizde balık var.
- Look at those fish in the pond.
- Göletteki şu balıklara bak.
- What's your favorite kind of fish to catch?
- Yakalamak için en sevdiğin balık türü nedir?
- Tom spent hours looking at the fish in the tank.
- Tom saatlerce akvaryumdaki balıklara baktı.
- It was believed that whales were fish.
- Balinaların balık olduğuna inanılıyordu.
- What kind of fish is that?
- O ne tür bir balık?
- There are a lot of fish in the lake.
- Gölde bir sürü balık var.
- My favorite fish is carp.
- En sevdiğim balık sazandır.
- How did she get to know so much about fish?
- Balıklar hakkında nasıl bu kadar çok şey biliyor?
- The dead fish on the beach have started to smell.
- Sahildeki ölü balıklar kokmaya başladı.
- I caught five fish at the lake.
- Ben gölde beş tane balık yakaladım.
- Do you think fish can hear?
- Balığın duyabileceğini düşünüyor musun?
- There aren't any fish living in this river anymore.
- Bu nehirde artık hiç balık yaşamıyor.
- Tom doesn't like fish.
- Tom balık sevmiyor.
- Tom eats more fish in a week than I eat in a year.
- Tom bir haftada benim bir yılda yediğimden daha çok balık yiyor.
- The best way to observe fish is to become a fish.
- Balıkları gözlemlemenin en iyi yolu bir balık olmaktır.
- It's not a fish.
- O bir balık değil.
- There are a lot of fish in that lake.
- O gölde bir sürü balık var.
- The fish wants to escape.
- Balık kaçmak istiyor.
- Tom is just a large fish in a very small pond.
- Tom çok küçük bir göldeki büyük bir balık.
- In my opinion fish tastes better than meat.
- Benim düşünceme göre, balık, etten daha lezzetlidir.
- Tom told me about the big fish that got away.
- Tom bana kaçan büyük balıktan bahsetti.
- It smells like dead fish.
- Ölü balık gibi kokuyor.
- There was no appreciable quantity of mercury found in the fish.
- Balıkta kayda değer miktarda cıva bulunmadı.
- I love fish.
- Ben balık severim.
- The big fish eats the small one.
- Büyük balık, küçük balığı yer.
- She started to get hungry, so she threw a small stone in the river to kill a fish.
- Acıkmaya başladı, bu yüzden bir balığı öldürmek için nehre küçük bir taş attı.
- She asked how to cook the fish.
- Balığın nasıl pişirileceğini sordu.
- If you keep fish in a fish bowl, you should change the water at least once a week.
- Eğer balıkları bir akvaryumda tutuyorsanız, suyu haftada en az bir kez değiştirmelisiniz.
- Tom caught three fish this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra üç balık yakaladı.
- It's like shooting fish in a barrel.
- Fıçıda balık vurmak gibi.
- There are no fish in this lake.
- Bu gölde balık yok.
- It's not a fish.
- Bir balık değil.
- There are five fish in my aquarium.
- Akvaryumumda beş balık var.
- So long, and thanks for all the fish!
- Hoşça kal ve tüm balıklar için teşekkürler!
- Tom caught three fish yesterday.
- Tom dün üç tane balık yakaladı.
- The dead fish on the beach are starting to smell.
- Sahildeki ölü balıklar kokmaya başlıyor.
- Why aren't there any fish in this pond?
- Neden bu gölette hiç balık yok?
- What colour is this fish?
- Bu balık ne renk?
- I tasted the fish.
- Balığın tadına baktım.
- What's your favorite fish?
- En sevdiğin balık hangisi?
- Some fish fly.
- Bazı balıklar uçarlar.
- For dinner, we ate the fish we caught that day.
- Akşam yemeğinde, o gün tuttuğumuz balıkları yedik.
- Bring the frozen fish here.
- Donmuş balığı buraya getir.
- Have you caught any big fish?
- Hiç büyük balık yakaladın mı?
- We ate fish and steamed vegetables.
- Biz balık ve buharda pişmiş sebze yedik.
- We had fish for supper last night.
- Dün akşam yemekte balık yedik.
- Tom prefers fish to meat.
- Tom balığı ete tercih ediyor.
- I caught two fish.
- Ben iki balık yakaladım.
- They have many different fish to try.
- Ellerinde denemek için birçok farklı balık var.
- Yesterday we prepared some delicious fish in a new microwave.
- Dün yeni bir mikrodalgada lezzetli balıklar hazırladık.
- She hates fish and never eats any.
- Balıktan nefret ediyor ve hiç yemiyor.
- Fish abounds in the ocean.
- Okyanusta balık doludur.
- Tom wanted to catch some fish to eat.
- Tom yemek amacıyla biraz balık yakalamak istedi.
- Yesterday my father caught three fish.
- Dün babam üç tane balık yakaladı.
- What kind of fish is this?
- Bu ne tür bir balık?
- Would you like meat or fish?
- Et mi balık mı istersiniz?
- I believe this fish is a freshwater fish.
- Bu balığın bir tatlı su balığı olduğunu düşünüyorum.
- Tom showed Mary how to gut a fish.
- Tom, Mary'ye balığın içini nasıl boşaltacağını gösterdi.
- Do you think fish can hear?
- Sence balıklar duyabilir mi?
- He only eats fish because he's a cat.
- Sadece balık yiyor çünkü o bir kedi.
- Tom is allergic to fish.
- Tom'un balığa alerjisi var.
- This is how I usually cook fish.
- Balıkları genelde böyle pişiririm.
- I came by to feed Tom's fish.
- Tom'un balıklarına yem vermek için uğramıştım.
- Greeks also eat a lot of fish.
- Yunanlılar da çok balık yerler.
- We are grilling fish for dinner tonight.
- Bu akşam yemekte balık ızgara yapacağız.
- This fish is not edible.
- Bu balık yenmez.
- It's been a while since I've eaten fish.
- Balık yemeyeli uzun zaman oldu.
- There is no fish in the burn.
- Yanıkta hiç balık yok.
- Tom swims like a fish.
- Tom balık gibi yüzer.
- We found some dead fish in the river.
- Nehirde bazı ölü balıklar bulduk.
- I have no appetite for fish nor for meat.
- Balık ya da et için iştahım yok.
- Do you eat a lot of fish?
- Çok balık yiyor musun?
- This is a fish.
- Bu bir balıktır.
- Tom prefers fish to meat.
- Tom balığı ete tercih eder.
- How did she get to know so much about fish?
- O, balıklar hakkında o kadar şeyi nasıl öğrendi?
- Do you prefer fish or chicken?
- Balık mı tavuk mu tercih edersin?
- What do you call this fish in English?
- Bu balığa İngilizce'de ne denir?
- Not all fish are cold-blooded.
- Bütün balıklar soğukkanlı değildir.
- Meat or fish?
- Et veya balık?
- Did you ever see the fish?
- Hiç balık gördün mü?
- I caught a huge fish today.
- Bugün büyük bir balık yakaladım.
- Tom is just a large fish in a very small pond.
- Tom sadece küçük bir göldeki büyük bir balık.
- How many times do you feed the fish?
- Balıkları kaç kez beslersin?
- I don't like fried fish.
- Kızarmış balık sevmem.
- I didn't catch one single fish.
- Tek bir balık bile yakalayamadım.
- These aren't fish.
- Bunlar balık değil.
- At that store, they deal in fish and meat.
- O mağazada balık ve et satıyorlar.
- Do you sometimes drink red wine with fish?
- Bazen balıkla kırmızı şarap içer misin?
- How did you find out that I like this fish?
- Bu balığı sevdiğimi nereden öğrendin?
- The fish can swim.
- Balık yüzebilir.
- Tom is happy as a fish in water.
- Tom sudaki bir balık kadar mutlu.
- Look at those fish in the pond.
- Göletteki şu balıklara bakın.
- I seldom eat fish.
- Ben nadiren balık yerim.
- Have you caught any big fish?
- Hiç büyük bir balık yakaladın mı?
- She doesn't like fish.
- O balık sevmiyor.
- We have other fish to fry.
- Kızartacak başka balıklarımız var.
- This is the fish he caught.
- Bu, onun yakaladığı balıktır.
- This is one of the fish that Tom caught.
- Bu Tom'un yakaladığı balıklardan biri.
- The fish Tom caught this afternoon were trout.
- Tom'un bu öğleden sonra yakaladığı balıklar alabalıktı.
- I have no appetite for fish nor for meat.
- Balık için de et için de iştahım yok.
- The basic Japanese diet consists mainly of rice and fish.
- Temel Japon diyeti ağırlıklı olarak pirinç ve balıktan oluşur.
- Yesterday Tom went to the river to catch some fish.
- Tom dün biraz balık yakalamak için nehre gitti.
- I didn't think you'd catch any fish.
- Hiç balık yakalayacağını sanmıyordum.
- England is synonymous with football, fish & chips, and the Queen.
- İngiltere futbol, balık ve patates kızartması ve Kraliçe ile eş anlamlıdır.
- The big fish eats the small one.
- Büyük balık küçük balığı yer.
- I prefer fish to meat.
- Balığı ete tercih ederim.
- That is not a fish.
- O bir balık değil.
- I didn't see anyone catch any fish.
- Kimsenin herhangi bir balık yakaladığını görmedim.
- He can swim like a fish.
- O bir balık gibi yüzebilir.
- We have other fish to fry.
- Kızartılacak başka balıklarımız var.
- Where did you catch all those fish?
- O kadar balığı nerede yakaladın?
- I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün çıplak ellerimle büyük bir balık yakaladım.
- We have fish for dinner today.
- Bugün akşam yemeğinde balık var.
- The fish Tom caught this afternoon were trout.
- Tom'un öğleden sonra yakaladığı balıklar alabalıktı.
- The fish Tom caught this afternoon was a trout.
- Tom'un bu öğleden sonra yakaladığı balık bir alabalıktı.
- Tom often eats fish for dinner.
- Tom genellikle akşam yemeğinde balık yer.
- This fish has a lot of bones.
- Bu balığın kılçığı çok.
- There aren't any fish in this pond.
- Bu gölette hiç balık yok.
- Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above.
- Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.
- What is your favorite fish to eat?
- Yemeyi en sevdiğin balık hangisi?
- What is this fish called in English?
- İngilizcede bu balığa ne denilir?
- Tom eats fish at least once a week.
- Tom haftada en az bir kez balık yer.
- Tom said he wanted to eat the fish and chips.
- Tom balık ve patates kızartması yemek istediğini söyledi.
- Serve the fish on that platter.
- Balığı şu tabağa servis et.
- Tom caught a couple of big fish yesterday.
- Tom dün birkaç büyük balık yakaladı.
- I like fish better than meat.
- Balığı etten daha çok seviyorum.
- Please freeze the fish and meat.
- Lütfen balıkları ve etleri dondurun.
- My favorite fish is salmon.
- En sevdiğim balık somon balığıdır.
- Is eating fish as healthy now as it used to be?
- Balık yemek artık eskisi kadar sağlıklı mı?
- This is a green fish.
- Bu yeşil bir balıktır.
- The great fish eat the small.
- Büyük balık küçüğü yer.
- Clear water breeds no fish.
- Temiz suda balık yetişmez.
- The best way to observe fish is to become a fish.
- Balıkları gözlemlemenin en iyi yolu balık olmaktır.
- It isn't a fish.
- O bir balık değil.
- Do Japanese eat a lot of fish?
- Japonlar çok balık yerler mi?
- Buy canned fish at the store.
- Marketten konserve balık al.
- No, vegetarians don't eat chicken or fish.
- Hayır, vejetaryenler tavuk ya da balık yemezler.
- A heron, a crab, lots of fish and other creatures used to live in a pond.
- Bir balıkçıl, bir yengeç, bir sürü balık ve diğer canlılar bir gölette yaşardı.
- He's such a cold fish.
- O çok soğuk bir balık.
- This lake abounds in various kinds of fish.
- Bu gölde çeşitli balık türleri bol miktarda bulunur.
- What kind of fish do you like to eat?
- Ne tür balık yemekten hoşlanıyorsun?
- The big fish eat the small ones.
- Büyük balıklar küçükleri yer.
- Is the fish still alive?
- Balık hâlâ canlı mı?
- The fish tasted like salmon.
- Balığın tadı somon gibiydi.
- We have fish for dinner every Friday.
- Her cuma akşam yemeği için balık yeriz.
- Fish is an important food source for people.
- Balık insanlar için önemli bir besin kaynağıdır.
- This fish is big.
- Bu balık büyüktür.
- Those fish I just caught will be our dinner tonight.
- Demin yakaladığım balıklar bu akşam yemeğimiz olacak.
- The fish don't seem to be biting this morning.
- Balıklar bu sabah ısırıyor gibi görünmüyor.
- The big fish ate the small one.
- Büyük balık, küçük olanı yedi.
- Sam has a fish store.
- Sam'in bir balık dükkanı var.
- Meat or fish?
- Et mi yoksa balık mı?
- We are having fish for our main course.
- Ana yemek olarak balık yiyeceğiz.
- He started to get hungry, so he threw a small stone in the river to kill a fish.
- O acıkmaya başladı, bu nedenle bir balık öldürmek için ırmağa küçük bir taş attı.
- We've got other fish to fry.
- Kızartacak başka balıklarımız var.
- A fish swims by moving its tail.
- Bir balık kuyruğunu hareket ettirerek yüzmektedir.
- There are many rare fish at the aquarium.
- Akvaryumda çok nadir balıklar var.
- He swims like a fish.
- O bir balık gibi yüzer.
- There is no fish in the burn.
- Derede hiç balık yok.
- I would like marinated fish and seafood.
- Ben marine edilmiş balık ve deniz ürünü istiyorum.
- Tom hasn't grilled the fish yet.
- Tom henüz balıkları kızartmadı.
- I could not catch as many fish as I had expected.
- Beklediğim kadar çok balık yakalayamadım.
- I eat a lot of fish.
- Çok balık yerim.
- I had fish for lunch.
- Öğle yemeği için balık yedim.
- This is how I cook fish.
- Benim balık pişirme şeklim budur.
- I'm allergic to fish.
- Ben balığa alerjim var.
- Which did you eat, fish or meat?
- Hangisini yedin, balık mı yoksa et mi?
- Tom hasn't grilled the fish yet.
- Tom henüz balığı ızgara yapmadı.
- Meat or fish?
- Et mi balık mı?
- Fish'n'chips is the most famous English food.
- Balık ve patates kızartması en ünlü İngiliz yiyeceğidir.
- Fish like carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
- This is a green fish.
- Bu yeşil bir balık.
- You don't even like fish.
- Sen balık sevmezsin bile.
- He is a fish dealer.
- O, bir balık satıcısı.
- Tom caught a couple of big fish yesterday.
- Tom dün bir çift büyük balık yakaladı.
- Tom wanted to catch some fish to eat.
- Tom yemek için birkaç balık yakalamak istedi.
- Never offer to teach fish to swim.
- Asla balıklara yüzmeyi öğretmeyi teklif etme.
- In my opinion fish tastes better than meat.
- Bence balığın tadı etten daha güzel.
- I don't like fish with lots of bones.
- Çok kılçıklı balıkları sevmem.
- Don't you like fish?
- Balık sevmez misin?
- What is the difference between a piano and a fish?
- Piyano ile balık arasındaki fark nedir?
- This fish smells bad.
- Bu balık kötü kokuyor.
- All the fish in this lake died from cyanide poisoning.
- Bu göldeki bütün balıklar siyanür zehirlenmesinden öldü.
- My favorite fish is carp.
- Benim en sevdiğim balık sazandır.
- I'd like a fish.
- Bir balık istiyorum.
- I believe this fish is a freshwater fish.
- Bu balığın bir tatlısu balığı olduğuna inanıyorum.
- It's not a fish.
- O, balık değil.
- How do they prepare this fish in France?
- Fransa'da bu balığı nasıl hazırlıyorlar?
- There are no fish in this pond.
- Bu gölette hiç balık yok.
- Fish can be dry and tasteless if it's overcooked.
- Balık fazla pişirilirse kuru ve tatsız olabilir.
- Today's special is fish.
- Bugünün yemeği balıktır.
- Would you like meat or fish?
- Et ya da balık ister misiniz?
- I didn't catch as many fish as I had expected.
- Beklediğim kadar balık yakalayamadım.
- Tom felt like a fish out of water.
- Tom kendini sudan çıkmış balık gibi hissetti.
- Which do you prefer, meat or fish?
- Hangisini tercih edersin, et mi yoksa balık mı?
- Tom says Mary seldom eats fish.
- Tom, Mary'nin nadiren balık yediğini söylüyor.
- My brother caught a big fish.
- Erkek kardeşim büyük bir balık yakaladı.
- I caught a big fish yesterday.
- Dün büyük bir balık yakaladım.
- Fish and even whales and seals feed on the krill.
- Balıklar ve hatta balinalar ve foklar krillerle beslenir.
- All the fish in this lake died from cyanide poisoning.
- Bu gölde tüm balıklar siyanür zehirlenmesinden öldü.
- She's only interested in fish and cockroaches.
- Sadece balıklar ve hamam böcekleri ile ilgileniyor.
- That fish is not edible.
- O balık yenmez.
- Tom didn't catch any fish.
- Tom hiç balık yakalamadı.
- Tom threw his line in and waited for the fish to bite.
- Tom oltasını attı ve balığın ısırmasını bekledi.
- A farmer between two lawyers is like a fish between two cats.
- İki avukat arasında kalan bir çiftçi, iki kedi arasında kalan bir balık gibidir.
- I was able to buy fresh fish in the market.
- Pazardan taze balık satın alabildim.
- This fish has a lot of bones.
- Bu balığın bir sürü kılçığı var.
- The fish swims by moving its tail.
- Balık kuyruğunu oynatarak yüzer.
- Trout is my favorite fish.
- Alabalık en sevdiğim balıktır.
- You like fish, don't you?
- Balık seversin, değil mi?
- Fish and visitors stink after three days.
- Balıklar ve ziyaretçiler üç gün sonra kokar.
- She asked how to cook fish.
- Nasıl balık pişirileceğini sordu.
- I'd like some fish.
- Biraz balık istiyorum.
- Sharks eat fish.
- Köpekbalıkları balık yer.
- The big fish loves the deep.
- Büyük balık derinleri sever.
- I'm about to catch the fish.
- Balığı yakalamak üzereyim.
- You shouldn't have eaten the fish raw.
- Balığı çiğ olarak yememeliydin.
- I wish you were a fish in my dish.
- Keşke benim tabağımda bir balık olsaydın.
- We eat fish raw.
- Balığı çiğ yeriz.
- We ate fish and rice.
- Balık ve pirinç pilavı yedik.
- This fish is stinking.
- Bu balık kötü kokuyor.
- That cloud is in the shape of a fish.
- Şu bulut balık şeklinde.
- I saw the picture you took of that fish.
- Senin çektiğin o balık resmini gördüm.
- We caught a lot of fish this afternoon.
- Bu öğleden sonra çok fazla balık yakaladık.
- Why do many Catholics eat fish on Fridays?
- Neden birçok Katolik Cuma günleri balık yer?
- As we need fresh air, so fish need clean water.
- Bizim temiz havaya ihtiyacımız olduğu gibi, balıkların da temiz suya ihtiyacı var.
- The fish is still raw.
- Balık hâlâ çiğ.
- Is eating fish every day bad for you?
- Her gün balık yemek sizin için zararlı mı?
- There are five fish in my aquarium.
- Akvaryumumda beş tane balık var.
- Are all fish cold-blooded?
- Bütün balıklar soğukkanlı mıdır?
- Some people say that fish is brain food.
- Bazı insanlar balığın beyin gıdası olduğunu söylüyor.
- There are a lot of fish in the lake.
- Gölde çok balık var.
- Eat not only fish, but also meat.
- Sadece balık değil aynı zamanda et de ye.
- Tom swims like a fish.
- Tom bir balık gibi yüzüyor.
- A fish leaped out of the water.
- Bir balık suyun dışına fırladı.
- You like fish, don't you?
- Balık seviyorsun, değil mi?
- Like many people, fish tend to be less active in the cold.
- Birçok insan gibi balıklar da soğukta daha az aktif olma eğilimindedir.
- He only eats fish because he's a cat.
- O bir kedi olduğu için sadece balık yer.
- Tom didn't catch any fish.
- Tom hiç balık yakalayamadı.
- This is the biggest fish that I have ever caught.
- Bu şimdiye kadar yakaladığım en büyük balık.
- Fish gotta swim.
- Balıklar yüzmeli.
- Fish live in water.
- Balıklar suda yaşar.
- I caught three fish today.
- Bugün üç balık yakaladım.
- Do you know how to cook fish?
- Balık pişirmeyi biliyor musun?
- How did you find out that I like this fish?
- Bu balığı sevdiğimi nasıl öğrendin?
- Clear water breeds no fish.
- Berrak suda balık olmaz.
- Do you like eating fish?
- Balık yemeyi sever misin?
- The fish are in the sea.
- Balık denizdedir.
- Does Tom eat fish?
- Tom balık yer mi?
- Did you ever see the fish?
- Balıkları gördün mü?
- European Fish Week starts on June 4th.
- Avrupa Balık Haftası 4 Haziran'da başlıyor.
- Fish is normally accompanied by white wine.
- Balığa normalde beyaz şarap eşlik eder.
- My favorite fish to eat is salmon.
- En sevdiğim balık somon balığıdır.
- You shouldn't eat any fish that come from this river.
- Bu nehirden gelen hiçbir balığı yememelisiniz.
- I seasoned the fish with salt and pepper.
- Tuz ve biberle balığı çeşnilendirdim.
- It is the best fish and seafood restaurant in the city.
- Şehirdeki en iyi balık ve deniz ürünleri restoranı.
- Whales are similar to fish in shape.
- Balinalar şekil olarak balıklara benzerler.
- Yesterday Tom caught three fish.
- Dün Tom üç tane balık yakaladı.
- He drinks like a fish.
- O bir balık gibi içer.
- Fish is expensive.
- Balık pahalıdır.
- You shouldn't go fishing today.
- Bugün balık tatmaya gitmemelisin.
- This is the fish he caught.
- Bu onun tuttuğu balık.
- The fish tasted like salmon.
- Balığın tadı somonunkine benziyordu.
- They caught a lot of fish at the river.
- Nehirde bir sürü balık yakaladılar.
- The cat made off with a piece of fish from the kitchen.
- Kedi mutfaktan bir parça balık aşırdı.
- They fed the fish.
- Balığı yemlediler.
- We usually eat cooked fish.
- Biz genellikle pişmiş balık yeriz.
- Generally speaking, Westerners don't eat fish raw.
- Genel olarak, Batılılar balığı çiğ yemezler.
- Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish.
- Kılçıkları yüzünden balık sevmediğinizi söylemek, balık sevmemek için iyi bir neden değildir.
- How many fish did you catch?
- Kaç tane balık yakaladın?
- Please freeze the fish and meat.
- Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
- The fish caught in this river are all nice.
- Bu nehirde yakalanan balıkların hepsi güzeldir.
- I had never seen that kind of fish before.
- Daha önce hiç böyle bir balık görmemiştim.
- The trout is a species of freshwater fish.
- Alabalık, bir tatlısu balık türüdür.
- The basic Japanese diet consists mainly of rice and fish.
- Temel Japon diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- Piranhas are big, voracious fish with sharp teeth.
- Piranalar keskin dişleri olan büyük, obur balıklardır.
- Tom likes fish a lot.
- Tom balığı çok seviyor.
- Fish and red wine don't go well together.
- Balık ve kırmızı şarap birlikte iyi gitmez.
- If you keep fish in a fish bowl, you should change the water at least once a week.
- Balıkları bir balık havuzunda saklarsanız, suyu en az haftada bir kez değiştirmelisiniz.
- Over-cooked fish can be too dry and tasteless.
- Aşırı pişmiş balık çok kuru ve tatsız olabilir.
- He smokes like a chimney and drinks like a fish.
- Bir baca gibi sigara içiyor ve bir balık gibi içiyor.
- There are many fish in this lake.
- Bu gölde çok balık var.
- Air is to us what water is to fish.
- Balık için su neyse hava bizim için odur.
- Carp is my favorite fish.
- Sazan benim en sevdiğim balık.
- The fish was very fresh.
- Balık çok tazeydi.
- I'd prefer meat to fish.
- Eti balığa tercih ederim.
- We saw a lot of live fish in the pond.
- Gölette birçok canlı balık gördük.
- There are no fish in this pond.
- Bu havuzda hiç balık yok.
- We have fish for dinner every Friday.
- Her cuma akşam yemeğinde balık yeriz.
- It's not a fish.
- Balık değil.
- The mouse cooks fish.
- Fare balık pişirir.
- I hope you caught more fish than I did.
- Umarım benden daha fazla balık yakalamışsındır.
- I am grilling fish.
- Balık ızgara yapıyorum.
- Tom is chopping heads off fish.
- Tom balıkların kafasını kesiyor.
- That old man caught a large fish.
- O yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.
- This fish is not fit to eat.
- Bu balık yemek için uygun değil.
- He has bigger fish to fry.
- Onun kızartacak daha büyük balıkları var.
- We saw a fish splashing in the water.
- Suda sıçrayan bir balık gördük.
- The big fish ate the small one.
- Büyük balık küçük balığı yedi.
- There are fish in the sea.
- Denizde balıklar var.
- I have bigger fish to fry.
- Benim kızartacak daha büyük balıklarım var.
- Is eating fish every day bad for you?
- Her gün balık yemek sizin için kötü mü?
- I am a fish in the river.
- Ben nehirdeki bir balığım.
- These are the fish I was telling you about.
- Bunlar sana bahsettiğim balıklar.
- She asked how to cook fish.
- Balık nasıl pişirilir diye sordu.
- Tom unhooked the fish and released it back into the water.
- Tom balığın kancasını çıkardı ve tekrar suya bıraktı.
- There aren't any fish living in this river anymore.
- Artık bu nehirde yaşayan herhangi bir balık yok.
- We caught a lot of fish this afternoon.
- Bu öğleden sonra bir sürü balık yakaladık.
- This fish is done.
- Bu balık iyi pişmiş.
- Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyicidir fakat, et balıktan daha pahalıdır.
- Red wine is not traditionally served with fish.
- Kırmızı şarap, geleneksel olarak balıkla servis edilmez.
- That fish travels in a group, don't they?
- O balık grup halinde geziyor, değil mi?
- The fish I ate yesterday did not agree with me.
- Dün yediğim balık bana dokundu.
- Fish abounds in the ocean.
- Okyanusta bolca balık var.
- Yesterday Tom caught three fish.
- Dün Tom üç balık yakaladı.
- I have two red fish.
- İki kırmızı balığım var.
- He drinks like a fish.
- Bir balık gibi içiyor.
- I would like some fish.
- Biraz balık istiyorum.
- Tom is a fish dealer.
- Tom bir balık satıcısıdır.
- These are the fish I was telling you about.
- Bunlar size bahsettiğim balıklar.
- The fish aren't biting today.
- Balıklar bugün ısırmıyor.
- Fish have ceased to live in this river.
- Balık bu nehirde yaşamayı bıraktı.
- Whales are similar to fish in shape.
- Balinalar şekil olarak balıklara benzer.
- You are, so to speak, a fish out of water.
- Tabiri caizse, sudan çıkmış balık gibisin.
- This dog and that fish are mine, but that bird not.
- Bu köpek ve bu balık benim, ama bu kuş değil.
- Men, dogs, fish, and birds are all animals.
- İnsanlar, köpekler, balıklar ve kuşların hepsi hayvandır.
- Tom accused Mary of drinking like a fish.
- Tom, Mary'yi balık gibi içmekle suçladı.
- The fish swims by moving its tail.
- Balık kuyruğunu hareket ettirerek yüzer.
- The fish can swim.
- Balıklar yüzebilir.
- Have you ever wondered how fish survive in cold winter weather, or where they go when lakes and ponds freeze over?
- Balıkların soğuk kış havasında nasıl hayatta kaldıklarını ya da göller ve göletler donduğunda nereye gittiklerini hiç merak ettiniz mi?
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Aşırı avlanma nedeniyle bazı balık stokları tehlikeli derecede azaldı.
- We usually eat cooked fish.
- Genellikle pişmiş balık yeriz.
- Those fish I just caught will be our dinner tonight.
- Az önce yakaladığım o balıklar bu gece akşam yemeğimiz olacak.
- What do you call this fish in English?
- İngilizce'de bu balığa ne dersiniz?
- I'm sick of eating fish.
- Balık yemekten usandım.
- I caught a couple of big fish.
- Birkaç tane büyük balık yakaladım.
- My favorite fish are salmon.
- En sevdiğim balık somon balığıdır.
- I'm not eating this fish.
- Bu balığı yemiyorum.
- How are Grandma and Grandpa cooking the fish?
- Büyükanne ve büyükbaba balıkları nasıl pişiriyor?
- Dolphins and whales are not fish, but rather marine mammals.
- Yunuslar ve balinalar balık değildir, daha çok deniz memelileridir.
- Please freeze the fish and meat.
- Lütfen balığı ve eti dondurun.
- Overcooked fish can be dry and tasteless.
- Çok pişmiş balık kuru ve tatsız olabilir.
- There's no poison in this fish.
- Bu balıkta hiç zehir yok.
- Which do you like better, meat or fish?
- Hangisini daha çok seversin, et mi yoksa balık mı?
- Air is to men what water is to fish.
- Su balık için neyse, hava da insan için odur.
- The whale is not a fish but a mammal.
- Balina bir balık değil, bir memelidir.
- Dolphins and whales are not fish, but rather marine mammals.
- Yunuslar ve balinalar balık değil, deniz memelileridir.
- We caught some large fish there.
- Orada bazı büyük balıklar yakaladık.
- Do you want fish?
- Balık ister misin?
- I'm sick of fish.
- Balıktan bıktım.
- Carp is my favorite fish.
- Sazan en sevdiğim balıktır.
- Do you know how to cook fish?
- Nasıl balık pişireceğini biliyor musun?
- Tom usually eats fish two or three times a week.
- Tom genellikle haftada iki ya da üç kez balık yer.
- I like fish sticks.
- Balık çubuklarını severim.
- I left my gold fish alone and without food for too long and it eventually died!
- Altın balığımı çok uzun süre yalnız ve yemsiz bıraktım ve sonunda öldü!
- Is eating fish good for you?
- Balık yemek sizin için iyi mi?
- You kiss like a fish.
- Balık gibi öpüşüyorsun.
- This is how I usually cook fish.
- Genellikle balık pişirme tarzım budur.
- The Greeks, too, eat a lot of fish.
- Yunanlar da çok balık yerler.
- I eat fish more than once a week.
- Haftada bir defadan fazla balık yerim.
- The fish fought hard.
- Balıklar çok mücadele etti.
- Have you ever wondered how fish survive in cold winter weather, or where they go when lakes and ponds freeze over?
- Soğuk kış havalarında balıkların nasıl hayatta kaldıklarını veya göller ve göletler donduğunda nereye gittiklerini hiç merak ettiniz mi?
- A lot of fish perished.
- Birçok balık öldü.
- He knows how to swim like a fish.
- Balık gibi yüzmeyi biliyor.
- Tom doesn't like eating fish.
- Tom balık yemeyi sevmiyor.
- Why do you think fish can't feel pain?
- Neden balıkların acı hissetmediğini düşünüyorsun?
- Marie fed the fish.
- Marie balıkları besledi.
- She asked how to cook the fish.
- O, balığı nasıl pişireceğini sordu.
- I came to this restaurant for the fish.
- Bu restorana balık için geldim.
- England is synonymous with football, fish & chips, and the Queen.
- İngiltere futbol, balık ve cips ve de Kraliçe ile eş anlamlıdır.
- This fish is delicious.
- Bu balık lezzetlidir.
- He often eats fish for dinner.
- O, akşam yemeği için sık sık balık yer.
- This is the first time I've caught such a big fish!
- İlk defa bu kadar büyük bir balık yakaladım!
- Tom doesn't like fish.
- Tom balık sevmez.
- The boy caught a large fish.
- Çocuk, büyük bir balık yakaladı.
- I think he makes money by selling fish.
- Sanırım balık satarak para kazanıyor.
- Do you really think fish don't feel pain?
- Gerçekten balıkların acı hissetmediğini mi düşünüyorsun?
- We have bigger fish to fry.
- Kızartacak daha büyük balıklarımız var.
- Tom took one of the fish.
- Tom balıklardan birini aldı.
- A strange fish is on the hook.
- Oltaya tuhaf bir balık takıldı.
- This is the first time I've caught such a big fish!
- İlk defa böyle büyük bir balık yakaladım!
- Which do you like better, chicken or fish?
- Hangisini daha çok seversin, tavuk mu yoksa balık mı?
- This is a strange kind of fish.
- Bu garip bir balık türü.
- I was able to buy fresh fish in the market.
- Pazardan taze balık alabildim.
- What about having fish for dinner?
- Akşam yemeğinde balık yemeye ne dersin?
- I caught five fish yesterday.
- Dün beş balık yakaladım.
- There aren't any fish in this pond.
- Bu havuzda hiç balık yok.
- The Greeks also eat fish often.
- Yunanlılar da sık sık balık yer.
- Everyone but Tom ate fish.
- Tom'dan başka herkes balık yedi.
- We've got bigger fish to fry.
- Kızartacak daha büyük balıklarımız var.
- How often do you feed the fish?
- Ne sıklıkta balıkları beslersin?
- I don't like fried fish.
- Kızarmış balığı sevmem.
- I want to eat fresh fish.
- Taze balık yemek istiyorum.
- I had never before seen this species of fish.
- Bu balık türünü daha önce hiç görmemiştim.
- We ate fish and steamed vegetables.
- Balık ve buharda pişmiş sebze yedik.
- How do you cook this fish in France?
- Fransa'da bu balık nasıl pişiriliyor?
- The fish is in clear water.
- Balık berrak suda.
- They sell live fish at the fish store.
- Balık dükkanında canlı balık satıyorlar.
- Tom eats more fish in a week than I eat in a year.
- Tom bir haftada benim bir yılda yediğimden daha fazla balık yiyor.
- An example of genetic modification is the injection of fish genes into strawberries and tomatoes, a process which prevents these fruits from freezing.
- Genetik modifikasyona örnek olarak, çilek ve domateslere bu meyvelerin donmasını engellemek için balık genleri enjekte edilmesi verilebilir.
- Tom doesn't really like fish.
- Tom gerçekten balık sevmez.
- My uncle deals in fish.
- Amcam balık ticareti yapar.
- A lot of people think that whales are fish.
- Birçok insan balinaların balık olduğunu düşünür.
- Tom thinks that Mary drinks like a fish.
- Tom, Mary'nin bir balık gibi içtiğini düşünüyor.
- The dead fish on the beach are starting to smell.
- Sahildeki ölü balıklar kokmaya başladı.
- A lot of people think that whales are fish.
- Birçok kişi balinaların balık olduğunu düşünüyor.
- My brother caught a big fish.
- Kardeşim büyük bir balık yakaladı.
- Fish is good for you.
- Balık senin için iyidir.
- Dolphins and whales are not fish.
- Yunuslar ve balinalar balık değildir.
- Why is fish so expensive?
- Balık niçin çok pahalıdır?
- Many fish swim in the river.
- Nehirde birçok balık yüzüyor.
- Fish don't like sunlight.
- Balıklar güneş ışığını sevmez.
- I got several bites, but could not hook a fish.
- Birkaç ısırık geldi, ama bir balık yakalayamadım.
- Among these there may be new sources of food fish and new species of other creatures.
- Bunların arasında yeni balık besin kaynakları ve yeni canlı türleri olabilir.
- Fish is cheap today.
- Balık bugün ucuz.
- The Greeks, too, eat a lot of fish.
- Yunanlılar da çok balık yiyor.
- I wish you were a fish in my dish.
- Keşke tabağımda bir balık olsan.
- Fish use their fins as oars.
- Balıklar kürek olarak yüzgeçlerini kullanırlar.
- I seldom eat fish.
- Nadiren balık yerim.
- At that store, they deal in fish and meat.
- O dükkanda, balık ve et satıyorlar.
- The whale is not a fish but a mammal.
- Balina balık değil memelidir.
- On June 18 at the Niigata city aquarium, 7000 fish died because of a mistake by an employee.
- 18 Haziran'da Niigata şehir akvaryumunda, bir çalışanın yaptığı hata yüzünden 7000 balık öldü.
Show More (938)
|