|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
ciddi |
serious adj.
|
|
The coffee market is currently undergoing a serious crisis.
Kahve piyasası şu anda ciddi bir krizden geçmektedir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
ciddi |
critical adj.
|
|
A critical question mark should also be placed over the funds allocated.
Ayrılan fonlar üzerinde de ciddi bir soru işareti bulunmalıdır.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
ciddi müzik |
serious music n.
|
|
He always listens to serious music.
Her zaman ciddi müzik dinler.
More Sentences
|
4 |
General |
ciddi tehlike |
serious danger n.
|
|
Those are serious danger signals in Russia itself.
Bunlar Rusya'nın kendi içinde ciddi tehlike sinyalleri.
More Sentences
|
5 |
General |
ciddi hata |
serious mistake n.
|
|
I ask that this serious mistake be corrected.
Bu ciddi hatanın düzeltilmesini talep ediyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
ciddi bir soru |
a serious question n.
|
|
It is a serious question, just as the question of where Europe stops is a serious question.
Bu ciddi bir sorudur, tıpkı Avrupa'nın nerede duracağı sorusunun ciddi bir soru olması gibi.
More Sentences
|
7 |
General |
ciddi mesele |
serious matter n.
|
|
We need to settle this serious matter at once.
Bu ciddi meseleyi bir an önce çözmemiz gerekiyor.
More Sentences
|
8 |
General |
ciddi yanık |
severe burn n.
|
|
This is the only hospital with specialized personnel for severe burns.
Burası ciddi yanıklar için uzman personele sahip tek hastanedir.
More Sentences
|
9 |
General |
ciddi olmak |
mean business v.
|
|
We must show we mean business.
Ciddi olduğumuzu göstermeliyiz.
More Sentences
|
10 |
General |
ciddi olmak |
mean v.
|
|
I doubt that Tom really meant what he said.
Tom'un söylediklerinde ciddi olduğundan şüpheliyim.
More Sentences
|
11 |
General |
ciddi olmak |
mean v.
|
|
Edward looked Kathy in the eye and asked her if she really meant what she said.
Edward Kathy'nin gözlerinin içine baktı ve ona söylediklerinde ciddi olup olmadığını sordu.
More Sentences
|
12 |
General |
ciddi |
earnest adj.
|
|
They refused to talk to me in spite of my earnest request.
Ciddi ricama rağmen benimle konuşmayı reddettiler.
More Sentences
|
13 |
General |
ciddi |
momentous adj.
|
|
In his time that was still a momentous decision.
Onun zamanında bu karar halen ciddi bir karardı.
More Sentences
|
14 |
General |
en ciddi |
most serious adj.
|
|
Climatic change is the most serious problem in our history and its most serious threat.
İklim değişikliği tarihimizin en ciddi sorunu ve en ciddi tehdididir.
More Sentences
|
15 |
General |
ciddi |
real adj.
|
|
There is also a very real drought in southern Africa.
Afrika'nın güneyinde de çok ciddi bir kuraklık var.
More Sentences
|
16 |
General |
ciddi |
important adj.
|
|
The magazine spread many important charges against the Senator.
Dergi senatöre karşı birçok ciddi suçlama yaydı.
More Sentences
|
17 |
General |
ciddi |
significant adj.
|
|
We fear that self-handling would simply be an excuse for significant social dumping.
Kendi kendini idare etmenin ciddi bir sosyal çöplük için bahane olmasından korkuyoruz.
More Sentences
|
18 |
General |
ciddi |
critical adj.
|
|
Tom is in critical condition.
Tom'un durumu ciddi.
More Sentences
|
19 |
General |
çok ciddi |
prim adj.
|
|
That president's secretary is always prim.
Başkanın sekreteri her zaman çok ciddidir.
More Sentences
|
|
20 |
General |
ciddi |
in earnest adj.
|
|
During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
Japonya'da geçirdiği yedi yıl boyunca ciddi bir Japonca eğitimi aldı.
More Sentences
|
21 |
General |
ciddi |
grave adj.
|
|
We remain deeply concerned regarding the grave deterioration of the human rights situation in the country.
Ülkedeki insan hakları durumunun ciddi şekilde kötüleşmesinden derin endişe duymaya devam ediyoruz.
More Sentences
|
22 |
General |
ciddi |
serious adj.
|
|
There continue to be serious doubts about the legality of the detentions.
Gözaltıların yasallığı konusunda ciddi şüpheler bulunmaya devam etmektedir.
More Sentences
|
23 |
General |
ciddi |
solemn adj.
|
|
The Council, Commission and Parliament are solemn signatories to the Charter of Fundamental Rights.
Konsey, Komisyon ve Parlamento, Temel Haklar Şartı'nın ciddi imzacılarıdır.
More Sentences
|
24 |
General |
ciddi |
straight adj.
|
|
Tom is trying to keep a straight face.
Tom ciddi kalmaya çalışıyor.
More Sentences
|
25 |
General |
ciddi |
severe adj.
|
|
The hurricane caused severe damage.
Kasırga ciddi hasara yol açtı.
More Sentences
|
26 |
General |
ciddi |
sharp [obsolete] adj.
|
|
Everyone in this House is aware that fish stocks are in sharp decline across the EU.
Bu Meclisteki herkes balık rezervlerinin AB genelinde ciddi bir düşüş içinde olduğunun farkındadır.
More Sentences
|
27 |
General |
ciddi |
intense adj.
|
|
The ministry announced more intense measures to deal with the pandemic.
Bakanlık pandemi ile mücadele konusunda daha ciddi önlemler alınacağını açıkladı.
More Sentences
|
28 |
General |
ciddi bir şekilde |
severely adv.
|
|
However, the report must be severely criticised in terms of its content.
Bununla birlikte, rapor içeriği açısından ciddi bir şekilde eleştirilmelidir.
More Sentences
|
29 |
General |
ciddi olarak |
severely adv.
|
|
This scandal has severely damaged the public image of our company.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
More Sentences
|
30 |
General |
ciddi olarak |
critically adv.
|
|
Three species of rhinoceros are critically endangered.
Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
More Sentences
|
31 |
General |
ciddi olarak |
seriously adv.
|
|
We cannot seriously accept this.
Bunu ciddi olarak kabul edemeyiz.
More Sentences
|
32 |
General |
ciddi olarak |
in earnest adv.
|
|
During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
Japonya'da yedi yılı boyunca, ciddi olarak Japonca çalıştı.
More Sentences
|
33 |
General |
ciddi biçimde |
seriously adv.
|
|
He was seriously injured in a traffic accident.
Bir trafik kazasında ciddi biçimde yaralanmıştı.
More Sentences
|
34 |
General |
ciddi bir şekilde |
seriously adv.
|
|
This is something that we have to address seriously in the future.
Bu, gelecekte ciddi bir şekilde ele almamız gereken bir konudur.
More Sentences
|
35 |
General |
ciddi bir şekilde |
earnest [obsolete] adv.
|
|
He began to study in earnest.
Ciddi bir şekilde çalışmaya başladı.
More Sentences
|
36 |
General |
ciddi ol |
get serious interj.
|
|
Get serious.
Ciddi ol.
More Sentences
|
Colloquial |
|
37 |
Colloquial |
ciddi olmak |
mean business v.
|
|
They know that Tom means business.
Tom'un ciddi olduğunu biliyorlar.
More Sentences
|
38 |
Colloquial |
ciddi olmak |
get serious v.
|
|
Time has come to get serious.
Ciddi olmanın zamanı geldi.
More Sentences
|
39 |
Colloquial |
çok ciddi |
dead serious adj.
|
|
Tom is dead serious.
Tom çok ciddi.
More Sentences
|
|
40 |
Colloquial |
hakkında ciddi |
serious about adj.
|
|
Tom is serious about his work.
Tom işi hakkında ciddi.
More Sentences
|
41 |
Colloquial |
konusunda ciddi |
serious about adj.
|
|
It is time we were serious about its implementation.
Bunun uygulanması konusunda ciddi olmamızın zamanı geldi.
More Sentences
|
42 |
Colloquial |
(biriyle) ciddi |
serious about (someone) adj.
|
|
Rather than carry on with this policy, we should get serious about one that is integrated.
Bu politikayı sürdürmek yerine, entegre bir politika üzerinde ciddiyetle durmalıyız.
More Sentences
|
General |
|
43 |
General |
grup halinde sözde ciddi bir maksatla seyahat etme |
junketing n.
|
|
44 |
General |
ciddi düşünme |
serious mindedness n.
|
|
45 |
General |
ciddi yenilgi |
body-blow n.
|
|
46 |
General |
ciddi ve komedi içeriği olan oyun ya da roman |
seriocomic n.
|
|
47 |
General |
ciddi durum |
plight n.
|
|
48 |
General |
ciddi ilişki |
committed relationship n.
|
|
49 |
General |
ciddi şirket |
serious company n.
|
|
50 |
General |
ciddi ifade |
serious look n.
|
|
51 |
General |
ciddi ifade |
serious expression n.
|
|
52 |
General |
ciddi hukuki sonuç |
serious legal result n.
|
|
53 |
General |
ciddi bir uyuşturucu alışkanlığı |
a serious drug habit n.
|
|
54 |
General |
ilk ciddi saldırı |
first serious attack n.
|
|
55 |
General |
ilk ciddi atak |
first serious attack n.
|
|
56 |
General |
ciddi kavga |
serious fight n.
|
|
57 |
General |
ciddi uyarı |
stern warning n.
|
|
58 |
General |
ciddi uyarı |
serious warning n.
|
|
59 |
General |
ölümcül/ciddi yara |
fatal wound n.
|
|
60 |
General |
ölümcül/ciddi yara |
mortal wound n.
|
|
61 |
General |
ciddi konular |
grave matters n.
|
|
62 |
General |
ciddi konular |
important matters n.
|
|
63 |
General |
ciddi artış |
substantial increase n.
|
|
64 |
General |
bir kişinin genellikle sağlıklı ve ciddi bir hastalığı olmadan geçirdiği yaşam süresi |
healthspan n.
|
|
65 |
General |
ciddi olmayan kimse |
toyer n.
|
|
66 |
General |
ciddi yanlış anlama |
embroglio n.
|
|
67 |
General |
çok ciddi önlem |
extremity n.
|
|
68 |
General |
ciddi hassasiyet |
jugular n.
|
|
69 |
General |
ciddi sakatlık |
maim [obsolete] n.
|
|
70 |
General |
ciddi yenilgi |
black eye n.
|
|
71 |
General |
ciddi tiyatro |
legit n.
|
|
72 |
General |
ciddi sahne |
legit n.
|
|
73 |
General |
ciddi drama tiyatrosu |
legitimate n.
|
|
74 |
General |
ciddi olarak görülen kimse |
legitimate n.
|
|
75 |
General |
ciddi aksilik |
whammy n.
|
|
76 |
General |
abd ve kanada'da 2015'ten sonra opioid bazlı uyuşturucu kullanımının/bağımlılığının/doz aşımı vakalarının ciddi derecede artması |
opioid epidemic n.
|
|
77 |
General |
ciddi hata |
gutzer n.
|
|
78 |
General |
ciddi gaf |
gutzer n.
|
|
79 |
General |
ciddi yüz ifadesi |
long face n.
|
|
|
80 |
General |
ciddi muamele |
rough n.
|
|
81 |
General |
(sağlık, servet, onur, umut) tam hasara veya ciddi bozulmaya sebep olan şey |
ruination n.
|
|
82 |
General |
ciddi tavırlı kimse |
owl n.
|
|
83 |
General |
ciddi kimse |
oyster n.
|
|
84 |
General |
diplomatik konularda ciddi sonuçlara yol açabilecek hareket |
incident n.
|
|
85 |
General |
ciddi yiyecek kıtlığı |
famine n.
|
|
86 |
General |
ciddi zihinsel yetersizlik |
feeblemindedness n.
|
|
87 |
General |
ciddi ve ayrıntılı yazı |
discourse n.
|
|
88 |
General |
aşırı ciddi olma |
primness n.
|
|
89 |
General |
ciddi bir karar gerektiren durum |
scale n.
|
|
90 |
General |
çok ciddi olan kadın |
schoolmarm [uk] n.
|
|
91 |
General |
ciddi azarlama |
scold n.
|
|
92 |
General |
ciddi husus |
serious n.
|
|
93 |
General |
ciddi ve başarılı amatör |
simon-pure n.
|
|
94 |
General |
ciddi kimse |
solemnizer [us] n.
|
|
95 |
General |
ciddi kimse |
solemniser [uk] n.
|
|
96 |
General |
ciddi sebep |
grave reason n.
|
|
97 |
General |
ciddi başarısızlık |
severe failure n.
|
|
98 |
General |
bakış açısı veya muamele bakımından tümüyle ciddi olma |
sobersidedness n.
|
|
99 |
General |
ciddi ve vakur tavır |
somberness n.
|
|
100 |
General |
ciddi ve vakur tavır |
sombreness n.
|
|
101 |
General |
ciddi olmamak |
not to be serious v.
|
|
102 |
General |
çok ciddi olmak |
mean business v.
|
|
103 |
General |
ciddi sonuçlara sahip olmak |
have serious consequences v.
|
|
104 |
General |
ciddi ve ayrıntılı bir şekilde yazmak |
discourse v.
|
|
105 |
General |
yarı ciddi bir şekilde düşünmek |
toy with v.
|
|
106 |
General |
ile ciddi bir şekilde ilgilenmek |
come to grips with v.
|
|
107 |
General |
ciddi bir hal almak (hastalık) |
become serious (illness) v.
|
|
108 |
General |
çok ciddi davranmak |
prim v.
|
|
109 |
General |
ciddi bir hal almak (hastalık) |
become severe (illness) v.
|
|
110 |
General |
ciddi olarak işe koyulmak |
get down to work v.
|
|
111 |
General |
ciddi bir hastalığa yakalanmak |
contract a serious illness v.
|
|
112 |
General |
ciddi biçimde vurulmak |
be fatally shot v.
|
|
113 |
General |
ciddi bir hastalığa yakalanmak |
contract a serious disease v.
|
|
114 |
General |
ciddi kalmak |
keep a straight face v.
|
|
115 |
General |
ciddi durmak |
keep a straight face v.
|
|
116 |
General |
ciddi olarak düşünmek |
cogitate v.
|
|
117 |
General |
ciddi bir rahatsızlık geçirmek |
have a serious disorder v.
|
|
118 |
General |
ciddi bir rahatsızlığı olmak |
have a serious disorder v.
|
|
119 |
General |
ciddi bulmak |
find something serious v.
|
|
120 |
General |
daha ciddi yaklaşmak |
approach more seriously v.
|
|
121 |
General |
daha ciddi yaklaşmak |
approach something more seriously v.
|
|
122 |
General |
ciddi/gerçek bir salgına dönüşmek |
escalate into a real epidemic v.
|
|
123 |
General |
ciddi bir şekilde sakatlanmak |
be seriously injured v.
|
|
124 |
General |
ciddi bir ilişki istemek |
want a serious relationship v.
|
|
125 |
General |
ciddi oranda sekteye uğratmak |
seriously cripple v.
|
|
126 |
General |
(ciddi/önemli) saymak |
take v.
|
|
127 |
General |
ciddi şekilde kınamak |
rark up v.
|
|
128 |
General |
ciddi çaba sarf etmek |
do one's diligence v.
|
|
129 |
General |
ciddi olmayan bir biçimde değerlendirmek |
toy v.
|
|
130 |
General |
ciddi tartışmaya girmek |
wrestle v.
|
|
131 |
General |
(niyet, ruh hali, tavır) ciddi bir şekilde değişmek |
break v.
|
|
132 |
General |
(at) topuk eklemini destekleyen bağ dokuları veya kemikleri ciddi şekilde zedelemek |
break down v.
|
|
133 |
General |
ciddi rol oynamak |
heavy v.
|
|
134 |
General |
ciddi davranmak |
deadpan v.
|
|
135 |
General |
ciddi tavır takınmak |
prim v.
|
|
136 |
General |
ciddi giyinmek |
prim v.
|
|
137 |
General |
ciddi yüz ifadesine bürünmek |
prim v.
|
|
138 |
General |
ciddi |
gut adj.
|
|
139 |
General |
ciddi |
unsmiling adj.
|
|
140 |
General |
ciddi |
forbidding adj.
|
|
141 |
General |
ciddi |
capital adj.
|
|
142 |
General |
ciddi |
eventful adj.
|
|
143 |
General |
ciddi |
sober adj.
|
|
144 |
General |
ciddi |
lenten adj.
|
|
145 |
General |
ciddi |
devout adj.
|
|
146 |
General |
ciddi olmayan |
frivolous adj.
|
|
147 |
General |
ciddi olan (kimse) |
intense adj.
|
|
148 |
General |
çok ciddi |
somber adj.
|
|
149 |
General |
ciddi |
staid adj.
|
|
150 |
General |
çok ciddi |
solemn adj.
|
|
151 |
General |
ciddi |
demure adj.
|
|
152 |
General |
aşırı ciddi |
as stiff as a ramrod adj.
|
|
153 |
General |
kadar ciddi |
as grave as adj.
|
|
154 |
General |
ciddi |
sedate adj.
|
|
155 |
General |
ciddi |
heavy adj.
|
|
156 |
General |
ciddi |
businesslike adj.
|
|
157 |
General |
ciddi |
austere adj.
|
|
158 |
General |
aşırı ciddi |
prim adj.
|
|
159 |
General |
ciddi |
nasty adj.
|
|
160 |
General |
ciddi |
bad adj.
|
|
161 |
General |
ciddi (bakış) |
straight adj.
|
|
162 |
General |
kısmen ciddi |
semiserious adj.
|
|
163 |
General |
ciddi |
owlish adj.
|
|
164 |
General |
ciddi |
deep adj.
|
|
165 |
General |
çok ciddi |
desperate adj.
|
|
166 |
General |
ciddi |
sober-minded adj.
|
|
167 |
General |
ciddi |
weighty adj.
|
|
168 |
General |
ciddi olmayan |
nonserious adj.
|
|
169 |
General |
gayri ciddi |
unserious adj.
|
|
170 |
General |
ciddi olmayan |
unserious adj.
|
|
171 |
General |
ölümcül/ciddi yaralı |
fatally wounded adj.
|
|
172 |
General |
ölümcül/ciddi yaralı |
mortally wounded adj.
|
|
173 |
General |
çok ciddi |
sombre adj.
|
|
174 |
General |
gayri ciddi |
light-minded adj.
|
|
175 |
General |
ciddi görünen |
taciturn adj.
|
|
176 |
General |
arada ciddi bir bağlılık sözünün olmadığı (seks, ilişki) |
casual adj.
|
|
177 |
General |
ciddi |
no-nonsense adj.
|
|
178 |
General |
ciddi derecede |
terrific adj.
|
|
179 |
General |
ciddi |
tight adj.
|
|
180 |
General |
aşırı ciddi |
trig adj.
|
|
181 |
General |
ciddi |
earnestful [obsolete] adj.
|
|
182 |
General |
ciddi |
earthshaking adj.
|
|
183 |
General |
ciddi |
earth-shaking adj.
|
|
184 |
General |
ciddi |
earthshattering adj.
|
|
185 |
General |
ciddi |
earthshattering adj.
|
|
186 |
General |
aşırı ciddi |
ultracritical adj.
|
|
187 |
General |
aşırı ciddi |
ultraserious adj.
|
|
188 |
General |
ciddi |
uncomic adj.
|
|
189 |
General |
ciddi |
unfrivolous adj.
|
|
190 |
General |
ciddi |
epochal adj.
|
|
191 |
General |
ciddi |
ernestful [obsolete] adj.
|
|
192 |
General |
ciddi |
laughterless adj.
|
|
193 |
General |
ciddi |
king-size adj.
|
|
194 |
General |
ciddi bir biçimde sakatlanmış |
maim [obsolete] adj.
|
|
195 |
General |
ciddi |
major-league adj.
|
|
196 |
General |
ciddi |
literal adj.
|
|
197 |
General |
ciddi |
matronlike adj.
|
|
198 |
General |
yarı şaka yarı ciddi |
half-joking adj.
|
|
199 |
General |
yarı ciddi |
half-serious adj.
|
|
200 |
General |
aşırı ciddi ve resmi olan (şey) |
wiggy adj.
|
|
201 |
General |
soğuk ve ciddi |
harsh adj.
|
|
202 |
General |
(tıpta) ciddi veya hayati tehlikesi olmayan |
minor adj.
|
|
203 |
General |
ciddi |
high adj.
|
|
204 |
General |
aşırı ciddi şekilde teklif edilen |
humorless adj.
|
|
205 |
General |
aşırı ciddi şekilde teklif edilen |
humourless adj.
|
|
206 |
General |
etkisi ciddi olmayan |
moderate adj.
|
|
207 |
General |
aşırı ciddi olan |
mortal adj.
|
|
208 |
General |
ciddi hasar almış |
busted adj.
|
|
209 |
General |
ciddi şekilde yaralanmış |
busted adj.
|
|
210 |
General |
ciddi |
rigorous adj.
|
|
211 |
General |
ciddi |
hard-core adj.
|
|
212 |
General |
çok ciddi davranan |
governessy adj.
|
|
213 |
General |
ciddi dramatik rol ile ilgili |
heavy adj.
|
|
214 |
General |
çok ciddi |
heavy-duty adj.
|
|
215 |
General |
ciddi bir şekilde yaralanmamış |
ok adj.
|
|
216 |
General |
ciddi bir şekilde yaralanmamış |
okay adj.
|
|
217 |
General |
fazlasıyla ciddi |
overearnest adj.
|
|
218 |
General |
çok ciddi |
overrigorous adj.
|
|
219 |
General |
aşırı ciddi |
overserious adj.
|
|
220 |
General |
son derece ciddi |
overserious adj.
|
|
221 |
General |
çok ciddi |
overstrict adj.
|
|
222 |
General |
ciddi |
inexorable adj.
|
|
223 |
General |
ciddi |
inficete adj.
|
|
224 |
General |
ciddi olmayan |
insincere adj.
|
|
225 |
General |
ciddi |
good adj.
|
|
226 |
General |
ciddi |
cothurnate adj.
|
|
227 |
General |
ciddi |
douce [scotland] adj.
|
|
228 |
General |
soğuk ve ciddi |
clinical adj.
|
|
229 |
General |
çok ciddi sonuçları olan |
fateful adj.
|
|
230 |
General |
ciddi ve kararlı |
deadly adj.
|
|
231 |
General |
ciddi görünen |
deadpan adj.
|
|
232 |
General |
en ciddi |
first-degree adj.
|
|
233 |
General |
ciddi |
prayerful adj.
|
|
234 |
General |
ciddi |
scarifying adj.
|
|
235 |
General |
ciddi |
scrutinous adj.
|
|
236 |
General |
ciddi |
self-contained adj.
|
|
237 |
General |
hem ciddi hem komik olan |
seriocomic adj.
|
|
238 |
General |
hem ciddi hem eğlenceli |
seriocomic adj.
|
|
239 |
General |
(güldürü amaçlı) ciddi taklidi yapan |
seriocomic adj.
|
|
240 |
General |
(eğlence amaçlı) ciddi gibi görünen |
seriocomic adj.
|
|
241 |
General |
hem ciddi hem komik olan |
seriocomical adj.
|
|
242 |
General |
hem ciddi hem eğlenceli |
seriocomical adj.
|
|
243 |
General |
(güldürü amaçlı) ciddi taklidi yapan |
seriocomical adj.
|
|
244 |
General |
(eğlence amaçlı) ciddi gibi görünen |
seriocomical adj.
|
|
245 |
General |
hem ciddi hem komik olan |
serio-comic adj.
|
|
246 |
General |
hem ciddi hem eğlenceli |
serio-comic adj.
|
|
247 |
General |
ciddi bir anlamı olmayan |
silly adj.
|
|
248 |
General |
ciddi |
cruel adj.
|
|
249 |
General |
ciddi |
pressing adj.
|
|
250 |
General |
ciddi |
solid adj.
|
|
251 |
General |
ciddi |
sobersided adj.
|
|
252 |
General |
bakış açısı veya muamele bakımından tümüyle ciddi olan |
sobersided adj.
|
|
253 |
General |
niyetinde ciddi |
solid adj.
|
|
254 |
General |
karakteri ciddi olan |
solid adj.
|
|
255 |
General |
ciddi |
starch adj.
|
|
256 |
General |
ciddi |
stocky adj.
|
|
257 |
General |
ciddi |
strange adj.
|
|
258 |
General |
aşırı ciddi |
strict adj.
|
|
259 |
General |
ciddi bir şekilde |
unsmilingly adv.
|
|
260 |
General |
ciddi bir şekilde |
staidly adv.
|
|
261 |
General |
ciddi olarak |
in sober earnest adv.
|
|
262 |
General |
ciddi olarak |
devoutly adv.
|
|
263 |
General |
ciddi |
mortally adv.
|
|
264 |
General |
ciddi bir şekilde |
sedately adv.
|
|
265 |
General |
ciddi olarak |
profoundly adv.
|
|
266 |
General |
ciddi derecede |
critically adv.
|
|
267 |
General |
ciddi olmayarak |
airily adv.
|
|
268 |
General |
ciddi biçimde (yaralanmak vb.) |
gravely adv.
|
|
269 |
General |
ciddi bir şekilde |
acutely adv.
|
|
270 |
General |
ciddi manada |
substantially adv.
|
|
271 |
General |
ciddi anlamda |
substantially adv.
|
|
272 |
General |
oldukça ciddi bir biçimde |
in all seriousness adv.
|
|
273 |
General |
ciddi olarak |
substantially adv.
|
|
274 |
General |
yarı şaka yarı ciddi |
half-jokingly adv.
|
|
275 |
General |
ciddi ölçüde |
seriously adv.
|
|
276 |
General |
ciddi ölçüde |
heavily adv.
|
|
277 |
General |
ciddi bir şekilde |
in a businesslike manner adv.
|
|
278 |
General |
yarı şaka yarı ciddi bir biçimde |
seriocomically adv.
|
|
279 |
General |
şaka ile ciddi unsurları karıştırarak |
seriocomically adv.
|
|
280 |
General |
yarı ciddi yarı komik şekilde |
seriocomically adv.
|
|
281 |
General |
ciddi olarak |
agood adv.
|
|
282 |
General |
ciddi derecede |
bad adv.
|
|
283 |
General |
biraz ciddi |
a bit serious adv.
|
|
284 |
General |
ciddi |
earnestly adv.
|
|
285 |
General |
ciddi bir şekilde |
earnestfully [obsolete] adv.
|
|
286 |
General |
ciddi bir şekilde |
earth-shakingly adv.
|
|
287 |
General |
ciddi bir şekilde |
earthshatteringly adv.
|
|
288 |
General |
ciddi bir şekilde |
earth-shatteringly adv.
|
|
289 |
General |
ciddi bir biçimde |
austerely adv.
|
|
290 |
General |
ciddi olmayan bir şekilde |
facetiously adv.
|
|
291 |
General |
ciddi olarak |
literally adv.
|
|
292 |
General |
ciddi anlamda |
materially adv.
|
|
293 |
General |
ciddi |
mortal [dialect] adv.
|
|
294 |
General |
ölçülü ve ciddi bir tavırla |
gravely adv.
|
|
295 |
General |
aşırı derecede ciddi biçimde |
gravely adv.
|
|
296 |
General |
ciddi bir şekilde |
grievously adv.
|
|
297 |
General |
aşırı ciddi bir şekilde |
overseriously adv.
|
|
298 |
General |
ciddi şekilde |
ill [dialect] [uk] adv.
|
|
299 |
General |
ciddi olmayan manada |
impalpably adv.
|
|
300 |
General |
ciddi olmaksızın |
in joke adv.
|
|
301 |
General |
ciddi bir şekilde |
down adv.
|
|
302 |
General |
ciddi bir şekilde |
down adv.
|
|
303 |
General |
ciddi görünerek |
deadpan adv.
|
|
304 |
General |
ciddi bir şekilde |
starchedly adv.
|
|
305 |
General |
ciddi bir şekilde |
starchly adv.
|
|
306 |
General |
ciddi bir şekilde |
stiff adv.
|
|
Phrasals |
|
307 |
Phrasals |
daha ciddi bir hal almasını sağlamak |
precipitate into something v.
|
|
308 |
Phrasals |
ciddi çaba sarf etmek |
hunker down v.
|
|
309 |
Phrasals |
ani/ciddi düşüş yaşamak |
plummet (down) to (something or some place) v.
|
|
310 |
Phrasals |
ciddi ölçüde gerilemek |
plummet (down) to (something or some place) v.
|
|
311 |
Phrasals |
ani/ciddi düşüş yaşamak |
plummet to something v.
|
|
312 |
Phrasals |
ciddi ölçüde gerilemek |
plummet to something v.
|
|
313 |
Phrasals |
(bir şeyi) pek ciddi olmadan düşünmek |
flirt with (something) v.
|
|
314 |
Phrasals |
daha ciddi bir hal almak |
precipitate into (something) v.
|
|
315 |
Phrasals |
daha ciddi (bir şeye) dönüşmek |
precipitate into (something) v.
|
|
316 |
Phrasals |
daha ciddi (bir şeye) dönüştürmek |
precipitate into (something) v.
|
|
317 |
Phrasals |
bir şeyi ciddi bir şeye dönüştürmek |
precipitate something into something v.
|
|
318 |
Phrasals |
bir şeyi ciddi bir şey haline getirmek |
precipitate something into something v.
|
|
319 |
Phrasals |
ciddi hasara uğratmak |
take out v.
|
|
320 |
Phrasals |
güldüğü/dalga geçtiği/ciddi olmadığı için (bir fırsatı) kaybetmek |
laugh out of v.
|
|
321 |
Phrasals |
ani/ciddi düşüş yaşamak |
plummet to v.
|
|
322 |
Phrasals |
ciddi ölçüde gerilemek |
plummet to v.
|
|
323 |
Phrasals |
daha ciddi bir hal almak |
precipitate into v.
|
|
324 |
Phrasals |
daha ciddi (bir şeye) dönüşmek |
precipitate into v.
|
|
325 |
Phrasals |
daha ciddi (bir şeye) dönüştürmek |
precipitate into v.
|
|
326 |
Phrasals |
ciddi ciddi/adamakıllı aramak |
scratch around v.
|
|
Phrases |
|
327 |
Phrases |
normalden daha büyük, ciddi, yoğun bir şey/kimse |
and a half expr.
|
|
Colloquial |
|
328 |
Colloquial |
ciddi bir mesaj |
a sobering message n.
|
|
329 |
Colloquial |
ciddi bir kaos |
a serious chaos n.
|
|
330 |
Colloquial |
ciddi bakış |
steely gaze n.
|
|
331 |
Colloquial |
ciddi ilişkisi olan çift |
hot item n.
|
|
332 |
Colloquial |
ciddi yüreklilik |
some nerve n.
|
|
333 |
Colloquial |
ciddi olmayan (bir şey/hastalık, kırgınlık) |
a touch of (something) n.
|
|
334 |
Colloquial |
ciddi olmayan bir hastalık, kırgınlık, rahatsızlık |
touch of something n.
|
|
335 |
Colloquial |
ciddi gazete |
heavy n.
|
|
336 |
Colloquial |
ciddi iş |
heavy lifting n.
|
|
337 |
Colloquial |
ciddi olmayan şey |
light stuff n.
|
|
338 |
Colloquial |
biriyle ciddi düşünmek |
be serious about her/him v.
|
|
339 |
Colloquial |
ciddi bir iş konuşmak |
talk some serious business v.
|
|
340 |
Colloquial |
işinde çok ciddi olmak |
be all business v.
|
|
341 |
Colloquial |
niyeti ciddi olmak |
mean business v.
|
|
342 |
Colloquial |
ciddi bir şekilde odaklanmak |
get serious v.
|
|
343 |
Colloquial |
ciddi bir şekilde odaklan |
get serious v.
|
|
344 |
Colloquial |
ciddi bir problemle uğraşmak |
be put to it v.
|
|
345 |
Colloquial |
ciddi bir problemle uğraşmak |
put to it v.
|
|
346 |
Colloquial |
ciddi kayıplara uğramak |
take a hammering v.
|
|
347 |
Colloquial |
ciddi yenilgiye uğramak |
take a hammering v.
|
|
348 |
Colloquial |
ciddi yenilgi almak |
take a hammering v.
|
|
349 |
Colloquial |
ciddi zarar görmek |
take a hammering v.
|
|
350 |
Colloquial |
ciddi oranda gerilemek/geri kalmak |
take a hammering v.
|
|
351 |
Colloquial |
ciddi anlamda sekteye uğramak |
take a hammering v.
|
|
352 |
Colloquial |
ciddi olmak |
play it straight v.
|
|
353 |
Colloquial |
ciddi bir şekilde yapmak |
play it straight v.
|
|
354 |
Colloquial |
ciddi davranmak |
play it straight v.
|
|
355 |
Colloquial |
bombalayarak ciddi hasar vermek |
plaster v.
|
|
356 |
Colloquial |
ciddi derecede |
terminal adj.
|
|
357 |
Colloquial |
ciddi |
earth-shattering adj.
|
|
358 |
Colloquial |
ciddi |
button-down adj.
|
|
359 |
Colloquial |
ciddi |
hard-core adj.
|
|
360 |
Colloquial |
son derece ciddi |
chronic adj.
|
|
361 |
Colloquial |
tamamen ciddi |
no nonsense adj.
|
|
362 |
Colloquial |
ile ciddi |
serious about adj.
|
|
363 |
Colloquial |
biriyle ciddi |
serious about someone adj.
|
|
364 |
Colloquial |
ciddi bir şekilde |
right out adv.
|
|
365 |
Colloquial |
ciddi misin? |
are you having a laugh? expr.
|
|
366 |
Colloquial |
ciddi ol |
quit the funny stuff expr.
|
|
367 |
Colloquial |
ciddi olmayan |
with a light heart expr.
|
|
368 |
Colloquial |
ciddi ölçüde içen |
on a tear expr.
|
|
369 |
Colloquial |
ciddi olamazsın |
(are) you kidding (me)? expr.
|
|
370 |
Colloquial |
ciddi ol |
act your age expr.
|
|
371 |
Colloquial |
ciddi ol |
be your age expr.
|
|
372 |
Colloquial |
ciddi olamazsın |
you have got to be kidding (me) expr.
|
|
373 |
Colloquial |
ciddi olamazsın |
you must be kidding (me) expr.
|
|
374 |
Colloquial |
ciddi olamazsın |
what are you on? exclam.
|
|
375 |
Colloquial |
ciddi misin? |
no kidding exclam.
|
|
376 |
Colloquial |
ciddi söylüyorum |
upon my word exclam
|
|
Idioms |
|
377 |
Idioms |
ciddi bağırsak enfeksiyonları |
summer complaints n.
|
|
378 |
Idioms |
başlangıçta iyi olup sonradan ciddi sorunlara neden olan şey |
a poisoned chalice n.
|
|
379 |
Idioms |
ciddi kapışma |
drag-out fight n.
|
|
380 |
Idioms |
ciddi bir ilişkiden yaklaşık yedi sene sonra başlayan aldatmaya meyilli olma durumu |
seven-year itch n.
|
|
381 |
Idioms |
ciddi kavga |
knock-down n.
|
|
382 |
Idioms |
ciddi kavga |
drag-out fight n.
|
|
383 |
Idioms |
ciddi sonuçlar |
the devil to pay n.
|
|
384 |
Idioms |
ciddi bir ilişkiden yaklaşık yedi sene sonra başlayan aldatmaya meyilli olma durumu |
the seven year itch n.
|
|
385 |
Idioms |
ciddi olmayan ama kolay bulaşan hastalık |
the dreaded lurgy (brit) n.
|
|
386 |
Idioms |
ciddi kapışma |
knock-down n.
|
|
387 |
Idioms |
ciddi sorun |
vexed question n.
|
|
388 |
Idioms |
ciddi sorun |
fine kettle of fish n.
|
|
389 |
Idioms |
ciddi/kötü bir darbe |
a body blow n.
|
|
390 |
Idioms |
ciddi sorun |
vexed issue n.
|
|
391 |
Idioms |
ciddi kavga |
bust-up n.
|
|
392 |
Idioms |
çok ciddi kişi/durum |
five-alarm fire n.
|
|
393 |
Idioms |
çok ciddi kişi/durum |
three-alarm fire n.
|
|
394 |
Idioms |
ciddi vaziyet/durum |
heavy scene n.
|
|
395 |
Idioms |
birine çok miktarda/ciddi eleştiri getirecek iş/dava |
hospital pass n.
|
|
396 |
Idioms |
ciddi bakış |
steely look n.
|
|
397 |
Idioms |
ciddi pazarlık |
a hard bargain n.
|
|
398 |
Idioms |
(birinin) önünde büyük/ciddi bir engel |
a millstone about (one's) neck n.
|
|
399 |
Idioms |
önünde büyük/ciddi bir engel |
a millstone around your neck n.
|
|
400 |
Idioms |
önünde büyük/ciddi bir engel |
a millstone round your neck [uk] n.
|
|
401 |
Idioms |
birinin önünde büyük/ciddi bir engel |
a millstone around somebody's neck n.
|
|
402 |
Idioms |
birinin önünde büyük/ciddi bir engel |
a millstone round somebody's neck n.
|
|
403 |
Idioms |
güçlü/ciddi bir yükseliş |
rising tide [cliché] n.
|
|
404 |
Idioms |
ciddi surat |
a straight face n.
|
|
405 |
Idioms |
ciddi ve resmi kimse |
a stuffed shirt n.
|
|
406 |
Idioms |
önemsiz/ciddi olmayan bir hastalık |
touch of something n.
|
|
407 |
Idioms |
ciddi sorun |
a vexed question n.
|
|
408 |
Idioms |
ciddi bir gelişme/düzelme |
a world of difference n.
|
|
409 |
Idioms |
ciddi iş |
heavy lifting n.
|
|
410 |
Idioms |
önünde büyük/ciddi bir engel |
millstone about neck n.
|
|
411 |
Idioms |
bir şeyi olduğundan daha ciddi/korkunç gösteren bir hikaye/söylenti |
scare story n.
|
|
412 |
Idioms |
ciddi bela |
devil to pay n.
|
|
413 |
Idioms |
ciddi adam |
sobersides n.
|
|
414 |
Idioms |
ciddi zorluklara rağmen devam etmek |
walk through the fire v.
|
|
415 |
Idioms |
bir şey hakkında ciddi ve açık bir biçimde düşündürtmek |
concentrate the mind v.
|
|
416 |
Idioms |
birisini ciddi manada düşünmeye sevk etmek |
give somebody food for thought v.
|
|
417 |
Idioms |
başı ciddi şekilde belada olmak |
have one's ass in a sling v.
|
|
418 |
Idioms |
birini ciddi/ağır biçimde kesmek |
cut someone to ribbons v.
|
|
419 |
Idioms |
başı ciddi şekilde belada olmak |
have got one's ass in a sling v.
|
|
420 |
Idioms |
birini ciddi anlamda azarlamak/paylamak |
call/bring someone to task v.
|
|
421 |
Idioms |
birini ciddi anlamda azarlamak/paylamak |
take someone to task v.
|
|
422 |
Idioms |
bir şeyi olduğundan daha önemli/ciddi imiş gibi göstermek |
make a song and dance about something v.
|
|
423 |
Idioms |
biriyle ciddi olmak |
be serious about someone v.
|
|
424 |
Idioms |
biriyle ilişkisi ciddi olmak |
be serious about someone v.
|
|
425 |
Idioms |
ciddi ciddi düşünmek |
put one's thinking cap on v.
|
|
426 |
Idioms |
ciddi durmak |
have a straight face v.
|
|
427 |
Idioms |
çok ciddi durmak |
keep a straight face v.
|
|
428 |
Idioms |
ciddi durmak |
keep a straight face v.
|
|
429 |
Idioms |
ciddi bir sorunu (başarıyla) atlatmak |
dodge the bullet v.
|
|
430 |
Idioms |
ciddi bir tehlikeyi atlatmak |
dodge the bullet v.
|
|
431 |
Idioms |
ciddi itirazda bulunmak |
have a beef with someone/something v.
|
|
432 |
Idioms |
ciddi/büyük oranda kesilmek |
be cut to the bone v.
|
|
433 |
Idioms |
ciddi bir anlaşmazlık içinde olmak |
be on a collision course v.
|
|
434 |
Idioms |
ciddi biçimde uyarmak |
get one's ears pinned back v.
|
|
435 |
Idioms |
güç bir işle ciddi olarak uğraşmak |
come to grips with v.
|
|
436 |
Idioms |
güç bir işle ciddi olarak uğraşmak |
get to grips with v.
|
|
437 |
Idioms |
(özellikle ciddi sorunlardan sonra) tekrar/yeniden başlamak |
pick up the threads of something v.
|
|
438 |
Idioms |
(bir şey için) iyi/ciddi bir şansı olmak |
have a fighting chance v.
|
|
439 |
Idioms |
(ufukta) ciddi bir olasılık olarak belirmek |
loom large on the horizon v.
|
|
440 |
Idioms |
(bir işte) ciddi olmak |
play for keeps v.
|
|
441 |
Idioms |
(ciddi olarak) düşünmeye başlamak |
put on one's thinking cap v.
|
|
442 |
Idioms |
ciddi bir hastalıktan kurtulmak |
be off the danger list v.
|
|
443 |
Idioms |
ciddi ciddi düşünmeye başlamak |
get (one's) thinking cap on v.
|
|
444 |
Idioms |
ciddi ciddi düşünmek |
get (one's) thinking cap on v.
|
|
445 |
Idioms |
ciddi olarak düşünmek |
have one's thinking cap on v.
|
|
446 |
Idioms |
(bir şeye) ciddi zarar vermek |
play old harry with (something) v.
|
|
447 |
Idioms |
ciddi bir konuyla alay etmek |
make a joke of something v.
|
|
448 |
Idioms |
ciddi bir konuda şaka yapıp gülmek |
make a joke of something v.
|
|
449 |
Idioms |
ciddi bir şeye gülmek |
make a joke of something v.
|
|
450 |
Idioms |
birine ciddi bir bilgi açıklamak |
lay a (heavy) trip on someone v.
|
|
451 |
Idioms |
(birini) ciddi şekilde yakmak (güneş) |
burn (someone) to a crisp v.
|
|
452 |
Idioms |
(birinde) ciddi güneş yanığı oluşturmak |
burn (someone) to a crisp v.
|
|
453 |
Idioms |
ciddi kayıplar yaşamak/vermek |
take a punishing v.
|
|
454 |
Idioms |
ciddi engellerle karşılaşmak |
take a punishing v.
|
|
455 |
Idioms |
ciddi bir hastalığı olmak |
be on the danger list v.
|
|
456 |
Idioms |
ciddi bir hastalıktan kurtulmak |
be off the danger list v.
|
|
457 |
Idioms |
(biriyle bir konuda) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde olmak |
be at loggerheads with (one) (over something) v.
|
|
458 |
Idioms |
ciddi şekilde sarsılmak |
be knocked sideways [uk] v.
|
|
459 |
Idioms |
başı ciddi/büyük belada olmak |
be toast v.
|
|
460 |
Idioms |
ciddi olmak |
be beyond a joke v.
|
|
461 |
Idioms |
ciddi olmak |
get beyond a joke v.
|
|
462 |
Idioms |
ciddi olmak |
go beyond a joke v.
|
|
463 |
Idioms |
birini ciddi benzetmek |
beat someone to a pulp v.
|
|
464 |
Idioms |
birini ciddi benzetmek |
smash someone to a pulp v.
|
|
465 |
Idioms |
(birini) ciddi benzetmek |
beat the (living) daylights out of (one) v.
|
|
466 |
Idioms |
(birini) ciddi benzetmek |
beat the hell out of (one) v.
|
|
467 |
Idioms |
(birini) ciddi benzetmek |
beat the living daylights out of v.
|
|
468 |
Idioms |
(birini) ciddi anlamda azarlamak/paylamak |
call (one) to task v.
|
|
469 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) ciddi biçimde kesmek |
cut (someone or something) to ribbons v.
|
|
470 |
Idioms |
bir şeyi ciddi biçimde kesmek |
cut something to ribbons v.
|
|
471 |
Idioms |
bir şeyi ciddi biçimde kesmek |
tear something to ribbons v.
|
|
472 |
Idioms |
ciddi biçimde uyarılmak |
get ears pinned back v.
|
|
473 |
Idioms |
ciddi biçimde uyarılmak |
get one's ears pinned back v.
|
|
474 |
Idioms |
(biriyle) ciddi bir ilişkisi olmak |
go steady (with somebody) [old-fashioned] v.
|
|
475 |
Idioms |
(biri/bir şey hakkında) ciddi itirazda bulunmak/itirazı olmak |
have a beef with (someone or something) v.
|
|
476 |
Idioms |
ciddi bir yüz ifadesine sahip olmak |
have a long face v.
|
|
477 |
Idioms |
fazla ciddi olmamak |
keep (something) light v.
|
|
478 |
Idioms |
(ciddi bir şeyle) alay etmek |
make (a) nonsense of (something) v.
|
|
479 |
Idioms |
(ciddi bir şeye) alaycı bir şekilde yaklaşmak |
make (a) nonsense of (something) v.
|
|
480 |
Idioms |
(ciddi olarak) düşünmeye başlamak |
put on your thinking cap v.
|
|
481 |
Idioms |
ciddi ciddi düşünmek |
put thinking cap on v.
|
|
482 |
Idioms |
ciddi ciddi düşünmek |
put your thinking cap on v.
|
|
483 |
Idioms |
ciddi ciddi düşünmek |
get your thinking cap on v.
|
|
484 |
Idioms |
(bir şeyi) daha ciddi bir aşamaya getirmek/taşımak |
take (something) further v.
|
|
485 |
Idioms |
ciddi gerileme yaşamak |
take a drubbing v.
|
|
486 |
Idioms |
ciddi/büyük ölçüde gerilemek |
take a drubbing v.
|
|
487 |
Idioms |
ciddi kayba uğramak |
take a drubbing v.
|
|
488 |
Idioms |
ciddi eleştiriler almak |
take a drubbing v.
|
|
489 |
Idioms |
ciddi ve tehditkar bir durumda |
on the chopping block adj.
|
|
490 |
Idioms |
ciddi |
of consequence adj.
|
|
491 |
Idioms |
bundan sonra iş ciddi |
gloves are off expr.
|
|
492 |
Idioms |
bundan sonra iş ciddi |
the kid gloves are off expr.
|
|
493 |
Idioms |
çok ciddi iş |
no laughing matter expr.
|
|
494 |
Idioms |
ciddi bir zarar yoksa sorun da yoktur |
no harm no foul expr.
|
|
495 |
Idioms |
ciddi olmayarak |
with one's tongue in one's cheek expr.
|
|
496 |
Idioms |
ciddi ol! |
act your age! expr.
|
|
497 |
Idioms |
ciddi olmaksızın |
for fun expr.
|
|
498 |
Idioms |
daha hafif/az ciddi bir konu olarak |
on a lighter note expr.
|
|
499 |
Idioms |
(ve) bu ciddi bir miktar (para) |
(and) that ain't hay expr.
|
|
500 |
Idioms |
ciddi olmayarak |
(with) tongue in cheek expr.
|
|