peace! - Turco Inglés Diccionario

peace!

Significados de "peace!" en diccionario turco inglés : 4 resultado(s)

Inglés Turco
General
peace! exclam. selamlar!
Blessings and peace to everyone who is grieving.
Kederli olan herkese rahmet ve selam olsun.

More Sentences
peace! exclam. sessizlik!
peace! exclam. esenlikler!
peace! exclam. esenlikle!

Significados de "peace!" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
peace n. huzur
Their petitions illuminate the path the Union still has to travel to ensure peace of mind for our citizens.
Dilekçeleri, Birliğin vatandaşlarımızın huzurunu sağlamak için kat etmesi gereken yolu aydınlatıyor.

More Sentences
peace n. sulh
The only solid and lasting peace between a man and his wife is, doubtless, a separation.
Bir erkek ile karısı arasındaki yegâne sağlam ve kalıcı sulh şüphesiz ki ayrılıktır.

More Sentences
peace n. barış
Present events also clearly indicate the damage caused in Europe by the ideology of the dividends of peace.
Mevcut olaylar da barışın getirileri ideolojisinin Avrupa'da yol açtığı hasarı açıkça göstermektedir.

More Sentences
make peace v. barış yapmak
It's easier to make war than to make peace.
Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.

More Sentences
make peace v. barışmak
These people must also be given the benefit of visas, for it takes two to make peace.
Bu insanlara da vize verilmelidir, çünkü barışmak için iki kişi gerekir.

More Sentences
General
peace n. asayiş
You didn't kill him like a peace officer.
Onu bir asayiş görevlisi gibi öldürmedin.

More Sentences
peace treaty n. barış antlaşması
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
Bir sonraki adım barış antlaşmasının şartlarını müzakere etmekti.

More Sentences
peace n. rahat
Poor guy probably won't get a moment's peace.
Zavallı adam muhtemelen bir an bile rahata eremeyecek.

More Sentences
peace n. selamet
Behold, I beg of Thee peace in this world and the hereafter.
Bak, sana dünya ve ahirette selamet diliyorum.

More Sentences
peace offering n. barış teklifi
You shall also offer a he-goat for sin, and two one-year-old lambs as victims of peace offerings.
Ayrıca günah için bir teke ve barış teklifi olarak iki tane bir yaşında kuzu sunacaksınız.

More Sentences
peace pipe n. barış çubuğu
At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
Sonunda, Kızılderili kabilelerinin iki şefi baltalarını gömüp barış çubuğu tüttürmeye karar verdiler.

More Sentences
peace n. barış
It remains to be seen, however, whether the effect on the peace process will actually be as is feared.
Bununla birlikte, barış süreci üzerindeki etkisinin gerçekten korkulduğu gibi olup olmayacağı da görülecektir.

More Sentences
inner peace n. iç huzur
The route to inner peace and happiness is not difficult.
İç huzura ve mutluluğa giden yol zor değildir.

More Sentences
nobel peace prize n. nobel barış ödülü
Well, let us invite two holders of the Nobel Peace Prize to discuss the subject of peace with us here in Strasbourg.
Gelin, Nobel Barış Ödülü'nün iki sahibini burada, Strazburg'da bizimle barış konusunu tartışmaya davet edelim.

More Sentences
love and peace n. sevgi ve barış
I radiate Love and Peace to erase all mistakes and break down barriers.
Tüm hataları silmek ve engelleri yıkmak için Sevgi ve Barış yayıyorum.

More Sentences
world peace n. dünya barışı
This resolution comes at a crucial time for world peace, in view of the imminent attack on Iraq.
Bu karar, Irak'a yönelik yaklaşan saldırı göz önüne alındığında, dünya barışı için çok önemli bir zamanda alınmıştır.

More Sentences
peace corps n. barış gücü
We were also in favour of a feasibility study for a civil peace corps, something which was, however, rejected.
Ayrıca sivil barış gücü için bir fizibilite çalışması yapılmasından yanaydık, ancak bu reddedildi.

More Sentences
dove of peace n. barış güvercini
She's like a dove of peace.
Barış güvercini gibidir.

More Sentences
social peace n. toplumsal barış
We also discussed something else, namely no arms exports to countries where poverty may disturb social peace.
Ayrıca yoksulluğun toplumsal barışı bozabileceği ülkelere silah ihracatı yapılmaması gibi başka bir konuyu da görüştük.

More Sentences
peace talks n. barış görüşmeleri
Anyone who was present at the peace talks in Japan can no longer safely enter Indonesia.
Japonya'daki barış görüşmelerine katılan hiç kimse artık Endonezya'ya güvenli bir şekilde giremiyor.

More Sentences
peace n. esenlik
There is NO peace to the unrighteous.
Haksız olana esenlik yok.

More Sentences
break the peace v. barışı bozmak
I was not breaking the peace, but trying to keep the peace by helping to rid the world of nuclear weapons.
Ben barışı bozmuyordum aksine dünyayı nükleer silahlardan kurtarmaya yardım ederek barışı korumaya çalışıyordum.

More Sentences
make peace with v. ile barışmak
Tom made peace with Mary.
Tom Mary ile barıştı.

More Sentences
find peace v. huzuru bulmak
I hope they can find peace and be productive in society.
Umarım toplumda huzur bulabilir ve üretken olabilirler.

More Sentences
seek peace v. huzur aramak
Seek peace and pursue it.
Huzuru ara ve peşinden git.

More Sentences
keep the peace v. barışı korumak
I was not breaking the peace, but trying to keep the peace by helping to rid the world of nuclear weapons.
Ben barışı bozmuyordum aksine dünyayı nükleer silahlardan kurtarmaya yardım ederek barışı korumaya çalışıyordum.

More Sentences
bring peace v. barış getirmek
This is not war; it is about bringing peace and building on it where there is need.
Bu savaş değil; barışı getirmek ve ihtiyaç duyulan yerlerde barışı inşa etmekle ilgilidir.

More Sentences
make peace with v. barış yapmak
You must make peace with your enemy, not with your friend.
Düşmanınızla barış yapmalısınız, dostunuzla değil.

More Sentences
live in peace v. barış içinde yaşamak
Today, Saddam Hussein is no longer in power, but the Iraqi people are not yet living in peace.
Bugün Saddam Hüseyin artık iktidarda değil ancak Irak halkı henüz barış içinde yaşamıyor.

More Sentences
at peace adj. barışık
Have salt in yourselves, and be at peace with one another.
Kendinize güvenin ve birbirinizle barışık olun.

More Sentences
peace-loving adj. barışsever
They are a peace-loving people who are thrown into prison in their thousands.
Binlercesi hapse atılan barışsever bir halktır.

More Sentences
peace-loving adj. barışçıl
We are a peace-loving nation.
Biz barış seven bir milletiz.

More Sentences
at peace adv. huzur içinde
Her mind is at peace.
Zihni huzur içinde.

More Sentences
in peace adv. barış içinde
That is of inestimable value and helps peoples to live together in peace.
Bu paha biçilemez bir değerdir ve halkların barış içinde bir arada yaşamasına yardımcı olur.

More Sentences
at peace adv. barış halinde
We're at peace with france, Mr. Bush.
Fransa ile barış halindeyiz, Bay Bush.

More Sentences
Phrases
rest in peace expr. huzur içinde yatsın
Mouloud Mammeri, may he rest in peace, would never have joined the separatists.
Mouloud Mammeri, huzur içinde yatsın, asla ayrılıkçılara katılmazdı.

More Sentences
Colloquial
peace deal n. barış anlaşması
The OAU is doing its best to broker a peace deal there.
Afrika Birliği Örgütü orada bir barış anlaşmasına aracılık etmek için elinden geleni yapıyor.

More Sentences
Idioms
a peace offering n. barış teklifi
I made some fruitcake as sort of a peace offering.
Bir nevi barış teklifi olarak meyveli kek yaptım.

More Sentences
be at peace v. huzur bulmak
You won't be at peace as long as Tom is alive.
Tom yaşadığı sürece huzur bulamayacaksın.

More Sentences
make (one's) peace with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) barışmak
Whoever declares war on poverty must make peace with nature.
Yoksulluğa savaş açan herkes doğayla barışmalıdır.

More Sentences
Speaking
rest in peace expr. huzur içinde yat
Rest in peace.
Huzur içinde yat.

More Sentences
rest in peace expr. ruhu şad olsun
Mouloud Mammeri, may he rest in peace, would never have joined the separatists.
Ruhu şad olsun, Mouloud Mammeri asla bölücülerin safına katılmazdı.

More Sentences
Trade/Economic
peace settlement n. barış anlaşması
Only when a comprehensive peace settlement has been signed may relations between the EU and Sudan be normalised.
Ancak kapsamlı bir barış anlaşması imzalandığında AB ile Sudan arasındaki ilişkiler normalleşebilir.

More Sentences
peace dividend n. barış temettüsü
At the same time, it will be ensured that the population as a whole shares in the aid as a visible peace dividend.
Aynı zamanda, görünür bir barış temettüsü olarak halkın bir bütün olarak yardımdan pay alması sağlanacaktır.

More Sentences
Law
keep the peace v. barışı korumak
The United States should obviously be able to keep the peace in its own backyard, also militarily.
Amerika Birleşik Devletleri elbette kendi arka bahçesinde de askeri olarak barışı koruyabilmelidir.

More Sentences
Politics
peace accord n. barış antlaşması
After prolonged and difficult discussions, a peace accord was signed.
Uzun ve zorlu görüşmeler sonunda bir barış antlaşması imzalandı.

More Sentences
peace broker n. barış aracısı
Diplomatic inactivity gives the EU absolutely no credibility as a peace broker in the Middle East.
Diplomatik hareketsizlik AB'ye Orta Doğu'da bir barış arabulucusu olarak kesinlikle güvenilirlik kazandırmamaktadır.

More Sentences
peace treaty n. barış antlaşması
They signed the peace treaty.
Onlar barış antlaşması imzaladı.

More Sentences
peace conference n. barış konferansı
Italy has declared its willingness to host a peace conference.
İtalya bir barış konferansına ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı.

More Sentences
peace-keeping n. barışı koruma
This operation in the Congo is not just a peace-keeping operation.
Kongo'daki bu operasyon sadece bir barışı koruma operasyonu değildir.

More Sentences
peace n. barış
The United States takes on the lion's share of all peace missions.
Amerika Birleşik Devletleri tüm barış misyonlarının aslan payını üstlenmektedir.

More Sentences
peace and stability n. barış ve istikrar
Re-launching the Barcelona Process is more necessary than ever in the interests of peace and stability.
Barselona Sürecinin yeniden başlatılması, barış ve istikrar için her zamankinden daha fazla gereklidir.

More Sentences
peace agreement n. barış antlaşması
The war ended with a cease-fire, not a peace agreement.
Savaş, barış antlaşması ile değil bir ateşkesle sona ermişti.

More Sentences
peace talks n. barış görüşmeleri
The peace talks must begin again.
Barış görüşmeleri yeniden başlamalı.

More Sentences
world peace n. dünya barışı
A war such as that currently being prepared will, of course, undermine world peace and security.
Şu anda hazırlanmakta olan savaş gibi bir savaş elbette dünya barışını ve güvenliğini baltalayacaktır.

More Sentences
lasting peace n. kalıcı barış
What we need now are concrete steps to reach lasting peace.
Kalıcı barışa ulaşmak için somut adımlara ihtiyacımız var.

More Sentences
permanent peace n. kalıcı barış
I believe that history will justifiably acknowledge her contribution, if the present negotiations bring permanent peace.
Mevcut müzakerelerin kalıcı barışı getirmesi halinde tarihin onun katkısını haklı olarak kabul edeceğine inanıyorum.

More Sentences
sustainable peace n. sürdürülebilir barış
It will be essential to address these issues in order to ensure sustainable peace in the country.
Ülkede sürdürülebilir barışın sağlanması için bu meselelerin ele alınması elzem olacaktır.

More Sentences
peace loving adj. barışsever
Iranian people are peace loving.
İran halkı barışseverdir.

More Sentences
Religious
peace offering n. şükran adağı
You shall also offer a he-goat for sin, and two one-year-old lambs as victims of peace offerings.
Ayrıca günah karşılığında bir teke ve şükran adağı olarak bir yaşında iki kuzu sunacaksınız.

More Sentences
General
peace offering n. kurban
social peace n. sosyal barış
peace and harmony n. dirlik düzenlik
peace corps n. barış gönüllüleri
breach of the peace n. asayişi bozma
peace n. sessizlik
peace n. erinç
peace offering n. barış ve uzlaşma amacıyla verilen hediye
peace officer n. barış görevlisi
peace n. barışma
peace n. sükunet
peace journalism n. barış gazeteciliği
justice of the peace n. sulh hakimi
peace enforcement approach n. barışı kuvvetlendirme yaklaşımı
peace n. uzlaşma
judge of the peace n. sulh yargıcı
breach of the peace n. ayaklanma
peace n. sükun
peace n. ağız tadı
pipe of peace n. barış çubuğu
peace n. dirlik
peace on earth n. dünyada barış
inner peace n. gönül rahatlığıyla
peace envoy n. barış elçisi
peace maker n. barışı sağlayan
peace maker n. barış yapan
peace maker n. ara bulucu
peace-seeker n. barışa susayan
peace-loving n. sulhçuluk
short-lived peace n. kısa süren barış
unilateral peace-keeping n. tek taraflı barışı koruma çabası
peace n. güvenlik
nobel peace laureate n. nobel barış ödüllü kişi
eternal peace n. sonsuz huzur
peace in nature n. doğada huzur
eternal peace n. sonsuz barış
temporary peace n. geçici barış
temporary peace n. geçici huzur
civil peace n. iç barış
plur (peace, love, unity, and respect) n. barış, sevgi, birlik ve saygı
inner peace n. iç huzuru
inner peace n. iç rahatlığı
peace of mind n. iç rahatlığı
international day of peace n. dünya barış günü
journey to peace n. huzura yolculuk
perpetual peace n. kalıcı barış
perpetual peace n. sürekli barış
peace art n. barış sanatı
gandhi peace prize n. gandhi barış ödülü
peace talks n. barış müzakereleri
bird of peace n. barış kuşu
bird of peace n. güvercin
disturbance of the peace n. barış ortamının bozulması
peace n. ebedi uyku
peace n. barış dönemi
peace n. barış antlaşması
peace n. barış paktı
peace n. huzur kaynağı
peace n. sükunet kaynağı
peace n. kişisel ilişkilerde uyum
peace initiative n. barış inisiyatifi
peace initiative n. barış müzakeresi başlatma
peace of god n. iç huzur
peace of god n. (feodal savaş döneminde) saldırı muafiyeti
peace sign n. barış işareti
peace sign n. barış sembolü
not to leave somebody in peace v. yakasını bırakmamak
hold one's peace v. bir şey söylememek
make peace v. barışmak
give somebody peace v. huzur vermek
hold one's peace v. konuşmamak
break the peace v. asayişi bozmak
have peace of mind v. kendiyle barışık olmak
have no peace v. rahat yüzü görmemek
hold one's peace v. susmak
keep the peace v. asayişi korumak
hold one's peace v. dilini tutmak
make one's peace with v. barışmak
hold one's peace v. çenesini tutmak
not to have a moment of peace v. rahat yüzü görmemek
not to have a moment's peace v. dirlik yüzü görmemek
not to have a moment's peace v. rahata kavuşamamak
disturb the peace v. asayişi bozmak
long for peace v. barışa susamak
not give a minute's peace v. kene gibi yapışmak
strengthen peace v. barışı kuvvetlendirmek
win the peace prize v. barış ödülü kazanmak
find peace v. huzura ermek
bring about peace v. barış sağlamak
establish peace v. barış sağlamak
rest in peace v. nur içinde yatmak
disturb the public peace v. halkın huzurunu bozmak
keep the peace v. huzuru korumak
sign a peace agreement v. barış imzalamak
sign a peace treaty v. barış imzalamak
be at peace with oneself v. kendiyle barışık olmak
be at peace with oneself v. kendisiyle barışık olmak
sleep with peace of mind v. yatağa girince huzurlu uyumak
make one's peace v. barışmak
sleep with peace of mind v. vicdanen rahat olmak
sleep with peace of mind v. başını yastığa rahat koymak
make one's peace v. arayı düzeltmek
find peace v. huzur bulmak
feel at peace v. huzur bulmak
find peace in something v. huzuru bir şeyde bulmak
bring peace and tranquility v. barış ve huzuru getirmek
have peace of mind v. huzurlu olmak
disturb the peace v. huzuru bozmak
disturb the peace v. kamu düzenini bozmak
hold one's peace v. sessiz olmak
swear the peace against one v. tehdit altındayken yemin etmek
peace v. sessizleşmek
peace v. sakinleşmek
peace v. sessiz durmak
peace v. barışmak
peace v. barış sağlamak
peace v. barış içinde olmak
peace v. arası iyi olmak
peace and quiet adj. huzurlu
peace-loving adj. sulhsever
peace-loving adj. sulhperver
peace adj. barış ile ilgili
peace adj. uluslararası barış elçisi olan
at peace adv. barışta
at peace adv. sulh halinde rahatta
at peace adv. sulh halinde
at peace adv. rahatta
mind at peace adv. gönül rahatlığıyla
r.i.p (rest in peace) interj. huzur içinde yatsın
Phrases
go in peace! expr. esenlikle git!
rest in peace expr. mekanı cennet olsun
rest in peace expr. nur içinde yatsın
speak now or forever hold your peace expr. şimdi konuş ya da sonsuza dek sus
rest in peace expr. toprağı bol olsun
with peace in mind expr. gönül rahatlığıyla
may he/she rest in peace expr. ruhu şad olsun
Proverb
peace at home, peace in the world yurtta sulh cihanda sulh
peace at home, peace in the world yurtta barış dünyada barış
better a lean peace than a fat victory ufak bir barış büyük bir zaferden daha iyidir
if you want peace, you must prepare for war eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan
if you want peace, prepare for war eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan
if you want peace, prepare for war barış istiyorsan savaşa hazırlıklı ol
Colloquial
pipe of peace n. barış çubuğu
peace offering n. barışalım
breach of the peace n. düzeni bozma
disturbance of the peace n. kamu düzenini bozma
disturbance of the peace n. kargaşalık çıkartma
breach of the peace n. karışıklık çıkartma
breach of the peace n. kargaşalık çıkartma
disturbance of the peace n. karışıklık çıkartma
breach of the peace n. kamu düzenini bozma
breach of the peace n. ortalığı karıştırma
disturbance of the peace n. ortalığı karıştırma
peace and quiet n. sükunet ve sakinlik
breach of the peace n. toplumsal düzeni bozma
disturbance of the peace n. toplumsal düzeni bozma
hold peace v. çenesini tutmak
hold peace v. susmak
hold peace v. konuşmamak
hold peace v. bir şey söylememek
hold peace v. dilini tutmak
hold peace v. sessiz olmak
peace out v. birden ayrılmak/çıkıp gitmek
peace out v. hızla/aniden çıkıp gitmek
disturbance of the peace expr. düzeni bozma
go in peace! expr. elveda!
go in peace! expr. güle güle git!
rip (rest in peace) expr. huzur içinde yatsın
peace out expr. sağlıcakla kal
peace out! expr. sağlıcakla kal!
peace out girl scout expr. (kızlar arasında söylenen) görüşürüz anlamında bir söz
Idioms
peace seed n. barış tohumu
peace seeds n. barış tohumları
seed of peace n. barış tohumu
seeds of peace n. barış tohumları
peace of mind n. gönül rahatlığı
a peace offering n. barışmak için verilen hediye
a peace offering n. barış ve uzlaşma amacıyla verilen hediye
a peace offering n. özür mahiyetinde verilen hediye
a peace dividend n. barış payı
a peace dividend n. savunma harcamalarının eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması
a peace dividend n. hükümetin savunma harcamalarından tasarruf payı
the peace dividend n. barış payı
the peace dividend n. savunma harcamalarının eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması
the peace dividend n. hükümetin savunma harcamalarından tasarruf payı
smoke the pipe of peace v. barış çubuğunu tüttürmek
smoke the pipe of peace v. barışmak
bring (someone or something) to the peace table v. barış masasına oturtmak/çekmek
bring (someone or something) to the peace table v. anlaşma koşullarını görüşmek için masaya oturtmak
bring (someone or something) to the peace table v. anlaşma koşullarını görüşmek için bir araya gelmelerini sağlamak
bring (someone or something) to the peace table v. anlaşma görüşmeleri için bir araya getirmek
make one's peace with v. aradaki sorunu çözmek
make one's peace with v. barışmak
smoke the peace pipe v. barış çubuğunu tüttürmek
make your peace with something v. bir şeyi kabullenmek/ile barışık olmak
open the door to peace talks v. barış görüşmelerine olanak tanımak
smoke the peace pipe v. barışmak
leave someone in peace v. birini rahat bırakmak
be at peace with the world v. dünyayla barışık olmak
be at peace with the world v. hayatla barışık olmak
be at peace with life v. hayatla barışık olmak
hold one's peace v. sükunetini korumak
hold one's peace v. sessiz kalmak
be at peace v. ruhsal açıdan rahatlamak
be at peace v. hayatından memnun olmak
be at peace v. hayatla barışık olmak
be at peace v. durumunu kabullenmek
be at peace v. barış içinde yaşamak
be at peace v. çatışmamak
be at peace v. savaşmamak
be at peace v. huzur içinde olmak
be at peace v. acı çekmemek
hold one's peace v. sessizliğini korumak
hold one's peace v. susmak
hold one's peace v. bir şey söylememek
hold one's peace v. çenesini tutmak
hold one's peace v. dilini tutmak
hold one's peace v. sessiz olmak
hold your peace/tongue [old-fashioned] v. sessizliğini korumak
hold your peace/tongue [old-fashioned] v. susmak
hold your peace/tongue [old-fashioned] v. bir şey söylememek
hold your peace/tongue [old-fashioned] v. çeneni tutmak
hold your peace/tongue [old-fashioned] v. dilini tutmak
hold your peace/tongue [old-fashioned] v. sessiz olmak
hold your peace/tongue [old-fashioned] v. diline hakim olmak
keep (one's) peace v. sessizliğini korumak
keep (one's) peace v. bir şey söylememek
keep (one's) peace v. ağzını açmamak
keep (one's) peace v. çenesini kapalı tutmak
keep (one's) peace v. dilini tutmak
keep (one's) peace v. sessiz kalmak
leave (someone or something) in peace v. (birini/bir şeyi) rahat bırakmak
leave (someone or something) in peace v. (birinin/bir şeyin) yakasını bırakmamak/yakasından düşmek
leave in peace v. rahat bırakmak
leave in peace v. yakasını bırakmamak
make (one's) peace with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) aradaki sorunu çözmek
make peace with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) barışmak
make peace with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) barış yapmak
make peace with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) aradaki sorunu çözmek
make peace with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) arası düzelmek
make peace with somebody v. biriyle barışmak
make peace with somebody v. biriyle barış yapmak
make peace with somebody v. biriyle aradaki sorunu çözmek
make peace with somebody v. biriyle arası düzelmek
smoke the peace pipe (with someone) v. (biriyle) barışmak
smoke the peace pipe (with someone) v. (biriyle) bir anlaşmaya varmak
(there's) no peace for the weary expr. dinlenmeye vakit yok
(there's) no peace for the weary expr. soluklanmaya zaman yok
there's no peace for the wicked expr. şeytan azapta gerek
at peace with expr. ile barışık
at peace with expr. ile rahat
at peace with expr. '-den memnun
hold your peace/tongue [old-fashioned] expr. sessizliğini koru
hold your peace/tongue [old-fashioned] expr. sus
hold your peace/tongue [old-fashioned] expr. bir şey söyleme
hold your peace/tongue [old-fashioned] expr. çeneni tut
hold your peace/tongue [old-fashioned] expr. dilini tut
hold your peace/tongue [old-fashioned] expr. sessiz ol
hold your peace/tongue [old-fashioned] expr. diline hakim ol
no peace (or rest) for the wicked expr. şeytan azapta gerek
Speaking
peace be upon you expr. aleykümselam
will peace come? expr. barış gelecek mi?
peace be upon you expr. es-selamü aleyküm
may rest in peace expr. huzur içinde yatsın
peace be with you expr. esenlikler dilerim/esen kalın
may he rest in peace expr. nur içinde yatsın
peace be with you expr. selamünaleyküm
peace be upon him expr. sallallahu aleyhi ve sellem
may he/she rest in peace expr. toprağı bol olsun
you'll be at peace soon expr. yakında huzura kavuşacaksın
give me peace expr. bana huzur ver
make peace with your past expr. geçmişin ile barış
Trade/Economic
peace dividend n. barış payı
food for peace program n. barış için gıda programı
peace talk n. barış konuşması
labor peace n. çalışma barışı
peace dividend n. savunma harcamalarını eğitim ve sağlık gibi barış zamanı harcama kalemlerine aktarılması
tax peace n. vergi barışı
Law
conservators of the peace n. asayiş görevlileri
disturbance of the peace n. asayişin ihlali
peace n. amme intizamı
conservators of the peace n. asayiş memurları
peace n. asayiş
breach of the peace n. asayişi bozma
breach of peace n. asayişi bozma
disturbance of the peace n. asayişi bozma
peace officer n. asayişi sağlamakla görevli memur
crime against peace n. barışa karşı suç
crimes against peace n. barışa karşı suçlar
articles of the peace n. bir şahsın kötülüğe uğrayacağı şüphesiyle mahkemenin koruması talebinde bulunması
peace officer n. güvenlik memuru
peace officer n. güvenlik görevlisi
peace n. kamu düzeni
disturbing individuals’ peace and harmony n. kişilerin huzur ve sükununu bozma
court of peace on duty n. nöbetçi sulh mahkemesi
peace officer n. polis memuru
peace court of criminal jurisdiction n. sulh ceza mahkemesi
justice of the peace n. sulh hakimi
court of peace n. sulh mahkemesi
penal decree by justice of peace n. sulh hakiminin ceza kararnamesi
session of the peace n. sulh mahkemesi toplantı devresi
breach of the peace n. sükunetin bozulması
court of peace n. sulh ceza mahkemesi
disturbance of the peace n. sükunetin bozulması
civil courts of peace n. sulh hukuk mahkemeleri
civil court of peace n. sulh hukuk mahkemesi
peace officer n. sulh memuru
justice of peace n. sulh hakimi
criminal courts of peace n. sulh ceza mahkemeleri
civil courts of peace n. sulh hukuk mahkemeleri
peace pact n. sulh sözleşmesi
penal court of peace n. sulh ceza mahkemesi
criminal court of peace n. sulh ceza mahkemesi
criminal courts of peace n. sulh ceza mahkemeleri
justice of the-peace n. sulh hakimi
justice of the peace (jp) n. sulh hakimi
peace and quietude n. sulh ve sükun
conservators of the peace n. sulh yargıçları
court of peace n. sulh hukuk mahkemesi
justice of the peace [uk] n. kraliyet tarafından atanan, bölgesinde barışı muhafaza etmekle yükümlü sivil memur
justice of the peace [australia/new zealand] n. sulh yargıcı
justice of the peace court [scotland] n. (eskiden iskoçya'da) sulh mahkemesi
commission of the peace n. bir veya daha fazla sulh hakiminden oluşan, devlet mührüne sahip komisyon
peace of god n. adaletlilik
peace of god n. iyi hal
sessions of the peace n. duruşma hakimi
sessions of the peace n. mahkeme başkanı
keep the peace v. asayişi korumak
keep the peace v. huzuru korumak
break the peace v. asayişi bozmak
break the peace v. asayişi ihlal etmek
break the peace v. huzuru bozmak
break the peace v. huzur bozmak
keep the peace v. sulhu bozmamak
j.p. (justice of the peace) abrev. sulh hakimi
Politics
eu peace keeping force n. ab barışı koruma gücü
american peace n. amerikan barışı
make-peace n. arabulucu
peace-keeper n. arabulucu
peace keeper n. arabulucu
public peace n. asayiş
ataturk international peace prize n. atatürk uluslararası barış ödülü
partnership for peace n. barış için ortaklık
land-for-peace n. barış için toprak
achievement of peace n. barışın sağlanması
breach of the peace n. barışı ihlal
peace movements n. barış hareketleri
peace environment n. barış ortamı
peace operation n. barış harekatı
time of peace n. barış zamanı
treaty of peace n. barış antlaşması
peace time n. barış
pro-peace n. barış yanlısı
science for peace and security n. barış ve güvenlik için bilim
peace-building n. barış inşası
peace process n. barış süreci
peace-making process n. barış yapım süreci
crimes against peace n. barışa karşı işlenen suçlar
crimes against peace n. barışa karşı suç
peace monitoring n. barışın denetimi
breach of peace n. barışın ihlali
peace loving peoples n. barışsever toplumlar
peace force n. barış gücü
work group for peace n. barış için bir araya çalışma grubu
peace partnership n. barış ortaklığı
peace and regional stability n. barış ve bölgesel istikrar
one million signatures for peace campaign n. barış için 1 milyon imza girişimi
peace dove n. barış güvercini
peace and order n. barış ve nizam
regional peace n. bölgesel barış
united nations peace building comission n. birleşmiş milletler barışı inşa komisyonu
bm peace-keepers n. bm barış gücü
multinational peace force n. çok uluslu barış gücü
carnegie endowment for international peace n. carnegie uluslararası barışa destek kurumu
democracy and peace party n. demokrasi ve barış partisi
world peace day n. dünya barış günü
world day of peace n. dünya barış günü
universal peace n. evrensel barış
public peace n. genel huzur
public peace n. genel asayiş
internal peace n. iç barış
stable peace n. istikrarlı barış
domestic peace n. iç barış
public peace n. kamu huzuru
public peace n. kamu düzeni
king's peace n. kraliyetin asayişi
queen's peace n. kraliyetin asayişi
colombia peace deal n. kolombiya barış anlaşması
lausanne peace treaty n. lozan barış antlaşması
middle east peace process n. ortadoğu barış süreci
peace feeler n. savaşın sonlanması için yapılan diplomatik yoklama
cold peace n. soğuk barış
make-peace n. sulh getiren
peace time n. sulh
land-for-peace n. toprak karşılığı barış
peace-keeper n. uzlaştırıcı
international peace and security n. uluslararası barış ve güvenlik
peace keeper n. uzlaştırıcı
make-peace n. uzlaştırıcı
peace advocacy n. barış savunuculuğu
peace advocacy n. barışçıl politika
peace march n. barış protestosu
peace march n. barış yürüyüşü
sue for peace v. barış istemek
declare peace v. barış ilan etmek
maintain peace and security v. barış ve güvenliği sağlamak
issue a call for peace v. barış çağrısında bulunmak
build the peace v. barışı inşa etmek
spread the peace v. barışı yaymak
pro-peace adj. barıştan yana
make-peace adj. barış getiren
peace loving adj. barış yanlısı
peace loving adj. barışçı
against the peace expr. barışa karşı
Institutes
turkish delegation to the asian parliamentary assembly for peace n. barış için asyalı parlamentolar birliği türk grubu
cyprus peace operation n. kıbrıs barış harekatı
Computer
cyber peace n. siber barış
Botanic
peace lily n. beyaz yelken çiçeği
peace lily n. kaşık çiçeği
Literature
peace n. aristofanes'in komedyası
History
lausanne peace conference n. lozan barış konferansı
peace of westphalia n. vestfalya antlaşması
Religious
kiss of peace n. barış öpücüğü
pbuh (peace be upon him) n. aleyhisselam
abode of peace n. dar al islam
peace offering n. şabat yemeği
peace offering n. tanrı ve sunan kimse arasında paylaşılan kurban yemeği
peace offering n. şükran yemeği
prince of peace n. hazreti isa
hrip (here rests in peace) abrev. burada huzur içinde yatıyor
Geography
waterton-glacier international peace park n. waterton-glacier uluslararası barış parkı
peace n. peace nehri
peace n. kanada'nın batısında bir nehir
peace garden state n. kuzey dakota
peace garden state n. kanada sınırında yer alan bir abd eyaleti
peace river n. peace nehri
peace river n. kanada'da bir nehir
Military
operation peace spring n. barış pınarı harekatı
operation peace spring n. barış pınarı operasyonu
peace n. asayiş