dolu dolu - Turc Anglais Dictionnaire

dolu dolu

Sens de "dolu dolu" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)

Turc Anglais
General
dolu dolu good adj.
Colloquial
dolu dolu in full expr.
Idioms
dolu dolu to the full adv.

Sens de "dolu dolu" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
dolu hail n.
The hail cracked the window.
Dolu, camı kırdı.

More Sentences
dolu yağmak hail v.
It's hailing.
Dolu yağıyor.

More Sentences
ile dolu olmak filled with v.
This balloon floats because it's filled with helium.
Bu balon helyum ile dolu olduğu için süzülüyor.

More Sentences
dolu full adj.
I will be very brief, because I know that time is flying by and that you have a very full agenda.
Çok kısa keseceğim, çünkü zamanın hızla akıp gittiğini ve gündeminizin çok dolu olduğunu biliyorum.

More Sentences
hayat dolu vivacious adj.
Mary is vivacious.
Mary hayat dolu.

More Sentences
General
dolu fırtınası hailstorm n.
The hailstorm damaged crops.
Dolu fırtınası ekinlere zarar verdi.

More Sentences
dolu olmak be filled with v.
He is a man whose heart is filled with hope.
O, kalbi umutla dolu olan bir adam.

More Sentences
dolu yağmak hail v.
Have you ever seen it hail?
Hiç dolu yağdığını gördün mü?

More Sentences
(tabanca vb.) dolu olmak charge v.
Be careful! That pistol is charged.
Dikkatli olun! O tabanca dolu.

More Sentences
dolu olmak occupy v.
Sorry, is this seat occupied?
Affedersiniz, bu koltuk dolu mu?

More Sentences
dolu fraught with adj.
Cross-border access to justice within the internal market is still fraught with many barriers for our citizens.
İç pazarda adalete sınır ötesi erişim, vatandaşlarımız için hala pek çok engelle doludur.

More Sentences
dolu replete adj.
The annals of sports are replete with the names of great black athletes.
Spor tarihi büyük siyah atletlerin isimleriyle doludur.

More Sentences
hayat dolu lively adj.
She is a lively girl.
O hayat dolu bir kız.

More Sentences
dolu crowded adj.
Whichever highway you decide on, it will be crowded with cars and trucks.
Hangi otoyola karar verirseniz verin, arabalar ve kamyonlarla dolu olacaktır.

More Sentences
dolu alive with adj.
The place was alive with creative young people.
Mekan, yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.

More Sentences
sevgi dolu affectionate adj.
Not many people know how to keep an affectionate relation with their relatives.
Pek çok insan akrabalarıyla sevgi dolu bir ilişkiyi nasıl sürdüreceğini bilmez.

More Sentences
dolu brimful of adj.
The circus and the show are brimful of fun and laughter.
Sirk ve gösteri eğlence ve kahkaha doluydu.

More Sentences
yaşam dolu lively adj.
Tom is very lively.
Tom çok yaşam dolu.

More Sentences
dolu rife adj.
I'm just saying the black market is rife with fake fossils like this.
Karaborsanın bunun gibi sahte fosillerle dolu olduğunu söylüyorum.

More Sentences
dolu charged adj.
My phone is fully charged.
Telefonumun şarjı dolu.

More Sentences
nefret dolu hateful adj.
His hateful comments towards others revealed his true nature.
Başkalarına yaptığı nefret dolu yorumlar adamın gerçek yüzünü gösteriyordu.

More Sentences
su dolu filled with water adj.
His briefcase was filled with water.
Çantası suyla doluydu.

More Sentences
dolu filled adj.
Noah's ark was filled not with production factors, but with living creatures.
Nuh'un gemisi üretim faktörleriyle değil, canlılarla doluydu.

More Sentences
dolu steeped in adj.
Red Mars is steeped in information about the planet.
Kızıl Mars gezegenle ilgili bilgilerle dolu.

More Sentences
dolu full of adj.
You feel as if you are facing a wall full of binder files.
Sanki bir duvar dolusu dosyayla karşı karşıyaymışsınız gibi hissediyorsunuz.

More Sentences
hayat dolu exuberant adj.
I was very exuberant.
Ben çok hayat doluydum.

More Sentences
su dolu waterlogged adj.
The ground was waterlogged after several days of rain.
Birkaç gün yağan yağmurdan sonra zemin suyla dolmuştu.

More Sentences
dolu loaded adj.
I refer to chartering flights which are loaded with 'undesirables'.
'İstenmeyenler' ile dolu uçuşların kiralanmasından bahsediyorum.

More Sentences
dolu full adj.
This was an extremely full and helpful reply.
Bu son derece dolu ve yardımcı bir cevaptı.

More Sentences
tamamen dolu fully loaded adj.
This car is fully loaded.
Bu araba tamamen dolu.

More Sentences
tıklım tıklım dolu jam-packed adj.
The theater was jam-packed.
Tiyatro tıklım tıklım doluydu.

More Sentences
dolu (ile dolu olmak) filled with adj.
It is my belief that liberalisation would leave us with nothing but a cemetery filled with passengers!
Benim inancım odur ki, serbestleşme bize yolcularla dolu bir mezarlıktan başka bir şey bırakmayacaktır!

More Sentences
tıka basa dolu jam-packed adj.
Due to the typhoon, the train schedule was disturbed and all the trains were jam-packed.
Tayfun nedeniyle tren tarifesi bozulmuştu ve tüm trenler tıka basa doluydu.

More Sentences
nefret dolu catty adj.
Her catty remarks about others revealed her unkind nature.
Başkaları hakkındaki nefret dolu sözleri kadının nezaketsiz tabiatını ortaya koyuyordu.

More Sentences
dolu occupied adj.
Go to the properties of the flash drive and see that it is half occupied.
Flash sürücünün özelliklerine gidin ve yarısının dolu olduğunu görün.

More Sentences
sevgi dolu loving adj.
I was trying so hard to live a life of love.
Sevgi dolu bir hayat geçirmek için çok çaba harcadım.

More Sentences
sürprizlerle dolu full of surprises adj.
She's fun, carefree, smart, full of surprises.
O eğlenceli, kaygısız, akıllı, sürprizlerle dolu.

More Sentences
hıncahınç dolu packed adj.
The auditorium is packed.
Konferans salonu hıncahınç dolu.

More Sentences
macera dolu full of adventure adj.
A space full of adventure and colorful just like a child's imagination.
Bir çocuğun hayal gücü gibi macera dolu ve renkli bir ortam.

More Sentences
Common Usage
su dolu watery adj.
General
olaylarla dolu sene eventful year n.
dolu şey full n.
dolu ağırlık gross vehicle weight n.
dolu sağanağı hail shower n.
aşk ve macera dolu hikaye romance n.
olaylarla dolu bir hafta a full week n.
içi su dolu kabarcık water blister n.
bir dolu yalan pack of lies n.
dolu tanesi hailstone n.
ile dolu (çok) abounding in n.
bizim için övünç dolu bir gün a proud day for us n.
ağzına kadar dolu bardak bumper n.
olaylarla dolu olma eventfulness n.
kin ve nefretle dolu olma despitefulness n.
haberlerle dolu olma newsiness n.
bütün yaşam ve tabiatın görünmez ve sonsuz olanın ruhani simgeleri ve anlamlarıyla dolu olduğuna inanan bir görüş sacramentalism n.
düşünce dolu olma dreamfulness n.
bir dolu yalan a pack of lies n.
mutluluk dolu olma blissfulness n.
dolu savak spillway n.
nefret dolu olma hatefulness n.
gereksiz laflarla dolu olma diffuseness n.
çamaşırların arasına konulan içi hoş kokulu kuru bitki vb ile dolu bez kese sachet n.
hazırcevap sözlerle dolu konuşma repartee n.
hayatın güçlüklerle dolu tarafı the seamy side of life n.
fazla dolu olma repletion n.
hayat dolu olma corkiness n.
ağzına kadar dolu kadeh bumper n.
kötülük dolu balefulness n.
bant (dolu) tape n.
sevgi dolu olma warmheartedness n.
film vb hakkında övgü dolu yazı rave review n.
güney amerika'da hazinelerle dolu olduğu söylentisi bulunan efsanevi şehir el dorado n.
samanla dolu pişirme kabı haybox n.
yarı dolu tohum half empty seed n.
arzu dolu bakış ogle n.
umut dolu bir gelecek a rosy future n.
dolu sleet n.
dolu çizgi full line n.
dolu fırtınası hail storm n.
dolu tanesi hail stone n.
tutku dolu bir gece a night of passion n.
stres dolu hayat stress-filled life n.
ağzına kadar dolu bardak brimmer n.
stres dolu hayat/yaşam stress-filled life n.
mutluluk dolu bir hayat a life full of happiness n.
hafıza dolu mesajı memory full message n.
şehvet dolu hisler lustful thoughts n.
şüphelerle dolu bir dünya an uncertain world n.
belirsizliklerle dolu bir dünya an uncertain world n.
hüzün dolu/hüzünlü öyküler tales of woe n.
ilmek ve düğümlerle dolu olma knottiness n.
seyirciyle dolu tiyatro bumper house n.
(tüm koltuklar dolu olduğunda) ayakta kalan kimse standee n.
heyecanlı/gerilim dolu hikaye chiller n.
sevgi dolu olma warm-heartedness n.
dolu burun bunged up nose n.
(küçük içki şişeleriyle dolu) minibar honor bar n.
dolu tabanca loaded gun n.
dolu silah loaded gun n.
göğsü brövelerle dolu subay highly decorated officer n.
(genelde gökyüzü için söylenir) yıldızlarla dolu gece star-studded night n.
içi bira ile dolu bir bardak ve pinpon topuyla oynana bir oyun beer pong n.
içi bira ile dolu bir bardak ve pinpon topuyla oynana bir oyun beirut n.
kamış dolu bölge canebrake n.
macera dolu şeyler yapma adventuring n.
havayla dolu olma aerification n.
bambularla dolu arazi canebreak n.
bambularla dolu arazi canebrake n.
tüm seyirci koltuklarının dolu olması capacity audience n.
bir evi kötü ruhlardan koruyan içi tohumlarla dolu cam çubuk charm wand n.
canlı ve enerji dolu olma hali pizzazz n.
aşk dolu bakış amoret n.
aşk dolu bakış amorette n.
aşkla dolu olma amorism n.
yolsuzlukla dolu yer augean stable n.
minnet dolu jestler gestures of gratitude n.
neşe dolu olmama uncheerfulness n.
canlı ve enerji dolu olma hali zing n.
canlı ve enerji dolu olma hali pizzaz n.
arzu dolu bakış eliad [obsolete] n.
sevgi dolu olmama unlovingness n.
hayat dolu olma jantiness n.
ağzına kadar dolu olan kül saklama vazosu urnful n.
sevgi dolu bakış belgard [obsolete] n.
sevgi dolu bakış chierte n.
hayat dolu olma exuberance n.
hayat dolu olma exuberancy n.
dolu maşrapa facer [obsolete] n.
bazı komedi gösterilerinde sopa gibi kullanılan içi hava dolu kese bladder n.
ıvır zıvırla dolu olma junkiness n.
sağlam bir sicimle sarılı ve barutla dolu mukavva bir kartondan oluşan havai fişek marron n.
sağlam bir sicimle sarılı ve barutla dolu mukavva bir kartondan oluşan havai fişek marroon n.
dolu yağışı haggle [dialect] n.
dolu sağanağı hail n.
dolu etkisi veren şey hail n.
dolu fırtınasına benzeyen şey hailstorm n.
hayranlık ve merak dolu kimse marveller n.
ağaçlarla dolu olma woodiness n.
fırsatlarla dolu yer happy hunting ground n.
fırsatlarla dolu yer happy hunting grounds n.
hayat dolu ve yaramaz genç hempy [scotland] n.
ağzına kadar dolu olma brimfulness [obsolete] n.
ağzına kadar dolu olma brimfullness [obsolete] n.
içi dolu oyuklar holes n.
fırındaki içi seramik eşya dolu kaplar bung n.
hazırcevap sözlerle dolu konuşma give and take n.
neşe dolu olma gladfulness n.
engellerle dolu durum obstacle course n.
engellerle dolu yol obstacle course n.
deli dolu davranış daredevilism n.
ağzına kadar dolu full to the gunwales n.
taşacak kadar dolu full to the gunwales n.
nefret dolu olma odium n.
taşacak kadar dolu olma overfill n.
aşırı dolu bir mekanın boşluk olmayan bölümü overflow n.
heyecan dolu riveting n.
galler'de müzik, drama, şiir ve güzel sanatlarda yarışmalarla dolu bir festival royal national eisteddfod n.
hasır ile dolu olma rushiness n.
(çakıl taşı) gözenekli maddeyle dolu kapta suyun buharla ısıtıldığı bir cihaz commingler n.
tiyatroda cam kırılma sesini taklit etmek için kullanılan içi kırık parça dolu sepet crash n.
eşyalarla dolu çekmece drawerful n.
içki ve seks dolu ortam drunken revelry n.
misafirlerin partiye getirdiği dolu tabak plate [new zealand/australia] n.
içi dolu şey pouff n.
özsu ile dolu olma sappiness n.
nefret dolu konuşma fire-breathing n.
uşaklarla dolu yer flunkydom n.
her bir bölümü madde ile dolu olan boşluk plenum n.
at bacağında sıvı dolu şişlik puff n.
sığlıklarla dolu olma shoaliness n.
resiflerle dolu olma shoaliness n.
dolu tabanca kartuşu shot cartridge n.
dolu yağmuru shower n.
balçık kıvamlı maden birikintisiyle dolu çukur slime pit n.
iyi atışlarla dolu beyzbol maçı slugging match n.
yumuşak dolu snow pellet n.
içi dolu olma solidity n.
mısır gibi başçıklarla dolu olma spicosity n.
hayat dolu kimse sprite n.
saman dolu yastık sunk [scotland] n.
dolu olmak crawl v.
dolu olmak crawl with something v.
çukurlar ile dolu olmak be pocked with v.
dolu olmak teem with something v.
boş atıp dolu tutmak make a lucky shot v.
ile dolu olmak be infested with v.
ağzına kadar dolu olmak brim v.
hoş olmayan bir şeyle dolu olmak bristle with v.
boş atıp dolu tutmak draw a bow at a venture v.
ağzına kadar dolu olmak brim with v.
ile dolu olmak be ridden with v.
dolu olmak spill over with v.
ile dolu olmak be teemed v.
arzu dolu bakmak ogle v.
hayat dolu olmak be full of life v.
dolu olmak abound v.
dolu olmak (bir şeyle) swim v.
dolu olmak simmer with v.
dolu halinde yağmak hail v.
hayat dolu olmak be full of beans v.
ile dolu olmak be suffused with v.
tüm yerleri dolu olmak be booked up v.
ile dolu olmak be awash with v.
dolu olmak be alive with v.
bir şeyin verdiği heyecanla dolu olmak be flushed with v.
övgü dolu sözler söylemek speak well of v.
tıka basa dolu olmak be overcrowded v.
dolu olmak teem v.
programı dolu olmak be booked up v.
ile dolu olmak be soaked in v.
dolu olmak be full v.
(avukat stajyeri vb gibi) zor/angarya dolu bir iş yapmak devil v.
ile dolu olmak be imbued with v.
silme dolu olmak brim v.
dolu olmak bristle v.
zorluklarla dolu olmak be fraught with difficulties v.
özlemle dolu olmak be filled with longing v.
özlemle dolu olmak be full of longing v.
(ile) dolu olmak be laden with v.
umut dolu olmak be full of hope v.
şefkat dolu olmak be filled with compassion v.
(böcekle) dolu olmak crawl v.
nefret dolu olmak be full of hate v.
ile dolu olmak abound in v.
ile dolu olmak teem with v.
sevinç dolu olmak be full of joy v.
sevinç dolu olmak be filled with joy v.
dolu dolu yaşamak live life fully v.
dolu dolu yaşamak live life to the fullest v.
tüm odalar dolu olmak no vacancy v.
çalışma hayatı başarılarla dolu olmak have a successful career v.
ünlülerle dolu olmak be packed with celebrities v.
azim dolu olmak be full of determination v.
nefret dolu olmak be filled with hate v.
ile dolu olmak abound with v.
hayatı dolu dolu yaşamak live life to the fullest v.
tüm odalar dolu olmak have no room available v.
tüm odalar dolu olmak no room available v.
tüm odalar dolu olmak be fully booked v.
tüm odalar dolu olmak be booked up v.
tüm odalar dolu olmak be fully booked up v.
meşgul/dolu olmak be occupied v.
dolu olmak be abundant in v.
müşteri dolu olmak be full of customers v.
ile kaynamak/dolu olmak/dolup taşmak be flooded with v.
insan dolu olmak be heaving v.
farklı durum veya unsurlarla dolu olmak checker v.
zıt unsur ve durumlarla dolu olmak chequer v.
(bir şey ile) dolu olmak abound with v.
bir şey ile dolu olmak be littered with v.
daha dolu hale getirmek enrich v.
dolu gibi yağmak hail v.
ağzına kadar dolu olmak be stuffed v.
hazırcevap sözlerle dolu bir sohbet etmek repartee v.
ağzına kadar dolu olmak burst v.
coşkuyla dolu olmak glow v.
neşeyle dolu olmak glow v.
taşacak kadar dolu olmak overfill v.
vızıltıyla dolu olmak buzz v.
uğultulu konuşmayla dolu olmak buzz v.
çakıl ve kumu su dolu kap içinde döndürerek (değerli mineralleri) ayrıştırmak pan out v.
insanla dolu olarak temsil etmek veya resmetmek people v.
acı dolu tecrübeler yaşatmak scarify v.
arzu dolu bakmak smicker [scotland] v.
dolu olmak sny [dialect] [uk] v.
taşacak kadar dolu olmak spill v.
ile dolu olmak crowd v.
hayat dolu vital adj.
değişik olaylarla dolu checkered adj.
uzun ve boş laf dolu windy adj.
öfke dolu fakat sessiz sullen adj.
sevgi dolu warmhearted adj.
hayat dolu animated adj.
şükran dolu thankful adj.
tıka basa dolu overcrowded adj.
ağzına kadar dolu flush adj.
haberlerle dolu newsy adj.
hayat dolu genial adj.
ağzına kadar dolu brimfull adj.
rüya dolu dreamy adj.
aşk dolu amatory adj.
dolu olmayan clear adj.
övgü dolu laudatory adj.
sevgi dolu full of love adj.
dolu abundant adj.
deli dolu lively adj.
fazla dolu overfull adj.
dolu thick adj.
minnet dolu thankful adj.
fazla dolu congested adj.
yanlış dolu (metin) corrupt adj.
sevinç dolu ecstatical adj.
kin dolu virulent adj.
daha fazla otla dolu weedier adj.
sevgi dolu adoring adj.
özlem dolu yearnful adj.
dolu abounding adj.
dolu fraught adj.
balık dolu fishy adj.
mağaralarla dolu cavernous adj.
yaşam dolu bouncy adj.
şehvet dolu sultry adj.
dolu crammed adj.
tekrarlarla dolu repetitious adj.
uluma sesleriyle dolu howling adj.
haz dolu voluptuous adj.
gazap dolu wrathful adj.
ağzına kadar dolu brimful adj.
söğütlerle dolu willowy adj.
çukurlarla dolu pocked adj.
ağız ağıza dolu completely full adj.
aşk ve macera dolu romantic adj.
nefret dolu venomous adj.
dolu shot adj.
övgü dolu exalted adj.
kötü sözlerle dolu abusive adj.
saygı dolu worshipful adj.
dolu olan abounding adj.
şehvet dolu lustful adj.
kırıntılarla dolu crummy adj.
sevgi dolu warm adj.
neşe dolu gleeful adj.
dolu instinct adj.
ile dolu brimming with adj.
su dolu watery adj.
sevgi dolu soft adj.
dolu shot through adj.
hayat dolu dewy adj.
hayat dolu vibrant adj.
deyimlerle dolu idiomatic adj.
neşe dolu mirthful adj.
böcek dolu buggy adj.
sır dolu arcane adj.
şakalarla dolu jestful adj.
is dolu fuliginous adj.
özlem dolu nostalgic adj.
hüsran dolu frustrated adj.
hayat dolu vivid adj.
yıldızlarla dolu starry adj.
rüya dolu dreamful adj.
kamış dolu reedy adj.
hayat dolu full of life adj.
bir dolu lots of adj.
övgü dolu complimentary adj.
hakaret dolu scornful adj.
hayat dolu quick adj.
şehvet dolu amorous adj.
aşk dolu adoring adj.
sevinç dolu ecstatic adj.
acı dolu anguished adj.
hasret dolu wistful adj.
teknik detaylarla dolu (yazı/konuşma) technical adj.
övgü dolu rave adj.
saygı dolu reverential adj.
sitem dolu reproachful adj.
dolu laden adj.
gereksiz sözlerle dolu verbose adj.
şehvet dolu fiery adj.
sevda dolu torrid adj.
raflarla dolu shelfy adj.
acı dolu wailful adj.
ağzına kadar dolu chock full adj.
keder dolu woful adj.
incinme dolu teenful adj.
ağzına kadar dolu full to the brim adj.
en enerji dolu zippiest adj.
bir dolu plenty of adj.
dolu instinct with adj.
neşeyle dolu joyful adj.
hakaret dolu opprobrious adj.
ağzına kadar dolu full to overflowing adj.
nasihat dolu hortative adj.
ihtiras dolu torrid adj.
dolu vibrant with adj.
çirkinliklerle dolu scurrilous adj.
macera dolu ve heyecan verici (hikaye/roman vb) swashbuckling adj.
ile dolu brimfull of adj.
aşk dolu loving adj.
yaşam dolu alive adj.
özlem dolu yearning adj.
buharla dolu fumy adj.
hayat dolu live adj.
duman veya kurum dolu fuliginous adj.
ağzına kadar dolu packed adj.
nefret dolu baleful adj.
hüzün dolu plaintive adj.
aşk dolu amative adj.
ile dolu fraught with adj.
hayat dolu alive adj.
olaylarla dolu eventful adj.
arsızca ve zeka dolu (bir şey) smart adj.
keyif dolu delighting adj.
sevgi dolu fond adj.
ışık dolu luminous adj.
özlem dolu wistful adj.
ile dolu replete with adj.
kuşku dolu suspicious adj.
hayat dolu fresh adj.
kar yağmış gibi (bir şeyle) dolu snowy with adj.
bilinmezlerle dolu secretive adj.
ile dolu pregnant with adj.
hayat dolu animate adj.
ufak yumrularla dolu nubbly adj.
garaz dolu rancorous adj.
daha enerji dolu zippier adj.
papatya dolu daisied adj.
hayat dolu corky adj.
buharla dolu steamy adj.
kin dolu venomous adj.
zevk dolu pleasureful adj.
hayat dolu as fresh as daisy adj.
çiçeklerle dolu abloom adj.
çeliskilerle dolu ridden with contradictions adj.
anlamlı sözlerle dolu sententious adj.
hayat dolu sprightly adj.
ile dolu rife with adj.
dolu (bol) abundant adj.
yabani otlarla dolu weedy adj.
hayat dolu vivacious adj.
özlem dolu longing adj.
yılan dolu snaky adj.
dolu (içerik) filled adj.
kıskançlık dolu jaundiced adj.
ince dallarla dolu spriggy adj.
ile dolu full of adj.
sevgi dolu exorable adj.
dolu (bol miktarda) abundant in adj.
ağzına kadar dolu topfull adj.
mağazalarla ya da alışveriş merkezleriyle dolu shoppy adj.
en sığlık yerlerle dolu olan shoaliest adj.
ağzına kadar dolu topful adj.
daha sığlık yerlerle dolu olan shoalier adj.
dolu engaged adj.
içi su dolu water logged adj.
heyecan dolu charged adj.
acı dolu tristful adj.
hüzün dolu tristful adj.
dolu dizgin very fast adj.
bit yumurtası (sirke) dolu nitty adj.
yumrularla dolu nubbly adj.
ev gibi dolu houseful adj.
kin dolu venemous adj.
alüvyonla dolu silty adj.
gereğinden çok işçi dolu overmanned adj.
ağaçlarla dolu arboraceous adj.
şarkı dolu songful adj.
komikliklerle dolu humourous adj.
gereksiz sözlerle dolu pleonastic adj.
huzur dolu peaceful adj.
huzur dolu tranquil adj.
ile dolu vibrant with adj.
sivilcelerle dolu pustulous adj.
tıklım tıklım dolu full to overflowing adj.
-le dolu brimming with adj.
ağzına kadar dolu chock-a-block adj.
binalarla dolu built-up adj.
hıncahınç dolu jam-packed adj.
stres dolu stress-filled adj.
sevgi dolu warm-hearted adj.
kötülük dolu baleful adj.
derin duygularla dolu impassioned adj.
suyla dolu waterlogged adj.
coşku dolu full of the joys of spring adj.
nefret dolu wicked adj.
tıka basa dolu (koltuk vb) overstuffed adj.
eğlence dolu fun-filled adj.
dolu spread all through with adj.
ile dolu spread all through with adj.
tıka basa dolu overstuffed adj.
okla dolu arrowy adj.
öfke dolu rageful adj.
gurur dolu swollen with pride adj.
zorluklarla dolu arduous adj.
güçlüklerle dolu arduous adj.
hayat dolu full of spirit adj.
macera dolu adventureful adj.
eğlence dolu full of fun adj.
buz dolu ice laden adj.
stres dolu full of stress adj.
yarı dolu half full adj.
çatışma/anlaşmazlık dolu conflict-ridden adj.
skandallarla dolu full of scandals adj.
şehvet dolu steamy adj.
engellerle dolu barful adj.
su dolu water-filled adj.
su ile dolu water-filled adj.
içi su dolu water-filled adj.
suyla dolu water-filled adj.
güven dolu trusting adj.
şehvet dolu/şehvetli/arzu edilir concupiscible adj.
kurbağa dolu froggy adj.
yoğun ve insan dolu teeming adj.
heyecan dolu psyched out adj.
heyecan dolu psyched adj.
kahkaha dolu laugh-filled adj.
romantizm dolu full of romance adj.
heyecan dolu exciteful adj.
neşe dolu blest adj.
beğeni dolu admiring adj.