dark - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
dark karanlık n., adj.
  • This is a dark moment in the history of the United Nations, which is unacceptable in law, unacceptable in actual fact.
  • Bu, Birleşmiş Milletler tarihinde hukuken kabul edilemez, fiilen de kabul edilemez karanlık bir andır.
  • It is this dark chapter in the history of Europe that we now have opportunity to end.
  • Avrupa tarihindeki bu karanlık sayfayı artık kapatma fırsatımız var.
  • Obviously it is difficult, but it would not be the first country to regret a dark episode in its history.
  • Belli ki zor ancak tarihinde karanlık bir dönemden pişmanlık duyan ilk ülke olmayacaktır.
Show More (61)
dark koyu adj.
  • Dark tinted laminated glass further increases your climate comfort and security.
  • Koyu renkli lamine cam, iklim konforunuzu ve güvenliğinizi daha da artırır.
  • Dark tinted laminated glass further increases your climate comfort and security.
  • Koyu renkli lamine cam, klima konforu ve güvenliğini daha da artırıyor.
  • Could I have a dark beer?
  • Koyu bira alabilir miyim?
Show More (8)
dark kara adj.
  • And I say this because dark clouds are appearing on the horizon.
  • Bunu söylüyorum çünkü ufukta kara bulutlar beliriyor.
  • This is a dark day for Parliament.
  • Bu Parlamento için kara bir gün.
  • But he has a nice face, and very beautiful dark eyes.
  • Ama güzel bir yüzü ve çok güzel kara gözleri var.
Show More (7)
dark koyu renk n.
  • But he has a nice face, and very beautiful dark eyes.
  • Ama güzel bir yüzü ve çok güzel koyu renk gözleri var.
  • He wore a dark sweater.
  • Koyu renk bir kazak giymişti.
  • Mary has long dark hair and dark eyes.
  • Mary'nin uzun koyu renk saçları ve koyu renk gözleri var.
Show More (4)
dark koyu renkli adj.
  • But he has a nice face, and very beautiful dark eyes.
  • Fakat hoş bir yüzü var ve güzel koyu renkli gözleri var.
  • The suspect has dark hair.
  • Şüphelinin koyu renkli saçları var.
  • Uranus has eleven known rings, which contain dark, boulder-sized particles.
  • Uranüs'ün bilinen on bir halkası vardır ve bunlar koyu renkli, kaya büyüklüğünde parçacıklar içerir.
Show More (0)
dark bilgisizlik n.
  • Not just Parliament but the European citizen too is in the dark about the Council's legislative process.
  • Sadece Parlamento değil, Avrupa vatandaşları da Konsey'in yasama süreci hakkında bilgi sahibi değil.
  • I am really in the dark on this case.
  • Bu dava ile ilgili gerçekten bilgim yok.
Show More (-1)
dark kasvetli adj.
  • Hrabal's pen is powerful and a little dark.
  • Hrabal'ın kalemi kuvvetli ve biraz da kasvetli.
Show More (-2)
dark siyah adj.
  • Tom and Mary both have dark hair.
  • Tom ve Mary'nin ikisi de siyah saçlı.
Show More (-2)
dark esmer adj.
  • Tom is dark, tall and handsome.
  • Tom esmer, uzun boylu ve yakışıklıdır.
Show More (-2)