|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
fail f.
|
başarısızlığa uğramak |
|
Nowhere is this clearer than in failed or failing states.
Bu durum hiçbir yerde başarısız ya da başarısızlığa uğramış devletlerde olduğundan daha açık değildir.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
fail f.
|
başarısız olmak |
|
I failed my math exam, but I passed French.
Matematik sınavımda başarısız oldum ama Fransızcayı geçtim.
More Sentences
|
General |
|
3 |
Genel |
fail i.
|
başarısızlık |
|
The blogger talked about her biggest parenting fails.
Blog yazarı ebeveynlikteki en büyük başarısızlıklarından bahsetti.
More Sentences
|
4 |
Genel |
fail i.
|
dersten kalma |
|
He got a fail in chemistry.
Kimya dersinden kaldı.
More Sentences
|
5 |
Genel |
fail f.
|
yapmamak |
|
If I fail to do that, or if any of us fails to do that, in my view we are completely lost.
Eğer ben ya da herhangi birimiz bunu yapamazsak, bana göre tamamen kaybetmiş oluruz.
More Sentences
|
6 |
Genel |
fail f.
|
suya düşmek |
|
She failed in her attempt to swim the Channel.
Kanal'ı yüzerek geçme planları suya düştü.
More Sentences
|
7 |
Genel |
fail f.
|
başaramamak |
|
He failed to catch the ball on time.
Topu zamanında yakalayamadı.
More Sentences
|
8 |
Genel |
fail f.
|
sınıfta kalmak |
|
Have you ever failed a class?
Hiç sınıfta kaldığın oldu mu?
More Sentences
|
9 |
Genel |
fail f.
|
zayıflamak |
|
She was pretty sure that her memory was failing.
Hafızasının zayıfladığından oldukça emindi.
More Sentences
|
10 |
Genel |
fail f.
|
ihmal etmek |
|
It opens up important avenues that we must not fail to explore.
Keşfetmeyi ihmal etmememiz gereken önemli yollar açıyor.
More Sentences
|
11 |
Genel |
fail f.
|
sınavda kalmak |
|
I don't want to fail the test.
Sınavdan kalmak istemiyorum.
More Sentences
|
12 |
Genel |
fail f.
|
başarısız olmak |
|
I failed my math exam, but I passed French.
Matematik sınavımda başarısız oldum ama Fransızcayı geçtim.
More Sentences
|
13 |
Genel |
fail f.
|
kalmak |
|
Such participation could not fail to help bring cultures and mentalities closer together.
Bu tür bir katılım, kültürlerin ve zihniyetlerin birbirine yakınlaşmasına yardımcı olmaktan geri kalmayacaktır.
More Sentences
|
14 |
Genel |
fail f.
|
yüzüstü bırakmak |
|
You must not fail me again.
Beni bir daha yüzüstü bırakmamalısın.
More Sentences
|
15 |
Genel |
fail f.
|
bozulmak |
|
The long drought followed by weeks of rain caused some of Tom's crops to fail.
Uzun süren kuraklığın ardından haftalarca yağan yağmur Tom'un bazı mahsullerinin bozulmasına neden oldu.
More Sentences
|
16 |
Genel |
fail f.
|
iflas etmek |
|
As businesses failed, workers lost their jobs.
İşletmeler iflas ettikçe, işçiler işlerini kaybetti.
More Sentences
|
17 |
Genel |
fail f.
|
başarısızlığa uğratmak |
|
Language often fails us on these occasions.
Dil bu durumlarda bizi sık sık başarısızlığa uğratır.
More Sentences
|
18 |
Genel |
fail f.
|
batmak |
|
They had opened a bar, but it failed after a year of struggling.
Bar açmışlardı ama bir yıllık çabanın ardından battı.
More Sentences
|
19 |
Genel |
fail f.
|
tükenmek |
|
The end result will be that if the Commission continues to fail to act, bees will be extinct in a few years' time.
Sonuç olarak, Komisyon harekete geçmemeye devam ederse, arıların nesli birkaç yıl içinde tükenecektir.
More Sentences
|
20 |
Genel |
fail f.
|
arızalanmak |
|
When the engine failed, the pilot was forced to make an emergency landing.
Motor arızalanınca pilot acil iniş yapmak zorunda kaldı.
More Sentences
|
|
21 |
Genel |
fail f.
|
düşmek |
|
She failed and felt humiliated.
O düştü ve utanmış hissetti.
More Sentences
|
22 |
Genel |
fail f.
|
başarısızlıkla sonuçlanmak |
|
Every failed summit does more harm than good, as it brings on a mood of resignation.
Başarısızlıkla sonuçlanan her zirve, bir yılgınlık havasına yol açtığı için yarardan çok zarar getirir.
More Sentences
|
23 |
Genel |
fail f.
|
mahsul vermemek |
|
Heavy rainfall caused the crops to fail.
Şiddetli yağış ekinlerin mahsul vermemesine neden oldu.
More Sentences
|
24 |
Genel |
fail f.
|
(yağmur) yağmamak |
|
If the rains fail, our crops will be destroyed.
Yağmurlar yağmazsa, mahsullerimiz yok olacak.
More Sentences
|
25 |
Genel |
fail f.
|
beklenen şeyi yerine getirmemek |
|
I guess you failed to tell me he was coming too.
Sanırım onun da geleceğini bana söylemedin.
More Sentences
|
26 |
Genel |
fail f.
|
yetersiz kalmak |
|
Where words fail, music speaks.
Sözlerin yetersiz kaldığı durumlarda müzik konuşur.
More Sentences
|
27 |
Genel |
fail f.
|
zayıf not almak |
|
Tom and I both failed the exam.
Hem Tom hem de ben sınavdan zayıf not aldık.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
28 |
Ticaret/Ekonomi |
fail f.
|
başarısız olmak |
|
I failed my math exam, but I passed French.
Matematik sınavımda başarısız oldum ama Fransızcayı geçtim.
More Sentences
|
29 |
Ticaret/Ekonomi |
fail f.
|
batmak |
|
They had opened a bar, but it failed after a year of struggling.
Bar açmışlardı ama bir yıllık çabanın ardından battı.
More Sentences
|
Law |
|
30 |
Hukuk |
fail f.
|
başarısız olmak |
|
I failed my math exam, but I passed French.
Matematik sınavımda başarısız oldum ama Fransızcayı geçtim.
More Sentences
|
Technical |
|
31 |
Teknik |
fail f.
|
arızalanmak |
|
When the engine failed, the pilot was forced to make an emergency landing.
Motor arızalanınca pilot acil iniş yapmak zorunda kaldı.
More Sentences
|
32 |
Teknik |
fail f.
|
bozulmak |
|
The long drought followed by weeks of rain caused some of Tom's crops to fail.
Uzun süren kuraklığın ardından haftalarca yağan yağmur Tom'un bazı mahsullerinin bozulmasına neden oldu.
More Sentences
|
33 |
Teknik |
fail f.
|
başarısızlıkla sonuçlanmak |
|
Every failed summit does more harm than good, as it brings on a mood of resignation.
Başarısızlıkla sonuçlanan her zirve, bir yılgınlık havasına yol açtığı için yarardan çok zarar getirir.
More Sentences
|
Education |
|
34 |
Eğitim |
fail f.
|
sınıfta kalmak |
|
Have you ever failed a class?
Hiç sınıfta kaldığın oldu mu?
More Sentences
|
General |
|
35 |
Genel |
fail i.
|
zayıf not |
|
36 |
Genel |
fail i.
|
kırık not |
|
37 |
Genel |
fail f.
|
eksik gelmek |
|
38 |
Genel |
fail f.
|
bitmek |
|
39 |
Genel |
fail f.
|
çaktırmak |
|
40 |
Genel |
fail f.
|
becerememek |
|
|
41 |
Genel |
fail f.
|
kuvveti kesilmek |
|
42 |
Genel |
fail f.
|
çakmak |
|
43 |
Genel |
fail f.
|
çuvallamak |
|
44 |
Genel |
fail f.
|
foslamak |
|
45 |
Genel |
fail f.
|
ümidini kırmak |
|
46 |
Genel |
fail f.
|
sınavda bırakmak |
|
47 |
Genel |
fail f.
|
boşa çıkarmak |
|
48 |
Genel |
fail f.
|
ürün vermemek (ekinler) |
|
49 |
Genel |
fail f.
|
akim kalmak |
|
50 |
Genel |
fail f.
|
güçten düşmek |
|
51 |
Genel |
fail f.
|
açmamak |
|
52 |
Genel |
fail f.
|
akamete uğramak |
|
53 |
Genel |
fail f.
|
sınıfta bırakmak |
|
54 |
Genel |
fail f.
|
ateş almamak |
|
55 |
Genel |
fail f.
|
fiyasko ile sonuçlanmak |
|
56 |
Genel |
fail f.
|
bırakmak |
|
57 |
Genel |
fail f.
|
boşa çıkmak |
|
58 |
Genel |
fail f.
|
yapamamak |
|
59 |
Genel |
fail f.
|
aksamak |
|
60 |
Genel |
fail f.
|
yağmak |
|
61 |
Genel |
fail f.
|
yıkılmak |
|
62 |
Genel |
fail f.
|
azalmak |
|
63 |
Genel |
fail f.
|
yetmemek |
|
64 |
Genel |
fail f.
|
(sınavda) kalmak |
|
65 |
Genel |
fail f.
|
ölmek |
|
66 |
Genel |
fail f.
|
başarılı olamamak |
|
67 |
Genel |
fail f.
|
başarıya ulaşamamak |
|
68 |
Genel |
fail f.
|
illegal madde kullandığı ortaya çıkmak |
|
69 |
Genel |
fail f.
|
artık görülmemek |
|
70 |
Genel |
fail f.
|
yok olmak |
|
Colloquial |
|
71 |
Konuşma Dili |
fail i.
|
istenen sonuca ulaşmayan şey |
|
72 |
Konuşma Dili |
fail i.
|
fiyasko |
|
73 |
Konuşma Dili |
fail i.
|
hezimet |
|
Trade/Economic |
|
74 |
Ticaret/Ekonomi |
fail i.
|
bankerin alış veya satıştan sonra hisse senedini gereken sürede teslim edememesi veya alamaması |
|
Technical |
|
75 |
Teknik |
fail i.
|
çökme |
|
76 |
Teknik |
fail f.
|
belvermek |
|
77 |
Teknik |
fail f.
|
hata vermek |
|
78 |
Teknik |
fail f.
|
yetersiz olmak |
|
Computer |
|
79 |
Bilgisayar |
fail i.
|
başarısız olma |
|
80 |
Bilgisayar |
fail i.
|
hata |
|
|
Slang |
|
81 |
Argo |
fail i.
|
utanç verici durum |
|
82 |
Argo |
fail i.
|
rezillik |
|
83 |
Argo |
fail i.
|
komik duruma düşme |
|
|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
fail the class f.
|
sınıfta kalmak |
|
Even though Tom studied very hard, he failed the class.
Tom çok çalışmasına rağmen sınıfta kaldı.
More Sentences
|
2 |
Genel |
fail (at doing something) f.
|
çuvallamak |
|
If I don't fail, then I can get my driving license this year.
Çuvallamazsam, bu yıl ehliyetimi alabilirim.
More Sentences
|
3 |
Genel |
fail the exam f.
|
sınavı geçememek |
|
Both Tom and I failed the exam.
Tom ve ben, ikimiz de sınavı geçemedik.
More Sentences
|
4 |
Genel |
fail the exam f.
|
sınavdan kalmak |
|
Both Tom and I failed the exam.
Tom da ben de sınavdan kaldık.
More Sentences
|
5 |
Genel |
fail to see f.
|
görememek |
|
How can you fail to see that the quota policy, the immigration policy, has failed?
Kota politikasının, göç politikasının başarısız olduğunu nasıl göremezsiniz?
More Sentences
|
Phrasals |
|
6 |
Öbek Fiiller |
fail in (something) f.
|
(bir şeyde) başarısız olmak |
|
I see that I have failed in my attempt to convince you that some progress has indeed been made.
Görüyorum ki sizi gerçekten de bazı ilerlemeler kaydedildiğine ikna etme çabamda başarısız oldum.
More Sentences
|
Phrases |
|
7 |
İfadeler |
without fail expr.
|
elbette |
|
He will come to the church without fail.
O elbette kiliseye gelecek.
More Sentences
|
8 |
İfadeler |
without fail expr.
|
mutlaka |
|
I'll do that without fail.
Onu mutlaka yapacağım.
More Sentences
|
9 |
İfadeler |
words fail me expr.
|
ne diyeceğimi bilemiyorum |
|
Words failed me.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
More Sentences
|
10 |
İfadeler |
without fail expr.
|
şüphesiz |
|
He will succeed without fail.
O şüphesiz başarılı olacak.
More Sentences
|
Colloquial |
|
11 |
Konuşma Dili |
words fail f.
|
kelimeler yetmemek |
|
Words fail me in expressing my emotion.
Duygularımı ifade etmekte kelimeler yetersiz kalıyor.
More Sentences
|
Speaking |
|
12 |
Konuşma |
where words fail expr.
|
sözün bittiği yerde |
|
Where words fail, music speaks.
Sözün bittiği yerde müzik konuşur.
More Sentences
|
General |
|
13 |
Genel |
fail safety i.
|
hata emniyeti |
|
14 |
Genel |
wind fail i.
|
umulmadık yerden gelen para veya mal |
|
15 |
Genel |
epic fail i.
|
epik facia |
|
16 |
Genel |
epic fail i.
|
destansı hata |
|
17 |
Genel |
epic fail i.
|
muhteşem fiyasko |
|
18 |
Genel |
fail [scotland] i.
|
çim |
|
19 |
Genel |
fail [scotland] i.
|
çimen |
|
20 |
Genel |
fail [obsolete] i.
|
gerçekleşememe |
|
21 |
Genel |
fail [obsolete] i.
|
meydana gelememe |
|
22 |
Genel |
fail-safe i.
|
arızayı tümüyle önleyen şey |
|
23 |
Genel |
fail-safe i.
|
bir şeyi bozulma korumalı yapan cihaz veya önlem |
|
24 |
Genel |
livestream fail i.
|
canlı yayında gerçekleşen uygunsuz olay |
|
25 |
Genel |
fail to attend f.
|
katılamamak |
|
26 |
Genel |
fail the course f.
|
dersten kalmak |
|
27 |
Genel |
fail to agree f.
|
anlaşamamak |
|
28 |
Genel |
fail to reach f.
|
ulaşamamak |
|
29 |
Genel |
fail to act f.
|
savsaklamak |
|
30 |
Genel |
not to fail to do something f.
|
geri kalmamak |
|
31 |
Genel |
not to fail to do f.
|
geri kalmamak |
|
32 |
Genel |
fail to respect f.
|
saygıda kusur etmek |
|
33 |
Genel |
fail an exam f.
|
sınavda kalmak |
|
34 |
Genel |
have great respect for someone without fail f.
|
saygıda kusur etmemek |
|
35 |
Genel |
fail in an exam f.
|
sınavda kalmak |
|
36 |
Genel |
fail in respect for f.
|
saygıda kusur etmek |
|
37 |
Genel |
fail to experience f.
|
tecrübe edememek |
|
38 |
Genel |
fail fire f.
|
ateş almamak |
|
39 |
Genel |
fail an examination f.
|
sınavdan kalmak |
|
40 |
Genel |
fail the exam f.
|
sınavdan çakmak |
|
41 |
Genel |
fail to report a news item f.
|
haber atlamak |
|
42 |
Genel |
fail to win f.
|
kazanamamak |
|
43 |
Genel |
fail to pay the invoice when due f.
|
faturanın gününü geçirmek |
|
44 |
Genel |
fail to reach a state of comfort and harmony f.
|
rahat yüzü görmemek |
|
45 |
Genel |
fail to reach a state of comfort and harmony f.
|
rahata kavuşamamak |
|
46 |
Genel |
fail to reach a state of comfort and harmony f.
|
dirlik yüzü görmemek |
|
47 |
Genel |
be condemned to fail f.
|
başarısızlığa mahkum olmak |
|
48 |
Genel |
fail (someone) f.
|
yüzüstü bırakmak (birisini) |
|
49 |
Genel |
fail to keep possession of f.
|
sahipliğini yitirmek |
|
50 |
Genel |
fail to keep possession of f.
|
kaybetmek |
|
51 |
Genel |
fail to keep possession of f.
|
elinden kaçırmak |
|
52 |
Genel |
(one's heart) fail f.
|
kalbi durmak |
|
53 |
Genel |
(plan) fail f.
|
plan bozulmak |
|
54 |
Genel |
(something) fail to arrive f.
|
eline ulaşamamak |
|
55 |
Genel |
fail to catch the bus on time f.
|
otobüsü kaçırmak |
|
56 |
Genel |
one's eyesight fail f.
|
gözü bozulmak |
|
57 |
Genel |
one's eyesight fail f.
|
gözleri bozulmak |
|
58 |
Genel |
fail to print an item f.
|
haber atlamak |
|
59 |
Genel |
(brake) to fail f.
|
fren tutmamak |
|
60 |
Genel |
one's health fail f.
|
sağlığı bozulmak |
|
61 |
Genel |
fail to benefit from f.
|
hakkını kaybetmek |
|
62 |
Genel |
fail the final exam and need to sit for the make-up exam f.
|
bütünlemeye kalmak |
|
63 |
Genel |
fail to make oneself understood f.
|
derdini anlatamamak |
|
64 |
Genel |
fail due f.
|
vadesi gelmek |
|
65 |
Genel |
fail to negotiate the bend f.
|
virajı alamamak |
|
66 |
Genel |
fail to comply f.
|
uymamak |
|
67 |
Genel |
fail to comply f.
|
belirli kurallara uymamak |
|
68 |
Genel |
fail to comply f.
|
belirtilen talimata uymamak |
|
69 |
Genel |
fail utterly f.
|
başarısız olmak |
|
70 |
Genel |
fail to satisfy f.
|
beklentileri karşılayamamak |
|
71 |
Genel |
fail to satisfy f.
|
başaramamak |
|
72 |
Genel |
fail to satisfy f.
|
bekleneni verememek |
|
73 |
Genel |
fail to satisfy f.
|
bekleneni vermemek |
|
74 |
Genel |
fail to satisfy f.
|
beklentileri karşılamamak |
|
75 |
Genel |
fail to satisfy f.
|
yetersiz kalmak |
|
76 |
Genel |
fail to pay f.
|
ödeyememek |
|
77 |
Genel |
fail to pay f.
|
ödeyemez duruma düşmek |
|
78 |
Genel |
fail someone f.
|
birisini sınıfta bırakmak |
|
79 |
Genel |
brake to fail f.
|
freni patlamak |
|
80 |
Genel |
(brake) fail f.
|
freni boşalmak |
|
81 |
Genel |
fail someone f.
|
birini yüzüstü bırakmak |
|
82 |
Genel |
fail to impress f.
|
etkileyememek |
|
83 |
Genel |
fail to comply with the technical specifications f.
|
teknik şartnameye uymamak |
|
84 |
Genel |
fail to cooperate f.
|
işbirliğine yanaşmamak |
|
85 |
Genel |
fail to notice f.
|
gözden kaçırmak |
|
86 |
Genel |
cause someone to fail f.
|
birinin başarısız olmasına neden olmak |
|
87 |
Genel |
cause someone to fail f.
|
birini başarısızlığa uğratmak |
|
88 |
Genel |
fail to respond f.
|
tedaviye cevap vermemek |
|
89 |
Genel |
fail at something f.
|
bir şeyde başarısız olmak |
|
90 |
Genel |
fail fire f.
|
tetiklememek |
|
91 |
Genel |
fail to provide safety f.
|
güvenliği sağlayamamak |
|
92 |
Genel |
fail to work f.
|
(makine vb) çalışmamak |
|
93 |
Genel |
fail to keep in contact f.
|
görüşememek |
|
94 |
Genel |
fail one's exams f.
|
sınavlarını geçememek |
|
95 |
Genel |
fail to understand the lesson f.
|
dersi anlamamak |
|
96 |
Genel |
fail due to absence f.
|
devamsızlık yüzünden kalmak |
|
97 |
Genel |
fail due to absence f.
|
devamsızlıktan kalmak |
|
98 |
Genel |
fail due to absence f.
|
devamsızlıktan sınıfta kalmak |
|
99 |
Genel |
fail because of absence f.
|
devamsızlıktan kalmak |
|
100 |
Genel |
fail due to absence f.
|
devamsızlık yüzünden sınıfta kalmak |
|
101 |
Genel |
fail because of absence f.
|
devamsızlıktan sınıfta kalmak |
|
102 |
Genel |
fail because of absence f.
|
devamsızlık yüzünden kalmak |
|
103 |
Genel |
fail because of absence f.
|
devamsızlık yüzünden sınıfta kalmak |
|
104 |
Genel |
(brake) fail f.
|
freni tutmamak |
|
105 |
Genel |
fail to remember f.
|
hatırlayamamak |
|
106 |
Genel |
fail [obsolete] f.
|
yanılgıya düşmek |
|
107 |
Genel |
fail [obsolete] f.
|
hatalı olmak |
|
108 |
Genel |
fail-safe f.
|
arıza durumunda güvenli moda dönmek |
|
109 |
Genel |
fail-safe f.
|
bozulma korumalı cihazla donatmak |
|
110 |
Genel |
fail to satisfy f.
|
beklentileri karşılamamak |
|
111 |
Genel |
condemned to fail s.
|
başarısızlığa mahkum |
|
112 |
Genel |
fail safe s.
|
bozulmaya dayanıklı |
|
113 |
Genel |
fail-proof s.
|
tedbirli |
|
114 |
Genel |
fail-safe s.
|
tedbirli |
|
115 |
Genel |
fail-proof s.
|
hazırlıklı |
|
116 |
Genel |
destined to fail s.
|
başarısızlığa mahkum |
|
117 |
Genel |
fail-safe s.
|
başarısızlık ihtimali bulunmayan |
|
118 |
Genel |
fail-safe s.
|
sorunsuz |
|
Phrasals |
|
119 |
Öbek Fiiller |
fail in (something) f.
|
(bir şeyden/dersten) kalmak |
|
120 |
Öbek Fiiller |
fail in (something) f.
|
biri dersten bırakmak |
|
121 |
Öbek Fiiller |
fail in (something) f.
|
(bir şeyi) yapmakta başarısız olmak, (bir şeyi) yapmayı başaramamak |
|
122 |
Öbek Fiiller |
fail out f.
|
okuldan atılmak |
|
123 |
Öbek Fiiller |
fail out f.
|
başarısız olduğu için okuldan atılmak |
|
124 |
Öbek Fiiller |
fail (someone) on (something) f.
|
(birine) ödevden düşük not vermek |
|
125 |
Öbek Fiiller |
fail (someone) on (something) f.
|
(birine) ödevden geçer not vermemek |
|
126 |
Öbek Fiiller |
fail someone on something f.
|
birine ödevden düşük not vermek |
|
127 |
Öbek Fiiller |
fail someone on something f.
|
birine ödevden yetersiz not vermek |
|
128 |
Öbek Fiiller |
fail someone on something f.
|
birini başarısızlık yüzünden okuldan atmak |
|
129 |
Öbek Fiiller |
fail someone on something f.
|
notları yüzünden okuldan atılmak |
|
130 |
Öbek Fiiller |
fail someone on something f.
|
birini bir ödevden/sınavdan bırakmak |
|
131 |
Öbek Fiiller |
fail in f.
|
-de başarısız olmak |
|
132 |
Öbek Fiiller |
fail in f.
|
-i başaramamak |
|
133 |
Öbek Fiiller |
fail in f.
|
-den kalmak |
|
134 |
Öbek Fiiller |
fail in f.
|
-den sınıfta kalmak |
|
135 |
Öbek Fiiller |
fail in f.
|
-den bırakmak |
|
136 |
Öbek Fiiller |
fail on f.
|
-den düşük not vermek |
|
137 |
Öbek Fiiller |
fail on f.
|
-den yetersiz not vermek |
|
138 |
Öbek Fiiller |
fail over f.
|
(bilgisayar sistemi) biri çökmesi halinde yedek, alternatif bir bileşene geçmek |
|
Phrases |
|
139 |
İfadeler |
without fail zf.
|
muhakkak |
|
140 |
İfadeler |
without fail expr.
|
kesin olarak |
|
141 |
İfadeler |
words fail me expr.
|
ne denir bilmem ki |
|
142 |
İfadeler |
without fail expr.
|
muhakkak olarak |
|
143 |
İfadeler |
words fail me expr.
|
ne derler bilmem ki |
|
144 |
İfadeler |
where words fail, music speak expr.
|
sözün bittiği yerde, müzik konuşur |
|
145 |
İfadeler |
where words fail, music speak expr.
|
sözün bittiği yerde, müziğe kulak ver |
|
Proverb |
|
146 |
Atasözü |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlığını yapmayan başarısızlığa hazırlanır |
|
147 |
Atasözü |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlık yapmayan başarısızlığa davetiye çıkarır |
|
148 |
Atasözü |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlanmamak demek başarısızlığa hazırlanmak demektir |
|
149 |
Atasözü |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlanmada başarısız olursanız başarısız olmaya hazırlanın |
|
150 |
Atasözü |
he who fails to prepare prepares to fail
|
hazırlanmamak, başarısızlık için hazırlık yapmak demektir |
|
151 |
Atasözü |
he who fails to prepare prepares to fail
|
uygun hazırlık yapmamak başarısızlığa davetiye çıkarmaktır |
|
Colloquial |
|
152 |
Konuşma Dili |
words fail f.
|
anlatacak kelime bulamamak |
|
153 |
Konuşma Dili |
words fail f.
|
anlatacak söz bulamamak |
|
154 |
Konuşma Dili |
words fail f.
|
kelimelere sığmamak |
|
155 |
Konuşma Dili |
words fail f.
|
kelimelerle anlatamamak |
|
Idioms |
|
156 |
Deyim |
(one's marriage) to fail f.
|
evliliği bitmek |
|
157 |
Deyim |
fail to make end meet f.
|
geçinememek |
|
158 |
Deyim |
fail on evil days f.
|
kötü günler yaşamak |
|
159 |
Deyim |
fail on evil days f.
|
kötü duruma düşmek |
|
160 |
Deyim |
fail on evil days f.
|
kötü günler geçirmek |
|
161 |
Deyim |
fail on evil days f.
|
şanssız olmak |
|
162 |
Deyim |
fail on evil days f.
|
şanssız günlerinde olmak |
|
163 |
Deyim |
fail half the class f.
|
sınıfın yarısına zayıf not vermek |
|
164 |
Deyim |
fail half the class f.
|
sınıfın yarısını bırakmak |
|
165 |
Deyim |
(one's marriage) to fail f.
|
yuvası yıkılmak |
|
166 |
Deyim |
fail on evil days f.
|
zorluklarla karşılaşmak |
|
167 |
Deyim |
fail to stand the test of time f.
|
zamana yenik düşmek |
|
168 |
Deyim |
fail of success f.
|
amacına ulaşamamak |
|
169 |
Deyim |
fail of success f.
|
başarıyı elde edememek |
|
170 |
Deyim |
fail of success f.
|
başarıya ulaşmamak |
|
171 |
Deyim |
fail of success f.
|
becerememiş olmak |
|
172 |
Deyim |
fail of success f.
|
üstesinden gelememek |
|
173 |
Deyim |
fail of success f.
|
başaramamak |
|
174 |
Deyim |
fail to see f.
|
anlayamamak |
|
175 |
Deyim |
fail to see f.
|
kabul edememek |
|
176 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her gün aynı tas aynı hamam |
|
177 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her gün aynı terane |
|
178 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her allahın günü |
|
179 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
rutin |
|
180 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
düzenli |
|
181 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her gün her gün |
|
182 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
hiç şaşmadan her gün |
|
183 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
düzenli olarak |
|
184 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
hep aynı rutinde |
|
185 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
üst üste her gün |
|
186 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
her allah'ın günü |
|
187 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
bir gün bile şaşmadan |
|
188 |
Deyim |
day in, day out, every day without fail expr.
|
istisnasız her gün |
|
189 |
Deyim |
words fail (one) expr.
|
(biri) ne dese boş |
|
190 |
Deyim |
words fail (one) expr.
|
(biri) söyleyecek söz bulamıyor |
|
191 |
Deyim |
words fail (one) expr.
|
(biri) ne diyeceğini bilemiyor |
|
192 |
Deyim |
words fail (one) expr.
|
(birinin) anlatmak istediklerine kelimeler yetmiyor |
|
193 |
Deyim |
words fail (one) expr.
|
(birine) kelimeler yetmiyor |
|
194 |
Deyim |
words fail (one) expr.
|
(biri) ne diyeceğini şaşırmış |
|
195 |
Deyim |
words fail (one) expr.
|
(biri) anlatacak/kelime söz bulamıyor |
|
196 |
Deyim |
words fail (one) expr.
|
(biri) kelimelerle anlatamıyor |
|
Speaking |
|
197 |
Konuşma |
don't be afraid to fail expr.
|
başarısız olmaktan korkma |
|
198 |
Konuşma |
if my memory doesn't fail me expr.
|
hatırladığım kadarıyla |
|
199 |
Konuşma |
if my memory doesn't fail me expr.
|
hafızam beni yanıltmıyorsa |
|
200 |
Konuşma |
you cannot fail to obey it expr.
|
mutlak surette uymak zorundasın |
|
201 |
Konuşma |
words fail me expr.
|
ne desem boş |
|
202 |
Konuşma |
words fail me expr.
|
ne derler |
|
203 |
Konuşma |
I fail to see why expr.
|
nedenini anlamıyorum |
|
204 |
Konuşma |
words fail me expr.
|
söyleyecek söz bulamıyorum |
|
205 |
Konuşma |
where words fail expr.
|
sözün bittiği yer |
|
206 |
Konuşma |
where words fail expr.
|
sözün bittiği yerdeyiz |
|
207 |
Konuşma |
if my memory doesn't fail me expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
Trade/Economic |
|
208 |
Ticaret/Ekonomi |
tbtf (too big to fail) i.
|
iflas etmek için çok büyük |
|
209 |
Ticaret/Ekonomi |
tbtf (to big to fail) i.
|
iflas edemeyecek kadar büyük |
|
210 |
Ticaret/Ekonomi |
fail to profit f.
|
kar edememek |
|
211 |
Ticaret/Ekonomi |
fail due f.
|
vadesi gelmek |
|
212 |
Ticaret/Ekonomi |
too political to fail s.
|
batamayacak kadar politik |
|
213 |
Ticaret/Ekonomi |
too interconnected to fail expr.
|
batamayacak kadar iyi bağlantılı |
|
214 |
Ticaret/Ekonomi |
too well connected to fail expr.
|
batamayacak kadar iyi bağlantılı |
|
215 |
Ticaret/Ekonomi |
too big to fail expr.
|
batamayacak kadar büyük |
|
216 |
Ticaret/Ekonomi |
too big to fail expr.
|
batmasına izin verilmeyecek kadar büyük (şirket) |
|
Law |
|
217 |
Hukuk |
benefit of fail i.
|
düşme yararı |
|
218 |
Hukuk |
fail to inform the known crime to competent authority f.
|
öğrenilen suçu salahiyettar makama bildirmemek |
|
219 |
Hukuk |
fail to meet financial obligations f.
|
temerrüde düşmek |
|
Politics |
|
220 |
Siyasal |
fail fulfil an obligation f.
|
bir yükümlülüğü yerine getirememek |
|
221 |
Siyasal |
fail to act f.
|
hareketsiz kalmak |
|
222 |
Siyasal |
fail fulfil an obligation f.
|
yükümlülüğü ifa edememek |
|
223 |
Siyasal |
too big to fail expr.
|
batamayacak kadar büyük |
|
Technical |
|
224 |
Teknik |
air-to-close (fail open) valve i.
|
arıza durumunda açılır güvenlik vanası |
|
225 |
Teknik |
fail-safe system i.
|
arıza güvenlik sistemi |
|
226 |
Teknik |
fail-safe control i.
|
arıza güvenlik denetimi |
|
227 |
Teknik |
fail soft i.
|
arıza kurtarma |
|
228 |
Teknik |
fail safe i.
|
arızalara karşı otomatik tertibatı olan mekanizma |
|
229 |
Teknik |
power fail logic i.
|
güç arızası mantığı |
|
230 |
Teknik |
fail safety i.
|
hata güvenliği |
|
231 |
Teknik |
safe-fail i.
|
hatanın kötü sonuca yol açmaması |
|
232 |
Teknik |
miles since first fail i.
|
ilk arızadan bu yana gidilen mil |
|
233 |
Teknik |
miles since last fail i.
|
son arızadan bu yana gidilen mil |
|
234 |
Teknik |
fail safe s.
|
arızaya karşı emniyetli |
|
235 |
Teknik |
fail-safing s.
|
insan hatalarını önleyecek şekilde tasarlanmış |
|
236 |
Teknik |
fail-soft s.
|
arıza sonrası bilgisayarın veya iletişim sisteminin düşük kapasitede çalışmasını sağlayan (destek modu) |
|
Computer |
|
237 |
Bilgisayar |
fail soft i.
|
arıza kurtarma |
|
238 |
Bilgisayar |
fail on error i.
|
başarısız hatası |
|
239 |
Bilgisayar |
fail-safe boot i.
|
başarısız-güvenli önyükleme |
|
240 |
Bilgisayar |
power fail i.
|
güç kesilmesi |
|
241 |
Bilgisayar |
power fail logic i.
|
güç arızası mantığı |
|
242 |
Bilgisayar |
fail soft i.
|
kademeli aksama |
|
243 |
Bilgisayar |
fail soft i.
|
kısmi bozulma |
|
244 |
Bilgisayar |
fail safe i.
|
kusurönler |
|
245 |
Bilgisayar |
fail safe interrupt i.
|
korumalı işkesme |
|
246 |
Bilgisayar |
fail safe s.
|
aksamadan bağışık |
|
247 |
Bilgisayar |
fail soft s.
|
kısmi aksamalı |
|
248 |
Bilgisayar |
without fail expr.
|
sakın kaçırmayın |
|
Informatics |
|
249 |
Bilişim |
fail-safe s.
|
aksamaya bağışık |
|
250 |
Bilişim |
fail-safe s.
|
bozulma korumalı |
|
Telecom |
|
251 |
Telekom |
fail safe i.
|
arıza güvenliği |
|
252 |
Telekom |
fail soft i.
|
önemsiz arıza |
|
253 |
Telekom |
fail safe s.
|
aksamaya bağışık |
|
254 |
Telekom |
fail safe s.
|
bozulma korumalı |
|
Electric |
|
255 |
Elektrik |
fail secure i.
|
elektrik yokken kilitli |
|
Automotive |
|
256 |
Otomotiv |
fail-operational function i.
|
arızaya rağmen işletim fonksiyonu |
|
257 |
Otomotiv |
abs front fail-safe relay i.
|
abs ön arızaya karşı emniyet rölesi |
|
258 |
Otomotiv |
fail-silent i.
|
arıza durumunda sessiz kalma |
|
259 |
Otomotiv |
fail-safe system i.
|
arızaya karşı güvenli düzen |
|
260 |
Otomotiv |
ecm fail-safe back-up functions i.
|
ecm arızaya karşı emniyet |
|
261 |
Otomotiv |
pass/fail standards i.
|
geçti/kaldı standartları |
|
Traffic |
|
262 |
Trafik |
fail to give way f.
|
geçiş önceliğine uymamak |
|
263 |
Trafik |
fail to obey yield sign f.
|
geçiş önceliğine uymamak |
|
Aeronautic |
|
264 |
Havacılık |
fail safe system i.
|
arıza emniyet sistemi |
|
265 |
Havacılık |
fail safe structure i.
|
arıza emniyetli yapı |
|
266 |
Havacılık |
fail-safe i.
|
bozulmaya dayanıklı mekanizma |
|
267 |
Havacılık |
fail safe s.
|
arıza emniyetli |
|
268 |
Havacılık |
fail safe s.
|
arızalara karşı otomatik tedribatı olan |
|
Medical |
|
269 |
Medikal |
fail back surgery sydrome i.
|
başarısız bel ameliyatı sendromu |
|
Pathology |
|
270 |
Patoloji |
fail or difficult intubation i.
|
başarısız veya zor entübasyon |
|
Education |
|
271 |
Eğitim |
pass-fail grading system i.
|
sınıf geçme-kalma sistemi |
|
272 |
Eğitim |
fail a course but have the right to a make-up f.
|
bütünlemeye kalmak |
|
273 |
Eğitim |
fail a course but have the right to a make-up examination f.
|
bütünlemeye kalmak |
|
Military |
|
274 |
Askeri |
fail-safe s.
|
önceden belirlenen çeşitli durumların ortaya çıkması üzerine askeri saldırıyı durduran |
|
Football |
|
275 |
Futbol |
fail score a goal f.
|
golü kaçırmak |
|
Slang |
|
276 |
Argo |
epic fail i.
|
büyük sıçış |
|
277 |
Argo |
fail the smell test f.
|
pis kokular yaymak |
|
278 |
Argo |
fail the smell test f.
|
ahlaki yönden şüpheli/kabul edilemez olmak |
|
279 |
Argo |
fail the smell test f.
|
güvenilmez olmak |
|
280 |
Argo |
fail at life f.
|
hayatı kaymak |
|
281 |
Argo |
fail at life f.
|
ölmek |
|
282 |
Argo |
fail at life f.
|
gebermek |
|