have something - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

have something

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"have something" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
have something overlap f. çakıştırmak
have something drawn f. çizdirmek
General
have a bash at something f. teşebbüs etmek
have something in prospect f. ummak
have something to do with f. ilgisi olmak
have something to do with f. ilişkisi olmak
have a scent for something f. sezmek
have something cut f. kestirmek
have something in common with someone f. biriyle ortak bir özellik taşımak
have a bee in one's bonnet about something f. aklını takmak
have a scent for something f. kokusunu almak
have information about something f. bilgi sahibi olmak
have something on someone f. elinde suçlayıcı delil bulunmak
have something on hand f. el altında bulundurmak
have a fancy for something f. içi çekmek
have a dream of (someone/something) f. rüyasını görmek
have somebody up for something f. mahkemeye vermek
happen to have something good f. konmak
have something to do with f. alakası olmak
have a bash at something f. bir denemek
have something on f. üzerinde olmak
have something on f. giymek
have the wrong information about something f. yanlış bilmek
have a bash at something f. el atmak
have something taped f. kaydetmek
have no business to do something f. hakkı olmamak
have sudden wish to do something f. aklına esmek
have a bee in one's bonnet about something f. kafaya takmak
have something available f. el altında bulundurmak
have something to say f. diyeceği olmak
have no business doing something f. birinin bir şey yapmaya hakkı olmamak
have something thrown away f. döktürmek
have the face to do something f. yüzü tutmak
have something printed f. bastırmak
have something at one's fingertips f. bir şeyi çok iyi bilmek
have a bee in one's bonnet about something f. kafasını takmak
have something in prospect f. beklemek
have something at one's fingertips f. bir şey elinin altında bulunmak
have something at one's fingertips f. girdisini çıktısını bilmek
have scruples about doing something f. vicdani nedenle bir şeyi yapmaktan çekinmek
have something poured f. döktürmek
have difficulty in doing something f. bir şeyi yapmakta zorluk yaşamak
have an ear for something f. iyi kulağı olmak
not have a need for something f. gerek görmemek
not to have a need for something f. gerek duymamak
have (something) translated f. çevirtmek
have low regard for someone (or something) f. metelik vermemek
have (something/someone) brought to one f. ayağına getirtmek
have (something) surgically removed f. ameliyatla aldırmak
have (someone) get (something) f. (birine) (bir şey) aldırmak
have a discussion on/about something with someone a lot f. çok tartışmak
have something repaired f. tamir ettirmek
have the right to comment on something f. söz sahibi olmak
have the prerogative of doing something f. bir şey yapma ayrıcalığı olmak
have something prepared f. hazırlatmak
have someone prepare something f. hazırlatmak
have (someone) send (something) f. göndertmek
have (someone, something) sent f. göndertmek
have (someone, something) dispatched f. göndertmek
have something done f. yaptırmak
have (someone) do (something) f. yaptırmak
have (someone) make (something) f. yaptırmak
have something shortened f. kısalttırmak
have (got) something on f. bir işi olmak
have (got) something on someone f. elinde suclayıcı delil bulunmak
have (got) something on f. giyinmek
have something signed f. imzalattırmak
have something signed f. imzalatmak
have (something) approved f. onaylatmak
have (someone) ratify (something) f. onaylatmak
have (someone) certify (something) f. onaylatmak
have (something) certified f. onaylatmak
have (someone) approve (something) f. onaylatmak
have (something) ratified f. onaylatmak
have someone do something f. birisine bir şey yaptırmak
have something dry-cleaned f. bir şeyi kuru temizleyiciye vermek
have something dry-cleaned f. bir şeyi temizletmek
have a dream of (someone/something) f. rüyada görmek
have something done f. yapılmasını sağlamak
have the honour of something f. şerefine erişmek
have the honour of doing something f. şerefine erişmek
not to have anything to do with something f. uzaktan yakından ilgisi olmamak
have something transported f. taşıtmak
have something carried f. taşıtmak
have something to say f. söyleyecek birşeyi olmak
have something to say f. söyleyecek sözü olmak
have absolute confidence in something f. birşeye güveni tam olmak
have full confidence in something f. birşeye güveni tam olmak
have complete confidence in something f. birşeye güveni tam olmak
have total confidence in something f. birşeye güveni tam olmak
have something photocopied f. fotokopi çektirmek
have something taken in f. elbiseyi daraltmak
have something taken in f. elbise daraltmak
have nothing to do with something f. birşeyle ilgisi olmamak
have something shut down f. kapattırmak
have something shut down/closed off f. kapattırmak
have little need of something f. az ihtiyaç duymak
have a good command of something f. bir şeyi yapmaya vakıf olmak
have a good command of something f. bir şeyi yapmayı iyi bilmek
have an effect on something f. etki etmek
have something on f. yapacak işleri olmak
have something doing f. yapacak işleri olmak
have enough life/time for something f. ömrü yetmek
have a strong interest in something f. bir şeye aşırı/çok ilgi duymak
have something settled f. bir şeyi düzeltmek/halletmek
have something settled f. bir şeyi yoluna koymak
have no awareness of something f. bir şeyden bihaber olmak
have no awareness of something f. bir şeyden haberdar olmamak
have/get something maintained f. bakımdan geçirmek
have/get something serviced f. bakımdan geçirmek
have the false pretention of something f. zannına kapılmak
have someone sharpen something f. biletmek
have something whetted/sharpened f. biletmek
have someone whet something f. biletmek
have adverse side effects of (something) f. (bir şeyin) üstünde kötü yan etkisi olmak
have no knowledge of something f. (bir konu hakkında) hiçbir bilgisi olmamak
have the stomach for something f. midesi kaldırmak
have something secured f. bir şeyi sağlama almak
have something secured f. bir şeyin güvenliğini sağlamak
have yet to (do something) f. henüz gerçekleşmemiş ama ileride gerçekleşebilecek eylem
have/get something produced f. ürettirmek
have (someone) sew or stitch (something) f. diktirmek
have something corrected f. düzelttirmek
have something translated f. tercüme ettirmek
have a compensation for something f. acısı çıkmak
have (someone) try (something) f. denetmek
have (someone) test (something) f. denetmek
have something operated f. işlettirmek
have something run f. işlettirmek
have something delivered f. teslim edilmesini sağlamak
have something delivered f. teslim ettirmek
have something drawn f. çizdirmek
have something overlap f. çakıştırmak
Phrasals
have (someone) around for (something) f. evine davet etmek
have something about f. (bir şeyi) yanında/yakınında/çevresinde bulundurmak
have (someone or something) down as (something) f. olarak görmek/düşünmek/algılamak
have (someone) around for (something) f. evine çağırmak
have (someone or something) about f. (birini veya bir şeyi) yakınında tutmak
have (someone or something) about f. (birini veya bir şeyi) yanında tutmak
have (someone or something) around f. (birini veya bir şeyi) yakınında tutmak
have (someone or something) around f. (birini veya bir şeyi) yanında tutmak
have something against someone or something f. birini/bir şeyi sevmemek için bir nedeni olmak
have something against someone or something f. birine/bir şeye karşı hoş olmayan hisler beslemek
have something against someone or something f. birinden/bir şeyden hoşlanmamak
have something against someone or something f. birine/bir şeye karşı olmak
have something against someone or something f. birine/bir şeye karşı bir şeyi/bir sorunu olmak
have something against someone or something f. biriyle/bir şeyle ilgili bir sıkıntısı olmak
have something against someone or something f. biriyle/bir şeyle bir alıp veremediği olmak
have (someone) over (for something) f. (birini) bir etkinlik (yemek, parti, ziyaret) için evine davet etmek/çağırmak
have (someone) over (for something) f. (birini bir şey) için evine davet etmek/çağırmak
have (someone) over (for something) f. (birini) evinde (bir şeye) davet etmek/çağırmak
have words (with somebody) (about something) [uk] f. (birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek
have words (with somebody) (about something) [uk] f. (birine bir şey hakkında) laf etmek
have words (with somebody) (about something) [uk] f. (biriyle bir şey hakkında) tartışmak
have words (with somebody) (about something) [uk] f. (biriyle bir şey hakkında) laf dalaşı yapmak
have (something) for (someone or something) f. (biri/bir şey) için (bir şeyi) olmak
have (something) for (someone or something) f. (biri/bir şey) için (bir çözümü) olmak
have (something) for f. (bir öğünde bir şey) yemek
have (something) for f. (bir öğünde bir şey) servis etmek
have something for someone f. birine bir hediyesi olmak
have something for someone f. biri için bir şeyi olmak
have something for someone f. birine ayırdığı bir şey olmak
have something for something f. bir şeye, probleme, hastalığa iyi gelecek bir şeyi olmak
have something for something f. bir şeye bir çözümü olmak
have something for something f. bir şey için kullanılabilecek bir şeyi olmak
have (something) going for (one) f. (bir şey birinin) istediği gibi gitmek
have (something) going for (one) f. (birinin) lehine/avantajına (bir şey) olmak
have (something) going for (one) f. (birinin) iyiliğine (bir şey) olmak
have something out f. bir şeyi aldırmak
have something out f. dişini, çürüğü çektirmek
have something out f. tümör, taş aldırmak
have something out (with someone) f. (biriyle) arasını düzeltmek
have something out (with someone) f. (biriyle) arasındaki anlaşmazlığı çözmek
have something out (with someone) f. (biriyle) sorununu halletmek
have something against f. -e karşı olmak
have something against f. '-e karşı bir şeyi/bir sorunu olmak
have something against f. ile ilgili bir sıkıntısı olmak
have something against f. ile bir alıp veremediği olmak
Phrases
have the honour of something/of doing something f. bir şeyin şerefine erişmek
have the honour of something/of doing something f. bir şeyin şerefine nail olmak
have the honor of doing something f. bir şeyi yapmanın şerefine erişmek
have the honor of doing something f. bir şeyi yapmanın şerefine nail olmak
have something down f. etraflıca bilmek
have something down f. tümüyle ezberlemek
have something down f. tamamen ezberlemek
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı olmaz
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) bir sakınca yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) bir mahzur yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) beis yok
Colloquial
have something going with someone f. aralarında bir şey olmak
have something going with someone f. arasında bir şey olmak
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners f. bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak
have something to eat f. yemek yemek
have something to eat f. bir şeyler yemek
have nothing to do with somebody/something f. doğrudan bir ilişkisi olmamak
have one up on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek
have one up on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak
have one up on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek
have one up on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak
have one up on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak
have at (someone or something) f. (birine veya bir şeye) vurmak
have at (someone or something) f. (birine veya bir şeye) saldırmak
have at (someone or something) f. (birini) dövmek
have at (someone or something) f. (biriyle) dövüşmek
have at (someone or something) f. (biriyle) kavgaya tutuşmak
have at (something) f. (bir şeyi) denemek
have at (something) f. (bir şeyi yapmaya) girişmek/kalkışmak/koyulmak
have at (something) f. (bir şeyi yapmaya) kolları sıvamak
have at (something) f. (bir şeye) girişmek
have at (something) f. (yemek gibi bir şeye) saldırmak
have at (something) f. (yemek gibi bir şeyi) kapışmak
have at (something) f. (bir şeyi) istekle/şevkle yapmak
have (something) to do f. (bir şey) yapmak zorunda olmak
have (something) to do f. yapılacak bir işi olmak
have (something) to do f. (bir şeyi) yapması gerekmek
have a (hard/difficult) job doing/to do something f. (bir şeyi) yapmakta zorlanmak
have a (hard/difficult) job doing/to do something f. (bir şeyi) yapana kadar canı çıkmak
have (someone) up (for something) f. (birini bir şey, yemek, parti için) bulunduğu yerin daha yukarısında veya kuzeyinde bir yere davet etmek
have someone by something f. birini bir yerinden yakalamak
have someone by something f. birini bir yerinden yakalayıp durdurmak
have someone by something f. birini bir yerinden tutmak
have something going f. birinin yararına ilerleyen bir şey olmak
have something going f. yolunu bulmak
have something going f. kendi yararına ilerleyen/faydalanabildiği bir düzeneği olmak
have something going f. kendine göre düzenlenmiş/tasarlanmış bir düzeni olmak
have something doing f. planlı bir şeyi olmak
have something doing f. planlanmış bir şeyi olmak
have something doing f. zamanı belirlenmiş bir şeyi olmak
have something doing f. belli bir zaman için planları olmak
have something doing f. belli bir zamana planlanmış/ayarlanmış işleri olmak
have something on f. planlı bir şeyi olmak
have something on f. planlanmış bir şeyi olmak
have something on f. zamanı belirlenmiş bir şeyi olmak
have something on f. belli bir zaman için planları olmak
have something on f. belli bir zamana planlanmış/ayarlanmış işleri olmak
have something made f. bir şeyi yaptırmak
have something made f. bir şeyi yapması için birini tutmak
have something to offer f. çekici bir özelliği/yeteneği olmak
have something to offer f. cazip bir özelliği/yeteneği olmak
have something to offer f. başkalarına yarar sağlayabilecek bir özelliği/yeteneği olmak
have something to offer f. sunacak bir özelliği/yeteneği olmak
have something to offer f. birinin istediği bir şeye sahip olmak
have something to offer f. birinin isteklerini karşılayacak özelliğe/özelliklere sahip olmak
have something to offer f. birinin isteklerine cevap verecek bir şeye/şeylere sahip olmak
not have anything on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) daha iyi olmamak
not have anything on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) fark edilebilir bir üstünlüğü olmamak
not have anything on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı kesin kanıtı olmamak
not have anything on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yanlış yaptığına/suç işlediğine dair kanıtı olmamak
not have anything on (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında hiçbir bilgi olmamak
not have anything on (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında hiçbir bilgi içermemek
be/have to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle ilgisi olmak
be/have to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle ilgili olmak
be/have to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle alakası olmak
be/have to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle alakalı olmak
be/have to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle bağlantılı olmak
be/have to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle ilişkili olmak
have (got) it over (someone or something) f. (birini/bir şeyi) bir konuda gölgede bırakmak
have (got) it over (someone or something) f. bir konuda (birinden/bir şeyden) daha parlak durumda olmak
have (got) it over (someone or something) f. bir konuda (birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak
have (got) it over (someone or something) f. bir konuda (birinden/bir şeyden) üstün/daha iyi olmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birinden/bir şeyden çok daha iyi olmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birinden/bir şeyden açık ara üstün olmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birini/bir şeyi solda sıfır bırakmak
have it (all) over someone or something (in something) f. (bir şeyde) birini/bir şeyi ezmek
have (someone or something) around f. (birini/bir şeyi) elinin altında tutmak
have (someone or something) around f. (birini/bir şeyi) etrafında tutmak
have (something) on (one) f. (birinin) aleyhinde kanıt olmak
have (something) on (one) f. (biri) hakkında suçlayıcı kanıt olmak
have (something) on (one) f. (biri) hakkında bir suç, kabahat işlediğine dair kanıt olmak
have (something) on (one) f. (birinin) uygunsuz bir davranışta bulunduğuna dair kanıt olmak
have (something) on (one) f. (birine) karşı avantaj sahibi olmak
have (something) on (one) f. (birine) karşı üstünlük sağlayacak (bir şeyi) olmak
have (something) on (one) f. üzerinde (bir şey) olmak
have (something) on (one) f. yanında (bir şey) olmak
have something on (one's person) f. beraberinde (bir şey) taşımak
have something on (one's person) f. yanında (bir şey) taşımak/olmak
have something on (one's person) f. üzerinde (bir şey) taşımak/olmak
have (something) to spare f. ayıracak/paylaşacak (bir şeyi) olmak
have something to spare f. ayıracak/paylaşacak bir şeyi olmak
have something to spare f. fazladan bir şeyi olmak
have something doing f. belli bir zaman diliminde planları olmak
have something doing f. belli bir zaman diliminde meşgul olmak
have something doing f. önceden ayarlanmış planları/işleri olmak
have something on f. belli bir zaman diliminde planları olmak
have something on f. belli bir zaman diliminde meşgul olmak
have something on f. önceden ayarlanmış planları/işleri olmak
have (something) on (one) f. (birine) karşı suçlayıcı kanıtı olmak
have (something) on (one) f. birinin bir suç işlediğine, yanlış yaptığına, uygunsuz davrandığına dair kanıtı olmak
have (something) on (one) f. (birine) karşı kanıtı/delili olmak
have (something) on (one) f. (birine) karşı bir avantaj sahibi olmak
have (something) on (one) f. (birine) karşı bir üstünlüğü olmak
have (something) on (one) f. (birinin) üzerinde bir şey olmak
have (something) on (one) f. (birinin) yanında bir şey olmak
have (oneself) (something) f. (bir şeyden) keyif almak
have (oneself) (something) f. (bir şeyin) tadını çıkarmak
have oneself something f. kendine bir şey almak
have oneself something f. bir şey almak
not have any of (something) f. (bir şeyi) kabul etmemek
not have any of (something) f. (bir şeyi) inkar etmek
not have any of (something) f. (bir şeyi) kabullenmemek
not have any of (something) f. (bir şeyi) reddetmek
not have any of (something) f. (bir şeye) oralı olmamak
not have any of (something) f. (bir şeyi) istememek
not have any of (something) f. (bir şeye) bulaşmamak
not have any of (something) f. o tarakta bezi olmamak
not have any of (something) f. (bir şeye) katılmayı reddetmek
not have any of (something) f. (bir şeye) razı olmamak
not have any of (something) f. (bir şeye) izin vermemek
have an even chance of (doing something) f. yüzde elli şansı olmak
have nothing to do with someone or something f. (biriyle/bir şeyle) bir bağı olmamak
have nothing to do with someone or something f. (biriyle/bir şeyle) alakası olmamak
have nothing to do with someone or something f. (birinden/bir şeyden) uzak durmak
have nothing to do with someone or something f. (biriyle/bir şeyle) ilgisi olmamak
have nothing to do with someone or something f. (biriyle/bir şeyle) bir bağlantısı olmamak
have nothing to do with someone or something f. (biriyle/bir şeyle) görüşmemek
have nothing to do with someone or something f. (biriyle/bir şeyle) ilişkisi olmamak/kalmamak
have done with somebody/something [uk] f. biriyle/bir şeyle olan ilişkisini bitirmek
have done with somebody/something [uk] f. biriyle/bir şeyle ilişkisini kesmek
have done with somebody/something [uk] f. biriyle/bir şeyle işi bitmek
have done with somebody/something [uk] f. biriyle/bir şeyle işi kalmamak
have done with somebody/something [uk] f. biriyle/bir şeyle uğraşmayı kesmek
have done with somebody/something [uk] f. birini/bir şeyi bırakmak
have nothing to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle bir ilgisi olmamak
have nothing to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle bir bağlantısı olmamak
have nothing to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle bir ilişkisi olmamak
have nothing to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle bağlantı kurmayı reddetmek/istememek
have nothing to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle ilişki kurmayı reddetmek/istememek
have nothing to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle işi olmamak
have nothing to do with somebody/something f. biriyle/bir şeyle bir ilgisi/bağlantısı olsun istememek
have nothing to do with someone or something f. biriyle/bir şeyle işi olmamak
have nothing to do with someone or something f. biriyle/bir şeyle bir bağlantısı olmamak
have nothing to do with someone or something f. biriyle/bir şeyle bir ilgisi/bağlantısı olsun istememek
not have anything to do with someone or something f. biriyle/bir şeyle işi olmamak
not have anything to do with someone or something f. biriyle/bir şeyle bir bağlantısı olmamak
not have anything to do with someone or something f. biriyle/bir şeyle bir ilgisi/bağlantısı olsun istememek
have something to do with something f. bir şeyle bir ilgisi olmak
have something to do with something f. bir şeyle bir bağlantısı olmak
have something to do with something f. bir şeyle ilgili olmak
have something to do with something f. bir şeye bağlı olmak
have something to do with something f. bir şeyle alakalı olmak
not have anything to do with something f. bir şeyle bir ilgisi olmak
not have anything to do with something f. bir şeyle bir bağlantısı olmak
not have anything to do with something f. bir şeyle ilgili olmak
not have anything to do with something f. bir şeye bağlı olmak
not have anything to do with something f. bir şeyle alakalı olmak
have done with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) işi bitmek
have done with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) işi kalmamak
have done with (someone or something) f. (birini/bir şeyi) bırakmak
have done with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) ilişkisini kesmek
have got to (do something) f. (bir şey yapmak) zorunda olmak
have got to (do something) f. (bir şey yapmaya) mecbur olmak
have had enough (of somebody/something) f. (birinden/bir şeyden) bıkmak
have had enough (of somebody/something) f. (birinden/bir şeyden) usanmak
have had enough (of somebody/something) f. (biri/bir şey) canına yetmek/tak etmek
have had enough (of somebody/something) f. (biri/bir şey) burasına kadar getirmek/gelmek
have had enough (of somebody/something) f. (birinden/bir şeyden) gına gelmek
have had it with (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) gına gelmek
have had it with (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) bıkmak
have had it with (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) usanmak
have had it with (someone or something) f. (biri/bir şey) canına yetmek/tak etmek
have had it with (someone or something) f. (biri/bir şey) burasına kadar getirmek/gelmek
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma yeteneği olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma becerisi içinde olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in you (to do something) f. (bir şey yapma) yeteneği olmak
have it in you (to do something) f. (bir şey yapma) becerisi içinde olmak
have it in you (to do something) f. (bir şey yapma) yeteneğini içinde barındırmak
have it in one to do something f. birinin bir şey yapma yeteneği olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in mind to do something f. bir şey yapmak aklında olmak
have it in mind to do something f. bir şey yapmaya niyeti olmak
have it in mind to do something f. bir şey yapmayı düşünmek
have it in one to do something f. bir şey yapma yeteneği olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma becerisine sahip olmak
have it in one to do something f. bir şey yapmak birinin içinde olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma kapasitesi olmak
have it in one to do something f. bir şey yapma potansiyeli olmak
have it in you to do something f. bir şey yapma yeteneği olmak
have it in you to do something f. bir şey yapma becerisine sahip olmak
have it in you to do something f. bir şey yapmak birinin içinde olmak
have it in you to do something f. bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in you to do something f. bir şey yapma kapasitesi olmak
have it in you to do something f. bir şey yapma potansiyeli olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma becerisine sahip olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapmak birinin içinde olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma kapasitesi olmak
have (got) it in you to do something f. bir şey yapma potansiyeli olmak
have it that (something) f. diyor ki…
have it that (something) f. iddia ediyor ki…
have something on somebody f. biri hakkında bir şey bilmek
have something on somebody f. birinin aleyhinde bir bilgi sahibi olmak
have something on somebody f. birine karşı bir delili olmak
have something on somebody f. birinin işlediği bir suç hakkında elinde kanıt olmak
have to do with something f. bir şeyle bir ilgisi olmak
have to do with something f. bir şeyle bir bağlantısı olmak
have to do with something f. bir şeyle ilgili olmak
have to do with something f. bir şeye bağlı olmak
have to do with something f. bir şeyle alakalı olmak
if you have a mind to (do something) expr. eğer (bir şeyi yapma) niyetin varsa
if you have a mind to (do something) expr. eğer (bir şeyi yapmaya) niyetliysen
if you have a mind to (do something) expr. eğer (bir şeyi) yapmak) istiyorsan
if you have a mind to (do something) expr. eğer (bir şeyi yapmak) niyetindeysen
it won't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmez
it won't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmaz
it won't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası yok
it won't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru yok
it wouldn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmezdi
it wouldn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmazdı
it wouldn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası olmazdı
it wouldn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru olmazdı
Idioms
have something under your belt f. başarı hanesine kaydetmek
have a (good/solid/sound/etc.) grasp of/on (something) f. iyice kavramak
have (solid) grasp of something f. iyice kavramak
have license to do something f. bir konuda yetkisi olmak
have a passing acquaintance with something f. çok az bilgi sahibi olmak
have a say (in something) f. söz sahibi olmak
have a (good/solid/sound/etc.) grasp of/on (something) f. tam olarak kapmak
have (solid) grasp of something f. tam olarak kapmak
have license to do something f. bir konuda ruhsatı olmak
have a passing acquaintance with something f. konuya pek hakim olmamak
have a say (in something) f. sözü geçmek
have a (good/solid/sound/etc.) grasp of/on (something) f. tam olarak idrak etmek
have (solid) grasp of something f. tam olarak idrak etmek
have license to do something f. bir konuda ehliyeti olmak
have a say (in something) f. nüfuzlu olmak
have a (good/solid/sound/etc.) grasp of/on (something) f. iyice anlamak
have (solid) grasp of something f. iyice anlamak
have license to do something f. bir konuda izni olmak
have a say (in something) f. etkisi olmak
have something on the stock f. iş üstünde olmak
have (someone) up (for something) f. çağırmak
have (someone) up (for something) f. davet etmek
have a knack for something f. bir şeye eli yatkın olmak
have a knack for something f. eli bir şeye yatkın olmak
have a bellyful (of something) f. tıka basa yemek
have a bellyful (of something) f. karnı doyuncaya kadar yemek
have a bellyful (of something) f. karnını doldurmak
have a bellyful (of something) f. şişmek
have a bellyful (of something) f. karnı şişmek
have a bellyful (of something) f. boğazına kadar gelmek
have a bellyful (of something) f. yetmek
have a bellyful (of something) f. şişmek
have a bellyful (of something) f. canına tak demek/etmek
have a bellyful (of something) f. sabrı taşmak/tükenmek/kalmamak
have a bellyful (of something) f. artık katlanamamak/dayanamamak
have (something) under (one's) belt f. karnına/midesine bir şeyler gitmek
have (something) under (one's) belt f. yemek yemek
have (something) under (one's) belt f. içki içmek
have (something) under (one's) belt f. alkol almak
have (something) under (one's) belt f. damarlarına/kanına alkol karışmak
have (something) under (one's) belt f. (bir şeyi) yapmak
have (something) under (one's) belt f. (bir şeyi) başarmak
have (something) under (one's) belt f. (bir şeyi) elde etmek
have (something) under (one's) belt f. başarı/deneyim sahibi olmak
have (something) under (one's) belt f. başarı/deneyim elde etmek
have (something) under (one's) belt f. kayda geçirmek
have (something) under (one's) belt f. sayı yapmak
have (something) under (one's) belt f. kariyerine eklemek
have (something) under (one's) belt f. kariyerinde (şu kadar) sayı/iniş vb. bulunmak
have (something) under (one's) belt f. (bir şeyi) öğrenmek
have (something) under (one's) belt f. (bir şeyde) uzman olmak
have (something) under (one's) belt f. (bir şeyde) usta olmak
have (something) under (one's) belt f. (bir şeyde) deneyim edinmek
have (something) under (one's) belt f. (bir şeyde) tecrübe kazanmak
have the better of (someone or something) f. (birine/bir şeye) üstün gelmek
have the better of (someone or something) f. (birine/bir şeye) galip gelmek
have the better of (someone or something) f. (birine/bir şeye) üstünlük sağlamak
have the better of (someone or something) f. (birine/bir şeye) avantaj sağlamak
have the better of (someone or something) f. (birini/bir şeyi) yenmek
have the better of (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) üstün/avantajlı olmak
have nothing on someone or something f. bir şey ya da biri kadar iyi olmamak
have the brass face to (do something) f. (bir şey yapmaya) yüzü olmak
have the brass face to (do something) f. (bir şey yapmaya) yüz bulmak
have the brass face to (do something) f. (bir şey yapmaya) yüzü tutmak
have the brass face to (do something) f. (bir şey yapmaya) cesareti olmak
have the brass face to (do something) f. (bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek
have the brass face to (do something) f. (bir şey yapmaya) çekinmemek
have the brass face to (do something) f. (bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek
have the face to (do something) f. (bir şey yapmaya) yüzü olmak
have the face to (do something) f. (bir şey yapmaya) yüz bulmak
have the face to (do something) f. (bir şey yapmaya) yüzü tutmak
have the face to (do something) f. (bir şey yapmaya) cesareti olmak
have the face to (do something) f. (bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek
have the face to (do something) f. (bir şey yapmaya) çekinmemek
have the face to (do something) f. (bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek
have the bulge on (someone or something) f. avantajlı/üstün olmak
have (something) to burn f. harcayacak çok parası/zamanı olmak
have (something) to burn f. hazırda bol parası/zamanı olmak
have (something) to burn f. çok parası/zamanı/yeteneği olmak
have (something) to burn f. ihtiyacından çok parası/zamanı/yeri olmak
have (something) to burn f. denizde kum onda para/zaman
have (something) to burn f. dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak
have something to burn f. harcayacak çok parası/zamanı olmak
have something to burn f. hazırda bol parası/zamanı olmak
have something to burn f. çok parası/zamanı/yeteneği olmak
have something to burn f. ihtiyacından çok parası/zamanı/yeri olmak
have something to burn f. denizde kum onda para/zaman
have something to burn f. dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak