|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
move i.
|
hamle |
|
In the European Parliament alone, 406 Members supported this disastrous move.
Sadece Avrupa Parlamentosu'nda 406 üye bu felaket hamleyi destekledi.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
move i.
|
hareket |
|
The French government has already moved to strengthen anti-terrorist precautions at Cap de la Hague.
Fransız hükûmeti Cap de la Hague'de terörle mücadele önlemlerini güçlendirmek için harekete geçti.
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
move f.
|
kımıldamak |
|
Come on, move it.
Hadi, kımıldayın.
More Sentences
|
| 4 |
Yaygın Kullanım |
move f.
|
kıpırdamak |
|
As far as the fundamentals of this report are concerned, the Commission has not moved an inch.
Bu raporun temelleri söz konusu olduğunda, Komisyon bir milim bile kıpırdamamıştır.
More Sentences
|
| 5 |
Yaygın Kullanım |
move f.
|
taşınmak |
|
Was it the case that every other person who was moved under that package had only a few hours notice of that move?
Bu paket kapsamında taşınan diğer herkesin bu taşınmadan yalnızca birkaç saat önce haberdar edilmesi söz konusu muydu?
More Sentences
|
| 6 |
Yaygın Kullanım |
move f.
|
hareket etmek |
|
The decision to move in this direction should be taken by ministers at Laeken this weekend.
Bu yönde hareket etme kararı bu hafta sonu Laeken'de bakanlar tarafından alınmalıdır.
More Sentences
|
| General |
|
| 7 |
Genel |
move i.
|
göç |
|
The aim is to try to frighten the Palestinians into moving and to force them to flee.
Amaç Filistinlileri korkutarak göç etmeye ve kaçmaya zorlamaktır.
More Sentences
|
| 8 |
Genel |
move i.
|
hareketlenme |
|
Come on, make a move!
Haydi, hareketlenin!
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
move f.
|
gitmek |
|
But you can move throughout Europe!'
Ama Avrupa'nın her yerine gidebilirsiniz!
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
move f.
|
yürümek |
|
Move, move, get over there.
Yürüyün, yürüyün, oraya geçin.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
move f.
|
kıpırdatmak |
|
You shouldn't move it.
Kıpırdatmamalısın.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
move f.
|
taşınmak |
|
Its move up the list of priorities is realistic and must of course be followed by tangible initiatives.
Öncelikler listesinde üst sıralara taşınması gerçekçidir ve elbette bunu somut girişimler takip etmelidir.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
move f.
|
dokunmak |
|
I was moved by this movie.
Bu film bana çok dokundu.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
move f.
|
kaymak |
|
The conversation moved on to other topics.
Konuşma başka konulara kaydı.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
move f.
|
etkilemek |
|
His speech moved us.
Konuşması bizi etkiledi.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
move f.
|
tahrik etmek |
|
Her speech moved the audience.
Onun konuşması izleyiciyi tahrik etti.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
move f.
|
kaldırmak |
|
Move your ass!
Poponu kaldır!
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
move f.
|
ileri gitmek |
|
Someone even went so far as to say that we could move towards a police state.
Hatta birileri polis devletine doğru ilerleyebileceğimizi söyleyecek kadar ileri gitti.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
move f.
|
ilerlemek |
|
The series of reports we have before us this morning attempt to move things forward.
Bu sabah önümüze gelen bir dizi rapor, işleri ilerletmeye çalışıyor.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
move f.
|
almak |
|
We should not lightly move Question Time to the Commission.
Soru Saati'ni Komisyon'a taşımayı hafife almamalıyız.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
Genel |
move f.
|
önermek |
|
The Commission has moved, in large measure, to implement what we in the temporary committee recommended.
Komisyon, büyük ölçüde, geçici komitede bizim önerdiklerimizi uygulamak üzere harekete geçti.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
move f.
|
çekilmek |
|
Please move back.
Lütfen geri çekilin.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
move f.
|
sürmek |
|
Mr Bourlanges said that he was moving a point of order, but he was, in fact, speaking in favour.
Bay Bourlanges bir yöntem sorunu olduğunu öne sürdüğünü ama aslında lehte konuşuyordu.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
move f.
|
yer değiştirmek |
|
We will have between 70 and 80 carry-overs, which means that a great many appropriations will have to be moved around.
70 ila 80 arasında devreden ödeneğimiz olacak, bu da çok sayıda ödeneğin yer değiştirmesi gerekeceği anlamına geliyor.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
move f.
|
hareket ettirmek |
|
She's moving her head in time with the music.
Kafasını müzikle birlikte hareket ettiriyor.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
move f.
|
taşımak |
|
It is time we moved the bar up a few notches and looked for new challenges.
Artık çıtayı birkaç kademe yukarı taşımanın ve yeni zorluklar aramanın zamanı geldi.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
move f.
|
kımıldamak |
|
We did not move for fear we should wake him up.
Onu uyandırma korkusuyla kımıldamadık.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
move f.
|
kımıldatmak |
|
I couldn't move my right foot.
Sağ ayağımı kımıldatamıyordum.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
move f.
|
oynatmak |
|
Please follow my finger without moving your head.
Lütfen başınızı oynatmadan parmağımı takip edin.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
move f.
|
yaşamak |
|
For us, moving in together was absolutely the right decision.
Bizim için birlikte yaşamak kesinlikle doğru bir karardı.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
move f.
|
yolda olmak |
|
That would be a good way forward and my group would be prepared to support such a move.
Bu ileriye dönük iyi bir yol olacaktır ve grubum böyle bir adımı desteklemeye hazırdır.
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
move f.
|
ayrılmak |
|
Don't move from here.
Buradan ayrılmayın.
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
move f.
|
harekete geçirmek |
|
We have the Council to thank for finally getting Article 96 of the Cotonou agreement moving since the last resolution.
Son karardan bu yana Cotonou anlaşmasının 96. Maddesini nihayet harekete geçirdiği için Konsey'e teşekkür etmeliyiz.
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
move f.
|
hareketlenmek |
|
There is an increasing number of accidents due to landmines because things are starting to move now.
Kara mayınları nedeniyle meydana gelen kazaların sayısı giderek artıyor çünkü artık işler hareketlenmeye başladı.
More Sentences
|
| Law |
|
| 35 |
Hukuk |
move f.
|
talepte bulunmak |
|
The Rules say you move postponement before the vote on the matter.
Kurallar, konuyla ilgili oylamadan önce erteleme talebinde bulunabileceğinizi söylüyor.
More Sentences
|
| Technical |
|
| 36 |
Teknik |
move f.
|
hareket etmek |
|
In these matters, however, it is better to move slowly and appropriately rather than rapidly and get things wrong.
Ancak bu konularda hızlı hareket edip işleri yanlış yapmaktansa, yavaş ve uygun şekilde hareket etmek daha iyidir.
More Sentences
|
| 37 |
Teknik |
move f.
|
hareket ettirmek |
|
Moving a huge boulder is going to be very hard.
Çok büyük bir kaya parçasını hareket ettirmek çok zor olacak.
More Sentences
|
| 38 |
Teknik |
move f.
|
yerini değiştirmek |
|
Don't move these books.
Bu kitapların yerini değiştirme.
More Sentences
|
| Computer |
|
| 39 |
Bilgisayar |
move f.
|
taşımak |
|
The Treaty of Nice has not really moved the EU any further on.
Nice Antlaşması AB'yi gerçekten daha ileriye taşımamıştır.
More Sentences
|
| General |
|
| 40 |
Genel |
move i.
|
oynama sırası |
|
|
|
| 41 |
Genel |
move i.
|
oynama |
|
| 42 |
Genel |
move i.
|
el |
|
| 43 |
Genel |
move i.
|
dama taş sürme |
|
| 44 |
Genel |
move i.
|
kımıldanma |
|
| 45 |
Genel |
move i.
|
nakil |
|
| 46 |
Genel |
move i.
|
taşınma |
|
| 47 |
Genel |
move i.
|
dama oynama sırası |
|
| 48 |
Genel |
move i.
|
tedbir |
|
| 49 |
Genel |
move i.
|
girişim |
|
| 50 |
Genel |
move i.
|
(dama, satranç) taş oynama |
|
| 51 |
Genel |
move i.
|
manevra |
|
| 52 |
Genel |
move i.
|
bilinçli hareket |
|
| 53 |
Genel |
move i.
|
masadan kalkma |
|
| 54 |
Genel |
move i.
|
ayrılmak üzere ayağa kalkma |
|
| 55 |
Genel |
move i.
|
dans adımları |
|
| 56 |
Genel |
move i.
|
(sporda) çevik hareket |
|
| 57 |
Genel |
move i.
|
(sporda) yanıltıcı hareket |
|
| 58 |
Genel |
move i.
|
bir işi yapma süresi |
|
| 59 |
Genel |
move i.
|
belirli bir sürede yapılabilecek iş |
|
| 60 |
Genel |
move i.
|
dans hareketi |
|
| 61 |
Genel |
move i.
|
spor hareketi |
|
| 62 |
Genel |
move i.
|
(dama, satranç) taşı hareket ettirme |
|
| 63 |
Genel |
move i.
|
hesaplanmış prosedür |
|
| 64 |
Genel |
move i.
|
amacı gerçekleştirmek için atılan adım |
|
| 65 |
Genel |
move i.
|
hareketsizken hareketli hale gelme |
|
| 66 |
Genel |
move i.
|
durağanken aktif hale gelme |
|
| 67 |
Genel |
move i.
|
masadan kalkma |
|
| 68 |
Genel |
move i.
|
başlangıç |
|
| 69 |
Genel |
move i.
|
ilk adım |
|
| 70 |
Genel |
move i.
|
oyunda taşın oynanabileceği belirlenmiş hamle |
|
| 71 |
Genel |
move f.
|
teklif etmek |
|
| 72 |
Genel |
move f.
|
devinmek |
|
| 73 |
Genel |
move f.
|
oynamak |
|
| 74 |
Genel |
move f.
|
kıpırdanmak |
|
| 75 |
Genel |
move f.
|
işlemek (bağırsaklar) |
|
| 76 |
Genel |
move f.
|
göçmek |
|
| 77 |
Genel |
move f.
|
kımıldanmak |
|
| 78 |
Genel |
move f.
|
yürütmek (satranç/dama taşını) |
|
| 79 |
Genel |
move f.
|
koymak |
|
| 80 |
Genel |
move f.
|
devindirmek |
|
|
|
| 81 |
Genel |
move f.
|
sattırmak |
|
| 82 |
Genel |
move f.
|
nakletmek |
|
| 83 |
Genel |
move f.
|
işletmek (bağırsakları) |
|
| 84 |
Genel |
move f.
|
yürütmek |
|
| 85 |
Genel |
move f.
|
karışmak |
|
| 86 |
Genel |
move f.
|
tesir etmek |
|
| 87 |
Genel |
move f.
|
ırgalamak |
|
| 88 |
Genel |
move f.
|
işletmek |
|
| 89 |
Genel |
move f.
|
satmak |
|
| 90 |
Genel |
move f.
|
mütehassis etmek |
|
| 91 |
Genel |
move f.
|
müteessir etmek |
|
| 92 |
Genel |
move f.
|
duygulandırmak |
|
| 93 |
Genel |
move f.
|
gayrete getirmek |
|
| 94 |
Genel |
move f.
|
kalkmak |
|
| 95 |
Genel |
move f.
|
kopya etmek |
|
| 96 |
Genel |
move f.
|
kıpraşmak |
|
| 97 |
Genel |
move f.
|
ev taşımak |
|
| 98 |
Genel |
move f.
|
zorlamak |
|
| 99 |
Genel |
move f.
|
mecbur bırakmak |
|
| 100 |
Genel |
move f.
|
mecbur etmek |
|
| 101 |
Genel |
move f.
|
yola çıkmak |
|
| 102 |
Genel |
move f.
|
okuyucu bulmak |
|
| 103 |
Genel |
move f.
|
işaret yaparak kabul ettiğini göstermek |
|
| 104 |
Genel |
move f.
|
çok meşgul olmak |
|
| 105 |
Genel |
move f.
|
faaliyet içinde olmak |
|
| 106 |
Genel |
move f.
|
aktif olmak |
|
| 107 |
Genel |
move f.
|
hareket halinde olmak |
|
| 108 |
Genel |
move f.
|
hayatını belirli bir ortamda sürdürmek |
|
| 109 |
Genel |
move f.
|
davranmak |
|
| 110 |
Genel |
move f.
|
(selamlama amacıyla) şapkasını kaldırmak |
|
| 111 |
Genel |
move f.
|
el değiştirtmek |
|
| 112 |
Genel |
move f.
|
sattırmak |
|
| 113 |
Genel |
move f.
|
kiralatmak |
|
| 114 |
Genel |
move f.
|
ikna etmek |
|
| 115 |
Genel |
move f.
|
boşaltmak |
|
| 116 |
Genel |
move f.
|
tahliye etmek |
|
| 117 |
Genel |
move f.
|
okuyucular tarafından ödünç alınarak yayılmak |
|
| 118 |
Genel |
move f.
|
(kafa sallama) jestlerle tanıdığını belirtmek |
|
| 119 |
Genel |
move f.
|
çok yoğun olmak |
|
| 120 |
Genel |
move f.
|
pazar yeri gibi olmak |
|
| 121 |
Genel |
move f.
|
var olmak |
|
| 122 |
Genel |
move f.
|
belirli çevrede yaşamını sürdürmek |
|
| 123 |
Genel |
move f.
|
yaşamını tanıdık ortamda geçirmek |
|
| 124 |
Genel |
move f.
|
tanıdık ortamda iş yürütmek |
|
| 125 |
Genel |
move f.
|
selamlama amacıyla (şapka, kep) eğmek |
|
| 126 |
Genel |
move f.
|
satış veya kiralama yoluyla elden çıkarttırmak |
|
| 127 |
Genel |
move f.
|
teşvik etmek |
|
| 128 |
Genel |
move f.
|
bir şey yapmaya yönlendirmek |
|
| 129 |
Genel |
move f.
|
kışkırtmak |
|
| 130 |
Genel |
move f.
|
dışarı atmak |
|
| 131 |
Genel |
move f.
|
fikrini değiştirmek |
|
| 132 |
Genel |
move f.
|
harekete geçmek |
|
| 133 |
Genel |
move f.
|
eyleme geçmek |
|
| 134 |
Genel |
move f.
|
uzaklaşmak |
|
| 135 |
Genel |
move f.
|
satılmak |
|
| 136 |
Genel |
move f.
|
harekete geçirmek |
|
| Trade/Economic |
|
| 137 |
Ticaret/Ekonomi |
move f.
|
fiyatını değiştirmek |
|
| 138 |
Ticaret/Ekonomi |
move f.
|
değerini değiştirmek |
|
| Law |
|
| 139 |
Hukuk |
move f.
|
yardım talep etmek |
|
| 140 |
Hukuk |
move f.
|
başvuruda bulunmak |
|
| 141 |
Hukuk |
move f.
|
teklifte bulunmak |
|
| 142 |
Hukuk |
move f.
|
(mahkemeye) talepte bulunmak |
|
| 143 |
Hukuk |
move f.
|
teklifte bulunmak |
|
| 144 |
Hukuk |
move f.
|
mahkemeye yardım talebinde bulunmak |
|
| 145 |
Hukuk |
move f.
|
müzakereci kuruma yardım talebinde bulunmak |
|
| 146 |
Hukuk |
move f.
|
resmi talepte bulunmak |
|
| 147 |
Hukuk |
move f.
|
resmi teklif yapmak |
|
| Industry |
|
| 148 |
Sanayi |
move i.
|
vardiya |
|
| 149 |
Sanayi |
move i.
|
vardiyada teorik olarak yapılabilen iş miktarı |
|
| Technical |
|
| 150 |
Teknik |
move f.
|
konumuna getirmek |
|
| Computer |
|
| 151 |
Bilgisayar |
move i.
|
taşıma |
|
| 152 |
Bilgisayar |
move expr.
|
konumuna taşı |
|
| 153 |
Bilgisayar |
move expr.
|
öğesini taşı |
|
| 154 |
Bilgisayar |
move expr.
|
taşı |
|
| Linguistics |
|
| 155 |
Dilbilim |
move i.
|
altsözce |
|
| 156 |
Dilbilim |
move f.
|
sözdizimsel hareket göstermek |
|
| 157 |
Dilbilim |
move f.
|
sözdizimsel yapıda kopyalanmak veya yeni konuma taşınmak |
|
| 158 |
Dilbilim |
move f.
|
sözdizimi yapısında yeni konuma taşıyarak kopyalanmak |
|
| 159 |
Dilbilim |
move f.
|
sözdizimi yapısında yeni konuma taşıyarak hareket ettirilmek |
|
| Philosophy |
|
| 160 |
Felsefe |
move i.
|
devinim |
|
| Sport |
|
| 161 |
Spor |
move i.
|
(dans) hareket |
|
| 162 |
Spor |
move i.
|
çevik hareket |
|
| 163 |
Spor |
move i.
|
aldatıcı hareket |
|
| 164 |
Spor |
move i.
|
önceden çalışılmış hareket |
|
| Theatre |
|
| 165 |
Tiyatro |
move i.
|
(sahneyi) oynama şekli |
|
|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
move away f.
|
uzaklaşmak |
|
Tom moved away.
Tom oradan uzaklaştı.
More Sentences
|
| General |
|
| 2 |
Genel |
next move i.
|
sonraki hamle |
|
What will the Commission's next move be?
Komisyonun bir sonraki hamlesi ne olacak?
More Sentences
|
| 3 |
Genel |
move to f.
|
taşınmak |
|
Problems are moved to new areas or are not addressed at all.
Sorunlar yeni alanlara taşınıyor ya da hiç ele alınmıyor.
More Sentences
|
| 4 |
Genel |
move out f.
|
taşınmak |
|
She has since moved out and found another job.
O zamandan beri taşındı ve başka bir iş buldu.
More Sentences
|
| 5 |
Genel |
move in f.
|
içeri girmek |
|
Layla moved in.
Leyla içeri girdi.
More Sentences
|
| 6 |
Genel |
make a move f.
|
harekete geçmek |
|
Come on, make a move!
Hadi, harekete geçin!
More Sentences
|
| 7 |
Genel |
move out f.
|
dışarı çıkmak |
|
Tom wanted Mary to move out.
Tom, Mary'nin dışarı çıkmasını istedi.
More Sentences
|
| 8 |
Genel |
move out f.
|
çıkmak |
|
I want to move out of this cramped room as soon as I can.
Bu sıkışık odadan bir an önce çıkmak istiyorum.
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
move ahead f.
|
ilerlemek |
|
The importance of moving ahead on this issue swiftly is very clear.
Bu konuda hızla ilerlemenin önemi çok açıktır.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
move along f.
|
ilerlemek |
|
I think we're moving along pretty well.
Bence gayet iyi ilerliyoruz.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
move in f.
|
taşınmak |
|
They moved in recently.
Geçenlerde taşındılar.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
move out f.
|
evden taşınmak |
|
She has since moved out and found another job.
O zamandan beri evden taşındı ve başka bir iş buldu.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
move on f.
|
ilerlemek |
|
Now we have moved on a bit, and I call that progress.
Şimdi biraz ilerledik ve ben buna ilerleme diyorum.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
move house f.
|
taşınmak |
|
We moved house last year.
Geçen sene taşındık.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
move away f.
|
kaldırmak |
|
We must therefore move away from risk management towards risk removal.
Bu nedenle risk yönetiminden riski ortadan kaldırmaya doğru ilerlemeliyiz.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
move quickly f.
|
hızlı hareket etmek |
|
The preparatory work needs to be done to move quickly once that five years has expired.
Beş yıllık süre dolduğunda hızlı hareket edebilmek için hazırlık çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
move in f.
|
eve taşınmak |
|
I'm thinking of moving in with him.
Onunla aynı eve taşınmayı düşünüyorum.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
move forward f.
|
ilerlemek |
|
These three elements - in my judgement - should move forward in parallel and neither one of them should hijack another.
Benim görüşüme göre bu üç unsur paralel olarak ilerlemeli ve hiçbiri diğerinin önüne geçmemelidir.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
move to tears f.
|
gözyaşlarına boğmak |
|
I was moved to tears by her speech.
Konuşması beni gözyaşlarına boğdu.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
move into f.
|
taşınmak |
|
The Office is not yet ready to move into the new building.
Ofis henüz yeni binasına taşınmaya hazır değildir.
More Sentences
|
| 21 |
Genel |
move over f.
|
kenara çekilmek |
|
Now move over.
Şimdi kenara çekil.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
move around f.
|
gezinmek |
|
I move around a lot.
Ben çok gezinirim.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
move off f.
|
uzaklaşmak |
|
Tom moved off.
Tom uzaklaştı.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
move on f.
|
değiştirmek |
|
Now, the debate has in actual fact moved on and altered its focus in many places in Europe.
Şu anda Avrupa'nın pek çok yerinde tartışma fiilen devam etmekte ve odak noktasını değiştirmiş bulunmaktadır.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
move through f.
|
içinden geçmek |
|
Tom moved through the crowd.
Tom kalabalığın içinden geçti.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
move beyond f.
|
ötesine geçmek |
|
There is no moving beyond that, either here or in the conciliation procedure.
Ne burada ne de uzlaşma prosedüründe bunun ötesine geçilemez.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
move on f.
|
yola devam etmek |
|
Nevertheless, we recognise that sections of Iranian society are trying to move on.
Bununla birlikte, İran toplumunun bazı kesimlerinin yollarına devam etmeye çalıştıklarının farkındayız.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
make no move f.
|
hiçbir şey yapmamak |
|
Tom made no move to help Mary.
Tom Mary'ye yardım etmek için hiçbir şey yapmadı.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
move fast f.
|
hızlı ilerlemek |
|
I would want things to move faster, and that should be possible.
İşlerin daha hızlı ilerlemesini isterdim ve bu mümkün olmalı.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
move fast f.
|
hızlı hareket etmek |
|
I'm not a patient person, so better move fast.
Sabırlı bir insan değilim, o yüzden hızlı hareket etsek iyi olur.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 31 |
Öbek Fiiller |
move on f.
|
hayatına devam etmek |
|
You need to move on.
Hayatına devam etmelisin.
More Sentences
|
| 32 |
Öbek Fiiller |
move back f.
|
geri taşınmak |
|
In the end, she moved back to England.
O sonunda İngiltere'ye geri taşındı.
More Sentences
|
| 33 |
Öbek Fiiller |
move up to f.
|
yükselmek |
|
Tom moved up to first place.
Tom birinciliğe yükseldi.
More Sentences
|
| 34 |
Öbek Fiiller |
move in (to something) f.
|
başlamak |
|
We soon moved in together.
Kısa süre sonra birlikte yaşamaya başladık.
More Sentences
|
| 35 |
Öbek Fiiller |
move away from (something) f.
|
(bir şeyden) uzaklaşmak |
|
We should move away from that.
Bundan uzaklaşmalıyız.
More Sentences
|
| 36 |
Öbek Fiiller |
move forward with f.
|
(bir şeyde) ilerleme kaydetmek |
|
The Presidency has moved forward with the measures in the European Union's plan of action against terrorism.
Başkanlık, Avrupa Birliği'nin terörizme karşı eylem planında yer alan tedbirler konusunda ilerleme kaydetmiştir.
More Sentences
|
| 37 |
Öbek Fiiller |
move in with (someone or something) f.
|
(birinin/bir grubun/bir şirketin) yanına taşınmak |
|
I bet if I moved in with you, you'd become president.
Eminim senin yanına taşınsaydım başkan olurdun.
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 38 |
Konuşma Dili |
make a move f.
|
harekete geçmek |
|
Tom didn't make a move without consulting his parents.
Tom ebeveynlerine danışmadan harekete geçmedi.
More Sentences
|
| Idioms |
|
| 39 |
Deyim |
move mountains f.
|
dağları yerinden oynatmak |
|
The structures with which the Convention provides us will not, on their own, enable us to move mountains.
Sözleşme'nin bize sağladığı yapılar tek başlarına dağları yerinden oynatmamızı sağlamayacaktır.
More Sentences
|
| 40 |
Deyim |
make a move f.
|
hamle yapmak |
|
Tom needs to make a move.
Tom'un bir hamle yapması gerekiyor.
More Sentences
|
| General |
|
| 41 |
Genel |
chess move i.
|
satranç hamlesi |
|
| 42 |
Genel |
the final move i.
|
(satranç vb) oyunu bitiren son hamle |
|
| 43 |
Genel |
ability to move fast i.
|
hızlı hareket edebilme kabiliyeti |
|
| 44 |
Genel |
intermediate move i.
|
(satrançta) ara hamle |
|
| 45 |
Genel |
invalid move i.
|
geçersiz hamle |
|
| 46 |
Genel |
invalid move i.
|
geçersiz hareket |
|
| 47 |
Genel |
bold move i.
|
cesur hareket |
|
| 48 |
Genel |
brave move i.
|
cesur hareket |
|
| 49 |
Genel |
dance move i.
|
dans figürü |
|
| 50 |
Genel |
move-in i.
|
oturma |
|
| 51 |
Genel |
move-in i.
|
kullanım |
|
| 52 |
Genel |
move-in i.
|
(bir yeri) işgal etme |
|
| 53 |
Genel |
move-in i.
|
(bir yere) taşınma |
|
| 54 |
Genel |
opening move i.
|
bir dizi hareketin ilki |
|
| 55 |
Genel |
signature move i.
|
bir kişiyle özdeşleşmiş eylem |
|
| 56 |
Genel |
signature move i.
|
bir kişiyle özdeşleşmiş hareket |
|
| 57 |
Genel |
start to move f.
|
harekete geçmek |
|
| 58 |
Genel |
make a move f.
|
kaçmak |
|
| 59 |
Genel |
move house f.
|
göçmek |
|
| 60 |
Genel |
move backwards f.
|
geri basmak |
|
| 61 |
Genel |
move with the times f.
|
çağa ayak uydurmak |
|
| 62 |
Genel |
move with the times f.
|
zamana ayak uydurmak |
|
| 63 |
Genel |
move to one side f.
|
kaymak |
|
| 64 |
Genel |
move to tears f.
|
gözyaşlarına boğulmak |
|
| 65 |
Genel |
move aside f.
|
çekilmek |
|
| 66 |
Genel |
be always on the move f.
|
leyleği havada görmek |
|
| 67 |
Genel |
not to move a muscle f.
|
kılını kıpırdatmamak |
|
| 68 |
Genel |
move away f.
|
açılmak |
|
| 69 |
Genel |
get move f.
|
hareketlenmek |
|
| 70 |
Genel |
move off f.
|
ayrılmak |
|
| 71 |
Genel |
move with the times f.
|
çağa uymak |
|
| 72 |
Genel |
move off with f.
|
biriyle birlikte hareket etmek (kaçmak) |
|
| 73 |
Genel |
move deeply f.
|
ciğerine işlemek |
|
| 74 |
Genel |
move sideways f.
|
yanlamak |
|
| 75 |
Genel |
move away f.
|
uzaklaştırmak |
|
| 76 |
Genel |
move up f.
|
öğrenciyi bir üst sınıfa yükseltmek |
|
| 77 |
Genel |
move up f.
|
bir üst sınıfa yükselmek |
|
| 78 |
Genel |
move off f.
|
hareket etmek |
|
| 79 |
Genel |
move heaven and earth f.
|
mümkün olan her şeyi yapmak |
|
| 80 |
Genel |
move slowly f.
|
ağır davranmak |
|
| 81 |
Genel |
move on f.
|
ileri gitmek |
|
| 82 |
Genel |
move down f.
|
bir alt sınıfa inmek |
|
| 83 |
Genel |
move down f.
|
öğrenciyi bir alt sınıfa indirmek |
|
| 84 |
Genel |
move heaven and earth f.
|
her çareye başvurmak |
|
| 85 |
Genel |
not to move f.
|
kıpırdamamak |
|
| 86 |
Genel |
move closer together f.
|
sıkışmak |
|
| 87 |
Genel |
move up closer f.
|
sıkışmak |
|
| 88 |
Genel |
move to an earlier time f.
|
erkene almak |
|
| 89 |
Genel |
move to an earlier time f.
|
erken bir tarihe almak |
|
| 90 |
Genel |
move in on somebody f.
|
abayı sermek |
|
| 91 |
Genel |
move forward to the exit f.
|
çıkışa doğru ilerlemek |
|
| 92 |
Genel |
move into profit f.
|
kara geçmek |
|
| 93 |
Genel |
move on to the next step f.
|
bir sonraki adıma geçmek |
|
| 94 |
Genel |
move straight f.
|
düz gitmek |
|
| 95 |
Genel |
move up a ladder f.
|
merdivenden çıkmak |
|
| 96 |
Genel |
move up a ladder f.
|
merdiven çıkmak |
|
| 97 |
Genel |
move up the career ladder f.
|
kariyer merdivenlerine tırmanmak |
|
| 98 |
Genel |
move in the same direction f.
|
aynı yönde hareket etmek |
|
| 99 |
Genel |
allow to move freely f.
|
engel olmamak |
|
| 100 |
Genel |
move in the direction of f.
|
yönünde hareket etmek |
|
| 101 |
Genel |
move around f.
|
dolanmak |
|
| 102 |
Genel |
move out of the house f.
|
evden taşınmak |
|
| 103 |
Genel |
move into a new house f.
|
yeni bir eve taşınmak |
|
| 104 |
Genel |
move into a new house f.
|
yeni eve taşınmak |
|
| 105 |
Genel |
move from its usual place f.
|
bulunduğu yerden kaldırmak |
|
| 106 |
Genel |
move forward f.
|
yol almak |
|
| 107 |
Genel |
move about f.
|
dolaşıp durmak |
|
| 108 |
Genel |
move about f.
|
dolanıp durmak |
|
| 109 |
Genel |
move something to an earlier time f.
|
erken tarihe almak |
|
| 110 |
Genel |
move something to an earlier time f.
|
erken bir tarihe almak |
|
| 111 |
Genel |
move something to an earlier time f.
|
erkene almak |
|
| 112 |
Genel |
not to be able to move a muscle (due to fatigue) f.
|
parmağını bile kıpırdatamamak |
|
| 113 |
Genel |
not to be able to move a muscle (due to fatigue) f.
|
parmağını bile oynatamamak |
|
| 114 |
Genel |
move to success f.
|
başarıya taşımak |
|
| 115 |
Genel |
move with the times f.
|
çağ atlamak |
|
| 116 |
Genel |
move heaven and earth f.
|
çalmadık kapı bırakmamak |
|
| 117 |
Genel |
move towards f.
|
-e doğru ilerlemek |
|
| 118 |
Genel |
move into deep conversation f.
|
koyu sohbete dalmak |
|
| 119 |
Genel |
move off f.
|
gitmek |
|
| 120 |
Genel |
move on f.
|
yenilemek |
|
| 121 |
Genel |
move in f.
|
yerleşmek |
|
| 122 |
Genel |
move up the social ladder f.
|
sınıf atlamak |
|
| 123 |
Genel |
move towards record f.
|
rekora gitmek |
|
| 124 |
Genel |
move towards record f.
|
rekora yürümek |
|
| 125 |
Genel |
move towards record f.
|
rekora koşmak |
|
| 126 |
Genel |
be on the move f.
|
hareket halinde olmak |
|
| 127 |
Genel |
move upwards f.
|
yukarı hareket etmek |
|
| 128 |
Genel |
move through f.
|
üzerinden hareket etmek |
|
| 129 |
Genel |
move to an earlier time f.
|
erkene çekmek |
|
| 130 |
Genel |
move to a bigger house f.
|
daha büyük bir eve taşınmak |
|
| 131 |
Genel |
move to another phase f.
|
başka aşamaya geçmek |
|
| 132 |
Genel |
move to another stage f.
|
başka aşamaya geçmek |
|
| 133 |
Genel |
move to another stage f.
|
başka safhaya geçmek |
|
| 134 |
Genel |
move to another phase f.
|
başka safhaya geçmek |
|
| 135 |
Genel |
move the senses f.
|
duyuları harekete geçirmek |
|
| 136 |
Genel |
move of something f.
|
-den uzak durmak |
|
| 137 |
Genel |
move forward or backward in time f.
|
zamanda ileri geri gitmek |
|
| 138 |
Genel |
move up quickly f.
|
hızlı bir şekilde yükselmek |
|
| 139 |
Genel |
give the first signs/signals of a new move f.
|
yeni bir hamlenin ilk sinyallerini vermek |
|
| 140 |
Genel |
move off campus f.
|
kampüs dışına taşınmak |
|
| 141 |
Genel |
move off campus f.
|
kampüsün dışına taşınmak |
|
| 142 |
Genel |
move to a new city f.
|
yeni bir şehre taşınmak |
|
| 143 |
Genel |
move in with someone f.
|
biriyle eve çıkmak |
|
| 144 |
Genel |
move in with someone f.
|
biriyle aynı evde yaşamaya başlamak |
|
| 145 |
Genel |
move in with someone f.
|
birinin evine taşınmak |
|
| 146 |
Genel |
move in with someone f.
|
birisiyle aynı eve taşınmak |
|
| 147 |
Genel |
move along rapidly f.
|
hızla geçmek |
|
| 148 |
Genel |
move in with someone f.
|
beraber yaşamaya başlamak |
|
| 149 |
Genel |
move so slowly f.
|
çok yavaş ilerlemek |
|
| 150 |
Genel |
move past f.
|
(yanından) geçmek |
|
| 151 |
Genel |
make the first move f.
|
ilk hamleyi yapmak |
|
| 152 |
Genel |
move something forward f.
|
ileri taşımak |
|
| 153 |
Genel |
move very fast f.
|
çok hızlı hareket etmek |
|
| 154 |
Genel |
move/relocate someone to central office f.
|
merkeze almak |
|
| 155 |
Genel |
move sliently f.
|
sessizce hareket etmek |
|
| 156 |
Genel |
move past f.
|
geçmek |
|
| 157 |
Genel |
move schools f.
|
okul değiştirmek |
|
| 158 |
Genel |
carry/move furniture f.
|
eşya taşımak |
|
| 159 |
Genel |
move into a system f.
|
sisteme geçmek |
|
| 160 |
Genel |
move something to an earlier time f.
|
tarihini öne almak |
|
| 161 |
Genel |
move something to an earlier time f.
|
tarihi öne çekmek |
|
| 162 |
Genel |
move something to an earlier time f.
|
tarihi öne almak |
|
| 163 |
Genel |
move something to an earlier time f.
|
tarihini öne çekmek |
|
| 164 |
Genel |
move to a new apartment f.
|
yeni bir eve taşınmak |
|
| 165 |
Genel |
move to a new apartment f.
|
yeni bir daireye taşınmak |
|
| 166 |
Genel |
move into proper position for use f.
|
kullanım için uygun konuma getirmek |
|
| 167 |
Genel |
move in concert with f.
|
...ile birlikte hareket etmek |
|
| 168 |
Genel |
make something move f.
|
bir şeyi haraket ettirmek |
|
| 169 |
Genel |
move a house f.
|
ev taşımak |
|
| 170 |
Genel |
move against time f.
|
zamana karşı yarışmak |
|
| 171 |
Genel |
move (for) f.
|
istemde bulunmak |
|
| 172 |
Genel |
move (for) f.
|
resmi bir teklifte bulunmak |
|
| 173 |
Genel |
move (for) f.
|
başvuru yapmak |
|
| 174 |
Genel |
move [obsolete] f.
|
yalvarmak |
|
| 175 |
Genel |
move [obsolete] f.
|
talep etmek |
|
| 176 |
Genel |
move involuntarily f.
|
istemsizce hareket etmek |
|
| 177 |
Genel |
move reflexively f.
|
refleks olarak hareket etmek |
|
| 178 |
Genel |
move (for) f.
|
resmi talepte bulunmak |
|
| 179 |
Genel |
move (for) f.
|
resmi teklifte bulunmak |
|
| 180 |
Genel |
move (for) f.
|
başvuru yapmak |
|
| 181 |
Genel |
move (for) f.
|
resmi itirazda bulunmak |
|
| 182 |
Genel |
move [obsolete] f.
|
başvurmak |
|
| 183 |
Genel |
move [obsolete] f.
|
ısrarla talep etmek |
|
| 184 |
Genel |
move [obsolete] f.
|
yakarmak |
|
| 185 |
Genel |
move back and forth f.
|
ileri geri hareket etmek |
|
| 186 |
Genel |
move back and forth f.
|
önce bir yöne sonra tersine doğru hareket etmek |
|
| 187 |
Genel |
move involuntarily f.
|
kontrolsüzce hareket etmek |
|
| 188 |
Genel |
move reflexively f.
|
kontrolsüzce hareket etmek |
|
| 189 |
Genel |
move reflexively f.
|
istemsizce hareket etmek |
|
| 190 |
Genel |
counter-move f.
|
karşıt hareket etmek |
|
| 191 |
Genel |
on the move zf.
|
seyyar |
|
| 192 |
Genel |
in one move zf.
|
bir hamlede |
|
| 193 |
Genel |
on the move zf.
|
hareket halinde |
|
| 194 |
Genel |
on the move zf.
|
ilerlemekte |
|
| 195 |
Genel |
move sideways! ünl.
|
yan yan git! |
|
| 196 |
Genel |
move it! ünl.
|
hadi oradan! |
|
| Phrasals |
|
| 197 |
Öbek Fiiller |
move backward f.
|
geri gitmek |
|
| 198 |
Öbek Fiiller |
move backward f.
|
geriye doğru gitmek |
|
| 199 |
Öbek Fiiller |
move backward f.
|
geriye götürmek |
|
| 200 |
Öbek Fiiller |
move to some place f.
|
bir yere taşınmak |
|
| 201 |
Öbek Fiiller |
move someone back f.
|
birilerini geriye çekmek |
|
| 202 |
Öbek Fiiller |
move (from some place) (to some place) f.
|
bir yerden başka bir yere taşınmak |
|
| 203 |
Öbek Fiiller |
move in on f.
|
bir yere dadanmak/bir yerin kontrolünü eline geçirmek |
|
| 204 |
Öbek Fiiller |
move forward with something f.
|
bir konuda bir şeyle ilerlemek/ileri gitmek |
|
| 205 |
Öbek Fiiller |
move away from f.
|
fikirlerini/düşüncelerini değiştirmek |
|
| 206 |
Öbek Fiiller |
move back f.
|
geriye hareket etmek |
|
| 207 |
Öbek Fiiller |
move beyond f.
|
ileriye doğru hareket etmek |
|
| 208 |
Öbek Fiiller |
move forward f.
|
ileri doğru hareket etmek |
|
| 209 |
Öbek Fiiller |
move up to f.
|
ilerlemek |
|
| 210 |
Öbek Fiiller |
move across f.
|
ilerlemek (bir alan vb. boyunca) |
|
| 211 |
Öbek Fiiller |
move ahead of f.
|
önüne geçmek/ilerlemek |
|
| 212 |
Öbek Fiiller |
move up into something f.
|
(bir üst düzeye/seviyeye) geçmek/yükselmek |
|
| 213 |
Öbek Fiiller |
move someone into f.
|
-ya nakletmek/götürmek/yerleştirmek |
|
| 214 |
Öbek Fiiller |
move up through something f.
|
...aşarak yükselmek/ilerlemek |
|
| 215 |
Öbek Fiiller |
move toward f.
|
'e doğru hareket etmek |
|
| 216 |
Öbek Fiiller |
move back from f.
|
(bir yerden) geriye çekilmek |
|
| 217 |
Öbek Fiiller |
move to f.
|
yeltenmek |
|
| 218 |
Öbek Fiiller |
move up through something f.
|
..geçerek yükselmek/ilerlemek |
|
| 219 |
Öbek Fiiller |
move away from f.
|
-den uzaklaşmak |
|
| 220 |
Öbek Fiiller |
move on f.
|
yaşamına devam etmek |
|
| 221 |
Öbek Fiiller |
move down f.
|
aşağı doğru ilerlemek |
|
| 222 |
Öbek Fiiller |
move down f.
|
aşağı inmek |
|
| 223 |
Öbek Fiiller |
move down f.
|
aşağı indirmek |
|
| 224 |
Öbek Fiiller |
move down f.
|
aşağı kaydırmak |
|
| 225 |
Öbek Fiiller |
move down f.
|
yana kaymak |
|
| 226 |
Öbek Fiiller |
move down f.
|
aşağı kaydırmak |
|
| 227 |
Öbek Fiiller |
move down f.
|
yana kaydırmak |
|
| 228 |
Öbek Fiiller |
move in (to something) f.
|
(bir şeye/yere) taşınmak |
|
| 229 |
Öbek Fiiller |
move in (to something) f.
|
(bir şeye/yere) girmek |
|
| 230 |
Öbek Fiiller |
move in (to something) f.
|
(bir şeye/alana) geçiş yapmak |
|
| 231 |
Öbek Fiiller |
move in (to something) f.
|
yeni (bir şeye/alana) başlamak |
|
| 232 |
Öbek Fiiller |
move in (to something) f.
|
taşınmak |
|
| 233 |
Öbek Fiiller |
move in (to something) f.
|
içeri girmek |
|
| 234 |
Öbek Fiiller |
move in (to something) f.
|
geçiş yapmak |
|
| 235 |
Öbek Fiiller |
move around f.
|
sürekli ev değiştirmek |
|
| 236 |
Öbek Fiiller |
move around f.
|
sürekli yer değiştirmek |
|
| 237 |
Öbek Fiiller |
move back and forth f.
|
ileri geri hareket etmek |
|
| 238 |
Öbek Fiiller |
move in f.
|
yer işgal etmek |
|
| 239 |
Öbek Fiiller |
move in f.
|
(tren) istasyona girmek |
|
| 240 |
Öbek Fiiller |
move into f.
|
içeri girmek |
|
| 241 |
Öbek Fiiller |
move into f.
|
gitmek |
|
| 242 |
Öbek Fiiller |
move out f.
|
dışarı çıkarmak |
|
| 243 |
Öbek Fiiller |
move up f.
|
yer açmak |
|
| 244 |
Öbek Fiiller |
move around f.
|
sürekli yeni evlere taşınmak |
|
| 245 |
Öbek Fiiller |
move around f.
|
bir yerde uzun süre yaşamamak |
|
| 246 |
Öbek Fiiller |
move in f.
|
bir yerde oturmak |
|
| 247 |
Öbek Fiiller |
move in f.
|
bir yeri ele geçirmek |
|
| 248 |
Öbek Fiiller |
move in f.
|
(tren) istasyona girmek |
|
| 249 |
Öbek Fiiller |
move into f.
|
içeri girmek |
|
| 250 |
Öbek Fiiller |
move into f.
|
içeri gitmek |
|
| 251 |
Öbek Fiiller |
move out f.
|
dışarı atmak |
|
| 252 |
Öbek Fiiller |
move out f.
|
dışarı yollamak |
|
| 253 |
Öbek Fiiller |
move up f.
|
başkalarına yer açmak için (bir şeyin) yerini değiştirmek |
|
| 254 |
Öbek Fiiller |
move away from (something) f.
|
(bir şeyin) önünü açmak |
|
| 255 |
Öbek Fiiller |
move away from (something) f.
|
(fikirlerini/düşüncelerini/davranışlarını) değiştirmek |
|
| 256 |
Öbek Fiiller |
move away from (something) f.
|
(bazı fikirlerden/düşüncelerden/davranışlardan) uzaklaşmak |
|
| 257 |
Öbek Fiiller |
move for (something) f.
|
(bir şey) için resmi bir teklifte bulunmak |
|
| 258 |
Öbek Fiiller |
move for (something) f.
|
(bir şey) isteminde bulunmak |
|
| 259 |
Öbek Fiiller |
move for (something) f.
|
(bir şey) için resmi talepte bulunmak |
|
| 260 |
Öbek Fiiller |
move forward with f.
|
ile ilerlemek |
|
| 261 |
Öbek Fiiller |
move forward with f.
|
ile birlikte ilerlemek |
|
| 262 |
Öbek Fiiller |
move forward with f.
|
(bir şeyde) ilerlemek |
|
| 263 |
Öbek Fiiller |
move forward with f.
|
(bir şeyi) ilerletmek/geliştirmek |
|
| 264 |
Öbek Fiiller |
move in on (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) doğru yaklaşmak |
|
| 265 |
Öbek Fiiller |
move in on (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) doğru yürümek |
|
| 266 |
Öbek Fiiller |
move in with f.
|
ile eve çıkmak |
|
| 267 |
Öbek Fiiller |
move in with f.
|
ile aynı eve taşınmak |
|
| 268 |
Öbek Fiiller |
move in with f.
|
'-in evine taşınmak |
|
| 269 |
Öbek Fiiller |
move in with f.
|
ile aynı evde yaşamaya başlamak |
|
| 270 |
Öbek Fiiller |
move in with f.
|
ile beraber yaşamaya başlamak |
|
| 271 |
Öbek Fiiller |
move in with (someone or something) f.
|
(biriyle/bir grupla/bir şirketle) aynı yere taşınmak |
|
| 272 |
Öbek Fiiller |
move in with (someone or something) f.
|
(biriyle/bir grupla/bir şirketle) aynı yerde yaşamaya/çalışmaya başlamak |
|
| 273 |
Öbek Fiiller |
move into (some place) f.
|
(bir yere) taşınmak |
|
| 274 |
Öbek Fiiller |
move on someone f.
|
birine yürümek |
|
| 275 |
Öbek Fiiller |
move on someone f.
|
birine asılmak |
|
| 276 |
Öbek Fiiller |
move on someone f.
|
birine musallat olmak |
|
| 277 |
Öbek Fiiller |
move on someone f.
|
birini tavlamaya çalışmak |
|
| 278 |
Öbek Fiiller |
move on someone f.
|
birini baştan çıkarmaya çalışmak |
|
| 279 |
Öbek Fiiller |
move out of the f.
|
-den taşınmak |
|
| 280 |
Öbek Fiiller |
move out of the f.
|
'-den çekilmek |
|
| 281 |
Öbek Fiiller |
move up into f.
|
(bir üst düzeye/seviyeye) geçmek/yükselmek |
|
| 282 |
Öbek Fiiller |
move up into (something or some place) f.
|
yüksek bir (yere/bölgeye/şeye) çıkmak |
|
| 283 |
Öbek Fiiller |
move up into (something or some place) f.
|
yüksek bir (yere/bölgeye/şeye) ilerlemek |
|
| 284 |
Öbek Fiiller |
move up into (something or some place) f.
|
(bir üst düzeye/seviyeye) geçmek/yükselmek |
|
| 285 |
Öbek Fiiller |
move up into (something or some place) f.
|
(bir şeye/bir yere) terfi etmek/yükselmek |
|
| 286 |
Öbek Fiiller |
move up through f.
|
-i aşarak yükselmek/ilerlemek |
|
| 287 |
Öbek Fiiller |
move up through f.
|
'-i geçerek yükselmek/ilerlemek |
|
| 288 |
Öbek Fiiller |
move up through f.
|
'-de seviyesi yükselmek |
|
| 289 |
Öbek Fiiller |
move up through f.
|
'-de terfi etmek |
|
| 290 |
Öbek Fiiller |
move up through (something or some place) f.
|
(bir şeyde/bir yerde) yukarı çıkmak |
|
| 291 |
Öbek Fiiller |
move up through (something or some place) f.
|
(bir şeyin/bir yerin) yukarısına çıkmak |
|
| 292 |
Öbek Fiiller |
move up through (something or some place) f.
|
(bir şeyin/bir yerin) yukarısına doğru ilerlemek |
|
| 293 |
Öbek Fiiller |
move up through (something or some place) f.
|
(bir şeyi) aşarak yükselmek/ilerlemek |
|
| 294 |
Öbek Fiiller |
move up through (something or some place) f.
|
(bir şeyi) geçerek yükselmek/ilerlemek |
|
| 295 |
Öbek Fiiller |
move up through (something or some place) f.
|
(bir şeyde/bir yerde) seviyesi yükselmek |
|
| 296 |
Öbek Fiiller |
move up through (something or some place) f.
|
(bir şeyin/bir yerin) hiyerarşisinde yükselmek |
|
| 297 |
Öbek Fiiller |
move up through (something or some place) f.
|
(bir şeyde/bir yerde) terfi etmek |
|
| 298 |
Öbek Fiiller |
move out f.
|
defetmek |
|
| 299 |
Öbek Fiiller |
move towards f.
|
hedefe ilerlemek |
|
| Phrases |
|
| 300 |
İfadeler |
target is on the move expr.
|
hedef hareket halinde |
|
| 301 |
İfadeler |
target is on the move expr.
|
hedef hareket ediyor |
|
| 302 |
İfadeler |
move it or lose it expr.
|
hareket ettir veya kaybet |
|
| Proverb |
|
| 303 |
Atasözü |
faith will move mountains
|
azimli insan duvarı deler |
|
| 304 |
Atasözü |
faith will move mountains
|
azmin önünde dağlar duramaz |
|
| Colloquial |
|
| 305 |
Konuşma Dili |
career move i.
|
kariyer/iş değiştirme |
|
| 306 |
Konuşma Dili |
masterly move i.
|
olağanüstü zeki davranış |
|
| 307 |
Konuşma Dili |
wise move i.
|
olağanüstü zeki davranış |
|
| 308 |
Konuşma Dili |
one false move i.
|
yanlış hareket |
|
| 309 |
Konuşma Dili |
false move i.
|
yanlış hareket |
|
| 310 |
Konuşma Dili |
wise move i.
|
zekice hareket |
|
| 311 |
Konuşma Dili |
masterly move i.
|
zekice hareket |
|
| 312 |
Konuşma Dili |
make a move on someone f.
|
birine yürümek (birine asılmak/yazılmak) |
|
| 313 |
Konuşma Dili |
move heaven and earth f.
|
dünyayı yerinden oynatmak |
|
| 314 |
Konuşma Dili |
move heaven and earth f.
|
çırpınmak |
|
| 315 |
Konuşma Dili |
move heaven and earth f.
|
elinden gelen her şeyi yapmak |
|
| 316 |
Konuşma Dili |
move heaven and earth f.
|
kendini paralamak |
|
| 317 |
Konuşma Dili |
move heaven and earth f.
|
tüm çabasını harcamak |
|
| 318 |
Konuşma Dili |
not move an inch f.
|
hiçbir şekilde geri adım atmamak |
|
| 319 |
Konuşma Dili |
not move an inch f.
|
kararından dönmemek |
|
| 320 |
Konuşma Dili |
not move an inch f.
|
taviz vermemek |
|
| 321 |
Konuşma Dili |
not move an inch f.
|
yanaşmamak |
|
| 322 |
Konuşma Dili |
not move an inch f.
|
istifini bozmamak |
|
| 323 |
Konuşma Dili |
not move an inch f.
|
duruşundan/kararından ödün vermemek |
|
| 324 |
Konuşma Dili |
not move an inch f.
|
hiçbir şekilde kararını/duruşunu değiştirmemek |
|
| 325 |
Konuşma Dili |
not move an inch f.
|
kararının arkasında durmak |
|
| 326 |
Konuşma Dili |
move like the clappers [uk] f.
|
aşırı hızlı hareket etmek |
|
| 327 |
Konuşma Dili |
move along! expr.
|
devam et/edin! |
|
| 328 |
Konuşma Dili |
on the move expr.
|
hareket halinde |
|
| 329 |
Konuşma Dili |
move aside! expr.
|
kenara çekil! |
|
| 330 |
Konuşma Dili |
move over! expr.
|
kenara çekil! |
|
| 331 |
Konuşma Dili |
move over! expr.
|
kenara kay! |
|
| 332 |
Konuşma Dili |
move aside! expr.
|
kenara kay! |
|
| 333 |
Konuşma Dili |
move up! expr.
|
kenara çekil! |
|
| 334 |
Konuşma Dili |
move up! expr.
|
kenara kay! |
|
| 335 |
Konuşma Dili |
on the move expr.
|
seyahat halinde |
|
| 336 |
Konuşma Dili |
the earth moved (or did the earth move for you?) expr.
|
yer yerinde oynadı (orgazm olmak) |
|
| 337 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
çabuk ol |
|
| 338 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
acele et |
|
| 339 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
elini çabuk tut |
|
| 340 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
hadi bakalım |
|
| 341 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
kıpırda |
|
| 342 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
hızlı ol |
|
| 343 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
hızlı hareket et |
|
| 344 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
hemen/derhal yoldan çekil |
|
| 345 |
Konuşma Dili |
move it expr.
|
hemen/derhal kenara çekil |
|
| Idioms |
|
| 346 |
Deyim |
a false move i.
|
yanlış hareket |
|
| 347 |
Deyim |
a/one false move i.
|
yanlış bir hareket |
|
| 348 |
Deyim |
a false move i.
|
hatalı davranış |
|
| 349 |
Deyim |
a/one false move i.
|
hatalı bir davranış |
|
| 350 |
Deyim |
a false move i.
|
yanlış hamle |
|
| 351 |
Deyim |
a/one false move i.
|
en ufak bir falso |
|
| 352 |
Deyim |
a false move i.
|
hatalı hamle |
|
| 353 |
Deyim |
time to make the move i.
|
harekete geçme zamanı |
|
| 354 |
Deyim |
(make) one false move i.
|
yanlış bir hareket (yapmak) |
|
| 355 |
Deyim |
(make) one false move i.
|
hatalı bir davranışta (bulunmak) |
|
| 356 |
Deyim |
(make) one false move i.
|
bir falso (yapmak) |
|
| 357 |
Deyim |
(make) one false move i.
|
durumu daha riskli/tehlikeli hale getirecek bir hata (yapmak) |
|
| 358 |
Deyim |
(make) a false move i.
|
yanlış bir hareket (yapmak) |
|
| 359 |
Deyim |
(make) a false move i.
|
hatalı bir davranışta (bulunmak) |
|
| 360 |
Deyim |
(make) a false move i.
|
bir falso (yapmak) |
|
| 361 |
Deyim |
(make) a false move i.
|
durumu daha riskli/tehlikeli hale getirecek bir hata (yapmak) |
|
| 362 |
Deyim |
move (one's) body f.
|
dans etmek |
|
| 363 |
Deyim |
move (one's) body f.
|
oynamak |
|
| 364 |
Deyim |
move (one's) body f.
|
kımıldamak |
|
| 365 |
Deyim |
move (one's) body f.
|
sallamak |
|
| 366 |
Deyim |
move (one's) body f.
|
kıvırmak |
|
| 367 |
Deyim |
move the clock back f.
|
saatini geri almak |
|
| 368 |
Deyim |
move the clock back f.
|
kış saati uygulaması sebebiyle saatleri geri almak |
|
| 369 |
Deyim |
move the clocks back f.
|
saatini geri almak |
|
| 370 |
Deyim |
move the clocks back f.
|
kış saati uygulaması sebebiyle saatleri geri almak |
|
| 371 |
Deyim |
move one's clock back f.
|
saatini geri almak |
|
| 372 |
Deyim |
move one's clock back f.
|
kış saati uygulaması sebebiyle saatleri geri almak |
|
| 373 |
Deyim |
move one's clocks back f.
|
saatini geri almak |
|
| 374 |
Deyim |
move one's clocks back f.
|
kış saati uygulaması sebebiyle saatleri geri almak |
|
| 375 |
Deyim |
move the clock forward f.
|
saatini ileri almak |
|
| 376 |
Deyim |
move the clock forward f.
|
yaz saati uygulaması sebebiyle saatleri ileri almak |
|
| 377 |
Deyim |
move the clocks forward f.
|
saatini ileri almak |
|
| 378 |
Deyim |
move the clocks forward f.
|
yaz saati uygulaması sebebiyle saatleri ileri almak |
|
| 379 |
Deyim |
move one's clock forward f.
|
saatini ileri almak |
|
| 380 |
Deyim |
move one's clock forward f.
|
yaz saati uygulaması sebebiyle saatleri ileri almak |
|
| 381 |
Deyim |
move one's clocks forward f.
|
saatini ileri almak |
|
| 382 |
Deyim |
move one's clocks forward f.
|
yaz saati uygulaması sebebiyle saatleri ileri almak |
|
| 383 |
Deyim |
(make) one false move f.
|
en ufak bir falso daha yapmak |
|
| 384 |
Deyim |
(make) one false move f.
|
en ufak bir yanlış hareket yapmak |
|
| 385 |
Deyim |
(make) one false move f.
|
yanlış hamle yapmak |
|
| 386 |
Deyim |
(make) a false move f.
|
en ufak bir falso daha yapmak |
|
| 387 |
Deyim |
(make) a false move f.
|
en ufak bir yanlış hareket yapmak |
|
| 388 |
Deyim |
(make) a false move f.
|
yanlış hamle yapmak |
|
| 389 |
Deyim |
get a move on f.
|
acele etmek |
|
| 390 |
Deyim |
move like glue f.
|
ağır ağır hareket etmek |
|
| 391 |
Deyim |
make a move f.
|
atılım yapmak |
|
| 392 |
Deyim |
move down in the world f.
|
attan inip eşeğe binmek |
|
| 393 |
Deyim |
move ahead of f.
|
bir adım önüne geçmek |
|
| 394 |
Deyim |
move in for the kill f.
|
bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek |
|
| 395 |
Deyim |
make a move on f.
|
birine yazılmak/asılmak |
|
| 396 |
Deyim |
move the goalposts f.
|
bir işin kurallarını zamansız yere değiştirmek |
|
| 397 |
Deyim |
move someone to tears f.
|
birini ağlamanın eşiğine getirmek |
|
| 398 |
Deyim |
move someone to tears f.
|
birini çok duygulandırmak |
|
| 399 |
Deyim |
get a move on f.
|
başlamak |
|
| 400 |
Deyim |
put a move on someone f.
|
birini sıkıştırmak |
|
| 401 |
Deyim |
move the goal f.
|
bir işin kurallarını zamansız yere değiştirmek |
|
| 402 |
Deyim |
get a move on f.
|
çabuk olmak |
|
| 403 |
Deyim |
move at a glacial pace f.
|
çok yavaş hareket etmek |
|
| 404 |
Deyim |
move mountains f.
|
dağları devirmek |
|
| 405 |
Deyim |
move heaven and earth f.
|
çalmadık kapı bırakmamak |
|
| 406 |
Deyim |
move with the times f.
|
çağa ayak uymak |
|
| 407 |
Deyim |
move heaven and earth to do something f.
|
her çareye başvurmak |
|
| 408 |
Deyim |
move mile a minute f.
|
hızla gitmek |
|
| 409 |
Deyim |
get a move on f.
|
elini çabuk tutmak |
|
| 410 |
Deyim |
make no move f.
|
harekete geçmemek |
|
| 411 |
Deyim |
move down in the world f.
|
fakirleşmek |
|
| 412 |
Deyim |
get a move on f.
|
hızlanmak |
|
| 413 |
Deyim |
move heaven and earth to do something f.
|
her yolu denemek |
|
| 414 |
Deyim |
move heaven and earth f.
|
elinden geleni yapmak |
|
| 415 |
Deyim |
move someone to tears f.
|
gözyaşlarına boğmak |
|
| 416 |
Deyim |
move to tears f.
|
göz yaşları sel olmak |
|
| 417 |
Deyim |
move at a glacial pace f.
|
kağnı gibi ilerlemek |
|
| 418 |
Deyim |
not move a muscle f.
|
kılını kıpırdatmamak |
|
| 419 |
Deyim |
get a move on f.
|
paçası tutuşmak |
|
| 420 |
Deyim |
move in for the kill f.
|
son/öldürücü darbeyi vurmak için yaklaşmak/hareket etmek |
|
| 421 |
Deyim |
move in lockstep f.
|
sıkışık/yanaşık düzende/uyumlu biçimde yürümek |
|
| 422 |
Deyim |
move to the beat f.
|
tempoya ayak uydurmak |
|
| 423 |
Deyim |
move up in the world f.
|
terfi etmek |
|
| 424 |
Deyim |
move up a gear f.
|
temposunu ve etkinliğini arttırmak |
|
| 425 |
Deyim |
move off to the side with someone f.
|
(bir şeyler konuşmak için) biriyle bir kenara çekilmek |
|
| 426 |
Deyim |
move like glue f.
|
yavaş yavaş ilerlemek |
|
| 427 |
Deyim |
move the goal f.
|
uyarmadan taraflı ve haksız değişiklikler yapmak |
|
| 428 |
Deyim |
move the goalposts f.
|
uyarmadan taraflı ve haksız değişiklikler yapmak |
|
| 429 |
Deyim |
move with the times f.
|
zamana ayak uymak |
|
| 430 |
Deyim |
move up in the world f.
|
yükselmek |
|
| 431 |
Deyim |
move up in the world f.
|
yaşam standardını yükseltmek |
|
| 432 |
Deyim |
move a needle f.
|
(büyük ve genelde olumlu) bir değişiklik olmasını sağlamak |
|
| 433 |
Deyim |
move up a gear f.
|
vites yükseltmek |
|
| 434 |
Deyim |
make a move f.
|
(bir yerden) gitmek/ayrılmak |
|
| 435 |
Deyim |
move (the) deckchairs on the titanic [uk] f.
|
kısa ömürlü ve yarar getirmeyecek olmak |
|
| 436 |
Deyim |
move within earshot f.
|
duyabilecek mesafeye yaklaşmak |
|
| 437 |
Deyim |
move within earshot f.
|
kulak misafiri olabilecek mesafeye yaklaşmak |
|
| 438 |
Deyim |
move within earshot f.
|
duyma mesafesine yaklaşmak |
|
| 439 |
Deyim |
move within earshot f.
|
(bir şeyi) duyabilecek mesafeye yaklaşmak |
|
| 440 |
Deyim |
move within earshot f.
|
(bir şeye) kulak misafiri olabilecek mesafeye yaklaşmak |
|
| 441 |
Deyim |
move within earshot f.
|
(bir şeyi) duyma mesafesine yaklaşmak |
|
| 442 |
Deyim |
feel the earth move f.
|
yer yerinden oynamak |
|
| 443 |
Deyim |
feel the earth move f.
|
çok iyi bir cinsel deneyim yaşamak |
|
| 444 |
Deyim |
move at a fast clip f.
|
hızlı hareket etmek |
|
| 445 |
Deyim |
move at a fast clip f.
|
hızlı gitmek |
|
| 446 |
Deyim |
not move an inch f.
|
hiçbir şekilde geri adım atmamak |
|
| 447 |
Deyim |
not move an inch f.
|
kararından dönmemek |
|
| 448 |
Deyim |
not move an inch f.
|
taviz vermemek |
|
| 449 |
Deyim |
not move an inch f.
|
yanaşmamak |
|
| 450 |
Deyim |
not move an inch f.
|
kararının arkasında durmak |
|
| 451 |
Deyim |
not move an inch f.
|
hiçbir şekilde duruşunu değiştirmemek |
|
| 452 |
Deyim |
not move an inch f.
|
hiçbir şekilde kararını değiştirmemek |
|
| 453 |
Deyim |
not move an inch f.
|
istifini bozmamak |
|
| 454 |
Deyim |
not move an inch f.
|
duruşundan/kararından ödün vermemek |
|
| 455 |
Deyim |
move (something) into a higher gear f.
|
(bir şeyi) daha enerjik yapmak |
|
| 456 |
Deyim |
move (something) into a higher gear f.
|
daha enerjik hareket etmek |
|
| 457 |
Deyim |
move (something) into a higher gear f.
|
daha hareketli olmak |
|
| 458 |
Deyim |
move (something) into a higher gear f.
|
daha etkin olmak |
|
| 459 |
Deyim |
move through the gears f.
|
hızını durmadan artırmak |
|
| 460 |
Deyim |
move through the gears f.
|
hızını sürekli olarak artırmak |
|
| 461 |
Deyim |
move through the gears f.
|
vites yükseltmek |
|
| 462 |
Deyim |
move through the gears f.
|
harekete geçmek |
|
| 463 |
Deyim |
move through the gears f.
|
hızlanmak |
|
| 464 |
Deyim |
move the clock back f.
|
saatleri bir saat geri almak |
|
| 465 |
Deyim |
move the clocks back f.
|
saatleri bir saat geri almak |
|
| 466 |
Deyim |
move one's clock back f.
|
saatleri bir saat geri almak |
|
| 467 |
Deyim |
move one's clocks back f.
|
saatleri bir saat geri almak |
|
| 468 |
Deyim |
move the goal line [uk] f.
|
kuralları birinin yararına olacak şekilde değiştirmek |
|
| 469 |
Deyim |
move the goal line [uk] f.
|
kuralları işleri zorlaştıracak şekilde değiştirmek |
|
| 470 |
Deyim |
move the goal line [uk] f.
|
kuralları birine göre tekrar düzenlemek |
|
| 471 |
Deyim |
move the goal line [uk] f.
|
kuralları başkalarının başarılı olmasına engel olacak şekilde değiştirmek |
|
| 472 |
Deyim |
move the yardsticks f.
|
kuralları kendi lehine ve başkasının aleyhine değiştirmek |
|
| 473 |
Deyim |
move out of (one's) way f.
|
(birinin) yolundan çekilmek |
|
| 474 |
Deyim |
move out of (one's) way f.
|
(birinin) yolunu açmak |
|
| 475 |
Deyim |
move out of (one's) way f.
|
(birinin) yolunu tıkamamak |
|
| 476 |
Deyim |
move out of (one's) way f.
|
(birine) engel/mani oluşturmamak |
|
| 477 |
Deyim |
move out of (one's) way f.
|
(birine) baş belası olmamak |
|
| 478 |
Deyim |
move out of (one's) way f.
|
kenara çekilmek |
|
| 479 |
Deyim |
move out of (one's) way f.
|
(birinin) yolundan çekmek/kaldırmak |
|
| 480 |
Deyim |
move out of (one's) way f.
|
kenara çekmek |
|
| 481 |
Deyim |
move out of the way f.
|
yoldan çekilmek |
|
| 482 |
Deyim |
move out of the way f.
|
yolu açmak |
|
| 483 |
Deyim |
move out of the way f.
|
yolu tıkamamak |
|
| 484 |
Deyim |
move out of the way f.
|
mani/engel oluşturmamak |
|
| 485 |
Deyim |
move out of the way f.
|
baş belası olmamak |
|
| 486 |
Deyim |
move out of the way f.
|
kenara çekilmek |
|
| 487 |
Deyim |
move out of the way f.
|
yoldan çekmek |
|
| 488 |
Deyim |
move out of the way f.
|
kenara çekmek |
|
| 489 |
Deyim |
move someone or something out of the way f.
|
birini/bir şeyi yoldan çekmek |
|
| 490 |
Deyim |
move someone or something out of the way f.
|
birini/bir şeyi kenara çekmek |
|
| 491 |
Deyim |
move someone or something out of the way f.
|
birini/bir şeyi bertaraf etmek |
|
| 492 |
Deyim |
move the yardsticks f.
|
kuralları/parametreleri kendi tarafına çekmek |
|
| 493 |
Deyim |
move the yardsticks f.
|
kuralları/parametreleri kendi tarafına/lehine döndürmek |
|
| 494 |
Deyim |
move the yardsticks f.
|
kuralları/parametreleri kendi işine geldiği gibi değiştirmek |
|
| 495 |
Deyim |
move within range f.
|
yakınlarında hareket etmek |
|
| 496 |
Deyim |
move within range f.
|
menzilinde hareket etmek |
|
| 497 |
Deyim |
move within range f.
|
görüş mesafesinde hareket etmek |
|
| 498 |
Deyim |
move within range f.
|
yeterince yakınına girmek |
|
| 499 |
Deyim |
move within range f.
|
görüş alanı içerisinde hareket etmek |
|
| 500 |
Deyim |
move within range f.
|
bir şeyi başarabilecek konuma gelmek/yükselmek |
|
