|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
önemli ölçüde değişmek |
change dramatically f.
|
|
Sexual behaviour and attitudes towards women, in particular, will have to change dramatically.
Özellikle kadınlara yönelik cinsel davranış ve tutumların önemli ölçüde değişmesi gerekecektir.
More Sentences
|
2 |
Genel |
önemli ölçüde |
significantly zf.
|
|
As far as referrals to the Court are concerned, the number of cases of non-compliance again fell significantly.
Mahkemeye yapılan sevkler söz konusu olduğunda uyumsuzluk vakalarının sayısı yine önemli ölçüde düşmüştür.
More Sentences
|
3 |
Genel |
büyük ölçüde |
substantially zf.
|
|
The Commission really must substantially boost programmes devoted to them.
Komisyon gerçekten de onlara yönelik programları büyük ölçüde artırmalıdır.
More Sentences
|
4 |
Genel |
geniş ölçüde |
widely zf.
|
|
I have the impression that the Committee's proposals will be widely endorsed tomorrow.
Komite'nin önerilerinin yarın geniş ölçüde kabul göreceği izlenimine sahibim.
More Sentences
|
5 |
Genel |
çok küçük ölçüde |
(at) very small scale zf.
|
|
There are Member States where processing is on a very small scale.
İşlemenin çok küçük ölçekli olduğu Üye Devletler bulunmaktadır.
More Sentences
|
6 |
Genel |
geniş ölçüde |
greatly zf.
|
|
Since the war, Japan has advanced greatly in science and technology.
Savaştan beri Japonya bilim ve teknolojide geniş ölçüde gelişti.
More Sentences
|
7 |
Genel |
büyük ölçüde |
largely zf.
|
|
All I have done is finish the work which he had largely and judiciously started.
Benim tek yaptığım, onun büyük ölçüde ve akıllıca başlattığı işi bitirmek oldu.
More Sentences
|
8 |
Genel |
önemli ölçüde |
dramatically zf.
|
|
This could change the picture dramatically.
Bu, tabloyu önemli ölçüde değiştirebilir.
More Sentences
|
9 |
Genel |
bir ölçüde |
to some extent zf.
|
|
I am also concerned that to some extent the approach lacks scientific rigour in this area.
Bu alandaki yaklaşımın bir ölçüde bilimsel titizlikten yoksun olmasından da endişe duyuyorum.
More Sentences
|
10 |
Genel |
büyük ölçüde |
widely zf.
|
|
Opinion differs widely on the means to achieve this, however.
Ancak bunu başarmanın yolları konusunda görüşler büyük ölçüde farklılık göstermektedir.
More Sentences
|
11 |
Genel |
ne ölçüde |
to what extent zf.
|
|
The question, therefore, is to what extent we shall proceed in this way.
Dolayısıyla soru, bu şekilde ne ölçüde ilerleyeceğimizdir.
More Sentences
|
12 |
Genel |
eşit ölçüde |
equally zf.
|
|
This applies equally to my second point on Save.
Bu, Save hususundaki ikinci görüşüm için de eşit ölçüde geçerlidir.
More Sentences
|
13 |
Genel |
aynı ölçüde |
equally zf.
|
|
This section on rural development is extremely important but its importance is equally greatly overlooked.
Kırsal kalkınmayla ilgili bu bölüm son derece önemli ancak önemi de aynı ölçüde göz ardı ediliyor.
More Sentences
|
14 |
Genel |
büyük ölçüde/oranda |
in large measure zf.
|
|
The Commission has moved, in large measure, to implement what we in the temporary committee recommended.
Komisyon, büyük ölçüde, geçici komitede bizim önerdiklerimizi uygulamak üzere harekete geçti.
More Sentences
|
15 |
Genel |
büyük ölçüde |
considerably zf.
|
|
The adoption of this measure would improve the protection of human rights in Turkey considerably.
Bu düzenlemenin benimsenmesi, Türkiye'de insan haklarının korunmasını çok büyük ölçüde iyileştirecektir.
More Sentences
|
16 |
Genel |
önemli ölçüde |
considerably zf.
|
|
The Commission must improve its ability to pay considerably.
Komisyon ödeme gücünü önemli ölçüde artırmalıdır.
More Sentences
|
17 |
Genel |
büyük ölçüde |
pretty much zf.
|
|
I've pretty much gotten over it.
Onu büyük ölçüde aştım.
More Sentences
|
18 |
Genel |
büyük ölçüde |
considerable [dialect] zf.
|
|
A war that turns mainly on the considerable natural wealth of the country.
Büyük ölçüde ülkenin önemli doğal zenginliklerine dayanan bir savaş.
More Sentences
|
19 |
Genel |
önemli ölçüde |
substantially zf.
|
|
Interest rates have increased substantially.
Faiz oranları önemli ölçüde yükselmiştir.
More Sentences
|
|
Phrases |
|
20 |
İfadeler |
aynı ölçüde |
in equal measure(s) expr.
|
|
That is an opportunity and a danger in equal measure.
Bu hem bir fırsat hem de aynı ölçüde bir tehlikedir.
More Sentences
|
General |
|
21 |
Genel |
sınırlı ölçüde dağıtılan malumat |
restricted data i.
|
|
22 |
Genel |
büyük ölçüde bütünleşik devre |
large scale integrated circuit i.
|
|
23 |
Genel |
ölçüde başlangıç nokta |
datum i.
|
|
24 |
Genel |
çoğunlukla valilerce yönetilen ve yönetim bakımından bir ölçüde bağımsızlığı olan büyük il |
state i.
|
|
25 |
Genel |
büyük ölçüde can kaybı |
mortality i.
|
|
26 |
Genel |
önemli ölçüde |
a considerable extent i.
|
|
27 |
Genel |
daha büyük ölçüde tartışma |
further discussion i.
|
|
28 |
Genel |
muadillerinden anormal ölçüde büyük olan şey |
lunker i.
|
|
29 |
Genel |
bir şeyin yapılma veya düşünülme şeklini önemli ölçüde değiştiren şey |
game-changer i.
|
|
30 |
Genel |
gereksiz ölçüde uzunluk |
longsomeness i.
|
|
31 |
Genel |
geniş ölçüde antitez, karşıtlık, çelişki, oksimoron ve paradoks kullanımına dayanan yenilikçi bir edebiyat, sanat ve felsefe hareketi |
paradoxism i.
|
|
32 |
Genel |
tarafların niyetlerini kanunla örtüştüğü ölçüde azami dikkate alan bir yazılı belge yorumlama prensibi |
cypress i.
|
|
33 |
Genel |
belirli ölçüde medenileşmiş kimse |
semibarbarian [dated] i.
|
|
34 |
Genel |
biyografileri büyük ölçüde izlenemeyen bir grup insanın ortak özelliklerinin araştırılması |
prosopography i.
|
|
35 |
Genel |
doğal afetlerin eşit ölçüde birbirine karışma durumu |
symmetry i.
|
|
36 |
Genel |
bağımsız unsurların büyük etki yaratacak ölçüde etkileşimi |
synergism i.
|
|
37 |
Genel |
(klasik ölçüde) sabit dizi |
system i.
|
|
38 |
Genel |
aynı ölçüde yazılmış mısralar grubu |
system i.
|
|
39 |
Genel |
belli ölçüde ilaç vermek |
dose f.
|
|
|
40 |
Genel |
büyük ölçüde artmak |
redouble f.
|
|
41 |
Genel |
geniş ölçüde takdir edilmek |
be widely acclaimed f.
|
|
42 |
Genel |
geniş ölçüde kabul görmek |
be widely acclaimed f.
|
|
43 |
Genel |
büyük ölçüde farklılık göstermek |
differ greatly f.
|
|
44 |
Genel |
önemli ölçüde azaltmak |
decimate f.
|
|
45 |
Genel |
büyük ölçüde etkilemek |
overimpress f.
|
|
46 |
Genel |
önemli ölçüde destek vermek |
lend considerable support f.
|
|
47 |
Genel |
gereksiz ölçüde düşük teklif vermek |
underbid f.
|
|
48 |
Genel |
belirli bir ölçüde olmak |
measure f.
|
|
49 |
Genel |
belirli bir ölçüde katılmak |
go f.
|
|
50 |
Genel |
gereksiz ölçüde yüksek rütbe tahsis etmek |
overrank f.
|
|
51 |
Genel |
bir hecenin uzun, diğer dört hecenin uzun tutulduğu metrik ölçüde yazmak |
paean f.
|
|
52 |
Genel |
dramatik ölçüde artırmak |
surge f.
|
|
53 |
Genel |
normalden daha büyük ölçüde olana ait |
kingsize s.
|
|
54 |
Genel |
büyük ölçüde |
a vast scale s.
|
|
55 |
Genel |
geniş ölçüde yapılan |
extensive s.
|
|
56 |
Genel |
hatırı sayılır ölçüde |
considerable s.
|
|
57 |
Genel |
belli bir ölçüde bulanık |
dimmish s.
|
|
58 |
Genel |
büyük ölçüde |
whole slew (of) s.
|
|
59 |
Genel |
geniş ölçüde |
far-reaching s.
|
|
60 |
Genel |
geniş ölçüde kabul gören |
widely acclaimed s.
|
|
61 |
Genel |
geniş ölçüde takdir edilen |
widely acclaimed s.
|
|
62 |
Genel |
büyük ölçüde etkili |
largely effective s.
|
|
63 |
Genel |
büyük ölçüde değiştirilmiş |
heavily modified s.
|
|
64 |
Genel |
önemli ölçüde |
significantly s.
|
|
65 |
Genel |
geniş ölçüde çeşitlilik gösteren |
widely varied s.
|
|
66 |
Genel |
büyük ölçüde kısıtlı görüş mesafesine sahip |
near-blind s.
|
|
67 |
Genel |
daha büyük ölçüde |
more of s.
|
|
68 |
Genel |
(stil veya nitelik) belirli bir ölçüde |
low-key s.
|
|
69 |
Genel |
önemli ölçüde şans gerektiren |
long s.
|
|
70 |
Genel |
bıktırıcı ölçüde uzun |
longsome [uk] s.
|
|
71 |
Genel |
gereksiz ölçüde kesin |
overparticular s.
|
|
72 |
Genel |
toplumun davranış normlarından büyük ölçüde farklılık gösteren |
deviate s.
|
|
73 |
Genel |
ciddiye alınmayacak ölçüde |
dismissible s.
|
|
74 |
Genel |
ciddiye alınmayacak ölçüde basit |
cutesy s.
|
|
75 |
Genel |
çelişkili görünmesine karşın büyük ölçüde doğru olan |
paradoxical s.
|
|
76 |
Genel |
gereksiz ölçüde optimist |
pollyanna s.
|
|
77 |
Genel |
gereksiz ölçüde optimist |
pollyannaish s.
|
|
78 |
Genel |
gereksiz ölçüde optimist |
pollyannish s.
|
|
79 |
Genel |
önemli ölçüde aptalca |
fatheaded s.
|
|
|
80 |
Genel |
önemli ölçüde aptalca |
fat-headed s.
|
|
81 |
Genel |
gereksiz ölçüde karmaşık |
finicking s.
|
|
82 |
Genel |
gereksiz ölçüde karmaşık |
finicky s.
|
|
83 |
Genel |
kısıtlı ölçüde olan |
pocket-handkerchief s.
|
|
84 |
Genel |
aynı ölçüde dizelerden oluşan |
stichic s.
|
|
85 |
Genel |
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubuna özgü |
systematic s.
|
|
86 |
Genel |
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubuna ait |
systematic s.
|
|
87 |
Genel |
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubunu oluşturan |
systematic s.
|
|
88 |
Genel |
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubuna özgü |
systematical s.
|
|
89 |
Genel |
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubuna ait |
systematical s.
|
|
90 |
Genel |
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubunu oluşturan |
systematical s.
|
|
91 |
Genel |
büyük ölçüde |
to a large extent zf.
|
|
92 |
Genel |
geniş ölçüde |
far and wide zf.
|
|
93 |
Genel |
geniş ölçüde |
extensively zf.
|
|
94 |
Genel |
geniş ölçüde |
on a large scale zf.
|
|
95 |
Genel |
aşırı ölçüde |
hard zf.
|
|
96 |
Genel |
geniş ölçüde |
on a vast scale zf.
|
|
97 |
Genel |
azami ölçüde |
in maximum zf.
|
|
98 |
Genel |
çok küçük ölçüde |
insignificantly zf.
|
|
99 |
Genel |
büyük ölçüde |
on a large scale zf.
|
|
100 |
Genel |
bir ölçüde |
partly zf.
|
|
101 |
Genel |
küçük ölçüde |
in a small way zf.
|
|
102 |
Genel |
büyük bir ölçüde |
largely zf.
|
|
103 |
Genel |
makul ölçüde |
within reason zf.
|
|
104 |
Genel |
çok küçük ölçüde |
minutely zf.
|
|
105 |
Genel |
geniş ölçüde |
in large part zf.
|
|
106 |
Genel |
büyük ölçüde |
to a great extent zf.
|
|
107 |
Genel |
belirgin ölçüde |
noticeably zf.
|
|
108 |
Genel |
yoğun ölçüde |
intensely zf.
|
|
109 |
Genel |
yoğun ölçüde |
to a high degree zf.
|
|
110 |
Genel |
yoğun ölçüde |
densely zf.
|
|
111 |
Genel |
yoğun ölçüde |
extremely zf.
|
|
112 |
Genel |
bir ölçüde |
partially zf.
|
|
113 |
Genel |
sınırlı ölçüde |
on a limited scale zf.
|
|
114 |
Genel |
önemli ölçüde farklı şekillerde |
in significantly different ways zf.
|
|
115 |
Genel |
eş ölçüde |
equally zf.
|
|
116 |
Genel |
bir ölçüde |
to a certain extent zf.
|
|
117 |
Genel |
aynı ölçüde |
to the same degree zf.
|
|
118 |
Genel |
yapılıp yapılmayacağı ve yapılacaksa bunun hangi ölçüde yapılacağı |
if and to what extent zf.
|
|
119 |
Genel |
büyük ölçüde |
majorly zf.
|
|
120 |
Genel |
akla hayale gelmeyecek ölçüde |
unthinkably zf.
|
|
121 |
Genel |
-dığı ölçüde |
to the degree that zf.
|
|
122 |
Genel |
büyük ölçüde |
pretty well zf.
|
|
123 |
Genel |
büyük ölçüde/çapta |
to a great extent zf.
|
|
124 |
Genel |
büyük ölçüde/çapta |
in great measure zf.
|
|
125 |
Genel |
büyük ölçüde/çapta |
largely zf.
|
|
126 |
Genel |
büyük ölçüde/çapta |
to a large extent zf.
|
|
127 |
Genel |
büyük ölçüde |
in no small measure zf.
|
|
128 |
Genel |
büyük ölçüde |
radically zf.
|
|
129 |
Genel |
ciddi ölçüde |
seriously zf.
|
|
130 |
Genel |
ciddi ölçüde |
heavily zf.
|
|
131 |
Genel |
daha küçük ölçüde ise |
although to a lesser extent zf.
|
|
132 |
Genel |
daha büyük ölçüde |
to a greater extent zf.
|
|
133 |
Genel |
büyük ölçüde |
all too zf.
|
|
134 |
Genel |
büyük ölçüde |
only too zf.
|
|
135 |
Genel |
geniş ölçüde |
largely zf.
|
|
136 |
Genel |
aşırı yüksek ölçüde |
usuriously [obsolete] zf.
|
|
137 |
Genel |
geniş ölçüde |
main [dialect] zf.
|
|
138 |
Genel |
geniş ölçüde |
mainly [uk] zf.
|
|
139 |
Genel |
büyük ölçüde |
big zf.
|
|
140 |
Genel |
büyük ölçüde |
big-time zf.
|
|
141 |
Genel |
büyük ölçüde |
materially zf.
|
|
142 |
Genel |
büyük ölçüde |
with a witness zf.
|
|
143 |
Genel |
büyük ölçüde |
widewhere zf.
|
|
144 |
Genel |
azami ölçüde |
max zf.
|
|
145 |
Genel |
büyük ölçüde |
meikle [scotland] zf.
|
|
146 |
Genel |
büyük ölçüde |
mickle [scotland] zf.
|
|
147 |
Genel |
en az ölçüde |
worst zf.
|
|
148 |
Genel |
önemli ölçüde |
bigly zf.
|
|
149 |
Genel |
geniş ölçüde |
broadcast zf.
|
|
150 |
Genel |
muazzam ölçüde |
horrible zf.
|
|
151 |
Genel |
acayip ölçüde |
horribly zf.
|
|
152 |
Genel |
daha büyük ölçüde |
more so zf.
|
|
153 |
Genel |
önemli ölçüde |
gaily zf.
|
|
154 |
Genel |
hatırı sayılır ölçüde |
right smart [dialect] zf.
|
|
155 |
Genel |
büyük ölçüde |
right smart zf.
|
|
156 |
Genel |
çok geniş ölçüde |
overhighly zf.
|
|
157 |
Genel |
anormal ölçüde |
famously zf.
|
|
158 |
Genel |
aşırı ölçüde |
fantastically zf.
|
|
159 |
Genel |
aşırı ölçüde |
fantasticly [obsolete] zf.
|
|
160 |
Genel |
aşırı ölçüde |
fantastically zf.
|
|
161 |
Genel |
belirli bir ölçüde |
in a way zf.
|
|
162 |
Genel |
bağışlanabilir ölçüde |
pardonably zf.
|
|
163 |
Genel |
affedilebilir ölçüde |
pardonably zf.
|
|
164 |
Genel |
geniş ölçüde |
fele [dialect] zf.
|
|
165 |
Genel |
ekstrem bir ölçüde |
insatiably zf.
|
|
166 |
Genel |
sinir bozucu ölçüde |
plaguey zf.
|
|
167 |
Genel |
sinir bozucu ölçüde |
plaguy zf.
|
|
168 |
Genel |
büyük ölçüde |
powerful zf.
|
|
169 |
Genel |
büyük ölçüde |
gayly [scotland] zf.
|
|
170 |
Genel |
çok büyük ölçüde |
particularly zf.
|
|
171 |
Genel |
hafif ölçüde |
small [obsolete] zf.
|
|
172 |
Genel |
çok küçük ölçüde |
smally [obsolete] zf.
|
|
173 |
Genel |
dikkate değer ölçüde |
smartly zf.
|
|
174 |
Genel |
önemli ölçüde |
smartly zf.
|
|
175 |
Genel |
yoğun ölçüde |
soaking zf.
|
|
176 |
Genel |
yoğun ölçüde |
sobbing [dialect] zf.
|
|
177 |
Genel |
bir ölçüde |
something zf.
|
|
178 |
Genel |
yoğun ölçüde |
something zf.
|
|
179 |
Genel |
daha büyük ölçüde |
still [obsolete] zf.
|
|
180 |
Genel |
belirli bir ölçüde |
strictly zf.
|
|
181 |
Genel |
öldürmeyecek ölçüde |
sublethally zf.
|
|
182 |
Genel |
yoğun ölçüde |
super zf.
|
|
183 |
Genel |
önemli ölçüde |
notably zf.
|
|
184 |
Genel |
büyük ölçüde anlamı veren ön ek |
be- ök.
|
|
185 |
Genel |
daha büyük ölçüde anlamı veren ön ek |
be- ök.
|
|
186 |
Genel |
aynı ölçüde |
in proportion expr.
|
|
187 |
Genel |
o ölçüde |
in proportion expr.
|
|
Phrasals |
|
188 |
Öbek Fiiller |
(müzik) aynı ritimde/ölçüde devam etmek |
hold over f.
|
|
189 |
Öbek Fiiller |
ciddi ölçüde gerilemek |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
|
190 |
Öbek Fiiller |
ciddi ölçüde gerilemek |
plummet to something f.
|
|
191 |
Öbek Fiiller |
belli ölçüde azaltmak/küçültmek |
scale down f.
|
|
192 |
Öbek Fiiller |
belli ölçüde düşürmek |
scale down f.
|
|
193 |
Öbek Fiiller |
belli ölçüde kapsamını daraltmak |
scale down f.
|
|
194 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi belli bir ölçüde) kısaltmak |
condense (something) into (something) f.
|
|
195 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi belli bir ölçüde) sadeleştirmek |
condense (something) into (something) f.
|
|
196 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi belli bir ölçüde) sıkıştırmak |
condense (something) into (something) f.
|
|
197 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi belli bir ölçüde) kısaltmak |
condense (something) to (something) f.
|
|
198 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi belli bir ölçüde) sadeleştirmek |
condense (something) to (something) f.
|
|
199 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi belli bir ölçüde) sıkıştırmak |
condense (something) to (something) f.
|
|
200 |
Öbek Fiiller |
belli bir ölçüde kısaltmak |
condense to f.
|
|
201 |
Öbek Fiiller |
belli bir ölçüde sadeleştirmek |
condense to f.
|
|
202 |
Öbek Fiiller |
belli bir ölçüde sıkıştırmak |
condense to f.
|
|
203 |
Öbek Fiiller |
ciddi ölçüde gerilemek |
plummet to f.
|
|
204 |
Öbek Fiiller |
bir şeye/bir şey yapmaya varacak ölçüde |
to the point of something/of doing something expr.
|
|
Phrases |
|
205 |
İfadeler |
imkanların el verdiği ölçüde |
within the bounds of possibility zf.
|
|
206 |
İfadeler |
imkanları el verdiği ölçüde |
within the bounds of possibility zf.
|
|
207 |
İfadeler |
aşırı ölçüde |
by the handful expr.
|
|
208 |
İfadeler |
dayanamayacağı ölçüde |
more than (one) can endure expr.
|
|
209 |
İfadeler |
böyle bir ölçüde |
to such an extent expr.
|
|
210 |
İfadeler |
bir ölçüde hava yüzünden |
partly because of the weather expr.
|
|
211 |
İfadeler |
böylesine bir ölçüde |
to such an extent expr.
|
|
212 |
İfadeler |
daha az ölçüde |
to a lesser extent expr.
|
|
213 |
İfadeler |
izin verdiği ölçüde |
to the extent permitted (by) expr.
|
|
214 |
İfadeler |
ne ölçüde |
the degree to which expr.
|
|
215 |
İfadeler |
ne ölçüde |
the degree to which expr.
|
|
216 |
İfadeler |
küçümsenmeyecek/azımsanmayacak ölçüde...nedeniyle |
due in no small part to expr.
|
|
217 |
İfadeler |
mümkün olduğu ölçüde |
insofar as possible expr.
|
|
218 |
İfadeler |
müsaade ettiği ölçüde |
to the extent permitted (by) expr.
|
|
219 |
İfadeler |
ne ölçüde |
the extent to which expr.
|
|
220 |
İfadeler |
şartlar elverdiği kadarıyla/ölçüde |
insofar as circumstances permit expr.
|
|
221 |
İfadeler |
-dığı ölçüde |
to the extent that expr.
|
|
222 |
İfadeler |
yasaların izin verdiği azami ölçüde |
to the full extent permitted by law expr.
|
|
223 |
İfadeler |
yasaların izin verdiği ölçüde |
to the extent permitted by law expr.
|
|
224 |
İfadeler |
etkili ölçüde/derecede |
to good effect expr.
|
|
225 |
İfadeler |
büyük, az, hatırı sayılır ölçüde |
to good, little, etc. effect expr.
|
|
226 |
İfadeler |
önemli ölçüde |
more than a little expr.
|
|
227 |
İfadeler |
bir ölçüde |
a bit of a/an expr.
|
|
228 |
İfadeler |
büyük ölçüde |
a bit of a/an expr.
|
|
229 |
İfadeler |
önemli ölçüde |
a bit of a/an expr.
|
|
Colloquial |
|
230 |
Konuşma Dili |
önemli ölçüde bilgi |
headful i.
|
|
231 |
Konuşma Dili |
kullanıcının annesinin bir bilgisayarı veya yazılımı ne ölçüde kullanabileceğine bakılarak kullanıcı dostu olup olmadığını ölçen bir test |
mom test [us] i.
|
|
232 |
Konuşma Dili |
önemli ölçüde |
high-key s.
|
|
233 |
Konuşma Dili |
yüksek ölçüde |
high-key s.
|
|
234 |
Konuşma Dili |
dikkate değer ölçüde olan |
serious s.
|
|
235 |
Konuşma Dili |
büyük ölçüde |
super dooper zf.
|
|
236 |
Konuşma Dili |
önemli ölçüde |
epically zf.
|
|
237 |
Konuşma Dili |
olabilecek en büyük ölçüde |
for fair expr.
|
|
238 |
Konuşma Dili |
çok büyük oranda/ölçüde |
a whole heap expr.
|
|
239 |
Konuşma Dili |
ciddi ölçüde içen |
on a tear expr.
|
|
240 |
Konuşma Dili |
önemli ölçüde |
a sight expr.
|
|
241 |
Konuşma Dili |
büyük ölçüde (bir şey) |
all too (something) expr.
|
|
242 |
Konuşma Dili |
büyük ölçüde (bir şey) |
all too (something) expr.
|
|
243 |
Konuşma Dili |
sınırlı ölçüde |
as far as it goes expr.
|
|
244 |
Konuşma Dili |
sınırlı ölçüde |
as/so far as it goes expr.
|
|
245 |
Konuşma Dili |
'-dığı ölçüde |
as/so far as... expr.
|
|
246 |
Konuşma Dili |
büyük ölçüde |
hang of a expr.
|
|
247 |
Konuşma Dili |
büyük ölçüde |
a hang of expr.
|
|
248 |
Konuşma Dili |
önemli ölçüde (bir şey) |
quite a (something) expr.
|
|
Idioms |
|
249 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değiştirmek |
alter beyond (all) recognition f.
|
|
250 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değiştirmek |
change beyond (all) recognition f.
|
|
251 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değiştirmek |
alter beyond (all) recognition f.
|
|
252 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değiştirmek |
change out of (all) recognition f.
|
|
253 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değiştirmek |
alter out of (all) recognition f.
|
|
254 |
Deyim |
(bir şeyi) büyük ölçüde azaltmak |
pare (something) to the bone f.
|
|
255 |
Deyim |
(bir şeyi) önemli ölçüde yıkmak |
rip the heart out of (something) f.
|
|
256 |
Deyim |
bir şeyi önemli ölçüde yıkmak |
rip/tear the heart out of something f.
|
|
257 |
Deyim |
(bir şeyi/konuyu) büyük ölçüde aydınlığa kavuşturmak |
throw a lot of light on (something) f.
|
|
258 |
Deyim |
(bir şeye/konuya) büyük ölçüde ışık tutmak |
throw a lot of light on (something) f.
|
|
259 |
Deyim |
(bir şeyi/konuyu) büyük ölçüde aydınlatmak |
throw a lot of light on (something) f.
|
|
260 |
Deyim |
(bir şeyi/konuyu) büyük ölçüde açıklamak |
throw a lot of light on (something) f.
|
|
261 |
Deyim |
(bir şeyi/konuyu) büyük ölçüde açıklığa kavuşturmak |
throw a lot of light on (something) f.
|
|
262 |
Deyim |
(bir şeye/konuya) büyük ölçüde açıklık getirmek/kazandırmak |
throw a lot of light on (something) f.
|
|
263 |
Deyim |
bir eşiği/sınırı kolaylıkla ve büyük ölçüde geçmek |
blow past (something) f.
|
|
264 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değişmek |
change beyond/out of (all) recognition f.
|
|
265 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değişmek |
alter beyond/out of (all) recognition f.
|
|
266 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değişmek |
change beyond/out of (all) recognition f.
|
|
267 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değişmek |
alter beyond/out of (all) recognition f.
|
|
268 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değiştirmek |
change, alter beyond/out of (all) recognition f.
|
|
269 |
Deyim |
tanınmayacak ölçüde değiştirmek |
change, alter beyond/out of recognition f.
|
|
270 |
Deyim |
önemli ölçüde azaltmak/düşürmek |
cut to the bone f.
|
|
271 |
Deyim |
büyük ölçüde bir şey yapmak |
do something in a big way f.
|
|
272 |
Deyim |
küçük ölçüde bir şey yapmak |
do something in a small way f.
|
|
273 |
Deyim |
(bir şeyin) fiyatını büyük ölçüde artırmak |
place a premium on (something) f.
|
|
274 |
Deyim |
önemli ölçüde azaltmak |
take a bite out of f.
|
|
275 |
Deyim |
önemli ölçüde bitirmek |
take a bite out of f.
|
|
276 |
Deyim |
(bir şeyi) önemli ölçüde azaltmak |
take a bite out of (something) f.
|
|
277 |
Deyim |
(bir şeyi) önemli ölçüde bitirmek |
take a bite out of (something) f.
|
|
278 |
Deyim |
(bir şeyi) önemli ölçüde küçültmek |
take a chainsaw to (something) f.
|
|
279 |
Deyim |
(bir şeyi) önemli ölçüde azaltmak |
take a chainsaw to (something) f.
|
|
280 |
Deyim |
(bir şeyi) önemli ölçüde kesmek |
take a chainsaw to (something) f.
|
|
281 |
Deyim |
ciddi/büyük ölçüde gerilemek |
take a drubbing f.
|
|
282 |
Deyim |
az miktarda/ölçüde |
a mite s.
|
|
283 |
Deyim |
meme ucunu belirginleştiren ölçüde serin (hava) |
a tit bit nipply s.
|
|
284 |
Deyim |
inanılmaz ölçüde |
bigger than ben-hur s.
|
|
285 |
Deyim |
büyük ölçüde tahrip edici |
slash-and-burn s.
|
|
286 |
Deyim |
büyük ölçüde |
to great effect zf.
|
|
287 |
Deyim |
büyük ölçüde |
to fine effect zf.
|
|
288 |
Deyim |
büyük ölçüde |
to outstanding effect zf.
|
|
289 |
Deyim |
büyük ölçüde |
to good effect zf.
|
|
290 |
Deyim |
önemli/büyük ölçüde |
big time zf.
|
|
291 |
Deyim |
büyük ölçüde |
leaps and bounds zf.
|
|
292 |
Deyim |
geniş ölçüde |
in good part expr.
|
|
293 |
Deyim |
geniş ölçüde |
in large part expr.
|
|
294 |
Deyim |
istenilen ölçüde |
cut to size expr.
|
|
295 |
Deyim |
küçük ölçüde |
in small part expr.
|
|
296 |
Deyim |
büyük ölçüde |
on a biblical scale expr.
|
|
297 |
Deyim |
büyük ölçüde |
a whole lot expr.
|
|
298 |
Deyim |
büyük ölçüde |
by the yard expr.
|
|
299 |
Deyim |
büyük ölçüde |
by/in leaps and bounds expr.
|
|
300 |
Deyim |
büyük ölçüde |
to pieces expr.
|
|
301 |
Deyim |
büyük ölçüde |
with a capital (some letter) expr.
|
|
Speaking |
|
302 |
Konuşma |
(yetkimin elverdiği ölçüde) elimden gelen ne varsa yaparım |
I will do everything in my power expr.
|
|
Trade/Economic |
|
303 |
Ticaret/Ekonomi |
yasal ağırlık ve incelikten izin verilen ölçüde sapma |
tolerance of the mint i.
|
|
304 |
Ticaret/Ekonomi |
yasal ağırlık ve incelikten izin verilen ölçüde sapma |
remedy of the mint i.
|
|
305 |
Ticaret/Ekonomi |
bu hizmetlerden yararlandıkları ölçüde vergi ödemeleri ilkesi |
benefit principle i.
|
|
306 |
Ticaret/Ekonomi |
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu |
cannibalisation i.
|
|
307 |
Ticaret/Ekonomi |
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu |
cannibalization i.
|
|
308 |
Ticaret/Ekonomi |
işletmenin gayrisafi kar oranları üzerinde önemli ölçüde etkide bulunan muhasebe tahminlerinde değişikliklere ilişkin bilgi ve bunların parasal etkileri |
information about changes in accounting estimates and their monetary effects, those which have materially effect to gross profit ratios i.
|
|
309 |
Ticaret/Ekonomi |
küçük ölçüde kredi vermek üzere kurulmuş şirket |
consumer finance company i.
|
|
310 |
Ticaret/Ekonomi |
mali tabloları önemli ölçüde etkileyen ya da mali tabloların açık, yorumlanabilir ve anlaşılabilir olması açısından açıklanması gerekli olan diğer hususlar |
other significant matters effecting to or making financial statements more clear, interpretable and understandable should be disclosed i.
|
|
311 |
Ticaret/Ekonomi |
küçük ölçüde kredi vermek üzere kurulmuş şirket |
small loan company i.
|
|
312 |
Ticaret/Ekonomi |
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi |
focus creep i.
|
|
313 |
Ticaret/Ekonomi |
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi |
requirement creep i.
|
|
314 |
Ticaret/Ekonomi |
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi |
function creep i.
|
|
315 |
Ticaret/Ekonomi |
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi |
scope creep i.
|
|
316 |
Ticaret/Ekonomi |
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi |
feature creep i.
|
|
317 |
Ticaret/Ekonomi |
sınırlı ölçüde |
on a limited scale i.
|
|
318 |
Ticaret/Ekonomi |
değeri önemli ölçüde düşmüş |
toxic s.
|
|
319 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlere ait |
large-cap s.
|
|
320 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketler ile ilişkili |
large-cap s.
|
|
321 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonlarına ait |
large-cap s.
|
|
322 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonları ile ilişkili |
large-cap s.
|
|
323 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlere ait |
large-capitalisation s.
|
|
324 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketler ile ilişkili |
large-capitalisation s.
|
|
325 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonlarına ait |
large-capitalisation s.
|
|
326 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonları ile ilişkili |
large-capitalisation s.
|
|
327 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlere ait |
large-capitalization s.
|
|
328 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketler ile ilişkili |
large-capitalization s.
|
|
329 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonlarına ait |
large-capitalization s.
|
|
330 |
Ticaret/Ekonomi |
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonları ile ilişkili |
large-capitalization s.
|
|
331 |
Ticaret/Ekonomi |
büyük ölçüde |
on a big scale expr.
|
|
332 |
Ticaret/Ekonomi |
büyük ölçüde |
on a large scale expr.
|
|
333 |
Ticaret/Ekonomi |
geniş ölçüde |
on a large scale expr.
|
|
Law |
|
334 |
Hukuk |
kanunların eşit ölçüde koruması |
equal protection of the laws i.
|
|
335 |
Hukuk |
kanunların eşit ölçüde himayesi |
equal protection of the laws i.
|
|
336 |
Hukuk |
tarafların niyetlerini kanunla örtüştüğü ölçüde azami dikkate alan bir yazılı belge yorumlama prensibi |
cypres i.
|
|
337 |
Hukuk |
bir tarafı büyük ölçüde kısıtlarken diğer tarafı serbest bırakan bir sözleşme |
contract of adhesion i.
|
|
Politics |
|
338 |
Siyasal |
üyelerine önemli ölçüde özgürlük tanıyan toplum |
open society i.
|
|
339 |
Siyasal |
gereksiz ölçüde karışık bürokratik dil |
federalese i.
|
|
340 |
Siyasal |
(büyük ölçüde britanya kolumbiyası'nda) terör destekçisi bir doukhobor tarikatı |
freedomites i.
|
|
341 |
Siyasal |
(büyük ölçüde britanya kolumbiyası'nda) terör destekçisi bir doukhobor tarikatı |
sons of freedom i.
|
|
Industry |
|
342 |
Sanayi |
bir endüstride belli ölçüde yer alan |
semi-industrial s.
|
|
343 |
Sanayi |
bir endüstriye belli ölçüde dahil olan |
semi-industrial s.
|
|
Technical |
|
344 |
Teknik |
ölçüde eşitlik |
isometry i.
|
|
345 |
Teknik |
ölçüde oynama |
dimensional variation i.
|
|
346 |
Teknik |
tam ölçüde yapılan deney |
full-scale test i.
|
|
347 |
Teknik |
belirli ölçüde şellak veya reçine dağılımı |
cut i.
|
|
348 |
Teknik |
belirli ölçüde kesilmiş tuğla |
gauged brick i.
|
|
349 |
Teknik |
büyük ölçüde kılavuz çekilmiş |
oversized tapped s.
|
|
350 |
Teknik |
tam ölçüde |
full-scale s.
|
|
Dyeing |
|
351 |
Boyacılık |
(saçı) zarar verecek ölçüde çok sarartmak |
overbleach f.
|
|
Transportation |
|
352 |
Ulaştırma |
azami ölçüde |
maximally zf.
|
|
Marine |
|
353 |
Denizcilik |
bir teknenin tam hızla ilerlerken gövdesinin ön kısmının su yüzeyiyle teması kesilecek ölçüde kalkma |
plane i.
|
|
Medical |
|
354 |
Medikal |
anormal ölçüde fazla hücreye sahip olma |
hypercellularity i.
|
|
355 |
Medikal |
kanda aşırı ölçüde klorür iyon bulunması |
hyperchloremia i.
|
|
356 |
Medikal |
midede aşırı ölçüde hidroklorik asit bulunması |
hyperchlorhydria i.
|
|
357 |
Medikal |
kan hücreleri ve plazmasında aşırı ölçüde kolestrol bulunması |
hypercholesteremia i.
|
|
358 |
Medikal |
taranmayan saçların düzeltilemeyecek ölçüde karışarak keçeleştiği tıbbi bir sorun |
polish plait i.
|
|
359 |
Medikal |
bir yiyeceği anormal ölçüde aşerme |
sitomania i.
|
|
Anatomy |
|
360 |
Anatomi |
mesane duvarının büyük ölçüde uzunlamasına olan dış kas sistemi |
detrusor i.
|
|
361 |
Anatomi |
mesane duvarının büyük ölçüde uzunlamasına olan dış kas sistemi |
detrusor muscle i.
|
|
362 |
Anatomi |
mesane duvarının büyük ölçüde uzunlamasına olan dış kas sistemi |
detrusor i.
|
|
Pathology |
|
363 |
Patoloji |
dilin altındaki mukoza zarının hareketi sınırlayacak ölçüde kısa olması sonucu olan doğuştan bir bozukluk |
ankyloglossia i.
|
|
364 |
Patoloji |
dilin altındaki mukoza zarının hareketi sınırlayacak ölçüde kısa olması sonucu olan doğuştan bir bozukluk |
tongue tie i.
|
|
Veterinary |
|
365 |
Veterinerlik |
hayvanların aşırı ölçüde pigmentlenmesi |
melanism i.
|
|
366 |
Veterinerlik |
hayvanların aşırı ölçüde pigmentlenmesi |
abundism i.
|
|
Food Engineering |
|
367 |
Gıda |
büyük ölçüde eşdeğerlik |
substantial equivalence i.
|
|
368 |
Gıda |
standart ölçüde konserve yiyecek |
picnic i.
|
|
369 |
Gıda |
tamamen veya büyük ölçüde graham unundan yapılmış |
graham s.
|
|
Gastronomy |
|
370 |
Mutfak |
standart ölçüde çedar peyniri |
picnic i.
|
|
371 |
Mutfak |
(belirtilen) ölçüde |
-meal zf.
|
|
Statistics |
|
372 |
İstatistik |
ölçüde yakınsaklık |
convergence in measure i.
|
|
Chemistry |
|
373 |
Kimya |
yüksek ölçüde çözünür aşındırıcı bir gaz |
hydrogen fluoride i.
|
|
Biology |
|
374 |
Biyoloji |
kalitatif bir özelliğin dışavurumunu büyük ölçüde etkileyen gen |
oligogene i.
|
|
375 |
Biyoloji |
belirli bir ölçüde besin maddesi tüketen bitki |
feeder i.
|
|
Astronomy |
|
376 |
Gökbilim |
birbirine kütle aktarımı gerçekleştirecek ölçüde yakın olan yıldız çifti |
semidetached binary i.
|
|
Zoology |
|
377 |
Zooloji |
metabolizmanın büyük ölçüde yavaşlaması |
torpor i.
|
|
378 |
Zooloji |
metabolizması büyük ölçüde yavaşlamış |
torpid s.
|
|
Botanic |
|
379 |
Botanik |
kayaların altında veya alt yüzeyinde bulunup büyük ölçüde ışıksız bir ortamda olan |
hypolithic s.
|
|
380 |
Botanik |
kayaların altında veya alt yüzeyinde bulunup büyük ölçüde ışıksız bir ortamda yaşayan |
hypolithic s.
|
|
381 |
Botanik |
(kökü görünmeyecek ölçüde) dallanıp budaklanan |
deliquescent s.
|
|
Education |
|
382 |
Eğitim |
büyük ölçüde bağımsız enstitülerin oluşturduğu (üniversite) |
federal [uk] s.
|
|
Literature |
|
383 |
Edebiyat |
satirik olan veya klasik kahraman prototiplerini eleştiren, dörtlü ölçüde uyaklı yazılmış beyit veya dörtlük |
hudibrastic i.
|
|
384 |
Edebiyat |
galiambik ölçüde yazılmış şiir |
galliambic i.
|
|
385 |
Edebiyat |
sözcük grupları arasında ses uyumu sağlamak için sözcüklerin belirli bir ölçüde derlenmesi |
rhythm i.
|
|
386 |
Edebiyat |
dörtlü ölçüde oluşturulan bir kıta |
long meter i.
|
|
387 |
Edebiyat |
dörtlü ölçüde oluşturulan bir kıta |
long metre i.
|
|
388 |
Edebiyat |
bir hecenin uzun, diğer üç hecenin kısa tutulduğu metrik ölçüde yazılmış mısra |
paean i.
|
|
389 |
Edebiyat |
itifallik ölçüde yazılmış şiir |
ithyphallic i.
|
|
390 |
Edebiyat |
birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri üçlü iambik ve üçüncü dizesi dörtlü iambik ölçüde yazılmış dörtlük |
short meter i.
|
|
391 |
Edebiyat |
birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri üçlü iambik ve üçüncü dizesi dörtlü iambik ölçüde yazılmış dörtlük |
short measure i.
|
|
392 |
Edebiyat |
(kantitatif ölçüde) net hece vurgusu yapmadan söylemek |
disquantity f.
|
|
393 |
Edebiyat |
satirik olan veya klasik kahraman prototiplerini eleştiren, dörtlü ölçüde uyaklı yazılmış beyitlerden oluşan şiir tarzına ait veya ilişkin |
hudibrastic s.
|
|
Linguistics |
|
394 |
Dilbilim |
büyük ölçüde ingilizceye dayalı yapay bir uluslararası dil |
volapük i.
|
|
395 |
Dilbilim |
büyük ölçüde ingilizceye dayalı yapay bir uluslararası dil |
volapuk i.
|
|
396 |
Dilbilim |
(yunanca veya latince ölçüde) kısa sesi iki sessiz veya çift ünsüzün takip etmesi |
position i.
|
|
History |
|
397 |
Tarih |
hatırı sayılır ölçüde zenginliğe sahip olan nabobların yaşam tarzı |
nabobism i.
|
|
Religious |
|
398 |
Dini |
(hinduizm'de) büyük ölçüde rahip büyülerinden oluşan dördüncü ve sonuncu veda |
atharva-veda i.
|
|
Philosophy |
|
399 |
Felsefe |
çeşitli kişilerce aynı ölçüde anlaşılabilir olan |
intersubjective s.
|
|
Environment |
|
400 |
Çevre |
altındaki mineralli topraktan farklı olarak büyük ölçüde organik madde katmanından oluşan humuslu orman toprağı |
mor i.
|
|
Geography |
|
401 |
Coğrafya |
büyük ölçüde değiştirilmiş su kütlesi |
heavily modified water body i.
|
|
402 |
Coğrafya |
önemli ölçüde kar yağışlarıyla beslenen havza |
snowshed i.
|
|
Geology |
|
403 |
Jeoloji |
büyük ölçüde zirkonyum dioksit içeren, zirkonyum kaynağı bir mineral |
baddeleyite i.
|
|
404 |
Jeoloji |
nehir ağzına yakın olup büyük ölçüde açık sulardan korunan çamurlu lagün, bataklık veya göl |
liman i.
|
|
Military |
|
405 |
Askeri |
askeri bir operasyonun yapılmasını birtakım yöntemsel kısıtlamaların uygulanmasını gerektirecek ölçüde engelleyen hava şartları |
marginal weather i.
|
|
Music |
|
406 |
Müzik |
dört dörtlük ölçüde birinci ve üçüncü vuruşlar |
onbeat i.
|
|
407 |
Müzik |
(notaya) sonraki vuruşta veya ölçüde devam etmek |
hold over f.
|
|
408 |
Müzik |
(performans için) belirli ölçüde değiştirilen |
prepared s.
|
|
409 |
Müzik |
(ses aralığı) düşük ölçüde |
hyp- ök.
|
|
Printery |
|
410 |
Matbaa |
tam ölçüde ayarlanmış (satır) |
tight s.
|
|
Latin |
|
411 |
Latince |
o ölçüde |
pro tanto i.
|
|
Archaic |
|
412 |
Eski Kullanım |
özgürlüğe büyük ölçüde izin veren |
large s.
|
|
413 |
Eski Kullanım |
belli bir ölçüde bulanık |
dimish s.
|
|
414 |
Eski Kullanım |
büyük ölçüde |
thrice zf.
|
|
Ornithology |
|
415 |
Kuşbilim |
kuzey amerika'daki bataklık ve kıyılarda bulunan büyük ölçüde gri renkli bir kuş |
turkeyback (tringa melanoleuca) i.
|
|
Slang |
|
416 |
Argo |
bireyin geleceğini önemli ölçüde etkileyecek bir karar |
career limiting move i.
|
|
417 |
Argo |
(diğerlerinin gözünü korkutacak ölçüde) iyi iş çıkarmak |
own f.
|
|
418 |
Argo |
yeterli ölçüde başarı sağlamak |
cut the muster f.
|
|
419 |
Argo |
aşırı ölçüde |
out the ass zf.
|
|
420 |
Argo |
aşırı ölçüde |
buttload zf.
|
|
421 |
Argo |
aşırı ölçüde |
shitload zf.
|
|
422 |
Argo |
geniş ölçüde |
massively zf.
|
|
423 |
Argo |
büyük ölçüde |
bare zf.
|
|
424 |
Argo |
aşırı ölçüde |
a metric shit ton expr.
|
|
425 |
Argo |
aşırı ölçüde |
a metric shitload expr.
|
|
426 |
Argo |
aşırı ölçüde |
metric shitload expr.
|
|
427 |
Argo |
aşırı ölçüde |
a shit ton expr.
|
|
428 |
Argo |
aşırı ölçüde |
a shitload expr.
|
|
429 |
Argo |
büyük ölçüde |
like buggery [uk] expr.
|
|
Modern Slang |
|
430 |
Modern Argo |
vücudun her yerinin büyük ölçüde zayıflayıp kafanın büyük kalması |
al roker syndrome i.
|
|