a day - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

a day

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"a day" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 496 sonuç

İngilizce Türkçe
General
a clear day i. bütün gün
a bairam day i. bayram günü
a dark day i. kötü gün
a dark day i. karanlık gün
a wet day i. yağmurlu bir gün
a proud day for us i. bizim için övünç dolu bir gün
reminiscent of a summer day i. yazdan kalma bir gün
a day of sorrow i. acılı gün
a day of sorrow i. acı gün
a day of sorrow i. üzücü gün
three meals a day i. günde üç öğün yemek
a time of the day i. günün belli bir zamanı
a beautiful day i. güzel bir gün
a hectic/feverish day i. koşuşturmacalı bir gün
a day i. bir gün
a whole day i. bütün bir gün
a day-old baby i. bir günlük bebek
taking a day off i. (iş yerinden) izin alma
taking a day off i. izin alma
a day at school i. okulda bir gün
a summer day i. bir yaz günü
a day in my city i. şehrimde bir gün
a big day for i. (için) büyük bir gün
a sunny day i. güneşli bir gün
two-a-day i. günde iki kez yapılan şey
five-a-day i. (günlük tavsiye edilen) beş öğün meyve ve sebze
call it a day f. paydos etmek
have a field day with f. makaraya almak
have a field day with f. sarakaya almak
have a field day f. bayram etmek
have a bad hair day f. kötü bir gün geçirmek
perform five time salaat in a day f. günde beş vakit namaz kılmak
take a day off f. izin almak (iş yerinden vb)
have a very enjoyable day f. felekten bir gün çalmak
call it a day f. günlük işi bitirmek
call it a day f. paydos yapmak
fix a day f. gün tespit etmek
appoint a day f. gün tespit etmek
get a day off f. işten izin almak
take a day off f. işten izin almak
get a day off f. işten bir gün izin almak
take a day off f. işten bir gün izin almak
have a rough day f. kötü bir gün geçirmek
last a day and a half f. bir buçuk gün sürmek
make love three times a day f. günde üç kez sevişmek
cost 50 dollars a day f. günlük 50 dolara mal olmak
get about 100,000 hits a day f. günde 100 bin kadar hit almak
take a half day off from work f. işten yarım gün izin almak
take a half day off f. yarım gün izin almak
take a half day off f. yarım gün izin kullanmak
die a little bit every day f. her gün birazcık daha ölmek
miss by a day f. bir gün ile kaçırmak
do at least 100 questions a day f. günde en az yüz soru çözmek
have a short day at work f. erken paydos etmek
take a day off f. işten bir günlüğüne izin almak
clear as a day s. gün gibi açık
a day-long s. tüm gün süren
a day-long s. bir günlük
a day-long s. günübirlik
two-a-day s. günde iki kere olan
two-a-day s. günde iki defa yapılan
two-a-day s. günde iki kez olan
for a rainy day zf. kara gün için
to a day zf. belli bir dereceye kadar
to a day zf. günü gününe
in a day or two zf. bir iki gün içinde
twice a day zf. günde iki kez
once a day zf. günde bir kere
one day at a time zf. bir dönem içerisinde bir gün
twice a day zf. günde iki kere
once a day zf. günde bir
once a day zf. günde bir kez
one a day zf. günde bir tane
one piece a day zf. günde bir tane
a day later zf. bir gün sonra
three times a day zf. günde üç kez
two times a day zf. günde iki kez
within a single day zf. tek bir gün içinde
within a single day zf. tek bir gün içerisinde
five times a day on weekends zf. hafta sonları günde beş kere
five times a day on a weekend zf. hafta sonları günde beş kere
after a long day zf. uzun bir günün sonunda
three times a day zf. günde üç kere
four times a day zf. günde dört defa
four times a day zf. günde dört kere
four times a day zf. günde dört kez
three times a day zf. günde üç defa
have a good day ünl. iyi günler
have a nice day ünl. iyi günler
Phrases
every day is a new chance i. her gün yeni bir şans
a day ahead zf. bir gün önceden
a day in advance zf. bir gün önceden
we should call it a day expr. bugünlük bu kadar yeter
even a stopped watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
even a stopped watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir
even a stopped watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir
even a broken watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir
even a broken watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
even a broken watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir
I really need a day between saturday and sunday expr. cumartesi ve pazar arasında bir güne daha ihtiyacım var gerçekten
this many a day expr. çoktan beri
I really need a day between saturday and sunday expr. cumartesi ve pazar'ın arasında bir gün daha olmasına ihtiyacım var
rarely does a day go by expr. gün geçmiyor ki
three square meals a day expr. günde 3 öğün
three square meals a day expr. günde üç öğün
three meals a day expr. günde 3 öğün
three meals a day expr. günde üç öğün
3 square meals a day expr. günde 3 öğün
3 square meals a day expr. günde üç öğün
3 meals a day expr. günde 3 öğün
3 meals a day expr. günde üç öğün
at the end of a beautiful day expr. güzel bir günün sonunda
this many a day expr. hayli zamanlar
have a nice day expr. iyi çalışmalar
have a nice working day expr. iyi çalışmalar
a day as black as coal expr. kapkara bir gün
on such-and-such a day expr. şu şu gün
on a rainy day expr. yağmurlu bir günde
there will come a day expr. bir gün gelecek
Proverb
one must put by for a rainy day ak akçe kara gün içindir
an hour of pain is as long as a day of pleasure bir saatlik acı bir günlük zevke bedeldir
save up something for a rainy day ak akçe kara gün içindir
an apple a day keeps the doctor away günde bir elma doktoru uzak tutar
save for a rainy day ak akçe kara gün içindir
rome wasn't built in a day sabreden derviş muradına ermiş
an apple a day keeps the doctor away günde bir elma doktoru uzakta tutar
rome wasn't built in a day roma bir günde kurulmadı
a dead clock is correct twice a day bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
a dead clock is right twice a day bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
keep something for a rainy day ak akçe kara gün içindir
a stopped clock is right twice a day bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir
rome was not built in a day sabreden derviş muradına ermiş
rome was not built in a day roma bir günde kurulmadı
rome was not built in a day boyacı küpü mü bu?
even a stopped/broken clock is right twice a day bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir
Colloquial
a free day i. boş bir gün
a nine-day wonder i. geçici heves
a one-day wonder i. geçici heves
a day person i. gündüz insanı
a black day i. kara gün
a bad day i. kötü bir gün
a slow news day i. sıradan/sakin/olaysız bir gün
a bad hair day i. kötü saç günü
a bad hair day i. çirkin saç günü
a bad hair day i. saçların bir türlü şekle girmediği/yatışmadığı gün
a bad hair day i. saçının dağınık/bakımsız olduğu bir gün
a day or two i. bir iki gün
a day or two i. birkaç gün
three square meals a day f. günde üç öğün yemek
make a day/night/weekend of it f. bütün gün/gece/hafta sonu bir şey yapmak
make a day/night/weekend of it f. bütün günü/geceyi/hafta sonunu bir şey yaparak geçirmek
one hour a day zf. günde 1 saat
one hour a day zf. günde bir saat
if (one) is a day expr. (genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) hiç değilse
if he (or she) is a day expr. (genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) hiç değilse
if (one) is a day expr. (genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en azından
if he (or she) is a day expr. (genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en azından
if (one) is a day expr. (genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en az
if he (or she) is a day expr. (genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en az
take them three times a day expr. bunları günde üç kez alın
take them three times a day expr. bunları günde üç kere alın
today was a tough day expr. bugün zor bir gündü
a day and a half expr. bir buçuk gün
such a long day expr. böylesi uzun bir gün
today was a hard day expr. bugün zor bir gündü
twenty four hours a day expr. bütün gün
today was a difficult day expr. bugün zor bir gündü
take them three times a day expr. bunları günde üç defa alın
a day or two later expr. bir iki gün sonra
take a day expr. bir gün izin al
for ever and a day expr. daima
for many a long day expr. çok uzun süredir
twenty four hours a day expr. hiç durmadan
three hours a day straight expr. günde üç saat aralıksız
hardly a day goes expr. hemen hemen her gün
hardly a day passes without expr. gün geçmiyor ki
forever and a day expr. ebediyen
hardly a day goes expr. gün geçmiyor ki
for ever and a day expr. ilelebet
such a long day expr. ne uzun bir gün
forever and a day expr. sonsuza dek
twenty four hours a day expr. tüm gün
twenty four hours a day expr. yirmi dört saat
there are not enough hours in a day expr. 24 saat yetmiyor
for many a long day expr. uzun zamandan beri
such a long day expr. uzun bir gün
a week tomorrow/on (some day) expr. yarından/belirtilen günden itibaren bir hafta sonra
a week yesterday/last (some day) expr. dünden/belirtilen günden bir hafta önce
a day or two expr. bir iki gün
a day or two expr. birkaç gün
there are only 24 hours in a day expr. bir günde sadece 24 saat var
there are only 24 hours in a day expr. her şeyi bir günde yapamazsın
there are only 24 hours in a day expr. 24 saat yetmiyor
there are only 24 hours in a day expr. bir gün yetmiyor
there are only 24 hours in a day expr. her şeyi bir güne sığdıramazsın
there are only 24 hours in a day expr. her şeyi 24 saate sığdıramazsın
(it's) time to call it a day expr. bugünlük bu kadar
(it's) time to call it a day expr. bugünlük bu kadar çalışma yeter
(it's) time to call it a day expr. bugünlük paydos
(it's) time to call it a day expr. bugünlük yeter
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) bir şey yapıyor musun/yapacak mısın?
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) bir işin/planın var mı?
are you doing anything (on a particular day)? expr. (belirtilen günde) meşgul müsün/müsait misin?
hand (have a nice day) expr. iyi günler
if (one's) a day expr. (birinin yaşını söylerken/tahmin ederken) hiç değilse
if (one's) a day expr. (birinin yaşını söylerken/tahmin ederken) en azından
if (one's) a day expr. (birinin yaşını söylerken/tahmin ederken) en az
if (one's) a day expr. (bir yaşta) kadar var
if a day expr. hiç değilse
if a day expr. en azından
if a day expr. en az
if a day expr. kadar var
many a day expr. sayısız gün
many a day expr. çok sayıda gün
many a day expr. çok uzun zaman
Idioms
a seven-day wonder i. geçici heves
a rainy day i. kara gün
a bad hair day i. kötü bir gün
a rainy day i. kötü gün
a red-letter day i. mutlu gün
a red-letter day i. önemli/özel gün
a bad hair day i. uğursuz bir gün
dawn of a new day i. yeni bir günün şafağı
dawn of a new day i. yeni bir başlangıç
dawn of a new day i. yeni bir sayfa
(one's) day on a plate i. (birinin) günlük aşı
(one's) day on a plate i. (birinin) günlük diyeti
a cold day in july i. olmayacak iş
a cold day in july i. çıkmaz ayın son çarşambası
dawn of a new day i. yeni bir günün şafağı
dawn of a new day i. yeni bir başlangıç
dawn of a new day i. yeni bir sayfa
a bad hair day i. her şeyin ters gittiği bir gün
a bad hair day i. ters bir gün
a black day (for somebody) i. (birinin) kara günü
a black day (for somebody) i. (biri) için zor/kara bir gün
a field day i. istediğini yapabilme özgürlüğü/fırsatı
a field day i. özgürce hareket edilebilme fırsatı
a field day i. istediği gibi davranma fırsatı/özgürlüğü
a field day i. meydanı boş bulma
a field day i. istediği gibi at oynatma
a one-day wonder i. kısa süreli bir heves
a one-day wonder i. kısa süreli/geçici bir merak konusu
a one-day wonder i. geçici bir etki
a one-day wonder i. geçici/kısa süreli bir başarı
a one-day wonder i. gelip geçici bir heves
a nine-day wonder i. kısa süreli bir heves
a nine-day wonder i. kısa süreli/geçici bir merak konusu
a nine-day wonder i. geçici bir etki
a nine-day wonder i. geçici/kısa süreli bir başarı
a nine-day wonder i. gelip geçici bir heves
a rainy day i. zor gün
a rainy day i. sıkıntılı gün
a rainy day i. dar gün
a rainy day i. muhtaç duruma düşülen zaman
a seven-day wonder i. kısa sürede olgunlaşmış kişi/şey
a seven-day wonder i. kısa sürede meydana gelmiş kişi/şey
take it one day at a time f. anı yaşamak
be stuck behind a desk all day f. bütün gün ofiste tıkılı kalmak
have a field day f. bir şeyi kutlamak
be stuck behind a desk all day f. bütün gün ofiste çakılı kalmak
have a field day f. bayram etmek
call it a day f. bir faaliyeti/eylemi sonlandırmak
call it a day f. bir ilişkiyi sonlandırma kararı almak
call it a day f. çalışmayı bitirmek
have a field day f. çok eğlenmek
have a field day f. çok iyi zaman geçirmek
take it one day at a time f. günü birlik yaşamak
three squares a day f. günde üç öğün yemek
have a field day f. felekten bir gün çalmak
have a field day f. hoşça vakit geçirmek
put in a hard day at work f. işinde çok çalışmak
have a day off f. işten izin almak
put in a hard day at work f. iş yerinde yoğun bir gün geçirmek
have a day off f. işten bir gün izin almak
take it one day at a time f. plansız yaşamak
make a day of it f. tüm gününü (belli bir faaliyete) harcamak
make a day of doing something f. tüm gününü (bir şey yaparak) harcamak
save something for a rainy day f. (zor günler için) bir kenara koymak
hold something back for a rainy day f. zor günler için saklamak
hold something back for a rainy day f. (zor günler için) bir kenara koymak
keep something for a rainy day f. zor günler için saklamak
keep something for a rainy day f. (zor günler için) bir kenara koymak
put something aside for a rainy day f. (zor günler için) bir kenara koymak
save something for a rainy day f. zor günler için saklamak
put something aside for a rainy day f. zor günler için saklamak
make a day/night/week of it f. bütün hafta bir şey yapmak
make a day/night/week of it f. bütün gün bir şey yapmak
make a day/night/week of it f. bütün gece bir şey yapmak
make a day/night/week of it f. bütün haftayı bir şey yaparak geçirmek
make a day/night/week of it f. bütün günü bir şey yaparak geçirmek
make a day/night/week of it f. geceyi bir şey yaparak geçirmek
make a day/night/week of it f. hafta boyunca bir şey yapmak
make a day/night/week of it f. gün boyunca bir şey yapmak
make a day/night/week of it f. gece boyunca bir şey yapmak
have a bad hair day f. saçını yatıştıramadığı/düzeltemediği bir gün geçirmek
have a bad hair day f. saçının dağınık/bakımsız olduğu bir gün geçirmek
have a bad hair day f. saçının şekil almadığı/şekle girmediği bir gün geçirmek
call it a day f. emekli olmak
call it a day f. emekliye ayrılmak
call it a day f. çalışmayı bırakmak
call it a day f. paydos demek/etmek
call it a day f. günlük işi bitirmek
call it a day f. günü bitirmek/kapatmak
make a day of doing f. tüm gününü (bir şey yaparak) harcamak/geçirmek
save, keep, it for a rainy day f. zor günler için saklamak
save, keep, it for a rainy day f. kenara koymak
save, keep, it for a rainy day f. ilerisi için saklamak
save, keep, it for a rainy day f. kenara koymak
take things one day at a time f. bir konuyu/sorunu yavaş yavaş çözmek
take things one day at a time f. adım adım ilerlemek/üstesinden gelmek
take things one day at a time f. aşama aşama ilerlemek
a week tomorrow/on (some day) [uk] zf. (belirtilen günden) bir hafta sonra
a week tomorrow/on (some day) [uk] zf. (belirtilen günden) yedi gün sonra
a cold day in july expr. kırmızı kar yağdığında
a cold day in july expr. çıkmaz ayın son çarşambası
a cold day in july expr. balık kavağa çıkınca
a cold day in july expr. iki cihan bir araya gelince
a cold day in hell expr. mümkün değil
a cold day in hell expr. imkanı yok
a cold day in hell expr. taş çatlasa da olmaz
a cold day in hell expr. çıkmaz ayın son çarşambası
a cold day in hell expr. balık kavağa çıkınca
a cold day in hell expr. asla
a cold day in hell expr. iki cihan biraya gelse
a cold day in july expr. mümkün değil
a cold day in july expr. imkanı yok
a cold day in july expr. taş çatlasa da olmaz
a cold day in july expr. çıkmaz ayın son çarşambası
a cold day in july expr. balık kavağa çıkınca
a cold day in july expr. asla
a cold day in july expr. iki cihan biraya gelse
a day late and a dollar short expr. artık çok geç bir anlamı kalmadı
it'll be a long day in january (when something happens) expr. asla olmaz/gerçekleşmez
time to call it a day expr. bu kadar çalışma yeter
rome wasn't built in a day expr. boyacı küpü mü bu?
time to call it a day expr. bugünlük bu kadar çalışma yeter
a day late and a dollar short expr. geçti borun pazarı sür eşşeği niğde'ye
for ever and a day expr. her zaman
a red-letter day expr. feraha erişilen gün
an apple a day keeps the doctor away expr. elma girmeyen eve doktor girer
clear as a day expr. gün gibi ortada
a day after the fair expr. geç kalmış
have a beautiful day expr. gününüz aydın olsun
for ever and a day expr. ilelebet
it'll be a long day in january (when something happens) expr. olabilmesi/gerçekleşmesi mümkün değil
for a rainy day expr. kara gün için
for ever and a day expr. sonsuza kadar
for a rainy day expr. zor günler için
a week tomorrow/on (some day) [uk] expr. (belli bir günden) itibaren bir hafta
an apple a day [cliché] expr. günde bir elma (doktoru uzak tutar)
an apple a day [cliché] expr. günde bir elma (sağlığa iyi gelir)
an apple a day [cliché] expr. sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler
an apple a day [cliché] expr. günde bir elma (doktoru uzak tutar)
an apple a day [cliché] expr. günde bir elma (sağlığa iyi gelir)
an apple a day [cliché] expr. sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler
apple a day expr. günde bir elma (doktoru uzak tutar)
apple a day expr. sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler
day late and a dollar short expr. hem geç hem hazırlıksız
day late and a dollar short expr. hem geç hem eksik
it'll be a cold day in hell expr. asla olmayacak
it'll be a cold day in hell expr. olması imkansız
it'll be a cold day in hell expr. balık kavağa çıktığında
it'll be a cold day in hell expr. kırmızı kar yağdığında
it'll be a cold day in hell expr. cehennem donduğunda
it'll be a cold day in hell expr. cehenneme dolu yağarsa
it'll be a cold day in hell expr. mümkün değil
it'll be a cold day in hell expr. hiç şansı/imkanı yok
it'll be a long day in january expr. asla olmayacak
it'll be a long day in january expr. olması imkansız
it'll be a long day in january expr. balık kavağa çıktığında
it'll be a long day in january expr. kırmızı kar yağdığında
it'll be a long day in january expr. cehennem donduğunda
it'll be a long day in january expr. cehenneme dolu yağarsa
it'll be a long day in january expr. mümkün değil
it'll be a long day in january expr. hiç şansı/imkanı yok
save it for a rainy day expr. zor günler için sakla
save it for a rainy day expr. zor günler için kenara koy
save it for a rainy day expr. ilerisi için sakla
save it for a rainy day expr. ilerisi için kenara koy
keep it for a rainy day expr. zor günler için sakla
keep it for a rainy day expr. zor günler için kenara koy
keep it for a rainy day expr. ilerisi için sakla
keep it for a rainy day expr. ilerisi için kenara koy
Speaking
let's call it a day expr. artık bırakalım (çalışmayı)
let's call it a day expr. bu kadar çalışma yeter!
it is a busy day today expr. bugün yoğun bir gün
it was a busy day today expr. bugün yoğun bir gündü
I've had a bit of a rough day myself expr. biraz zor bir gün geçirdim
today is a boring day expr. bugün sıkıcı bir gün
today is a big day for us expr. bugün bizim için büyük bir gün
today is a very special day expr. bugün çok özel bir gün
how many eggs does a chicken lay per day? expr. bir tavuk bir günde kaç defa yumurtlar?
it's a sad day for all of us expr. bu hepimiz için üzücü bir gün
day and night for a whole month expr. bütün bir ay gece gündüz
this is a new day for you expr. bugün senin için yeni bir gün
I've had a bit of a hard day myself expr. biraz zor bir gün geçirdim
this is a new day for you expr. bugün sizin için yeni bir gün
let's call it a day expr. bugünlük bu kadar yeter
it's a beautiful day expr. bugün güzel bir gün
today is a brand new day expr. bugün yepyeni bir gün
it was a very hot day expr. çok sıcak bir gündü
you all have a good day expr. hepinize iyi günler
how many times a day do you brush your teeth? expr. günde kaç sefer dişini fırçalarsın?
how many times a day do you brush your teeth? expr. günde kaç sefer dişlerini fırçalarsın?
how many meals do you have a day? expr. günde kaç öğün yemek yersin?
how many meals do you have a day? expr. günde kaç öğün yemek yiyorsunuz?
have a lovely day expr. güzel bir gün geçirmenizi dilerim
how many times a day do you brush your teeth? expr. günde kaç kere dişlerini fırçalarsın?
how many times a day do you brush your teeth? expr. günde kaç kez dişini fırçalarsın?
do you spend most of your day at a desk? expr. gününün büyük bir kısmını masa başında mı geçiriyorsun?
how many meals do you have a day? expr. günde kaç öğün yemek yiyorsun?
I'm having a really bad day expr. gerçekten çok kötü bir gün geçiriyorum
how many times a day do you brush your teeth? expr. günde kaç defa dişlerini fırçalarsın?
how many meals do you eat a day? expr. günde kaç öğün yemek yersin?
it was a beautiful june day expr. güzel bir haziran günüydü
did you have a good day? expr. günün iyi geçti mi?
how many times a day do you brush your teeth? expr. günde kaç kez dişlerini fırçalarsın?
that was a good day expr. güzel bir gündü
two to three times a day, before meals, on an empty stomach expr. günde iki veya üç kez/defa/kere yemeklerden önce aç karnına
I take a shower every day expr. her gün duş alırım
have a lovely day expr. gününüz aydın olsun
have a sunny day expr. güneşiniz bol olsun
have a sunny day expr. güneşin bol olsun
I wish you a sunny day expr. güneşiniz bol olsun
I wish you a sunny day expr. güneşin bol olsun
i̇t was a lovely sunny day expr. güneşli güzel bir gündü
how many times a day do you brush your teeth? expr. günde kaç kere dişini fırçalarsın?
it promises to be a fine day expr. hava iyi olacağa benziyor
you should eat less than 2000 calories a day expr. günde 2000 kaloriden daha az yemelisin
how many meals do you eat a day? expr. günde kaç öğün yersin/yersiniz?
have a good day expr. gününüz aydın olsun
how much coffee do you drink a day? expr. günde ne kadar kahve içersin?
how many classes do you have in a day? expr. günde kaç dersin var?
did you have a good day? expr. günün iyi miydi?
how many meals do you have a day? expr. günde kaç öğün yersin/yersiniz?
how many meals do you eat a day? expr. günde kaç öğün yemek yiyorsunuz?
how many times a day do you brush your teeth? expr. günde kaç defa dişini fırçalarsın?
if only for a day expr. hiç olmazsa bir günlüğüne
how many meals do you eat a day? expr. günde kaç öğün yemek yiyorsun?
how many times do you brush your teeth a day? expr. günde kaç kere dişlerini fırçalarsın?
have a nice working day expr. hayırlı işler
do you spend most of your day at a desk? expr. gününüzün büyük bir kısmını masa başında mı geçiriyorsunuz?
not a day goes by (without) expr. gün geçmiyor ki
how many hours a day do you study? expr. günde kaç saat ders çalışıyorsun?
have a great day expr. iyi günler
I took a day off from work expr. işten bir gün izin aldım
have a lovely day expr. iyi günler
what a long day expr. ne uzun bir gün
I was having a bad day expr. kötü bir gün geçiriyordum
what a day? expr. ne gündü ama?
it's many a long day since expr. ne zamandan beri
hell of a day? expr. ne gündü ama?
what a day expr. ne gündü ama
I am having a bad day expr. kötü bir günümdeyim
hell of a day? expr. ne gün ama?
did you have a bad day? expr. kötü bir gün mü geçirdin?
it'll be a cold day in hell before i apologize expr. kesinlikle özür dilemeyeceğim
what a day expr. ne gün ama
It'll be a long day in january when something happens expr. olabilmesi/gerçekleşmesi mümkün değil/olmayan
what a day? expr. ne gün ama?
I was having a bad day expr. kötü bir günümdeydim
what a nice day expr. ne güzel bir gün
he/she is forty if she's a day expr. o en az 40 yaşında
quite a day expr. ne gün ama
there's not a day that goes by that i don't think about that day expr. o günü düşünmeden geçirdiğim bir gün bile yok
I am having a bad day expr. kötü bir gün geçiriyorum
tomorrow's a new day expr. yarın yeni bir gün
it has been a long day expr. uzun bir gündü
by the end of a long day expr. uzun bir günün sonunda
Trade/Economic
be on a three-day week f. haftada üç gün çalışmak
start the day with a sharp fall f. güne sert bir düşüşle başlamak
work a three-day week f. haftada üç gün çalışmak
Law
year and a day i. bir fiilin gerçekleştirilmesi için izin verilen bir yıl bir günlük yasal ara
year and a day i. eski ingiliz hukukunda kurbanın bir yıldan bir gün fazla yaşaması halinde suçlunun mahkum edilmemesi kuralı
Medical
tds (to be taken three times a day) i. günde üç kere alınacak (reçetelerde)
twice a day i. günde iki kere ilaç alınması
omad (one meal a day) i. günde tek öğün beslenme
Theatre
two-a-day i. günde iki kez sahnelenen şey
two-a-day i. günde iki kez sahnelenen vodvil oyunu
two-a-day s. vodvil oyununu günde iki kez gösterime sunan
Slang
a shitty day i. boktan bir gün
a shitty day i. bok gibi bir gün
it'll be a cold day in hell before i apologize expr. özür dileyecek değilim
Modern Slang
a 3 day i. üç günlük ilişki
a 3 day i. üç gün süren ilişki
a 3 day i. sadece üç gün süren ilişki
a 1 since day 1 expr. her zaman gerçek
a 1 since day 1 expr. baştan beri gerçek
a 1 since day 1 expr. her zaman/baştan beri içten
a 1 since day 1 expr. her zaman/baştan beri sahici
and not a single fuck was given that day expr. ve benim umurumda bile olmadı
and not a single fuck was given that day expr. kimin umurunda
and not a single fuck was given that day expr. çok da tın
and not a single fuck was given that day expr. çok da umurumdaydı
and not a single fuck was given that day expr. çok da sikimdeydi