broken - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

broken

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"broken" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 79 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
broken s. arızalı
broken s. kırılmış
broken s. kırık
broken s. bozuk
General
broken s. eksik
broken s. parçalanmış
broken s. beli bükük
broken s. çökmüş
broken s. yıkılmış
broken s. haleldar
broken s. kesik
broken s. bozulmuş
broken s. engebeli
broken s. umudunu yitirmiş (kötü bir olaydan sonra)
broken s. kırık dökük
broken s. yarık
broken s. çiğnenmiş
broken s. bozuk
broken s. taşlı
broken s. ihlal edilmiş
broken s. yıkılan
broken s. çakaralmaz
broken s. ezgin
broken s. düzensiz
broken s. dağınık
broken s. karmaşık
broken s. tamamen bastırılmış
broken s. aşağılanmış
broken s. zayıflamış ve hasta
broken s. kederden altüst olmuş
broken s. (boşanma nedeniyle) yıkılmış
broken s. (boşanma nedeniyle) dağılmış
broken s. (güven, söz, sözleşme) ihlal edilmiş
broken s. açılmış
broken s. yarılmış
broken s. (yüzeye boya damlatmada olduğu gibi) çok renkli bir dekoratif etkiye sahip olan
broken s. aniden yön değiştiren
broken s. (duygusal baskı altında) duraksayarak konuşan
broken s. (arazi) düzensiz
broken s. zikzaklı
broken s. rütbesi düşürülmüş
broken s. rütbesi sökülmüş
broken s. meslek hayatı mahvolmuş
broken s. mesleki olarak bitmiş
broken s. (çizgi) kesikli
broken s. (uyku) bölünen
broken s. (uyku) kesikli
broken s. (yabancı dilde konuşma) bozuk telaffuzlu
Irregular Verb
broken f. break - broken
Trade/Economic
broken s. iflas etmiş
broken s. kırılmış
broken s. kesilen
broken s. kesilmiş
broken s. müflis
Technical
broken i. kopuk
Textile
broken s. (dokuma kumaş) zikzaklı
Dyeing
broken s. (renk) matlaşmış
broken s. koyultulmuş
broken s. ana renklerin karışımıyla oluşturulmuş
broken s. (boyada renk efekti) uzaktan bakılınca karışmış gibi duracak şekilde renkler yan yana getirilerek oluşturulmuş
Food Engineering
broken s. (krema) kesik
Zoology
broken s. (hayvan kürkü) tüy döken
broken s. (hayvan gözü ve kürkü) genellikle iki farklı renkten oluşan
Linguistics
broken s. aksamalı
broken s. bozuk
broken s. (sesli harf) diftonize edilmiş
broken s. (arapçada çoğul isim) tekil halinden ünlü seslerindeki farklılıkla ayırt edilen
Meteorology
broken s. (hava) karışık
broken s. (bulut) çok yaygın olup gökyüzünün tamamını kaplamayan
Sport
broken s. (oyun taktiği) çok güçlü
broken s. fazla güçlü
Music
broken s. (ses perdesi) yönü veya şiddeti değişkenlik gösteren
Printery
broken i. defolu kağıt
broken i. 500 veya 1000 yapraktan az sayıda kağıt
broken s. standart sayının altında
broken s. (kağıt) tutarsız kalitede
Archaic
broken s. (kırık) kalıntı oluşturan
broken s. (kırık) kalıntılardan oluşan
Slang
broken i. sorres boğazı kreolü

"broken" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 274 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
be broken f. kırılmak
broken down s. çökük
General
being broken i. parçalanma
being broken down i. bozukluk
broken health i. sağlığı bozuk
broken line i. kırık çizgi
broken stone i. kırmataş
broken into pieces i. un ufak olmuş
being broken down i. düşkünlük
broken arch i. kırıkkemer
broken heart i. kırık kalp
broken glass i. kırık cam
broken glass i. cam kırıntısı
a broken reed i. güvenilmez kimse
broken white i. kirli beyaz
broken glass i. kırıntı cam
a broken piece of glass i. cam kırığı
a piece of broken glass i. cam kırığı
a broken down car i. bozuk araba
broken tooth i. kırık diş
broken wings i. kırık kanatlar
broken hearts i. kırık kalpler
broken promises i. tutulmayan/yerine getirilmeyen sözler
broken dreams i. yıkılmış/sönmüş hayaller
broken window i. kırık pencere
children/kids from broken homes i. boşanmış aile çocukları
piece of broken glass i. kırık bardak parçası
broken arm i. kırık kol
broken leg i. kırık bacak
a broken handcuff i. kırık bir kelepçe
broken sword i. kırık kılıç
broken pieces of glass i. cam kırıkları
broken number i. kesir
broken glass pieces i. cam kırıkları
broken arrow i. kırık ok
broken family i. parçalanmış aile
broken condom i. yırtık prezervatif
boulevard of broken dreams i. kırık düşler bulvarı
broken ribs i. kırık kaburgalar
broken ribs i. kaburgaların kırılması
broken foot i. kırık ayak
broken table i. kırık masa
broken mirror i. kırık ayna
broken frame i. kırık çerçeve
be broken to pieces f. paramparça olmak
be broken to pieces f. parça parça olmak
be broken to smithereens f. paramparça olmak
be broken into pieces f. un ufak olmak
be broken into small pieces f. ufalanmak
be broken f. (cam vb) (başkası tarafından) kırılmak
(one's heart) be broken f. kalbi kırılmak
(the ice) be broken f. buzlar çözülmek
die of a broken heart f. kahrından ölmek
be all broken up over f. -den çok üzgün olmak
leg/foot be broken f. ayağı kırılmak
be taken to hospital with suspected broken leg/arm f. kırık şüphesiyle hastaneye kaldırılmak
leg/foot be broken f. bacağı kırılmak
be taken to hospital suffering a suspected broken leg/arm f. kırık şüphesiyle hastaneye kaldırılmak
be broken at the tip f. ucundan kırılmak
speak broken english f. çat pat ingilizce konuşmak
speak broken english f. çat pat ingilizce bilmek
speak broken english f. ingilizce'yi çat pat konuşmak
broken down s. bitkin
broken down s. bozulmuş
broken down s. yıkık
broken down s. yıkılmış
broken down s. düşkün
broken down s. çökmüş
broken down s. bozuk
broken off s. kopuk
like a broken record s. bozuk plak gibi
broken-hearted s. kederli
broken-down s. arızalı
broken-down s. işi bitmiş
broken-down s. harap
broken-hearted s. kalbi kırık
broken-down s. bitik
broken-down s. yıkık dökük
house-broken s. tuvaletini dışarıda yapmaya alıştırılmış hayvan
wind-broken s. nefes zorluğu çeken (atlar için)
broken-armed s. kolu kırık
broken-down s. köhnemiş
broken-in s. ehlileştirilmiş
broken-in s. disipline edilmiş
broken [obsolete] s. (kumaş) yırtık
broken [obsolete] s. (kumaş) sökük
broken [scotland] s. kanun kaçağı ilan edilmiş
broken in s. ehlileştirilmiş
broken in s. itaat etmek üzere eğitilmiş
broken-backed s. omurgası hasar görmüş
broken-backed s. beli kırık
broken-backed s. (at) sırt kemikleri kemik büyümesi ile birleşmiş
broken-bellied s. karnı yırtılmış
broken-winded s. (at) nefesi kesilmiş
broken-winded s. (at) düzensiz nefes alan
pock-broken s. (çiçek hastalığı kaynaklı) kabarcıklı
pock-broken s. çiçek hastalıklı
pock-broken s. çiçek hastalığı geçirmiş
pock-broken s. iz kalmış
the lock is broken expr. kilit açılmıyor
the meter is broken expr. taksimetre bozuk
the parking meter is broken expr. parkmetre çalışmıyor
Phrases
this is broken expr. (bu) çalışmıyor
this is broken expr. (bu) bozuk
even a broken watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir
even a broken watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
the spell is broken expr. büyü bozuldu
even a broken watch is right twice a day expr. bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir
rules are made to be broken expr. kurallar çiğnenmek içindir
rules are meant to be broken expr. kurallar çiğnenmek içindir
rules are made to be broken expr. yasaklar çiğnenmek içindir
Proverb
a worthless vessel does not get broken acı patlıcanı kırağı çalmaz
promises are like piecrust made to be broken söz/sözler dönülmek için verilir
even a stopped/broken clock is right twice a day bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir
Colloquial
broken english i. bozuk ingilizce
broken english i. çat pat ingilizce
broken english i. çatpat ingilizce
broken home i. dağılmış aile
broken home i. parçalanmış aile
broken english i. tarzanca ingilizce
broken home i. yıkılmış yuva
broken marriage i. yıpranmış/bozulmuş evlilik
broken [south africa] s. sarhoş
broken [south africa] s. ayyaş
broken [us] s. (durum) istendiği gibi gitmeyen
broken [us] s. üzücü
rules are made to be broken expr. kurallar yıkılmak/çiğnenmek içindir
if it ain't broken, don't fix it expr. bozuk değilse kurcalama
if it ain't broken, don't fix it expr. çalışıyorsa kurcalama
Idioms
broken vessel i. tutunacak bir dalı olmayan kimse
broken vessel i. çökmüş kimse
broken vessel i. içi boşalmış gibi hisseden kişi
broken vessel i. kimsesiz kişi
broken reed i. güven vermeyen kimse
broken reed i. ipi ile kuyuya inilmez kişi
broken record i. bozuk plak
broken record i. kendini tekrar eden kimse/şey
sound like a broken record f. bozuk plak gibi hep aynı şeyleri tekrarlamak
die of a broken heart f. kederinden ölmek
mend a broken heart f. kırık bir kalbi onarmak
fix a broken heart f. kırık bir kalbi onarmak
sound like a broken record f. papağan gibi tekrarlayıp durmak
die of a broken heart f. üzüntüsünden ölmek
fix a broken heart f. gönlünü almak
promises are like pie crust: easily made, easily broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crust: easily made, easily broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crust: easily made, easily broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crusts: easily made, easily broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crusts: easily made, easily broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crusts: easily made, easily broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crusts: easily broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crusts: easily broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crusts: easily broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crust: easily broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crust: easily broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crust: easily broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crust: they are made to be broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crust: they are made to be broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crust: they are made to be broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crusts: made to be broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crusts: made to be broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crusts: made to be broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crust: made to be broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crust: made to be broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crust: made to be broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
Speaking
he has a broken rib expr. bir kaburgası kırılmış
my concentration was broken expr. dikkatim dağıldı
I don't want him to have his heart broken expr. onun kalbinin kırılmasını istemem
my arm is broken expr. kolum kırık
my arm is broken expr. kolum kırıldı
you've broken the law expr. kanunu çiğnedin
my phone is broken expr. telefonum bozuldu
my phone is broken expr. telefonum bozuk
Trade/Economic
broken cross rates i. bozuk çapraz kurlar
exchange broken i. kambiyo acentesi ya da simsarı
broken account i. kapatılmış hesap
broken lot i. lot altı hisse senetleri
broken account i. kesilen hesap
broken number i. kesirli sayı
Technical
percentage of crushed and broken surfaces i. ezilmiş ve kırılmış yüzeylerin yüzdesi
broken stowage i. istif harcı
broken stowage i. istif boşluğu
broken sliding surface i. kırıklı kayma sathı
broken rule i. kırık çizgi
broken stone i. kırma taş kırılmış taş
broken section i. kırık kesit
broken coke i. kırılmış kok
broken coke i. kırma kok
broken back transition i. kırık düzlemli tranzisyon
broken ground i. kırıklı formasyon
broken stone i. kırmataş
layer of broken stone i. kırmataş tabaka
stretch-broken man-made fibres i. koparılmış yapay lifler
broken wire i. kopuk tel
broken blister i. patlak uzun kabarcık
broken seed i. patlak küçük kabarcık
broken in lehr i. soğutma kırığı
broken joint i. taşkesmesi derz
Computer
broken hyperlink i. bozuk hyperlink
link broken i. bozuk bağlantı
broken word i. bölünmüş sözcük
link broken i. kırık link
link broken i. ölü link
page is broken expr. sayfa kesilmiş
fix broken text expr. yazı tipi hatalarını düzelt
Informatics
broken word i. bölünmüş sözcük
Construction
broken roof i. çatı katı
broken pediment i. kırık alınlık
broken pediment i. kesik alınlık
broken arch i. kırık kemer
broken pediment i. kırma alınlık
broken stones (for road making) i. kırma taş
broken stones i. kırma taş
Automotive
broken in i. açılmış motor
broken white line i. kesik beyaz çizgi
broken stud remover i. kırık saplama çektirme aleti
broken line i. kesik yol çizgisi
the exhaust is broken expr. egzoz bozulmuş
the gearbox is broken expr. şanzıman bozulmuş
the transmission is broken expr. vites geçmiyor
the windscreen is broken expr. arabanın camı kırılmış
the windshield is broken expr. arabanın camı kırılmış
Traffic
broken yellow line i. kesik sarı çizgi
double broken yellow line i. kesik çift sarı çizgi
Marine
broken stowage i. istif aralığı
broken stowage i. istif harcı
broken stowage i. istif boşluğu
broken stone i. kırma taş
broken stowage i. yükleme sonrası gemideki boş kalan yerler
broken-backed s. başı ve kıçı düşmüş (gemi)
Medical
broken leg i. kırık bacak
broken bone i. kırılan kemik
broken arm i. kol kırılması
the water has broken i. suyun gelmesi (doğumun başlangıcı)
broken heart i. kalp kasının yırtılması
set the broken bone f. kırılan kemiği alçıya almak
set and bind up a broken bone f. kırık sarmak
broken-down s. hasta
broken-down s. ruhen çökmüş
broken-down s. perişan
Psychology
broken heart syndrome i. kırık kalp sendromu
Pathology
broken breast i. meme bezinin olmaması
Veterinary
broken wind i. atlara özgü bir solunum yolu hastalığı
Gastronomy
broken meat i. et parçaları
Math
broken line graph i. kırık çizgi grafiği
broken line graph i. kırık çizgi çizeneği
broken line i. kırık çizgi
Marine Biology
broken ice i. gezgin buzlu
Agriculture
broken ginger i. parça zencefil
Geography
broken arrow i. oklahoma eyaletinde şehir
broken bow i. oklahoma eyaletinde şehir
broken bow i. nebraska eyaletinde şehir
broken hill i. avustralya'nın new south wales eyaletinde şehir
broken hill i. zambiya'nın kabwe şehrinin eski adı
Meteorology
broken sky i. parçalı gökyüzü
broken cloud i. yer yer açık bulut
broken weather i. karışık hava
Military
broken terrain i. engebeli arazi
Football
broken-field s. top taşıyıcının sahaya yayılmış savunma oyuncularına karşı koştuğu
Music
broken cadence i. kırık durgu
broken chord i. kırık akor
broken consort i. farklı ailelerden enstrümanlar çalan grup
Modern Slang
all hell has broken loose expr. kıyamet kopmuş
all hell has broken loose expr. çarşı pazar karışmış
all hell has broken loose expr. ortalık birbirine girmiş
all hell has broken loose expr. işler/durum kontrolden çıkmış
Star Wars
broken horn syndicate i. kırık boynuz çetesi
broken valley i. kırılmış vadi
broken wing (location) i. kırılmış kanat (konum)
forest of broken glass i. kırık cam ormanı
the broken laser bit i. kırık lazer parçası