in ... terms - Türkçe İngilizce Sözlük

in ... terms

"in ... terms" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 3 sonuç

İngilizce Türkçe
Phrases
in ... terms expr. … açısından
in ... terms expr. … bakımından
in ... terms expr. … yönünden

"in ... terms" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 106 sonuç

İngilizce Türkçe
General
in simple terms zf. basitçe
In simple terms, we would answer that yes dogs can eat corns.
Basitçe ifade edersek, evet köpeklerin mısır yiyebileceği cevabını veririz.

More Sentences
in real terms zf. reel olarak
In real terms, the rate per tonne of catch goes up from EUR 20 to EUR 25.
Reel olarak ton başına avlanma ücreti 20 Avro'dan 25 Avro'ya çıkmaktadır.

More Sentences
in real terms zf. gerçek anlamda
This means in real terms that administrative reconstruction must start as early as in the run-up to enlargement.
Bu da gerçek anlamda idari yeniden yapılanmanın genişleme öncesinde başlaması gerektiği anlamına gelmektedir.

More Sentences
in general terms zf. genel anlamda
In general terms, we endorse it.
Genel anlamda biz bunu destekliyoruz.

More Sentences
in practical terms zf. pratikte
Let us speak, however, in practical terms.
Ancak biz yine de pratik terimlerle konuşalım.

More Sentences
in practical terms zf. pratik anlamda
What, in practical terms, is being done at European level?
Pratik anlamda Avrupa düzeyinde neler yapılıyor?

More Sentences
in practical terms zf. uygulamada
The procedures and deadlines leave us, in practical terms, no other choice.
Prosedürler ve son tarihler, uygulamada bize başka bir seçenek bırakmıyor.

More Sentences
in terms of ed. açıdan
Do we compete in terms of geography?
Coğrafi açıdan rekabet ediyor muyuz?

More Sentences
in terms of ed. açısından
However, the report must be severely criticised in terms of its content.
Bununla birlikte, rapor içeriği açısından ciddi bir şekilde eleştirilmelidir.

More Sentences
Trade/Economic
in percentage terms expr. yüzde olarak
In percentage terms, trains have certainly not retained their share in transport.
Yüzde olarak bakıldığında, trenler ulaşımdaki paylarını kesinlikle koruyamamıştır.

More Sentences
Law
in terms of i. üzerinden
I myself would be prepared to talk in terms of one or two, or even three, criteria.
Ben kendim bir ya da iki, hatta üç kriter üzerinden konuşmaya hazırım.

More Sentences
General
in plain terms i. basit sözlerle
a contradiction in terms i. sözlerde çelişme
contradiction in terms i. çelişkili/tutarsız ifade
a conflict in terms i. iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelerek farklı anlama gelen bir sözcük oluşturması
a conflict in terms i. iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelip oluşturdukları sözcük
set forth one's final opinion in scathing terms f. rest çekmek
express in other terms f. başka sözlerle anlatmak
put something in layman’s terms f. birşeyi sıradan bir insanın anlayacağı şekilde anlatmak
be lucky in terms of f. yönünden şanslı olmak
condemn in the strongest terms f. şiddetle kınamak
meaningful in terms of timing s. zamanlama açısından manidar
in terms of economy zf. ekonomik bakımdan
in terms of economy zf. ekonomik yönden
in round terms zf. açıkça
in plain terms zf. açıkça
in round terms zf. açık açık
in broad terms zf. geniş manada
in simple terms zf. açıkça
in high terms zf. göklere çıkararak
in real terms zf. reel anlamda
in terms of legislation zf. mevzuat bakımından
in various terms zf. birçok anlamda
in general terms zf. genel hatlarıyla
in general terms zf. genel hatları ile
in absolute terms zf. mutlak verilere göre
in absolute terms zf. mutlak veriler ışığında
in legal terms zf. kanun açısından
in terms of law zf. kanun açısından
in broad terms zf. geniş anlamda
in terms of quality zf. kalite yönünden
in terms of quality zf. kalite bakımından
in terms of quality and quantity zf. nitelik ve nicelik bakımından
in monetary terms zf. finansal açıdan
in terms of ed. cinsinden
in terms of ed. bakımından
in terms of ed. ilgili olarak
in terms of ed. yönden
in terms of ed. dayanarak
in terms of ed. yönünden
in terms of ed. yön
in terms of ed. tabirince
in terms of ed. bir dille
in terms of ed. -e göre
Phrases
to put it all in simple terms expr. basitçe söylemek gerekirse
in the layman's terms expr. herkesin anlayacağı bir şekilde
in the simplest terms expr. en basit deyimiyle
in the simplest terms expr. en basit tabiriyle
in general terms expr. genel itibariyle
in lay terms expr. herkesin anlayabileceği ifadelerle
in terms of getting things done expr. işlerin hallolması/yapılması bakımından/açısından
in terms of population expr. nüfus bakımından
in no uncertain terms expr. kesin bir şekilde
in no uncertain terms expr. kesin bir dille
in layman's terms expr. herkesin anlayacağı bir şekilde
in layman's terms expr. meslekten olmayanların da anlayacağı şekilde
in layman's terms expr. sizin anlayacağınız şekilde
in terms of (something) expr. (bir şey) cinsinden
in terms of (something) expr. (bir şeyle) ilgili olarak
in terms of (something) expr. (bir şey) açısından/yönünden
in terms of (something) expr. (bir şey) bakımından
in terms of... expr. … açısından
in terms of... expr. … bakımından
in terms of... expr. … yönünden
Idioms
contradiction in terms i. kavram kargaşası
contradiction in terms i. sözel çelişki
contradiction in terms i. sözlerin birbirleriyle çelişmesi
a contradiction in terms i. anlam karmaşası
a contradiction in terms i. çelişkili ifade
in no uncertain terms zf. hiçbir hususta tereddüte mahal vermeksizin
in no uncertain terms zf. hiçbir belirsizliğe yer bırakmaksızın
in glowing terms zf. ballandıra ballandıra (anlatmak)
in glowing terms zf. överek
in glowing terms zf. renklendirerek (anlatmak)
in glowing terms zf. övgü dolu sözlerle
in glowing terms zf. övgüyle
in glowing terms zf. sitayişle
in glowing terms zf. olumlu biçimde
in no uncertain terms expr. açıkça/çok net bir şekilde
in glowing terms expr. övgüyle
in glowing terms expr. överek
in no uncertain terms expr. sert ve açık bir şekilde
in no uncertain terms expr. yanlış anlamaya mahal vermeden
in no uncertain terms expr. yanlış anlamaya meydan vermeden
in glowing terms expr. ballandıra ballandıra (anlatmak)
in glowing terms expr. överek
in glowing terms expr. renklendirerek (anlatmak)
in glowing terms expr. övgü dolu sözlerle
in glowing terms expr. övgüyle
in glowing terms expr. sitayişle
in glowing terms expr. olumlu biçimde
Trade/Economic
documents in the agreed terms i. mutabık kalınan dokümanlar
honor in accordance with the terms f. şartlara uymak
in terms of level of development expr. gelişmişlik düzeyi bakımından
Politics
inter-regional differences in terms of development i. bölgelerarası gelişmişlik farkları
unfair terms in consumer contracts i. tüketici sözleşmelerindeki haksız koşullar