sabit - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

sabit



"sabit" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 146 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sabit constant s.
sabit steady s.
sabit stable s.
sabit fixed s.
sabit stationary s.
sabit firm s.
General
sabit invariable i.
sabit constant i.
sabit unalterable s.
sabit invariable s.
sabit sure s.
sabit changeless s.
sabit unbending s.
sabit static s.
sabit put s.
sabit permanent s.
sabit iron s.
sabit staunch s.
sabit apodictic s.
sabit substantive s.
sabit established s.
sabit rigid s.
sabit immobile s.
sabit staid s.
sabit entrenched s.
sabit stedfast s.
sabit unshaken s.
sabit fixed s.
sabit unshakable s.
sabit immutable s.
sabit stabile s.
sabit sedentary s.
sabit indelible s.
sabit real s.
sabit irremovable s.
sabit staring s.
sabit set s.
sabit steadier s.
sabit firm s.
sabit attached s.
sabit flat s.
sabit still s.
sabit immovable s.
sabit settled s.
sabit lasting s.
sabit stationary s.
sabit fast s.
sabit overhead s.
sabit standing s.
sabit stabilised s.
sabit dormant s.
sabit flat-footed s.
sabit invariant s.
sabit abiding s.
sabit steadfast s.
sabit steady s.
sabit certain s.
sabit definite s.
sabit unmutable s.
sabit stabilized s.
sabit non-deploying s.
sabit even s.
sabit cessant [obsolete] s.
sabit unbending s.
sabit unbent s.
sabit unblinking s.
sabit uniform s.
sabit unrelieved s.
sabit empight [obsolete] s.
sabit unhesitating s.
sabit unhesitating s.
sabit unmoving s.
sabit unremoved s.
sabit made-up s.
sabit unshaked s.
sabit unslipping s.
sabit untremulous s.
sabit ledger s.
sabit wool-dyed s.
sabit locked in s.
sabit rigorous s.
sabit immoble [obsolete] s.
sabit immoveable s.
sabit implacable s.
sabit implanted s.
sabit inclavated s.
sabit inexpugnable s.
sabit inflexible s.
sabit inflexive s.
sabit irrelapsable s.
sabit irremovable s.
sabit posed [obsolete] s.
sabit fixt [obsolete] s.
sabit self s.
sabit self-centered s.
sabit sessile s.
sabit sitfast s.
sabit sitten s.
sabit situate s.
sabit fossilised s.
sabit fossilized s.
sabit four-square s.
sabit pointed [obsolete] s.
sabit sot [dialect] s.
sabit square s.
sabit square-cut s.
sabit stalled s.
sabit statarian s.
sabit statary s.
sabit stiddy [dialect] s.
sabit stretchless s.
sabit substant s.
sabit suent [dialect] s.
sabit sure-footed s.
sabit surgeless s.
sabit set s.
sabit changelessly zf.
Colloquial
sabit even-keeled s.
sabit hard and fast s.
sabit cast in stone s.
sabit etched in stone s.
Idioms
sabit (as) steady as a rock s.
sabit (as) stiff as a board s.
sabit cast in concrete s.
sabit set in stone s.
sabit on an even keel zf.
sabit on an even keel expr.
Trade/Economic
sabit settled s.
sabit standing s.
sabit fixed s.
Technical
sabit fix i.
sabit lump sum i.
sabit stationary s.
sabit built-in s.
sabit fast s.
sabit steady s.
sabit invariant s.
sabit cut-and-dried s.
sabit steadfast s.
sabit stable s.
sabit constant s.
Medical
sabit stable s.
Statistics
sabit invariant s.
Botanic
sabit strict s.
Geology
sabit geostationary s.
Archaic
sabit stagnate s.

"sabit" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sabit disk hard disk i.
sabit durum steady i.
sabit olmayan unstable s.
General
sabit rol fixed role i.
sabit şey constant i.
sabit fikir fixed idea i.
sabit organ fix i.
sabit olmama inconstancy i.
sabit bakış stare i.
sosyal sabit sermaye social overhead capital i.
sabit fiyat fixed price i.
sabit fikir monomania i.
sabit sermayeli kuruluşlar fixed capital establishments i.
sabit referans fixed reference i.
sabit hat fixed line i.
damlalık (sabit) drainboard i.
sabit eylem fixed action i.
sabit bıçak ledger blade i.
sabit değer fixed asset i.
sabit motor inboard engine i.
sabit fikir hobbyhorse i.
sabit damlalık draining board i.
sabit fikir obsession i.
sabit durum steady i.
sabit nokta teoremleri fixed point theorems i.
sabit telefon land phone i.
sabit telefon fixed line i.
sabit bağlantı close coupling i.
sabit fikirlilik monomania i.
keyfi sabit arbitrary constant i.
sabit hacim constant volume i.
sabit eşya fixture i.
sabit oran steady pace i.
sabit terim invariable i.
sabit mürekkep indelible ink i.
sabit eşya (bir yapıya/odaya ait) fixture i.
banyoya ait sabit eşya bathroom fixtures i.
sabit (bakış) steady i.
sosyal sabit sermaye infrastructure i.
sabit nokta teorisi fixed point theory i.
sabit fikirli hardliner i.
sabit bedel fixed charge i.
sabit fikir crank i.
sabit kanat fixed wing i.
sabit değer constant value i.
sabit fikir ideefixe i.
sabit zemin stable base i.
sabit zemin sturdy base i.
sabit zemin solid foundation i.
fikri sabit idée fixe i.
fikri sabit fixed idea i.
sabit ışık fixed light i.
sabit kütüphane static library i.
sabit sıcaklık constant temperature i.
sabit hız constant speed i.
sabit masa fixed table i.
sabit eşya fixtures i.
sabit şey fixture i.
sabit gelirli menkul kıymetler fixed-income securities i.
sabit bölge immobile layer i.
sabit nicelik invariant i.
yarı sabit giderler semifixed costs i.
sabit alış fiyatı fixed purchase price i.
sabit alış fiyatı fixed price i.
sabit fiyat flat rate i.
sabit fikirli bigot i.
sabit cisimler fixed objects i.
sabit telefon numarası fixed phone number i.
sabit numara fixed number i.
sabit olmama nonstationarity i.
sabit hat telefon fixed-line telephone i.
sabit adres fixed address i.
sabit saatler fixed hours i.
sabit ve anlamsız bir sırıtış rictus i.
sabit kıymetleri azaltma depletion i.
sabit/değişmez inanç firm belief i.
sabit akış steady stream i.
sabit tutar fixed amount i.
sabit miktar fixed quantity i.
sabit miktar fixed amount i.
sabit kalem copying pencil i.
sabit kalem indelible pencil i.
aylık sabit ücret fixed monthly fee i.
sabit bakış steady look i.
(kitapların rafta sabit durmasını sağlayan) kitap desteği bookend i.
sabit artış steady increase i.
sabit zihniyet fixed mindset i.
sabit masa table dormant i.
düşük ödemeli kısa vadeli sabit faizli bir kredi balloon mortgage i.
kayakçıların ayaklarının zeminde sabit kalarak taşındığı bir kablolu taşıma aracı t-bar lift i.
kayakçıların ayaklarının zeminde sabit kalarak taşındığı bir kablolu taşıma aracı surface lift i.
sabit bir fiyata açık büfe servis yapan restoran carvery i.
sabit olmama changefulness i.
sabit olmama tickleness [obsolete] i.
belirli bir çizgiye göre sabit konuma sahip olan şey liner i.
sabit olmama unconstancy i.
sabit olmama unstableness i.
bir şeyi yerinde sabit tutan parça keep i.
(bir şeyi) sabit tutan alet underpinning i.
sabit olmama unfirmness i.
sabit olmama unfixedness i.
sabit olmama unregularity i.
sabit düzen basis i.
sabit olmama unsteadfastness i.
sabit olmama unsureness i.
sabit olmama unsurety i.
sabit fikir maggot i.
bir yerde park halindeyken sabit bir konut olarak da kullanılabilen ve çeşitli hizmetleri sağlayabilen mobil ev manufactured home i.
kişinin durumlara verdiği yanıtları ve durumlarla ilgili çıkarımlarını belirleyen sabit zihinsel tutum veya tavır mind-set i.
eyer kayışını sabit tutmaya yarayan deri kayışlar hip strap i.
içindekileri sabit bir nemde tutmak için tasarlanmış kutu humidor i.
sabit desen mold i.
sabit kontur mold i.
sabit olma reposedness i.
sabit gürültü constant noise i.
yerçekiminin sabit seviyeyi koruma eğiliminden ötürü sıvıların yüzeydeki katmanlarında oluşan dalga gravity wave i.
sabit rotatif hareketi sabit karşılıklı harekete çevirmek için kullanılan kalp şeklindeki kam heart wheel i.
(uzun mesafede) sabit işaret dizisi rover i.
sabit fikirlilik implacableness i.
kararında sabit olma importunity i.
(normalde sabit seyreden) azalan miktar impulse i.
sabit şey institution i.
(temas hokkabazlığında) elin arkasıyla topun sabit tutulabildiği el pozisyonu cradle i.
aletin sabit parçasındaki aşamalı kayma drift i.
sabit olmama inconsistence i.
sabit olmama inconsistency i.
inatçı ve sabit fikirli kimse ironclad i.
(sabit gerilimin sağlanması için) dokuma tezgahında kullanılan bir cihaz pace i.
(at arabasında) boyunduruğun sabit tutulması için şaft ucuna yerleştirilen demir başlık pole cap i.
sabit su veya çamurdan oluşan ve kuraklık sezonunda kuruyarak tuz çökeltisi bırakan havza pan i.
sabit seviye plateau i.
körebe oyununda oyunculara sabit kalmaları için söylenen ifade post i.
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre field of regard i.
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre field of view i.
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre field of vision i.
sabit taban firmament [obsolete] i.
sabit eşyalar fittings [uk] i.
sabit olgu fixed fact i.
sabit ulaşım yolu fixed link [canada] i.
(köprü) sabit bağlantı fixed link [canada] i.
sabit güzergah geçişi fixed link [canada] i.
sabit şey fixity i.
değişkenin sabit durumu flatline i.
sabit düşünceli kimse fleshworm [obsolete] i.
sabit hareket düzeni flow i.
sabit bir talebi karşılamak için kullanılan şey fodder i.
babafingo çubuğunun alt ucunu sabit tutmak için kullanılan mafsallı demir kelepçe gate i.
tüm gelenlere sabit fiyattan sunulan yemek ordinary [uk] i.
kasın daha sabit, merkezi veya büyük olan tutunma noktası origination i.
bir kasın daha sabit, merkezi veya büyük olan parçası origination i.
sabit eşya perennial i.
sabit oranda artış scaleup i.
muaf tutulanlar haricindeki tüm hükümet programlarına eşit oranda uygulanan sabit yüzde kesintisiyle kamu harcamalarının otomatik olarak azaltılması sequestration i.
sabit yazı karakterlerinin saklanmak üzere yerleştirildiği sağlam kağıt veya karton parçası shoe i.
sabit parça fossil i.
sabit standart size [obsolete] i.
sabit renk solid i.
uluslararası sabit takvim international fixed calendar i.
sabit fikirli tip square toes i.
sabit fikirli tip square-toes i.
sabit pozisyon stall [obsolete] i.
sabit duruş stall [obsolete] i.
sabit durma stand i.
sabit konum standfast i.
sabit durma stillstand i.
sabit boya substantive color i.
sabit boya substantive dye i.
(klasik ölçüde) sabit dizi system i.
sabit tutmak (fiyat/ücret vb'ni) peg f.
sabit kalmak steady f.
sabit durmak stand firm f.
sabit olmak hold f.
sabit olmak be set in stone f.
sabit kalmak remain stable f.
sabit hattan aramak call from a landline f.
sabit kalmak remain constant f.
sabit bir fiyatla ileride satın alma hakkını göz önünde bulundurmak buy the refusal f.
suçunu sabit görmek fasten a charge upon f.
sabit bir oran veya ölçeğe göre borcu azaltmak scale a debt f.
sabit bir oran veya ölçeğe göre ücreti azaltmak scale wages f.
kürekleri suda sabit tutmak hold water f.
sabit bir durumda tutmak embalm f.
(sabit olmayan bir konumdan) çıkarmak unhang f.
sabit hızla yürümek motor f.
sabit hızla ilerlemek motor f.
sabit fikirli olmak hunker f.
sabit hızlı motorla gitmek buzz f.
sabit ritmik bir hızda ilerlemek rock f.
parçalanmaya dayanırcasına sabit durmak cling f.
sabit seviyede tutmak plateau f.
(kristali) kristalografik eksenleri sabit yönlerde uzanacak şekilde yerleştirmek orient f.
sabit durmak side f.
sabit fikirli olmak fossilise f.
sabit fikirli olmak fossilize f.
sabit tutmak fossilise f.
sabit formda korumak fossilise f.
sabit tutmak fossilize f.
sabit formda korumak fossilize f.
donmuşçasına sabit kalmak freeze f.
sabit kalmak freeze f.
(gemi direğini) sabit bir noktaya döndürmek slue f.
(hayvanın) hareketini bağlı olduğu sabit nokta etrafına dolayarak frenlemek snub f.
(maçuna, tarak gemisi) sabit tutmak spud f.
sabit kalmak stick f.
sabit kalmak stillstand f.
(mahsulün) satın alım yolu ile fiyatını sabit tutmak support f.
sabit olmayan flexible s.
sabit düşünceli hardheaded s.
sabit duran steady s.
kadar sabit as steady as s.
sabit (renk) fast s.
sabit olmayan unconstant s.
sabit kalan invariable s.
sabit olmayan inconstant s.
daha sabit steadier s.
sabit olmayan unsteady s.
sabit fikirli hardheaded s.
sabit (boya vb) indelible s.
en sabit steadiest s.
sabit olmayan floating s.
sabit kanatlı fixed wing s.
sabit olmayan nonstable s.
sabit konumda bulunan geostationary s.
sabit olmayan off balance s.
sabit şekilde fixed s.
sabit olmayan astable s.
sabit olmayan free s.
sabit olmayan off-balance s.
sabit-kadem person with constancy/firmness/perseverance s.
sabit fikirli hidebound s.
sabit fikirli unreconstructed s.
sabit olmayan fluid s.
yarı sabit quasi-stationary s.
sabit fikirli hard-core s.
sabit fikirli hardcore s.
sabit olmayan unvested s.
sabit olarak bir yerde bulunan stationary s.
sabit olarak bir yerde bulunan stationary s.
sabit üst limit belirlenmiş capitated s.
sabit olmayan nonsteady s.
sabit olmayan tickle-footed s.
sabit olayan unballasted s.
sabit olmayan unequable s.
sabit olmayan unfirm s.
sabit olmayan unsettled s.
sabit olmayan unsteadfast s.
sabit olmayan unsure s.
sabit olmayan various [obsolete] s.
sabit elektrik bağlantısıyla bağlanmış hard-wired s.
sabit elektrik bağlantısıyla birleştirilmiş hard-wired s.
sabit yüzdeli line s.
sabit olmayan liquid s.
buz gibi sabit glacial s.
(hareket) sabit olmayan rickety s.
(düğüm atmada) hareketli kısmı sabit duran kısmın üzerinde olan overhand s.
sabit fikirli impenetrable s.
sabit olmayan impermanent s.
sabit fikirli impersuadable s.
sabit fikirli impersuasible s.
sabit fikirli implacable s.
toplumla sabit veya alışılageldik bir ilişkisi bulunmayan disoriented s.
sabit olmayan infirm s.
sabit meblağın periyodik ödemelerine ait veya ilgili instalment s.
sabit meblağın periyodik ödemelerine dayanan instalment s.
sabit meblağın periyodik ödemelerini içeren instalment s.
sabit fikirli die-hard s.
(katı, solüsyon) sabit ve homojen şekilde karıştırılamayan incompatible s.
sabit hacimde ortaya çıkan isometric s.
sabit hacimde ortaya çıkan isometrical s.
sabit hareket ile ilgili positive s.
(hareket) sabit positive s.
sabit fikirli fetishistic s.
sabit olmayan firmless [obsolete] s.
sabit fiyatlı fixed-price s.
etiket fiyatı sabit olan fixed-price s.
(fizik) yerel dönüşüm altında sabit olan gauge s.
sabit oranda azaltılmış scale-down s.
sabit oranda azalan scale-down s.
sabit oranda arttırılmış scale-up s.
sabit oranda artan scale-up s.
(nesne veya yapı) tek başına sabit duran self-standing s.
sabit olmayan shifty s.
sabit fikirli single-track s.
sabit fikirli fossilised s.
sabit fikirli fossilized s.
sabit olmayan skittish s.
sabit olmayan slippery s.
sabit ilerleyen smooth s.
sabit fikirli square s.
sabit ritimli square s.
sabit olmayan staggery s.
(fiyat) başlangıçta sabit olan starting s.
neredeyse sabit strictish s.
sabit fikirli suburban s.
sabit fikirli set s.
sabit (bakış) steady s.
sabit bir şekilde irremovably zf.
sabit olarak immovably zf.
sabit bir şekilde unshakably zf.
sabit düzeyde constantly zf.
sabit bir şekilde durarak steadyingly zf.
aksi sabit olmadıkça unless otherwise specified zf.
sabit biçimde immutably zf.
açık ve sabit kelimelerle in plain english zf.
sabit bir şekilde staidly zf.
sabit olarak fixedly zf.
sabit olarak apodictically zf.
aksi sabit olmadıkça unless the contrary has been proved zf.
sabit pozisyonda in fixed position zf.
sabit şekilde steadily zf.
sabit şekilde stably zf.
sabit bir şekilde unshakeably zf.
sabit olarak unmovably [obsolete] zf.
sabit bir şekilde unshakenly zf.
sabit olmadan unsteadfastly zf.
sabit olmadan unsteadily zf.
sabit fikirlilikle fetishistically zf.
sabit bir şekilde firm zf.
sabit olmaksızın fitfully zf.
sabit doğrultuda fixedly zf.
sabit olmayan bir şekilde floatingly zf.
sabit bir şekilde four-square zf.
sabit bir şekilde solidly zf.
yavaş ve sabit bir şekilde soakingly zf.
sabit bir şekilde stagnantly zf.
sabit bir şekilde statarianly zf.
sabit olarak statarianly zf.
sabit bir şekilde, yerleşik bir şekilde statedly zf.
maliyet artı sabit ücret cpff (cost plus fixed fee) kısalt.
Phrasals
istikrarlı/sabit romantik bir ilişki içerisinde olmak go out f.
bir şeyi ağırlık uygulayarak yerinde/sabit tutmak keep something down f.
bir şeyin içinde sabit kalmak stick in something f.
sabit bir hızda gelmek/akmak roll in f.
sabit bir tempoda ilerlemek/gitmek potter along f.
sabit bir tempoda ilerlemek/gitmek putter along f.
bir şeyi bir şeye sabit yapmak/imal etmek build something into something f.
bir görüntünün ekranda sabit kalmasına neden olmak burn (something) into (something) f.
sabit bir hızla ilerlemek/yol almak chug along f.
bir teknede veya uçakta sabit bir hızda seyahat etmek sail along f.
-e sabit bir şekilde bakmak stare into f.
(bir şeye) sabit bir şekilde bakmak stare into (something) f.
(hidrolik güç) sabit akışı temin etmek firm up f.
Phrases
sabit bir yüzdeyle with a fixed percentage zf.
aksi sabit olursa if the contrary proves to be the fact expr.
diğerleri sabit kalmak üzere with all else being constant expr.
… sabit/değişmez inancına sahip of the persuasion that expr.
tecrübeyle sabit ki with the benefit of hindsight expr.
Colloquial
bir şirketin sabit aktifleri bricks and mortar i.
sabit fikirli a one-track mind i.
sabit bakış steely gaze i.
sabit hızla yolculuk cruisin i.
sabit fikirli kimse hoddy-doddy [obsolete] i.
sabit fikirli kimse fossil i.
sabit/kesin tercihleri olmak know what (one) likes f.
bir şeyin yapılabilmesi için sabit durmak hold still for (someone or something) f.
(biri/bir şey) için sabit durmak hold still for (someone or something) f.
birinin bir şey yapabilmesi için sabit/hareketsiz kalmak hold still for (someone) f.
(biri) için sabit kal hold still for (someone) f.
sabit/kesin bir tercihi olmak know what you like f.
sabit olmak congeal f.
tecrübeyle sabit proven by experience s.
suçu sabit bang dead to rights expr.
suçu sabit bang to rights expr.
Idioms
sabit gülümseme hard smile i.
kendini katı/sabit bir cinsiyet kimliğiyle tanımlamama durumu gender fluidity i.
katı/sabit bir cinsiyet kimliği olmama durumu gender fluidity i.
sabit bir yeri yurdu olmayan kimse a bird of passage i.
sabit bir fiyat a set price i.
sabit hale gelmek be cast in cement f.
sabit hale gelmek be set in cement f.
sabit hale getirmek set (something) in cement f.
birinin dikkatini bir şeyin üzerinde sabit tutmak keep someone's attention fixed on something f.
birinin dikkatini bir şeyin üzerinde sabit tutmak rivet someone's attention f.
sabit bir işte/işe tutunmak hold down a steady job f.
sabit hızda ilerlemek hit (one's) straps f.
(bir şeyi) sabit hale getirmek make (something) stick f.
sabit hale getirmek make stick f.
sabit hale gelmek be cast in concrete f.
denizcilik hayatından karada sabit yaşama geçmek swallow the anchor f.
sabit olmak be carved in stone f.
sabit olmak be set in stone f.
sabit/stabil olmak be in hand f.
sabit hale gelmek be set in concrete f.
sabit olmak be set in concrete f.
(bir şeyi) değiştirilemez/sabit şekilde kurmak set (something) in concrete f.
(bir şeyi) sabit hale getirmek set (something) in concrete f.
sabit hale gelmiş set in cement s.
sabit hale gelmiş in cement s.
sabit fikirli dyed-in-the-wool s.
(bir şeyde/yerde) sabit kalmış rooted to (something or some place) s.
sabit hale gelmiş cast in concrete s.
sabit hale gelmiş cast in stone s.
-de sabit kalmış rooted to s.
sabit politikacılara veya kurumlara meydan okumanın faydasızlığı/anlamsızlığı go fight city hall expr.
sabit bir dönemde in a holding pattern expr.
genelde avustralya'nın kırsal kesimlerinde bir işi veya sabit bir adresi olmadan, eğlence amaçlı ya da ekonomik koşullar nedeniyle seyahat etmek on the wallaby (track) expr.
işsiz ve sabit bir adresi olmayan on the wallaby [australia] expr.
işsiz ve sabit bir adresi olmayan on the wallaby track [australia] expr.
Speaking
arabayı sabit tut hold the car still expr.
Trade/Economic
belirli bir tarihe kadar belirli bir fiyata sabit miktarda hisse senedi satın alma opsiyonu call i.
sabit değerler capital asset i.
birim zaman cinsinden sabit ücret oranı time i.
ayarlanabilir sabit kur sistemi adjustable peg system i.
ayarlanabilir sabit kur sistemi adjustable peg i.
aşınma ve eskimeye tabi sabit sermaye malının değeri capitalized cost i.
ayarlanabilir sabit kur sistemi adjustable peg exchange rate system i.
altın ve gümüş gibi fiyatları sabit iki madeni paranın aynı ülkede dolaşımda bulunduğu sistem bimetallism i.
amortismanı sabit varlıklardan düşme yolu writing down i.
avrupa birliği üyelerinin ulusal paralarını sabit kurdan birbirine bağlamalarını sermayenin ve nakit akımlarının kendi aralarındaki dolaşımı üzerine konan tüm yasal engellerin kaldırılmasını ve tek para sistemine geçişi ön gören mekanizma european monetary union i.
ayarlanabilir sabit kur adjustable peg i.
aylık eşit (sabit) taksitler equated monthly installments i.
belirli derecede tekelci güce sahip firmaların fiyatları keyfi biçimde belirleyip oldukça uzun süreler bu düzeylerde sabit tuttuklarını öne süren görüş administrated pricing hypothesis i.
belirli bir ömre sahip ve amortismana tabi olan sabit varlıklar limited-life assets i.
belirli ömre sahip ve amortismana tabi olan sabit varlıklar wasting asset i.
belirli bir ömre sahip sabit varlıklar wasting i.
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme forward contract i.
belirli bir ömre sahip sabit varlıklar limited-life asset i.
brüt sabit varlıklar gross fixed assets i.
bir ülkeye (sabit sermaye ya da finansal sermaye şeklinde) sermaye götüren ülkeler ya da o ülkelerin şirket ya da kuruluşları ve o yatırımı kabul eden karşı taraf host economies/countries and home economies i.
bir işletmenin belirli dönem içinde ödemekle yükümlü olduğu sabit borç niteliğindeki faiz ödemelerini karşılamaya yetecek geliri interest coverage i.
bir kimseye verilen sabit yıllık maaş annuity i.
bir sabit varlığın maliyet bedelinden o güne kadar biriken amortismanlar çıkartıldıktan sonra geri kalan değer residual value i.
bir sabit sermaye varlığını önce satıp sonra yeni alıcısından kiralama işlemi user leaseback i.
bir işletmenin belirli dönem içinde ödemekle yükümlü olduğu sabit borç niteliğindeki faiz ödemelerini karşılamaya yetecek geliri interest cover i.
bir sabit kıymetin kullanımdışı bırakılması retirement i.
çok çeşitli para birimleri için sabit teklifler firm quotes for a variety of currencies i.
diğer şeyler sabit kalmak koşuluyla anlamında bir varsayım other things being equal i.
değişken vadeli sabit faizli tahviller fixed rate bonds with variable terms i.
değişken faiz karşılığında sabit faiz elde etme hakkı veren opsiyon türü swaption i.
duran (sabit) varlıkların amortismanı ve düşülen diğer miktarlar depreciation of and other amounts written off fixed assets i.
döviz kurunu sabit tutma pegging i.
geçerli ekonomik koşullardan bağımsız olan ve ekonomik koşullar değiştikçe sabit tutulan politikalar nonactivist policy i.
faiz sabit böleni interest divisor i.
gayri maddi sabit varlık intangible fixed asset i.
firmanın sabit varlıklarının yönetimi capital budgeting i.
fiziki kıymeti olan sabit varlık tangible asset i.
gayri safi sabit sermaye oluşumu gross fixed capital formation i.
fiyatları sabit tutma price maintenance i.
genel sabit değerler fonu general fixed-assets fund i.
gerçekleşmiş sabit masraflar committed fixed costs i.
girdilerle çıktılar arasındaki ilişkinin sabit olduğu üretim fonksiyonu fixed coefficients' production function i.
genel sabit değerler fonu general fixed assets fund i.
hükümetin sabit fiyat koyması price fixing i.
işletmenin sabit yatırımları business fixed investment i.
işletme sabit giderleri factory overhead i.
işletme sabit yatırımı business fixed investment i.
kaçınılabilir sabit maliyetler managed cost i.
kaçınılabilir sabit maliyetler managed costs i.
kaçmılabilir sabit maliyetler escapablc cost i.
kişi başına alınan sabit bir vergi poll tax i.
kişi başına sabit oranda vergi poll tax i.
maliyet artı sabit ücret cost plus fixed fee i.
maliyet artı sabit kar sözleşmesi cost-plus-fixed-fee contract i.
maddi sabit varlıklar defteri plant ledger i.
maliyet artı sabit yüzde fiyatlaması cost plus fixed-fee pricing i.
miktara göre değişmeyen sabit ücret flat fee i.
ortalama sabit maliyet average fixed cost i.
normal-sabit oranlı amortisman yöntemi straight-line method i.
ölçeğe göre sabit maliyetler constant costs to scale i.
ölçeğe göre sabit getiri constant returns to scale i.
sabit katsayılı üretim fonksiyonu fixed coefficients' production function i.
sabit kıymetler premises and equipment i.
sabit komisyonlu plan straight-commission plan i.
sabit alacaklar fixed receivables i.
sabit fiyatlandırma inflexible pricing i.
sabit nominal değerli varlık money-fixed asset i.
sabit sermaye capital asset i.
sabit oranlı komisyon flat commission i.
sabit fiyat fixed price i.
sabit değerlerin tahmin edilen şimdiki değeri sound value i.
sabit yeknesak prim (fixed) uniform premium i.
sabit faizli menkul değerler fixed interest securities i.
sabit oranlı kredi fixed-rate credit i.
sabit dosya permanent file i.
sabit girdiler building and equipment i.
sabit borç capital liability i.
sabit seyahat ücreti fixed travel fee i.
sabit mallar fixed property i.
sabit döviz kuru sistemi fixed exchange rate system i.
sabit maliyet fixed cost i.
sabit maliyetli endüstri constant cost industry i.
sabit vadeli sigorta assurance for fixed term i.
sabit sermaye harcamaları fixed capital expenditures i.
sabit faizli taşınır değerler fixed interest securities i.
sabit faiz oranı fixed interest rate i.
sabit maliyetlerin değişken maliyetlere dönüştürülmesi variabilisation i.
sabit bilgiler standing data i.
sabit gider fixed cost i.
sabit fark consistent difference i.
sabit giderler fixed costs i.
sabit değerlerin yeniden değerlendirilmesi revaluation of assets i.
sabit aktif fixed assets i.
sabit yüzdeli yöntem straight line method i.
sabit varlıklar fixed assets i.
sabit varlıkların yenilenmesi amacıyla ayrılan fon renewal fund i.
sabit sermaye yatırımı assets i.
sabit bütçe fixed budget i.
sabit kıymet amortismanı amortisation i.
sabit makine stationary engine i.
sabit imalat giderleri fixed manufacturing overhead i.