|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
sıcak çikolata |
hot chocolate i.
|
|
I like hot chocolate more than coffee.
Sıcak çikolatayı kahveden daha çok severim.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
sıcak tutan |
warm s.
|
|
Wool is warm.
Yün sıcak tutar.
More Sentences
|
General |
|
3 |
Genel |
sıcak çikolata |
hot chocolate i.
|
|
I'd like to have some hot chocolate.
Biraz sıcak çikolata isterim.
More Sentences
|
4 |
Genel |
sıcak bir karşılama |
a warm welcome i.
|
|
I extend a warm welcome to the Chinese delegation.
Çin heyetine sıcak bir karşılama sunuyorum.
More Sentences
|
5 |
Genel |
sıcak çarpması |
heat stroke i.
|
|
Tom had a heat stroke.
Tom sıcak çarpması geçirdi.
More Sentences
|
6 |
Genel |
sıcak su torbası |
hot water bottle i.
|
|
Tom put a hot water bottle on Mary's forehead.
Tom, Mary'nin alnına bir sıcak su torbası koydu.
More Sentences
|
7 |
Genel |
sıcak hava balonu |
hot air balloon i.
|
|
I rode in a hot air balloon.
Sıcak hava balonuna bindim.
More Sentences
|
|
8 |
Genel |
sıcak hava dalgası |
heat wave i.
|
|
Tom lost his appetite due to the heat wave.
Tom sıcak hava dalgası yüzünden iştahını kaybetti.
More Sentences
|
9 |
Genel |
sıcak iklim |
hot climate i.
|
|
It is strange that people in hot climate eat hot things like curry.
Sıcak iklimde insanların köri gibi sıcak şeyler yemesi tuhaf.
More Sentences
|
10 |
Genel |
sıcak içecek |
hot drink i.
|
|
What's your favorite hot drink?
En sevdiğiniz sıcak içecek nedir?
More Sentences
|
11 |
Genel |
sıcak hava |
hot air i.
|
|
It is full of hot air with very little substance.
Çok az içeriği olan sıcak havayla dolu.
More Sentences
|
12 |
Genel |
sıcak su |
hot water i.
|
|
If we do not have hot water, how can food be prepared safely and hygienically on these premises?
Eğer sıcak suyumuz yoksa, bu tesislerde gıda nasıl güvenli ve hijyenik bir şekilde hazırlanabilir?
More Sentences
|
13 |
Genel |
sıcak iklim |
warm climate i.
|
|
Rice grows in warm climates.
Pirinç sıcak iklimlerde yetişir.
More Sentences
|
14 |
Genel |
sıcak karşılama |
warm welcome i.
|
|
Thank you for your warm welcome!
Sıcak karşılamanız için teşekkür ederim!
More Sentences
|
15 |
Genel |
sıcak karşılama |
warm reception i.
|
|
Thank you for the warm reception.
Sıcak karşılama için teşekkür ederiz.
More Sentences
|
16 |
Genel |
sıcak bir gülümseme |
a warm smile i.
|
|
She shot a warm smile at the old lady.
Yaşlı kadına sıcak bir gülümseme attı.
More Sentences
|
17 |
Genel |
sıcak kalpler |
warm hearts i.
|
|
Hye-in, men with warm hearts tends to have cold hands.
Hye-in, sıcak kalpli erkeklerin elleri genelde soğuktur.
More Sentences
|
18 |
Genel |
sıcak fırın |
hot oven i.
|
|
Pizza needs to be cooked in a hot oven.
Pizzanın sıcak fırında pişirilmesi gerekir.
More Sentences
|
19 |
Genel |
sıcak tutmak |
keep warm f.
|
|
I tried to keep warm.
Sıcak tutmaya çalıştım.
More Sentences
|
20 |
Genel |
sıcak olmak |
be warm f.
|
|
He took the coat off because it was warm.
Hava sıcak olduğu için paltoyu çıkardı.
More Sentences
|
21 |
Genel |
sıcak karşılamak |
welcome warmly f.
|
|
We were welcomed warmly.
Biz sıcak karşılandık.
More Sentences
|
22 |
Genel |
daha sıcak |
hotter s.
|
|
Why has it been getting hotter and hotter these last two days?
Bu son iki gündür neden gittikçe daha sıcak oluyor?
More Sentences
|
23 |
Genel |
en sıcak |
hottest s.
|
|
Asylum policy is one of the hottest and most sensitive issues on the Community agenda.
Sığınma politikası, Topluluk gündemindeki en sıcak ve hassas konulardan biridir.
More Sentences
|
24 |
Genel |
kadar sıcak |
as warm as s.
|
|
The climate of Japan is as warm as that of China.
Japonya'nın iklimi Çin'in iklimi kadar sıcaktır.
More Sentences
|
25 |
Genel |
sıcak ve nemli (hava) |
sultry s.
|
|
It was very sultry that night.
O gece hava çok sıcak ve nemliydi.
More Sentences
|
26 |
Genel |
yeterince sıcak |
hot enough s.
|
|
Today is hot enough for us to swim in the sea.
Bugün denizde yüzmek için yeterince sıcak.
More Sentences
|
27 |
Genel |
sıcak tutan |
warm s.
|
|
Tom put on a warm sweater.
Tom sıcak tutan bir kazak giydi.
More Sentences
|
28 |
Genel |
yeterince sıcak |
warm enough s.
|
|
It's warm enough to swim.
Hava yüzmek için yeterince sıcak.
More Sentences
|
29 |
Genel |
en sıcak |
warmest s.
|
|
Globally, the 10 warmest years on record all occurred since 1998.
Küresel olarak, kayıtlara geçen en sıcak 10 yılın hepsi 1998'den beri gerçekleşti.
More Sentences
|
30 |
Genel |
daha sıcak |
warmer s.
|
|
A warmer climate would be nice.
Daha sıcak bir ortam olsa iyi olurdu.
More Sentences
|
31 |
Genel |
sıcak kanlı |
warm s.
|
|
You look warm.
Sıcak kanlı görünüyorsun.
More Sentences
|
32 |
Genel |
aşırı sıcak |
extremely hot s.
|
|
It is extremely hot and humid in Bali in December.
Aralık ayında Bali'de hava aşırı sıcak ve nemlidir.
More Sentences
|
33 |
Genel |
sıcak bakmayan |
unsympathetic s.
|
|
The board members were unsympathetic towards the proposed changes.
Yönetim kurulu üyeleri önerilen değişikliklere sıcak bakmıyordu.
More Sentences
|
34 |
Genel |
sıcak bir şekilde |
warmly zf.
|
|
It was warmly endorsed for its strategic thrust by both the Council and by the Parliament.
Bu stratejik hamle hem Konsey hem de Parlamento tarafından sıcak bir şekilde onaylanmıştır.
More Sentences
|
35 |
Genel |
sıcak kuşak |
the torrid zone i.
|
|
36 |
Genel |
sahra çölü'nden akdeniz'e esen sıcak ve kuru yel |
scirocco i.
|
|
37 |
Genel |
çok sıcak gün |
broiler i.
|
|
38 |
Genel |
sıcak su kaynağı |
geyser i.
|
|
39 |
Genel |
sıcak kalplilik |
heartiness i.
|
|
40 |
Genel |
aşırı sıcak gün |
scorcher i.
|
|
41 |
Genel |
sıcak buhar |
livesteam i.
|
|
42 |
Genel |
mısır'da mart, nisan ve mayıs aylarında görülen sıkıntılı ve sıcak güney veya güneydoğu rüzgarı |
khamsin i.
|
|
43 |
Genel |
sıcak kaynarca |
thermal spring i.
|
|
44 |
Genel |
sıcak hava ve gaz karışımlı balon |
rozier i.
|
|
45 |
Genel |
sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (yer) |
takeaway i.
|
|
46 |
Genel |
çok sıcak bir yer |
furnace i.
|
|
47 |
Genel |
sıcak su torbası |
hot water bag i.
|
|
|
48 |
Genel |
sıcak kaplıca |
hot spring i.
|
|
49 |
Genel |
sıcak hava kütlesi |
warm front i.
|
|
50 |
Genel |
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan |
takeaway i.
|
|
51 |
Genel |
sıcak kompres |
stupe i.
|
|
52 |
Genel |
sıcak ve boğucu olma |
mugginess i.
|
|
53 |
Genel |
sıcak su ile süt ve şeker karışımı bir içecek |
cambric tea i.
|
|
54 |
Genel |
sıcak dalgası |
hot wave i.
|
|
55 |
Genel |
bir tür sıcak içki |
toddy i.
|
|
56 |
Genel |
sıcak karşılama |
a warm reception i.
|
|
57 |
Genel |
meksika körfezi'nden kuzey atlantiğe uzanan sıcak su akıntısı |
gulf stream i.
|
|
58 |
Genel |
pasifik okyanusu'nda, atlas okyanusu'ndaki gulf stream'e eşdeğer bir sıcak su akıntısı |
japan current i.
|
|
59 |
Genel |
tedavi edici sıcak su |
therapeutic use hot water i.
|
|
60 |
Genel |
sıcak kaplıcalar |
hot springs i.
|
|
61 |
Genel |
sıcak bölge |
torrid zone i.
|
|
62 |
Genel |
sıcak ilgi |
warm interest i.
|
|
63 |
Genel |
yazın en sıcak günleri |
dog days i.
|
|
64 |
Genel |
sıcak su fıskiyesi |
geyser i.
|
|
65 |
Genel |
üstüne sıcak kek konulan çubuklu altlık |
cake rack i.
|
|
66 |
Genel |
sıcak dalgası |
heat wave i.
|
|
67 |
Genel |
sıcak karşılama |
hearty welcome i.
|
|
68 |
Genel |
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) |
takeaway i.
|
|
69 |
Genel |
orta doğu'da sıcak kahve bardağının altına konulan metal altlık |
zarf i.
|
|
70 |
Genel |
sıcak temas |
hot encounter i.
|
|
71 |
Genel |
sıcak temas |
close contact i.
|
|
72 |
Genel |
sıcak takip |
hot pursuit i.
|
|
73 |
Genel |
sıcak bir ekmek |
a hot bread i.
|
|
74 |
Genel |
sıcak ekmek |
hot bread i.
|
|
75 |
Genel |
sıcak etkisiyle erime |
pyrolysis i.
|
|
76 |
Genel |
sıcak satış |
hot sale i.
|
|
77 |
Genel |
sıcak su tesisatı |
hot water installation i.
|
|
78 |
Genel |
sıcak gelişme |
news flash i.
|
|
79 |
Genel |
sıcak çatışma |
close combat i.
|
|
80 |
Genel |
ev sıcak suyu |
domestic hot water i.
|
|
81 |
Genel |
sıcak çarpması |
heat-stroke i.
|
|
82 |
Genel |
sıcak pres |
hot-press i.
|
|
83 |
Genel |
sıcak su sağlama |
hot-water supply i.
|
|
84 |
Genel |
sıcak su ile ısıtma |
hot-water heating i.
|
|
85 |
Genel |
sıcak su torbası |
hot-water bottle i.
|
|
86 |
Genel |
sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (dükkan) |
take-out i.
|
|
87 |
Genel |
sıcak hizmet |
service-friendliness i.
|
|
88 |
Genel |
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) |
take-out i.
|
|
89 |
Genel |
sıcak sera |
hothouse i.
|
|
90 |
Genel |
kayalık dağları'nın doğusunda esen sıcak ve kuru rüzgar |
chinook i.
|
|
91 |
Genel |
kayalık dağları'nın batısında esen sıcak ve nemli güney rüzgarı |
chinook i.
|
|
92 |
Genel |
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) sıcak ilgi |
tender loving care i.
|
|
93 |
Genel |
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) sıcak ilgi |
tlc (tender loving care) i.
|
|
94 |
Genel |
tedavi amacıyla kullanılan şarap veya bira ile kestirilmiş baharatlı sıcak süt |
posset i.
|
|
95 |
Genel |
sıcak tartışma |
spat i.
|
|
96 |
Genel |
kavurucu sıcak |
broiling hot i.
|
|
97 |
Genel |
sıcak kucaklama |
warm hug i.
|
|
98 |
Genel |
sıcak hava |
hot spell i.
|
|
99 |
Genel |
sıcak dolap |
hot cupboard i.
|
|
100 |
Genel |
ateş veya sıcak taşların üzerinde çıplak/yalın ayak yürüme |
firewalking i.
|
|
101 |
Genel |
yazın en sıcak günleri |
the hottest days of the summer i.
|
|
102 |
Genel |
sıcak gündem maddesi |
hot topic i.
|
|
103 |
Genel |
sıcak gündem |
hot agenda i.
|
|
104 |
Genel |
sıcak havlu |
warm towel i.
|
|
105 |
Genel |
kavurucu sıcak |
scorching heat i.
|
|
106 |
Genel |
sıcak ve kuru çöller |
hot and dry deserts i.
|
|
107 |
Genel |
sıcak ve kuru çöller |
hot dry deserts i.
|
|
108 |
Genel |
sıcak/yüksek ısı |
hot temperature i.
|
|
109 |
Genel |
sıcak gelişme |
latest development i.
|
|
110 |
Genel |
sıcak gelişme |
breaking news i.
|
|
111 |
Genel |
sıcak karşılama |
welcome i.
|
|
112 |
Genel |
bir su bardağı sıcak su |
a glass of hot water i.
|
|
113 |
Genel |
bir bardak sıcak su |
a glass of hot water i.
|
|
114 |
Genel |
sıcak sülfür kaynağı |
hot sulphur spring i.
|
|
115 |
Genel |
sıcak basması |
aura i.
|
|
116 |
Genel |
en sıcak yaz günleri |
dog days i.
|
|
117 |
Genel |
kullanma sıcak suyu |
domestic hot water i.
|
|
118 |
Genel |
sıcak kaynak suyu |
onsen (japanese) i.
|
|
119 |
Genel |
sıcak yemek |
hot meal i.
|
|
120 |
Genel |
sıcak ilişki |
warm relationship i.
|
|
121 |
Genel |
evlerde kullanılan sıcak su |
domestic hot water i.
|
|
122 |
Genel |
sıcak temmuz günü |
hot july day i.
|
|
123 |
Genel |
sıcak hava balonu yolculuğu |
hot air balloon ride i.
|
|
124 |
Genel |
sıcak aile ortamı |
warm family environment i.
|
|
125 |
Genel |
sıcak aile ortamı |
warm family atmosphere i.
|
|
126 |
Genel |
antik roma hamamında sıcak bölüm |
cella caldaria i.
|
|
127 |
Genel |
antik roma hamamında sıcak bölüm |
caldarium i.
|
|
128 |
Genel |
antik roma hamamında sıcak bölüm |
cella coctilium i.
|
|
129 |
Genel |
boğucu sıcak |
stifling heat i.
|
|
130 |
Genel |
sıcak karşılama |
accoil i.
|
|
131 |
Genel |
sıcak süt ile kahve karışımı |
café au lait [french] i.
|
|
132 |
Genel |
sıcak süt ile kahve karışımı |
cafeaulait i.
|
|
133 |
Genel |
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan |
take-away i.
|
|
134 |
Genel |
sıcak kül |
aizle i.
|
|
135 |
Genel |
sıcaklık bakımından ne çok sıcak ne de çok soğuk olan, havanın değişken olduğu iklim kuşağı |
temperate i.
|
|
136 |
Genel |
sıcak dedikodu |
hot gossip i.
|
|
137 |
Genel |
günün en sıcak anı |
the heat of the day i.
|
|
138 |
Genel |
sıcak yer |
the warm [brit] i.
|
|
139 |
Genel |
sıcak su torbası |
thermophore i.
|
|
140 |
Genel |
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe |
thermos® i.
|
|
141 |
Genel |
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe |
thermos bottle i.
|
|
142 |
Genel |
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe |
thermos flask i.
|
|
143 |
Genel |
bardağı soğuk/sıcak tutan kılıf |
koozie i.
|
|
144 |
Genel |
bardağı soğuk/sıcak tutan kılıf |
stubby holder i.
|
|
145 |
Genel |
kavurucu sıcak |
ardor i.
|
|
146 |
Genel |
kavurucu sıcak |
ardour i.
|
|
147 |
Genel |
sıcak köz miktarı |
easle i.
|
|
148 |
Genel |
sıcak su kesesi |
hot–water bag i.
|
|
149 |
Genel |
volümü artıp azalan müzik ile oynanan sıcak-soğuk oyunu |
magic music i.
|
|
150 |
Genel |
sıcak merhaba |
warm hello i.
|
|
151 |
Genel |
eskiden kahveyi sıcak tutmak için kullanılan kap |
biggin i.
|
|
152 |
Genel |
alevin etrafında sıcak gaz bulunan bölge |
mantle i.
|
|
153 |
Genel |
sosyal hizmetler bölümü veya gönüllü kuruluşlar tarafından işletilen, yaşlı veya evden çıkamayan insanlara sıcak yemek götüren bir hizmet programı |
meals on wheels [uk] i.
|
|
154 |
Genel |
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara |
medicine lodge i.
|
|
155 |
Genel |
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara |
sweathouse i.
|
|
156 |
Genel |
çok sıcak yer |
hell i.
|
|
157 |
Genel |
çok sıcak yanan ateş |
hellfire i.
|
|
158 |
Genel |
yazın en sıcak zamanı |
high summer i.
|
|
159 |
Genel |
sıcak mutfak aletlerini tutmak için kullanılan kalın bez |
holder i.
|
|
160 |
Genel |
bir şeyi sıcak tutan kumaş |
holder i.
|
|
161 |
Genel |
sıcak şey |
hot i.
|
|
162 |
Genel |
sıcak ve soğuk suyu karıştıran musluk |
mixing faucet i.
|
|
163 |
Genel |
sıcak karşılama |
glad hand i.
|
|
164 |
Genel |
espresso makinesinde sıcak suyun portafiltreye döküldüğü bölümü |
group i.
|
|
165 |
Genel |
sıcak mevsim |
heat i.
|
|
166 |
Genel |
sıcak basması |
heat i.
|
|
167 |
Genel |
ocağın yanında yemekleri, suyu sıcak tutmaya yarayan raf |
hob i.
|
|
168 |
Genel |
mevcut olandan daha sıcak ve daha kuru iklimli dönem |
optimum i.
|
|
169 |
Genel |
sıcak hava balonu |
inflatable i.
|
|
170 |
Genel |
gelen sıcak havayı dağıtmak için saç kurutma makinesine takılan aparat |
diffuser i.
|
|
171 |
Genel |
sıcak para |
dollar i.
|
|
172 |
Genel |
sıcak ambalaj |
pack i.
|
|
173 |
Genel |
sıcak torba |
pack i.
|
|
174 |
Genel |
sıcak-soğuk torbası |
cleaver [dialect] i.
|
|
175 |
Genel |
sıcak su banyosu |
scald [dialect] i.
|
|
176 |
Genel |
sıcak su çözeltisi |
scald [dialect] i.
|
|
177 |
Genel |
sıcak suda deri veya post yumuşatan kimse |
dampener i.
|
|
178 |
Genel |
rahat ve sıcak sığınak |
cocoon i.
|
|
179 |
Genel |
temmuz başından eylül başına kadar yazın en sıcak günlerinin yaşandığı zaman aralığı |
dog days i.
|
|
180 |
Genel |
çok sıcak yaz günü |
dog day i.
|
|
181 |
Genel |
sıcak hava balonu |
fire balloon i.
|
|
182 |
Genel |
sıcak kömürlerin yerleştirildiği ızgara |
firepan i.
|
|
183 |
Genel |
sıcak temas |
osculation i.
|
|
184 |
Genel |
baharatlı sıcak içecek |
plottie i.
|
|
185 |
Genel |
sıcak ve kuru bir rüzgar çeşidi |
siroc i.
|
|
186 |
Genel |
kışın daha sıcak bölgeye giden kimse |
snowbird i.
|
|
187 |
Genel |
sıcak havuz |
stew [obsolete] i.
|
|
188 |
Genel |
sıcak küvet |
stew [obsolete] i.
|
|
189 |
Genel |
kışları sıcak yerlere seyahat eden kimse |
sunseeker i.
|
|
190 |
Genel |
sıcak hava |
heat i.
|
|
191 |
Genel |
sıcak kompres yapmak |
stupe f.
|
|
192 |
Genel |
sıcak basmak |
swelter f.
|
|
193 |
Genel |
sıcak basmak |
be hot f.
|
|
194 |
Genel |
sıcak yemek |
eat hot f.
|
|
195 |
Genel |
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak |
lead a comfortable life f.
|
|
196 |
Genel |
kavurmak (soğuk/sıcak bitkiyi) |
blast f.
|
|
197 |
Genel |
sıcak basmak |
feel hot suddenly f.
|
|
198 |
Genel |
sıcak bir sıvıyı karıştırarak soğutmak |
keel f.
|
|
199 |
Genel |
sıcak basmak |
stew f.
|
|
200 |
Genel |
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak |
welcome someone with open arms f.
|
|
201 |
Genel |
sıcak kompres yapmak |
foment f.
|
|
202 |
Genel |
biri ile sıcak temas sağlamak |
establish close contact with someone f.
|
|
203 |
Genel |
sıcak temas sağlamak |
establish close contact f.
|
|
204 |
Genel |
sıcak köpük banyosu yapmak |
take a hot bubble bath f.
|
|
205 |
Genel |
sıcak basmak |
feel uncomfortably warm f.
|
|
206 |
Genel |
sıcak basmak |
feel warm f.
|
|
207 |
Genel |
sıcak basmak |
feel hot f.
|
|
208 |
Genel |
sıcak davranmak |
behave warmly f.
|
|
209 |
Genel |
sıcak davranmak |
act warmly f.
|
|
210 |
Genel |
sıcak olmak |
become hot f.
|
|
211 |
Genel |
sıcak olmak |
be hot f.
|
|
212 |
Genel |
sıcak karşılamak |
greet warmly f.
|
|
213 |
Genel |
sıcak bakmak |
lean to f.
|
|
214 |
Genel |
sıcak bakmak |
lean towards something f.
|
|
215 |
Genel |
sıcak bakmak |
lean towards f.
|
|
216 |
Genel |
sıcak bakmak |
lean toward f.
|
|
217 |
Genel |
sıcak duş almak |
take a hot shower f.
|
|
218 |
Genel |
sıcak duş almak |
have a hot shower f.
|
|
219 |
Genel |
(alınan karara vb) sıcak yaklaşmak |
agree with f.
|
|
220 |
Genel |
sıcak bir şeyler içmek |
drink something hot f.
|
|
221 |
Genel |
sıcak birşeyler içmek |
drink something hot f.
|
|
222 |
Genel |
sıcak çikolata yapmak |
make a hot chocolate f.
|
|
223 |
Genel |
birini sıcak ve samimi biçimde karşılamak |
give someone a warm welcome f.
|
|
224 |
Genel |
sıcak tutmak |
stay warm f.
|
|
225 |
Genel |
kendini sıcak tutmak |
stay warm f.
|
|
226 |
Genel |
daha sıcak ya da soğuk yapmak |
attemper f.
|
|
227 |
Genel |
sıcak bir renkle parlamak |
bloom f.
|
|
228 |
Genel |
(çiçek) sıcak ve hoş bir renkte olmak |
blush f.
|
|
229 |
Genel |
(hava) aşırı sıcak olmak |
boil f.
|
|
230 |
Genel |
sıcak hissi vermek |
broil f.
|
|
231 |
Genel |
sıcak görünmek |
broil f.
|
|
232 |
Genel |
(birini) sıcak karşılamak |
glad hand f.
|
|
233 |
Genel |
sıcak suya bastırmak |
decoct f.
|
|
234 |
Genel |
sıcak çatışmaya girmek |
grapple f.
|
|
235 |
Genel |
tahtasındaki içkileri çıkarmak için içki fıçısını sıcak suya yatırmak |
grog f.
|
|
236 |
Genel |
daha rahat ve sıcak bir hale getirmek |
cozy (up) f.
|
|
237 |
Genel |
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması |
draw f.
|
|
238 |
Genel |
(tüyü) özellikle sıcak kuma batırarak kalem olarak kullanılmak üzere temizleyip sertleştirmek |
dutch f.
|
|
239 |
Genel |
(sıcak şurup) kaynayarak kabarcık oluşturmak |
pearl f.
|
|
240 |
Genel |
(sıcak havayı) konveksiyonla dolaştırmak |
convect f.
|
|
241 |
Genel |
sıcak tutmak |
foster f.
|
|
242 |
Genel |
arkadaşlığa sıcak bakmamak |
push away f.
|
|
243 |
Genel |
(kısmen şekillendirilmiş camı) sıcak demir çubuğa/pipoya takmak |
stick up f.
|
|
244 |
Genel |
sıcak bakmak |
approve f.
|
|
245 |
Genel |
aşırı sıcak |
piping hot s.
|
|
246 |
Genel |
sıcak (ocak) |
quick s.
|
|
247 |
Genel |
yüreği sıcak |
warmhearted s.
|
|
248 |
Genel |
aşırı sıcak |
overtemp s.
|
|
249 |
Genel |
çok sıcak |
torrid s.
|
|
250 |
Genel |
son derece sıcak ve kurak |
torrid s.
|
|
251 |
Genel |
aşırı sıcak |
sweltering s.
|
|
252 |
Genel |
suyun sıcak ve bunaltıcı olma durumu |
sultry s.
|
|
253 |
Genel |
çok sıcak |
ardent s.
|
|
254 |
Genel |
sıcak davranmayan |
standoffish s.
|
|
255 |
Genel |
çok sıcak |
boiling s.
|
|
256 |
Genel |
sıcak ve nemli |
sultry s.
|
|
257 |
Genel |
yüreği sıcak |
warm s.
|
|
258 |
Genel |
çok sıcak |
piping hot s.
|
|
259 |
Genel |
kadar sıcak |
as hot as s.
|
|
260 |
Genel |
sıcak (renk) |
warm s.
|
|
261 |
Genel |
sıcak ve rutubetli |
muggy s.
|
|
262 |
Genel |
sıcak katotlu |
hot cathoded s.
|
|
263 |
Genel |
boğucu (sıcak) |
sweltering s.
|
|
264 |
Genel |
bayıltıcı (sıcak) |
overpowering s.
|
|
265 |
Genel |
sıcak kanlı |
warm blooded s.
|
|
266 |
Genel |
sıcak (hava) |
warm s.
|
|
267 |
Genel |
kanı sıcak |
friendly s.
|
|
268 |
Genel |
çok sıcak |
fervid s.
|
|
269 |
Genel |
kuru ve sıcak ortamda yaşamaya uyum sağlamış olan |
xerophilous s.
|
|
270 |
Genel |
çok sıcak |
sweltering s.
|
|
271 |
Genel |
bayıltıcı (sıcak) |
sweltering s.
|
|
272 |
Genel |
aşırı sıcak |
torrid s.
|
|
273 |
Genel |
sıcak tutan (giysi/battaniye vb) |
warm s.
|
|
274 |
Genel |
aşırı sıcak |
sweltry s.
|
|
275 |
Genel |
çok sıcak |
scorching s.
|
|
276 |
Genel |
sıcak (italyanca) |
grato s.
|
|
277 |
Genel |
su kabarcıkları çıkartacak kadar sıcak |
blistery s.
|
|
278 |
Genel |
gibi sıcak |
as warm as s.
|
|
279 |
Genel |
kavurucu sıcak |
baking-hot s.
|
|
280 |
Genel |
çok sıcak |
baking-hot s.
|
|
281 |
Genel |
sıcak preslenmiş |
hot-pressed s.
|
|
282 |
Genel |
bunaltıcı derecede sıcak |
blistering s.
|
|
283 |
Genel |
kaynar derecede sıcak |
scalding hot s.
|
|
284 |
Genel |
çok sıcak |
too hot s.
|
|
285 |
Genel |
fokurdatacak kadar sıcak |
blistery s.
|
|
286 |
Genel |
yüreği sıcak |
warm-hearted s.
|
|
287 |
Genel |
çok sıcak |
blazing s.
|
|
288 |
Genel |
yazın en sıcak günleri ile ilgili |
canicular s.
|
|
289 |
Genel |
çok rutubetli ve sıcak |
tropical s.
|
|
290 |
Genel |
bir şeyi veya birini aşırı sıcak tutabilen |
ultradry s.
|
|
291 |
Genel |
aşırı sıcak |
ultraheat s.
|
|
292 |
Genel |
aşırı sıcak |
ultrahot s.
|
|
293 |
Genel |
dokununca sıcak hissedilen |
hot to the touch s.
|
|
294 |
Genel |
el değmeyecek kadar sıcak |
too hot to handle s.
|
|
295 |
Genel |
elle tutulamayacak kadar sıcak |
too hot to handle s.
|
|
296 |
Genel |
el yakacak kadar sıcak |
too hot to handle s.
|
|
297 |
Genel |
dokunulamayacak kadar sıcak |
too hot to handle s.
|
|
298 |
Genel |
(hava) çok sıcak ve kuru |
baking s.
|
|
299 |
Genel |
fırından yeni çıkmış gibi sıcak |
baking hot s.
|
|
300 |
Genel |
(şahsi ilişkide) sıcak, tanıdık ve teklifsiz |
matey s.
|
|
301 |
Genel |
bunaltıcı (sıcak) |
hot s.
|
|
302 |
Genel |
sıcak su ile ilgili |
hydrothermal s.
|
|
303 |
Genel |
sıcak suya ait |
hydrothermal s.
|
|
304 |
Genel |
aşırı sıcak |
burning s.
|
|
305 |
Genel |
sıcak davranmayan |
buttoned-up s.
|
|
306 |
Genel |
sıcak ve nemli |
heavy s.
|
|
307 |
Genel |
çok sıcak |
ignite [obsolete] s.
|
|
308 |
Genel |
sıcak ve nemli |
oppressive s.
|
|
309 |
Genel |
aşırı sıcak |
overhot s.
|
|
310 |
Genel |
son derece sıcak |
roasting s.
|
|
311 |
Genel |
çok sıcak |
roasting s.
|
|
312 |
Genel |
(yiyecek) çok sıcak ve acı |
incendiary s.
|
|
313 |
Genel |
aşırı derecede sıcak |
fervent s.
|
|
314 |
Genel |
sıcak ve nemli |
hot and moist s.
|
|
315 |
Genel |
kavurucu derecede sıcak |
fiery s.
|
|
316 |
Genel |
son derece sıcak |
seething s.
|
|
317 |
Genel |
mont veya ceket gerektirmeyecek kadar sıcak olan |
shirt-sleeve s.
|
|
318 |
Genel |
orta derecede sıcak |
slack s.
|
|
319 |
Genel |
çok sıcak |
stifling s.
|
|
320 |
Genel |
yaz gibi sıcak olan |
summer s.
|
|
321 |
Genel |
aşırı sıcak |
superhot s.
|
|
322 |
Genel |
çok sıcak |
superhot s.
|
|
323 |
Genel |
sıcak olarak |
hot zf.
|
|
324 |
Genel |
sıcak olarak |
hotly zf.
|
|
325 |
Genel |
oda çok sıcak |
the room is too hot expr.
|
|
326 |
Genel |
sıcak su yok |
there is no hot water expr.
|
|
327 |
Genel |
sıcak su akmıyor |
there is no hot water expr.
|
|
328 |
Genel |
sıcak su yok |
there's no hot water expr.
|
|
329 |
Genel |
sıcak su akmıyor |
there's no hot water expr.
|
|
330 |
Genel |
sıcak hava |
wa (warm air) kısalt.
|
|
331 |
Genel |
sıcak ve soğuk (su) |
h and c (hot and cold) kısalt.
|
|
332 |
Genel |
sıcak ve soğuk (su) |
h. & c. (hot and cold) kısalt.
|
|
Phrasals |
|
333 |
Öbek Fiiller |
belli bir şekilde (sıcak, soğuk vb) karşılamak |
greet with f.
|
|
334 |
Öbek Fiiller |
sıcak bakmak |
lean towards f.
|
|
335 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye sıcak bakmak |
incline toward someone or something f.
|
|
336 |
Öbek Fiiller |
birine çok cana yakın/sıcak davranmak |
buddy up to someone f.
|
|
337 |
Öbek Fiiller |
sıcak yaklaşmak |
cotton up f.
|
|
338 |
Öbek Fiiller |
sıcak olmak |
heat up f.
|
|
339 |
Öbek Fiiller |
'-e sıcak bakmak |
incline toward f.
|
|
340 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) olumlu/sıcak bakmak |
lean toward (someone or something) f.
|
|
341 |
Öbek Fiiller |
yapmaya olumlu/sıcak bakmak |
lean toward doing f.
|
|
Phrases |
|
342 |
İfadeler |
yazları kurak ve sıcak kışları ılık ve yağışlı |
dry and hot in summers warm and rainy in winters i.
|
|
343 |
İfadeler |
yazları kurak ve sıcak kışları soğuk ve kar yağışlı |
dry and hot in summers cold and snowy in winters i.
|
|
344 |
İfadeler |
(sıcak camı) üfleme borusundan düşürmek |
crack off f.
|
|
345 |
İfadeler |
(bir şeyin) en sıcak zamanında |
in the heat of (something) expr.
|
|
Proverb |
|
346 |
Atasözü |
mart soğuk başlar ama sıcak biter |
march comes in like a lion and goes out like a lamb
|
|
347 |
Atasözü |
eli soğuk olanın kalbi sıcak olur |
cold hands warm heart
|
|
348 |
Atasözü |
mart soğuk başlar ama sıcak biter |
in like a lion, out like a lamb
|
|
Colloquial |
|
349 |
Konuşma Dili |
hamam gibi sıcak yer |
turkish bath i.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
sıcak ev ortamı |
cozy home atmosphere i.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
sıcak ev ortamı |
cosy home environment i.
|
|
352 |
Konuşma Dili |
sıcak karşılama |
cordial welcome i.
|
|
353 |
Konuşma Dili |
sıcak ev ortamı |
cozy home environment i.
|
|
354 |
Konuşma Dili |
sıcak ev ortamı |
warm home environment i.
|
|
355 |
Konuşma Dili |
yazın en sıcak günleri |
dog days of summer i.
|
|
356 |
Konuşma Dili |
çok sıcak/güneşli bir gün |
sizzler i.
|
|
357 |
Konuşma Dili |
kavurucu sıcak |
scorching hot i.
|
|
358 |
Konuşma Dili |
yakıcı sıcak |
scorching hot i.
|
|
359 |
Konuşma Dili |
aşırı sıcak |
scorching hot i.
|
|
360 |
Konuşma Dili |
düşünebileceğinden daha (sıcak, hızlı) olmak |
be as (something) as all get-out f.
|
|
361 |
Konuşma Dili |
inanamayacağın kadar (sıcak, hızlı) olmak |
be as (something) as all get-out f.
|
|
362 |
Konuşma Dili |
son derece (sıcak, hızlı) olmak |
be as (something) as all get-out f.
|
|
363 |
Konuşma Dili |
yapmaya sıcak bakmamak/isteksiz olmak |
be ill-disposed to doing f.
|
|
364 |
Konuşma Dili |
daha sıcak ve samimi göstermek |
cozy f.
|
|
365 |
Konuşma Dili |
çok sıcak olmak |
sizzle f.
|
|
366 |
Konuşma Dili |
çok sıcak |
piping hot s.
|
|
367 |
Konuşma Dili |
-e sıcak bakmayan |
down on s.
|
|
368 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye sıcak bakmayan |
down on someone or something s.
|
|
369 |
Konuşma Dili |
bugün çok sıcak |
today it is very hot expr.
|
|
370 |
Konuşma Dili |
bugün hava çok sıcak |
today it is very hot expr.
|
|
371 |
Konuşma Dili |
sıcak haber |
this just in expr.
|
|
372 |
Konuşma Dili |
çok sıcak değil mi? |
hot enough for you? exclam.
|
|
373 |
Konuşma Dili |
yeterince sıcak mı? |
hot enough for you? exclam.
|
|
374 |
Konuşma Dili |
yeterince sıcak değil mi? |
hot enough for you? exclam.
|
|
Idioms |
|
375 |
Deyim |
güneş kadar sıcak |
as hot as the sun i.
|
|
376 |
Deyim |
yazın en sıcak günleri |
the dog days i.
|
|
377 |
Deyim |
sıcak karşılama |
welcoming mat i.
|
|
378 |
Deyim |
ne çok sıcak ne çok soğuk |
(one's) comfort zone i.
|
|
379 |
Deyim |
sıcak hat |
a hot line (to somebody) i.
|
|
380 |
Deyim |
genellikle 3 temmuzla 11 ağustos arasında yaşanan yazın en sıcak akşamüstü |
dog day afternoon i.
|
|
381 |
Deyim |
yazın en sıcak akşamüstü |
dog day afternoon i.
|
|
382 |
Deyim |
sıcak yaklaşmak |
human touch i.
|
|
383 |
Deyim |
sıcak ilgi |
tender love and care i.
|
|
384 |
Deyim |
sıcak kalp |
warm heart i.
|
|
385 |
Deyim |
eli sıcak olmak |
have a hot hand f.
|
|
386 |
Deyim |
bir şeye [pek] sıcak bakmamak/yaklaşmamak |
not take kindly to something f.
|
|
387 |
Deyim |
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak |
welcome somebody with open arms f.
|
|
388 |
Deyim |
birini sıcak karşılamak |
give someone the glad hand f.
|
|
389 |
Deyim |
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak |
greet somebody with open arms f.
|
|
390 |
Deyim |
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak |
greet with open arms f.
|
|
391 |
Deyim |
bir şeyi sıcak karşılamamak |
not take kindly to something f.
|
|
392 |
Deyim |
bir şeyi yapmaya sıcak bakmamak/isteksiz olmak |
ill-disposed to doing something f.
|
|
393 |
Deyim |
sıcak davranmak |
be all sweetness and light f.
|
|
394 |
Deyim |
sıcak bakmak |
open up to something f.
|
|
395 |
Deyim |
şaşırtıcı derecede dostane/sıcak davranmak |
be as nice as pie f.
|
|
396 |
Deyim |
sıcak karşılamak |
give the glad hand f.
|
|
397 |
Deyim |
(birisiyle) sıcak bir ilişki kurmak |
cut ice with (someone) f.
|
|
398 |
Deyim |
sıcak karşılamak |
lay out the welcome mat (for one) f.
|
|
399 |
Deyim |
sıcak karşılamak |
lay out the welcome mat (for somebody) f.
|
|
400 |
Deyim |
sıcak karşılamak |
put out the welcome mat (for somebody) f.
|
|
401 |
Deyim |
sıcak karşılamak |
roll out the welcome mat (for somebody) f.
|
|
402 |
Deyim |
elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak |
be spoon-fed f.
|
|
403 |
Deyim |
(birine/bir şeye) sıcak bakmak/yaklaşmak |
look kindly upon (someone or something) f.
|
|
404 |
Deyim |
birine/bir şeye sıcak bakmak |
look kindly on somebody/something f.
|
|
405 |
Deyim |
birine/bir şeye sıcak bakmak |
look kindly upon somebody/something f.
|
|
406 |
Deyim |
(birine/bir şeye) sıcak bakmak/yaklaşmak |
look kindly on (someone or something) f.
|
|
407 |
Deyim |
sıcak davranmakla soğuk davranmak arasında gidip gelmek |
be hot and cold f.
|
|
408 |
Deyim |
(birinin) elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak |
give (one) an easy ride f.
|
|
409 |
Deyim |
(yapmacık/göstermelik şekilde) sıcak karşılanmak |
get the glad hand f.
|
|
410 |
Deyim |
(birini) sıcak karşılamak |
give (one) the glad hand f.
|
|
411 |
Deyim |
birine kibar/sıcak davranmak |
give someone the time of day f.
|
|
412 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) birini çok sıcak bir şekilde karşılamak |
greet (someone or something) with open arms f.
|
|
413 |
Deyim |
(birini) sıcak karşılamak |
lay out the welcome mat (for somebody) [us] f.
|
|
414 |
Deyim |
(birini) sıcak karşılamak |
put out the welcome mat (for somebody) [us] f.
|
|
415 |
Deyim |
(birini) sıcak karşılamak |
roll out the welcome mat (for somebody) [us] f.
|
|
416 |
Deyim |
birini/bir şeyi sıcak karşılamamak |
not take kindly to somebody/something f.
|
|
417 |
Deyim |
birine/bir şeye sıcak bakmamak/yaklaşmamak |
not take kindly to somebody/something f.
|
|
418 |
Deyim |
(bir şeyi) sıcak karşılamak |
receive (something) with open arms f.
|
|
419 |
Deyim |
sıcak bakmak |
take kindly to f.
|
|
420 |
Deyim |
çok sıcak (yemek) |
piping hot s.
|
|
421 |
Deyim |
çok sıcak |
hotter than a two-dollar pistol s.
|
|
422 |
Deyim |
el değmeyecek kadar sıcak |
hotter than a two-dollar pistol s.
|
|
423 |
Deyim |
el yakacak kadar sıcak |
hotter than a two-dollar pistol s.
|
|
424 |
Deyim |
çok sıcak |
hot as fire s.
|
|
425 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
hot as fire s.
|
|
426 |
Deyim |
çok sıcak |
hot as hell s.
|
|
427 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
hot as hell s.
|
|
428 |
Deyim |
şaşırtıcı derecede dostane/sıcak |
nice as pie s.
|
|
429 |
Deyim |
sıcak ve rahat |
warm as toast s.
|
|
430 |
Deyim |
aşırı sıcak |
hot enough to burn a polar bear's butt expr.
|
|
431 |
Deyim |
bağrında (ailesinin vb) sıcak kollarında |
in the bosom of somebody expr.
|
|
432 |
Deyim |
çok ama çok sıcak |
boiling hot expr.
|
|
433 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
as hot as blazes expr.
|
|
434 |
Deyim |
cehennem kadar sıcak |
as hot as blazes expr.
|
|
435 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
hot as blazes expr.
|
|
436 |
Deyim |
cehennem kadar sıcak |
hot as blazes expr.
|
|
437 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
as hot as hades expr.
|
|
438 |
Deyim |
cehennem kadar sıcak |
as hot as hades expr.
|
|
439 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
hot as hades expr.
|
|
440 |
Deyim |
cehennem kadar sıcak |
hot as hades expr.
|
|
441 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
hot as highway blacktop expr.
|
|
442 |
Deyim |
cehennem kadar sıcak |
hot as highway blacktop expr.
|
|
443 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
as hot as highway blacktop expr.
|
|
444 |
Deyim |
cehennem kadar sıcak |
as hot as highway blacktop expr.
|
|
445 |
Deyim |
çok sıcak |
like the black hole of calcutta expr.
|
|
446 |
Deyim |
çok sıcak |
as hot as hell expr.
|
|
447 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
as hot as hell expr.
|
|
448 |
Deyim |
cehennem kadar sıcak |
hot enough to burn a polar bear's butt expr.
|
|
449 |
Deyim |
cehennem gibi sıcak |
hot enough to burn a polar bear's butt expr.
|
|
450 |
Deyim |
çok sıcak |
hot enough to burn a polar bear's butt expr.
|
|
451 |
Deyim |
çok sıcak |
as hot as fire expr.
|
|
452 |
Deyim |
olabildiğince/son derece sıcak |
as hot as all get out expr.
|
|
453 |
Deyim |
kavurucu sıcak |
as hot as highway blacktop expr.
|
|
454 |
Deyim |
yakıcı sıcak |
as hot as highway blacktop expr.
|
|
455 |
Deyim |
bir sıcak bir soğuk |
hot and cold expr.
|
|
456 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin) sıcak, güvenli, rahat kollarında |
in the bosom of (someone or something) expr.
|
|
457 |
Deyim |
bir şeyin sıcak, güvenli, rahat kollarında |
in the bosom of something expr.
|
|
458 |
Deyim |
'-in en sıcak zamanında/anında |
in the heat of expr.
|
|
Speaking |
|
459 |
Konuşma |
kendini sıcak tut |
stay warm ünl.
|
|
460 |
Konuşma |
burada hava çok sıcak |
it's so hot here expr.
|
|
461 |
Konuşma |
burada hava çok sıcak |
it's very hot here expr.
|
|
462 |
Konuşma |
burası sıcak |
it is hot here expr.
|
|
463 |
Konuşma |
bugün hava sıcak |
it is hot today expr.
|
|
464 |
Konuşma |
burası güneşli ve sıcak |
it's sunny and hot here expr.
|
|
465 |
Konuşma |
burası her zaman böyle sıcak mıdır? |
is it always this hot in here? expr.
|
|
466 |
Konuşma |
bugün hava sıcak değil |
it's not hot today expr.
|
|
467 |
Konuşma |
burası her zaman böyle sıcak mı olur? |
is it always this hot in here? expr.
|
|
468 |
Konuşma |
burası çok sıcak pencereyi açar mısın? |
it's too hot in here can you open the window? expr.
|
|
469 |
Konuşma |
çok sıcak bir gündü |
it was a very hot day expr.
|
|
470 |
Konuşma |
dışarısı çok sıcak |
it's very hot outside expr.
|
|
471 |
Konuşma |
çok sıcak bir öğleden sonraydı |
it was a very hot afternoon expr.
|
|
472 |
Konuşma |
dışarısı çok sıcak |
it's so hot outside expr.
|
|
473 |
Konuşma |
hep bu kadar sıcak mıdır burası? |
is it always this hot here? expr.
|
|
474 |
Konuşma |
hava çok sıcak |
the weather is too hot expr.
|
|
475 |
Konuşma |
hep bu kadar sıcak mı burası? |
is it always this hot here? expr.
|
|
476 |
Konuşma |
hava sıcak mı? |
is the weather hot? expr.
|
|
477 |
Konuşma |
odan çok sıcak |
your room is very hot expr.
|
|
478 |
Konuşma |
sıcak tut |
stay warm expr.
|
|
479 |
Konuşma |
sıcak karşılaman için teşekkür ederim |
thanks for your warm welcome expr.
|
|
480 |
Konuşma |
vücudunu sıcak tutmalısın |
you have to keep your body warm expr.
|
|
481 |
Konuşma |
vücudunu sıcak tutmalısın |
you should keep your body warm expr.
|
|
482 |
Konuşma |
vücudunuzu sıcak tutun |
keep your body warm expr.
|
|
483 |
Konuşma |
vücudunu sıcak tut |
keep your body warm expr.
|
|
484 |
Konuşma |
vücudunuzu sıcak tutunuz |
keep your body warm expr.
|
|
485 |
Konuşma |
çok sıcak değil mi? |
(is it) hot enough for you? expr.
|
|
486 |
Konuşma |
yeterince sıcak mı? |
(is it) hot enough for you? expr.
|
|
487 |
Konuşma |
yeterince sıcak değil mi? |
(is it) hot enough for you? expr.
|
|
488 |
Konuşma |
boğazını sıcak tut |
keep your throat warm expr.
|
|
Trade/Economic |
|
489 |
Ticaret/Ekonomi |
sıcak sermaye |
capital inflow i.
|
|
490 |
Ticaret/Ekonomi |
sıcak çalışma izni |
hot work permit i.
|
|
491 |
Ticaret/Ekonomi |
sıcak masa |
hot desk i.
|
|
492 |
Ticaret/Ekonomi |
sıcak çalışma müsaadesi |
hot work permit i.
|
|
493 |
Ticaret/Ekonomi |
sıcak para akışı |
hot money flow i.
|
|
494 |
Ticaret/Ekonomi |
sıcak para |
hot money i.
|
|
495 |
Ticaret/Ekonomi |
sıcak yiyecek ve içecek satan seyyar minibüs |
pie cart [new zealand] i.
|
|
Law |
|
496 |
Hukuk |
sıcak takip |
hot pursuit i.
|
|
Politics |
|
497 |
Siyasal |
rusların sıcak denizlere inme hayali |
russian/soviet desire to gain access to the warm waters i.
|
|
498 |
Siyasal |
sıcak savaş |
hot war i.
|
|
499 |
Siyasal |
sıcak çatışma |
hot conflict i.
|
|
500 |
Siyasal |
sıcak takip |
hot pursuit i.
|
|