sıcak - Türkçe İngilizce Sözlük

sıcak

"sıcak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 33 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sıcak hot s.
It found that too much of a hot potato.
Bunu çok fazla sıcak patates olarak buldu.

More Sentences
sıcak warm s.
There will always be a warm welcome for you from us in Parliament.
Parlamento'da sizi her zaman sıcak bir şekilde karşılayacağız.

More Sentences
General
sıcak heat i.
Many colleagues are finding it particularly difficult this week in the heat.
Birçok meslektaşımız bu hafta sıcakta özellikle zorlanıyor.

More Sentences
sıcak warmer s.
That is why it is absolutely essential to deal with the fallen timber before the warmer weather arrives.
Bu nedenle, sıcak havalar gelmeden önce düşen kerestelerle ilgilenmek kesinlikle elzemdir.

More Sentences
sıcak warmhearted s.
Tom is warmhearted.
Tom sıcak kalpli.

More Sentences
sıcak friendly s.
Reindeer are friendly animals.
Ren geyikleri sıcak hayvanlardır.

More Sentences
sıcak hotter s.
Do you think this summer will be hotter than usual?
Sizce bu yaz her zamankinden daha mı sıcak olacak?

More Sentences
sıcak hot s.
That is a hot potato, which everyone, including Parliament, has preferred to avoid.
Bu, Parlamento da dahil olmak üzere herkesin kaçınmayı tercih ettiği sıcak bir patates.

More Sentences
sıcak warm s.
I wish to extend to them a very warm welcome on behalf of this House.
Bu Meclis adına kendilerine çok sıcak bir karşılama sunmak istiyorum.

More Sentences
sıcak warm-hearted s.
Layla knew that Fadil was a warm-hearted generous person.
Leyla, Fadıl'ın sıcakkanlı ve cömert bir insan olduğunu biliyordu.

More Sentences
Technical
sıcak hot s.
Now it is the turn of France to be in the hot seat.
Şimdi sıcak koltukta oturma sırası Fransa'da.

More Sentences
sıcak warm s.
Up to now, a warm motorcycle was tested at 50 km.
Şimdiye kadar sıcak bir motosiklet 50 km'de test edildi.

More Sentences
Automotive
sıcak hot s.
It's not as hot here as I expected.
Burası beklediğim kadar sıcak değil.

More Sentences
Meteorology
sıcak warm s.
Nevertheless, I would like to extend a warm welcome to them.
Bununla birlikte, kendilerine sıcak bir hoş geldiniz demek istiyorum.

More Sentences
General
sıcak bath i.
sıcak cozy s.
sıcak cordial s.
sıcak ardent s.
sıcak thermal s.
sıcak fervent s.
sıcak sultry s.
sıcak cosy s.
sıcak approachable s.
sıcak whot s.
sıcak het [scotland] s.
sıcak homy s.
sıcak mirchi [hinglish] s.
sıcak molten s.
Idioms
sıcak sweetness and light i.
sıcak free and easy s.
sıcak hail-fellow-well-met s.
sıcak all sweetness and light expr.
Archaic
sıcak calid s.

"sıcak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sıcak çikolata hot chocolate i.
I like hot chocolate more than coffee.
Sıcak çikolatayı kahveden daha çok severim.

More Sentences
sıcak tutan warm s.
Wool is warm.
Yün sıcak tutar.

More Sentences
General
sıcak çikolata hot chocolate i.
I'd like to have some hot chocolate.
Biraz sıcak çikolata isterim.

More Sentences
sıcak bir karşılama a warm welcome i.
I extend a warm welcome to the Chinese delegation.
Çin heyetine sıcak bir karşılama sunuyorum.

More Sentences
sıcak çarpması heat stroke i.
Tom had a heat stroke.
Tom sıcak çarpması geçirdi.

More Sentences
sıcak su torbası hot water bottle i.
Tom put a hot water bottle on Mary's forehead.
Tom, Mary'nin alnına bir sıcak su torbası koydu.

More Sentences
sıcak hava balonu hot air balloon i.
I rode in a hot air balloon.
Sıcak hava balonuna bindim.

More Sentences
sıcak hava dalgası heat wave i.
Tom lost his appetite due to the heat wave.
Tom sıcak hava dalgası yüzünden iştahını kaybetti.

More Sentences
sıcak iklim hot climate i.
It is strange that people in hot climate eat hot things like curry.
Sıcak iklimde insanların köri gibi sıcak şeyler yemesi tuhaf.

More Sentences
sıcak içecek hot drink i.
What's your favorite hot drink?
En sevdiğiniz sıcak içecek nedir?

More Sentences
sıcak hava hot air i.
It is full of hot air with very little substance.
Çok az içeriği olan sıcak havayla dolu.

More Sentences
sıcak su hot water i.
If we do not have hot water, how can food be prepared safely and hygienically on these premises?
Eğer sıcak suyumuz yoksa, bu tesislerde gıda nasıl güvenli ve hijyenik bir şekilde hazırlanabilir?

More Sentences
sıcak iklim warm climate i.
Rice grows in warm climates.
Pirinç sıcak iklimlerde yetişir.

More Sentences
sıcak karşılama warm welcome i.
Thank you for your warm welcome!
Sıcak karşılamanız için teşekkür ederim!

More Sentences
sıcak karşılama warm reception i.
Thank you for the warm reception.
Sıcak karşılama için teşekkür ederiz.

More Sentences
sıcak bir gülümseme a warm smile i.
She shot a warm smile at the old lady.
Yaşlı kadına sıcak bir gülümseme attı.

More Sentences
sıcak kalpler warm hearts i.
Hye-in, men with warm hearts tends to have cold hands.
Hye-in, sıcak kalpli erkeklerin elleri genelde soğuktur.

More Sentences
sıcak fırın hot oven i.
Pizza needs to be cooked in a hot oven.
Pizzanın sıcak fırında pişirilmesi gerekir.

More Sentences
sıcak tutmak keep warm f.
I tried to keep warm.
Sıcak tutmaya çalıştım.

More Sentences
sıcak olmak be warm f.
He took the coat off because it was warm.
Hava sıcak olduğu için paltoyu çıkardı.

More Sentences
sıcak karşılamak welcome warmly f.
We were welcomed warmly.
Biz sıcak karşılandık.

More Sentences
daha sıcak hotter s.
Why has it been getting hotter and hotter these last two days?
Bu son iki gündür neden gittikçe daha sıcak oluyor?

More Sentences
en sıcak hottest s.
Asylum policy is one of the hottest and most sensitive issues on the Community agenda.
Sığınma politikası, Topluluk gündemindeki en sıcak ve hassas konulardan biridir.

More Sentences
kadar sıcak as warm as s.
The climate of Japan is as warm as that of China.
Japonya'nın iklimi Çin'in iklimi kadar sıcaktır.

More Sentences
sıcak ve nemli (hava) sultry s.
It was very sultry that night.
O gece hava çok sıcak ve nemliydi.

More Sentences
yeterince sıcak hot enough s.
Today is hot enough for us to swim in the sea.
Bugün denizde yüzmek için yeterince sıcak.

More Sentences
sıcak tutan warm s.
Tom put on a warm sweater.
Tom sıcak tutan bir kazak giydi.

More Sentences
yeterince sıcak warm enough s.
It's warm enough to swim.
Hava yüzmek için yeterince sıcak.

More Sentences
en sıcak warmest s.
Globally, the 10 warmest years on record all occurred since 1998.
Küresel olarak, kayıtlara geçen en sıcak 10 yılın hepsi 1998'den beri gerçekleşti.

More Sentences
daha sıcak warmer s.
A warmer climate would be nice.
Daha sıcak bir ortam olsa iyi olurdu.

More Sentences
sıcak kanlı warm s.
You look warm.
Sıcak kanlı görünüyorsun.

More Sentences
aşırı sıcak extremely hot s.
It is extremely hot and humid in Bali in December.
Aralık ayında Bali'de hava aşırı sıcak ve nemlidir.

More Sentences
sıcak bakmayan unsympathetic s.
The board members were unsympathetic towards the proposed changes.
Yönetim kurulu üyeleri önerilen değişikliklere sıcak bakmıyordu.

More Sentences
sıcak bir şekilde warmly zf.
It was warmly endorsed for its strategic thrust by both the Council and by the Parliament.
Bu stratejik hamle hem Konsey hem de Parlamento tarafından sıcak bir şekilde onaylanmıştır.

More Sentences
sıcak kuşak the torrid zone i.
sahra çölü'nden akdeniz'e esen sıcak ve kuru yel scirocco i.
çok sıcak gün broiler i.
sıcak su kaynağı geyser i.
sıcak kalplilik heartiness i.
aşırı sıcak gün scorcher i.
sıcak buhar livesteam i.
mısır'da mart, nisan ve mayıs aylarında görülen sıkıntılı ve sıcak güney veya güneydoğu rüzgarı khamsin i.
sıcak kaynarca thermal spring i.
sıcak hava ve gaz karışımlı balon rozier i.
sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (yer) takeaway i.
çok sıcak bir yer furnace i.
sıcak su torbası hot water bag i.
sıcak kaplıca hot spring i.
sıcak hava kütlesi warm front i.
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan takeaway i.
sıcak kompres stupe i.
sıcak ve boğucu olma mugginess i.
sıcak su ile süt ve şeker karışımı bir içecek cambric tea i.
sıcak dalgası hot wave i.
bir tür sıcak içki toddy i.
sıcak karşılama a warm reception i.
meksika körfezi'nden kuzey atlantiğe uzanan sıcak su akıntısı gulf stream i.
pasifik okyanusu'nda, atlas okyanusu'ndaki gulf stream'e eşdeğer bir sıcak su akıntısı japan current i.
tedavi edici sıcak su therapeutic use hot water i.
sıcak kaplıcalar hot springs i.
sıcak bölge torrid zone i.
sıcak ilgi warm interest i.
yazın en sıcak günleri dog days i.
sıcak su fıskiyesi geyser i.
üstüne sıcak kek konulan çubuklu altlık cake rack i.
sıcak dalgası heat wave i.
sıcak karşılama hearty welcome i.
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) takeaway i.
orta doğu'da sıcak kahve bardağının altına konulan metal altlık zarf i.
sıcak temas hot encounter i.
sıcak temas close contact i.
sıcak takip hot pursuit i.
sıcak bir ekmek a hot bread i.
sıcak ekmek hot bread i.
sıcak etkisiyle erime pyrolysis i.
sıcak satış hot sale i.
sıcak su tesisatı hot water installation i.
sıcak gelişme news flash i.
sıcak çatışma close combat i.
ev sıcak suyu domestic hot water i.
sıcak çarpması heat-stroke i.
sıcak pres hot-press i.
sıcak su sağlama hot-water supply i.
sıcak su ile ısıtma hot-water heating i.
sıcak su torbası hot-water bottle i.
sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (dükkan) take-out i.
sıcak hizmet service-friendliness i.
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) take-out i.
sıcak sera hothouse i.
kayalık dağları'nın doğusunda esen sıcak ve kuru rüzgar chinook i.
kayalık dağları'nın batısında esen sıcak ve nemli güney rüzgarı chinook i.
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) sıcak ilgi tender loving care i.
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) sıcak ilgi tlc (tender loving care) i.
tedavi amacıyla kullanılan şarap veya bira ile kestirilmiş baharatlı sıcak süt posset i.
sıcak tartışma spat i.
kavurucu sıcak broiling hot i.
sıcak kucaklama warm hug i.
sıcak hava hot spell i.
sıcak dolap hot cupboard i.
ateş veya sıcak taşların üzerinde çıplak/yalın ayak yürüme firewalking i.
yazın en sıcak günleri the hottest days of the summer i.
sıcak gündem maddesi hot topic i.
sıcak gündem hot agenda i.
sıcak havlu warm towel i.
kavurucu sıcak scorching heat i.
sıcak ve kuru çöller hot and dry deserts i.
sıcak ve kuru çöller hot dry deserts i.
sıcak/yüksek ısı hot temperature i.
sıcak gelişme latest development i.
sıcak gelişme breaking news i.
sıcak karşılama welcome i.
bir su bardağı sıcak su a glass of hot water i.
bir bardak sıcak su a glass of hot water i.
sıcak sülfür kaynağı hot sulphur spring i.
sıcak basması aura i.
en sıcak yaz günleri dog days i.
kullanma sıcak suyu domestic hot water i.
sıcak kaynak suyu onsen (japanese) i.
sıcak yemek hot meal i.
sıcak ilişki warm relationship i.
evlerde kullanılan sıcak su domestic hot water i.
sıcak temmuz günü hot july day i.
sıcak hava balonu yolculuğu hot air balloon ride i.
sıcak aile ortamı warm family environment i.
sıcak aile ortamı warm family atmosphere i.
antik roma hamamında sıcak bölüm cella caldaria i.
antik roma hamamında sıcak bölüm caldarium i.
antik roma hamamında sıcak bölüm cella coctilium i.
boğucu sıcak stifling heat i.
sıcak karşılama accoil i.
sıcak süt ile kahve karışımı café au lait [french] i.
sıcak süt ile kahve karışımı cafeaulait i.
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan take-away i.
sıcak kül aizle i.
sıcaklık bakımından ne çok sıcak ne de çok soğuk olan, havanın değişken olduğu iklim kuşağı temperate i.
sıcak dedikodu hot gossip i.
günün en sıcak anı the heat of the day i.
sıcak yer the warm [brit] i.
sıcak su torbası thermophore i.
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe thermos® i.
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe thermos bottle i.
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe thermos flask i.
bardağı soğuk/sıcak tutan kılıf koozie i.
bardağı soğuk/sıcak tutan kılıf stubby holder i.
kavurucu sıcak ardor i.
kavurucu sıcak ardour i.
sıcak köz miktarı easle i.
sıcak su kesesi hot–water bag i.
volümü artıp azalan müzik ile oynanan sıcak-soğuk oyunu magic music i.
sıcak merhaba warm hello i.
eskiden kahveyi sıcak tutmak için kullanılan kap biggin i.
alevin etrafında sıcak gaz bulunan bölge mantle i.
sosyal hizmetler bölümü veya gönüllü kuruluşlar tarafından işletilen, yaşlı veya evden çıkamayan insanlara sıcak yemek götüren bir hizmet programı meals on wheels [uk] i.
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara medicine lodge i.
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara sweathouse i.
çok sıcak yer hell i.
çok sıcak yanan ateş hellfire i.
yazın en sıcak zamanı high summer i.
sıcak mutfak aletlerini tutmak için kullanılan kalın bez holder i.
bir şeyi sıcak tutan kumaş holder i.
sıcak şey hot i.
sıcak ve soğuk suyu karıştıran musluk mixing faucet i.
sıcak karşılama glad hand i.
espresso makinesinde sıcak suyun portafiltreye döküldüğü bölümü group i.
sıcak mevsim heat i.
sıcak basması heat i.
ocağın yanında yemekleri, suyu sıcak tutmaya yarayan raf hob i.
mevcut olandan daha sıcak ve daha kuru iklimli dönem optimum i.
sıcak hava balonu inflatable i.
gelen sıcak havayı dağıtmak için saç kurutma makinesine takılan aparat diffuser i.
sıcak para dollar i.
sıcak ambalaj pack i.
sıcak torba pack i.
sıcak-soğuk torbası cleaver [dialect] i.
sıcak su banyosu scald [dialect] i.
sıcak su çözeltisi scald [dialect] i.
sıcak suda deri veya post yumuşatan kimse dampener i.
rahat ve sıcak sığınak cocoon i.
temmuz başından eylül başına kadar yazın en sıcak günlerinin yaşandığı zaman aralığı dog days i.
çok sıcak yaz günü dog day i.
sıcak hava balonu fire balloon i.
sıcak kömürlerin yerleştirildiği ızgara firepan i.
sıcak temas osculation i.
baharatlı sıcak içecek plottie i.
sıcak ve kuru bir rüzgar çeşidi siroc i.
kışın daha sıcak bölgeye giden kimse snowbird i.
sıcak havuz stew [obsolete] i.
sıcak küvet stew [obsolete] i.
kışları sıcak yerlere seyahat eden kimse sunseeker i.
sıcak hava heat i.
sıcak kompres yapmak stupe f.
sıcak basmak swelter f.
sıcak basmak be hot f.
sıcak yemek eat hot f.
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak lead a comfortable life f.
kavurmak (soğuk/sıcak bitkiyi) blast f.
sıcak basmak feel hot suddenly f.
sıcak bir sıvıyı karıştırarak soğutmak keel f.
sıcak basmak stew f.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak welcome someone with open arms f.
sıcak kompres yapmak foment f.
biri ile sıcak temas sağlamak establish close contact with someone f.
sıcak temas sağlamak establish close contact f.
sıcak köpük banyosu yapmak take a hot bubble bath f.
sıcak basmak feel uncomfortably warm f.
sıcak basmak feel warm f.
sıcak basmak feel hot f.
sıcak davranmak behave warmly f.
sıcak davranmak act warmly f.
sıcak olmak become hot f.
sıcak olmak be hot f.
sıcak karşılamak greet warmly f.
sıcak bakmak lean to f.
sıcak bakmak lean towards something f.
sıcak bakmak lean towards f.
sıcak bakmak lean toward f.
sıcak duş almak take a hot shower f.
sıcak duş almak have a hot shower f.
(alınan karara vb) sıcak yaklaşmak agree with f.
sıcak bir şeyler içmek drink something hot f.
sıcak birşeyler içmek drink something hot f.
sıcak çikolata yapmak make a hot chocolate f.
birini sıcak ve samimi biçimde karşılamak give someone a warm welcome f.
sıcak tutmak stay warm f.
kendini sıcak tutmak stay warm f.
daha sıcak ya da soğuk yapmak attemper f.
sıcak bir renkle parlamak bloom f.
(çiçek) sıcak ve hoş bir renkte olmak blush f.
(hava) aşırı sıcak olmak boil f.
sıcak hissi vermek broil f.
sıcak görünmek broil f.
(birini) sıcak karşılamak glad hand f.
sıcak suya bastırmak decoct f.
sıcak çatışmaya girmek grapple f.
tahtasındaki içkileri çıkarmak için içki fıçısını sıcak suya yatırmak grog f.
daha rahat ve sıcak bir hale getirmek cozy (up) f.
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması draw f.
(tüyü) özellikle sıcak kuma batırarak kalem olarak kullanılmak üzere temizleyip sertleştirmek dutch f.
(sıcak şurup) kaynayarak kabarcık oluşturmak pearl f.
(sıcak havayı) konveksiyonla dolaştırmak convect f.
sıcak tutmak foster f.
arkadaşlığa sıcak bakmamak push away f.
(kısmen şekillendirilmiş camı) sıcak demir çubuğa/pipoya takmak stick up f.
sıcak bakmak approve f.
aşırı sıcak piping hot s.
sıcak (ocak) quick s.
yüreği sıcak warmhearted s.
aşırı sıcak overtemp s.
çok sıcak torrid s.
son derece sıcak ve kurak torrid s.
aşırı sıcak sweltering s.
suyun sıcak ve bunaltıcı olma durumu sultry s.
çok sıcak ardent s.
sıcak davranmayan standoffish s.
çok sıcak boiling s.
sıcak ve nemli sultry s.
yüreği sıcak warm s.
çok sıcak piping hot s.
kadar sıcak as hot as s.
sıcak (renk) warm s.
sıcak ve rutubetli muggy s.
sıcak katotlu hot cathoded s.
boğucu (sıcak) sweltering s.
bayıltıcı (sıcak) overpowering s.
sıcak kanlı warm blooded s.
sıcak (hava) warm s.
kanı sıcak friendly s.
çok sıcak fervid s.
kuru ve sıcak ortamda yaşamaya uyum sağlamış olan xerophilous s.
çok sıcak sweltering s.
bayıltıcı (sıcak) sweltering s.
aşırı sıcak torrid s.
sıcak tutan (giysi/battaniye vb) warm s.
aşırı sıcak sweltry s.
çok sıcak scorching s.
sıcak (italyanca) grato s.
su kabarcıkları çıkartacak kadar sıcak blistery s.
gibi sıcak as warm as s.
kavurucu sıcak baking-hot s.
çok sıcak baking-hot s.
sıcak preslenmiş hot-pressed s.
bunaltıcı derecede sıcak blistering s.
kaynar derecede sıcak scalding hot s.
çok sıcak too hot s.
fokurdatacak kadar sıcak blistery s.
yüreği sıcak warm-hearted s.
çok sıcak blazing s.
yazın en sıcak günleri ile ilgili canicular s.
çok rutubetli ve sıcak tropical s.
bir şeyi veya birini aşırı sıcak tutabilen ultradry s.
aşırı sıcak ultraheat s.
aşırı sıcak ultrahot s.
dokununca sıcak hissedilen hot to the touch s.
el değmeyecek kadar sıcak too hot to handle s.
elle tutulamayacak kadar sıcak too hot to handle s.
el yakacak kadar sıcak too hot to handle s.
dokunulamayacak kadar sıcak too hot to handle s.
(hava) çok sıcak ve kuru baking s.
fırından yeni çıkmış gibi sıcak baking hot s.
(şahsi ilişkide) sıcak, tanıdık ve teklifsiz matey s.
bunaltıcı (sıcak) hot s.
sıcak su ile ilgili hydrothermal s.
sıcak suya ait hydrothermal s.
aşırı sıcak burning s.
sıcak davranmayan buttoned-up s.
sıcak ve nemli heavy s.
çok sıcak ignite [obsolete] s.
sıcak ve nemli oppressive s.
aşırı sıcak overhot s.
son derece sıcak roasting s.
çok sıcak roasting s.
(yiyecek) çok sıcak ve acı incendiary s.
aşırı derecede sıcak fervent s.
sıcak ve nemli hot and moist s.
kavurucu derecede sıcak fiery s.
son derece sıcak seething s.
mont veya ceket gerektirmeyecek kadar sıcak olan shirt-sleeve s.
orta derecede sıcak slack s.
çok sıcak stifling s.
yaz gibi sıcak olan summer s.
aşırı sıcak superhot s.
çok sıcak superhot s.
sıcak olarak hot zf.
sıcak olarak hotly zf.
oda çok sıcak the room is too hot expr.
sıcak su yok there is no hot water expr.
sıcak su akmıyor there is no hot water expr.
sıcak su yok there's no hot water expr.
sıcak su akmıyor there's no hot water expr.
sıcak hava wa (warm air) kısalt.
sıcak ve soğuk (su) h and c (hot and cold) kısalt.
sıcak ve soğuk (su) h. & c. (hot and cold) kısalt.
Phrasals
belli bir şekilde (sıcak, soğuk vb) karşılamak greet with f.
sıcak bakmak lean towards f.
birine/bir şeye sıcak bakmak incline toward someone or something f.
birine çok cana yakın/sıcak davranmak buddy up to someone f.
sıcak yaklaşmak cotton up f.
sıcak olmak heat up f.
'-e sıcak bakmak incline toward f.
(birine/bir şeye) olumlu/sıcak bakmak lean toward (someone or something) f.
yapmaya olumlu/sıcak bakmak lean toward doing f.
Phrases
yazları kurak ve sıcak kışları ılık ve yağışlı dry and hot in summers warm and rainy in winters i.
yazları kurak ve sıcak kışları soğuk ve kar yağışlı dry and hot in summers cold and snowy in winters i.
(sıcak camı) üfleme borusundan düşürmek crack off f.
(bir şeyin) en sıcak zamanında in the heat of (something) expr.
Proverb
mart soğuk başlar ama sıcak biter march comes in like a lion and goes out like a lamb
eli soğuk olanın kalbi sıcak olur cold hands warm heart
mart soğuk başlar ama sıcak biter in like a lion, out like a lamb
Colloquial
hamam gibi sıcak yer turkish bath i.
sıcak ev ortamı cozy home atmosphere i.
sıcak ev ortamı cosy home environment i.
sıcak karşılama cordial welcome i.
sıcak ev ortamı cozy home environment i.
sıcak ev ortamı warm home environment i.
yazın en sıcak günleri dog days of summer i.
çok sıcak/güneşli bir gün sizzler i.
kavurucu sıcak scorching hot i.
yakıcı sıcak scorching hot i.
aşırı sıcak scorching hot i.
düşünebileceğinden daha (sıcak, hızlı) olmak be as (something) as all get-out f.
inanamayacağın kadar (sıcak, hızlı) olmak be as (something) as all get-out f.
son derece (sıcak, hızlı) olmak be as (something) as all get-out f.
yapmaya sıcak bakmamak/isteksiz olmak be ill-disposed to doing f.
daha sıcak ve samimi göstermek cozy f.
çok sıcak olmak sizzle f.
çok sıcak piping hot s.
-e sıcak bakmayan down on s.
birine/bir şeye sıcak bakmayan down on someone or something s.
bugün çok sıcak today it is very hot expr.
bugün hava çok sıcak today it is very hot expr.
sıcak haber this just in expr.
çok sıcak değil mi? hot enough for you? exclam.
yeterince sıcak mı? hot enough for you? exclam.
yeterince sıcak değil mi? hot enough for you? exclam.
Idioms
güneş kadar sıcak as hot as the sun i.
yazın en sıcak günleri the dog days i.
sıcak karşılama welcoming mat i.
ne çok sıcak ne çok soğuk (one's) comfort zone i.
sıcak hat a hot line (to somebody) i.
genellikle 3 temmuzla 11 ağustos arasında yaşanan yazın en sıcak akşamüstü dog day afternoon i.
yazın en sıcak akşamüstü dog day afternoon i.
sıcak yaklaşmak human touch i.
sıcak ilgi tender love and care i.
sıcak kalp warm heart i.
eli sıcak olmak have a hot hand f.
bir şeye [pek] sıcak bakmamak/yaklaşmamak not take kindly to something f.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak welcome somebody with open arms f.
birini sıcak karşılamak give someone the glad hand f.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet somebody with open arms f.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet with open arms f.
bir şeyi sıcak karşılamamak not take kindly to something f.
bir şeyi yapmaya sıcak bakmamak/isteksiz olmak ill-disposed to doing something f.
sıcak davranmak be all sweetness and light f.
sıcak bakmak open up to something f.
şaşırtıcı derecede dostane/sıcak davranmak be as nice as pie f.
sıcak karşılamak give the glad hand f.
(birisiyle) sıcak bir ilişki kurmak cut ice with (someone) f.
sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for one) f.
sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for somebody) f.
sıcak karşılamak put out the welcome mat (for somebody) f.
sıcak karşılamak roll out the welcome mat (for somebody) f.
elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak be spoon-fed f.
(birine/bir şeye) sıcak bakmak/yaklaşmak look kindly upon (someone or something) f.
birine/bir şeye sıcak bakmak look kindly on somebody/something f.
birine/bir şeye sıcak bakmak look kindly upon somebody/something f.
(birine/bir şeye) sıcak bakmak/yaklaşmak look kindly on (someone or something) f.
sıcak davranmakla soğuk davranmak arasında gidip gelmek be hot and cold f.
(birinin) elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak give (one) an easy ride f.
(yapmacık/göstermelik şekilde) sıcak karşılanmak get the glad hand f.
(birini) sıcak karşılamak give (one) the glad hand f.
birine kibar/sıcak davranmak give someone the time of day f.
(birini/bir şeyi) birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet (someone or something) with open arms f.
(birini) sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for somebody) [us] f.
(birini) sıcak karşılamak put out the welcome mat (for somebody) [us] f.
(birini) sıcak karşılamak roll out the welcome mat (for somebody) [us] f.
birini/bir şeyi sıcak karşılamamak not take kindly to somebody/something f.
birine/bir şeye sıcak bakmamak/yaklaşmamak not take kindly to somebody/something f.
(bir şeyi) sıcak karşılamak receive (something) with open arms f.
sıcak bakmak take kindly to f.
çok sıcak (yemek) piping hot s.
çok sıcak hotter than a two-dollar pistol s.
el değmeyecek kadar sıcak hotter than a two-dollar pistol s.
el yakacak kadar sıcak hotter than a two-dollar pistol s.
çok sıcak hot as fire s.
cehennem gibi sıcak hot as fire s.
çok sıcak hot as hell s.
cehennem gibi sıcak hot as hell s.
şaşırtıcı derecede dostane/sıcak nice as pie s.
sıcak ve rahat warm as toast s.
aşırı sıcak hot enough to burn a polar bear's butt expr.
bağrında (ailesinin vb) sıcak kollarında in the bosom of somebody expr.
çok ama çok sıcak boiling hot expr.
cehennem gibi sıcak as hot as blazes expr.
cehennem kadar sıcak as hot as blazes expr.
cehennem gibi sıcak hot as blazes expr.
cehennem kadar sıcak hot as blazes expr.
cehennem gibi sıcak as hot as hades expr.
cehennem kadar sıcak as hot as hades expr.
cehennem gibi sıcak hot as hades expr.
cehennem kadar sıcak hot as hades expr.
cehennem gibi sıcak hot as highway blacktop expr.
cehennem kadar sıcak hot as highway blacktop expr.
cehennem gibi sıcak as hot as highway blacktop expr.
cehennem kadar sıcak as hot as highway blacktop expr.
çok sıcak like the black hole of calcutta expr.
çok sıcak as hot as hell expr.
cehennem gibi sıcak as hot as hell expr.
cehennem kadar sıcak hot enough to burn a polar bear's butt expr.
cehennem gibi sıcak hot enough to burn a polar bear's butt expr.
çok sıcak hot enough to burn a polar bear's butt expr.
çok sıcak as hot as fire expr.
olabildiğince/son derece sıcak as hot as all get out expr.
kavurucu sıcak as hot as highway blacktop expr.
yakıcı sıcak as hot as highway blacktop expr.
bir sıcak bir soğuk hot and cold expr.
(birinin/bir şeyin) sıcak, güvenli, rahat kollarında in the bosom of (someone or something) expr.
bir şeyin sıcak, güvenli, rahat kollarında in the bosom of something expr.
'-in en sıcak zamanında/anında in the heat of expr.
Speaking
kendini sıcak tut stay warm ünl.
burada hava çok sıcak it's so hot here expr.
burada hava çok sıcak it's very hot here expr.
burası sıcak it is hot here expr.
bugün hava sıcak it is hot today expr.
burası güneşli ve sıcak it's sunny and hot here expr.
burası her zaman böyle sıcak mıdır? is it always this hot in here? expr.
bugün hava sıcak değil it's not hot today expr.
burası her zaman böyle sıcak mı olur? is it always this hot in here? expr.
burası çok sıcak pencereyi açar mısın? it's too hot in here can you open the window? expr.
çok sıcak bir gündü it was a very hot day expr.
dışarısı çok sıcak it's very hot outside expr.
çok sıcak bir öğleden sonraydı it was a very hot afternoon expr.
dışarısı çok sıcak it's so hot outside expr.
hep bu kadar sıcak mıdır burası? is it always this hot here? expr.
hava çok sıcak the weather is too hot expr.
hep bu kadar sıcak mı burası? is it always this hot here? expr.
hava sıcak mı? is the weather hot? expr.
odan çok sıcak your room is very hot expr.
sıcak tut stay warm expr.
sıcak karşılaman için teşekkür ederim thanks for your warm welcome expr.
vücudunu sıcak tutmalısın you have to keep your body warm expr.
vücudunu sıcak tutmalısın you should keep your body warm expr.
vücudunuzu sıcak tutun keep your body warm expr.
vücudunu sıcak tut keep your body warm expr.
vücudunuzu sıcak tutunuz keep your body warm expr.
çok sıcak değil mi? (is it) hot enough for you? expr.
yeterince sıcak mı? (is it) hot enough for you? expr.
yeterince sıcak değil mi? (is it) hot enough for you? expr.
boğazını sıcak tut keep your throat warm expr.
Trade/Economic
sıcak sermaye capital inflow i.
sıcak çalışma izni hot work permit i.
sıcak masa hot desk i.
sıcak çalışma müsaadesi hot work permit i.
sıcak para akışı hot money flow i.
sıcak para hot money i.
sıcak yiyecek ve içecek satan seyyar minibüs pie cart [new zealand] i.
Law
sıcak takip hot pursuit i.
Politics
rusların sıcak denizlere inme hayali russian/soviet desire to gain access to the warm waters i.
sıcak savaş hot war i.
sıcak çatışma hot conflict i.
sıcak takip hot pursuit i.