yoğun - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

yoğun



"yoğun" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 84 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yoğun intense s.
yoğun intensive s.
yoğun dense s.
General
yoğun rush-hour i.
yoğun solid s.
yoğun compact s.
yoğun hectic s.
yoğun peasoupy s.
yoğun busy s.
yoğun crash s.
yoğun rich s.
yoğun gross s.
yoğun concentrated s.
yoğun keen s.
yoğun compacted s.
yoğun stiff s.
yoğun turbid s.
yoğun profound s.
yoğun thick s.
yoğun dense s.
yoğun condensed s.
yoğun heavy s.
yoğun deep s.
yoğun extensive s.
yoğun blistering s.
yoğun viscous s.
yoğun crashing s.
yoğun driving s.
yoğun soupy s.
yoğun acute s.
yoğun terrible s.
yoğun thrang [scottish] s.
yoğun tight s.
yoğun excruciating s.
yoğun extended s.
yoğun major-league s.
yoğun merry s.
yoğun hazy s.
yoğun brazen s.
yoğun brilliant s.
yoğun high s.
yoğun limous s.
yoğun lutulent s.
yoğun riley s.
yoğun hard-core s.
yoğun daedal s.
yoğun great s.
yoğun heavy-duty s.
yoğun murky s.
yoğun infernal s.
yoğun close s.
yoğun concentrate s.
yoğun incorrigible s.
yoğun fast [obsolete] s.
yoğun flaming s.
yoğun slab [dialect] s.
yoğun sodden-witted s.
yoğun pocket s.
yoğun syrupy s.
yoğun intensively zf.
yoğun busily zf.
yoğun thick zf.
Colloquial
yoğun bumping s.
yoğun it's a zoo expr.
yoğun what a zoo expr.
yoğun full-on expr.
Idioms
yoğun bone-deep s.
yoğun tied up s.
yoğun flat out like a lizard drinking [australia] s.
Technical
yoğun intensive s.
yoğun mass s.
yoğun thick s.
yoğun condensed s.
yoğun packing s.
yoğun turbid s.
Construction
yoğun dense s.
Medical
yoğun condense s.
Math
yoğun dense s.
Forestry
yoğun tulgey s.
Linguistics
yoğun compact s.
Archaic
yoğun brasen s.
Slang
yoğun jammed (up) s.
yoğun flat out like a lizard drinking expr.
British Slang
yoğun chronic s.

"yoğun" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yoğun yaylım ateşi barrage i.
General
herhangi bir şeyden yoğun yığın cloud i.
yoğun sis scotch mist i.
yoğun sis thick fog i.
yoğun sis misty thickness i.
yoğun sis pea soup i.
kısmen suyu alınmış yoğun süt evaporated milk i.
talebin çok yoğun olduğu dönemlerde kimi gemi ve feribot seferlerinde kullanılan bir kontrol doküman sailing ticket i.
yerleşimin yoğun olduğu ve trafiğin zorlayıcı olmayan yöntemlerle engellenmeye çalışıldığı sokak veya bölge home zone i.
yoğun programlar intensive programs i.
yoğun sis soup i.
iş gününde trafiğin en yoğun olduğu zaman rush hour i.
alçak, yoğun, koyu gri renkli ve sıklıkla yağış bırakan bulut türü nimbostratus i.
sınav öncesi yoğun çalışma cram i.
yoğun duman smother i.
en yoğun zaman peak time i.
yoğun sezon peak season i.
yoğun hareketlilik intense mobility i.
yoğun iş temposu intense work pressure i.
yoğun iş baskısı intense work pressure i.
yoğun yağış heavy rain i.
yoğun ilgi deep interest i.
yoğun ilgi great interest i.
yoğun kar yağışı heavy snow i.
yoğun bir sıcaklık an intense heat i.
yoğun ilgi intense interest i.
yoğun çalışma ortamı intense work environment i.
yoğun trafik heavy traffic i.
yoğun trafik intense traffic i.
yoğun talep huge demand i.
yoğun talep heavy demand i.
yoğun eğitim intensive training i.
yoğun olan saatler peak hours i.
yoğun biçimde reklam yapan kimse touter i.
yoğun üzüntü intense sorrow i.
yoğun zevk intense pleasure i.
yoğun yapılaşma dense housing i.
yoğun program heavy schedule i.
yoğun mesai heavy schedule i.
yoğun takvim heavy schedule i.
yoğun mesai busy shift i.
yoğun mesai hectic shift i.
yoğun katılım keen participation i.
yoğun katılım active participation i.
yoğun katılım large turnout i.
yoğun katılım broad participation i.
yoğun tempo intensive tempo i.
yoğun çalışma ortamı intensive working environment i.
yoğun çalışma ortamı hectic working environment i.
yoğun çalışma ortamı busy working environment i.
şehir dışındaki yoğun yapılaşma edge city i.
yoğun sanayileşme intense industrialization i.
yoğun olmayan saatler off-peak hours i.
yoğun sis pea-souper i.
yoğun olmayan zamanlar off-peak i.
yoğun hesap number crunching i.
trafiğin en yoğun olduğu saatler rush hour i.
yoğun gündem busy agenda i.
eski ve bakımsız binaların yoğun olduğu semt veya bölge tenement district i.
toplumun yoğun ilgisi intense interest of the public i.
kamuoyunun yoğun ilgisi intense interest of the public i.
yoğun telefon trafiği heavy telephone traffic i.
yoğun ağırlaştırılmış metal patlayıcı dense inert metal explosive i.
yoğun dil eğitimi intensive language training i.
yoğun olmayan zaman off-peak time i.
yoğun çalışma programı intensive work program i.
yoğun program tight schedule i.
yoğun çaba hard effort i.
yoğun çaba vigorous efforts i.
yoğun iş günü/mesai busy working day i.
yoğun tren istasyonu busy train station i.
yoğun bitki örtüsü heavy vegetation i.
yoğun arama intense hunt i.
yoğun program busy schedule i.
yoğun kurs crash i.
hızlandırılmış/yoğun ders programı crash program i.
hızlandırılmış/yoğun ders programı crash programme i.
fakirliğin yoğun olduğu bölge distressed area i.
yoğun sis drizzling i.
yoğun kurs intense course i.
yoğun/derin istek profound desire i.
yoğun sis heavy fog i.
nüfusu yoğun bölgeler densely populated areas i.
yoğun kar yağışı heavy fall of snow i.
yoğun nemlendiricili vücut losyonu moisture rich body lotion i.
yoğun duman (kalın duman bulutu) pall of smoke i.
yoğun tempo busy pace i.
yoğun duygu strong emotion i.
yoğun dönem busy period i.
yoğun dönem peak period i.
yoğun bakımda yatan hastalar patients in the intensive care unit i.
yoğun bakımdaki hastalar patients in the intensive care unit i.
yoğun krema heavy cream i.
yoğun oranda ekrana maruz kalma heavy screen time i.
yoğun zamanlar peak times i.
sporcuların sezon/yarışma öncesi yoğun antrenman yaptıkları yer camp i.
(renk) yoğun aggressive i.
yoğun olma teemingness i.
yoğun aktivite yapılan yer central i.
metropol bölgesinin en kalabalık ve yoğun kısmı central city i.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nail biter i.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nailbiter i.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nail-biter i.
işlerin çok yoğun olması negotiousness i.
yoğun olma terribleness i.
yoğun sosyal yaşam the social whirl i.
en yoğun kısım thick i.
yoğun enerji thunder i.
yoğun faaliyet top gear i.
yoğun olma turbidness i.
yoğun çaba gerektirme effortfullness i.
(bir edebi eser için) gece saatlerinde çok yoğun çalışma elucubration [obsolete] i.
gece saatlerinde çok yoğun çalışarak üretilen edebi eser elucubration i.
yoğun merak awe i.
yoğun duygu extacy i.
yoğun duyguyu ifade eden sözcük man i.
yoğun duygu white heat i.
yoğun çaba blitz i.
meskit ağaçlarının yoğun olduğu bölge mesquite i.
birden fazla şehirden ve yoğun nüfuslu komşu alanlardan oluşan büyük metropol bölgesi metroplex i.
granülasyon işlemine tabi tutulmaya hazır yoğun kütle formundaki barut malzemeleri millcake i.
yoğun aroma hautgout i.
çok yoğun ve baskılı şey mindblower i.
yoğun egzersiz programı boot camp i.
ani ve yoğun heyecan bound i.
yoğun aktivite brash [dialect] [uk] i.
yoğun ışık brights i.
yoğun aktivite hornets nest i.
yoğun aktivite hornet's nest i.
yoğun nefret horrors i.
yoğun tiksinme horrors i.
yoğun faaliyet hum i.
yoğun faaliyet hums i.
yoğun ve boğucu hava mirk i.
geçmiş ile ilişkili şeylere beslenen yoğun sevgi retrophilia i.
geçmiş ile ilişkili şeylere yoğun sevgi besleyen kimse retrophiliac i.
üzerine yoğun emek harcanan eser lucubration i.
yoğun kamu denetiminin olduğu yer veya durum glasshouse i.
en yoğun kısım depth i.
yoğun ve yorucu çalışma grind i.
yoğun faaliyetin merkezi ground zero i.
yoğun ve yapışkan sıvı grume i.
yoğun çaba heat i.
en yoğun etkinlik dönemi height i.
yoğun ve ağır hava murk i.
çok yoğun ve baskılı olma overbearingness i.
tek kaynaktan gelen yoğun sıvı akışı river i.
yoğun münakaşa rumpus i.
yoğun arz rush i.
hristiyan yoğun toplum christian-intensive society i.
hristiyanların yoğun olduğu toplum christian-intensive society i.
müslüman yoğun toplum muslim-intensive society i.
Müslümanların yoğun olduğu toplum muslim-intensive society i.
yoğun tesir oluşturma impressiveness i.
yapışkan yoğun çamur gombo i.
yoğun sağanak downpour i.
yoğun yaylım ateşi drumfire i.
bir alana yoğun ilgi duyan kimse fancy i.
sıkı ve yoğun talkımlı çiçeklenme fascicle i.
(köpek balıkları için) yoğun ve hunharca beslenme dönemi feeding frenzy i.
yoğun tüketimin yapıldığı açık hava etkinliği fete i.
mürekkebe benzer yoğun bir preparat ink i.
yoğun keder pang i.
günün en yoğun zamanı peak i.
yılın en yoğun zamanı peak i.
talebin en yoğun olduğu zaman peak i.
yoğun kıvamlı çorba porridge [obsolete] i.
yoğun kıvamlı yahni porridge [obsolete] i.
yoğun sevgi fire i.
yoğun nefret fire i.
ağır ve yoğun killi toprak gault i.
ağır ve yoğun killi toprağı kazan kimse gaulter [dialect] i.
yoğun kurşun beyazı ve su bulamacı pulp i.
(sınav öncesi) yoğun çalışma scram [dialect] [uk] i.
yoğun etki screw i.
bilişim teknolojisi ile ilişkili şirketlerin new york kentinde yoğun bulunduğu bölge silicon alley i.
bilişim teknolojisi ile ilişkili şirketlerin cambridgeshire'da yoğun bulunduğu alan silicon fen i.
yoğun çaba frenzy i.
yoğun duman smeech [dialect] [uk] i.
sevgisini yoğun şekilde gösteren kimse smoocher i.
yoğun sis bulutu smother i.
yoğun duman bulutu smother i.
bir şehir veya yoğun nüfuslu mahallede yer alan oldukça küçük park pocket park i.
yoğun keder poignance i.
ani gelişen yoğun duygu stab i.
birden etkisi altına alan yoğun duygu stab i.
yoğun kıvamlılık stodginess i.
yoğun cinsel isteklilik supersexuality i.
yoğun tesir superstrength i.
yoğun bulut (duman vb.) pall i.
daha yoğun hale getirmek make denser f.
yoğun olmak (iş vb) be busy f.
yoğun ilgi görmek attract intensive attention f.
yoğun ilgi görmek draw heavy attention f.
yoğun ilgi görmek draw intense interest f.
yoğun bakıma alınmak be put into intensive care f.
yoğun bakımda yatmak be in intensive care unit f.
yoğun ilgi görmek attract a great deal of attention f.
yoğun çalışmak study intensively f.
yoğun çalışmak work intensively f.
yoğun çalışmak work hard f.
çok yoğun çalışmak study intensively f.
çok yoğun çalışmak work intensively f.
çok yoğun çalışmak work hard f.
çok yoğun çalışmak study hard f.
yoğun programından belirli bir süre ayırmak take time out of one's busy schedule f.
yoğun yapılaşmak overbuild f.
yoğun bir çalışma günü yaşamak do a hard day's work f.
belirli bir amaca yönelik yoğun çaba göstermek aim for f.
(bir şeye) yoğun biçimde yatırım yapmak invest heavily in f.
birine tatlı sözlerle veya yoğun ısrarla ve sıkboğaz ederek bir işi yaptırmak tease someone into doing something f.
(sis) evi yoğun bir duman ile sarmak envelop the house in dense vapor f.
yoğun bir tanıtım kampanyası başlatmak go on a media blitz f.
büyük/yoğun bir katılım/ilgi beklemek expect a huge turnout f.
yoğun çaba sarf etmek scrabble f.
yoğun çaba sarf etmek scrabble f.
yoğun çaba göstererek ikna etmek badger f.
(bir edebi eser için) gece saatlerinde çok yoğun çalışmak elucubrate [obsolete] f.
yoğun biçimde eleştirmek maul f.
(halüsinojen, mistik deneyim etkisiyle) yoğun haz yaşamak bliss f.
yoğun egzersiz yaparak nefessiz kalmak breathe f.
yoğun ve kuvvetle uygulamak buckle f.
daha yoğun ve etkili hale getirmek hone f.
(bir şey için) yoğun çaba sarf etmek hustle f.
(işi için) yoğun emek sarf etmek hustle f.
yoğun cinsel arzu beslemek lust f.
çok yoğun olmak move f.
çok parlak ve yoğun olmak (ışık, renk) glare f.
yoğun ısı uygulamak ignite f.
aşırı yoğun şekilde inşa etmek overconstruct f.
yoğun bir şekilde üşüşmek overcrowd f.
(fotoğrafik plaka veya filmi) fazla yoğun bir solüsyonda işlemek overdevelop f.
yoğun duygular hissettirmek overexcite f.
yoğun bir şekilde teşvik etmek overurge f.
yoğun tesir yaratmak impress f.
yoğun nüfuslu hale gelmek populate f.
yoğun duygular beslemek cling (to) f.
yoğun çabayla ortaya çıkarmak fetch f.
yoğun bedensel ağrı hissetmek pang f.
yoğun çaba sonucu elde etmek penetrate f.
yoğun çaba sonucu ulaşmak penetrate f.
yoğun çalışmaya dalmak pore f.
yoğun sıcaklığa tabi tutmak plot f.
yoğun sıcaklığa tabi tutmak plote f.
yoğun şekilde aranmak scrimmage f.
yoğun olarak süslemek fresco f.
yoğun duygular hissetmek slobber f.
yoğun çaba ile gerçekleştirmek squeeze f.
bilgi yoğun knowledge intensive s.
yoğun nüfuslu thickly populated s.
yoğun nüfuslu populous s.
çok yoğun ve baskılı overwhelming s.
yoğun olmayan (hava/gaz) rare s.
en yoğun olanı densest s.
yoğun (trafik) heavy s.
uyuşturucunun yoğun olduğu (bölge) drug-infested s.
yoğun işgücü gerektiren labor-intensive s.
yoğun olmayan dönem off-peak s.
yoğun dönemler dışındaki zaman off-peak s.
yoğun saatlerin dışında off-peak s.
çok yoğun tightly packed s.
aşırı/son derece meşgul veya yoğun extremely busy s.
daha yoğun intenser s.
daha yoğun denser s.
yoğun ve insan dolu teeming s.
yoğun işgücü gerektiren labour-intensive s.
yoğun biçimde paketlenmiş densely packed s.
yoğun biçimde sıkıştırılmış densely packed s.
yoğun dizilmiş densely packed s.
derin ve yoğun deep and dense s.
aşırı yoğun veya kalabalık rammed s.
insan yoğun people-intensive s.
çok yoğun capsule s.
daha az yoğun hale getirilmiş tempered s.
yoğun olmayan tenuous s.
yoğun çaba gerektiren testing s.
yoğun ıstırap duyan tortured s.
alışverişin yoğun olduğu trading s.
yoğun çalışmaktan yıpranmış trauchled s.
yoğun sıkıntı çektiren atrocious s.
aşırı yoğun ultradense s.
yoğun enerji gerektiren energy-intensive s.
yoğun bir şekilde meşgul knee-deep s.
son derece yoğun weapons-grade s.
son derece yoğun industrial-strength s.
yoğun ağaçlandırılmış queachy [obsolete] s.
çok yoğun big s.
yoğun bir kitle oluşturan massy s.
yoğun bir şekilde veya geniş alanlara yayılan massy s.
yoğun kokulu quick-scented s.
yoğun bir dokuya sahip woofy s.
bir şehri ve onu çevreleyen yoğun nüfuslu alanları içeren (bölge) metropolitan s.
yoğun bir dinsel deneyim sonucu inancı artmış (hristiyan) born-again s.
yoğun bir dinsel deneyim sonucu inancı artmış (hristiyan) born-again s.
yoğun duygulu high-pitched s.
yoğun (tartışma, üslup) high-pitched s.
aşırı yoğun hyperintense s.
yoğun duygular sergileyen hysteric s.
yoğun duygular gösteren hysteric s.
yoğun bir karanlık veya kasvetle nitelenen mirky s.
yoğun ve ağır bir hava ile nitelenen mirky s.
aşırı yoğun olan mortal s.
çok yoğun mortal s.
yoğun olmayan low-level s.
yoğun olmayan low-pressure s.
yoğun düşünülen lucubratory [obsolete] s.
yoğun çaba ürünü olan lucubratory [obsolete] s.
(ağrı, açlık) yoğun gnawing s.
(yoğun bir duygudan ötürü) nefesi kesilen chokey s.
(içerik) yoğun dense s.
çok yoğun ve baskılı overbearing s.
aşırı yoğun overintense s.
aşırı yoğun overofficious s.
çok yoğun overrich s.
yoğun etkileyen immersive s.
yoğun nüfuslu impacted s.
sözcüklere dökülemeyecek kadar yoğun veya karmaşık inarticulate s.
yoğun kıvamlı inspissate s.
yoğun kıvamlı inspissated s.
yoğun şekilde renklendirilmiş double-dyed s.
az yoğun ulaşıma ait down s.
az yoğun ulaşımla ilgili down s.
az yoğun ulaşımda kullanılan down s.
yoğun nüfuslu popular [obsolete] s.
yoğun nüfuslu populate [obsolete] s.
yoğun kümeler halinde çiçeklenen fascicular s.
(hareket, duygu) yoğun ferocious s.
çok yoğun fervent s.
(trafik, gaz ihtiyacı) en yoğun zamana denk gelen peak-hour s.
(televizyon programı) en yoğun saatte yayınlanan peak-time s.
yoğun tedirginlik yaşayabilen convulsible s.
jelatin gibi yoğun gelatinlike s.
yüzeyi yoğun ısı ile hızlıca yanmış olan seared s.
çok yoğun seething s.
yarı yoğun semicompact s.
(tat) yoğun sprightly s.
(yiyecek) yoğun dokulu stodgy s.
(yiyecek) yoğun kıvamlı stodgy s.
süper yoğun superdense s.
süper yoğun (kodlama) superdense s.
(madde) normalden fazla yoğun superdense s.
yoğun kimyasal konsantrasyon içeren superelevated s.
yoğun kimyasal içeren superelevated s.
aşırı yoğun superheated s.
yoğun destek gören supportful [obsolete] s.
çok yoğun overwhelming s.
yoğun bir şekilde intensionally zf.
yoğun bir biçimde intensively zf.
yoğun olarak intensively zf.
yoğun bir şekilde potently zf.
yoğun olarak densely zf.
yoğun bir biçimde hecticly zf.
yoğun bir şekilde concentratedly zf.
yoğun bir şekilde intensely zf.
yoğun şekilde intensively zf.
yoğun şekilde intensely zf.
yoğun olarak extremely zf.
yoğun olarak intensely zf.
yoğun ölçüde extremely zf.
yoğun ölçüde densely zf.
yoğun ölçüde to a high degree zf.
yoğun olarak to a high degree zf.
yoğun ölçüde intensely zf.
-e karşı yoğun engellere rağmen despite overwhelming odds against zf.
daha yoğun şekilde/biçimde more intensely zf.
yoğun bir şekilde acutely zf.
yoğun biçimde populously zf.
yoğun biçimde toweringly zf.
yoğun bir şekilde up zf.
daha yoğun up zf.
oldukça yoğun vividly zf.
yoğun bir şekilde overpoweringly zf.
yoğun bir şekilde grossly zf.
yoğun olarak compactedly zf.
yoğun istek üzerine by popular demand zf.
seyrekten yoğun kıvama down zf.
yoğun kümeler oluşturarak fascicularly zf.
yoğun duygularla feelingly zf.
yoğun bir şekilde ferociously zf.
yoğun bir şekilde shrewdly zf.
yoğun bir şekilde snapping zf.
yoğun bir şekilde snappingly zf.
yoğun ölçüde soaking zf.
yoğun olarak soaking zf.
yoğun ölçüde sobbing [dialect] zf.
yoğun olarak sobbing [dialect] zf.
yoğun ölçüde something zf.
yoğun olarak something zf.
yoğun bir şekilde stiff zf.
yoğun ölçüde super zf.
yoğun anlamı veren ön ek pycn- ök.
yoğun anlamı veren ön ek pycno- ök.
Phrasals
(birine) ilgiyle ve yoğun bir şekilde bakmak bore into (someone or something) f.
(birine) ilgiyle ve yoğun bir şekilde bakmak bore into f.
yoğun biçimde direnmek stand up to f.
yoğun biçimde çalışmak plug away at f.
yoğun çalışmak labour over f.
yoğun emek harcamak labour over f.
yoğun güneş veya ışığın altında kalmak blaze down on (someone or something) f.
yoğun güneş veya ışığa maruz kalmak blaze down on (someone or something) f.
yoğun bir şekilde bir yerden aşağı akmak/yağmak sluice down f.
yoğun tarım yapmak suretiyle bir arazinin/tarlanın verimliliğini düşürmek farm something out f.
yoğun bir duygudan dolayı ağlamak weep for (someone or something) f.
yoğun bir duygudan dolayı göz yaşı dökmek weep for (someone or something) f.
(çok yoğun bir duygudan dolayı) ağlamak weep with (something) f.
yoğun çalışmaya başlamak dig in f.
yoğun çalışmaya başlamak dig in f.
yoğun yağış bir şeyin iptal olmasına neden olmak wash out f.
yoğun yağıştan dolayı iptal edilmesine neden olmak wash something out f.
yoğun yağış bir şeyin iptal edilmesine neden olmak wash out f.
yağmurdan/yoğun yağıştan dolayı ertelenmek wash out f.
yoğun bir şekilde içine koymak stuff in f.
yoğun bir şekilde (bir şeyin) içine (bir şey) koymak stuff into (something) f.
yoğun sis yüzünden işleyişi durdurmak sock in f.
yoğun sis yüzünden görünmemek sock in f.
yoğun sis altında bırakmak sock in f.
yoğun görüşmeler sonucu bir şey geliştirmek thresh out f.
kısıtlı/yoğun bir zamanda bir şeyi araya sıkıştırmak work into f.
yoğun bir şekilde (bir şeye) ulaşmaya çalışmak work toward (something) f.
(bir şey) için yoğun çaba sarf etmek work toward (something) f.
yoğun bir şekilde yayılmak lance through f.
yoğun bir şekilde bir şey kokmak reek of something f.
yoğun bir şekilde bir şey kokusu yaymak reek of something f.
güçlü/yoğun bir şekilde bir şey izlenimi vermek reek of something f.
yoğun kokmak reek of f.
yoğun koku yaymak reek of f.
kalbi (yoğun bir duyguyla) küt küt atmak race with (something) f.
bir şey için yoğun çaba göstermek aim for something f.
bir şey için yoğun çaba göstermek aim at something f.
bir şey için yoğun çaba göstermek aim for something f.
bir şey için yoğun çaba göstermek aim at something f.
yoğun/şiddetli mücadele vermek battle out f.
yoğun/şiddetli bir savaş vermek battle out f.
yoğun bir şekilde uğraşmak battle out f.
(birine) yoğun haz/mutluluk yaşatmak bliss (one) out f.
(bir duyguyu) yoğun bir şekilde hissetmek burn with (something) f.
yoğun emek harcamak/çalışmak labor over f.
-e yoğun bir şekilde yayılmak rage through f.
(bir yere) yoğun bir şekilde yayılmak rage through (something) f.
yoğun bir şekilde (bir şeye) başlamak swing into (something) f.
(bir şeye) yoğun çalışmak swot up (on something) f.
tatlı sözlerle veya yoğun ısrarla ve sıkboğaz ederek bir işi yaptırmak tease into doing f.
(yoğun egzersiz yaptıktan sonra) soğumak/vücudu soğutmak warm down f.
(atı) yoğun antrenmandan sonra teri soğuyup dinlenene kadar yavaşça sürmek cool out f.
Phrases
yoğun çalışma temposuna uyum sağlayabilmek work to tight deadlines f.
yoğun kar yağışından dolayı because of heavy snow expr.
normalden daha büyük, ciddi, yoğun bir şey/kimse and a half expr.
Proverb
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez little work never killed anyone
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez little hard work never hurt anyone
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez little work never hurt anyone
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez little hard work never killed anyone
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez little (hard) work never hurt anyone
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez a little (hard) work never hurt anybody
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez a little (hard) work never hurt anybody
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez a little (hard) work never hurt anyone
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez a little (hard) work never hurt anyone
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez a little (hard) work never killed anybody
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez a little (hard) work never killed anybody
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez a little (hard) work never killed anyone
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez a little (hard) work never killed anyone
Colloquial
san jose (silikon vadisi) ve seattle gibi yüksek teknoloji şirketlerinin yoğun olduğu abd şehirleri arasında düzenli doğrudan uçuş yapan yolcu uçağı nerd bird i.
yoğun bir program sırasında dinlenmek veya kendine çeki düzen vermek için duraklamak touchdown i.
yoğun keyif/zevk (özellikle uyuşturucu vs gibi uyarıcı maddelerin yarattığı etki sonucunda) rush i.
yoğun fikir tartışması slugfest i.
yapışkan yoğun madde jollop i.
uyuşturucuya bağlı yoğun mutluluk/coşku joyride i.
kuvvetli/yoğun bir uyuşturucu kafası joyride i.
uyuşturucuya bağlı yoğun mutluluk/coşku joy ride i.
kuvvetli/yoğun bir uyuşturucu kafası joy ride i.
siyahilerin yoğun yaşadığı bölge black belt i.
(bir şeye) büyük/yoğun talep a rush on (something) i.
yoğun duygusallık cheese i.
en yoğun durum high gear i.
yoğun depresyon horror i.
birbirlerine yoğun sevgi besleyen çift lovebirds i.
-e yoğun talep rush on i.
abd'de kum tepelerinin yoğun olduğu iki bölgeden birinde yaşayan kimse sandhiller i.
yoğun biçimde eleştirmek be all over f.
yoğun bir şekilde bastırmak/mücadele etmek pour it on f.
en yoğun şekilde yapmak pour it on f.
çok yoğun olmak be all go f.
göze yoğun/rahatsız edici gelmek bedazzle f.
çok yoğun olmak hop f.
yoğun şekilde çalışmaya başlamak hop [us] [canada] f.
yoğun şekilde ilgilenmek drown f.
yoğun enerji ve heyecanla dolu amped-up s.
ateşli ve yoğun hot and heavy s.
yoğun duygulu white-hot s.
yoğun ilgi uyandıran hot s.
aşırı yoğun crazy s.
yoğun yaz sezonu gelmek üzere the busy summer season is almost upon us again expr.
(garson) aşırı yoğun in the weeds expr.
yoğun olarak something fierce expr.
tüm gücüyle, çok yoğun bir şekilde (one's) heart out expr.
-in en yoğun/sert dönemi dead of expr.
aşırı yoğun as busy as it gets expr.
Idioms
yoğun kurs crash course i.
hızlandırılmış/yoğun ders programı crash course i.
bir şeye büyük/yoğun talep/rağbet olması a run on (something) i.
bir şeyin büyük/yoğun rağbet görmesi a run on (something) i.