advantage - Türkisch Englisch Wörterbuch

advantage

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "advantage" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 33 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
advantage n. avantaj
That is an advantage for us, too, not just for the east Europeans.
Bu sadece Doğu Avrupalılar için değil, bizim için de bir avantajdır.

More Sentences
advantage n. fayda
What is the advantage of good doctors if there are inadequate medical facilities and resources?
Tıbbi tesisler ve kaynaklar yetersizse iyi doktorların ne faydası var?

More Sentences
advantage n. yarar
The obligation of re-use is often to the advantage of local producers of beer or mineral water.
Yeniden kullanım zorunluluğu genellikle yerel bira veya maden suyu üreticilerinin yararınadır.

More Sentences
General
advantage n. fayda
What is the advantage of good doctors if there are inadequate medical facilities and resources?
Tıbbi tesisler ve kaynaklar yetersizse iyi doktorların ne faydası var?

More Sentences
advantage n. yarar
The obligation of re-use is often to the advantage of local producers of beer or mineral water.
Yeniden kullanım zorunluluğu genellikle yerel bira veya maden suyu üreticilerinin yararınadır.

More Sentences
advantage n. avantaj
That is an advantage for us, too, not just for the east Europeans.
Bu sadece Doğu Avrupalılar için değil, bizim için de bir avantajdır.

More Sentences
advantage n. çıkar
And the most serious thing is that organised crime is using these means for their own advantage and even funding.
Ve en vahim olanı da organize suçların bu araçları kendi çıkarları ve hatta finansman için kullanıyor olmasıdır.

More Sentences
Trade/Economic
advantage n. avantaj
That is an advantage for us, too, not just for the east Europeans.
Bu sadece Doğu Avrupalılar için değil, bizim için de bir avantajdır.

More Sentences
advantage n. çıkar
And the most serious thing is that organised crime is using these means for their own advantage and even funding.
Ve en vahim olanı da organize suçların bu araçları kendi çıkarları ve hatta finansman için kullanıyor olmasıdır.

More Sentences
advantage n. fayda
What is the advantage of good doctors if there are inadequate medical facilities and resources?
Tıbbi tesisler ve kaynaklar yetersizse iyi doktorların ne faydası var?

More Sentences
Sport
advantage n. avantaj
That is an advantage for us, too, not just for the east Europeans.
Bu sadece Doğu Avrupalılar için değil, bizim için de bir avantajdır.

More Sentences
General
advantage n. üstünlük sağlayan şey
advantage n. kazanç
advantage n. menfaat
advantage n. istifade
advantage n. intifa
advantage n. iyilik
advantage n. üstünlük
advantage n. getiri
advantage v. yarar sağlamak
advantage v. fayda sağlamak
advantage v. (amaca/hedefe) yaklaştırmak
advantage v. kazanç sağlamak
advantage v. konumunu sağlamlaştırmak
advantage v. faydasına/yararına olmak
Trade/Economic
advantage n. istifade
advantage n. kar
advantage n. menfaat
Law
advantage n. menfaat
Technical
advantage n. getiri
advantage n. üstünlük
Computer
advantage n. yarar kazanımı
Tennis
advantage n. beraberlik sonrası kazanılan ilk sayı

Bedeutungen, die der Begriff "advantage" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 238 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
take advantage of v. yararlanmak
I would like to take advantage of this opportunity to raise another issue with you.
Bu fırsattan yararlanarak sizinle bir konuyu daha paylaşmak istiyorum.

More Sentences
take advantage of v. faydalanmak
We should take advantage of that.
Bundan faydalanmalıyız.

More Sentences
General
take advantage v. avantaj elde etmek
I must take advantage to enhance my language ability.
Dil yeteneğimi artırmak için avantaj elde etmeliyim.

More Sentences
take advantage of v. faydalanmak
We should take advantage of that.
Bundan faydalanmalıyız.

More Sentences
take advantage of v. kullanmak
Engineers try to take advantage of nature rather than try to understand it.
Mühendisler, tabiatı anlamaktan ziyade, onu kullanmaya çalışırlar.

More Sentences
take advantage of v. fırsat bilmek
I hope that no groups have taken advantage of that deadline to table amendments.
Umarım hiçbir grup bu son tarihi fırsat bilerek değişiklik önergeleri sunmamıştır.

More Sentences
take advantage of v. istifade etmek
He probably figured we were too shy to take advantage of an old army friend.
Muhtemelen eski askerlik arkadaşımızdan istifade edemeyecek kadar utangaç olduğumuzu düşündü.

More Sentences
bring advantage v. avantaj getirmek
An enlarged social horizon will bring advantages.
Genişlemiş bir sosyal ufuk avantajlar getirecektir.

More Sentences
Idioms
an advantage over (someone or something) n. (birine/bir şeye) karşı üstünlük
They tried very hard to gain an advantage over one another.
Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.

More Sentences
General
mechanical advantage n. kuvvet kazancı
taking advantage of an opportunity n. fırsattan istifade
taking advantage of n. istismar
customer advantage n. müşteri avantajı
unfair advantage n. haksız çıkar
unfair advantage n. haksız menfaat
unfair advantage n. haksız avantaj
an advantage gained at the beginning n. başlangıçta elde edilen avantaj
tactical advantage n. taktik avantajı
decisive advantage n. belirgin üstünlük
advantage ground n. avantajlı yer
advantage ground n. üstünlük sağlayan yer
perceived relative advantage n. algılanan göreceli avantaj
gain an advantage over v. -e karşı avantaj elde etmek
be quick to take advantage of an opportunity v. açıkgözlük etmek
take advantage of v. istismar etmek
catch an advantage v. avantaj yakalamak
enjoy the advantage of v. hayrını görmek
gain advantage from v. yarar sağlamak
use an advantage v. avantajdan faydalanmak
turn into an advantage v. avantaja çevirmek
have a means of gaining advantage with v. nüfuzu olmak (bir kurumda vb)
take advantage of v. zaafından faydalanmak
have the advantage v. avantaj sağlamak
take the advantage of v. avantajdan faydalanmak
provide an advantage v. avantaj sağlamak
press one's advantage v. avantajından mümkün mertebe yararlanmak
have an advantage over someone v. başkasına göre avantajlı bir durumda olmak
draw advantage from v. faydalanmak
take advantage of v. nemalanmak
take advantage of an opportunity v. fırsattan yararlanmak
take advantage of v. çıkar sağlamak
draw advantage from v. istifade etmek
suck advantage out of v. çıkar sağlamak
use one's advantage v. avantaj kullanmak
take advantage of v. iyi niyetini kötüye kullanmak
make use of an advantage v. avantajdan faydalanmak
gain advantage v. çıkar sağlamak
take advantage of a right v. haktan yararlanmak
take advantage of a right v. haktan faydalanmak
gain advantage v. avantaj sağlamak
provide advantage v. avantaj sağlamak
bring somebody an advantage v. avantaj sunmak
give somebody an advantage v. avantaj sunmak
offer advantage v. avantaj sunmak
take the advantage of v. avantajını kullanmak
take advantage of someone v. birisinden faydalanmak
bring advantage v. avantaj yaratmak
offer advantage v. avantaj yaratmak
give advantage v. avantaj yaratmak
bring advantage v. avantaj vermek
offer advantage v. avantaj vermek
give advantage v. avantaj vermek
create advantage v. avantaj yaratmak
take advantage of v. -den faydalanmak
take advantage of v. (bir şeyden) faydalanmak
take advantage of v. (birini) istismar etmek
get no advantage out of (a situation) for oneself v. çıkarı olmamak
have no advantage out of (a situation) for oneself v. çıkarı olmamak
suck advantage out of v. menfaat sağlamak
take advantage of v. menfaat sağlamak
have the advantage of v. avantajına sahip olmak
take advantage of v. -den istifade etmek
take advantage of v. -den yararlanmak
take advantage of the situation v. fırsattan istifade etmek
provide a competitive advantage v. rekabet üstünlüğü sağlamak
take advantage of the situation v. durumdan istifade etmek
have an advantage over somebody v. birine karşı avantaj sağlamak
take advantage of the situation v. durumdan faydalanmak
turn into an advantage v. avantaja dönüştürmek
turn to advantage v. lehe dönmek
have the advantage v. avantaja sahip olmak
turn out at advantage v. faydalı sonuç vermek
make advantage of v. faydalanmak
afford advantage v. menfaat temin etmek
afford advantage v. çıkar sağlamak
afford advantage v. menfaat elde etmek
take advantage of something v. faydalanmak
benefit from the advantage of v. imkanından faydalanmak
benefit from the advantage of v. avantajından yararlanmak
get the advantage back v. avantajı geri almak
gain an advantage over v. -e karşı avantajlı duruma geçmek
gain an advantage over v. -e karşı üstünlük sağlamak
gain an advantage over v. -e karşı üstünlük elde etmek
turn out to one's advantage v. birinin lehine dönmek
gain illegal economic profit/advantage v. ekonomik çıkar sağlamak
have a decisive advantage over someone v. birine karşı belirgin bir üstünlüğü olmak
gain illegal economic profit/advantage v. yasa dışı ekonomik çıkar sağlamak
advantage one's self of v. kendi yararına kullanmak
take advantage of v. zekası ile alt etmek
take advantage of v. fırsata çevirmek
to the best advantage adv. en faydalı şekilde
to advantage adv. birinin/bir şeyin güzelliğini/iyi yönlerini ortaya çıkaracak şekilde
to advantage adv. birinin/bir şeyin yararına
Colloquial
not that i've taken much advantage of it yet expr. gerçi bundan yeterince faydalandığım pek söylenemez
to (one's) advantage expr. (birinin) yararına/avantajına
Idioms
an advantage over (someone or something) n. (birine/bir şeye) karşı avantaj
the advantage over (someone or something) n. (birine/bir şeye) karşı avantaj
the advantage over (someone or something) n. (birine/bir şeye) karşı üstünlük
get the advantage of (something) v. (bir şeyden) yararlanmak
get the advantage of (something) v. (bir şeyden) fayda sağlamak
get the advantage of (something) v. (bir şeyden) çıkar sağlamak
get the advantage of (something) v. (bir şeyden) nasiplenmek
get the advantage of (something) v. (bir şeyden) istifade etmek
get the advantage of v. üstün olmak
get the advantage of v. galip gelmek
get the advantage of v. avantaja sahip olmak
get the advantage over v. üstün olmak
get the advantage over v. galip gelmek
get the advantage over v. avantaja sahip olmak
have the advantage over v. üstün olmak
have the advantage over v. galip gelmek
have the advantage over v. avantaja sahip olmak
get the advantage over (someone or something) v. (birine veya bir şeye karşı) avantaj sağlamak
get the advantage over (someone or something) v. (birine veya bir şeye karşı) üstünlük yakalamak
have the advantage over (someone or something) v. (birine veya bir şeye karşı) avantaj sağlamak
have the advantage over (someone or something) v. (birine veya bir şeye karşı) üstünlük yakalamak
press home (one's) advantage v. birinin avantajlarından sonuna kadar yararlanmak/faydalanmak
press home (one's) advantage v. birinin avantajlarından sonuna kadar menfaat sağlamak
press home your advantage v. gücünü kullanmak
press home your advantage v. üstünlüğünü kullanmak
show (someone or something) to advantage v. çok yakışmak
show (someone or something) to advantage v. güzel göstermek
show (someone or something) to advantage v. parlatmak
show (someone or something) to advantage v. en iyi şekilde sergilemek
show to advantage v. çok yakışmak
show to advantage v. güzel göstermek/en iyi şekilde göstermek
show to advantage v. parlatmak
show to advantage v. en iyi şekilde sergilemek
show one's advantage v. çok yakışmak
show one's advantage v. güzel göstermek/en iyi şekilde göstermek
show one's advantage v. parlatmak
show one's advantage v. en iyi şekilde sergilemek
take advantage of v. birinin zayıflığından yararlanmak
take advantage of v. birini kullanarak çıkar sağlamak
take advantage of v. birini kullanmak
show something to good advantage v. güzel/iyi/şık göstermek/gözükmek
take full advantage (of something) v. fırsatından yararlanmak
take advantage (of something) v. fırsatından yararlanmak
take advantage of v. zaafından faydalanmak
give (one) an advantage over (someone or something) v. (birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
give (one) an advantage over (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
give (one) an advantage over (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
give (one) an advantage over (someone or something) v. (birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
give (one) the advantage over (someone or something) v. (birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
give (one) the advantage over (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
give (one) the advantage over (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
give (one) the advantage over (someone or something) v. (birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
have the advantage of (something) v. (bir şey) avantajına sahip olmak
show (someone or something) to good advantage v. (birini/bir şeyi) güzel/iyi/şık göstermek
show to good advantage v. güzel/iyi/şık göstermek/gözükmek
take advantage of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) faydalanmak
take advantage of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) fayda/yarar/çıkar sağlamak
take advantage of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sömürmek
take advantage of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) istifade etmek
take advantage of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) kendi çıkarı/kazancı için kullanmak
turn (something) to (one's) advantage v. (bir şeyi birinin) avantajına çevirmek
turn (something) to (one's) advantage v. (bir şeyi birinin) lehine çevirmek
turn (something) to (one's) advantage v. bir şeyi avantaja/fırsata çevirmek
turn (something) to (one's) advantage v. (bir şeyi birinin) yararına çevirmek
turn something to advantage v. bir şeyi avantaja/fırsata çevirmek
turn something to your advantage v. bir şeyi lehine/avantajına çevirmek
to (good) advantage adv. daha iyi şekilde
to (good) advantage adv. çok iyi şekilde
to (good) advantage adv. en güzel şekilde
to (better) advantage adv. daha iyi şekilde
to (better) advantage adv. çok iyi şekilde
to (better) advantage adv. en güzel şekilde
Speaking
he has the advantage expr. avantaj onda
Trade/Economic
differential advantage n. ayırıcı üstünlük
price advantage n. fiyat avantajı
first-mover advantage n. ilk hamle avantajı
first-mover advantage n. ilk hamle avantajı
comparative advantage n. karşılaştırmalı üstünlük
comparative advantage theory n. karşılaştırmalı üstünlük kuramı
law of comparative advantage n. karşılaştırmalı üstünlük kanunu (teorisi)
comparative advantage n. karşılaştırmalı üstünlük
comparative cost advantage n. karşılaştırmalı maliyet üstünlüğü
cost advantage n. maliyet üstünlüğü
cost advantage n. maliyet avantajı
absolute advantage n. mutlak üstünlük
theory of absolute advantage n. mutlak üstünlükler teorisi
comparative advantage n. mukayeseli maliyet kuramı
comparative advantage n. mukayeseli üstünlük
absolute advantage n. mutlak üstünlük
absolute advantage n. mutlak avantaj
competitive advantage n. rekabet üstünlüğü
competitive advantage n. rekabetçi üstünlük
competitive advantage n. rekabet avantajı
competitive advantage n. rekabet üstünlüğü
union wage advantage n. sendika avantajı
sustainable competitive advantage n. sürdürülebilir rekabet üstünlüğü
sustainable competitive advantage n. sürdürülebilir rekabetçi üstünlük
sustainable competitive advantage n. sürdürülebilir rekabet avantajı
tax advantage n. vergi avantajı
tax advantage n. vergi avantajı sağlama
incumbent advantage n. yerleşik firma avantajı
gain advantage v. çıkar sağlamak
gain advantage v. çıkar temin etmek
Law
pecuniary advantage n. fayda
comparative advantage n. karşılaştırmalı üstünlük
balance of advantage n. kar dengesi
pecuniary advantage n. maddi çıkar
Politics
unfair competitive advantage n. haksız rekabet üstünlüğü
comparative advantage n. karşılaştırmalı üstünlük
mutual advantage n. karşılıklı yarar
involve an advantage v. bir avantaj içermek
Technical
advantage factor n. avantaj faktörü
mechanical advantage n. mekanik avantaj
Telecom
first mover advantage n. ilk girenin avantajı
Mechanic
mechanical advantage n. makine ile üretilen kuvvetin uygulanan kuvvete oranı
Automotive
traction advantage n. yol tutuş avantajı
Psychology
advantage by illness n. hastalıktan avantaj sağlama
Military
taking advantage of the cover n. örtüden faydalanma
strategic advantage n. stratejik üstünlük
Sport
time-advantage n. güreşte zaman avantajı
advantage rule n. avantaj kuralı
homecourt advantage n. saha avantajı
homecourt advantage n. taraftar desteğiyle kendi sahasında oynama avantajı
Football
play an advantage v. (oyunu) avantaja bırakmak
apply advantage v. (oyunu) avantaja bırakmak
Tennis
advantage court n. avantaj kortu
advantage out n. servisi karşılayan oyuncu avantajlı/önde (tenis)
advantage out n. servisi karşılayan oyuncu avantajlı/önde (tenis)
advantage-out adj. servisi karşılayan
advantage-in adj. servis atan
advantage in (ad in) expr. servis atan oyuncu avantajlı/önde (tenis)
ad in (advantage in) expr. servis atan oyuncu avantajlı/önde (tenis)
ad out (advantage out) expr. servisi karşılayan oyuncu avantajlı/önde (tenis)