duty - Türkisch Englisch Wörterbuch

duty

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "duty" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 55 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
duty n. görev
Our duty is to condemn the situation while, at the same time, discussing ways forward.
Görevimiz bir yandan durumu kınarken diğer yandan da ileriye dönük yolları tartışmaktır.

More Sentences
duty n. vazife
It is our duty to report the incident to the police.
Bu olayı polise bildirmek bizim vazifemiz.

More Sentences
General
duty n. görev
It proves that works councils have, as a rule, fulfilled their duties.
Bu durum, çalışma konseylerinin kural olarak görevlerini yerine getirdiğini kanıtlamaktadır.

More Sentences
duty n. vergi
The government put a duty on foreign cars.
Hükümet yabancı otomobillere vergi koydu.

More Sentences
duty n. vazife
One should do one's duty.
Bir insan vazifesini yapmalı.

More Sentences
duty n. ödev
Firstly, the Constitution sets forth the rights and duties of citizens.
İlk olarak, Anayasa vatandaşların hak ve ödevlerini ortaya koymaktadır.

More Sentences
duty n. yükümlülük
The duty to communicate applies just as much to ourselves, the Commission and national authorities.
İletişim kurma yükümlülüğü bizler, Komisyon ve ulusal makamlar için de geçerlidir.

More Sentences
duty n.
Yolanda has been neglecting her duties.
Yolanda işlerini ihmal ediyor.

More Sentences
duty n. gümrük
These goods are free of duty.
Bu mallar gümrük vergisinden muaf.

More Sentences
Trade/Economic
duty n. görev
It is our immediate duty to seek to restore unity to the Union.
Birliğin birliğini yeniden tesis etmeye çalışmak bizim acil görevimizdir.

More Sentences
duty n. gümrük vergisi
Minimum EU rates of duty are sensible and effective in tackling the scourge of smuggling.
AB'nin asgari gümrük vergisi oranları kaçakçılık belasıyla mücadelede mantıklı ve etkilidir.

More Sentences
duty n.
I was tempted to go swimming even though the lifeguard was not yet on duty.
Cankurtaran henüz başında olmasa da yüzmeye gitmek için can atıyordum.

More Sentences
duty n. vergi
Everyone should fulfil their duty to pay taxes.
Herkes vergi ödeme yükümlülüğünü yerine getirmelidir.

More Sentences
duty n. vazife
Come what may, we must do our duty.
Ne olursa olsun vazifemizi yerine getirmeliyiz.

More Sentences
Law
duty n. gümrük vergisi
These goods are free of duty.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.

More Sentences
duty n. ödev
A right without a duty is a privilege.
Ödevsiz hak, ayrıcalıktır.

More Sentences
Sport
duty n. görev
It is the duty of the Commission to ensure that this happens.
Bunun gerçekleşmesini sağlamak Komisyonun görevidir.

More Sentences
General
duty n. saygı
duty n. itaat
duty n. sorumluluk
duty n. yer
duty n. hürmet
duty n. hizmet
duty n. borç
duty n. vecibe
duty n. harç
duty n. resim
duty n. uhde
duty n. güç
duty n. gümrük resmi
duty n. kapasite
duty n. yumuş
duty adj. görev olarak yerine getirilen
duty adj. görevde bulunan
duty adj. görevinin başında olan
duty adj. belirlenen işlerin sorumluluğunu alan
Speaking
duty n. (çocuk dilinde) kaka yapma
Trade/Economic
duty n. gümrük vergisi ya da resmi
duty n. gümrük resmi
duty n. gümrük
duty n. harç
duty n. özellikle alkol ve tütün gibi belirli mallardan alınan resim
duty n. özellikle de alkol ve tütün gibi belirli mallardan alınan vergi
duty n. rüsum
duty n. resim
duty n. tarife
Law
duty n. gümrük resmi
Technical
duty n. bir makinenin ürettiği iş miktarı
Agriculture
duty n. ekili alan için gereken sulama suyu miktarı
Religious
duty n. papazın yerine getirmekle yükümlü olduğu görev
Military
duty n. muvazzaflık
duty n. faal askeri hizmet
Art
duty n. varlıkların doğadaki görünüşlerinin kalem veya fırça gibi araçlarla kağıt üzerinde yapılan biçimleri
Photography
duty n. fotoğraf
Engineering
duty n. (su pompası gibi düzeneklerde) toplam verimlilik göstergesi

Bedeutungen, die der Begriff "duty" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
duty-free adj. gümrüksüz
Our producers are also concerned about the prospect of duty-free entry from the 48 least-developed countries.
Üreticilerimiz ayrıca 48 az gelişmiş ülkeden gümrüksüz giriş yapılması ihtimalinden de endişe duymaktadır.

More Sentences
General
guard duty n. nöbet
He was accused of falling asleep on guard duty.
Nöbet sırasında uyumakla suçlanıyordu.

More Sentences
night duty n. gece nöbeti
He is on night duty tonight.
Bu gece gece nöbetinde.

More Sentences
civic duty n. vatandaşlık görevi
I'm just doing my civic duty.
Ben sadece vatandaşlık görevimi yapıyorum.

More Sentences
sense of duty n. görev anlayışı
She has no sense of duty.
Onda görev anlayışı yoktur.

More Sentences
be on duty v. görevde olmak
I'm supposed to be on duty now.
Şu anda görevde olmam gerekiyordu.

More Sentences
do one's duty v. görevini yapmak
One must do one's duty.
Kişi görevini yapmalıdır.

More Sentences
off duty adj. izinli
Tom was off duty at the time.
Tom o sırada izinliydi.

More Sentences
on duty adj. nöbetçi
The policeman was on duty on that day.
Polis, o gün nöbetçiydi.

More Sentences
heavy-duty adj. ağır iş
This is a heavy-duty machine.
Bu bir ağır iş makinesidir.

More Sentences
on duty adj. görevli
There's no lifeguard on duty.
Görevli cankurtaran yok.

More Sentences
off-duty adj. görevde olmayan
The criminal was apprehended by an off-duty policeman.
Suçlu, görevde olmayan bir polis tarafından yakalandı.

More Sentences
Phrases
duty calls expr. görev beni çağırıyor
Duty calls to me.
Görev beni çağırıyor.

More Sentences
Trade/Economic
stamp duty n. damga vergisi
These incentives include Stock Relief, Stamp Duty, Capital Acquisition and Probate Tax.
Bu teşvikler arasında Stok Yardımı, Damga Vergisi, Sermaye Edinimi ve Veraset Vergisi yer almaktadır.

More Sentences
duty-free shop n. gümrüksüz satış mağazası
Tom bought a bottle of vodka and some perfume at the duty-free shop.
Tom gümrüksüz satış mağazasından bir şişe votka ve biraz parfüm aldı.

More Sentences
customs duty n. gümrük vergisi
Nor are we able to support a resolution recommending customs duties in the agricultural sphere.
Tarım alanında gümrük vergilerini tavsiye eden bir kararı da desteklememiz mümkün değildir.

More Sentences
customs duty n. gümrük vergisi
So much so that only 17% of the European budget's resources now comes from customs duties and that agricultural levy.
Öyle ki Avrupa bütçesinin kaynaklarının sadece %17'si artık gümrük vergileri ve tarım vergisinden geliyor.

More Sentences
duty of care n. özen yükümlülüğü
This sets out employers' general duty of care without any room for misunderstanding.
Bu, işverenlerin genel özen yükümlülüğünü herhangi bir yanlış anlamaya mahal bırakmadan ortaya koymaktadır.

More Sentences
excise duty n. özel tüketim vergisi
Firstly, the creation of an indexed fluctuation band for excise duties applicable to commercial diesel.
İlk olarak, ticari dizele uygulanan özel tüketim vergileri için endeksli bir dalgalanma bandı oluşturulmuştur.

More Sentences
excise duty n. özel tüketim vergisi
It is therefore right and proper that excise duty should be reduced.
Bu nedenle özel tüketim vergisinin düşürülmesi doğru ve yerinde olacaktır.

More Sentences
excise duty n. tüketim vergisi
Tax competition could even be beneficial, since standardisation would, in most cases, lead to higher excise duties.
Vergi rekabeti faydalı bile olabilir çünkü standardizasyon çoğu durumda daha yüksek tüketim vergilerine yol açacaktır.

More Sentences
duty-free adj. gümrüksüz
Between 2006 and 2009, these three products will become entirely duty-free.
2006 ve 2009 yılları arasında bu üç ürün tamamen gümrüksüz hale gelecektir.

More Sentences
duty free adj. gümrüksüz
Duty free was abolished, to the benefit of the taxpayer, and there was absolutely no disaster.
Vergi mükellefinin yararına olacak şekilde gümrüksüz satış kaldırıldı ve kesinlikle hiçbir felaket yaşanmadı.

More Sentences
General
import duty n. ithal harcı
a binding duty n. boyun borcu
tonnage duty n. tonaj vergisi
guard duty n. nöbet hizmeti
duty of paying wages n. ücret ödeme borcu
turn of duty n. nöbet
pharmacy on duty n. nöbetçi eczane
breach of duty n. görevi yapmama
fundamental duty n. asli görev
religious duty n. farz
export duty n. ihracat vergisi
light duty truck n. hafif hizmet kamyonu
binding duty n. farz
filial duty n. evlatlık görevi
civil duty n. sivil hizmet
light duty trucks n. kamyonet
sense of duty n. vazife şuuru
watchman's duty n. bekçilik
fatigue duty n. angarya
duty officer n. nöbetçi subayı
light duty n. hafif iş
line duty n. sınır işi
official duty n. memuriyet
death duty n. veraset vergisi
legal duty n. yasal sorumluluk
additional duty n. ek görev
duty to disclose n. bildirme görevi
the duty imposed n. verilen görev
national duty n. milli görev
military duty n. askerlik görevi
duty in the armed forces n. askerlik görevi
assignment of duty n. görev taksimi
on duty officer n. nöbetçi memur
duty towards n. -e karşı sorumluluk
death-duty n. kalıtım vergisi
death-duty n. veraset vergisi
change of duty n. görev değişikliği
primary duty n. temel görev
duty cycle n. görev döngüsü
bounden duty n. zorunlu görev
religious duty n. dini vecibe
duty of loyalty n. sadakat borcu
duty of loyalty n. vefa borcu
off-duty use n. iş/görev dışında kullanma
place of duty n. görev yeri
duty of care n. yasal yükümlülük
duty cut n. vergi kesintisi
duty free shop n. gümrüksüz mallar mağazası
duty of care n. özen borcu
court on duty n. nöbetçi mahkeme
duty of confidentiality n. gizlilik mükellefiyeti
the human duty n. insanlık görevi
duty of respect n. saygı (gösterme) sorumluluğu
duty holder n. görevli
active duty n. askerlik hizmeti
tdy (temporary duty) n. geçici görev
duty period n. mesai saati
duty period n. çalışma saati
duty period n. çalışma süresi
duty call n. görev ziyareti
duty call n. mecburi ziyaret
picket duty n. grev
picket duty n. eylem
picket duty n. nöbet
call for war duty v. savaş görevine çağırmak
be on guard duty v. nöbet tutmak
free from duty v. görevden bağımsız kılmak
relieve of duty v. görevden almak
perform duty v. görmek
not to take over the duty v. üstünden atmak
be on duty v. nöbetçi olmak
be on duty for the day v. nöbetçi olmak
do one's duty v. görevini yerine getirmek
call for duty v. göreve çağırmak
assign a duty v. görev vermek
allocate a duty v. görev vermek
be on duty v. nöbet tutmak
be appointed (to a duty or office) v. tayin olmak
be appointed (to a duty or office) v. tayini çıkmak
assign duty v. görev vermek
impose duty v. görev vermek
charge somebody with duty v. görev vermek
resume one's duty v. görevine dönmek
return to one's duty v. görevine dönmek
be suspended from one's duty v. açığa alınmak
be suspended from one's duty v. görevinden alınmak
do a duty v. görev görmek
do a duty v. görev yapmak
carry out a duty v. görev yapmak
fulfil a duty v. görev görmek
carry out a duty v. görev gerçekleştirmek
perform a duty v. görev görmek
perform a duty v. görev yapmak
transfer duty v. görev devretmek
shirk one's duty v. görevini yerine getirmemek
shirk one's duty v. görevini yerine getirememek
shirk one's duty v. sorumluluğunu yerine getirmemek
undertake as a duty v. görev edinmek
take something on as a duty v. görev edinmek
duty-bound v. manen kendini borçlu hissetmek
fulfil a duty v. görev yapmak
fulfil a duty v. bir görevi ifa etmek
fulfil a duty v. görevi yerine getirmek
be one's duty to v. boynunun borcu olmak
pay duty v. gümrük vergisini ödemek
exempt from duty v. gümrükten muaf olmak
take it as one's duty v. gayret etmek
fulfil a duty v. bir vazifeyi ifa etmek
be killed in line of duty v. görevi başında öldürülmek
fulfil a duty v. görevi yapmak
fulfil a duty v. görevi gerçekleştirmek
take it as one's duty v. görev bilmek
be on duty v. görevde bulunmak
be killed in the line of duty v. görevi sırasında öldürülmek
be killed in the line of duty v. görevi esnasında öldürülmek
go off duty v. işten çıkmak
volunteer for sentry duty v. nöbet tutmak için gönüllü olmak
begin active duty v. aktif göreve başlamak
carry out (his/her) duty v. görevini yürütmek
take it as one's duty to v. görev kabul etmek
off duty adj. serbest
heavy-duty adj. ağır yük
free from duty adj. görevden muaf
on duty adj. vazifeli
on duty adj. vazife başında
all-duty adj. çok amaçlı
duty-free adj. duty-free
heavy-duty adj. ağır iş için elverişli
duty-bound adj. görevine bağlı
duty-paid adj. gümrük ücreti ödenmiş
duty-bound adj. vazifesine müdrik
heavy-duty adj. dayanıklı
off duty adj. görevi bitmiş
duty paid adj. gümrüğü ödenmiş
light-duty adj. hafif hizmet
heavy-duty adj. yoğun
heavy-duty adj. önemli
heavy-duty adj. öne çıkan
heavy-duty adj. çok ciddi
off-duty adj. işte olmayan
off-duty adj. çalışmayan
off-duty adj. mesai dışında olan
off-duty adj. mesai saati dışında olan
without a duty adv. vazifesiz
from a sense of duty adv. vazife icabı
for the sake of duty adv. sırf görev uğruna
for the sake of duty adv. sırf vazifeden dolayı
for the sake of duty adv. görev gereği
for the sake of duty adv. görev uğruna
Phrases
duty calls expr. iş beni bekler
duty calls expr. işimin başına dönmeliyim
your first duty is forever to preserve and to defend the turkish independence and the turkish republic expr. birinci vazifen, türk istiklalini, türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir
in line of duty expr. görevi başında
by duty expr. görev itibariyle
by duty expr. görev bakımından
on point duty expr. trafiği düzenleme mevkiinde (polis)
Colloquial
a man of duty n. görev adamı
duty-frees [uk] n. gümrüksüz satış mağazasında satılan mallar
do (duty) v. işini halletmek (tuvalet)
do (duty) v. kaka yapmak
do (duty) v. çiş yapmak
do one's duty v. işemek (evcil hayvan)
do one's duty v. kakasını yapmak (evcil hayvan)
do one's duty v. tuvaletini yapmak (evcil hayvan)
in the line of duty expr. görev/görevi sırasında
beyond the call of duty expr. görev aşkı
in the line of duty expr. görevdeyken
in the line of duty expr. görevinin bir parçası olarak
in the line of duty expr. görev/görevi esnasında
beyond the call of duty expr. vazife aşkı
duty calls expr. iş/görev beni bekler
Idioms
above and beyond the call of duty n. görev icabı yapılması gerekenler
above and beyond the call of duty n. görevin gerektirdikleri
a bounden duty n. zorunlu görev
a bounden duty n. mecburi görev
call of duty n. görev sınırı
call of duty n. görev alanı
call of duty n. görev/sorumluluk sınırları
call of duty n. işin/görevin gereği
pay one's duty v. egemenliğini kabul etmek
come on (duty) v. nöbete gelmek
come on (duty) v. işe gelmek
do double duty as v. aynı anda başka bir işlevi daha görmek
do double duty v. aynı anda iki iş birden yapmak
do double duty v. bir başka görev/işlev görmek
do double duty for something v. bir başka görev/işlev görmek
be duty bound to do v. bir şeyi yapmaya zorunlu olmak/hissetmek
do double duty as something v. bir başka görev/işlev görmek
go above and beyond one's duty v. görev sınırını aşmak
go above and beyond the call of duty v. görev alanını aşmak
go above and beyond the call of duty v. görev sınırını aşmak
do duty for v. görevini yapmak
be duty bound to do v. görev icabı/gereği yapmak
go above and beyond one's duty v. görev alanını aşmak
shirk one's duty v. işten kaçmak
do duty for v. işini görmek
shirk one's duty v. işten kaytarmak
shirk one's duty v. sorumluluktan kaçmak
report for duty v. (bir göreve başlamak üzere) görev yerine gelmek
go beyond the call of duty v. yapılması gerekenden daha fazlasını yapmak
do duty for v. yerine bakmak
be duty/honour bound to do something [uk] v. bir şeyi kendine görev edinmek
feel duty/honour bound to do something [uk] v. bir şeyi kendine görev edinmek
feel duty bound to (do something) [us] v. (bir şeyi yapmaya) zorunlu hissetmek
feel duty bound to (do something) [us] v. (bir şeyi yapmayı) görevi olarak görmek
be duty bound v. zorunda olmak
be duty bound v. zorunlu olmak
be duty bound v. görevi olmak
be duty bound v. mesul olmak
be/feel duty/honour bound to do something [uk] v. bir şeyi yapmayı onur meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honour bound to do something [uk] v. bir şeyi yapmayı kendine görev edinmek/bilmek
be/feel duty/honour bound to do something [uk] v. bir şeyi yapmayı şeref meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] v. bir şeyi yapmayı onur meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] v. bir şeyi yapmayı kendine görev edinmek/bilmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] v. bir şeyi yapmayı şeref meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
do double duty as (something) v. (bir şey) olarak iki işi/görevi aynı anda yapmak
do double duty as (something) v. (bir şey) olarak iki işi/görevi eş zamanlı olarak yürütmek
do double duty as (something) v. (bir şey) olarak iki işi/görevi birden yapmak
do double duty as (something) v. (bir şey) olarak iki şekilde hizmet vermek
be duty bound to (someone or something) v. (birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek zorunda olan
be duty bound to (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) mesul olan
be duty bound to (someone or something) v. (birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek görevi olan
be duty bound to (someone or something) v. (birine/bir şeye) bakmayı/hizmet etmeyi görev bilen
be duty bound to (someone or something) v. (birine/bir şeye) bakmayı/hizmet etmeyi kendine görev edinen
be duty bound to (someone or something) v. (birine/bir şeye) bakma/hizmet etme görevi üstüne düşen
go above and beyond duty v. görev alanını aşmak
go above and beyond duty v. görev sınırını aşmak
do duty as v. aynı görevi görmek
do duty as v. yerini tutmak
do duty as v. yerini almak
shirk duty v. görevi yerine getirmemek
shirk duty v. görevi yerine getirememek
shirk duty v. sorumluluğu yerine getirmemek
shirk duty v. işten kaytarmak
shirk duty v. işten kaçmak
shirk duty v. sorumluluktan kaçmak
above and beyond the call of duty adj. gerekenden/beklenenden daha fazla
above and beyond the call of duty adj. gerekenin/beklenenin üzerinde ve ötesinde
above and beyond the call of duty adj. işinin/görevinin gerektirdiğinden fazlası
above and beyond the call of duty adj. işinin/görevinin gerektirdiğinin üzerinde ve ötesinde
duty bound adj. mesul olan
duty bound adj. yapmak görevi olan
duty bound adj. yapmak zorunda olan
duty bound adj. bakmayı görev bilen
duty bound adj. yapmayı kendine görev edinen
duty bound adj. yapma görevi üstüne düşen
in the line of duty expr. görevi gereği
beyond the call of duty expr. yapılması gerekenden daha fazlası
beyond the call of duty expr. işin gerektirdiğinin ötesinde
beyond the call of duty expr. beklenen görevin üzerinde
beyond the call of duty expr. görevinin/işinin gerektirdiğinden fazlası
Speaking
even off-duty n. görev dışında olsa dahi
it is my duty to expr. boynumun borcu
it is my duty to expr. boynumun borcudur
we are on duty expr. görevdeyiz
i did my duty expr. görevimi yaptım
I am on duty right now expr. şu anda görevdeyim
I’m not on active duty expr. şu anda aktif görevde değilim
Trade/Economic
differential duty n. ayırımcı gümrük tarifesi uygulama
differential duty n. ayırımcı gümrük tarifesi
ad valorem customs duty n. ad valorem gümrük vergisi
ad valorem import duty n. ad valorem ithal vergisi
heavy duty n. ağır vergi
anti-dumping duty n. antidamping gümrük vergisi
anti dumping duty n. antidamping vergi
increase duty n. artan gümrük resmi
differential customs duty n. ayrıntılı gümrük vergisi
low-duty goods n. az vergiye tabi mallar
maximum import duty n. azami ithalat vergisi
municipal excise duty n. belediye tüketim vergisi
compound customs duty n. bileşik gümrük vergisi consumer cooperative tüketici kooperatifi
duty to give information n. beyan yükümlülüğü
duty to give information n. bilgi verme yükümlülüğü
duty ratio n. çalışma doluluğu oranı
dumping duty n. damping gümrük resmi
differential duty n. değişken gümrük vergisi
differential customs duty n. değişen gümrük vergisi
inland duty n. dahili vergi
antidumping duty n. damping önleyici vergi
liable to stamp-duty n. damga resmine tabi
composition for stamp duty n. damga harcı
stamp duty n. damga vergisi
stamp duty exemption n. damga vergisi muafiyeti
stamp duty n. damga resmi
anti-dumping duty n. dampinge karşı konan gümrük vergisi
duty-free units n. duty-free üniteleri
duty-free allowance n. duty-free limiti
duty-free allowance n. duty-free olarak alınan malların bir ülkeye vergi ödenmeden sokulabilecek miktarı
countervailing duty n. ek gümrük vergisi
additional duty n. ek görev
elimination of a charge having effect equivalent to customs duty n. eş değerli vergi veya resimlerin kaldırılması
additional duty n. ek vergi
countervailing excise duty n. ek gider vergisi
prohibitive duty n. engelleyici gümrük vergisi
active duty n. faal görev
countervailing duty n. fark giderici vergi
active duty n. etkin görev
active duty n. faal hizmet
delivered duty paid n. gümrük resmi ödenmiş olarak teslim
duty free n. gümrükten muaf
remission of duty n. gümrük vergisi indirimi
delivered duty free n. gümrüğü ödenmiş olarak teslim
subject to customs duty n. gümrüğe tabi olma
duty gloves n. görev eldiveni
place of duty n. görev yeri
customs duty concession n. gümrük vergisi tavizi
duty-free shop n. genellikle liman veya havaalanlarında o ülkenin vergi ve resimlerinden muaf malların perakende satıldığı nokta
duty free n. gümrük vergisinden muaf
inward duty n. giriş resmi
duty drawback n. gümrük vergisini geri verme
duty place certificate n. görev yeri belgesi
delivered duty unpaid n. gümrük resmi ödenmemiş olarak teslim
customs duty exemption n. gümrük vergisi muafiyeti
duty-free units n. genellikle liman veya havaalanlarında o ülkenin vergi ve resimlerinden muaf malların perakende satıldığı nokta
customs duty n. gümrük vergisi ya da resmi
customs duty n. gümrük resmi
duty order form n. görev emir formu
duty roster n. görev çizelgesi
duty relief arrangement n. gümrük muafiyet düzenlemesi
duty order form n. görev emri formu
duty suspension n. gümrük vergisinin çok taraflı olarak uygulanmaması
duty term n. görev süresi
duty-free n. gümrükten muaf
duty losses n. görev zararları
breach of duty n. görevin ihmali
delivered duty paid n. gümrük vergisi ödenmiş olarak teslim
duty roster n. görev pusulası
collection of customs duty n. gümrük vergisinin tahsili
compound duty n. gümrük resmi
duty mark n. gümrük damgası
line of duty n. gümrük hattı
customs duty n. gümrük resimleri
customs duty-like fee n. gümrük vergisi benzeri harç
delivered duty unpaid n. gümrük resmi ödenmeksizin teslim
tie of duty n. görev mükellefiyeti
customs duty exemption n. gümrük muafiyeti
exemption from duty n. gümrük muafiyeti
protective customs duty n. hami gümrük vergisi
duty on exports n. ihracat vergisi
import duty n. ithal vergisi
export duty n. ihraç resmi
jury duty leave n. jüri görevi izni
export duty n. ihracat gümrük resmi
import duty n. ithalat resmi
reduced rate of import duty n. indirimli ithalat vergisi
preferential duty n. ithalatta bazı ülkelerin mallarına uygulanan düşük tarifeler
import duty n. ithal vergisi
import stamp duty n. ithalat damga resmi
export duty n. ihracat resmi
customs duty n. ithal edilen mallardan alınan vergi
reduced customs duty n. indirimli gümrük vergisi
import duty n. ithal resmi
export duty n. ihraç gümrük vergisi
preferred customs duty n. imtiyazlı gümrük resmi
export duty n. ihracat vergileri
export duty n. ihracat vergisi
tour of duty n. iş gezisi
mortgage duty n. ipotek harcı
estate duty n. intikal vergisi
export duty n. ihracat vergisi
duty cycle n. iş zamanı
import duty n. ithalat vergisi
transfer duty n. intikal vergisi
excise duty n. işlem vergisi
legal duty n. kanuni yükümlülük
land duty n. kara resmi
ad valorem duty n. kıymet üzerinden vergi
protective customs duty n. korumacı gümrük vergisi
safeguarding duty n. koruyucu gümrük resmi
protective duty n. koruyucu gümrük vergisi
protective duty n. koruma ücreti
licence license duty n. lisans vergisi
customs duty of a fiscal nature n. mali nitelikli gümrük vergisi
specific duty n. maktu vergi
anchorage duty n. liman vergisi
mineral rights duty n. maden resmi
contingent duty n. munzam gümrük resmi
compound duty n. muhtelif gümrük resmi
compound duty n. muhtelit gümrük vergisi
countervailing excise duty n. munzam gider vergisi
retaliatory duty n. misilleme olarak konulan gümrük tarifesi
excise duty n. muamele vergisi
retaliatory duty n. misilleme gümrük vergisi
countervailing duty n. munzam gümrük resmi
retaliatory customs duty n. misillemeci gümrük vergisi
graduated stamp duty n. nisbi damga vergisi
manager on duty n. nöbetçi müdür
duty manager n. nöbetçi müdür
excess profit duty n. olağanüstü kazanç vergisi
excess profits duty n. olağanüstü kazançlar vergisi
excise duty n. satış vergisi
hazardous duty pay n. risk zammı
wharf duty n. rıhtım resmi
preferential duty n. rüçhanlı gümrük vergisi
stamp duty n. pul vergisi
specific customs duty n. resmi spesifik gümrük vergisi
official duty n. resmi görev
port duty n. rıhtım resmi
zero rate of duty n. sıfır vergi oranı
zero rate of import duty n. sıfır oranlı ithalat vergisi
specific customs duty n. spesifik gümrük vergisi
specific duty n. spesifik gümrük tarifesi
specific duty n. spesifik gümrük resmi
compensatory duty n. telafi edici gümrük resmi
counter-vailing duty n. telafi edici vergi
preferential duty n. tercihli gümrük tarifesi
countervaling duty n. telafi edici gümrük resmi
preferential duty n. tercihli vergi
transfer duty n. transfer vergisi
preferential customs duty n. tercihli gümrük vergisi
witness duty leave n. tanık görevi izni
full duty n. tam vergi
compensatory customs duty n. telafi edici gümrük vergisi
full duty n. tam yükümlülük
registration duty n. tescil harcı
duty due n. tahakkuk eden vergi
compensatory duty n. telafi edici gümrük vergisi
account duty n. veraset ve intikal vergisi
additional duty n. vergiye zam
succession duty n. veraset ve intikal vergisi
inheritance tax; succession duty n. veraset ve intikal vergisi
injury-on-duty leave with pay n. ücretli iş kazası izni
duty-free shops n. vergisiz satış mağazaları
duty-free shop n. vergisiz/gümrüksüz satış mağazası
payment of duty n. vergi ödeme
duty-free n. uluslararası sulardan transit geçişte veya havaalanlarında vergilendirilmeyen yerlerden alınan mallar
estate duty n. veraset vergisi
treble duty n. üç katlı gümrük resmi
duty threshold n. vergi eşiği
duty free shop n. uluslararası sulardan transit geçişte veya havaalanlarında vergilendirilmemiş malların satıldığı dükkanlar
succession duty n. veraset vergisi
legacy duty n. veraset vergisi
prohibitory customs duty n. yasaklayıcı karakterde gümrük vergisi
prohibitory customs duty n. yasaklayıcı gümrük vergisi
statutory customs duty n. yasa ile konan gümrük vergisi
statutory duty n. yasal yükümlülük
prohibitive customs duty n. yasaklayıcı gümrük vergisi
prohibitory duty n. yasaklayıcı gümrük
duty-bearer n. yükümlülük sahibi
high-duty goods n. yüksek vergiye tabi mallar
fitness-for-duty evaluation n. göreve uygunluk değerlendirmesi
duty drawback n. gümrük vergisi iadesi
duty-free goods n. gümrük vergisinden muaf ticari mallar
duty-free goods n. vergiden muaf şekilde ithal edilen ve yalnızca gümrüksüz satış mağazalarında satılabilen ticari mallar
levy customs duty v. gümrük vergisi koymak
be cleared duty-free v. gümrüksüz işlem görmek
collect duty (on) v. gümrük almak
levy customs duty v. gümrük vergisi koymak
subject to duty v. gümrük işlemine tabi olmak
collect duty on v. gümrük almak
be cleared free of duty v. gümrüksüz işlem görmek
collect duty v. gümrük almak
pay duty v. gümrük resmini ödemek
subject to customs duty v. gümrüğe tabi olmak
subject to customs duty v. gümrük vergisine tabi olmak
be exempted from customs duty and excise taxes v. gümrüksüz işlem görmek
impose a duty on v. vergiye bağlamak
levy duty v. vergi almak
collect duty v. vergi tahsil etmek
collect duty v. vergi toplamak
free from duty adj. gümrüksüz
exempted from customs duty adj. gümrük vergisinden muaf
free from duty adj. gümrükten bağışık
free of duty adj. gümrükten muaf
duty-paid adj. gümrüklü
subject to duty adj. gümrüğe tabi
free of duty adj. gümrüksüz
liable to duty adj. gümrüğe tabi
subject to duty adj. gümrüke tabi
duty-paid adj. gümrük vergisi verilmiş
exempt from duty adj. gümrükten muaf
free from duty adj. gümrükten muaf
duty-free adj. vergiden muaf
heavy-duty adj. yüksek ithalat veya ihracat verilerine tabi olan
duty-free adv. gümrük vergisinden muaf şekilde
duty-free adv. tüketim vergisinden muaf olarak
duty-free adv. gümrüksüz şekilde