karşılamak - Türkisch Englisch Wörterbuch

karşılamak

Bedeutungen von dem Begriff "karşılamak" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 48 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
karşılamak meet v.
Her husband was supposed to meet her at the airport.
Kocasının onu havaalanında karşılaması lazımdı.

More Sentences
General
karşılamak provide v.
Parliament and the Council must prove themselves able to provide what these communities are calling for.
Parlamento ve Konsey, bu toplulukların taleplerini karşılayabileceklerini kanıtlamalıdır.

More Sentences
karşılamak fulfill v.
Believe me, I eat and drink quite enough to fulfill my needs.
İnanın bana, ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar yiyor ve içiyorum.

More Sentences
karşılamak offset v.
This aid helped producers to offset the additional costs of transporting their products to mainland Europe.
Bu yardım, üreticilerin ürünlerini Avrupa anakarasına taşımanın getirdiği ek maliyetleri karşılamalarına yardımcı oldu.

More Sentences
karşılamak fulfil v.
Strictly speaking, Ghent has thus fulfilled the expectations.
Açıkça söylemek gerekirse Ghent böylece beklentileri karşılamıştır.

More Sentences
karşılamak receive v.
On the whole, the idea of a civil forum was well received by the delegations.
Genel olarak sivil forum fikri delegasyonlar tarafından iyi karşılandı.

More Sentences
karşılamak satisfy v.
Latvia satisfies the political criteria for membership of the European Union.
Letonya, Avrupa Birliği üyeliği için gerekli siyasi kriterleri karşılamaktadır.

More Sentences
karşılamak greet v.
The people of Iraq were going to greet the troops of the British-American empire as a liberating army.
Irak halkı, İngiliz-Amerikan imparatorluğunun askerlerini özgürleştirici bir ordu olarak karşılayacaktı.

More Sentences
karşılamak greet with v.
Well, I know very well that I will be greeted with smiles and grins everywhere.
Her yerde gülümsemeler ve sırıtışlarla karşılanacağımı çok iyi biliyorum.

More Sentences
karşılamak take v.
Research into animal diseases also takes place in the research framework programme and not in our own budget.
Hayvan hastalıklarına yönelik araştırmalar da kendi bütçemizden değil, araştırma çerçeve programından karşılanmaktadır.

More Sentences
karşılamak supply v.
Nevertheless, every country has the right to choose freely how it is going to supply itself with food.
Bununla birlikte her ülke kendi gıda ihtiyacını nasıl karşılayacağını özgürce seçme hakkına sahiptir.

More Sentences
karşılamak welcome v.
We welcome this with open arms and hope that this will actually be done.
Bunu memnuniyetle karşılıyor ve bunun gerçekten yapılacağını umuyoruz.

More Sentences
karşılamak meet v.
Turkey does not at present meet the political Copenhagen criteria.
Türkiye şu anda siyasi Kopenhag kriterlerini karşılamamaktadır.

More Sentences
karşılamak compensate v.
Because the accident happened at work, my company had to compensate for my medical bills.
Kaza iş yerinde yaşandığı için şirketim sağlık masraflarımı karşılamak durumunda kaldı.

More Sentences
karşılamak present v.
Therefore my sympathy, to some extent, is with the rapporteur in being presented with an issue of this complexity.
Bu nedenle sözcünün böylesine karmaşık bir konuyla karşı karşıya kalmasını bir dereceye kadar anlayışla karşılıyorum.

More Sentences
karşılamak bear v.
Residents will bear the total cost of repairs.
Konut sakinleri onarımların toplam maliyetini karşılayacaktır.

More Sentences
Phrasals
karşılamak come up v.
We must come up to our neighbours' legitimate expectations, and our response must be based on cooperation.
Komşularımızın meşru beklentilerini karşılamalıyız ve yanıtımız işbirliğine dayalı olmalıdır.

More Sentences
Technical
karşılamak meet v.
Our own roadmap could consist of seeking to meet this expectation.
Bizim kendi yol haritamız bu beklentiyi karşılamaya çalışmaktan ibaret olabilir.

More Sentences
karşılamak compensate v.
Who is going to compensate organic producers whose crops become contaminated and lose their value?
Ürünleri kirlenen ve değerini yitiren organik üreticilerin zararını kim karşılayacak?

More Sentences
General
karşılamak counterbalance v.
karşılamak encounter v.
karşılamak counterpose v.
karşılamak block up v.
karşılamak provision v.
karşılamak answer v.
karşılamak correspond v.
karşılamak recompense v.
karşılamak counter to v.
karşılamak counterpoise v.
karşılamak take care of v.
karşılamak countervail v.
karşılamak recoup v.
karşılamak make amends v.
karşılamak face v.
karşılamak confront v.
karşılamak make up for something v.
karşılamak make something up v.
karşılamak fill v.
karşılamak equiponderate v.
karşılamak recoupe v.
karşılamak redress v.
karşılamak entertain [obsolete] v.
karşılamak satisfise [us] v.
karşılamak satisfice [uk] v.
karşılamak subminister v.
karşılamak subministrate v.
Phrasals
karşılamak get along v.
karşılamak marry up v.

Bedeutungen, die der Begriff "karşılamak" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
takdirle karşılamak appreciate v.
I appreciate the Commission's also being able to accept the amendments tabled.
Komisyon'un da sunulan değişiklikleri kabul etmesini takdirle karşılıyorum.

More Sentences
General
talebi karşılamak meet the demand v.
It is a genuine and honest attempt to try to meet the demands of the public with regard to this issue.
Bu konuda kamuoyunun taleplerini karşılamaya yönelik samimi ve dürüst bir girişimdir.

More Sentences
hoş karşılamak welcome v.
Why do I welcome it?
Neden hoş karşılıyorum?

More Sentences
(masraf vb) karşılamak cover v.
Is that something insurers will be happy to cover?
Bu sigortacıların karşılamaktan mutlu olacakları bir şey mi?

More Sentences
esefle karşılamak regret v.
On the other hand, I regret the European Council's reckless step in respect of Turkey.
Öte yandan, Avrupa Konseyi'nin Türkiye ile ilgili olarak attığı pervasız adımı esefle karşılıyorum.

More Sentences
hoş karşılamak take kindly to v.
The gods do not take kindly to heretics.
Tanrılar kafirleri hoş karşılamaz.

More Sentences
anlayışla karşılamak understand v.
You will understand that I am unable to give further information on the subject at this delicate stage.
Bu hassas aşamada konuyla ilgili daha fazla bilgi veremeyeceğimi anlayışla karşılayacaksınız.

More Sentences
zararını karşılamak reimburse v.
I'll reimburse you for the damage I did to your car.
Arabanıza yaptığım hasarın zararını karşılayacağım.

More Sentences
beklentileri karşılamak meet the expectations v.
Such scenarios certainly do not meet the expectations of the citizens.
Bu tür senaryolar kesinlikle vatandaşların beklentilerini karşılamamaktadır.

More Sentences
kriterleri karşılamak meet the criteria v.
He also points out that not all Member States have met the criteria laid down in the MAGP.
Ayrıca tüm Üye Devletlerin MAGP'de belirtilen kriterleri karşılamadığına dikkat çekmektedir.

More Sentences
masrafını karşılamak cover the expense v.
Ten thousand yen will not cover the expenses.
On bin yen masrafları karşılamaz.

More Sentences
giderleri karşılamak cover the expenses v.
Ten thousand yen will not cover the expenses.
On bin yen giderleri karşılamaz.

More Sentences
ihtiyaçları karşılamak meet the needs v.
Will this super-State meet the needs of an enlarged Europe?
Bu süper devlet genişlemiş bir Avrupa'nın ihtiyaçlarını karşılayabilecek mi?

More Sentences
ihtiyaçları karşılamak satisfy the needs v.
To satisfy the need for transparency, the Commission needs to submit regular reports.
Şeffaflık ihtiyacını karşılamak için Komisyonun düzenli raporlar sunması gerekmektedir.

More Sentences
standartları karşılamak meet the standards v.
This met the standard and it was followed.
Bu standart karşılandı ve takip edildi.

More Sentences
sıcak karşılamak welcome warmly v.
We were welcomed warmly.
Biz sıcak karşılandık.

More Sentences
gereksinimi karşılamak meet the requirement v.
Why am I not surprised that it is the Rafale that meets the requirements of the ?
Bu gereksinimleri karşılayanın Rafale olmasına neden şaşırmıyorum?

More Sentences
içtenlikle karşılamak welcome v.
I warmly welcome this report.
Bu raporu içtenlikle karşılıyorum.

More Sentences
masrafları karşılamak defray the cost v.
The government was compelled to defray the costs of the war.
Hükümet savaş masraflarını karşılamak zorunda kaldı.

More Sentences
ücreti karşılamak afford the fee v.
I can't afford the fees.
Ücreti karşılayamam.

More Sentences
karşılamak (parasal olarak) afford v.
Is it the case that the car industry definitely cannot afford these?
Otomobil endüstrisi bunları kesinlikle karşılayamaz mı?

More Sentences
zararı karşılamak compensate v.
The insurance company will compensate her for the loss.
Sigorta şirketi zararını karşılayacaktır.

More Sentences
(masraf vb.) karşılamak absorb v.
The shipping costs are absorbed by the sellers.
Nakliye masrafları satıcılar tarafından karşılanmaktadır.

More Sentences
takdirle karşılamak regard v.
His report was highly regarded by the board of directors.
Raporu yönetim kurulu tarafından büyük takdirle karşılandı.

More Sentences
Phrasals
beklentilerini karşılamak live up to v.
I hope that we will live up to his expectations in the months and years ahead.
Önümüzdeki aylarda ve yıllarda onun beklentilerini karşılayacağımızı umuyorum.

More Sentences
(birinin/bir şeyin) ihtiyaçlarını karşılamak provide for (someone or something) v.
I'm trying my best to provide for you and your sister.
Senin ve kız kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.

More Sentences
Trade/Economic
doğal karşılamak take for granted v.
Without the workers in this industry we would not enjoy the fish we take for granted.
Bu sektörde çalışanlar olmasaydı, doğal karşıladığımız balığın tadını çıkaramazdık.

More Sentences
Law
memnuniyetle karşılamak welcome v.
In conclusion, I very much welcome the draft report as its stands.
Sonuç olarak, taslak raporu bu haliyle memnuniyetle karşılıyorum.

More Sentences
Math
şartlarını karşılamak satisfy v.
Traditional medicines from outside the EU, such as Chinese medicines, will be able to satisfy the 50 year requirement.
Çin ilaçları gibi AB dışından gelen geleneksel ilaçlar 50 yıl şartını karşılayabilecektir.

More Sentences
Common Usage
alkışlarla karşılamak acclaim v.
General
(genelde konserin/gösterinin masraflarını karşılamak amacıyla) etkinliğin sonunda katılımcılardan toplanan para retiring collection n.
sabit bir talebi karşılamak için kullanılan şey fodder n.
ihtiyacı karşılamak supply v.
protestolarla karşılamak stage a protest v.
doğal karşılamak react in a usual way v.
hoş karşılamak look with favour on v.
birini soğuk karşılamak give someone a cold welcome v.
masrafı karşılamak cover expenses v.
olumlu karşılamak receive something favorably v.
masrafları karşılamak cover expenses v.
normal karşılamak react normally v.
hoş karşılamak connive v.
karşılamak (haber vb) receive v.
karşılamak (giderleri) defray v.
ihtiyacını karşılamak fill the bill v.
her ihtiyacını karşılamak baby v.
ihtiyacını karşılamak cater for v.
olumlu karşılamak welcome something warmly v.
ancak masrafını karşılamak break even v.
çalışarak ücretlerini karşılamak (öğrenci okul/üniversite) work one's way v.
ihtiyacı karşılamak satisfy a need v.
kuşkuyla karşılamak be sceptical about v.
masrafları karşılamak defray v.
doğal karşılamak take something naturally v.
gereksinimini karşılamak meet somebody's requirements v.
doğal karşılamak react normally v.
kuşkuyla karşılamak be so cynical about something v.
normal karşılamak acquiesce v.
masraflarını karşılamak reimburse v.
ihtiyacını karşılamak supply with v.
ihtiyacı karşılamak serve the purpose v.
normal karşılamak respond to something normally v.
kuşkuyla karşılamak have misgivings about v.
zararı karşılamak guerdon v.
karşılamak (birinin ihtiyacını) supply with v.
bir talebi karşılamak meet a demand v.
anlayışla karşılamak appreciate v.
olumlu karşılamak react positively v.
normal karşılamak accept v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak welcome someone with open arms v.
karşılamak (masrafı) absorb v.
olumlu karşılamak respond positively v.
normal karşılamak take it normally v.
kuşkuyla karşılamak get suspicious about v.
bir şeyin yok edilmesini hoş karşılamak regard something as good riddance v.
topu karşılamak return v.
ihtiyacını karşılamak provide v.
dengiyle karşılamak retaliate v.
hoş karşılamak approve v.
birini nezaket ve içtenlikle karşılamak give someone a warm welcome v.
ihtiyacı karşılamak be adequate v.
memnuniyetle karşılamak take kindly to v.
maliyetini karşılamak (radyo/televizyon programının veya bir sanat faaliyetinin) sponsor v.
nezaketle karşılamak (misafiri) welcome v.
ihtiyacı karşılamak meet a need v.
yeni yılı karşılamak see in the new year v.
ihtiyacını karşılamak cater v.
ihtiyacı karşılamak answer the purpose v.
birinin ihtiyacını karşılamak cater to v.
birinin masraflarını karşılamak reimburse someone for v.
anlayışla karşılamak comprehend v.
beklentileri karşılamak cover the expectations v.
hasarı karşılamak compensate for the damage v.
hasarı karşılamak pay for the damage v.
hasarı karşılamak cover the damage v.
ihtiyaç karşılamak meet one's need v.
masraf karşılamak cover expenses v.
olumlu karşılamak have a favourable opinion v.
olumlu karşılamak give a favourable opinion v.
kriterleri karşılamak fulfil the criteria v.
kriterleri karşılamak satisfy the criteria v.
talebi karşılamak satisfy the demand v.
üzüntüyle karşılamak accept with sorrow v.
üzüntü ile karşılamak accept with sorrow v.
masrafını karşılamak bear the expense v.
masrafını karşılamak meet the expense v.
garip karşılamak find something strange v.
tuhaf karşılamak think something strange v.
garip karşılamak regard something as strange v.
garip karşılamak consider something strange v.
tuhaf karşılamak find something bizarre v.
tuhaf karşılamak consider something strange v.
tuhaf karşılamak find something strange v.
garip karşılamak think something strange v.
garip karşılamak find something bizarre v.
tuhaf karşılamak regard something as strange v.
giderleri karşılamak meet the expenses v.
giderleri karşılamak bear the expenses v.
ihtiyaç karşılamak fulfil the need v.
ihtiyaç karşılamak address the need v.
ihtiyaçları karşılamak address the needs v.
şartları karşılamak fulfil the conditions v.
ihtiyaçları karşılamak fulfil the needs v.
şartları karşılamak satisfy the conditions v.
şartları karşılamak meet the conditions v.
ihtiyaç karşılamak meet the need v.
standartları karşılamak meet standards v.
birini karşılamak greet someone v.
kalpten karşılamak welcome heartily v.
birini karşılamak welcome someone v.
sıcak karşılamak greet warmly v.
talep karşılamak cover the demand v.
talep karşılamak meet the demand v.
ihtiyaç karşılamak satisfy the need v.
talepleri karşılamak satisfy the demands v.
talepleri karşılamak meet the demands v.
ihtiyaçlarını karşılamak satisfy one's needs v.
ihtiyaçlarını karşılamak fulfil one's needs v.
ihtiyaçlarını karşılamak address one's needs v.
ihtiyaçlarını karşılamak meet one's needs v.
ihtiyacı karşılamak meet the requirement v.
gereksinim karşılamak fulfil a requirement v.
gereksinim karşılamak address a need v.
gereksinim karşılamak fulfil a need v.
gereksinim karşılamak meet a need v.
gereksinim karşılamak meet a requirement v.
cesaretle karşılamak brave v.
gereksinim karşılamak fulfill the requirement v.
kriteri karşılamak meet the criteria v.
denk ağırlıkla karşılamak counterbalance v.
en kötüsüyle karşılamak get the worst of v.
dengiyle karşılamak get back at v.
istekleri karşılamak meet the requests v.
masraflarını karşılamak support v.
ihtiyaçlarını karşılamak one's needs requirements v.
uygun karşılamak receive favorably v.
beklentiyi karşılamak meet the expectation v.
kahraman gibi karşılamak give someone a hero welcome v.
beklentiyi karşılamak satisfy the expectation v.
ücreti karşılamak afford the charge v.
ücreti karşılamak cover the charge v.
ücreti karşılamak cover the fee v.
makul karşılamak consider something reasonable v.
makul karşılamak regard something as considerable v.
makul karşılamak find reasonable v.
temel ihtiyaçları karşılamak meet basic needs v.
beklentilerini karşılamak meet one's expectations v.
tepkiyle karşılamak react against v.
tepkiyle karşılamak react v.
birini kapıda karşılamak meet someone at the door v.
maliyeti karşılamak bear the cost v.
masrafı karşılamak bear the cost v.
misafir karşılamak welcome a guest v.
misafir karşılamak greet a guest v.
müşteri beklentilerini karşılamak meet the customers' expectations v.
kendi ihtiyacını karşılamak meet one's own needs v.
kendi cebinden karşılamak pay from one's own pocket v.
beklentileri karşılamak satisfy the expectations v.
para çekimlerini karşılamak meet withdrawals v.
yaşam ve sağlık masraflarını karşılamak pay one’s living and medical expenses v.
tedavi masraflarını karşılamak cover the medical costs v.
maliyeti gidermek/kurtarmak/karşılamak set off the cost v.
ihtiyaç karşılamak supply the needs of v.
ihtiyaç karşılamak provide for v.
düğün masraflarını karşılamak pay for the wedding v.
nikah masraflarını karşılamak pay for the wedding v.
kuşkuyla karşılamak have doubts about v.
beklentileri karşılamak fulfill expectations v.
onarım/tamirat masraflarını karşılamak pay reparation v.
birini sıcak ve samimi biçimde karşılamak give someone a warm welcome v.
hayretle karşılamak be stunned v.
hayretle karşılamak be astonished v.
hayretle karşılamak receive with astonishment v.
beklenti karşılamak meet an expectation v.
istifhamla bakmak/karşılamak look askance v.
zarar karşılamak compensate v.
zararı karşılamak cover the loss v.
zarar karşılamak cover the loss v.
zarar karşılamak recompense v.
zararı karşılamak recompense v.
harcamaları karşılamak cover the expenses v.
ilgiyle karşılamak welcome warmly v.
yolcu karşılamak welcome a passenger v.
yolcu karşılamak meet passenger v.
masrafları karşılamak meet the expenses v.
bizzat karşılamak meet in person v.
ihtiyacı karşılamak meet the need v.
ihtiyacı karşılamak satisfy the need v.
siparişi karşılamak fulfil the order v.
bağırarak karşılamak acclaim v.
askeri törenle karşılamak welcome with military honors v.
gereksinimi karşılamak supply v.
şart karşılamak meet a condition v.
ihtiyaç karşılamak fulfill the need v.
yeniden karşılamak reanswer v.
doğal karşılamak naturalise v.
doğal karşılamak naturalize v.
nezaketle karşılamak bid welcome v.
bütün ihtiyacı karşılamak fill the ranks v.
belirli bir süreci tüm riskleriyle karşılamak run the chances v.
masraflarını karşılamak quit cost v.
zararını karşılamak quit cost v.
zararın tamamını karşılamak equal [obsolete] v.
hoş karşılamak appreciate v.
(kendi kendine) izin olmadan ihtiyacını karşılamak help v.
olgun karşılamak react maturely v.
olgun karşılamak respond maturely v.
(birini) sıcak karşılamak glad hand v.
bir ihtiyacı karşılamak için sunmak offer v.
bir gerekliliği karşılamak için sunmak offer v.
fazlasıyla karşılamak overbalance v.
coşkuyla karşılamak drool v.
misafir karşılamak fang [obsolete] v.
öterek karşılamak crow (up) v.
(gerekeni) karşılamak feed v.
tuz ihtiyacını karşılamak salt v.
gerekleri karşılamak satisfice [uk] v.
talebi karşılamak saturate v.
beklentiyi karşılamak saturate v.
beklentiyi karşılamak preconform v.
(miktarı) karşılamak match v.
karşılamak anlamı veren ön ek en- pref.
Phrasals
zil sesiyle karşılamak ring in v.
ihtiyaçlarını karşılamak get along v.
eleştirileri ya da hakaretleri sert bir şekilde karşılamak clap back v.
belli bir şekilde (sıcak, soğuk vb) karşılamak greet with v.
geçimini sağlamak/karşılamak provide for v.
gereksinimi karşılamak cater to v.
ihtiyacı karşılamak cater to v.
(bir şeyi başka bir şeyle) karşılamak balance (something) with (something else) v.
(birinin) beklentilerini karşılamak live up to (someone's) expectations v.
bir şeyi birinden/bir şeyden karşılamak recoup something from someone or something v.
-i cesaretle karşılamak face up to v.
(bir şeyin/birinin bir şeyini) karşılamak furnish (someone or something) with (something) v.
(bir şey yaparak) bir ihtiyacı karşılamak satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
bir gerekliliği bir şekilde karşılamak/yerine getirmek satisfy something by something v.
bir ihtiyacı bir şekilde karşılamak satisfy something by something v.
bir gerekliliği bir şekilde karşılamak/yerine getirmek satisfy something with something v.
bir ihtiyacı bir şekilde karşılamak satisfy something with something v.
(rütbesi üstün birini resmi bir jest ile) karşılamak/selamlamak salute (one) with (something) v.
(birini belli bir şekilde) selamlamak/karşılamak salute (one) with (something) v.
(birin bir jest ile) karşılamak/selamlamak salute (one) with (something) v.
birini resmi bir el hareketiyle selamlamak/karşılamak salute someone with something v.
birini silah atışıyla/uçak gösterisiyle veya geçidiyle karşılamak salute someone with something v.
(birinin/bir şeyin/kendinin) ihtiyacını (bir şeyle) karşılamak satisfy (someone, something, or oneself) with (something) v.
başka bir şekilde zararını karşılamak take out v.
istenen kriteri karşılamak measure up v.
(birinin) ihtiyacını karşılamak accommodate (one) with (something) v.
bir şeyin zararını karşılamak atone for something v.
birinin/bir şeyin ihtiyaçlarını karşılamak attend to someone or something v.
birini bir yerin/şeyin girişinde karşılamak welcome someone to something v.
cesaretle karşılamak brave out v.
(birinin/bir şeyin) ihtiyacını karşılamak cater to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) gereksinimini karşılamak cater to (someone or something) v.
(bir şeyi) karşılamak come across with (something) v.
birinin bir şeyinin bedelini karşılamak compensate someone for something v.
(bir şeyin) zararını karşılamak compensate for (something) v.
(bir şeyin) masraflarını karşılamak compensate for (something) v.
(birini/bir şeyi) olumlu karşılamak cotton onto (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) olumlu karşılamak cotton to (someone or something) v.
olumlu karşılamak cotton up v.
geri sayımla karşılamak count in v.
bir şeyin bir şey ihtiyacını karşılamak furnish something for something v.
(birinin/bir şeyin bir şey) ihtiyacını karşılamak furnish (something) for (someone or something) v.
(bir şeyi) iyi/hoş karşılamak go for (something) v.
(birini/bir şeyi) bir şeyle karşılamak greet (someone or something) with (something) v.
(beklentiyi) karşılamak live up to (something) v.
(birinin) her türlü ihtiyacını karşılamak look after (someone) v.
(birinin/bir şeyin) beklentisini karşılamak measure up (to someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) isteklerini karşılamak measure up (to someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) istediği kriterleri karşılamak measure up (to someone or something) v.
bir şeyi karşılamak pass for something v.
(birinin/bir şeyin) temel masraflarını karşılamak provide for (someone or something) v.
(birinin) okul masraflarını karşılamak put (someone) through (something) v.
(birini/bir şeyi) tepkiyle karşılamak react against (someone or something) v.
(bir şey) olarak karşılamak receive as (something) v.
(bir şeyden/bir yerden) karşılamak receive from (something) v.
bir yerden karşılamak receive from some place v.
(bir şeyi) karşılamak/ödemek recompense for (something) v.
(birinin masraflarını) karşılamak reimburse (one) for (something) v.
(birinin masraflarını) karşılamak reimburse (something) to (one) v.
(masraflarını) karşılamak reimburse for v.
-in (masraflarını) karşılamak reimburse to v.
(birinin masrafını/kaybını) karşılamak remunerate (one) for (something) v.
ile karşılamak/selamlamak salute with v.
belli bir şekilde selamlamak/karşılamak salute with v.
resmi bir el hareketiyle selamlamak/karşılamak salute with v.
-erek bir ihtiyacı karşılamak satisfy by v.
bir ihtiyacı bir şekilde karşılamak/yerine getirmek satisfy with v.
-i karşılamak spring for v.
(birinin belirli bir süre) ihtiyacını karşılamak stand (one) for (something) v.
(birinin bir şeyini) karşılamak stand (one) to (something) v.
(birinin) ihtiyacını karşılamak suffice for (someone) v.
(birini bir şeye/bir yere) geldiğinde/girişinde karşılamak welcome (one) into (something or some place) v.
(birini/bir şeyi bir tepkiyle) karşılamak welcome (someone or something) with (something) v.
(birini/bir şeyi bir şekilde) karşılamak welcome (someone or something) with (something) v.
(birini bir şeyle) karşılamak welcome (someone) with (something) v.
(bir şeyi) hevesle karşılamak welcome (something) with open arms v.
(bir şeyi) mutlulukla/sevinçle karşılamak welcome (something) with open arms v.
(bir şeyi) hoşnutlukla/memnuniyetle karşılamak welcome (something) with open arms v.
geldiğinde/girişinde karşılamak welcome in v.
(bir şeye/bir yere) geldiğinde/girişinde karşılamak welcome to (something or some place) v.
ile karşılamak welcome with v.
Colloquial
tehlikeyi/zorluğu cesaretle karşılamak brave it out v.
gereken özellikleri karşılamak fill the bill v.
gereken özellikleri karşılamak fit the bill v.
sakinlikle karşılamak have a stiff upper lip v.
bir şeyi karşılamak get it v.
bir şeyi birinin yerine karşılamak get it v.
(birinin) ihtiyaçlarını karşılamak do for (someone) v.
(birinin) ihtiyacını karşılamak be good enough for (one) v.
beklentiyi karşılamak cut it v.
beklentileri karşılamak live up to the hype v.
Idioms
ihtiyaçlarını karşılamak see to one's needs v.
fakirlerin ihtiyaçlarını karşılamak serve tables v.
törenle karşılamak stand on compliment v.
hayretle karşılamak make strange [dialect] v.
beklentileri karşılamak live up to someone's expectations v.
(birisinin) taleplerini karşılamak bow to (one's) demands v.
sakince karşılamak take (something) on the chin v.
krallar gibi karşılamak put out the red carpet (for someone) v.
coşkuyla karşılamak put out the red carpet (for someone) v.
aynı görüşte/fikirde olmamayı olgunca karşılamak agree to differ v.
aynı görüşte/fikirde olmamayı olgunca karşılamak agree to disagree v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak welcome somebody with open arms v.
beklentileri karşılamak come up to someone's expectations v.
birinin geliş veya gidiş masrafını karşılamak pay someone's way v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet with open arms v.
birini dostça karşılamak receive someone with open arms v.
birini dostça karşılamak welcome someone with open arms v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet somebody with open arms v.
birini sıcak karşılamak give someone the glad hand v.
beklentilerini karşılamak come up to someone's expectations v.
birini dostça karşılamak make someone welcome v.
cesaretle karşılamak put a brave front on something v.
doğal karşılamak take in stride v.
cesaretle karşılamak put a brave face on something v.
cesaretle karşılamak face it out v.
doğal karşılamak take something in one's stride v.
doğal karşılamak take something in stride v.
hoşnutsuzlukla karşılamak look askance at v.
gereksinimlerini karşılamak cater for v.
iyi biçimde karşılamak kill the fatted calf v.
ihtiyaçlarını karşılamak cater for v.
normal karşılamak take something in stride v.
metanetle karşılamak face up to v.
normal karşılamak take something in one's stride v.
kuşkuyla karşılamak look askance at v.
normal karşılamak take in stride v.
maddi/finansal olarak karşılamak put money up (for something) v.
kendi cebinden karşılamak dig into one's pocket v.
kuşku ile karşılamak take something with a grain of salt v.
kuşku ile karşılamak take something with a pinch of salt v.
olumsuz karşılamak look askance at v.
kendi cebinden karşılamak dip into one's pocket v.
standartları karşılamak come up to someone's standards v.
standartlarını karşılamak come up to someone's standards v.
sükunetle karşılamak keep a stiff upper lip v.
sıcak karşılamak give the glad hand v.
tüm ihtiyaçları/gereksinimleri karşılamak tick all the boxes v.
(makine vb.) masrafını karşılamak pay its way v.
yenilgiyi gülerek karşılamak come up smiling v.
sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for one) v.
sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for somebody) v.
sıcak karşılamak put out the welcome mat (for somebody) v.
sıcak karşılamak roll out the welcome mat (for somebody) v.
çalışarak okul masraflarını karşılamak work (one's) way through (school) v.
çalışarak okul masraflarını karşılamak work (one's) way through (school) v.
(birini/bir şeyi) hoş/iyi karşılamak think greatly of (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) hoşnutsuzlukla karşılamak look askance upon (someone or something) v.
(bir şeyi) soğukkanlılıkla karşılamak take (something) on the nose v.
(bir şeyi) ağırbaşlılıkla karşılamak take (something) on the nose v.
(bir şeyi) normal karşılamak take (something) on the nose v.
geçen yılı uğurlayıp yeni yılı karşılamak/kutlamak ring out the old and ring in the new v.
beklentiyi karşılamak be up to the mark v.
talepleri/istekleri karşılamak bow to demands v.
sıkıntılı bir durumu olumlu karşılamak put on a brave face v.
(birinin) beklentilerini karşılamak come up to (one's) expectations v.
beklentileri karşılamak come up to expectations v.
standartları karşılamak come up to standards v.
gereklilikleri karşılamak come up to standards v.
kendi cebinden karşılamak/ödemek dip into your pocket v.
kendi cebinden karşılamak/ödemek dig into your pocket v.
(birinin) reçetesini karşılamak fill (one's) prescription v.
(bir şeyin) bedelini/masrafını karşılamak foot the bill (for something) v.
(birini) sıcak karşılamak give (one) the glad hand v.
(birini/bir şeyi) birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet (someone or something) with open arms v.
(birini/bir şeyi) kollarını açarak karşılamak greet (someone or something) with open arms v.
(birini/bir şeyi) sevinçle karşılamak greet (someone or something) with open arms v.
(bir şeyi) iyi karşılamak greet (something) with open arms v.
(bir şeyi) mutlulukla karşılamak greet (something) with open arms v.
(birini) sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for somebody) [us] v.
(birini) sıcak karşılamak put out the welcome mat (for somebody) [us] v.
(birini) sıcak karşılamak roll out the welcome mat (for somebody) [us] v.
(birini/bir şeyi) hoşnutsuzlukla karşılamak look askance at (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) olumsuz karşılamak look askance at (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) kuşkuyla karşılamak look askance at (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) hoşnutsuzlukla karşılamak look sideways at (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) olumsuz karşılamak look sideways at (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) kuşkuyla karşılamak look sideways at (someone or something) v.
(bir zararı) ödemek/karşılamak make good (something) v.
bir zararı ödemek/karşılamak make good something v.
(birinin) beklentilerini karşılamak measure up to (someone's) expectations v.
(birinin) beklediği kriterleri karşılamak measure up to (someone's) expectations v.
(birinin) beklentilerini karşılamak meet (someone's) expectations v.
(birinin) beklediği kriterleri karşılamak meet (someone's) expectations v.
(kendinin veya birinin) masraflarını ödemek/karşılamak pay (one's) way v.
(kendi) masraflarını ödemek/karşılamak pay own way v.
yaşam giderlerini karşılamak pay the bills v.
maliyetini/masraflarını karşılamak pay the freight v.
masraflarını ödemek/karşılamak pay way v.
(kendi) masraflarını ödemek/karşılamak pay your way v.
kendi masraflarını/giderlerini kendi karşılamak pay your way v.
maddi/finansal olarak karşılamak put money up v.
(bir şeyi için) gereken sermayeyi karşılamak/sağlamak put the money up (for something) v.
(bir şeyi için) gereken sermayeyi karşılamak/sağlamak put up the money (for something) v.
(birini) kollarını açarak karşılamak receive (someone) with open arms v.
(bir şeyi) sıcak karşılamak receive (something) with open arms v.
(bir şeyi) mutlulukla/memnuniyetle karşılamak receive (something) with open arms v.
(bir şeyi) coşkuyla/hevesle karşılamak receive (something) with open arms v.
(bir şeyi) erkek gibi karşılamak take (something) like a man v.
durumu doğal karşılamak take it in stride v.
durumu normal/sakin karşılamak take it in stride v.
bir şeyi doğal karşılamak take something in your stride [uk] v.
bir şeyi normal/sakin karşılamak take something in your stride [uk] v.
bir şeyi doğal karşılamak take something in stride [us] v.
bir şeyi normal/sakin karşılamak take something in stride [us] v.
kuşku ile karşılamak take with a pinch of salt v.
tüm ihtiyaçları/gereksinimleri karşılamak tick all the (right) boxes [uk] v.
beklentiyi karşılamak come up to scratch v.
beklentiyi karşılamak be up to scratch v.
her ihtiyacını karşılamak wait on hand and foot v.
çalışarak okul masraflarını karşılamak work (one's) way through (something) v.
çalışarak okul masraflarını karşılamak work your way through college v.
beklentiyi karşılamak cut the buck v.
gerekleri karşılamak fit the bill v.
Speaking
hoş karşılamak be cool with it v.
Trade/Economic
zararı karşılamak üzere ödenen tazminat actual damages n.
giderleri karşılamak için oluşturulan nakit hesabı imprest cash n.
mal ve hizmetlerin insan ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanımından elde edilen haz utility n.
net kardan firmanın diğer finansman gereksinimlerini karşılamak amacıyla tekrar işe yatırılan miktar retained earnings n.
olması muhtemel zararları karşılamak için ayrılmış fon contingency reserve fund n.
talepleri karşılamak üzere bankanın bulundurduğu efektif para till-money n.
talebi karşılamak üzere yetersiz miktardaki malların tahsisi demarketing n.
ufak bir yerleşim alanındaki halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş mağazalar kümesi strip location n.
zararı karşılamak üzere ödenen tazminat compensatory damages n.
1980-1996 arasında küçük şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamak için londra borsası tarafından kurulmuş menkul kıymetler borsası unlisted securities market n.
bir ülkenin zenginleştikçe artan ihtiyaçları karşılamak için daha fazla doğal kaynak kullanması affluence trap n.
(eskiden) perakendecilikteki küçük zararları karşılamak için bazı mallarda sağlanan ödenek cloff n.
muhtemel zararı karşılamak amacıyla birtakım ihtiyatları saklamak suretiyle yapılan kendi kendini sağlama alma eylemi self insurance n.
açığı karşılamak finance the deficit v.
birinin zararını karşılamak retrieve one's losses v.
fazlasıyla karşılamak overcompensate v.
masrafları karşılamak defray the cost v.
masrafları karşılamak cover the cost v.
masraf karşılamak meet the expense v.
kotayı karşılamak meet quota v.
masrafı karşılamak defray v.
masrafları karşılamak cover the costs v.
talebi karşılamak satisfy demand v.
talebini karşılamak meet the demand v.
ancak kendi masraflarını karşılamak wash its face v.
mali yükümlülüğü karşılamak satisfy v.
(kamu borcu) faiz ve itfa fonu ödemelerini karşılamak service v.
Law
zararı karşılamak üzere ödenen tazminat general damages n.
boşanma davası masraflarını karşılamak için eşin kocasından talep edebileceği para suit money n.
bankanın geri ödenmeyen borcu karşılamak için yatırılan paralara el koyma hakkı right of offset n.
şartı karşılamak meet a requirement v.
Politics
iyi dileklerle karşılamak welcome v.
Industry
müşterinin taleplerini karşılamak için farklı derecelerde yağları karıştıran rafineri işçisi compounder n.
laboratuvarın teknik özelliklerini karşılamak için farklı derecelerde yağları karıştıran rafineri işçisi compounder n.
siparişleri karşılamak için gereken miktar veya malzemelere göre üretim programı hazırlayan demir/çelik işçisi provider n.
Insurance
topluluğun özel yardım kurumu ihtiyacını karşılamak üzere bireysel abonelerden toplanan genel fon community chest n.
topluluğun özel yardım kurumu ihtiyacını karşılamak üzere bireysel abonelerden toplanan genel fon community fund n.
sigortayla karşılamak cover by insurance v.
Tourism
kendi özel merak veya hobilerini karşılamak isteyenlere yönelik tatil special-interest holiday n.
Aeronautic
önceden tahmin edilemeyen bir talebi karşılamak üzere mevcut programa eklenen uçuş ad hoc charter n.
Math
değişme özelliğini karşılamak commute v.
History
kiracının kendi evinin ve müştemilatın ısınma ihtiyacını karşılamak için yaşadığı bölgedeki odunlardan makul miktarda toplama hakkı firebote n.
Military
savaş nedeniyle ortaya çıkan gereksinimleri karşılamak amacıyla bir şehir veya topluluktan toplanan para war chest n.