korumak - Türkisch Englisch Wörterbuch

korumak

Bedeutungen von dem Begriff "korumak" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 97 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
korumak guard v.
But we can hardly expect the fox to guard the chickens.
Ancak tilkinin tavukları korumasını bekleyemeyiz.

More Sentences
korumak preserve v.
Her dream is to help preserve wildlife by working for WWF.
Hayali WWF için çalışarak vahşi yaşamın korunmasına yardımcı olmaktır.

More Sentences
korumak conserve v.
We need to conserve water.
Suyu korumalıyız.

More Sentences
korumak protect v.
This will protect the essential interests of the ACP producer countries.
Bu, ACP üretici ülkelerinin temel çıkarlarını koruyacaktır.

More Sentences
General
korumak retain v.
The Commission says it wants to retain its board seat.
Komisyon, yönetim kurulu koltuğunu korumak istediğini söylüyor.

More Sentences
korumak safeguard v.
We will therefore be able to safeguard a healthy and organic production.
Bu nedenle sağlıklı ve organik bir üretimi koruyabileceğiz.

More Sentences
korumak cover v.
They could probably then cover themselves against flight cancellations.
Böylece muhtemelen uçuş iptallerine karşı kendilerini koruyabilirler.

More Sentences
korumak conserve v.
He conserved his energy for the next game.
Bir sonraki oyun için enerjisini korudu.

More Sentences
korumak secure v.
Mac, stay here with our friend and secure the door.
Mac, dostumuzla beraber burada kal ve kapıyı koru.

More Sentences
korumak defend v.
They must take it on the head for failing to defend their products.
Ürünlerini koruyamadıkları için bunu başlarına kakmalılar.

More Sentences
korumak hold v.
The Afghanistan army will hold the town from ISIS.
Afganistan ordusu kasabayı IŞİD'den koruyacaktır.

More Sentences
korumak shield v.
Tom shielded his eyes from the sun.
Tom gözlerini güneşten korudu.

More Sentences
korumak screen v.
His wife screened him from reporters.
Karısı onu gazetecilerden korudu.

More Sentences
korumak keep v.
He prayed to God to keep his son from harm.
Oğlunu koruması için Tanrı'ya dua etti.

More Sentences
korumak protect v.
In general we want to protect the national bans on tobacco advertising.
Genel olarak tütün reklamlarına yönelik ulusal yasakları korumak istiyoruz.

More Sentences
korumak maintain v.
"I promise to maintain my composure even when he starts arguing with me", she uttered.
"Benimle tartışmaya başladığında bile soğukkanlılığımı koruyacağıma söz veriyorum" dedi.

More Sentences
korumak save v.
In these countries people must be made aware of the need to save precious drinking water resources.
Bu ülkelerde insanlar, değerli içme suyu kaynaklarının korunması gerektiği konusunda bilinçlendirilmelidir.

More Sentences
korumak save v.
God save the Queen.
Tanrı Kraliçe'yi korusun.

More Sentences
Phrasals
korumak keep up v.
Keep up your courage.
Cesaretinizi koruyun.

More Sentences
Law
korumak protect v.
These medicinal products are patent protected and in general expensive.
Bu tıbbi ürünler patent korumalıdır ve genel olarak pahalıdır.

More Sentences
korumak guard v.
Now the Commission, rather than guarding the law, is obstructing it.
Şimdi Komisyon, yasayı korumak yerine onu engelliyor.

More Sentences
Technical
korumak save v.
Everybody will have to pitch in to save the environment.
Çevreyi korumak için herkes katkıda bulunmak zorunda kalacak.

More Sentences
korumak protect v.
The directive will actually protect jobs in the Welsh coal and generating industries in the longer term.
Direktif aslında Galler kömür ve üretim endüstrilerindeki istihdamı uzun vadede koruyacaktır.

More Sentences
korumak preserve v.
The judge will do anything to preserve his reputation.
Yargıç itibarını korumak için her şeyi yapacaktır.

More Sentences
korumak guard v.
We only want to guard each other from surprises.
Biz sadece birbirimizi sürprizlerden korumak istiyoruz.

More Sentences
General
korumak shade v.
korumak embower v.
korumak stand between v.
korumak convoy v.
korumak cradle v.
korumak buffer v.
korumak encourage v.
korumak ward v.
korumak grove v.
korumak vindicate v.
korumak bring through v.
korumak patronize v.
korumak patrol v.
korumak fence v.
korumak sponsor v.
korumak cocoon v.
korumak watch over v.
korumak indemnify v.
korumak patron v.
korumak keep guard v.
korumak escort v.
korumak defend from v.
korumak advocate v.
korumak embosom v.
korumak hold up v.
korumak spare v.
korumak patronise v.
korumak ride herd on v.
korumak reserve v.
korumak deliver v.
korumak ensure v.
korumak insulate v.
korumak harbour v.
korumak hold to v.
korumak back v.
korumak favor v.
korumak favour v.
korumak harbor v.
korumak observe v.
korumak nourish v.
korumak enguard v.
korumak insure v.
korumak jaga v.
korumak wear [uk] v.
korumak wite v.
korumak hain v.
korumak buckler v.
korumak gard [obsolete] v.
korumak overhold v.
korumak overwatch v.
korumak inoculate v.
korumak savegard v.
korumak forefend v.
korumak precaution v.
korumak scoog v.
korumak shadow [obsolete] v.
korumak shend [obsolete] v.
korumak sklere v.
Phrasals
korumak bless from v.
korumak hold out [obsolete] v.
korumak stand for v.
korumak hold onto v.
korumak hold over v.
Technical
korumak shelter v.
korumak reserve v.
korumak prevent v.
Food Engineering
korumak shield v.
Archaic
korumak enshield v.
korumak mound v.
korumak overshadow v.
korumak shadow v.
korumak sicker v.

Bedeutungen, die der Begriff "korumak" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
güneşten korumak shade v.
Mary stood with her hand shading her eyes.
Mary, eliyle gözlerini güneşten koruyarak dikildi.

More Sentences
formunu korumak keep fit v.
You have to keep fit.
Formunu korumak zorundasın.

More Sentences
ışıktan korumak shade v.
I shade my eyes from sun shine.
Gözlerimi güneş ışığından koruyorum.

More Sentences
çevreyi korumak protect the environment v.
What guarantees does the European legislation protecting the environment offer these communities?
Çevreyi koruyan Avrupa mevzuatı bu topluluklara ne gibi güvenceler sunuyor?

More Sentences
çevreyi korumak preserve the environment v.
According to the Bible, we are stewards, all bearing responsibility for preserving the environment.
İncil'e göre, hepimiz çevreyi koruma sorumluluğunu taşıyan kâhyalarız.

More Sentences
karşı korumak protect against v.
After all, it is responsible for technical measures to protect against counterfeiting.
Sonuçta, sahteciliğe karşı koruma sağlayan teknik önlemlerden sorumludur.

More Sentences
barışı korumak keep the peace v.
I was not breaking the peace, but trying to keep the peace by helping to rid the world of nuclear weapons.
Ben barışı bozmuyordum aksine dünyayı nükleer silahlardan kurtarmaya yardım ederek barışı korumaya çalışıyordum.

More Sentences
gizemini korumak remain a mystery v.
The murder remained a mystery for 24 years.
Cinayet 24 yıl boyunca gizemini korudu.

More Sentences
hak korumak protect the right v.
In this way we will have a complete set of measures to protect the rights of our citizens and our residents.
Bu şekilde vatandaşlarımızın ve sakinlerimizin haklarını korumak için eksiksiz bir tedbirler dizisine sahip olacağız.

More Sentences
belirsizliğini korumak remain uncertain v.
The former is certain and stable, while the latter remains uncertain.
Birincisi kesin ve istikrarlı, ikincisi ise belirsizliğini koruyor.

More Sentences
dengeyi korumak maintain the balance v.
I believe we have maintained the balance within the framework of our competences and the existing options.
Yetkilerimiz ve mevcut seçenekler çerçevesinde dengeyi koruduğumuza inanıyorum.

More Sentences
dengeyi korumak keep the balance v.
To keep the balance, we cannot support it.
Dengeyi korumak için bunu destekleyemeyiz.

More Sentences
ormanları korumak protect the forests v.
We Moderates will continue to protect the forests of Sweden.
Biz Ilımlılar İsveç ormanlarını korumaya devam edeceğiz.

More Sentences
geçerliliğini korumak obtain v.
Darwin's theory of evolution and the Big Bang Theory still obtain.
Darwin'in evrim teorisi ve Büyük Patlama Teorisi hala geçerliliğini korumaktadır.

More Sentences
istikrarını korumak steady v.
The Euro steadied against the dollar.
Euro, dolar karşısında istikrarını korumuştur.

More Sentences
(gıda) radyasyona maruz bırakarak korumak irradiate v.
I don't use irradiated ingredients.
Radyasyona maruz kalarak korunmuş gıda maddelerini kullanmıyorum.

More Sentences
kendini korumak için in self-defense adv.
Tom said he shot Mary in self-defense.
Tom polise kendini korumak için Mary'yi vurduğunu söyledi.

More Sentences
Phrasals
(birinden/bir şeyden) korumak protect against (someone or something) v.
Sandbags can be used to erect a temporary wall to protect against floods.
Kum torbaları selden korunmak için geçici bir duvar örmek için kullanılabilir.

More Sentences
Trade/Economic
geçerliliğini korumak survive v.
This objective of secrecy has even survived the introduction of universal suffrage.
Bu gizlilik hedefi, genel oy hakkının getirilmesinden sonra bile geçerliliğini korumuştur.

More Sentences
Law
barışı korumak keep the peace v.
The United States should obviously be able to keep the peace in its own backyard, also militarily.
Amerika Birleşik Devletleri elbette kendi arka bahçesinde de askeri olarak barışı koruyabilmelidir.

More Sentences
Common Usage
zarardan korumak preserve v.
General
diz altını korumak amacıyla kullanılan zırh jambeau n.
sporcuların alt bacak kısmını korumak için yapılmış sert koruyucu shinguard n.
yiyecekleri kitapları vb kaplamak ve korumak için kullanılan elastik ince tabaka shrink-wrap n.
1879'da irlanda'nın dublin kentinde kiracıların menfaatlerini korumak üzere kurulmuş bir dernek the land league n.
zırhın koltuk altlarını veya eklemleri korumak için kullanılan kumaşla desteklenmiş bir bölgesi voider n.
zırhın koltuk altlarını veya eklemleri korumak için kullanılan kumaşla desteklenmiş bir bölgesi gusset n.
gemi donanımını aşınmadan korumak için kullanılan kalın bir halat ağı mat n.
kullanma veya taşıma sırasında malları korumak için üzerlerine veya badana, bakım gibi işlemler sırasında eşyaları korumak için belirli kısımlarına örtü seren işçi masquer n.
güneşten korumak için asker kepinin üstünü örten ince kumaş havelock n.
çiftlikte çitleri korumak ve hayvanların dışarı çıkmasını önlemekle görevli çalışan boundary rider [australia] n.
itibarını korumak honour n.
boksörün dişlerini ve dudaklarını korumak için taktığı ağızlık mouthpiece n.
binicilerin bacaklarını korumak için eyerin iki yanına takılan uzun çizme gambado n.
haşereleri kovmak ve evi büyüden korumak için bahçeye konan heykelcik gnome n.
savaş zamanında kenti hava saldırılarına karşı korumak için geceleri ışıkların kısıtlı kullanılması dim-out n.
boyacıların döşeme ve mobilyaları korumak için serdikleri örtü veya kağıt dropcloth n.
içerikleri korumak için üzerine katlanmış olan örtü folder n.
tünel uzatan madencileri düşen molozlardan korumak için set üstüne konulan tahta veya kereste spiling n.
yerini korumak be one's own man v.
set yaparak korumak dike v.
kaliteyi korumak preserve the quality v.
üstünlüğünü korumak hold the field v.
ateş ederek başkasını korumak cover v.
kendini korumak fend v.
başka birine ateş ederek birini korumak cover v.
belirli bir düzeyi korumak maintain v.
tazeliğini korumak maintain one's freshness v.
disiplini korumak keep order v.
yan tarafı korumak flank v.
kum torbasıyla korumak sandbag v.
eşlik etmek (korumak/gözetmek amacıyla) escort v.
tazeliğini korumak remain fresh v.
yerini korumak hold one's own v.
eski durumunu korumak hold one's own v.
saygınlığını korumak maintain one's prestige v.
asayişi korumak keep the peace v.
kaliteyi korumak maintain the quality v.
ateşle korumak cover v.
vücut hatlarını korumak keep one's figure v.
karşı ateşe karşı korumak cover v.
dengesini korumak keep one's balance v.
parlamentodaki yerini korumak keep one's seat v.
siper ile korumak bulwark v.
tazeliğini korumak retain one's freshness v.
birini korumak give someone shelter v.
telif hakkı ile korumak copyright v.
itibarını korumak protect one's reputation v.
gereğinden fazla korumak overprotect v.
özelliğini korumak maintain its characteristics v.
soğukkanlılığını korumak keep one's composure v.
soğukkanlılığını korumak keep cool v.
hakkını korumak vindicate v.
mevcut durumu korumak hold the line v.
mevcut durumu korumak stay on hold v.
resmiyeti korumak keep the formality v.
bir şeyden korumak debar from v.
telle çevirerek korumak gange v.
yiyeceği korumak put up v.
çizgiyi korumak know where one is standing v.
çizgiyi korumak protect the line v.
çizgiyi korumak keep the line v.
çıkarını korumak protect one's benefits v.
doğayı korumak protect the nature v.
doğayı korumak preserve the nature v.
(binayı) soğuğa karşı korumak weatherise v.
(binayı) soğuğa karşı korumak weatherize v.
sessizliğini korumak keep one's silence v.
sessizliğini korumak maintain one's silence v.
çevreyi korumak safeguard the environment v.
esrarını korumak remain puzzle v.
sınırı korumak patrol the border v.
çevre korumak preserve the environment v.
sınırı korumak guard the border v.
sınır korumak patrol the border v.
çevre korumak protect the environment v.
sınır korumak guard the border v.
çevre korumak safeguard the environment v.
haklarını korumak safeguard one's rights v.
haklarını korumak defend one's rights v.
haklarını korumak protect one's rights v.
umudu korumak keep alive hope v.
umudunu korumak cling to hope v.
umudunu korumak keep alive hope v.
umudu korumak cling to hope v.
resmiyeti korumak maintain formality v.
teni korumak protect skin v.
gizemini korumak remain mystery v.
devamlılığını korumak maintain continuity v.
devamlılığını korumak preserve continuity v.
kilosunu korumak maintain one's weight v.
huzuru korumak keep the peace v.
kendini -den korumak fend v.
güncelliğini korumak keep up-to-date v.
-e karşı korumak safeguard against v.
birisinin çıkarlarını korumak watch over one's interest v.
birisinin çıkarlarını korumak take care of one's interest v.
birisinin çıkarlarını korumak attend one's interest v.
namusunu korumak save one’s honor v.
namusunu korumak uphold one’s honor v.
namusunu korumak save one’s honour v.
namusunu korumak defend one’s honour v.
namusunu korumak defend one’s honor v.
namusunu korumak uphold one’s honour v.
soğukkanlılığını korumak keep one's shirt v.
soğukkanlılığını korumak keep one's hair v.
hafızalardaki yerini korumak be etched in memories v.
hafızalardaki yerini korumak linger in memories v.
hafızalardaki yerini korumak be still in memories v.
hafızalardaki yerini korumak remain in memories v.
soğukkanlılığını korumak remain calm v.
soğukkanlılığını korumak keep one's temper v.
birisinin çıkarlarını korumak protect one's interests v.
formunu korumak keep one's fit v.
popülerliğini korumak stay popular v.
durumu ciddiyetini korumak be still critical v.
(durumu) ciddiyetini korumak (one's condition) to be still critical v.
resmiyeti korumak retain formality v.
resmiyeti korumak keep one's distance (from someone) v.
kişilik haklarını korumak protect one's personal rights v.
şerefini korumak defend one's honour v.
şerefini korumak guard one's honour v.
kültürel mirası korumak conserve the cultural heritage v.
birinin menfaatini korumak protect one's interest v.
şöhretini korumak maintain one's reputation v.
hakkında sessizliğini korumak maintain silence about v.
hakkındaki sessizliğini korumak maintain silence about v.
adaleti korumak secure the justice v.
önemini korumak maintain its importance v.
sükunetini korumak stay calm v.
-den korumak keep safe from v.
gizemini korumak remain a puzzle v.
esrarını korumak remain a puzzle v.
esrarını korumak remain mystery v.
demokrasiyi korumak protect the democracy v.
insan haklarını korumak protect the human rights v.
şahısları elektrik çarpmasına karşı korumak protect the persons from electric shocks v.
sağlığını korumak keep healthy v.
kendi çıkarını korumak stand up for oneself v.
sessizliğini korumak keep shtum v.
birini birinden korumak guard someone from someone v.
müktesep hakların korunması ilkesine dayanarak birini korumak grandfather someone in v.
esrarını/gizemini korumak remain a secret v.
çevreyi/yeşili korumak go green v.
takip mesafesini korumak maintain a safe following distance v.
(aradaki) puan farkını korumak maintain the gap v.
beden ve ruh sağlığını korumak ve iyileştirmek amacıyla fizik tedavi/egzersiz gibi yöntemleri kullanan veya bunları yapan/yaptıran kimse bodyworker v.
beden ve ruh sağlığını korumak ve iyileştirmek amacıyla yapılan fizik tedavi/egzersiz gibi yöntemler bodywork v.
kötü gözlerden korumak/sakınmak protect from evil eyes v.
metanetini korumak maintain one's composure v.
görsel bütünlüğü korumak maintain the visual integrity v.
korumak/bekçilik etmek chaperon v.
umudu korumak keep hope alive v.
umudu korumak keep hopes alive v.
doğal kaynaklarıı korumak protect the natural resources v.
anıtları korumak preserve monuments v.
güncelliğini korumak continue to be relevant v.
kiloyu korumak balance your weight v.
kiloyu korumak maintain your weight v.
alarm ile korumak alarm v.
büyülü bir güç ile korumak charm v.
durumunu korumak remain firm v.
eski durumunu korumak hold one's own v.
tükenmelerini engellemek için av hayvanlarını korumak preserve game v.
akıl sağlığını korumak keep sanity v.
şemsiye ile korumak umbrella v.
şemsiye ile korur gibi korumak umbrella v.
önlükle korumak apron v.
korumak için başka yöne çevirmek emmantle v.
kendini korumak için kaslarını kasmak hold v.
dans ederken dengesini korumak balance v.
siperlik ile korumak visor v.
(işgal veya istilaya karşı) korumak wear [uk] v.
(giriş veya işgalden) korumak wear [uk] v.
şilte ile desteklemek veya korumak mattress v.
korumak veya saklamak için kışın üzerini kapatmak winter-ground v.
geçerliliğini korumak run v.
kötülüklerden korumak bless [rare] v.
kazadan, beladan korumak bless [rare] v.
siperle korumak blind v.
patlama/ısı/radyasyondan korumak harden v.
yumurtaları korumak brood v.
yavruları korumak brood v.
kaplayarak korumak hill [dialect] [uk] v.
örterek korumak hill [dialect] [uk] v.
korumak için örtmek (kulak, burun) hold v.
(toprak yığınını) aşınma, çökme veya sürüklenmekten korumak hold v.
askeri bir operasyonda açılan ateşten korumak mother v.
(araziyi veya avı) ağlı kaçak avcılara karşı korumak için engel yerleştirmek bush v.
çitlerle korumak ring-fence v.
çitle çevrelemişçesine korumak ring-fence v.
sıkı sıkı korumak desk v.
parmaklıkla korumak grate v.
oyunlarda kart veya taşı korumak guard v.
buz üzerinde korumak ice v.
değerini korumak run v.
hızını korumak run v.
güncelliğini korumak run v.
ateş ederek korumak cover with fire v.
güç kesildikten sonra bir süre daha momentumu korumak drift v.
kendini korumak fence [obsolete] v.
kutsal bir şey gibi korumak inshrine v.
bütünlüğünü korumak salve [obsolete] v.
saygınlığını korumak salve [obsolete] v.
bozulmadan korumak preserve v.
spor amaçlı av hayvanları yetiştirip korumak preserve v.
tehlikelerden korumak scoug v.
tehlikeden korumak scug [scotland] v.
muhafız olarak korumak sentry v.
ışıktan korumak shade [obsolete] v.
sıcaktan korumak shade [obsolete] v.
ısıdan korumak shade [obsolete] v.
güneşten korumak shadow [obsolete] v.
suçtan korumak shadow [obsolete] v.
cezadan korumak shadow [obsolete] v.
hata yapmaktan korumak shadow [obsolete] v.
(saatleri, düzenekleri) öngörülen darbelerin vereceği hasardan korumak shockproof v.
ayakkabı ile korumak shoe v.
ayakkabı işlevi görecek bir şeyle korumak shoe v.
makamını korumak sit v.
sessizliğini korumak sit tight v.
kale ile korumak fortress v.
sabit formda korumak fossilise v.
sabit formda korumak fossilize v.
yüz ifadesini korumak freeze v.
(kitapları) kaplama kağıdı ile korumak slip-sheet v.
koruyucu tarife ile korumak protect v.
pozisyonunu korumak stillstand v.
yaz sıcağından korumak summerise [uk] v.
yaz sıcağından korumak summerize [us] v.
(fiyatın) değerini korumak support v.
işlevini korumak survive v.
korumak suretiyle protectingly adv.
Phrasals
(müzik) aynı ritmi korumak hold over v.
birini bir şeye karşı korumak guard someone against something v.
birini bir şeyden korumak protect someone from something v.
bir şeyi bir riske karşı korumak hedge something against something v.
birini bir şeye karşı korumak protect someone against something v.
birini bir şeyden korumak preserve someone from something v.
birini bir şeyden korumak guard someone from something v.
birini bir şeye karşı korumak preserve someone against something v.
-e karşı korumak/izole etmek insulate someone against something v.
-den korumak/izole etmek insulate someone from something v.
soğuk, ışık gibi etkilerden korumak için bitkinin bir kısmını toprakla örtmek earth up v.
birini ya da bir şeyi korumak cover someone or something against something v.
(birisini) korumak cover for (someone or something) v.
(birisini) korumak cover (up) for someone v.
birisini korumak cover for someone v.
birisini korumak cover for v.
(biriyle/bir şeyle) fiziksel mesafeyi korumak keep away (from someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) fiziksel mesafesini korumak keep away (from someone or something) v.
(birini/bir şeyi bir şeyden) korumak hold (someone or something) out of (something) v.
(bir şeyi bir şeyde/yerde) korumak store (something) in (something or some place) v.
(birini ya da bir şeyi bir şeyden) korumak cover (someone or something) against (something) v.
birini ya da bir şeyi bir şeyden korumak cover someone or something against something v.
(bir şeyden) korumak fend against (something) v.
(bir şeye karşı) korumak fend against (something) v.
bir şeyden korumak fend against v.
bir şeye karşı korumak fend against v.
(birini ya da bir şeyi bir şeye) karşı korumak indemnify (someone or something) against (something) v.
(birini ya da bir şeyi bir şeyden) korumak indemnify (someone or something) against (something) v.
birini ya da bir şeyi bir şeye karşı korumak indemnify someone or something against something v.
birini ya da bir şeyi bir şeyden korumak indemnify someone or something against something v.
(birine ya da bir şeye) karşı korumak secure against (someone or something) v.
(birine, bir şeye ya da bir hayvana) karşı korumak secure something against (someone, something, or an animal) v.
(birini/bir şeyi biri/bir şey) için korumak keep (someone or something) for (someone or something) v.
biri için birini/bir şeyi korumak keep someone or something for someone v.
(belli bir zamana) kadar tazeliğini korumak keep until (some point in time) v.
(belli bir zamana) kadar korumak keep until (some point in time) v.
mesafesini korumak stay back v.
metanetini korumak bear up v.
(korumak için) üstünü örtmek bed down v.
(kendini/birini bir şeyle) korumak defend (oneself or someone) with (something) v.
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak defend (someone or something) against (someone or something) v.
-e karşı korumak defend against v.
ile korumak defend with v.
müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi kapsamında birini/bir şeyi korumak grandfather someone or something in v.
müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi kapsamında korumak grandfather in v.
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) korumak guard (someone or something) from (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak guard (someone or something) from (someone or something) v.
-'den korumak guard from v.
-e karşı korumak hedge against v.
bir riske karşı korumak hedge against something v.
(biri) için korumak hold for (someone) v.
karşı korumak indemnify against v.
'-den korumak indemnify against v.
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak insulate (someone or something) against (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) korumak insulate (someone or something) from (someone or something) v.
-e karşı korumak insulate against v.
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı korumak preserve (someone or something) against (something) v.
(birini/bir şeyi bir şeyden) korumak preserve (someone or something) against (something) v.
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı korumak preserve (someone or something) from (something) v.
(birini/bir şeyi bir şeyden) korumak preserve (someone or something) from (something) v.
(bir şeyi biri/bir şey) için korumak preserve (something) for (someone or something) v.
-e karşı korumak preserve against v.
-den korumak preserve against v.
için korumak preserve for v.
-e karşı korumak preserve from v.
-den korumak preserve from v.
(birini/bir şeyi/kendini birinden/bir şeyden) korumak protect (someone, something, or oneself) from (someone or something) v.
(birini/bir şeyi/kendini birine/bir şeye) karşı korumak protect (someone, something, or oneself) from (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı korumak protect against (someone or something) v.
(bir şeye) karşı korumak provide against (something) v.
(bir şeye) karşı korumak provide for (something) v.
(birinin/bir şeyin) önündeki yerini korumak remain ahead of (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) arasındaki mesafeyi korumak remain away (from someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) üzerindeki (kontrolünü, etkisini, gücünü) korumak retain (something) over (someone or something) v.
üzerindeki (kontrolünü, etkisini, gücünü) korumak retain over v.
(birinden/bir şeyden) korumak safeguard against (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı korumak safeguard against (someone or something) v.
-den korumak save from v.
(birinden/bir şeyden) kurtarmak/korumak save from (someone or something) v.
-e karşı korumak secure against v.
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak stay back (from someone or something) v.
medeniliğini/kibarlığını korumak stay within bounds v.
Proverb
korkak damgası yememek adına kaybedilen bir savaşta boşuna ölmektense ilerde kazanabileceği bir savaş vermek için canını korumak he who fights and runs away may live to fight another day
Colloquial
polislerin diğer polisleri korumak için uyguladığı gizlilik blue wall n.
ilk günkü tazeliğini korumak be as fresh as ever v.
kendisinin bile olmayan bir şeyi korumak protect something that doesn't even belong to her/him v.
soğukkanlılığını korumak go easy v.
soğukkanlılığını korumak play it cool v.
soğukkanlılığını korumak remain composed v.
para kaybetme riskini azaltmak için kendini korumak hedge one's bets v.
sakinliğini korumak stay frosty v.
uzun süre popülerliğini korumak wear well v.
soğukkanlılığını korumak keep it together v.
gücünü korumak go strong v.
sakinliğini korumak hold it together v.
eski durumunu korumak hold own v.
yerini korumak hold own v.
bir canı var onu korumak için for dear life expr.
canını korumak için for dear life expr.
canını korumak için for your life expr.
Idioms
birinin/bir şeyin etrafını korumak için ya da kaçmasın diye çeviren silahlı koruma grubu ring of steel n.
konumunu korumak için zamanın popüler görüşlerine göre kendini değiştiren/uyarlayan kimse vicar of bray n.
mesafeyi korumak (samimiyet bakımından) keep your distance v.
çizgisini korumak know where you are (or stand) with v.
önemini korumak be around v.
soğukkanlılığını korumak keep both oars in the water v.
avantajlı durumunu korumak stay one jump ahead v.
üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak stay one jump ahead v.
avantajlı durumunu korumak be one jump ahead v.
üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak be one jump ahead v.
avantajlı durumunu korumak be/stay one jump a head (of somebody/something) v.
mesafeyi korumak hold (one) at a comfortable distance v.
formunu korumak keep in good condition v.
kuvvetini korumak keep in good condition v.
sağlığını korumak keep in good condition v.
birini veya bir şeyi ne pahasına olursa olsun korumak protect something/somebody at all cost v.
belirsizliği korumak the jury is still out v.
durumunu korumak hold one's ground v.
durumunu korumak keep up appearance v.
durumunu korumak stand one's ground v.
konumunu/mevkiini korumak keep one's seat v.
mevkisini korumak look to one's laurels v.
kendini diğerlerine karşı korumak fight one's corner v.
konumunu/mevkiini korumak keep one's chair v.
soğukkanlılığını korumak keep one's cool v.
sükunetini korumak hold one's peace v.
popülerliğini korumak stand the test of time v.
soğukkanlılığını korumak keep one's head v.
soğukkanlılığını korumak hold one's temper v.
(evlenene kadar) bekaretini korumak save oneself (for marriage) v.
yerini korumak/tutmak keep one's chair v.
(bir tehlikeye vb karşı) sükunetini korumak have one's wits about one v.
yerini korumak/tutmak keep one's seat v.
(bir tehlikeye vb karşı) sükunetini korumak keep one's wits about one v.
kendini yukardan gelen bir tehlikeye karşı sakınmak/korumak stand from under [dated] v.
(biriyle) arasındaki güvenli mesafeyi korumak hold (one) at a comfortable distance v.
(birine) saygıdan çerçevesinde mesafeyi korumak hold (one) at a respectful distance v.
(biriyle) uygun mesafeyi korumak hold (one) at a respectful distance v.
yarışın/yarışmanın sonuna kadar kararlılığını, enerjisini, dayanıklılığını korumak stay the distance v.
(birinin) desteğini korumak keep (someone) onside v.
onurunu korumak be tall in one's saddle v.
onurunu korumak be tall in the saddle v.
kararlılığını/direncini korumak hold hard [uk] v.
soğukkanlılığını korumak hold (one's) nerve v.
(birinin) dürüstlüğünü korumak/devam ettirmek keep (one) honest v.
motivasyonunu korumak stay hungry v.
azmini/kararlılığını korumak stay hungry v.
isteğini/hevesini korumak stay hungry v.
(birine) karşı avantajını korumak stay one jump ahead v.
dengesini korumak keep (one's) feet v.
sağlığını korumak keep in good shape v.
bir şeyi korumak keep the show on the road v.
bir şeyi korumak keep this show on the road v.
sessizliğini korumak keep stum v.
uzun süre/yıllarca popülerliğini korumak survive the test of time v.
(buz hokeyinde) diskin hakimiyetini korumak rag the puck v.
umudunu korumak hold out hope v.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu hep korumak be one jump ahead (of somebody/something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu hep korumak stay one jump ahead (of somebody/something) v.
avantajlı durumunu korumak be one jump ahead v.
üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak be one jump ahead v.
avantajlı durumunu korumak stay one jump ahead v.
üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak stay one jump ahead v.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu korumak be one jump ahead (of somebody/something) v.
(birine/bir şeye) karşı üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak be one jump ahead (of somebody/something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumunu korumak stay one jump ahead (of somebody/something) v.
(birine/bir şeye) karşı üstteki/öndeki pozisyonunu/konumunu korumak stay one jump ahead (of somebody/something) v.
(birini tehlikelerden) korumak have v.
sakinliğini korumak keep frosty v.
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak give (someone or something) a wide berth v.
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak give a wide berth to (someone or something) v.
biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak give someone or something a wide berth v.
biriyle bir şeyle aradaki mesafeyi/mesafesini korumak give someone or something a wide berth v.
biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak give someone/something a wide berth v.
biriyle bir şeyle aradaki mesafeyi/mesafesini korumak give someone/something a wide berth v.
zor bir durumda soğukkanlılığını korumak whistle past the graveyard v.
para kaybetme riskini azaltmak için kendini korumak hedge bets v.
para kaybetme riskini azaltmak için kendini korumak hedge your bets v.
(biriyle) mesafeyi korumak hold (one) at a distance v.
(biriyle) mesafeyi korumak hold (one) at arm's length v.
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak hold (someone or something) at bay v.
biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak hold someone or something at bay v.
biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak keep someone or something at bay v.
(biri/bir şey) sınırını korumak hold the line at (someone or something) v.
yerini korumak hold your own v.
durumunu korumak hold your own v.
sessizliğini korumak hold one's peace v.
sessizliğini korumak hold your peace/tongue [old-fashioned] v.
(biriyle/bir şeyle) resmiyeti korumak keep (one's) distance from (someone or something) v.
soğukkanlılığını korumak/bozmamak keep (one's) hair on [uk] v.
sessizliğini korumak keep (one's) peace v.
sakinliğini korumak keep (one's) wig on v.
soğukkanlılığını korumak keep (one's) wig on v.
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak keep (someone or something) at a distance v.
(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak keep (someone or something) at arm's length v.
(birinin/bir şeyin/kendinin) mesafesini korumak keep (someone or something, or oneself) at a distance v.
terbiyesini/kibarlığını korumak keep a civil tongue v.
mesafeyi korumak keep at a distance v.
soğukkanlılığını/sakinliğini korumak keep both feet on the ground v.
yerini korumak/tutmak keep chair v.
konumunu/mevkiini korumak keep chair v.
mesafeyi korumak (samimiyet bakımından) keep distance v.
(birine/bir şeye) karşı sadakatini korumak/sözünü tutmak keep faith with (someone or something) v.
dürüstlüğünü korumak keep honest v.
soğukkanlılığını korumak keep temper v.
sakinliğini korumak keep your cool v.
soğukkanlılığını korumak keep your cool v.
soğukkanlılığını korumak keep your temper v.
(birine karşı) soğukkanlılığını korumak keep your temper (with somebody) v.
mevkisini korumak look to laurels v.
mevkisini korumak look to your laurels v.
belirsizliğini korumak remain to be seen v.
(birini/bir şeyi) korumak ride herd on (someone or something) v.
(zorluk, tehlike karşısında) cesaretini korumak screw (one's) courage to the sticking place v.
(zorluk, tehlike karşısında) cesaretini korumak screw up (one's) courage to the sticking place v.
durumunu korumak stand ground v.
(birinin) düzenini korumak stay on top of (someone or something) v.
(birini) korumak için kendini ateşe atmak take a bullet (for someone) v.
(birini) korumak için kendini ateşe atmak take the bullet (for someone) v.
Speaking
beni korumak için yapıyor he's doing this to protect me expr.
bunu seni korumak için I did it to protect you expr.
bunu seni korumak için yaptım I did it to protect you expr.
Trade/Economic
yerli sanayiyi yabancı rekabete karşı korumak için ithalatta vergi veya kota uygulanması trade protection n.
yerli sanayiyi yabancı rekabete karşı korumak için ithalatta vergi veya kota uygulanması protection n.
çiftçinin gelir düzeyini korumak veya yükseltmek için hazineden yapılan dolaysız veya dolaylı ödemeler contestable market n.
döviz kurunun dalgalanma sınırım korumak için bir ülkenin kullandığı yabancı para intervention currency n.
merkez bankalarının bir para biriminin uluslararası değerini korumak için yüksek miktarda para satın alması intervention n.
alacaklının menfaatini korumak safeguard the concerns of the creditor v.
kalite çizgisini korumak maintain the quality level v.
(fonları) korumak ring-fence v.
fiyat çizgisini korumak hold the line v.
mali kayba karşı kendini korumak hedge v.
finansal olarak kendini korumak hedge v.
Law
menkul kıymet kanunları uyarınca yapılan kurumsal açıklamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini artırarak yatırımcıları korumak amacıyla çıkarılmış yasa sarbanes–oxley Act of 2002 n.
menkul kıymet kanunları uyarınca yapılan kurumsal açıklamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini artırarak yatırımcıları korumak amacıyla çıkarılmış yasa sarbanes–oxley n.
menkul kıymet kanunları uyarınca yapılan kurumsal açıklamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini artırarak yatırımcıları korumak amacıyla çıkarılmış yasa corporate and auditing accountability/responsibility and transparency act n.
menkul kıymet kanunları uyarınca yapılan kurumsal açıklamaların doğruluğunu ve güvenilirliğini artırarak yatırımcıları korumak amacıyla çıkarılmış yasa public company accounting reform and investor protection act n.
ülkedeki insanların sahip olduğu hakları korumak amacıyla mahkeme tarafından memurlara verilen ve onların yasal yetkileri dışına çıkmalarını engelleyen emriler prerogative writs n.
hukukçuları ve tanıkları korumak, mahkumları taşımak gibi görevleri olan yargı sisteminin etkili bir şekilde işlemesini sağlayan kuruluş united states marshals service n.
hukukçuları ve tanıkları korumak, mahkumları taşımak gibi görevleri olan yargı sisteminin etkili bir şekilde işlemesini sağlayan kuruluş marshals n.
hukukçuları ve tanıkları korumak, mahkumları taşımak gibi görevleri olan yargı sisteminin etkili bir şekilde işlemesini sağlayan kuruluş us marshals service n.
asayişi korumak keep the peace v.
huzuru korumak keep the peace v.
çiğnenmekten korumak keep inviolate v.
vatandaşlığı korumak retain a citizenship v.
önceden kazanılmış hakları korumak grandfather v.
Politics
nükleer silahlara sahip bir devletin, güçlerini nükleer silahı olmayan müttefiki korumak için kullanmayı vadetmesi nuclear umbrella n.