ülke - Turkish English Dictionary

ülke

Meanings of "ülke" in English Turkish Dictionary : 24 result(s)

Turkish English
Common Usage
ülke country n.
They know how the media report things, and not only in their own country.
Medyanın olayları nasıl haberleştirdiğini biliyorlar ve bu sadece kendi ülkelerinde geçerli değil.

More Sentences
General
ülke nation n.
Of course, there is still natural solidarity between our nations and those of Latin America.
Elbette ülkelerimiz ile Latin Amerika ülkeleri arasında doğal bir dayanışma söz konusudur.

More Sentences
ülke realm n.
The king's realm was terrorized by a dragon.
Kralın ülkesi bir ejderha tarafından terörize edildi.

More Sentences
ülke country n.
How can a democratic and civilised country such as the United States continue to apply the death penalty?
Amerika Birleşik Devletleri gibi demokratik ve medeni bir ülke ölüm cezasını uygulamaya nasıl devam edebilir?

More Sentences
ülke land n.
The Europe of the future must become a land of exchange, of meetings and mixing.
Geleceğin Avrupa'sı bir değişim, buluşma ve kaynaşma ülkesi olmalıdır.

More Sentences
ülke state n.
The announcement of academic and cultural cooperation with candidate states is, however, particularly to be welcomed.
Ancak aday ülkelerle akademik ve kültürel işbirliğinin duyurulması özellikle memnuniyetle karşılanmalıdır.

More Sentences
ülke home n.
The seven who do not hold on to power back home can then share jobs in Brussels.
Ülkelerinde iktidarı elinde tutamayan yedi kişi ise Brüksel'deki işleri paylaşabilir.

More Sentences
Politics
ülke country n.
Mr Mayer may know that in his country, Germany, there was once a system of international exhaustion.
Sayın Mayer, ülkesi Almanya'da bir zamanlar uluslararası yorgunluk sistemi olduğunu biliyor olabilir.

More Sentences
Technical
ülke land n.
For women Afghanistan is becoming, yet again, the land of their deepest sorrow and suffering.
Kadınlar için Afganistan bir kez daha en derin üzüntü ve acılarının ülkesi haline geliyor.

More Sentences
Computer
ülke country n.
It is a country simply made up of ethnic minorities.
Bu sadece etnik azınlıklardan oluşan bir ülkedir.

More Sentences
General
ülke domain n.
ülke clime n.
ülke bourne n.
ülke soil n.
ülke region n.
ülke territory n.
ülke reaume [obsolete] n.
ülke reame [italian] n.
ülke hemisphere n.
ülke monkery [uk] n.
ülke rewme n.
Politics
ülke realm n.
Social Sciences
ülke gentile n.
Literature
ülke fold [dialect] [obsolete] n.

Meanings of "ülke" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
yabancı ülke foreign country n.
Japan depends on foreign countries for oil.
Japonya petrol için yabancı ülkelere bağımlı.

More Sentences
gelişmekte olan ülke developing country n.
Denmark is also a country in which people have a very special way of looking at aid to developing countries.
Danimarka aynı zamanda gelişmekte olan ülkelere yardım konusunda çok özel bir bakış açısına sahip bir ülkedir.

More Sentences
fakir ülke poor country n.
The split between rich and poor countries is becoming increasingly wide.
Zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurum giderek açılmaktadır.

More Sentences
üçüncü ülke third country n.
The EU is already notorious for its ambivalent rules in relation to third countries.
AB zaten üçüncü ülkelerle ilgili ikircikli kurallarıyla ünlüdür.

More Sentences
komşu ülke neighbouring country n.
It still exists as a caste system in India and neighbouring countries.
Hindistan'da ve komşu ülkelerde kast sistemi olarak hala varlığını sürdürmektedir.

More Sentences
yabancı ülke vatandaşı foreign citizen n.
The opportunity for foreign citizens who are not refugees to immigrate to Europe as migrant workers should be expanded.
Mülteci olmayan yabancı ülke vatandaşlarının göçmen işçi olarak Avrupa'ya göç etme fırsatı genişletilmelidir.

More Sentences
ülke planlaması country planning n.
We cannot continue to allow town and country planning to be completely subsidiary.
Şehir ve ülke planlamasının tamamen ikincilleştirilmesine izin vermeye devam edemeyiz.

More Sentences
ülke kodu country code n.
The country code for calling Italy is 39.
İtalya'yı aramak için ülke kodu 39.

More Sentences
müslüman ülke muslim country n.
Sami visited many Muslim countries.
Sami birçok Müslüman ülkeyi gezdi.

More Sentences
başka bir ülke a different country n.
I need to move to a different country.
Başka bir ülkeye taşınmalıyım.

More Sentences
komşu ülke neighboring country n.
The army made inroads into the neighboring country.
Ordu, komşu ülkenin içlerine doğru ilerledi.

More Sentences
büyük ülke big country n.
That means the triumph of the back-room politics of the big countries, and this will have a paralysing effect.
Bu, büyük ülkelerin arka oda politikalarının zaferi anlamına gelir ve bunun felç edici bir etkisi olacaktır.

More Sentences
birçok ülke several countries n.
We also know that several countries have been critical of the actions.
Birçok ülkenin atılan adımları eleştirdiğini de biliyoruz.

More Sentences
ev sahibi (ülke, şehir vb.) host n.
They are announcing the host for the summer Olympic Games.
Yaz Olimpiyat Oyunları için ev sahibi ülkeyi açıklıyorlar.

More Sentences
(hükümdarın yönettiği) ülke realm n.
The king vowed to protect everybody who lived within reach of his realm.
Kral, ülkesinin sınırları içinde yaşayan herkesi korumaya yemin etti.

More Sentences
ülke yönetmek govern a country v.
To govern a country is not an easy job.
Bir ülkeyi yönetmek kolay bir iş değildir.

More Sentences
ülke yönetmek rule a country v.
To rule a country is no easy task.
Bir ülkeyi yönetmek kolay bir iş değildir.

More Sentences
ülke çapında nationwide adj.
Israel says it needs 13 batteries altogether for nationwide defence.
İsraillilere bakılırsa ülke çapında savunma yapmaları için toplam 13 bataryaya ihtiyaçları var.

More Sentences
ülke çapındaki nationwide adj.
The nationwide protest spread across every city in the country.
Ülke çapındaki protesto ülkenin her şehrine yayıldı.

More Sentences
ülke dışında abroad adv.
There was a spirit of hope abroad in that country.
Ülkenin dışında bir umut ruhu vardı.

More Sentences
ülke genelinde throughout the country adv.
Testing can take place in testing centres throughout the country or in situ at parties or concerts.
Testler ülke genelindeki test merkezlerinde ya da partilerde veya konserlerde yerinde gerçekleştirilebilir.

More Sentences
ülke çapında throughout the country adv.
They are also calling for demonstrations throughout the country on 1 February.
Ayrıca 1 Şubat'ta ülke çapında gösteriler düzenlenmesi çağrısında bulunuyorlar.

More Sentences
Phrases
ülke genelinde across the country expr.
This morning, the polls opened all across the country.
Bu sabah sandıklar tüm ülke genelinde açıldı.

More Sentences
ülke çapında across the country expr.
Tom is moving across the country.
Tom ülke çapında ilerliyor.

More Sentences
Trade/Economic
aday ülke candidate country n.
With the pending enlargement, I wonder whether the candidate counties will be able to play our game.
Bekleyen genişleme ile birlikte aday ülkelerin bizim oyunumuzu oynayıp oynayamayacaklarını merak ediyorum.

More Sentences
az gelişmiş ülke less developed country n.
We often talk about cancelling the debt of the less developed countries.
Sık sık az gelişmiş ülkelerin borçlarının silinmesinden bahsediyoruz.

More Sentences
ev sahibi ülke host country n.
Incentives to immigrants to settle more evenly across their host countries would help.
Göçmenlerin ev sahibi ülkelerde daha dengeli bir şekilde yerleşmeleri için teşvik edilmeleri yardımcı olacaktır.

More Sentences
ithalatçı ülke importing country n.
If the importing country does want this notification, then this should naturally be supplied.
Eğer ithalatçı ülke bu bildirimi istiyorsa, o zaman bu doğal olarak sağlanmalıdır.

More Sentences
kaynak ülke source country n.
What does country of origin mean, or perhaps even source country?
Menşe ülke ne anlama geliyor, hatta belki de kaynak ülke?

More Sentences
üçüncü ülke third country n.
In that way, the regulation will have a negative effect on third countries, for example Japan.
Bu şekilde düzenlemenin üçüncü ülkeler, örneğin Japonya üzerinde olumsuz bir etkisi olacaktır.

More Sentences
üretici ülke producer country n.
The demand and consumption of these products also concerns the producer countries.
Bu ürünlerin talebi ve tüketimi üretici ülkeleri de ilgilendirmektedir.

More Sentences
yabancı ülke foreign country n.
Foreign countries have beautiful architecture.
Yabancı ülkelerin güzel mimarileri vardır.

More Sentences
Law
ev sahibi ülke host country n.
It represented a mutually beneficial relationship between immigrant and host country.
Göçmen ve ev sahibi ülke arasında karşılıklı fayda sağlayan bir ilişkiyi temsil ediyordu.

More Sentences
Common Usage
müttefik ülke ally n.
General
ülke ekonomisi economics n.
hassas ülke sensitive country n.
sömürge oluşturan ülke colonizer n.
dış ülke abroad n.
ülke savunması landwehr (alm) n.
gelişmeye çalışan fakir veya az gelişmiş ülke developing country n.
başında tek bir hükümdar olan devlet veya ülke monarchy n.
yabancı ülke abroad n.
ülke para birimi domestic monetary unit n.
kral veya kraliçe tarafından yönetilen ülke kingdom n.
ülke üzerindeki birkaç devletin egemenliği condominium n.
tarafsız ülke neutral n.
bağımsız ülke sovereign n.
ülke içi inland n.
afrika'nın atlantik kıyısındaki ülke ivory coast n.
az gelişmiş ülke the third world n.
denizlerin ötesinde bulunan ülke vb overseas n.
bir prens tarafından yönetilen ülke principality n.
ülke dışı overseas n.
gelişmekte olan ülke yatırımları developing country investments n.
kutsal ülke promised land n.
bir ülke veya toplumun ahlak, görgü ve davranış kalıpları customs n.
ülke ziyaretleri visits of state n.
alıcı ülke purchasing country n.
bağımlı ülke client n.
halkın seçtiği temsilcilerce yönetilen ülke veya devlet democracy n.
arka ülke backland n.
bir ülke veya bölgenin karayollarını gösteren harita road map n.
zayıf durumda olan ülke underdog n.
tahditli ülke restricted country n.
batı afrika'da ülke sierra leone n.
ülke dışı abroad n.
azgelişmiş ülke underdeveloped country n.
yardım eden ülke aid giving nation n.
komşu ülke contiguous country n.
üye olmayan ülke nonmember country n.
ülke sınırları national boundaries n.
üye ülke member nation n.
ülke sınırları national borders n.
ülke savunması landwehr (almanca) n.
küçük ülke ya da eyalet yöneticisi toparch n.
başka devletlerin işine karışmayan ülke ya da politikacı noninterventionist n.
ülke riski country risk n.
gelişmiş ülke developed country n.
ülke çalışması country study n.
yabancı ülke vatandaşı foreign national n.
ülke insanı countryman n.
kardeş ülke sister country n.
kardeş ülke brother country n.
ülke sevgisi love of country n.
ülke sevgisi patriotism n.
ütopik ülke cloud-cuckoo-land n.
nbc silahları üretme ve kullanma kabiliyetine sahip ülke nuclear-biological-chemical capable nation n.
(ülke) iç kısım inland n.
saldırgan ülke aggressor n.
dış ülke muhabiri correspondent n.
hemhudut ülke contiguous country n.
üreten ülke producing country n.
ülke sakinleri nation's residents n.
ülke çıkarları national interests n.
dış satımcı ülke exporter n.
vaadedilmiş ülke a promised land n.
vaadedilmiş ülke the promised land n.
ülke toprağı country's land n.
bu ülke vatandaşı citizen of this country n.
farklı ülke mutfaklarından örnekler sunan restoran fusion restaurant n.
müreffeh ülke prosperous country n.
serbest ülke free county n.
müttefik ülke allied country n.
ilk beş ülke first five countries n.
denizci ülke a maritime country n.
denizci ülke a seafaring country n.
doğduğu ülke country of birth n.
afete karşı dirençli ülke disaster-resilient country n.
ülke bazlı örgütler country-based organizations n.
yabancı ülke outland n.
ülke bayrakları country flags n.
gelişen ülke developing country n.
sömürge oluşturan ülke coloniser n.
başka devletlerin işine karışmayan ülke ya da politikacı non-interventionist n.
su fakiri ülke water poor country n.
su zengini ülke water rich country n.
platform-ada şeklinde bir ülke sealand n.
çöl ülke desert country n.
hedef ülke destination country n.
hedef ülke target country n.
ülke takımı country team n.
geleneksel ülke traditional country n.
birkaç ülke several countries n.
ülke güvenliği country safety n.
ülke güvenliği country security n.
sömürgeci (ülke) colonizer n.
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked state n.
ülke yöneticisi rector [obsolete] n.
bir ülke veya bölgedeki en büyük şehir primate city n.
düz ve geniş toprakları olan ülke champaign n.
düz ve geniş toprakları olan ülke champion [obsolete] n.
ekonomisinin önemli bir bölümü yasadışı uyuşturucu ticaretinden oluşan ülke narco-state n.
bir ülke içerisinde genellikle çoğunluğun mensup olduğu dini temsil eden bağımsız kilise national church n.
güneydoğu asya'da, bengal körfezi kıyısında yer alan bir ülke union of burma n.
ülke sınırlarını genişletmek veya nüfuzu artırmak için askeri güçle alınan toprak parçası land grab n.
ülke özlemi longing for one's homeland n.
ülke hasreti longing for one's homeland n.
insanları ülke dışına kaçırarak ölüm tehlikesinden kurtaran kimse scarlet pimpernel n.
az gelişmiş ülke ldc (less-developed country) n.
gelişmekte olan ülke ldc (less-developed country) n.
dünyanın yarımkürelerinde bulunan ülke ve insanlar hemisphere n.
(ada, ülke) kara kütlesinin yapısal düzenlemesi build n.
diğerleri üzerinde hakimiyeti olduğu düşünülen ülke veya devlet mistress n.
güneydoğu afrika'da portekiz sömürgesi olan eski bir ülke mocambique n.
güney avrupa'da bir antik ülke moesia n.
doğu asya'da bir ülke mongolia n.
iç ülke heartland n.
kurum, alan, uygulama, yayın veya kelimenin başka bir ülke veya dildeki karşılığı opposite number n.
aşırı ülke sevgisi overpatriotism n.
halkın seçtiği temsilcilerce yönetilen ülke veya devlet commonalty [obsolete] n.
iki veya daha çok ülke/ordu tarafından ortak kullanılan parça common-user item n.
hayali ülke disneyland n.
ülke sınırı coast [obsolete] n.
ülke sınırındaki toprak coast [obsolete] n.
ülke sınırı commark n.
avlanmaya uygun ülke coverside n.
menşe ülke cradleland n.
aynı ülke vatandaşı paesano n.
(bir ülke veya hukuk sistemine ait) kanunname pandect n.
güney amerika'da bir ülke co-operative republic of guyana n.
tarıma elverişli ülke plough n.
tarıma elverişli ülke plow n.
düşman ülke public enemy n.
düşman ülke hükumeti public enemy n.
bir sınırın bağlı olduğu ülke shore n.
ülke siyasetini etkileyen grup fourth estate n.
sultan tarafından yönetilen ülke soldanrie n.
saltanat rejimi altındaki ülke soldanrie n.
büyük oranda tek bir etnisiteden insanların yaşadığı ülke ethno-state n.
petrol zengini ülke oil state n.
gelişmiş ülke first world country n.
özerk ülke sovereignty n.
bağımsız ülke sovereignty n.
sovyet sosyalist cumhuriyeti birliği'ne bağlı bir ülke soviet n.
sscb'ye bağlı ülke soviet socialist republic n.
özerk ülke sovranty n.
bağımsız ülke sovranty n.
uzaya erişim kapasitesi bulunan ülke space-faring nation n.
yabancı ülke strand n.
güneşli ülke sunland n.
tecrit etmek (ülke) quarantine v.
kalkınmak (ülke/bölge) develop v.
iki ülke arasında mekik dokumak   shuttle back and forth between two countries   v.
ülke dışında evlenmek marry outside the country v.
ülke dışında yaşamak live outside the country v.
ülke dışında doğmak be born abroad v.
ülke dışına çıkarmak take something out of the country v.
açısından önde gelen bir ülke olmak be a leading country for v.
bütün ülke sathına yayılmak spread country-wide v.
ülke dışında yaşamak live abroad v.
ülke ekonomisini zarara uğratmak damage the country's economy v.
ülke kurmak establish a country v.
ülke kurmak found a country v.
(şehir, ülke) ikamet etmek come (from) v.
(ülke) vatandaşı olmak come (from) v.
(şehir, ülke) memleketi olmak come (from) v.
(yeni bir ülke, isim vb.) benimsemek adopt v.
ülke dışı foreign adj.
ülke çapında countrywide adj.
ülke yasaları dışında olan extraterritorial adj.
tüm ülke çapında nationwide adj.
azgelişmiş (ülke) underdeveloped adj.
kendi kendini yöneten (ülke) self governing adj.
ülke sakini olmayan nonresident adj.
ülke genelinde countrywide adj.
ülke dışına çıkmayla ilgili transmigratory adj.
ülke geneli country-wide adj.
ülke çapında country-wide adj.
ülke çapı country-wide adj.
belirli bir ülke ya da devletin tarafını tutmayan non-aligned adj.
ülke çapında olan nation-wide adj.
(ülke) bağlantısız nonaligned adj.
ülke geneli nation-wide adj.
ülke bazlı country-based adj.
ülke çapında country wide adj.
belirli bir ülke ya da devletin tarafını tutmayan nonaligned adj.
(ülke) bağlantısız non-aligned adj.
ülke sakini olmayan non-resident adj.
ülke içi intranational adj.
ülke içi intranational adj.
ülke dışında olan extraterritorial adj.
(ülke veya bölgede ağaç, çiçek, hayvan) çeşitliliği olmayan impoverished adj.
(ülke veya bölgede ağaç, çiçek, hayvan) seyrek impoverished adj.
ülke sınırları dahilindeki inland adj.
ülke içi ile sınırlı inland adj.
ülke sınırları dahilindeki inlandish [obsolete] adj.
ülke içi ile sınırlı inlandish [obsolete] adj.
ülke içindeki inlying adj.
ülke içinden gelen inmigrant adj.
ülke içinden gelen in-migrant adj.
ülke dışından gelen outstate adj.
ülke dışında yaşayan outstate adj.
(ekonomi, ülke içi faaliyetler) yabancı milletlere bağlı semicolonial adj.
ülke geneli statewide adj.
ülke çapında olan statewide adj.
ülke genelinde country-wide adv.
ülke ülke country-by-country adv.
tüm ülke çapında across the nation adv.
ülke genelinde across the nation adv.
ülke çapında across the nation adv.
ülke içinde on shore adv.
ülke içinde onshore adv.
ülke çapında countrywide adv.
ülke anlamına gelen son ek -dom suf.
yabancı ülke vatandaşı fn (foreign national) abrev.
Phrasals
(birisini ülke dışına) çıkarmak deport (someone) from (some place) v.
(birini) ülke dışına çıkarmak deport (someone) v.
Phrases
güçlü ordu güçlü ülke strong army strong country n.
güçlü ordu güçlü ülke powerful army powerful country n.
iki ülke arasında between the two countries expr.
tüm ülke çapında across the country expr.
ülke bazında on a country basis expr.
Proverb
ne kadar çok ülke o kadar fazla adet so many countries so many customs
Colloquial
kuzey kutup dairesi'nin kuzeyinde yaz boyunca günün her saati güneş ışığı alan ülke land of the midnight sun n.
az bilinen ülke ruritania n.
ülke genelinde coast to coast adv.
ülke çapında coast to coast adv.
Idioms
ülke ile ilgili önemli kararların alındığı yerler the corridors of power n.
ülke ile ilgili önemli kararların alındığı yerler the halls of power n.
doğduğu/doğdukları ülke the old country n.
ülke çapında eğlence bread and circuses n.
yabancı ülke foreign soil n.
yardıma muhtaç yoksul ülke a basket case n.
(ülke ile ilgili önemli kararları alan) yetkililer the corridors of power n.
halkına zulmeden ülke the sow that eats her farrow [ireland] n.
halkını sömüren ülke the sow that eats her farrow [ireland] n.
vatandaşlarının üstünden geçinen ülke the sow that eats her farrow [ireland] n.
korunması gereken her şeyi yerle bir eden ülke the sow that eats her farrow [ireland] n.
vatandaşlarına sahip çıkmayan ülke the sow that eats her farrow [ireland] n.
potansiyeli yüksek olan ülke sleeping giant n.
politikasında çevresel konuların etkin rol oynadığı ülke/devlet green state n.
politikasında çevresel konulara son derece önem veren ülke/devlet green state n.
çevreci ülke/devlet green state n.
çevreye önem veren ülke/devlet green state n.
politikasında çevresel konuları gözeten ülke/devlet green state n.
politik ideolojiler/sosyal eşitsizlikler tarafından ayrıştırılmamış ülke one nation n.
ekonomik durumu oldukça bozuk/kötü ülke a basket case n.
ütopik ülke cloud-cuckoo land n.
ütopik ülke cloud-cuckoo land n.
ülke içinde düşman adına faaliyette bulunan grup üyesi fifth columnist n.
ülke içindeki düşman ülke yandaşı fifth columnist n.
halkına zulmeden ülke the sow that eats its farrow (ireland) n.
halkını sömüren ülke the sow that eats its farrow (ireland) n.
vatandaşlarının üstünden geçinen ülke the sow that eats its farrow (ireland) n.
korunması gereken her şeyi yerle bir eden ülke the sow that eats its farrow (ireland) n.
vatandaşlarına sahip çıkmayan ülke the sow that eats its farrow (ireland) n.
ülke çapında from coast to coast expr.
ülke genelinde from coast to coast expr.
başka ülkelerin zararı pahasına kendi ülke ekonomisini kalkındırma politikası beggar thy neighbor expr.
Speaking
hangi ülke which country n.
burası özgür bir ülke this is a free country expr.
iki haftalığına ülke dışında olacağım I'll be out of the country for two weeks expr.
Trade/Economic
(özellikle doğu asya'da) hızlı ekonomik büyüme sağlayan ülke tiger n.
altının bir ülke sınırlarının ötesine hareket etmesi gold flow n.
avrupa ekonomik ülke daimi delegesi eurocrat n.
az gelişmiş ülke ekonomileri peripheral economies n.
alıcı ülke customer country n.
ana ülke home country n.
ana ülke yönetimli şirket ethnocentric management n.
anlaşmaya taraf olan ülke signatory country n.
artan hayat standardı eşliğinde ekonomisi hızlı bir büyüme gösteren ülke ekonomisi tiger economy n.
az gelişmiş ülke less developed countries n.
az gelişmişi ülke less developed country n.
azgelişmiş ülke underdeveloped country n.
bazı ülke mallarına uygulanan düşük gümrük tarifesi preferential tariff n.
baş ihracatçı ülke principal supplier n.
borç alan ülke debtor nation n.
bir şirketin maliyetlerini azaltmak amacıyla üretimin bazı aşamalarını ülke dışında gerçekleştirmesi offshoring n.
bir ülke parasını başka ülke parasına dönüştürme translation n.
borç alan ülke borrowing nation n.
borçlu ülke debtor nation n.
borç veren ülke creditor nation n.
bir ülke nüfusunun çalışan kesimi labour power n.
çok uluslu işletmenin yatırım yaptığı ülke host country n.
çok uluslu şirketin genel merkezinin içinde yer aldığı ülke home country n.
çok uluslu işletmede yönetim kadrolarının belirli ülke yurttaşları yerine çeşitli ülkelerden nitelikli ve deneyimli insanlarla doldurulması anlayışı geocentric management n.
çift metal standartlı ülke bimetal standard country n.
dış ödemeler dengesi açık veren ülke deficit country n.
dışarıya ihraç olunan bir malı üreten ülke country of origin n.
düşük ücretli ülke low-wage country n.
döviz kuru yüksek ülke high exchange rate country n.
düşük fiyatlı ülke low priced country n.
düşük ücretli ülke low wage country n.
döviz kontrollü ülke parası soft currency n.
emek zengin ülke labor abundant country n.
en çok kayrılan ülke tarifesi most-favoured-nation-tariff n.
en cok kayrılan ülke tarifesi most favoured nation tariff n.
en çok kayrılan ülke koşulu most-favored-nation clause n.
emek kıt ülke labor-scarce country n.
en az gelişmiş ülke least developed country n.
en çok kayırılan ülke most favored nation n.
egemen ülke tahvilleri sovereign bond n.
en fazla kayırılan ülke most favored nation n.
gelişmekte olan ülke less developed country n.
geleneksel satıcı ülke traditional supplier n.
gelişmekte olan ülke developing country n.
geri kalmış gelişmiş ülke backward country n.
gümüş para standardına bağlı ülke silver standard country n.
gümrük vergisi koyan ülke tariff imposing country n.
gönderen ülke source country n.
hemhudut ülke contiguous country n.
ihracatçı ülke country of origin n.
ithal eden ülke importing country n.
iştirakçi ülke participating country n.
ihracatı yapan ülke source country n.
işgücü bol ülke labor abundant country n.
icatçı ülke inventor country n.
iki ya da daha fazla sayıdaki ülke arasındaki gümrük tarifesi rekabeti tariff war n.
ihraç eden ülke exporting country n.
işgücü kıt ülke labour scarce country n.
ithalatçı ve ihracatçı ülke arasında yapılan ve malın fiyatını belirleyen anlaşma commodity agreement n.
imza sahibi ülke signatory country n.
ihracatçı ülke exporting country n.
iki ülke arasında çifte vergilendirmeyi önleme double taxation agreement n.
iki ülke arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması double taxation agreement n.
işgücü kıt ülke labor scarce country n.
işgücü bol ülke labour abundant country n.
imzacı ülke signatory country n.
kaptanın ülke limanına girişte verdiği manifesto inward foreign manifest n.
kaynak ülke country of origin n.
kayıtlı en çok kayırılmış ülke conditional most-favored-nation n.
kreditör ülke creditor nation n.
koşulsuz en çok kayırılmış ülke statüsü unconditional most favored nation status n.
komşu ülke contiguous country n.
mal sağlayan önde gelen ülke principal supplier n.
menşe ülke country of origin n.
menşe ülke country of origin n.
menşe ülke etiketlemesi country of origin labeling n.
menşe ülke ilkesi principle of origin n.
menşei ülke country of origin n.
orta gelir düzeyindeki ülke middle income country n.
orta gelirli ülke middle income country n.
ödemeler bilançosu kayıtlan açısından ülke üzerinde yabancılar lehine alacak hakkı doğuran işlemler debit n.
ödemeler bilançosu açık veren ülke debtor nation n.
parası çift madene dayalı ülke bimetal standard country n.
parası sağlam ülke hard currency country n.
petrol üreticisi olmayan ülke nonoil country n.
paranın ülke dışındaki değeri external value of money n.
sanayici ülke industrial country n.
sanayileşmekte olan ülke less developed country n.
sınır ötesi finansal kiralama işlemlerinde, ilgili ülke yasaları açısından, vergi amacıyla hem kiraya verenin hem de kiralayanın, kiralanan malın sahibi olarak kabul edilmesi durumu double dip lease n.
sermayenin ülke dışına kaçması flight of capital n.
sömürge ülke dominion n.
sosyalist ülke ekonomileri centrally planned economies n.
şartlı en fazla kayrılan ülke klozu ya da şartı conditional most-favored-nation treatment n.
şartsız en çok kayınları ülke şartı ya da uygulaması unconditional most-favored-nation treatment n.
telgraf gönderildiği ülke dilinde telegram country destination n.
telgrafı gönderen ülke dilinde telegram country origin n.
türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı ülke vatandaşları non-resident foreigners in turkey n.
tarife koyan ülke tariff imposing country n.
ticaret yapan ülke trading nation n.
tek ülke yatırım fonu single country fund n.
tecrit edilmiş ülke isolated country n.
ülke borçlarını yeniden yapılandırma mekanizması sovereign debt restructuring mechanism n.
ülke içi poliçe domestic bill n.
ülke dışı üretimden içeride üretime dönme reshoring n.
üretimin ülke içine taşınması reshoring n.
ülke dışı üretimden içeride üretime dönme onshoring n.
üretimin ülke içine taşınması onshoring n.
ülke dışı üretimden içeride üretime dönme inshoring n.
üretimin ülke içine taşınması inshoring n.
ülke dışı üretimden içeride üretime dönme backshoring n.
üretimin ülke içine taşınması backshoring n.
ülke sakinleri olmayanlar nonresidents n.
ülke fonları country funds n.
vergisiz ülke non-tax haven n.
ülke içi alım local shopping n.
ufak ülke varsayımı small country assumption n.
ülke sınırları içinde cereyan eden ticaret intrastate commerce n.
ülke topraklarından geçiş sırasında hiç durmadan başka bir ülkeye geçen mallar için gümrüksüz geçme transit n.
ülke içi poliçe inland bill n.
ülke içine akma inflow n.
ülke sahilleri coastwise n.
ülke içi deniz taşımacılığı inland navigation n.
ülke dışına akma outflow n.
ülke parası ile ikrazat loan in local currency n.
ülke içinde yapılan taşımacılık inland transportation n.
ülke içinde çıkarılan tahvil territorial bond n.
ülke içi harcama domestic spending n.
ülke içi kredi domestic ererlif n.
ülke sakinleri nation's residents n.
ülke parası domestic currency n.
ülke para birimi domestic monetary unit n.
vergi uygulamayan ya da düşük vergili olup yabancı sermayeyi özendiren ülke non-tax haven n.
ufak açık ülke small open economy n.
ülke içi ticaret intrastate commerce n.
ülke içinde nehir, göl vb üzerinde yapılan taşımacılık inland navigation n.
ülke parasıyla ikrazat loan in local currency n.
ülke içinde sahip olunan sermaye domestically owned capital n.
ülke içinde yapılan ödemeler domestic payments n.
ülke sınırları boundaries n.
ülke riski sovereign risk n.
ülke içi karışıklıkları civil commotions n.
ufak ülke small country n.
ülke içi poliçesi domestic bill n.
ülke dışına akanlar-ülkeye gelenler outflows-inflows n.
ülke sakinleri residents n.
ülke içindeki doğal kaynaklarda yaşanan talep artışı sonrası reel kur oranının yükselerek dışa bağımlı diğer endüstrilerin dış ticarette dezavantajlı duruma düşmesi dutch disease n.
ülke genelinde en düşük düzey national minimum n.
ülke dışına akan ödemeler outflow of payments n.
ülke sakinleri olmayanlar non-residents n.
ülke düzeyinde reklam national advertising n.
ülke dışına çıkarma expulsion n.
ülke dışında fabrika şubesi branch factory abroad n.
üreten ülke producing country n.
ülke sınırları national boundaries n.
ülke içindeki doğal kaynaklarda yaşanan talep artışı ile reel kur oranının yükselmesi ve özellikle reel sektör veya imalat gibi dışa bağımlı diğer endüstrilerin dış ticarette dezavantajlı duruma gelmesi dutch disease n.
ülke dışına çıkarılma renvoy n.
ülke içinde yapılan ticaret inland commerce n.
üç ülke arasındaki ticaret triangular trade n.
ülke riski country risk n.
üçüncü ülke yurttaşları third country nationals n.
ülke içi nehir taşımacılığı inland navigation n.
ülke ekonomisi national economy n.
ülke içi ticaret inland commerce n.
ülke halkının satın almış olduğu devlet tahvili, hazine bonosu vb devlet borçlanma araçları internally held public debt n.
ülke limanını terkettiği anda gümrüğe verdiği manifesto outward foreign manifest n.
üretimin bazı aşamalarının ülke içinde gerçekleştirilmesi on-shoring n.
ülke sahilleri cabotage n.
ülke müdürü country manager n.
ülke içindeki ödemeler domestic payments n.
ülke derecelendirmesi sovereign rating n.
ülke kredi notu sovereign rating n.
yabancı ülke parası foreign currency n.
yabancı ülke senetleri foreign bills n.
yatırım alan ülke host country n.
yabancıların ülke yurttaşlığına kabul edilmesi naturalisation n.
yararlanıcı ülke beneficiary country n.
yabancı ülke paraları foreign currencies n.
yabancı ülke para birimi foreign currency unit n.
yabancıların ülke yurttaşlığına kabul edilmesi naturalization n.
yabancı ülke faaliyetlerindeki net yatırım net investment in a foreign operation n.
yabancı ülke malları foreign goods n.
yabancı yardımların ilgili ülke para birimine dönüştürme tekniği counterpart fund n.
zengin ülke affluent nation n.
yüksek ücretli ülke high-wage country n.
1960 başında ingiltere'nin öncülüğünde avrupa ekonomik topluluğu'na üye olmayan bir grup ülke arasında kurulmuş european free trade association n.
en çok kayırılan ülke most-favored-nation n.
en çok gözetilen ülke most-favored-nation n.
faaliyetlerinin gerçekleştirildiği ülke dışında faaliyet göstermek üzere kayıtlı yerli şirket offshore n.
ülke ekonomisi dismal science n.
devlet harcama ve vergilendirmelerindeki ani değişikliklerin ülke ekonomisinde derin etki yaratması fiscal cliff n.
(bir ülke borçlarını ödeyemediğinde iki ülke arasında düzenlenen) erteleme sözleşmesi standstill agreement n.
ham madde sağlayan ülke/bölge supplier n.
temel ürün ihracatı yapan ülke supplier n.
ekonomik güçlük dönemlerinde bazı nakit akımlarının giriş olasılığını artırmak düşüncesi ile çok uluslu şirketin yabancı ülke şubelerinden ana merkeze yapılan nakit akımlarını lisans ücretleri farklı bölümlere ayırmak unbundle v.
(ülke, bölge) bilgi ekonomisine tabi tutulmak informatize v.
(ülke, bölge) bilgi ekonomisine tabi tutulmak informatise v.
(ticari aracı) çalıştırıldığı ülke dışındaki bir ülkeye kaydetmek flag out v.
otarşik politika izleyen (ülke) self-sufficient adj.
ülke içindeki domestic adj.
ülke dışındaki foreign adj.
ülke çapında across-the-board adj.
ülke içinde domestically adv.
menşei ülke coo (country of origin) abrev.
ihracatçı ülke coo (country of origin) abrev.
Law
güvenli menşe ülke olarak üçüncü ülkelerin asgari ortak listesi minimum common list of third countries as safe countries of origin n.
kendi kendini yönetemeyen ülke non-self-governing territory n.
kendi kendine yeten ülke autarky n.
menşe ülke country of origin n.