avantaj - Turkish English Dictionary

avantaj

Meanings of "avantaj" in English Turkish Dictionary : 44 result(s)

Turkish English
Common Usage
avantaj advantage n.
For some time, this was seen as a huge advantage to the consumer and a form of justice.
Bir süre için bu, tüketici için büyük bir avantaj ve bir tür adalet olarak görüldü.

More Sentences
General
avantaj advance n.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.

More Sentences
avantaj perk n.
Working here has its perks.
Burada çalışmanın avantajları var.

More Sentences
avantaj benefit n.
I furthermore take a positive view of Mrs Honeyball’s proposal regarding tax benefits for safety devices.
Ayrıca Bayan Honeyball'un güvenlik cihazlarına vergi avantajı sağlanmasına ilişkin önerisine de olumlu bakıyorum.

More Sentences
avantaj odds n.
The odds are in his favor.
Avantajlar ondan yana.

More Sentences
avantaj advantage n.
Issuers were allowed to have recourse to the courts in their own countries, an advantage denied to investors.
İhraççıların kendi ülkelerindeki mahkemelere başvurmalarına izin verildi, bu da yatırımcılara tanınmayan bir avantajdı.

More Sentences
avantaj head start n.
Tom gave me a head start.
Tom bana avantaj sağladı.

More Sentences
avantaj edge n.
Knowing a third language will give your an edge over other candidates.
Üçüncü bir dil bilmek size diğer adaylar karşısında avantaj sağlayacaktır.

More Sentences
avantaj upside n.
What's the upside to that?
Bunun avantajı nedir?

More Sentences
Trade/Economic
avantaj advantage n.
Neither is it only about this or that advantage for one country or another.
Ne de sadece şu ya da bu ülke için şu ya da bu avantaj söz konusudur.

More Sentences
Sport
avantaj advantage n.
The message also has the advantage of being positive.
Bu mesaj aynı zamanda olumlu olma avantajına da sahiptir.

More Sentences
General
avantaj virtue n.
avantaj whip hand n.
avantaj vantage n.
avantaj avail n.
avantaj start n.
avantaj account n.
avantaj account n.
avantaj availment n.
avantaj sake n.
avantaj better n.
avantaj weather gauge n.
avantaj hank [dialect] n.
avantaj milage n.
avantaj mileage n.
avantaj overhand [dialect] n.
avantaj overhand n.
avantaj running start n.
avantaj favor n.
avantaj favour n.
avantaj plus n.
avantaj pull n.
Colloquial
avantaj jump n.
avantaj percentage n.
avantaj leg up n.
Idioms
avantaj a cutting edge n.
avantaj winning edge n.
Trade/Economic
avantaj competitive edge n.
Sport
avantaj head start n.
Archaic
avantaj behoof n.
avantaj emolument n.
avantaj boot n.
avantaj commodity n.
avantaj forehand n.

Meanings of "avantaj" with other terms in English Turkish Dictionary : 258 result(s)

Turkish English
General
(konumsal) avantaj leverage n.
He uses his wealth as leverage to get what he wants.
İstediklerini elde etmek için servetini avantaj olarak kullanıyor.

More Sentences
avantaj elde etmek take advantage v.
I must take advantage to enhance my language ability.
Dil yeteneğimi artırmak için avantaj elde etmeliyim.

More Sentences
avantaj getirmek bring advantage v.
An enlarged social horizon will bring advantages.
Genişlemiş bir sosyal ufuk avantajlar getirecektir.

More Sentences
Idioms
avantaj yitirmek lose ground v.
Otherwise we will essentially only have lost ground during the unofficial negotiations, and not gained anything at all.
Aksi takdirde, esasen gayri resmi müzakerelerde avantajımızı yitirdiğimizle kalacağız ve hiçbir şey kazanamayacağız.

More Sentences
avantaj elde etmek gain ground v.
Our team is gaining ground.
Bizim takım avantaj elde ediyor.

More Sentences
General
haksız avantaj unfair advantage n.
başlangıçta elde edilen avantaj an advantage gained at the beginning n.
avantaj elde etmek için geciktirme temporizing n.
bir yarışmada diğerlerine göre avantaj sağlayan pozisyon the inside track n.
avantaj olarak kullanılacak bir şey an ace up your sleeve n.
kuralları manipüle ederek elde edilen avantaj loaded dice n.
avantaj sağlamak için manevra yapma musical chairs n.
özel avantaj by-interest n.
özel avantaj by-respect n.
tesadüfi avantaj obvention [obsolete] n.
bir yarışmacının diğerine göre sahip olduğuna karar verilen avantaj odds n.
avantaj sağlayan şey offset n.
küçük avantaj inch n.
belirli bir avantaj veya fayda good n.
uyanıklık, beceri ile elde edilen avantaj the draw n.
güç veya maddi avantaj arzusuyla gelen manevi veya entelektüel tatminsizlik faustianism n.
avantaj durumu position n.
avantaj noktası position n.
tartışmasız avantaj deadwood n.
rakibe karşı elde edilen ilk avantaj first blood n.
başta elde edilen avantaj flying start n.
birine sağlanan avantaj preference n.
algılanan göreceli avantaj perceived relative advantage n.
avantaj yakalamak catch an advantage v.
avantaj birine geçmek gain the upper hand v.
büyük avantaj sağlamak have the upper hand v.
avantaj sağlamak (birisine karşı) have the whip hand of v.
büyük avantaj sağlamak gain the upper hand v.
büyük avantaj sağlamak get the upper hand v.
avantaj birinde olmak gain the upper hand v.
avantaj sağlamak (birisine karşı) get the whip hand of v.
avantaj kullanmak use one's advantage v.
avantaj sağlamak provide an advantage v.
-e karşı avantaj elde etmek gain an advantage over v.
avantaj sağlamak have the advantage v.
avantaj sağlamak provide advantage v.
avantaj sağlamak gain advantage v.
avantaj sağlamak get the edge on v.
avantaj sağlamak have the edge on v.
avantaj elde etmek get the edge on v.
avantaj elde etmek have the edge on v.
avantaj sunmak give somebody an advantage v.
avantaj sunmak bring somebody an advantage v.
avantaj sunmak offer advantage v.
avantaj yaratmak bring advantage v.
avantaj yaratmak offer advantage v.
avantaj yaratmak give advantage v.
avantaj vermek offer advantage v.
avantaj vermek give a head start v.
avantaj vermek give advantage v.
avantaj vermek bring advantage v.
avantaj yaratmak create advantage v.
birine karşı avantaj sağlamak have an advantage over somebody v.
birine karşı avantaj sağlamak have an edge over somebody v.
avantaj elde etmek/sağlamak gain leverage v.
birisine avantaj sağlamak one-up v.
avantaj sağlamak give place v.
avantaj elde etmek entrap v.
avantaj sağlamak better v.
haksız bir şekilde avantaj elde etmek queue-jump v.
avantaj elde etmek have v.
avantaj olarak tutmak hold v.
(rakip takımın) avantaj kazanmasını engellemek hold v.
avantaj elde etmeye çalışmak overplay v.
(avantaj) üzerine inşa etmek press home v.
avantaj sağlamak spot v.
avantaj verilmiş advantaged adj.
üstünlük/avantaj sağlayan advantageous adj.
(siyasi avantaj elde etmek için) detaylı plan ve entrikalar ile karakterize olan byzantine adj.
hamiline avantaj sunan resmi makamlara ait veya ilgili prebendary adj.
kişisel avantaj yaratacak şekilde conveniently adv.
taktiksel avantaj sağlamak için manevra yapma anlamına gelen bir son ek -manship suf.
Phrasals
handikaplı olarak yarışarak karşıdakine avantaj vermek give away v.
avantaj/yarar sağlamak gain from (something) v.
(bir şeyi yapmak) avantaj sağlamak pay to (do something) v.
'-den avantaj/yarar sağlamak gain from v.
(birine/bir şeye) karşı bir avantaj elde etmek score off (someone or something) v.
Phrases
(birine/bir şeye) avantaj sağlama the better of (someone or something) n.
(birine/bir şeye) avantaj sağlama better of someone n.
Colloquial
piyasadaki gelişmelere hızlı biçimde cevap vererek avantaj elde etme beating the gun n.
büyük avantaj fat city n.
-e karşı avantaj leg up on n.
(birine) karşı avantaj leg up on (one) n.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek have one up on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak have one up on (someone or something) v.
(birine) karşı avantaj sahibi olmak have (something) on (one) v.
(birine) karşı bir avantaj sahibi olmak have (something) on (one) v.
birine avantaj vermek spot someone  (something) v.
birine avantaj tanımak spot someone  (something) v.
birine avantaj vermek spot someone (something) v.
birine avantaj tanımak spot someone (something) v.
avantaj elde etmek/kazanmak have (one) up v.
yapmak avantaj sağlamak pay to do v.
avantaj elde etmiş one-up adj.
Idioms
avantaj sağlayacak koz a trump card n.
avantaj ve dezavantajlar the pros and con n.
avantaj yaratan/sağlayan konum/görev a bully pulpit n.
gizli koz/avantaj a hole card n.
anneler için avantaj ve dezavantajları olan bir çalışma planı mommy track n.
sayıca çok olmanın sağladığı güç/etki/avantaj weight of numbers n.
bir araya geldiğinde görünür bir etki/avantaj yaratan istatistiksel unsurlar weight of numbers n.
bir arada değerlendirildiğinde görünür bir avantaj/etki yaratan istatistiksel unsurlar weight of numbers n.
avantaj sağlayan başarı a calling card [us] n.
avantaj sağlayacak koz a trump card n.
avantaj sağlayacak koz your trump card n.
(birinin) elindeki avantaj ace up (one's) sleeve n.
(birine/bir şeye) karşı avantaj an advantage over (someone or something) n.
(birine/bir şeye) karşı avantaj the advantage over (someone or something) n.
(birine/bir şeye) karşı avantaj an edge on (someone or something) n.
(birine/bir şeye) karşı avantaj the edge on (someone or something) n.
(birine/bir şeye) karşı avantaj an edge over (someone or something) n.
(birine/bir şeye) karşı avantaj the edge over (someone or something) n.
avantaj sağlayan konum/görev bully pulpit n.
avantaj sağlamak get the start v.
(birine/bir şeye) avantaj sağlamak have the better of (someone or something) v.
avantaj/üstünlük elde etmek get the bulge on (someone or something) v.
(avantaj sağlamak için) cinsiyet ayrımcılığı meselesini ortaya sürmek play the gender card v.
(avantaj sağlamak için bir şey) ayrımcılığı meselesini ortaya sürmek play the (something) card v.
(başkasına karşı birine) haksız kazanç veya avantaj sağlamak stack the cards in the favor of (someone or something) v.
düzen veya avantaj (başkasına göre birinden) yana olmak stack the cards in the favor of (someone or something) v.
(birine veya bir şeye karşı) avantaj sağlamak get the advantage over (someone or something) v.
(birine veya bir şeye karşı) avantaj sağlamak have the advantage over (someone or something) v.
avantaj kazanmak get an edge over v.
avantaj kazanmak get the edge over v.
avantaj kazanmak have the edge over v.
avantaj kazanmak have an edge over v.
avantaj sağlayacak şekilde davranmak confer a benefit v.
avantaj/fırsat elde etmek make hay v.
birinden önce davranıp avantaj kazanmak steal a march on somebody v.
erken davranarak avantaj sağlamak steal a march on v.
iki zıt grubun mücadelesinden avantaj devşirmek play both ends against the middle v.
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak play into someone's hands v.
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak play into somebody's hands v.
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak play into the hands of somebody v.
rakibi karşısında avantajlı duruma geçmek/avantaj elde etmek draw first blood v.
(birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek get the drop on (someone or something) v.
(birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek have the drop on (someone or something) v.
avantaj sağlamak/elde etmek have the drop on v.
(birine diğerine göre) avantaj sağlamak/vermek give (one) an edge on (someone or something) v.
(birine diğerine göre) avantaj sağlamak/vermek give (one) the edge on (someone or something) v.
hileyle avantaj kazanmak play with loaded dice v.
kuralları/düzenlemeleri çiğneyerek avantaj elde etmek play with loaded dice v.
(birine) karşı avantaj kazanmak get a leg up on (someone) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek get one up on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak get one up on (someone or something) v.
(birine başka birine karşı) avantaj/üstünlük kazandırmak give (one) a jump on (someone or something) v.
(birine başka birine karşı) avantaj/üstünlük kazandırmak give (one) the jump on (someone or something) v.
(birine) (bir şeye/birine) karşı avantaj sağlamak give (one) the inside track v.
avantaj dezavantajlarını tartmak weigh (something) in the balance v.
avantaj sağlayacak bir şeyi olmak have something on your side v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak have the wood on (someone or something) [australia/new zealand] v.
'-e karşı avantaj sağlamak have the wood on [australia/new zealand] v.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal a march over (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek steal a march over (someone or something) v.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal a march upon (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek steal a march upon (someone or something) v.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal the march over (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek steal the march over (someone or something) v.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal the march upon (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek steal the march upon (someone or something) v.
iki zıt grubun mücadelesinden avantaj devşirmek play both sides against the middle v.
elinde avantaj olarak kullanılacak bir şey olmak have an ace up your sleeve v.
elinde avantaj olarak kullanılacak bir şey olmak have a trick up your sleeve v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak get an edge on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek get an edge on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak get the edge on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek get the edge on (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak get an edge over (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek get an edge over (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak get the edge over (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek get the edge over (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek get the best of (someone or something) v.
birine/bir şeye karşı avantaj elde etmek get the better of somebody/something v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek get the jump on (someone or something) v.
(birine karşı) büyük avantaj sağlamak get/have/gain the upper hand (over somebody) v.
(birine/bir şeye karşı) büyük avantaj sağlamak get the upper hand on (someone or something) v.
avantaj sahibi olmak get/have/gain the upper hand v.
avantaj kazanmak get/have/gain the upper hand v.
avantaj sağlamak get/have/gain the upper hand v.
(birine karşı) avantaj sahibi olmak, kazanmak, elde etmek get/have/gain the upper hand (over somebody) v.
(birine karşı) avantaj sağlamak get/have/gain the upper hand (over somebody) v.
avantaj sağlamak, elde etmek get/have/hold the whip hand v.
(birine karşı) avantaj sağlamak, elde etmek get/have/hold the whip hand (over somebody) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) an advantage over (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) the advantage over (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) an edge on (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) the edge on (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) an edge over (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) the edge over (someone or something) v.
elinde avantaj olarak kullanılacak bir şey olmak have an ace up your sleeve v.
elinde avantaj olarak kullanılacak bir şey olmak have a trick up your sleeve v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak have an edge over (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak have the edge over (someone or something) v.
avantaj/üstünlük elde etmek have the bulge on v.
avantaj/üstünlük elde etmek get the bulge on v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak have the edge on (someone or something) v.
avantaj sağlamak have the whip hand v.
avantaj sağlamak hold the whip hand v.
birine/bir şeye karşı avantaj sağlamak have an edge on/over somebody/something v.
birine/bir şeye karşı avantaj sağlamak have the edge on/over somebody/something v.
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak play (right) into (one's) hands v.
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak play (right) into the hands of (one) v.
zamanı geçirerek avantaj sağlamaya/avantajlı durumunu korumaya çalışmak run the clock out v.
(birine/bir şeye karşı) haksız avantaj sağlamak stack the deck (against) (someone or something) v.
hile yaparak (birine/bir şeye karşı) avantaj sağlamak stack the deck (against) (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı haksız avantaj sağlamak stack the odds against (someone or something) v.
hile yaparak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak stack the odds against (someone or something) v.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal a march on (someone or something) v.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal the march on (someone or something) v.
avantaj kazanmak score points off v.
kazanç/avantaj getirecek durumda/pozisyonda onto a good thing adj.
avantaj sağlama better of expr.
kazanç/avantaj getirecek durumda/pozisyonda on to a good thing expr.
Speaking
avantaj onda he has the advantage expr.
kimsenin kimseye üstünlük sağlayacağı bir avantaj değildir bu. it costs a candle nothing to light another candle expr.
Trade/Economic
ilave avantaj perquisite n.
mutlak avantaj absolute advantage n.
şirketlerin veya devletlerin birbiriyle rekabet ederken birbirine karşı avantaj elde etmek amacıyla bazı avantajlarını veya karlarını düşürecek eylemlere yönelmesi race to the bottom n.
ticari işlemden elde edilen avantaj highway robbery n.
avantaj firması low-hanging fruit n.
umulmadık avantaj dividend n.
Politics
avantaj tanımak accord advantages v.
bir avantaj içermek involve an advantage v.
Technical
avantaj faktörü advantage factor n.
mekanik avantaj mechanical advantage n.
Computer
online video oyunlarında, deneyimli bir oyuncunun kendini deneyimsiz gösterip avantaj kazanmak için açtığı sahte hesap smurf account n.
diğer oyunculara karşı avantaj sağlayan oyun içi öğeleri gerçek para harcayarak satın almaya izin veren video oyunları pay to win (p2w) n.
Automotive
avantaj etabı power stage n.
Aeronautic
uçakla sık sık seyahat eden kişilere (havayolu şirketi tarafından) sunulan ödül/puan/mil biriktirme/avantaj programı frequent-flyer program n.
Marine
2'ye 1 mekanik avantaj elde etmek için bir bloğun kullanıldığı makara sistemi whip n.
Psychology
hastalıktan avantaj sağlama advantage by illness n.
Sport
(tenis) avantaj ad n.
avantaj kuralı advantage rule n.
bazı oyunlarda geride olan oyuncuya tanınan bir avantaj bisque n.
bazı oyunlarda geride olan oyuncuya tanınan bir avantaj bisk n.
her iki sporcunun da hiçbir avantaj sağlayamadığı tuş pozisyonu dogfall n.
beklenmedik avantaj getiren hareket fluke n.
avantaj elde etmek make headway v.
Basketball
faul yapılanın avantajının kaybolmaması nedeniyle çalınmayan faul avantaj kuralı free foul n.
ribaunt için avantaj sağlamak amacıyla vücudunu kullanarak rakiple pota arasında pozisyon almak box out v.
Tennis
avantaj kortu ad court n.
avantaj kortu advantage court n.
Volleyball
avantaj top free ball n.
Baseball
kasten bunting vurarak koşucuya avantaj sağlamak sacrifice v.
Chess
rakibe karşı avantaj sağlamak için oyuncunun piyon veya diğer taşları feda ettiği açılış gambit n.
konumsal avantaj için yapılan bir dizi saldırı hamlesi attack n.
(piyon) alındığı takdirde karşı tarafa avantaj getiren poisoned adj.
Wagering
bahsin değerini artırmak için gücü daha az olan takıma verilen avantaj spread n.
bahiste şansları eşitlemek için uygulanan bir tür avantaj price n.
Slang
birine karşı sahip olunan avantaj/üstünlük drop n.
avantaj kaynağı plum tree n.
birine karşı avantaj sağlamak/elde etmek get the drop on someone v.
Modern Slang
pokerde haksız/etik olmayan şekilde avantaj elde etme angle shoot n.