|
Category |
English |
Turkish |
|
General |
|
1 |
General |
human death n.
|
ölüm |
|
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
İnsan ölümlerinin çoğu sigara içmekten kaynaklanıyor.
More Sentences
|
2 |
General |
death squad n.
|
ölüm mangası |
|
First there were the death squads and the extreme right governments.
Önce ölüm mangaları ve aşırı sağ hükûmetler vardı.
More Sentences
|
3 |
General |
life and death n.
|
yaşam ve ölüm |
|
Talk of life and death distort reality.
Yaşam ve ölümden bahsetmek gerçekliği çarpıtmaktır.
More Sentences
|
4 |
General |
sudden death n.
|
ani ölüm |
|
BSE is a degenerative disease which does not cause sudden death anyway.
BSE zaten ani ölüme neden olmayan dejeneratif bir hastalıktır.
More Sentences
|
|
5 |
General |
death chamber n.
|
ölüm odası |
|
Sami was led to the death chamber.
Sami ölüm odasına götürüldü.
More Sentences
|
6 |
General |
death sentence n.
|
idam cezası |
|
These death sentences must not be allowed to be carried out; the verdicts must be reviewed on the basis of a fair trial.
Bu idam cezalarının uygulanmasına izin verilmemeli; kararlar adil yargılama temelinde gözden geçirilmelidir.
More Sentences
|
7 |
General |
death toll n.
|
ölü sayısı |
|
Unofficial figures set the death toll at 2000, most of them Muslims.
Resmi olmayan rakamlara göre çoğu Müslüman olan ölü sayısı 2000'dir.
More Sentences
|
8 |
General |
death row n.
|
ölüm hücresi |
|
Men and women are left to rot on death row and Mumia Abu-Jamal is one of these.
Erkekler ve kadınlar ölüm hücrelerinde çürümeye terk ediliyor ve Mumia Abu-Jamal da bunlardan biri.
More Sentences
|
9 |
General |
black death n.
|
veba |
|
Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.
Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.
More Sentences
|
10 |
General |
angel of death n.
|
ölüm meleği |
|
I am the angel of death and I have come to get you all.
Ben ölüm meleğiyim ve hepinizi almaya geldim.
More Sentences
|
11 |
General |
death valley n.
|
ölüm vadisi |
|
The Death Valley National Park is known for its dark skies.
Ölüm Vadisi Ulusal Parkı karanlık gökyüzü ile bilinir.
More Sentences
|
12 |
General |
death sentence n.
|
idam |
|
In January, Governor Ryan of Illinois decided to commute the death sentences of 156 prisoners on death row.
Ocak ayında Illinois Valisi Ryan, idam sırasındaki 156 mahkumun ölüm cezalarını hafifletme kararı aldı.
More Sentences
|
13 |
General |
life after death n.
|
ölümden sonra hayat |
|
Do you believe that there is life after death?
Ölümden sonra hayat olduğuna inanıyor musun?
More Sentences
|
14 |
General |
death threat n.
|
ölüm tehdidi |
|
We do not give in to death threats.
Ölüm tehditlerine boyun eğmeyiz.
More Sentences
|
15 |
General |
cause of death n.
|
ölüm nedeni |
|
It is now the commonest cause of death in Sub-Saharan Africa.
Şu anda Sahra Altı Afrika'da en yaygın ölüm nedenidir.
More Sentences
|
16 |
General |
death rate n.
|
ölüm oranı |
|
The birth rate and death rate were nearly equal.
Doğum ve ölüm oranları neredeyse eşitti.
More Sentences
|
17 |
General |
near-death experience n.
|
ölüme yakın deneyim |
|
After his near-death experience, Tom was a much more loving and less judgemental person.
Ölüme yakın deneyiminden sonra, Tom çok daha sevgi dolu ve daha az yargılayıcı bir insan oldu.
More Sentences
|
18 |
General |
death zone n.
|
ölüm bölgesi |
|
The zone above 8000m is known as the death zone.
8000 metrenin üzerindeki bölge ölüm bölgesi olarak bilinir.
More Sentences
|
19 |
General |
premature death n.
|
erken ölüm |
|
Cigarette smoking is the single biggest cause of premature death and illness in the whole of the European Union.
Sigara kullanımı tüm Avrupa Birliği'nde erken ölüm ve hastalıkların en büyük nedenidir.
More Sentences
|
20 |
General |
fear of death n.
|
ölüm korkusu |
|
I have no fear of death since that experience.
O deneyimden beri ölümden korkum kalmadı.
More Sentences
|
21 |
General |
language death n.
|
dil ölümü |
|
Language death is loss of precious scientific data.
Dillerin ölümü, değerli bilimsel verilerin kaybı demektir.
More Sentences
|
22 |
General |
death certificate n.
|
ölüm belgesi |
|
There will remain problems caused by different national requirements such as those on death certificates and autopsies.
Ölüm belgeleri ve otopsiler gibi farklı ulusal gerekliliklerden kaynaklanan sorunlar devam edecektir.
More Sentences
|
23 |
General |
escape death v.
|
ölümden dönmek |
|
I escaped death.
Ölümden döndüm.
More Sentences
|
24 |
General |
condemn to death v.
|
idama mahkum etmek |
|
In Iran last week, a woman was condemned to death by stoning for adultery.
Geçtiğimiz hafta İran'da bir kadın zina yaptığı gerekçesiyle taşlanarak idama mahkum edildi.
More Sentences
|
|
25 |
General |
cheat death v.
|
kefeni yırtmak |
|
He cheated death many times on the battlefield.
Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.
More Sentences
|
26 |
General |
cause death v.
|
ölüme neden olmak |
|
It doesn't generally cause deaths directly.
Genellikle doğrudan ölümlere neden olmamaktadır.
More Sentences
|
27 |
General |
cause death v.
|
ölüme sebebiyet vermek |
|
It doesn't generally cause deaths directly.
Genelde direkt olarak ölüme sebebiyet vermez.
More Sentences
|
28 |
General |
put to death v.
|
öldürmek |
|
They demanded the king be put to death at once.
Kralın bir an önce öldürülmesini talep ettiler.
More Sentences
|
29 |
General |
put to death v.
|
idam etmek |
|
He was put to death finally.
Sonunda idam edildi.
More Sentences
|
30 |
General |
starve to death v.
|
açlıktan ölmek |
|
In the past eight years, more than two million people have starved to death in North Korea.
Geçtiğimiz sekiz yıl içerisinde Kuzey Kore'de iki milyondan fazla insan açlıktan ölmüştür.
More Sentences
|
31 |
General |
get the death v.
|
idam cezası almak |
|
Tom definitely should have gotten the death sentence.
Tom kesinlikle idam cezası almalıydı.
More Sentences
|
32 |
General |
receive death threats v.
|
ölüm tehditleri almak |
|
She moved away after having received death threats.
Ölüm tehditleri aldıktan sonra taşınmıştı.
More Sentences
|
33 |
General |
bleed to death v.
|
kan kaybından ölmek |
|
A doctor was not allowed to attend to a bleeding man on the street until this man had bled to death.
Bir doktorun sokakta kanaması olan bir adama, bu adam kan kaybından ölene kadar müdahale etmesine izin verilmemiştir.
More Sentences
|
34 |
General |
freeze to death v.
|
donarak ölmek |
|
Tom was freezing to death.
Tom donarak ölüyordu.
More Sentences
|
35 |
General |
escape death v.
|
ölümden kurtulmak |
|
We escaped death by a hair's breadth.
Kıl payı ölümden kurtulduk.
More Sentences
|
36 |
General |
beat to death v.
|
ölümüne dövmek |
|
Layla was beaten to death.
Leyla ölümüne dövüldü.
More Sentences
|
37 |
General |
result in death v.
|
ölümle sonuçlanmak |
|
Not eating or drinking anything for a couple of days may result in death.
Birkaç gün bir şey yiyip içmemek ölümle sonuçlanabilir.
More Sentences
|
38 |
General |
choke to death v.
|
boğularak ölmek |
|
Tom is choking to death.
Tom boğularak ölüyor.
More Sentences
|
39 |
General |
face death v.
|
ölümle yüzleşmek |
|
I will face death, if it is necessary.
Gerekirse ölümle yüzleşirim.
More Sentences
|
40 |
General |
to the death adv.
|
ölümüne |
|
The hunger strikers have been fighting to the death now for 370 days and dozens have already died.
Açlık grevcileri 370 gündür ölümüne mücadele ediyor ve onlarca kişi hayatını kaybetti.
More Sentences
|
41 |
General |
to death adv.
|
ölüme |
|
Most recently, it has starved many of its people to death due to its disastrous isolationist economic policies.
Son dönemde izlediği feci izolasyonist ekonomi politikaları nedeniyle birçok insanını açlıktan ölüme terk etmiştir.
More Sentences
|
42 |
General |
to death adv.
|
ölümüne |
|
Fadil was scared to death of Layla.
Fadıl, Leyla'dan ölümüne korkuyordu.
More Sentences
|
Colloquial |
|
43 |
Colloquial |
scared to death adj.
|
ödü kopmuş/patlamış |
|
I'm scared to death.
Ödüm koptu.
More Sentences
|
44 |
Colloquial |
scared to death expr.
|
çok korkmuş |
|
Tom is scared to death.
Tom çok korkmuş.
More Sentences
|
Idioms |
|
45 |
Idioms |
life-or-death struggle n.
|
ölüm kalım mücadelesi |
|
That fight seemed like a life-or-death struggle.
O savaş, bir ölüm kalım mücadelesi gibi görünüyordu.
More Sentences
|
46 |
Idioms |
brush with death n.
|
ölümden dönme |
|
Tom's mother told an extraordinary story of an out-of-body experience she had during her recent brush with death.
Tom'un annesi, geçenlerde ölümden döndüğü sırada yaşadığı olağanüstü bir beden dışı deneyim hikayesi anlattı.
More Sentences
|
General |
|
47 |
General |
certificate of death n.
|
defin ruhsatı |
|
48 |
General |
death bell n.
|
cenaze çanı |
|
49 |
General |
death house n.
|
ölüm evi |
|
50 |
General |
matter of life or death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
51 |
General |
death sentence n.
|
idam hükmü |
|
52 |
General |
death warrant n.
|
idam hükmü |
|
53 |
General |
a matter of life and death n.
|
hayat memat meselesi |
|
54 |
General |
a matter of life or death n.
|
çok önemli |
|
55 |
General |
voluntary death n.
|
intihar |
|
56 |
General |
a matter of life an death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
57 |
General |
death throes n.
|
ölüm sancıları |
|
58 |
General |
the angel of death n.
|
alıcı melek |
|
59 |
General |
death anniversary n.
|
ölüm yıl dönümü |
|
60 |
General |
death certificate n.
|
defin ruhsatı |
|
61 |
General |
neonatal death n.
|
yenidoğan ölümü |
|
62 |
General |
a matter of life and death n.
|
can pazarı |
|
63 |
General |
the angel of death n.
|
azrail |
|
64 |
General |
death blow n.
|
öldürücü darbe |
|
|
65 |
General |
a matter of life and death n.
|
çok önemli |
|
66 |
General |
power of life and death n.
|
idam etme veya af yetkisi |
|
67 |
General |
death knell n.
|
ölüm haberi |
|
68 |
General |
birth and death process n.
|
doğma ölme süreci |
|
69 |
General |
death mask n.
|
ölmüş bir adamın yüzünden alçı ile alınmış maske |
|
70 |
General |
a matter of life or death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
71 |
General |
death and burial n.
|
ölüm ve defin |
|
72 |
General |
a matter of life and death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
73 |
General |
death chair n.
|
ölüm sandalyesi |
|
74 |
General |
quick death n.
|
ani ölüm |
|
75 |
General |
death throes n.
|
ölüm sancısı |
|
76 |
General |
life or death issue n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
77 |
General |
patriotic death n.
|
şehitlik |
|
78 |
General |
life and death struggle n.
|
ölüm kalım mücadelesi |
|
79 |
General |
death agony n.
|
can çekişme |
|
80 |
General |
death in battle n.
|
şehitlik |
|
81 |
General |
death tax n.
|
ölüm vergisi |
|
82 |
General |
violent death n.
|
zor ölüm |
|
83 |
General |
time of death n.
|
ecel |
|
84 |
General |
death duty n.
|
veraset vergisi |
|
85 |
General |
fear of death n.
|
can korkusu |
|
86 |
General |
register of a death n.
|
ölüm tescili |
|
87 |
General |
living death n.
|
yaşayan ölü |
|
88 |
General |
putting to death n.
|
öldürme |
|
89 |
General |
a life and death situation n.
|
can pazarı |
|
90 |
General |
appointment with death n.
|
ölümle randevu |
|
91 |
General |
death announcement n.
|
vefat ilanı |
|
92 |
General |
notice of death n.
|
ölüm ilanı |
|
93 |
General |
notice of death n.
|
vefat ilanı |
|
94 |
General |
death announcement n.
|
ölüm ilanı |
|
95 |
General |
death by accident n.
|
kazaen vefat |
|
96 |
General |
accidental death n.
|
kazaen vefat |
|
97 |
General |
life and/or death situation n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
98 |
General |
accidental death n.
|
kazara ölüm |
|
99 |
General |
accidental death n.
|
kazayla ölüm |
|
100 |
General |
painless death n.
|
acısız ölüm |
|
101 |
General |
birth and death process n.
|
doğma-ölme süreci |
|
102 |
General |
birth-and-death process n.
|
doğum-ölüm süreci |
|
103 |
General |
aid-assistance in case of death n.
|
ölüm yardımı |
|
104 |
General |
death customs-folklore in turkey n.
|
ölüm adetleri |
|
105 |
General |
death-agony n.
|
can çekişme |
|
106 |
General |
death-duty n.
|
veraset vergisi |
|
107 |
General |
death-duty n.
|
kalıtım vergisi |
|
108 |
General |
instantaneous death n.
|
ani ölüm |
|
109 |
General |
approaching death n.
|
yaklaşan ölüm |
|
110 |
General |
one’s death wish n.
|
son arzusu |
|
111 |
General |
death knell n.
|
ölüm çanı |
|
112 |
General |
war to the death n.
|
ölümüne savaş |
|
113 |
General |
war to the death n.
|
ölesiye savaş |
|
114 |
General |
the threshold of death n.
|
ölümün eşiği |
|
115 |
General |
date of death n.
|
ölüm günü |
|
116 |
General |
expected death n.
|
beklenen ölüm |
|
117 |
General |
death risk n.
|
ölüm riski |
|
118 |
General |
danger of death n.
|
ölüm tehlikesi |
|
119 |
General |
the threshold of death n.
|
ölüm eşiği |
|
120 |
General |
fight to death n.
|
ölümüne dövüş |
|
121 |
General |
death risk n.
|
ölüm tehlikesi |
|
122 |
General |
death risk n.
|
yaşam tehlikesi |
|
123 |
General |
fight to death n.
|
ölümüne savaş |
|
124 |
General |
child death n.
|
çocuk ölümü |
|
125 |
General |
stone to death n.
|
recm |
|
126 |
General |
death race n.
|
ölüm yarışı |
|
127 |
General |
baby death rate n.
|
bebek ölüm oranı |
|
128 |
General |
threatening with death n.
|
ölümle tehdit |
|
129 |
General |
threatening with death n.
|
ölümle tehdit etme |
|
130 |
General |
death announcement n.
|
ölüm duyurusu |
|
131 |
General |
death at a young age n.
|
genç yaşta ölüm |
|
132 |
General |
protracted death n.
|
uzun süren ölüm |
|
133 |
General |
death dance n.
|
ölüm dansı |
|
134 |
General |
death of a soldier n.
|
bir askerin ölümü |
|
135 |
General |
everything but death n.
|
ölüm hariç her şey |
|
136 |
General |
everything but death n.
|
ölümden başka her şey |
|
137 |
General |
an angel of death n.
|
bir ölüm meleği |
|
138 |
General |
death touch n.
|
ölüm dokunuşu |
|
139 |
General |
the morning after death n.
|
ölümden sonraki sabah |
|
140 |
General |
untimely death n.
|
vakitsiz ölüm |
|
141 |
General |
premature death n.
|
vakitsiz ölüm |
|
142 |
General |
premature death n.
|
zamansız ölüm |
|
143 |
General |
untimely death n.
|
zamansız ölüm |
|
144 |
General |
red death n.
|
kızıl ölüm |
|
145 |
General |
duel to death n.
|
ölümüne düello |
|
146 |
General |
stiffness of death n.
|
ölümün sertliği |
|
147 |
General |
stiffness of death n.
|
ölüm sertliği/katılığı |
|
148 |
General |
death match n.
|
ölüm müsabakası |
|
149 |
General |
cot death n.
|
uykuda bebek ölümü |
|
150 |
General |
death cell n.
|
ölüm hücresi |
|
151 |
General |
death wish n.
|
ölüm arzusu |
|
152 |
General |
death toll n.
|
ölenlerin sayısı |
|
153 |
General |
death rattle n.
|
can çekişme hırıltısı |
|
154 |
General |
death blow n.
|
ağır darbe |
|
155 |
General |
death march n.
|
ölüm marşı |
|
156 |
General |
death deity n.
|
ölüm tanrısı |
|
157 |
General |
god of death n.
|
ölüm tanrısı |
|
158 |
General |
death-watch n.
|
tahtakurdu |
|
159 |
General |
death-trap n.
|
ölüm tehlikesi olan yer |
|
160 |
General |
death-trap n.
|
ölüm tuzağı |
|
161 |
General |
death-watch n.
|
idam mahkumu bekçisi |
|
162 |
General |
death defying stunt n.
|
ölümü umursamayıp yapılan gösteri |
|
163 |
General |
death defying stunt n.
|
ölüme meydan okuyan gösteri |
|
164 |
General |
dance of death n.
|
ölüm dansı |
|
165 |
General |
death machine n.
|
ölüm makinesi |
|
166 |
General |
death bell n.
|
ölüm çanı |
|
167 |
General |
near-death experience (nde) n.
|
ölüme yakın deneyim |
|
168 |
General |
death certificate n.
|
defin izni |
|
169 |
General |
death pool n.
|
kimin ne zaman öleceğine dair tahminlerde bulunulan bir oyun |
|
170 |
General |
death certificate n.
|
ölüm raporu |
|
171 |
General |
death certificate n.
|
ölüm kaydı |
|
172 |
General |
death card n.
|
ölüm kartı |
|
173 |
General |
death guard n.
|
ölüm bekçisi |
|
174 |
General |
death of people n.
|
i̇nsanların ölmesi |
|
175 |
General |
death of people n.
|
insanların ölümü |
|
176 |
General |
death note n.
|
ölüm notu |
|
177 |
General |
impending death n.
|
yaklaşan ölüm |
|
178 |
General |
death spiral n.
|
bir sağlık sigortası planı |
|
179 |
General |
death slide n.
|
yamaca yerleştirilen paslanmak çelikten makaralı halat düzeneği |
|
180 |
General |
near-death patient n.
|
ölüme yakın hasta |
|
181 |
General |
the death of someone n.
|
birilerinin ölümü |
|
182 |
General |
get bored to death v.
|
can sıkıntısından patlamak |
|
183 |
General |
be at the point of death v.
|
ölmek üzere olmak |
|
184 |
General |
be frightened to death v.
|
ödü kopmak |
|
185 |
General |
love someone to death v.
|
ölümüne sevmek |
|
186 |
General |
be on the brink of death v.
|
toprağa bakmak |
|
187 |
General |
bore someone to death v.
|
birinin canını çok sıkmak |
|
188 |
General |
die in a sudden death v.
|
fücceten ölmek |
|
189 |
General |
can not escape from death v.
|
ölümden kaçamamak |
|
190 |
General |
suffer the death of someone v.
|
acısını görmek |
|
191 |
General |
sick to death v.
|
değişiklik istemek (sıkıntıdan/bıkkınlıktan) |
|
192 |
General |
cause the death of v.
|
başını yemek |
|
193 |
General |
challenge to death v.
|
ölüme meydan okumak |
|
194 |
General |
put someone to death v.
|
birini idam etmek |
|
195 |
General |
stone someone to death v.
|
taşlayarak öldürmek |
|
196 |
General |
do to death v.
|
katletmek |
|
197 |
General |
die a natural death v.
|
eceliyle ölmek |
|
198 |
General |
be frightened to death v.
|
ödü patlamak |
|
199 |
General |
be sick to death of v.
|
canına tak demek |
|
200 |
General |
trample someone to death v.
|
ayak altında çiğneyerek birini öldürmek |
|
201 |
General |
squeeze almost to death v.
|
posasını çıkarmak |
|
202 |
General |
starve to death v.
|
açlıktan öldürmek |
|
203 |
General |
scare somebody to death v.
|
ödünü koparmak |
|
204 |
General |
be bored to death v.
|
sıkıntıdan patlamak |
|
205 |
General |
be in the death agony v.
|
can çekişmek |
|
206 |
General |
starve to death v.
|
acından ölmek |
|
207 |
General |
ride to death v.
|
çatlatmak |
|
208 |
General |
be sick to death of v.
|
illallah demek |
|
209 |
General |
stone someone to death v.
|
birini recmetmek |
|
210 |
General |
starve someone to death v.
|
açlıktan öldürmek |
|
211 |
General |
be in the throes of death v.
|
can çekişmek |
|
212 |
General |
be frozen to death v.
|
soğuktan donmak |
|
213 |
General |
do to death v.
|
bıktırmak |
|
214 |
General |
cause the death of another person v.
|
ölümüne sebebiyet vermek |
|
215 |
General |
talk somebody to death v.
|
kafese almak |
|
216 |
General |
bore somebody to death v.
|
baygınlık getirmek |
|
217 |
General |
be the death of v.
|
ölümüne neden olmak |
|
218 |
General |
run into the jaws of death v.
|
eceline susamak |
|
219 |
General |
be scared to death v.
|
ödü kopmak |
|
220 |
General |
frighten somebody to death v.
|
ödünü koparmak |
|
221 |
General |
put to death v.
|
infazı gerçekleştirmek |
|
222 |
General |
be on the death bed v.
|
azraille savaşmak |
|
223 |
General |
be on the death bed v.
|
hasta yatağında olmak |
|
224 |
General |
be on the verge of death v.
|
azraille savaşmak |
|
225 |
General |
be on the verge of death v.
|
hasta yatağında olmak |
|
226 |
General |
have an appointment with death v.
|
ölümle randevusu olmak |
|
227 |
General |
have an appointment with death v.
|
ecelle randevusu olmak |
|
228 |
General |
get the death penalty v.
|
idam cezası almak |
|
229 |
General |
get the death penalty v.
|
idam almak |
|
230 |
General |
be sentenced to death v.
|
idam almak |
|
231 |
General |
be sentenced to death v.
|
ölüme mahkum edilmek |
|
232 |
General |
get the death v.
|
idam almak |
|
233 |
General |
receive death threat v.
|
ölüm tehditi almak |
|
234 |
General |
stab somebody to death v.
|
bıçaklayarak öldürmek |
|
235 |
General |
save somebody from death v.
|
ölümden kurtarmak |
|
236 |
General |
beat somebody to death v.
|
döverek öldürmek |
|
237 |
General |
beat somebody to death v.
|
döve döve öldürmek |
|
238 |
General |
save somebody from death v.
|
ölmekten kurtarmak |
|
239 |
General |
burn to death v.
|
yanarak ölmek |
|
240 |
General |
escape death v.
|
ölmekten kurtulmak |
|
241 |
General |
make a death threat against v.
|
ölüm tehdinde bulunmak |
|
242 |
General |
receive death threat v.
|
ölüm tehdidi almak |
|
243 |
General |
threaten to death v.
|
öldürmekle tehdit etmek |
|
244 |
General |
make a death threat against (someone) v.
|
ölüm tehdidinde bulunmak |
|
245 |
General |
have a risk of death v.
|
ölüm riski taşımak |
|
246 |
General |
torture somebody to death v.
|
işkence ederek öldürmek |
|
247 |
General |
bore somebody to death v.
|
içini baymak |
|
248 |
General |
be bored to death v.
|
sıkıntıdan ölmek |
|
249 |
General |
take the news of one's father's death v.
|
babasının ölüm haberini almak |
|
250 |
General |
take the news of one's mother's death v.
|
annesinin ölüm haberini almak |
|
251 |
General |
beat to death v.
|
öldürene kadar dövmek |
|
252 |
General |
deal death blow v.
|
büyük darbe vurmak |
|
253 |
General |
worry oneself to death v.
|
meraktan ölmek |
|
254 |
General |
be sick to death of v.
|
canına tak etmek |
|
255 |
General |
love somebody to death v.
|
ölesiye sevmek |
|
256 |
General |
worry oneself to death v.
|
(üzüntüden/endişeden/meraktan) kendini yiyip bitirmek |
|
257 |
General |
die a death v.
|
ölüme terk edilmek |
|
258 |
General |
die a death v.
|
(oyun/iş vb) başarısız olmak |
|
259 |
General |
die the death v.
|
ölüme terk edilmek |
|
260 |
General |
death (be) all around v.
|
ölüm kol gezmek |
|
261 |
General |
be scared half to death v.
|
çok korkmak |
|
262 |
General |
be helpless against death v.
|
ölüm karşısında çaresiz olmak |
|
263 |
General |
be helpless in the face of death v.
|
ölüm karşısında çaresiz olmak |
|
264 |
General |
come to the threshold of death v.
|
ölümün eşiğine gelmek |
|
265 |
General |
beat to death v.
|
döverek öldürmek |
|
266 |
General |
flog someone to death v.
|
ölene kadar kırbaçlamak |
|
267 |
General |
flog someone to death v.
|
kırbaçlayarak öldürmek |
|
268 |
General |
return from the threshold of death v.
|
ölümün eşiğinden dönmek |
|
269 |
General |
come back from the threshold of death v.
|
ölümün eşiğinden dönmek |
|
270 |
General |
fight to death v.
|
ölümüne dövüşmek |
|
271 |
General |
have a risk of death v.
|
hayati tehlikesi bulunmak |
|
272 |
General |
fight to death v.
|
ölümüne savaşmak |
|
273 |
General |
cheat death v.
|
ölümün eşiğinden dönmek |
|
274 |
General |
shoot to death v.
|
silahla vurarak öldürmek |
|
275 |
General |
stone to death v.
|
taşlayarak öldürmek |
|
276 |
General |
be shot to death v.
|
vurularak öldürülmek |
|
277 |
General |
fear rise in death toll v.
|
ölü sayısının artmasından endişe etmek |
|
278 |
General |
die a sudden death v.
|
aniden ölmek |
|
279 |
General |
die a sudden death v.
|
birden ölmek |
|
280 |
General |
recover or restore from apparent death v.
|
yaşama döndürmek |
|
281 |
General |
recover or restore from apparent death v.
|
hayata döndürmek |
|
282 |
General |
lead to death v.
|
ölüme neden olmak |
|
283 |
General |
lead to death v.
|
ölüme sebep olmak |
|
284 |
General |
cause death v.
|
ölüme sebep olmak |
|
285 |
General |
be defeated by death v.
|
ölüme yenilmek |
|
286 |
General |
be defeated by death v.
|
ölüme yenik düşmek |
|
287 |
General |
die the death v.
|
(oyun/iş vb) başarısız olmak |
|
288 |
General |
be the second most common cause of death v.
|
ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almak |
|
289 |
General |
be embarrassed to death v.
|
ölümüne utanmak |
|
290 |
General |
be embarrassed to death v.
|
çok utanmak |
|
291 |
General |
choke to death v.
|
havasız kalarak ölmek |
|
292 |
General |
cause the crisis which led to patient’s death v.
|
hastanın ölümüyle sonuçlanan krize yol açmak |
|
293 |
General |
witness one's mother's death v.
|
annesinin ölümüne tanık olmak |
|
294 |
General |
witness one's father's death v.
|
babasının ölümüne tanık olmak |
|
295 |
General |
issue a death certificate v.
|
ölüm belgesi çıkartmak |
|
296 |
General |
blame someone for one’s death v.
|
birinin ölümünden birini suçlamak |
|
297 |
General |
accept one’s death v.
|
birinin öldüğünü kabullenmek |
|
298 |
General |
sign the death certificate without seeing the body v.
|
ölüm belgesini cesedi görmeden imzalamak |
|
299 |
General |
be scared of death v.
|
ölümden korkmak |
|
300 |
General |
be tortured to death v.
|
işkence edilerek öldürülmek |
|
301 |
General |
allow the death penalty v.
|
ölüm cezasına izin vermek |
|
302 |
General |
abolish the death penalty v.
|
idam cezasını kaldırmak |
|
303 |
General |
remove the death penalty v.
|
ölüm cezasını kaldırmak |
|
304 |
General |
abolish the death penalty v.
|
ölüm cezasını kaldırmak |
|
305 |
General |
remove the death penalty v.
|
idam cezasını kaldırmak |
|
306 |
General |
narrowly escape death v.
|
ölümden kıl payı kurtulmak |
|
307 |
General |
narrowly escape death v.
|
ölümden şans eseri kurtulmak |
|
308 |
General |
mourn the death of one's wife v.
|
karısının yasını tutmak |
|
309 |
General |
be responsible for one's death v.
|
birinin ölümünden sorumlu olmak |
|
310 |
General |
risk death v.
|
ölümü göze almak |
|
311 |
General |
report a death v.
|
ölüm ihbarında bulunmak |
|
312 |
General |
feign death v.
|
ölü numarası yapmak |
|
313 |
General |
feign death v.
|
ölü taklidi yapmak |
|
314 |
General |
be stabbed to death v.
|
bıçaklanarak öldürülmek |
|
315 |
General |
join someone in death v.
|
ölerek birinin yanına gitmek/kavuşmak |
|
316 |
General |
do to death v.
|
idam etmek |
|
317 |
General |
do to death v.
|
infaz etmek |
|
318 |
General |
do to death v.
|
öldürmek |
|
319 |
General |
fall to death v.
|
düşerek ölmek |
|
320 |
General |
tired to death adj.
|
bitkin |
|
321 |
General |
sure as death adj.
|
kesin |
|
322 |
General |
sure as death adj.
|
şüphesiz |
|
323 |
General |
condemned to death adj.
|
idamlık |
|
324 |
General |
worse than death adj.
|
ölümden kötü |
|
325 |
General |
worse than death adj.
|
ölümden beter |
|
326 |
General |
death defying adj.
|
ölüme meydan okuyan |
|
327 |
General |
life-or-death adj.
|
ölüm kalım |
|
328 |
General |
life-and-death adj.
|
ucunda ölüm olan |
|
329 |
General |
life-and-death adj.
|
yaşamsal öneme sahip |
|
330 |
General |
in articulo mortis (at the point of death) adj.
|
ölüm anında olan |
|
331 |
General |
until death do us part adv.
|
ölüm bizi ayırana kadar |
|
332 |
General |
at the point of death adv.
|
ölüm halinde |
|
333 |
General |
from birth to death adv.
|
beşikten mezara kadar |
|
334 |
General |
on pain of death adv.
|
ölüm cezasıyla |
|
335 |
General |
sure as death adv.
|
muhakkak |
|
336 |
General |
on the pain of death adv.
|
ölüm tehdidi altında |
|
337 |
General |
from birth till death adv.
|
doğumdan ölüme kadar |
|
338 |
General |
at the point of death adv.
|
ölüm anında |
|
339 |
General |
at the point of death adv.
|
ölmek üzere iken |
|
340 |
General |
under pain of death adv.
|
ölüm tehdidi altında |
|
341 |
General |
until death do them part adv.
|
ölüm onları ayırıncaya kadar |
|
342 |
General |
to death adv.
|
ölümüne (aşırı derecede) |
|
343 |
General |
after her mother's death adv.
|
annesinin ölümünden sonra |
|
344 |
General |
after his mother's death adv.
|
annesinin ölümünden sonra |
|
345 |
General |
in the article of death expr.
|
ölüm anında |
|
346 |
General |
in the article of death expr.
|
can çekişirken |
|
Phrases |
|
347 |
Phrases |
it is a fate much worse than death expr.
|
bu ölümden çok daha beter bir kader |
|
348 |
Phrases |
on the brink of death expr.
|
ölümün eşiğinde |
|
349 |
Phrases |
on the verge of death expr.
|
ölümün eşiğinde |
|
350 |
Phrases |
till death do you part expr.
|
ölüm sizi ayırana dek |
|
351 |
Phrases |
til death do us part expr.
|
ölüm bizi ayırana kadar |
|
352 |
Phrases |
either victory or death expr.
|
ya zafer ya ölüm |
|
353 |
Phrases |
either victory or death! expr.
|
ya zafer, ya ölüm! |
|
354 |
Phrases |
give me liberty, or give me death! expr.
|
ya özgürlük ya ölüm! |
|
Proverb |
|
355 |
Proverb |
death is the great leveler
|
ölüm herkese eşit mesafededir |
|
356 |
Proverb |
death is the great leveler
|
ölünce herkes eşittir |
|
357 |
Proverb |
death is the great leveler
|
oyun sona erdiğinde şah da piyon da aynı kutuya konur |
|
358 |
Proverb |
death is the great leveler
|
ölüm karşısında herkes eşittir |
|
359 |
Proverb |
death is the great leveler
|
öldükten sonra herkes eşittir |
|
360 |
Proverb |
the wages of sin is death
|
günahın kefareti ölümdür |
|
361 |
Proverb |
the wages of sin is death
|
günahın karşılığı ölümdür |
|
362 |
Proverb |
there is a remedy for everything except death
|
ölümden başka her şeyin bir çaresi vardır |
|
363 |
Proverb |
cowards die many times before their death
|
korkaklar ölmeden önce defalarca ölür |
|
364 |
Proverb |
cowards die many times before their death
|
korkaklar (ölmeden önce) bin defa ölür |
|
365 |
Proverb |
look upon death as a going home
|
topraktan gelip toprağa gitmek |
|
366 |
Proverb |
give a beggar a horse, and he'll ride it to death
|
çingeneye beylik vermişler önce babasını asmış |
|
Colloquial |
|
367 |
Colloquial |
a painful death n.
|
acı dolu bir ölüm |
|
368 |
Colloquial |
a death-warrant n.
|
beklenti ve umutları söndüren şey |
|
369 |
Colloquial |
a death-warrant n.
|
başarısızlığın kesin kanıtı |
|
370 |
Colloquial |
jaws of death n.
|
büyük tehlike |
|
371 |
Colloquial |
a living death n.
|
cehennem hayatı |
|
372 |
Colloquial |
a living death n.
|
çekilmez hayat |
|
373 |
Colloquial |
a matter of life and death n.
|
hayati mesele |
|
374 |
Colloquial |
a quick death n.
|
hızlı bir ölüm |
|
375 |
Colloquial |
jaws of death n.
|
ölümün eli |
|
376 |
Colloquial |
jaws of death n.
|
ölümün pençesi |
|
377 |
Colloquial |
death toll rise n.
|
ölü sayısının artması |
|
378 |
Colloquial |
jaws of death n.
|
ölüm tehlikesi |
|
379 |
Colloquial |
a matter of life and death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
380 |
Colloquial |
death threats n.
|
ölüm tehditleri |
|
381 |
Colloquial |
a matter of life and death n.
|
ölüm dirim sorunu |
|
382 |
Colloquial |
a living death n.
|
ölümden beter bir yaşam |
|
383 |
Colloquial |
a death trap n.
|
ölüm tuzağı |
|
384 |
Colloquial |
death spike n.
|
ölüm oranındaki ani yükseliş |
|
385 |
Colloquial |
be scared half to death v.
|
yusuf yusuf etmek |
|
386 |
Colloquial |
be starving to death v.
|
açlıktan ölmek |
|
387 |
Colloquial |
be done to death v.
|
artık ilginç olmayıp bıkkınlık vermek |
|
388 |
Colloquial |
hang on (to) like grim death v.
|
asılmak |
|
389 |
Colloquial |
cling on (to) like grim death v.
|
asılmak |
|
390 |
Colloquial |
death on something v.
|
bir şeye zararlı olmak |
|
391 |
Colloquial |
bore someone to death v.
|
birinin canını sıkmak |
|
392 |
Colloquial |
be in at the death v.
|
bir olayın tanıklığını etmek |
|
393 |
Colloquial |
bore someone to death v.
|
birisini çok sıkmak |
|
394 |
Colloquial |
dice with death v.
|
büyük risk almak |
|
395 |
Colloquial |
dice with death v.
|
büyük riske girmek |
|
396 |
Colloquial |
death on something v.
|
bir şeye kötü gelmek |
|
397 |
Colloquial |
be bored to death v.
|
çok sıkılmak |
|
398 |
Colloquial |
badger to death v.
|
canını sıkmak |
|
399 |
Colloquial |
catch one's death (of cold) v.
|
fena soğuk almak |
|
400 |
Colloquial |
dice with death v.
|
hayatını tehlikeye atmak |
|
401 |
Colloquial |
flog to death v.
|
işin içinden çıkıncaya kadar bıktırma pahasına uğraşmak |
|
402 |
Colloquial |
be put to death v.
|
idam edilmek |
|
403 |
Colloquial |
beat to death v.
|
işin içinden çıkıncaya kadar bıktırma pahasına uğraşmak |
|
404 |
Colloquial |
be the death of v.
|
ölümüne neden olmak |
|
405 |
Colloquial |
sign one's own death warrant v.
|
kendi kendinin başarısızlığına/mahvolmasına vb neden olmak |
|
406 |
Colloquial |
be in at the death v.
|
kötü bir olay olurken orada olmak |
|
407 |
Colloquial |
fight to the death v.
|
ölümüne dövüşmek |
|
408 |
Colloquial |
sign one's own death warrant v.
|
kendi ölüm fermanını imzalamak |
|
409 |
Colloquial |
be in at the death v.
|
olay yerinde olmak |
|
410 |
Colloquial |
dice with death v.
|
ölümle kumar oynamak |
|
411 |
Colloquial |
dice with death v.
|
kendini ateşe atmak |
|
412 |
Colloquial |
be in at the death v.
|
olay yerinde bulunmak |
|
413 |
Colloquial |
be the death of v.
|
ölümü olmak |
|
414 |
Colloquial |
till death do us part v.
|
ölüm bizi ayırana dek |
|
415 |
Colloquial |
dice with death v.
|
ölümle oynamak |
|
416 |
Colloquial |
be done to death v.
|
kabak tadı vermek |
|
417 |
Colloquial |
catch one's death (of cold) v.
|
öldürücü derecede soğuk algınlığına yakalanmak |
|
418 |
Colloquial |
be the death of v.
|
öldürecek kadar güldürmek |
|
419 |
Colloquial |
worry to death v.
|
sıkmak |
|
420 |
Colloquial |
worry to death v.
|
sıkıntı vermek |
|
421 |
Colloquial |
hang on (to) like grim death v.
|
sıkıca elinden tutmak |
|
422 |
Colloquial |
badger to death v.
|
rahatsız etmek |
|
423 |
Colloquial |
be bored to death v.
|
sıkıntıdan patlamak |
|
424 |
Colloquial |
cling on (to) like grim death v.
|
sıkıca elinden tutmak |
|
425 |
Colloquial |
be scared half to death v.
|
üç buçuk atmak |
|
426 |
Colloquial |
worry to death v.
|
(birini) çok üzmek |
|
427 |
Colloquial |
sick to death adj.
|
bıkmış |
|
428 |
Colloquial |
sick to death adj.
|
gına gelmiş |
|
429 |
Colloquial |
scared to death adj.
|
ödü bokuna karışmış |
|
430 |
Colloquial |
still as death adj.
|
ölü gibi hareketsiz |
|
431 |
Colloquial |
sick to death adj.
|
usanmış |
|
432 |
Colloquial |
tickled to death expr.
|
çok sevinçli |
|
433 |
Colloquial |
struggle to the death expr.
|
ölümüne mücadele |
|
434 |
Colloquial |
death is only the beginning expr.
|
ölüm sadece bir başlangıçtır |
|
435 |
Colloquial |
death toll is on the rise expr.
|
ölü sayısı artıyor |
|
436 |
Colloquial |
death is only the beginning expr.
|
ölüm sadece başlangıçtır |
|
437 |
Colloquial |
death toll reach to 38 expr.
|
ölenlerin sayısı 38'e ulaştı |
|
438 |
Colloquial |
death is just a part of life expr.
|
ölüm hayatın bir parçasıdır |
|
439 |
Colloquial |
till death do us part expr.
|
ölüm bizi ayırana kadar |
|
440 |
Colloquial |
death toll reach to 38 expr.
|
ölü sayısı 38'e ulaştı |
|
441 |
Colloquial |
tickled to death expr.
|
zevkten dört köşe |
|
442 |
Colloquial |
you'll be the death of me expr.
|
beni öldüreceksin |
|
443 |
Colloquial |
you'll be the death of me expr.
|
(bu yaptıklarınla) beni mezara götüreceksin |
|
444 |
Colloquial |
you'll be the death of me expr.
|
kalbime indireceksin |
|
445 |
Colloquial |
you'll catch your death
|
(kötü/fena) üşütürsün/şifayı kaparsın |
|
Idioms |
|
446 |
Idioms |
death by spell check n.
|
imla hatası nedeniyle reddedilme |
|
447 |
Idioms |
death by spell check n.
|
yazım yanlışlarından ötürü geri çevrilme |
|
448 |
Idioms |
death by spell check n.
|
cv'lerdeki yazım hatası kaynaklı olumsuz izlenim |
|
449 |
Idioms |
death by spell check n.
|
yazım denetimi tarafından ölüm |
|
450 |
Idioms |
death by spell check n.
|
yazım denetimi mağduru |
|
451 |
Idioms |
a living death n.
|
acı dolu bir hayat |
|
452 |
Idioms |
the kiss of death n.
|
başarısızlıkla sonuçlanan olay |
|
453 |
Idioms |
the kiss of death n.
|
başarısızlık |
|
454 |
Idioms |
a fate worse than death n.
|
birisinin başına gelecek en kötü şey |
|
455 |
Idioms |
the kiss of death n.
|
felaket |
|
456 |
Idioms |
matter of life or death n.
|
hayat memat meselesi |
|
457 |
Idioms |
a matter of life and death n.
|
hayat memat meselesi |
|
458 |
Idioms |
kiss of death n.
|
insana hapı yutturan şey |
|
459 |
Idioms |
the kiss of death n.
|
musibet |
|
460 |
Idioms |
cold breath of death n.
|
ölümün soğuk nefesi |
|
461 |
Idioms |
question of life and death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
462 |
Idioms |
a fate worse than death n.
|
ölümden beter bir şey |
|
463 |
Idioms |
death-cold breath n.
|
ölümün soğuk nefesi |
|
464 |
Idioms |
the cold face of death n.
|
ölümün soğuk yüzü |
|
465 |
Idioms |
a matter of life and death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
466 |
Idioms |
a death blow n.
|
son darbe |
|
467 |
Idioms |
the kiss of death n.
|
tuzu biberi |
|
468 |
Idioms |
death spiral n.
|
felaketleri zinciri |
|
469 |
Idioms |
death spiral n.
|
birbirini tetikleyen kötü olaylar zinciri |
|
470 |
Idioms |
valley of death n.
|
ölüm vadisi |
|
471 |
Idioms |
valley of death n.
|
ölümün an meselesi olduğu iç karartıcı yer |
|
472 |
Idioms |
valley of the shadow of death n.
|
karanlık ölüm vadisi |
|
473 |
Idioms |
valley of the shadow of death n.
|
ölümün an meselesi olduğu iç karartıcı yer |
|
474 |
Idioms |
kiss of death n.
|
ölümcül veya feci sonuçlar doğuran hareket |
|
475 |
Idioms |
kiss of death n.
|
ölümcül veya feci sonuçlar doğuran ilişki |
|
476 |
Idioms |
living death n.
|
sefillik |
|
477 |
Idioms |
living death n.
|
sürünme |
|
478 |
Idioms |
living death n.
|
berbat hayat |
|
479 |
Idioms |
a death blow n.
|
öldürücü darbe |
|
480 |
Idioms |
a death blow n.
|
öldüren darbe |
|
481 |
Idioms |
a death blow n.
|
bitirici darbe |
|
482 |
Idioms |
a death blow n.
|
yıkıcı darbe |
|
483 |
Idioms |
a fate worse than death n.
|
tecavüz |
|
484 |
Idioms |
a fate worse than death n.
|
iğfal |
|
485 |
Idioms |
a fate worse than death n.
|
kandırarak ırza geçme |
|
486 |
Idioms |
a fate worse than death n.
|
berbat bir deneyim |
|
487 |
Idioms |
a fate worse than death n.
|
beterin beteri |
|
488 |
Idioms |
a fate worse than death n.
|
ölmekten beter şey |
|
489 |
Idioms |
a matter of life or death n.
|
hayat memat meselesi |
|
490 |
Idioms |
a matter of life or death n.
|
can pazarı |
|
491 |
Idioms |
a matter of life or death n.
|
hayati mesele |
|
492 |
Idioms |
brush with death n.
|
ölümle burun buruna gelme |
|
493 |
Idioms |
death and taxes n.
|
allahın emri |
|
494 |
Idioms |
death and taxes n.
|
kesin |
|
495 |
Idioms |
death and taxes n.
|
şüphesiz |
|
496 |
Idioms |
death and taxes n.
|
kaçınılmaz |
|
497 |
Idioms |
death wish n.
|
eceline susama |
|
498 |
Idioms |
death wish n.
|
canına susama |
|
499 |
Idioms |
death wish n.
|
ölümünü/başarısızlığını isteme |
|
500 |
Idioms |
death wish n.
|
kuyusunu kazma |
|