death - Turkish English Dictionary

death

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "death" in Turkish English Dictionary : 16 result(s)

English Turkish
Common Usage
death n. ölüm
Poverty hastens death, and deaths accelerate the survivors' descent into poverty.
Yoksulluk ölümü hızlandırır ve ölümler hayatta kalanların yoksulluğa sürüklenmesini hızlandırır.

More Sentences
death n. vefat
We lamented his death.
Vefatına ağıtlar yaktık.

More Sentences
General
death n. ölüm
Let the European Parliament lead the way in preventing these deaths.
Avrupa Parlamentosu'nun bu ölümlerin önlenmesine öncülük etmesine izin verin.

More Sentences
Medical
death n. ölüm
There may well be further deaths unless we change our approach to this whole issue of immigration and refugee status.
Tüm bu göç ve mülteci statüsü meselesine yaklaşımımızı değiştirmediğimiz sürece başka ölümler de olabilir.

More Sentences
death n. ölme
The whole of the bee-keeping sector is being damaged by the deaths of tens of thousands of beehives every year.
Her yıl on binlerce arı kovanının ölmesi nedeniyle tüm arıcılık sektörü zarar görmektedir.

More Sentences
death n. ölü
I am sad to say that there have been many Israeli deaths too - over 600 now.
Üzülerek belirtmeliyim ki İsrailli ölü sayısı da çok fazla; şu anda 600'den fazla.

More Sentences
death n. vefat
We regret his death.
Vefatına üzülüyoruz.

More Sentences
General
death n. katil
death n. ahiret yolculuğu
death n. helak
death n. son
death n. ecel
death n. fevt
death n. azrail
death n. yıkım
death n. tükeniş

Meanings of "death" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
human death n. ölüm
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
İnsan ölümlerinin çoğu sigara içmekten kaynaklanıyor.

More Sentences
death squad n. ölüm mangası
First there were the death squads and the extreme right governments.
Önce ölüm mangaları ve aşırı sağ hükûmetler vardı.

More Sentences
life and death n. yaşam ve ölüm
Talk of life and death distort reality.
Yaşam ve ölümden bahsetmek gerçekliği çarpıtmaktır.

More Sentences
sudden death n. ani ölüm
BSE is a degenerative disease which does not cause sudden death anyway.
BSE zaten ani ölüme neden olmayan dejeneratif bir hastalıktır.

More Sentences
death chamber n. ölüm odası
Sami was led to the death chamber.
Sami ölüm odasına götürüldü.

More Sentences
death sentence n. idam cezası
These death sentences must not be allowed to be carried out; the verdicts must be reviewed on the basis of a fair trial.
Bu idam cezalarının uygulanmasına izin verilmemeli; kararlar adil yargılama temelinde gözden geçirilmelidir.

More Sentences
death toll n. ölü sayısı
Unofficial figures set the death toll at 2000, most of them Muslims.
Resmi olmayan rakamlara göre çoğu Müslüman olan ölü sayısı 2000'dir.

More Sentences
death row n. ölüm hücresi
Men and women are left to rot on death row and Mumia Abu-Jamal is one of these.
Erkekler ve kadınlar ölüm hücrelerinde çürümeye terk ediliyor ve Mumia Abu-Jamal da bunlardan biri.

More Sentences
black death n. veba
Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.
Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.

More Sentences
angel of death n. ölüm meleği
I am the angel of death and I have come to get you all.
Ben ölüm meleğiyim ve hepinizi almaya geldim.

More Sentences
death valley n. ölüm vadisi
The Death Valley National Park is known for its dark skies.
Ölüm Vadisi Ulusal Parkı karanlık gökyüzü ile bilinir.

More Sentences
death sentence n. idam
In January, Governor Ryan of Illinois decided to commute the death sentences of 156 prisoners on death row.
Ocak ayında Illinois Valisi Ryan, idam sırasındaki 156 mahkumun ölüm cezalarını hafifletme kararı aldı.

More Sentences
life after death n. ölümden sonra hayat
Do you believe that there is life after death?
Ölümden sonra hayat olduğuna inanıyor musun?

More Sentences
death threat n. ölüm tehdidi
We do not give in to death threats.
Ölüm tehditlerine boyun eğmeyiz.

More Sentences
cause of death n. ölüm nedeni
It is now the commonest cause of death in Sub-Saharan Africa.
Şu anda Sahra Altı Afrika'da en yaygın ölüm nedenidir.

More Sentences
death rate n. ölüm oranı
The birth rate and death rate were nearly equal.
Doğum ve ölüm oranları neredeyse eşitti.

More Sentences
near-death experience n. ölüme yakın deneyim
After his near-death experience, Tom was a much more loving and less judgemental person.
Ölüme yakın deneyiminden sonra, Tom çok daha sevgi dolu ve daha az yargılayıcı bir insan oldu.

More Sentences
death zone n. ölüm bölgesi
The zone above 8000m is known as the death zone.
8000 metrenin üzerindeki bölge ölüm bölgesi olarak bilinir.

More Sentences
premature death n. erken ölüm
Cigarette smoking is the single biggest cause of premature death and illness in the whole of the European Union.
Sigara kullanımı tüm Avrupa Birliği'nde erken ölüm ve hastalıkların en büyük nedenidir.

More Sentences
fear of death n. ölüm korkusu
I have no fear of death since that experience.
O deneyimden beri ölümden korkum kalmadı.

More Sentences
language death n. dil ölümü
Language death is loss of precious scientific data.
Dillerin ölümü, değerli bilimsel verilerin kaybı demektir.

More Sentences
death certificate n. ölüm belgesi
There will remain problems caused by different national requirements such as those on death certificates and autopsies.
Ölüm belgeleri ve otopsiler gibi farklı ulusal gerekliliklerden kaynaklanan sorunlar devam edecektir.

More Sentences
escape death v. ölümden dönmek
I escaped death.
Ölümden döndüm.

More Sentences
condemn to death v. idama mahkum etmek
In Iran last week, a woman was condemned to death by stoning for adultery.
Geçtiğimiz hafta İran'da bir kadın zina yaptığı gerekçesiyle taşlanarak idama mahkum edildi.

More Sentences
cheat death v. kefeni yırtmak
He cheated death many times on the battlefield.
Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.

More Sentences
cause death v. ölüme neden olmak
It doesn't generally cause deaths directly.
Genellikle doğrudan ölümlere neden olmamaktadır.

More Sentences
cause death v. ölüme sebebiyet vermek
It doesn't generally cause deaths directly.
Genelde direkt olarak ölüme sebebiyet vermez.

More Sentences
put to death v. öldürmek
They demanded the king be put to death at once.
Kralın bir an önce öldürülmesini talep ettiler.

More Sentences
put to death v. idam etmek
He was put to death finally.
Sonunda idam edildi.

More Sentences
starve to death v. açlıktan ölmek
In the past eight years, more than two million people have starved to death in North Korea.
Geçtiğimiz sekiz yıl içerisinde Kuzey Kore'de iki milyondan fazla insan açlıktan ölmüştür.

More Sentences
get the death v. idam cezası almak
Tom definitely should have gotten the death sentence.
Tom kesinlikle idam cezası almalıydı.

More Sentences
receive death threats v. ölüm tehditleri almak
She moved away after having received death threats.
Ölüm tehditleri aldıktan sonra taşınmıştı.

More Sentences
bleed to death v. kan kaybından ölmek
A doctor was not allowed to attend to a bleeding man on the street until this man had bled to death.
Bir doktorun sokakta kanaması olan bir adama, bu adam kan kaybından ölene kadar müdahale etmesine izin verilmemiştir.

More Sentences
freeze to death v. donarak ölmek
Tom was freezing to death.
Tom donarak ölüyordu.

More Sentences
escape death v. ölümden kurtulmak
We escaped death by a hair's breadth.
Kıl payı ölümden kurtulduk.

More Sentences
beat to death v. ölümüne dövmek
Layla was beaten to death.
Leyla ölümüne dövüldü.

More Sentences
result in death v. ölümle sonuçlanmak
Not eating or drinking anything for a couple of days may result in death.
Birkaç gün bir şey yiyip içmemek ölümle sonuçlanabilir.

More Sentences
choke to death v. boğularak ölmek
Tom is choking to death.
Tom boğularak ölüyor.

More Sentences
face death v. ölümle yüzleşmek
I will face death, if it is necessary.
Gerekirse ölümle yüzleşirim.

More Sentences
to the death adv. ölümüne
The hunger strikers have been fighting to the death now for 370 days and dozens have already died.
Açlık grevcileri 370 gündür ölümüne mücadele ediyor ve onlarca kişi hayatını kaybetti.

More Sentences
to death adv. ölüme
Most recently, it has starved many of its people to death due to its disastrous isolationist economic policies.
Son dönemde izlediği feci izolasyonist ekonomi politikaları nedeniyle birçok insanını açlıktan ölüme terk etmiştir.

More Sentences
to death adv. ölümüne
Fadil was scared to death of Layla.
Fadıl, Leyla'dan ölümüne korkuyordu.

More Sentences
Colloquial
scared to death adj. ödü kopmuş/patlamış
I'm scared to death.
Ödüm koptu.

More Sentences
scared to death expr. çok korkmuş
Tom is scared to death.
Tom çok korkmuş.

More Sentences
Idioms
life-or-death struggle n. ölüm kalım mücadelesi
That fight seemed like a life-or-death struggle.
O savaş, bir ölüm kalım mücadelesi gibi görünüyordu.

More Sentences
brush with death n. ölümden dönme
Tom's mother told an extraordinary story of an out-of-body experience she had during her recent brush with death.
Tom'un annesi, geçenlerde ölümden döndüğü sırada yaşadığı olağanüstü bir beden dışı deneyim hikayesi anlattı.

More Sentences
General
certificate of death n. defin ruhsatı
death bell n. cenaze çanı
death house n. ölüm evi
matter of life or death n. ölüm kalım meselesi
death sentence n. idam hükmü
death warrant n. idam hükmü
a matter of life and death n. hayat memat meselesi
a matter of life or death n. çok önemli
voluntary death n. intihar
a matter of life an death n. ölüm kalım meselesi
death throes n. ölüm sancıları
the angel of death n. alıcı melek
death anniversary n. ölüm yıl dönümü
death certificate n. defin ruhsatı
neonatal death n. yenidoğan ölümü
a matter of life and death n. can pazarı
the angel of death n. azrail
death blow n. öldürücü darbe
a matter of life and death n. çok önemli
power of life and death n. idam etme veya af yetkisi
death knell n. ölüm haberi
birth and death process n. doğma ölme süreci
death mask n. ölmüş bir adamın yüzünden alçı ile alınmış maske
a matter of life or death n. ölüm kalım meselesi
death and burial n. ölüm ve defin
a matter of life and death n. ölüm kalım meselesi
death chair n. ölüm sandalyesi
quick death n. ani ölüm
death throes n. ölüm sancısı
life or death issue n. ölüm kalım meselesi
patriotic death n. şehitlik
life and death struggle n. ölüm kalım mücadelesi
death agony n. can çekişme
death in battle n. şehitlik
death tax n. ölüm vergisi
violent death n. zor ölüm
time of death n. ecel
death duty n. veraset vergisi
fear of death n. can korkusu
register of a death n. ölüm tescili
living death n. yaşayan ölü
putting to death n. öldürme
a life and death situation n. can pazarı
appointment with death n. ölümle randevu
death announcement n. vefat ilanı
notice of death n. ölüm ilanı
notice of death n. vefat ilanı
death announcement n. ölüm ilanı
death by accident n. kazaen vefat
accidental death n. kazaen vefat
life and/or death situation n. ölüm kalım meselesi
accidental death n. kazara ölüm
accidental death n. kazayla ölüm
painless death n. acısız ölüm
birth and death process n. doğma-ölme süreci
birth-and-death process n. doğum-ölüm süreci
aid-assistance in case of death n. ölüm yardımı
death customs-folklore in turkey n. ölüm adetleri
death-agony n. can çekişme
death-duty n. veraset vergisi
death-duty n. kalıtım vergisi
instantaneous death n. ani ölüm
approaching death n. yaklaşan ölüm
one’s death wish n. son arzusu
death knell n. ölüm çanı
war to the death n. ölümüne savaş
war to the death n. ölesiye savaş
the threshold of death n. ölümün eşiği
date of death n. ölüm günü
expected death n. beklenen ölüm
death risk n. ölüm riski
danger of death n. ölüm tehlikesi
the threshold of death n. ölüm eşiği
fight to death n. ölümüne dövüş
death risk n. ölüm tehlikesi
death risk n. yaşam tehlikesi
fight to death n. ölümüne savaş
child death n. çocuk ölümü
stone to death n. recm
death race n. ölüm yarışı
baby death rate n. bebek ölüm oranı
threatening with death n. ölümle tehdit
threatening with death n. ölümle tehdit etme
death announcement n. ölüm duyurusu
death at a young age n. genç yaşta ölüm
protracted death n. uzun süren ölüm
death dance n. ölüm dansı
death of a soldier n. bir askerin ölümü
everything but death n. ölüm hariç her şey
everything but death n. ölümden başka her şey
an angel of death n. bir ölüm meleği
death touch n. ölüm dokunuşu
the morning after death n. ölümden sonraki sabah
untimely death n. vakitsiz ölüm
premature death n. vakitsiz ölüm
premature death n. zamansız ölüm
untimely death n. zamansız ölüm
red death n. kızıl ölüm
duel to death n. ölümüne düello
stiffness of death n. ölümün sertliği
stiffness of death n. ölüm sertliği/katılığı
death match n. ölüm müsabakası
cot death n. uykuda bebek ölümü
death cell n. ölüm hücresi
death wish n. ölüm arzusu
death toll n. ölenlerin sayısı
death rattle n. can çekişme hırıltısı
death blow n. ağır darbe
death march n. ölüm marşı
death deity n. ölüm tanrısı
god of death n. ölüm tanrısı
death-watch n. tahtakurdu
death-trap n. ölüm tehlikesi olan yer
death-trap n. ölüm tuzağı
death-watch n. idam mahkumu bekçisi
death defying stunt n. ölümü umursamayıp yapılan gösteri
death defying stunt n. ölüme meydan okuyan gösteri
dance of death n. ölüm dansı
death machine n. ölüm makinesi
death bell n. ölüm çanı
near-death experience (nde) n. ölüme yakın deneyim
death certificate n. defin izni
death pool n. kimin ne zaman öleceğine dair tahminlerde bulunulan bir oyun
death certificate n. ölüm raporu
death certificate n. ölüm kaydı
death card n. ölüm kartı
death guard n. ölüm bekçisi
death of people n. i̇nsanların ölmesi
death of people n. insanların ölümü
death note n. ölüm notu
impending death n. yaklaşan ölüm
death spiral n. bir sağlık sigortası planı
death slide n. yamaca yerleştirilen paslanmak çelikten makaralı halat düzeneği
near-death patient n. ölüme yakın hasta
the death of someone n. birilerinin ölümü
get bored to death v. can sıkıntısından patlamak
be at the point of death v. ölmek üzere olmak
be frightened to death v. ödü kopmak
love someone to death v. ölümüne sevmek
be on the brink of death v. toprağa bakmak
bore someone to death v. birinin canını çok sıkmak
die in a sudden death v. fücceten ölmek
can not escape from death v. ölümden kaçamamak
suffer the death of someone v. acısını görmek
sick to death v. değişiklik istemek (sıkıntıdan/bıkkınlıktan)
cause the death of v. başını yemek
challenge to death v. ölüme meydan okumak
put someone to death v. birini idam etmek
stone someone to death v. taşlayarak öldürmek
do to death v. katletmek
die a natural death v. eceliyle ölmek
be frightened to death v. ödü patlamak
be sick to death of v. canına tak demek
trample someone to death v. ayak altında çiğneyerek birini öldürmek
squeeze almost to death v. posasını çıkarmak
starve to death v. açlıktan öldürmek
scare somebody to death v. ödünü koparmak
be bored to death v. sıkıntıdan patlamak
be in the death agony v. can çekişmek
starve to death v. acından ölmek
ride to death v. çatlatmak
be sick to death of v. illallah demek
stone someone to death v. birini recmetmek
starve someone to death v. açlıktan öldürmek
be in the throes of death v. can çekişmek
be frozen to death v. soğuktan donmak
do to death v. bıktırmak
cause the death of another person v. ölümüne sebebiyet vermek
talk somebody to death v. kafese almak
bore somebody to death v. baygınlık getirmek
be the death of v. ölümüne neden olmak
run into the jaws of death v. eceline susamak
be scared to death v. ödü kopmak
frighten somebody to death v. ödünü koparmak
put to death v. infazı gerçekleştirmek
be on the death bed v. azraille savaşmak
be on the death bed v. hasta yatağında olmak
be on the verge of death v. azraille savaşmak
be on the verge of death v. hasta yatağında olmak
have an appointment with death v. ölümle randevusu olmak
have an appointment with death v. ecelle randevusu olmak
get the death penalty v. idam cezası almak
get the death penalty v. idam almak
be sentenced to death v. idam almak
be sentenced to death v. ölüme mahkum edilmek
get the death v. idam almak
receive death threat v. ölüm tehditi almak
stab somebody to death v. bıçaklayarak öldürmek
save somebody from death v. ölümden kurtarmak
beat somebody to death v. döverek öldürmek
beat somebody to death v. döve döve öldürmek
save somebody from death v. ölmekten kurtarmak
burn to death v. yanarak ölmek
escape death v. ölmekten kurtulmak
make a death threat against v. ölüm tehdinde bulunmak
receive death threat v. ölüm tehdidi almak
threaten to death v. öldürmekle tehdit etmek
make a death threat against (someone) v. ölüm tehdidinde bulunmak
have a risk of death v. ölüm riski taşımak
torture somebody to death v. işkence ederek öldürmek
bore somebody to death v. içini baymak
be bored to death v. sıkıntıdan ölmek
take the news of one's father's death v. babasının ölüm haberini almak
take the news of one's mother's death v. annesinin ölüm haberini almak
beat to death v. öldürene kadar dövmek
deal death blow v. büyük darbe vurmak
worry oneself to death v. meraktan ölmek
be sick to death of v. canına tak etmek
love somebody to death v. ölesiye sevmek
worry oneself to death v. (üzüntüden/endişeden/meraktan) kendini yiyip bitirmek
die a death v. ölüme terk edilmek
die a death v. (oyun/iş vb) başarısız olmak
die the death v. ölüme terk edilmek
death (be) all around v. ölüm kol gezmek
be scared half to death v. çok korkmak
be helpless against death v. ölüm karşısında çaresiz olmak
be helpless in the face of death v. ölüm karşısında çaresiz olmak
come to the threshold of death v. ölümün eşiğine gelmek
beat to death v. döverek öldürmek
flog someone to death v. ölene kadar kırbaçlamak
flog someone to death v. kırbaçlayarak öldürmek
return from the threshold of death v. ölümün eşiğinden dönmek
come back from the threshold of death v. ölümün eşiğinden dönmek
fight to death v. ölümüne dövüşmek
have a risk of death v. hayati tehlikesi bulunmak
fight to death v. ölümüne savaşmak
cheat death v. ölümün eşiğinden dönmek
shoot to death v. silahla vurarak öldürmek
stone to death v. taşlayarak öldürmek
be shot to death v. vurularak öldürülmek
fear rise in death toll v. ölü sayısının artmasından endişe etmek
die a sudden death v. aniden ölmek
die a sudden death v. birden ölmek
recover or restore from apparent death v. yaşama döndürmek
recover or restore from apparent death v. hayata döndürmek
lead to death v. ölüme neden olmak
lead to death v. ölüme sebep olmak
cause death v. ölüme sebep olmak
be defeated by death v. ölüme yenilmek
be defeated by death v. ölüme yenik düşmek
die the death v. (oyun/iş vb) başarısız olmak
be the second most common cause of death v. ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almak
be embarrassed to death v. ölümüne utanmak
be embarrassed to death v. çok utanmak
choke to death v. havasız kalarak ölmek
cause the crisis which led to patient’s death v. hastanın ölümüyle sonuçlanan krize yol açmak
witness one's mother's death v. annesinin ölümüne tanık olmak
witness one's father's death v. babasının ölümüne tanık olmak
issue a death certificate v. ölüm belgesi çıkartmak
blame someone for one’s death v. birinin ölümünden birini suçlamak
accept one’s death v. birinin öldüğünü kabullenmek
sign the death certificate without seeing the body v. ölüm belgesini cesedi görmeden imzalamak
be scared of death v. ölümden korkmak
be tortured to death v. işkence edilerek öldürülmek
allow the death penalty v. ölüm cezasına izin vermek
abolish the death penalty v. idam cezasını kaldırmak
remove the death penalty v. ölüm cezasını kaldırmak
abolish the death penalty v. ölüm cezasını kaldırmak
remove the death penalty v. idam cezasını kaldırmak
narrowly escape death v. ölümden kıl payı kurtulmak
narrowly escape death v. ölümden şans eseri kurtulmak
mourn the death of one's wife v. karısının yasını tutmak
be responsible for one's death v. birinin ölümünden sorumlu olmak
risk death v. ölümü göze almak
report a death v. ölüm ihbarında bulunmak
feign death v. ölü numarası yapmak
feign death v. ölü taklidi yapmak
be stabbed to death v. bıçaklanarak öldürülmek
join someone in death v. ölerek birinin yanına gitmek/kavuşmak
do to death v. idam etmek
do to death v. infaz etmek
do to death v. öldürmek
fall to death v. düşerek ölmek
tired to death adj. bitkin
sure as death adj. kesin
sure as death adj. şüphesiz
condemned to death adj. idamlık
worse than death adj. ölümden kötü
worse than death adj. ölümden beter
death defying adj. ölüme meydan okuyan
life-or-death adj. ölüm kalım
life-and-death adj. ucunda ölüm olan
life-and-death adj. yaşamsal öneme sahip
in articulo mortis (at the point of death) adj. ölüm anında olan
until death do us part adv. ölüm bizi ayırana kadar
at the point of death adv. ölüm halinde
from birth to death adv. beşikten mezara kadar
on pain of death adv. ölüm cezasıyla
sure as death adv. muhakkak
on the pain of death adv. ölüm tehdidi altında
from birth till death adv. doğumdan ölüme kadar
at the point of death adv. ölüm anında
at the point of death adv. ölmek üzere iken
under pain of death adv. ölüm tehdidi altında
until death do them part adv. ölüm onları ayırıncaya kadar
to death adv. ölümüne (aşırı derecede)
after her mother's death adv. annesinin ölümünden sonra
after his mother's death adv. annesinin ölümünden sonra
in the article of death expr. ölüm anında
in the article of death expr. can çekişirken
Phrases
it is a fate much worse than death expr. bu ölümden çok daha beter bir kader
on the brink of death expr. ölümün eşiğinde
on the verge of death expr. ölümün eşiğinde
till death do you part expr. ölüm sizi ayırana dek
til death do us part expr. ölüm bizi ayırana kadar
either victory or death expr. ya zafer ya ölüm
either victory or death! expr. ya zafer, ya ölüm!
give me liberty, or give me death! expr. ya özgürlük ya ölüm!
Proverb
death is the great leveler ölüm herkese eşit mesafededir
death is the great leveler ölünce herkes eşittir
death is the great leveler oyun sona erdiğinde şah da piyon da aynı kutuya konur
death is the great leveler ölüm karşısında herkes eşittir
death is the great leveler öldükten sonra herkes eşittir
the wages of sin is death günahın kefareti ölümdür
the wages of sin is death günahın karşılığı ölümdür
there is a remedy for everything except death ölümden başka her şeyin bir çaresi vardır
cowards die many times before their death korkaklar ölmeden önce defalarca ölür
cowards die many times before their death korkaklar (ölmeden önce) bin defa ölür
look upon death as a going home topraktan gelip toprağa gitmek
give a beggar a horse, and he'll ride it to death çingeneye beylik vermişler önce babasını asmış
Colloquial
a painful death n. acı dolu bir ölüm
a death-warrant n. beklenti ve umutları söndüren şey
a death-warrant n. başarısızlığın kesin kanıtı
jaws of death n. büyük tehlike
a living death n. cehennem hayatı
a living death n. çekilmez hayat
a matter of life and death n. hayati mesele
a quick death n. hızlı bir ölüm
jaws of death n. ölümün eli
jaws of death n. ölümün pençesi
death toll rise n. ölü sayısının artması
jaws of death n. ölüm tehlikesi
a matter of life and death n. ölüm kalım meselesi
death threats n. ölüm tehditleri
a matter of life and death n. ölüm dirim sorunu
a living death n. ölümden beter bir yaşam
a death trap n. ölüm tuzağı
death spike n. ölüm oranındaki ani yükseliş
be scared half to death v. yusuf yusuf etmek
be starving to death v. açlıktan ölmek
be done to death v. artık ilginç olmayıp bıkkınlık vermek
hang on (to) like grim death v. asılmak
cling on (to) like grim death v. asılmak
death on something v. bir şeye zararlı olmak
bore someone to death v. birinin canını sıkmak
be in at the death v. bir olayın tanıklığını etmek
bore someone to death v. birisini çok sıkmak
dice with death v. büyük risk almak
dice with death v. büyük riske girmek
death on something v. bir şeye kötü gelmek
be bored to death v. çok sıkılmak
badger to death v. canını sıkmak
catch one's death (of cold) v. fena soğuk almak
dice with death v. hayatını tehlikeye atmak
flog to death v. işin içinden çıkıncaya kadar bıktırma pahasına uğraşmak
be put to death v. idam edilmek
beat to death v. işin içinden çıkıncaya kadar bıktırma pahasına uğraşmak
be the death of v. ölümüne neden olmak
sign one's own death warrant v. kendi kendinin başarısızlığına/mahvolmasına vb neden olmak
be in at the death v. kötü bir olay olurken orada olmak
fight to the death v. ölümüne dövüşmek
sign one's own death warrant v. kendi ölüm fermanını imzalamak
be in at the death v. olay yerinde olmak
dice with death v. ölümle kumar oynamak
dice with death v. kendini ateşe atmak
be in at the death v. olay yerinde bulunmak
be the death of v. ölümü olmak
till death do us part v. ölüm bizi ayırana dek
dice with death v. ölümle oynamak
be done to death v. kabak tadı vermek
catch one's death (of cold) v. öldürücü derecede soğuk algınlığına yakalanmak
be the death of v. öldürecek kadar güldürmek
worry to death v. sıkmak
worry to death v. sıkıntı vermek
hang on (to) like grim death v. sıkıca elinden tutmak
badger to death v. rahatsız etmek
be bored to death v. sıkıntıdan patlamak
cling on (to) like grim death v. sıkıca elinden tutmak
be scared half to death v. üç buçuk atmak
worry to death v. (birini) çok üzmek
sick to death adj. bıkmış
sick to death adj. gına gelmiş
scared to death adj. ödü bokuna karışmış
still as death adj. ölü gibi hareketsiz
sick to death adj. usanmış
tickled to death expr. çok sevinçli
struggle to the death expr. ölümüne mücadele
death is only the beginning expr. ölüm sadece bir başlangıçtır
death toll is on the rise expr. ölü sayısı artıyor
death is only the beginning expr. ölüm sadece başlangıçtır
death toll reach to 38 expr. ölenlerin sayısı 38'e ulaştı
death is just a part of life expr. ölüm hayatın bir parçasıdır
till death do us part expr. ölüm bizi ayırana kadar
death toll reach to 38 expr. ölü sayısı 38'e ulaştı
tickled to death expr. zevkten dört köşe
you'll be the death of me expr. beni öldüreceksin
you'll be the death of me expr. (bu yaptıklarınla) beni mezara götüreceksin
you'll be the death of me expr. kalbime indireceksin
you'll catch your death (kötü/fena) üşütürsün/şifayı kaparsın
Idioms
death by spell check n. imla hatası nedeniyle reddedilme
death by spell check n. yazım yanlışlarından ötürü geri çevrilme
death by spell check n. cv'lerdeki yazım hatası kaynaklı olumsuz izlenim
death by spell check n. yazım denetimi tarafından ölüm
death by spell check n. yazım denetimi mağduru
a living death n. acı dolu bir hayat
the kiss of death n. başarısızlıkla sonuçlanan olay
the kiss of death n. başarısızlık
a fate worse than death n. birisinin başına gelecek en kötü şey
the kiss of death n. felaket
matter of life or death n. hayat memat meselesi
a matter of life and death n. hayat memat meselesi
kiss of death n. insana hapı yutturan şey
the kiss of death n. musibet
cold breath of death n. ölümün soğuk nefesi
question of life and death n. ölüm kalım meselesi
a fate worse than death n. ölümden beter bir şey
death-cold breath n. ölümün soğuk nefesi
the cold face of death n. ölümün soğuk yüzü
a matter of life and death n. ölüm kalım meselesi
a death blow n. son darbe
the kiss of death n. tuzu biberi
death spiral n. felaketleri zinciri
death spiral n. birbirini tetikleyen kötü olaylar zinciri
valley of death n. ölüm vadisi
valley of death n. ölümün an meselesi olduğu iç karartıcı yer
valley of the shadow of death n. karanlık ölüm vadisi
valley of the shadow of death n. ölümün an meselesi olduğu iç karartıcı yer
kiss of death n. ölümcül veya feci sonuçlar doğuran hareket
kiss of death n. ölümcül veya feci sonuçlar doğuran ilişki
living death n. sefillik
living death n. sürünme
living death n. berbat hayat
a death blow n. öldürücü darbe
a death blow n. öldüren darbe
a death blow n. bitirici darbe
a death blow n. yıkıcı darbe
a fate worse than death n. tecavüz
a fate worse than death n. iğfal
a fate worse than death n. kandırarak ırza geçme
a fate worse than death n. berbat bir deneyim
a fate worse than death n. beterin beteri
a fate worse than death n. ölmekten beter şey
a matter of life or death n. hayat memat meselesi
a matter of life or death n. can pazarı
a matter of life or death n. hayati mesele
brush with death n. ölümle burun buruna gelme
death and taxes n. allahın emri
death and taxes n. kesin
death and taxes n. şüphesiz
death and taxes n. kaçınılmaz
death wish n. eceline susama
death wish n. canına susama
death wish n. ölümünü/başarısızlığını isteme
death wish n. kuyusunu kazma