English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | ease n. | kolaylık | ||
I wish you peace and ease as much as possible, sweetheart. Sana da olabildiğince huzur ve kolaylık diliyorum canım. More Sentences |
||||
Common Usage | ease n. | rahatlık | ||
I like being around her; she has a natural ease. Onun yanında olmayı seviyorum, doğal bir rahatlığı var. More Sentences |
||||
Common Usage | ease v. | kolaylaştırmak | ||
We also urged Israel to work harder to ease the conditions of the Palestinian people in the territories. Ayrıca İsrail'i, Filistin halkının topraklarındaki koşullarını kolaylaştırmak için daha fazla çalışmaya çağırdık. More Sentences |
||||
Common Usage | ease v. | hafifletmek | ||
We in the European Union must try to relieve the misery and ease the suffering. Avrupa Birliği'nde bizler sefaleti dindirmeye ve acıları hafifletmeye çalışmalıyız. More Sentences |
||||
General | ||||
General | ease n. | kolaylık | ||
The ease with which he answered the question surprised us. Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı. More Sentences |
||||
General | ease n. | rahatlık | ||
When this House votes tomorrow on this directive, it can do so, I believe, with its mind very much at ease. Bu Meclis yarın bu yönergeyi oyladığında, inanıyorum ki bunu gönül rahatlığıyla yapabilir. More Sentences |
||||
General | ease n. | huzur | ||
I wish you peace and ease as much as possible, sweetheart. Sana mümkün olduğunca huzur ve esenlik dilerim, tatlım. More Sentences |
||||
General | ease v. | hafifletmek | ||
We know the Commission is going to suffer but we are trying to ease the situation slightly. Komisyonun zarar göreceğini biliyoruz ancak durumu biraz olsun hafifletmeye çalışıyoruz. More Sentences |
||||
General | ease v. | dindirmek | ||
They gave him morphine to ease his pain. Acısını dindirmek için ona morfin verdiler. More Sentences |
||||
General | ease v. | kolaylaştırmak | ||
On the contrary, it is these very Info-Points that ease the situation. Aksine durumu kolaylaştıran tam da bu Bilgilendirme Noktalarıdır. More Sentences |
||||
General | ease v. | yavaş yavaş geçmek | ||
The movie star eased her way through thousands of fans. Film yıldızı binlerce hayranının arasından yavaş yavaş geçti. More Sentences |
||||
General | ease v. | önünü açmak | ||
This law will ease the way for new businesses. Bu yasa yeni işletmelerin önünü açacak. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | ease n. | içi rahat olma | ||
Common Usage | ease n. | rahat | ||
Common Usage | ease v. | rahatlamak | ||
Common Usage | ease v. | rahatlatmak | ||
General | ||||
General | ease n. | içi rahat olma | ||
General | ease n. | ferah | ||
General | ease n. | sıkıntısızlık | ||
General | ease n. | konfor | ||
General | ease n. | dinme | ||
General | ease n. | gönence | ||
General | ease n. | safa | ||
General | ease n. | sühulet | ||
General | ease n. | serbestlik | ||
General | ease n. | refah | ||
General | ease n. | genişlik | ||
General | ease n. | rahat | ||
General | ease v. | gevşetmek | ||
General | ease v. | rahatlamak | ||
General | ease v. | yatıştırmak | ||
General | ease v. | rahatlatmak | ||
General | ease v. | yavaş yavaş hareket ettirmek | ||
General | ease v. | dikkatle yerleştirmek | ||
General | ease v. | sıkıntıdan kurtarmak | ||
General | ease v. | rahat ettirmek | ||
General | ease v. | ağrıdan kurtarmak | ||
General | ease v. | kolaylık getirmek | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ease n. | hafif düşüş (fiyat) | ||
Textile | ||||
Textile | ease n. | kumaş fazlalığını dağıtma | ||
Marine | ||||
Marine | ease v. | kaloma vermek |