|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
hayal gücü |
imagination n.
|
|
Well then, if you, with your imagination, could manage to dream something up, we would be truly delighted.
O halde, hayal gücünüzle bir şeyler hayal etmeyi başarabilirseniz, gerçekten çok memnun oluruz.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
hayal kırıklığı |
disappointment n.
|
|
This is a great disappointment, especially for consumers.
Bu, özellikle tüketiciler için büyük bir hayal kırıklığıdır.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
hayal kurmak |
dream v.
|
|
Her music makes me dream.
Onun müziği bana hayal kurdurur.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
hayal kırıklığına uğratmak |
disappoint v.
|
|
I am perhaps slightly disappointed by the view of the PPE-DE.
PPE-DE'nin görüşü beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
hayal etmek |
imagine v.
|
|
Imagine if men in Europe earned 25 per cent less than women.
Avrupa'da erkeklerin kadınlardan yüzde 25 daha az kazandığını hayal edin.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
hayal kırıklığına uğramış |
disappointed adj.
|
|
Tom said that Mary seemed disappointed.
Tom Mary'nin hayal kırıklığına uğramış gibi göründüğünü söyledi.
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
hayal kırıklığı |
letdown n.
|
|
The movie was a letdown compared to the high expectations.
Film, yüksek beklentilere kıyasla bir hayal kırıklığıydı.
More Sentences
|
8 |
General |
boş hayal |
pipe dream n.
|
|
All kinds of PPE pipe dreams are involved here.
Burada her türlü KKD boş hayali söz konusudur.
More Sentences
|
9 |
General |
hayal kırıklığı |
frustration n.
|
|
She was close to tears with frustration.
Hayal kırıklığından neredeyse ağlayacaktı.
More Sentences
|
10 |
General |
hayal kurma |
woolgathering n.
|
|
Sorry, I was woolgathering.
Üzgünüm, hayal kuruyordum.
More Sentences
|
11 |
General |
hayal alemi |
cloud-cuckoo-land n.
|
|
If anybody imagines that our drug policies are working, then they are living in cloud-cuckoo-land.
Eğer birileri uyuşturucu politikalarımızın işe yaradığını düşünüyorsa, o zaman hayal aleminde yaşıyorlar demektir.
More Sentences
|
12 |
General |
hayal gücü |
imagination n.
|
|
Well then, if you, with your imagination, could manage to dream something up, we would be truly delighted.
O halde hayal gücünüzle bir şeyler hayal etmeyi başarabilirseniz, gerçekten çok memnun oluruz.
More Sentences
|
13 |
General |
hayal dünyası |
fantasy world n.
|
|
Tom lives in a fantasy world.
Tom bir hayal dünyasında yaşıyor.
More Sentences
|
14 |
General |
hayal dünyası |
dream world n.
|
|
She lives in a dream world.
Hayal dünyasında yaşıyor.
More Sentences
|
15 |
General |
hayal dünyası |
imaginary world n.
|
|
Tom lives in an imaginary world.
Tom hayal dünyasında yaşıyor.
More Sentences
|
16 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
disillusion v.
|
|
I was disillusioned at his married life.
Evlilik hayatı beni hayal kırıklığına uğratmıştı.
More Sentences
|
17 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
frustrate v.
|
|
Their perceived isolation from the decision-making process has left them frustrated and cold.
Karar alma sürecinden soyutlandıkları algısı onları hayal kırıklığına uğratmış ve soğutmuştur.
More Sentences
|
18 |
General |
hayal etmek |
fancy v.
|
|
The United States fancies itself the world's freest nation.
Amerika Birleşik Devletleri, kendisini dünyanın en özgür ülkesi olarak hayal ediyor.
More Sentences
|
19 |
General |
hayal görmek |
dream v.
|
|
I must have been dreaming.
Ben hayal görüyor olmalıyım.
More Sentences
|
20 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
disappoint v.
|
|
I was particularly disappointed by the outcome of the Copenhagen Summit on the issues of safety at sea.
Kopenhag Zirvesi'nin denizde güvenlik konusundaki sonuçları beni özellikle hayal kırıklığına uğrattı.
More Sentences
|
21 |
General |
hayal kırıklığına uğramak |
be disappointed v.
|
|
How can you be disappointed?
Nasıl hayal kırıklığına uğrayabilirsin?
More Sentences
|
22 |
General |
hayal kurmak |
imagine v.
|
|
Stop imagining things.
Hayal kurmayı bırak.
More Sentences
|
23 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
let down v.
|
|
The murderer of my daughter has been let down, because his act of murder and of suicide achieved nothing.
Kızımın katili hayal kırıklığına uğratıldı, çünkü cinayet ve intihar eylemi hiçbir işe yaramadı.
More Sentences
|
24 |
General |
hayal etmek |
imagine v.
|
|
We can all imagine how immense the consequences of that would be.
Bunun sonuçlarının ne kadar büyük olacağını hepimiz hayal edebiliriz.
More Sentences
|
25 |
General |
hayal etmek |
dream v.
|
|
Well then, if you, with your imagination, could manage to dream something up, we would be truly delighted.
O halde, hayal gücünüzle bir şeyler hayal etmeyi başarabilirseniz, gerçekten çok memnun oluruz.
More Sentences
|
26 |
General |
hayal etmek |
fantasize v.
|
|
Sami fantasized about killing his wife.
Sami karısını öldürmeyi hayal ediyordu.
More Sentences
|
27 |
General |
hayal kurmak |
daydream v.
|
|
You cannot just daydream about good health if people are denied their basic right to clean water.
İnsanların en temel hakkı olan temiz sudan mahrum bırakıldıkları sürece sağlıkla ilgili hayaller kuramazsınız.
More Sentences
|
|
28 |
General |
hayal kırıklığı yaratmak |
make disappointed v.
|
|
The replies made disappointing reading.
Cevaplar hayal kırıklığı yarattı.
More Sentences
|
29 |
General |
hayal kurmak |
fantasise v.
|
|
We shall not fantasise about abortion, which would become the way to obtain contraception.
Doğum kontrolü elde etmenin bir yolu haline gelecek olan kürtaj hakkında hayal kurmamalıyız.
More Sentences
|
30 |
General |
hayal kırıklığı yaşatmak |
disappoint v.
|
|
I am very disappointed in my son.
Oğlumdan ötürü hayal kırıklığı yaşıyorum.
More Sentences
|
31 |
General |
hayal kurmak |
fantasize v.
|
|
During her office job, she would often fantasize about travelling the world.
Ofiste çalışırken sık sık dünyayı gezme hayalleri kurardı.
More Sentences
|
32 |
General |
hayal etmek |
image v.
|
|
I could not image how cruel he was at that time.
Ben onun o zaman ne kadar acımasız olduğunu hayal edemiyordum.
More Sentences
|
33 |
General |
hayal meyal |
vague adj.
|
|
I have a vague memory of what Tom looks like.
Tom'un neye benzediğini hayal meyal hatırlıyorum.
More Sentences
|
34 |
General |
hayal gücü olmayan |
unimaginative adj.
|
|
That's what unimaginative people do.
Hayal gücü olmayan insanlar böyle yapar.
More Sentences
|
35 |
General |
hayal kırıklığına uğramış |
disappointed adj.
|
|
I hope you're not disappointed.
Umarım hayal kırıklığına uğramamışsınızdır.
More Sentences
|
36 |
General |
hayal ürünü |
imaginary adj.
|
|
All the characters in this book are imaginary.
Bu kitaptaki tüm karakterler hayal ürünüdür.
More Sentences
|
37 |
General |
hayal edilebilir |
imaginable adj.
|
|
Killing people while they pray is the most despicable thing imaginable.
İnsanları dua ederken öldürmek hayal edilebilecek en aşağılık şeydir.
More Sentences
|
38 |
General |
hayal kırıklığına uğramış |
disillusioned adj.
|
|
Citizens are sometimes disillusioned with the EU.
Vatandaşlar bazen AB konusunda hayal kırıklığına uğruyor.
More Sentences
|
39 |
General |
hayal gücü yüksek |
imaginative adj.
|
|
He used to be an imaginative boy.
Eskiden hayal gücü yüksek bir çocuktu.
More Sentences
|
40 |
General |
hayal edilebilecek |
imaginable adj.
|
|
He displayed the highest level of imaginable performance.
Hayal edilebilecek en üst düzey performansı sergiledi.
More Sentences
|
41 |
General |
hayal meyal |
vaguely adv.
|
|
Tom vaguely remembers meeting Mary.
Tom, Mary ile buluştuğunu hayal meyal anımsıyor.
More Sentences
|
Phrasals |
|
42 |
Phrasals |
hayal kırıklığına uğratmak |
let down v.
|
|
I feel we have let down our constituents across the European Union.
Avrupa Birliği genelindeki seçmenlerimizi hayal kırıklığına uğrattığımızı düşünüyorum.
More Sentences
|
43 |
Phrasals |
(bir şeyle birini/kendini) hayal kırıklığına uğratmak |
disappoint (someone or oneself) with (something) v.
|
|
We are very disappointed with the Council, though.
Yine de Konsey bizi hayal kırıklığına uğrattı.
More Sentences
|
44 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) hayal etmek |
dream about (someone or something) v.
|
|
Israel could never dream about having a similar one in the future.
İsrail gelecekte bir benzerine sahip olmayı asla hayal edemez.
More Sentences
|
45 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) hayal etmek |
dream of (someone or something) v.
|
|
I dream of a world governed by international law, based on cooperation between all States, large and small.
Uluslararası hukuk tarafından yönetilen, büyük küçük tüm Devletler arasında işbirliğine dayalı bir dünya hayal ediyorum.
More Sentences
|
Colloquial |
|
46 |
Colloquial |
boş hayal |
a pipe dream n.
|
|
It's not a pipe dream.
Bu boş hayal değil.
More Sentences
|
47 |
Colloquial |
en büyük hayal |
biggest dream n.
|
|
His biggest dream is being able to speak like a native speaker.
En büyük hayali ana dili gibi konuşabilmek.
More Sentences
|
Common Usage |
|
48 |
Common Usage |
hayal gücü kuvvetli |
imaginative adj.
|
|
General |
|
49 |
General |
hayal kırıklığı |
comedown n.
|
|
50 |
General |
hayal meyal görüntü |
silhouette n.
|
|
51 |
General |
hayal gücü |
fancy n.
|
|
52 |
General |
hayal gücü eksikliği |
dryness n.
|
|
53 |
General |
hayal ürünü |
figment n.
|
|
54 |
General |
hayal aleminden çıkarma |
disillusion n.
|
|
55 |
General |
hayal gücü |
phantasy n.
|
|
56 |
General |
hayal kırıklığına neden olan şey |
disappointment n.
|
|
57 |
General |
edebiyatta hayal gücü |
imagination in literature n.
|
|
58 |
General |
hayal peşinde koşan kimse |
rainbow chaser n.
|
|
59 |
General |
hayal ürünü şey |
fiction n.
|
|
60 |
General |
hayal inkisarı |
disappointment n.
|
|
61 |
General |
sukutu hayal |
disappointment n.
|
|
62 |
General |
hayal gücü |
fantasy n.
|
|
63 |
General |
sınırsız hayal veya hayal gücü |
fantasy n.
|
|
64 |
General |
hayal kurma |
escapism n.
|
|
65 |
General |
hayal meyal benzerlik |
simulacrum n.
|
|
66 |
General |
hayal etme |
imagination n.
|
|
67 |
General |
hayal kırıklığı |
defeat n.
|
|
68 |
General |
hayal kurma |
flight of fancy n.
|
|
69 |
General |
hayal alemi |
the realm of the imaginary n.
|
|
70 |
General |
hayal mahsulü |
a figment of the imagination n.
|
|
71 |
General |
hayal ürünü |
a figment of the imagination n.
|
|
72 |
General |
hayal gücü |
vision n.
|
|
73 |
General |
hayal inkisarı |
frustration n.
|
|
74 |
General |
hayal doluluk |
dreamfulness n.
|
|
75 |
General |
hayal kırıklığı |
chagrin n.
|
|
76 |
General |
hayal alemi |
the world of dreams n.
|
|
77 |
General |
hayal edilebilirlik |
imaginableness n.
|
|
78 |
General |
hayal kırıklığı |
frost n.
|
|
79 |
General |
hayal ürünü roman |
fiction n.
|
|
80 |
General |
hayal oyunu |
fantasy game n.
|
|
81 |
General |
hayal kırıklığı |
failure n.
|
|
82 |
General |
hayal kırıklığı |
disillusion n.
|
|
83 |
General |
hayal kırıklığı |
non event n.
|
|
84 |
General |
hayal kırıklığı |
take in n.
|
|
85 |
General |
hayal kırıklığı |
sell n.
|
|
86 |
General |
hayal kırıklığı |
disillusionment n.
|
|
87 |
General |
hayal eden |
imager n.
|
|
88 |
General |
hayal kuran |
visualiser n.
|
|
89 |
General |
uzak bir hayal |
a distant dream n.
|
|
90 |
General |
gerçekleşecek bir hayal |
a dream come true n.
|
|
91 |
General |
hayal görme |
phantasmata n.
|
|
92 |
General |
hayal kırıklığına uğratan şey |
disappointment n.
|
|
93 |
General |
hayal ürünü ya da uydurma şey |
figment n.
|
|
94 |
General |
hayal ürünü |
make-believe n.
|
|
95 |
General |
hayal ürünü |
cloud-cuckoo-land n.
|
|
96 |
General |
hayal ülkesi |
shangri-la n.
|
|
97 |
General |
hayal ülkesi |
never-never n.
|
|
98 |
General |
ham hayal |
will-o-the-wisp n.
|
|
99 |
General |
hayal kırıklılığı |
disappointment n.
|
|
100 |
General |
rüyada olduğu gibi bir dizi tutarsız hayal |
phantasmagoria n.
|
|
101 |
General |
hayal yorumlayıcı |
image interpreter n.
|
|
102 |
General |
hayal kayması |
image displacement n.
|
|
103 |
General |
ham hayal |
pipe dream n.
|
|
104 |
General |
hayal mühendisi |
imagineer n.
|
|
105 |
General |
hayal gücü kuvvetli insan |
imaginist n.
|
|
106 |
General |
hayal mahsulü ödül |
pot of gold n.
|
|
107 |
General |
çılgınca sanrı/hayal |
insane delusion n.
|
|
108 |
General |
hayal ürünü |
fiction n.
|
|
109 |
General |
hayal edilen eş/ideal hayat arkadaşı |
dream partner n.
|
|
110 |
General |
hayal etme |
concept n.
|
|
111 |
General |
gerçeklerden kaçan/hayal dünyasında yaşayan kimse |
wishful thinker n.
|
|
112 |
General |
hayal kuran |
visualizer n.
|
|
113 |
General |
hayal kurma |
wool-gathering n.
|
|
114 |
General |
hayal oyunları |
phantasmagoria n.
|
|
115 |
General |
ertelenen bir hayal |
a dream deferred n.
|
|
116 |
General |
hayal gücüne dayanarak kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneği |
ability to put ourselves imaginatively in another’s place n.
|
|
117 |
General |
hayal panosu |
dream board n.
|
|
118 |
General |
hayal ürünü yaratık |
imaginary creature n.
|
|
119 |
General |
hayal alemine dalan kimse |
castlebuilder n.
|
|
120 |
General |
yüce hayal |
nirvana n.
|
|
121 |
General |
hayal gücünün ürettiği zihinsel imge |
thought-image n.
|
|
122 |
General |
hayal gücünün ürettiği zihinsel imge |
imagination image n.
|
|
123 |
General |
hayal dünyası |
twilight zone n.
|
|
124 |
General |
hayal kırıklığı yaşatan sonuç |
disappointing result n.
|
|
125 |
General |
hayal kırıklığına neden olan sonuç |
disappointing result n.
|
|
126 |
General |
hayal gücü olmama |
unimaginativeness n.
|
|
127 |
General |
hayal gücü kıt olma |
unimaginativeness n.
|
|
128 |
General |
hayal kırıklığı |
balk n.
|
|
129 |
General |
hayal kırıklığı |
let-down n.
|
|
130 |
General |
kötü cazibeyle hayal kırıklığına uğrama |
excantation n.
|
|
131 |
General |
hayal ürünü |
fabrication n.
|
|
132 |
General |
sözle anlatılan hayal kırıklığı |
vent n.
|
|
133 |
General |
hayal kırıklığı |
mesprise n.
|
|
134 |
General |
gerçekleşmesi imkansız hayal |
reverie n.
|
|
135 |
General |
hayal meyal durum |
borderland n.
|
|
136 |
General |
hayal gücü canlılığı |
brilliance n.
|
|
137 |
General |
hayal gücü canlılığı |
brilliancy n.
|
|
138 |
General |
düşüncelere dalıp hayal dünyasında gezinme |
moonery n.
|
|
139 |
General |
düşüncelere dalıp hayal dünyasında gezinme |
moony n.
|
|
140 |
General |
hayal ürünü |
reverie n.
|
|
141 |
General |
hayal kuran kimse |
reverist n.
|
|
142 |
General |
hayal kuran kimse |
reveur n.
|
|
143 |
General |
hayal kuran kimse |
reveuse n.
|
|
144 |
General |
çocukları anlamayan hayal gücünden yoksun yetişkin |
muggle n.
|
|
145 |
General |
doğaüstü kişi veya olayların insanın hayal gücünden kaynaklandığını ileri süren görüşe bağlı kimse |
mythicist n.
|
|
146 |
General |
bebeğin istenenden farklı cinsiyette olmasının yarattığı hayal kırıklığı |
gender disappointment n.
|
|
147 |
General |
gerçekçi olmayan hayal |
chimera n.
|
|
148 |
General |
gerçekçi olmayan hayal |
chimaera n.
|
|
149 |
General |
bittiğini hayal etme |
designation [obsolete] n.
|
|
150 |
General |
hayal ürünü |
ideality n.
|
|
151 |
General |
hayal ürünü |
imagery n.
|
|
152 |
General |
hayal edilebilir olma |
imaginability n.
|
|
153 |
General |
hayal eden kimse |
imaginant [obsolete] n.
|
|
154 |
General |
hayal ürünü |
imaginary [obsolete] n.
|
|
155 |
General |
hayal gücü |
imaginary n.
|
|
156 |
General |
hayal ürünü olma |
imaginativeness n.
|
|
157 |
General |
hayal eden kimse |
imaginer n.
|
|
158 |
General |
hayal ürünleri |
imaginings n.
|
|
159 |
General |
hayal gücüyle bir araya getirme |
connection n.
|
|
160 |
General |
hayal kırıklığına uğratan kimse |
disenchanter n.
|
|
161 |
General |
hayal kırıklığına uğratan kadın |
disenchantress n.
|
|
162 |
General |
hayal aleminden çıkma |
disillusionment n.
|
|
163 |
General |
hayal kırıklığı |
dismay n.
|
|
164 |
General |
hayal kırıklığına uğrama |
dismayedness n.
|
|
165 |
General |
hayal dünyası |
cloudtown n.
|
|
166 |
General |
hayal gücünün zayıflığından ötürü sadece fiziksel işlerle geçinen kimse |
drudge n.
|
|
167 |
General |
hayal gücü kuvvetli kimse |
fancier n.
|
|
168 |
General |
hayal dünyası |
fancy n.
|
|
169 |
General |
hayal ürünü |
fancy n.
|
|
170 |
General |
hayal ürünü |
fantasm n.
|
|
171 |
General |
hayal evreni |
fantasyland n.
|
|
172 |
General |
hayal ürünü |
fantom n.
|
|
173 |
General |
çocukların hayal dünyası |
paracosm n.
|
|
174 |
General |
hayal kırıklığına uğratan eylem |
dashing hopes n.
|
|
175 |
General |
birini hayal kırıklığına uğratma |
dashing hopes n.
|
|
176 |
General |
hayal gücü yüksek kimse |
phantasime n.
|
|
177 |
General |
hayal ürünü |
phantasy n.
|
|
178 |
General |
genellikle hayal gücünden yoksun olan, istikrarlı ve çalışkan işçi |
plugger n.
|
|
179 |
General |
hayal kurma |
romanticisation n.
|
|
180 |
General |
hayal kurma |
romanticization n.
|
|
181 |
General |
hayal meyal benzerlik |
simulacher n.
|
|
182 |
General |
hayal alemi |
ivory tower n.
|
|
183 |
General |
hayal ürünü |
pretence n.
|
|
184 |
General |
hayal ürünü |
pretense n.
|
|
185 |
General |
kayıp veya hayal kırıklığı ile başa çıkmak için alınan ve genellikle kişinin bir durumu inkar etmesine yol açan mecazi bir afyon |
copium n.
|
|
186 |
General |
uyumsuz hayal kurma |
maladaptive daydreaming n.
|
|
187 |
General |
hayal gücü |
poesie n.
|
|
188 |
General |
hayal gücü |
poesy n.
|
|
189 |
General |
hayal meyal anı |
blur n.
|
|
190 |
General |
hayal kurmak |
woolgather v.
|
|
191 |
General |
hayal kurmak |
build castles in the air v.
|
|
192 |
General |
hayal etmek |
shadow v.
|
|
193 |
General |
hayal gibi görmek |
vision v.
|
|
194 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
chagrin v.
|
|
195 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
let somebody down v.
|
|
196 |
General |
hayal gücünü kullanarak bir şeye başka bir anlam yüklemeye kalkmamak |
interpret something strictly v.
|
|
197 |
General |
hayal kurmaktan vazgeçmek |
come down to earth v.
|
|
198 |
General |
hayal olmak |
fizzle out v.
|
|
199 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
disenchant v.
|
|
200 |
General |
biri tarafından hayal kırıklığına uğratılmak |
be disappointed in someone v.
|
|
201 |
General |
birini yavaş yavaş alıştırarak hayal kırıklığına uğratmak |
let someone down gently v.
|
|
202 |
General |
düşüncelere dalıp hayal dünyasında gezinmek |
moon v.
|
|
203 |
General |
hayal etmek |
picture v.
|
|
204 |
General |
birini hayal kırıklığına uğratmak |
let somebody down v.
|
|
205 |
General |
hayal görmek |
hallucinate v.
|
|
206 |
General |
hayal kurmak |
fancy v.
|
|
207 |
General |
hayal meyal görünmek |
peer v.
|
|
208 |
General |
hayal etmek |
conjure up v.
|
|
209 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
get down v.
|
|
210 |
General |
hayal aleminden çıkarmak |
disillusion v.
|
|
211 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
discourage v.
|
|
212 |
General |
karanlıkta hayal meyal görünen birşeye dikkatle bakmak |
peer v.
|
|
213 |
General |
hayal görmek |
see things v.
|
|
214 |
General |
hayal kurmak |
day dream v.
|
|
215 |
General |
birini hayal kırıklığına uğratmak |
dash someone's hopes v.
|
|
216 |
General |
başkalarını hayal kırıklığına uğratmamak |
come through v.
|
|
217 |
General |
olarak hayal etmek |
make believe v.
|
|
218 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
cause disappointment v.
|
|
219 |
General |
hayal kırıklığı yaratmak |
cause disappointment v.
|
|
220 |
General |
hayal kırıklığı yaratmak |
leave someone disappointed v.
|
|
221 |
General |
hayal gücünü kullanmak |
use one's imagination v.
|
|
222 |
General |
hayal gücü geniş olmak |
have a vivid imagination v.
|
|
223 |
General |
hayal gücü geniş olmak |
have a great imagination v.
|
|
224 |
General |
hayal kırıklığı yaşamak |
experience disappointment v.
|
|
225 |
General |
hayal kırıklığı yaşamak |
have a disappointment v.
|
|
226 |
General |
hayal olmak |
float v.
|
|
227 |
General |
hayal etmek |
picture to oneself v.
|
|
228 |
General |
hayal inşa etmek |
imagineer v.
|
|
229 |
General |
hayal kırıklığına uğramak |
get disappointed v.
|
|
230 |
General |
hayal kırıklığı hissetmek |
feel disappointed v.
|
|
231 |
General |
hayal kırıklığı yaşatmak |
let down v.
|
|
232 |
General |
hayal peşinden koşmak |
run after a dream v.
|
|
233 |
General |
hayal peşinden koşmak |
go after a dream v.
|
|
234 |
General |
birisini bir başkasıymış gibi düşünmek/hayal etmek |
envision someone as someone else v.
|
|
235 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
dash v.
|
|
236 |
General |
hayal etmek |
fantasise v.
|
|
237 |
General |
hayal peşinde koşmak |
chase a dream v.
|
|
238 |
General |
doktor olmayı hayal etmek |
dream of becoming a doctor v.
|
|
239 |
General |
yeniden hayal etmek |
reimagine v.
|
|
240 |
General |
hayal bile edememek |
can not even imagine v.
|
|
241 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
tease v.
|
|
242 |
General |
bir şeyden şikayet etmek (hayal kırıklığına uğramış olduğundan) |
bemoan v.
|
|
243 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
cheat v.
|
|
244 |
General |
sevinçle hayal etmek |
cherish v.
|
|
245 |
General |
hayal etmek |
think v.
|
|
246 |
General |
hayal olmak |
become a dream v.
|
|
247 |
General |
(bir şeyin altından) hayal meyal görünen bir şeye dikkatle bakmak |
underpeer v.
|
|
248 |
General |
cesaret ve hayal gücüyle yapmak |
pull v.
|
|
249 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
beguile [obsolete] v.
|
|
250 |
General |
hayal görmek |
vision v.
|
|
251 |
General |
hayal gibi görmek |
vision v.
|
|
252 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
betray v.
|
|
253 |
General |
hayal etmek |
wis [obsolete] v.
|
|
254 |
General |
biri/bir şey karşısında hayal kırıklığına uğramak |
be disappointed at someone or something v.
|
|
255 |
General |
biri/bir şey karşısında hayal kırıklığına uğramak |
be disappointed in someone or something v.
|
|
256 |
General |
(uyuşturucu) hayal gördürmek |
mind v.
|
|
257 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
mislippen [dialect] v.
|
|
258 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
lout [obsolete] v.
|
|
259 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
bum (out) v.
|
|
260 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
delude [obsolete] v.
|
|
261 |
General |
hayal etmek |
depicture v.
|
|
262 |
General |
hayal aleminde gezmek |
blue-sky v.
|
|
263 |
General |
hayal aleminden çıkarmak |
be disenamor (by) v.
|
|
264 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
be disenamor (by) v.
|
|
265 |
General |
hayal aleminden çıkarmak |
be disenamored (with) v.
|
|
266 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
be disenamored (with) v.
|
|
267 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
disillusionize v.
|
|
268 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
disillusionise v.
|
|
269 |
General |
hayal kırıklığına uğratmak |
disoblige [uk] v.
|
|
270 |
General |
hayal etmek |
conceit [obsolete] v.
|
|
271 |
General |
hayal ürünü oluşturmak |
fantasise [uk] v.
|
|
272 |
General |
hayal aleminde yüzmek |
fantasize [us] v.
|
|
273 |
General |
hayal ürünü oluşturmak |
fantasize v.
|
|
274 |
General |
hayal aleminde yüzmek |
fantasise [uk] v.
|
|
275 |
General |
hayal kurmak |
fantasy v.
|
|
276 |
General |
hayal etmek |
feature v.
|
|
277 |
General |
hayal etmek |
phantasy v.
|
|
278 |
General |
hayal kırıklığına uğramış |
brassed off adj.
|
|
279 |
General |
hayal gücünden yoksun |
uninspired adj.
|
|
280 |
General |
hiçbir hayal gücü belirtisi göstermeyen |
unimaginative adj.
|
|
281 |
General |
hayal gücü kıt |
unimaginative adj.
|
|
282 |
General |
hayal ürünü düşünce |
dereistic adj.
|
|
283 |
General |
hayal ürünü |
fabulous adj.
|
|
284 |
General |
hayal ürünü |
fanciful adj.
|
|
285 |
General |
hayal kırıklığına uğratan |
discouraging adj.
|
|
286 |
General |
hayal meyal |
faint adj.
|
|
287 |
General |
hayal kırıklığına uğratan |
disappointing adj.
|
|
288 |
General |
hayal meyal |
dreaming adj.
|
|
289 |
General |
hayal gibi |
spooky adj.
|
|
290 |
General |
hayal meyal |
fuzzy adj.
|
|
291 |
General |
insanın hayal gücünü harekete geçirmeyen |
uninspiring adj.
|
|
292 |
General |
hayal kurulmuş |
fancied adj.
|
|
293 |
General |
hayal edilemez |
inconceivable adj.
|
|
294 |
General |
hayal kırıklığı uğramış |
disappointed adj.
|
|
295 |
General |
hayal meyal |
dreamy adj.
|
|
296 |
General |
hayal gibi |
dreamlike adj.
|
|
297 |
General |
insanın hayal gücünü çalıştırmayan |
uninspiring adj.
|
|
298 |
General |
hayal gücünden yoksun |
prosaic adj.
|
|
299 |
General |
hayal edilebilir |
conceivable adj.
|
|
300 |
General |
hayal meyal |
shadowy adj.
|
|
301 |
General |
hayal ürünü |
imaginative adj.
|
|
302 |
General |
hayal kırıklığı yapan |
disappointing adj.
|
|
303 |
General |
hayal meyal |
misty adj.
|
|
304 |
General |
hayal gücü kuvvetli |
imaginative adj.
|
|
305 |
General |
hayal meyal |
indistinct adj.
|
|
306 |
General |
hayal mahsülü |
fanciful adj.
|
|
307 |
General |
hayal mahsulü |
imaginary adj.
|
|
308 |
General |
hayal kırıklığına sebep veren |
anticlimactic adj.
|
|
309 |
General |
hayal meyal |
indistinguished adj.
|
|
310 |
General |
hayal edilmesi mümkün |
supposable adj.
|
|
311 |
General |
erişilmesi güç (hayal) |
farfetched adj.
|
|
312 |
General |
hayal ürünü |
fantastic adj.
|
|
313 |
General |
hayal ürünü olan |
make-believe adj.
|
|
314 |
General |
hayal gücü olmayan |
literal-minded adj.
|
|
315 |
General |
hayal gücü zayıf |
literal-minded adj.
|
|
316 |
General |
hayal gördüren |
mind-bending adj.
|
|
317 |
General |
hayal edilemez |
undreamed-of adj.
|
|
318 |
General |
hayal edilemez |
unimagined adj.
|
|
319 |
General |
hayal edilemez |
undreamed adj.
|
|
320 |
General |
hayal edilemez |
undreamt adj.
|
|
321 |
General |
hayal edilemez |
undreamt of adj.
|
|
322 |
General |
hayal edilmiş |
pictured adj.
|
|
323 |
General |
hayal gücünden yoksun |
pedestrian adj.
|
|
324 |
General |
hayal kırıklığına uğratıcı |
disappointing adj.
|
|
325 |
General |
hayal dünyasında yaşayan |
delusional adj.
|
|
326 |
General |
hayal gördüren |
psychedelic adj.
|
|
327 |
General |
hayal meyal |
adumbral adj.
|
|
328 |
General |
hayal gücünden mahrum |
terre à terre adj.
|
|
329 |
General |
hayal kırıklığı yaratacak kadar başarısız |
thwarted adj.
|
|
330 |
General |
feci şekilde hayal kırıklığına uğramış |
bitterly disappointed adj.
|
|
331 |
General |
hayal edilmiş |
imagined adj.
|
|
332 |
General |
hayal kırıklığına sebep olan |
anticlimactical adj.
|
|
333 |
General |
hayal gücünden yoksun |
arid adj.
|
|
334 |
General |
hayal gücü kıt |
earthbound adj.
|
|
335 |
General |
hayal gücü zayıf |
earthbound adj.
|
|
336 |
General |
hayal edilmemiş |
unconceived adj.
|
|
337 |
General |
hayal edilmemiş |
unpictured adj.
|
|
338 |
General |
hayal kırıklığına uğratmayan |
undisappointing adj.
|
|
339 |
General |
hayal kurmayan |
undreaming adj.
|
|
340 |
General |
hayal kırıklığı yaratan |
unlucky adj.
|
|
341 |
General |
hayal edilmemiş |
unpictured adj.
|
|
342 |
General |
hayal edilmemiş |
undepicted adj.
|
|
343 |
General |
başkasının hayatına katıldığını hayal ederek hissedilen |
vicarious adj.
|
|
344 |
General |
hayal edilmesi mümkün olmayan |
unsupposable adj.
|
|
345 |
General |
hayal gücüne etkileyici gelen |
magnificent adj.
|
|
346 |
General |
hayal meyal |
vagarish adj.
|
|
347 |
General |
hayal dolu |
vegete adj.
|
|
348 |
General |
hayal dolu |
vegetous adj.
|
|
349 |
General |
otomatik ve hayal gücünden yoksun |
mechanic adj.
|
|
350 |
General |
hayal kurmaya değer |
dreamworthy adj.
|
|
351 |
General |
hayal ürünü olan |
mimic adj.
|
|
352 |
General |
hayal aleminde kaybolmuş |
moonstruck adj.
|
|
353 |
General |
hayal kırıklığına uğratan |
mournful adj.
|
|
354 |
General |
gelişigüzel hayal edilmiş |
mythic adj.
|
|
355 |
General |
gerçekçi olmayan bir hayal gibi |
chimeral adj.
|
|
356 |
General |
hayal kırıklığına uğratan |
desultory adj.
|
|
357 |
General |
hayal meyal hatırlanmış |
dimly-remembered adj.
|
|
358 |
General |
hayal gücü olmayan |
on the nose adj.
|
|
359 |
General |
hayal gibi |
oneiric adj.
|
|
360 |
General |
fazlasıyla hayal ürünü |
overimaginative adj.
|
|
361 |
General |
hayal gücüne ait |
imaginal adj.
|
|
362 |
General |
hayal gücüyle ilgili |
imaginal adj.
|
|
363 |
General |
hayal eden |
imaginant [obsolete] adj.
|
|
364 |
General |
hayal gücüne ait |
imaginational adj.
|
|
365 |
General |
hayal gücüyle ilgili |
imaginational adj.
|
|
366 |
General |
hayal gücünü içeren |
imaginational adj.
|
|
367 |
General |
hayal gücü kaynaklı |
imaginational adj.
|
|
368 |
General |
hayal gücünü akla getiren |
imaginational adj.
|
|
369 |
General |
hayal gücünü harekete geçiren |
imaginative adj.
|
|
370 |
General |
hayal kırıklığına uğratan |
disenchanting adj.
|
|
371 |
General |
hayal aleminden çıkaran |
disillusionary adj.
|
|
372 |
General |
hayal aleminden çıkaran |
disillusioning adj.
|
|
373 |
General |
hayal aleminden çıkaran |
disillusive adj.
|
|
374 |
General |
şaşırıp hayal kırıklığına uğramış |
dismayed adj.
|
|
375 |
General |
hayal gücü olmayan |
institutional adj.
|
|
376 |
General |
hayal gücünden yoksun |
dryasdust adj.
|
|
377 |
General |
hayal edebilir |
fancy-free adj.
|
|
378 |
General |
hayal edilen |
fantasied adj.
|
|
379 |
General |
hayal ürünü |
feigned adj.
|
|
380 |
General |
hayal gücünden yoksun |
pedantic adj.
|
|
381 |
General |
hayal gibi |
daydreamlike adj.
|
|
382 |
General |
hayal gücünden yoksun |
flatfooted adj.
|
|
383 |
General |
gerçeklik ve hayal arası görüntü geçişi ile öne çıkan |
phantasmagorian adj.
|
|
384 |
General |
gerçeklik ve hayal arası görüntü geçişi ile ilgili |
phantasmagorian adj.
|
|
385 |
General |
hayal aleminde gezen |
ivory-tower adj.
|
|
386 |
General |
hayal edilen |
supposed adj.
|
|
387 |
General |
hayal gibi |
surreal adj.
|
|
388 |
General |
hayal gücüne dayanarak |
imaginatively adv.
|
|
389 |
General |
hayal edilebilir bir biçimde |
imaginably adv.
|
|
390 |
General |
hayal kırıklığına uğrayarak |
disappointingly adv.
|
|
391 |
General |
hayal aleminde |
in the clouds adv.
|
|
392 |
General |
hayal kırıklığına uğratıcı bir şekilde |
anticlimactically adv.
|
|
393 |
General |
hayal kırıklığına uğramış bir şekilde |
disappointedly adv.
|
|
394 |
General |
hayal gibi |
like a dream adv.
|
|
395 |
General |
hayal kırıklığına uğratarak |
discouragingly adv.
|
|
396 |
General |
hayal meyal |
indistinctly adv.
|
|
397 |
General |
hayal kırıklığına uğratarak |
tantalizingly adv.
|
|
398 |
General |
hayal meyal bir biçimde |
unsurely adv.
|
|
399 |
General |
hayal kırıklığına uğratarak |
depressively adv.
|
|
400 |
General |
hayal gücünü kullanarak |
by a stretch of imagination adv.
|
|
401 |
General |
hayal gücü kıt bir şekilde |
unimaginatively adv.
|
|
402 |
General |
hayal kırıklığına uğratarak |
dishearteningly adv.
|
|
403 |
General |
hayal kırıklığına uğratarak |
tantalisingly adv.
|
|
404 |
General |
hayal edilemeyecek şekilde |
unimaginably adv.
|
|
405 |
General |
hayal meyal |
nebulously adv.
|
|
406 |
General |
hayal meyal |
undistinctly adv.
|
|
407 |
General |
hayal gücüne dayanmadan |
unimaginatively adv.
|
|
408 |
General |
hayal meyal |
faintly adv.
|
|
409 |
General |
hayal alemine dalmış bir şekilde |
head-in-the-clouds adv.
|
|
410 |
General |
hayal meyal bir şekilde |
dreamingly adv.
|
|
411 |
General |
hayal kurarak |
fancifully adv.
|
|
412 |
General |
hayal meyal |
shadowlike adv.
|
|
413 |
General |
hayal kırıklığı yaratarak |
crushingly adv.
|
|
414 |
General |
hayal ile gerçek arasında |
between dream and reality adv.
|
|
415 |
General |
şaşkınlık, hayal kırıklığı bildiren ünlemelerin başında kullanılan bir bağlaç |
if conj.
|
|
416 |
General |
bıkkınlık, hayal kırıklığı, şaşkınlık veya mutluluk belirten bir ünlem |
hey-ho interj.
|
|
417 |
General |
belirsizlik veya hayal kırıklığı belirten bir ünlem |
oy interj.
|
|
Irregular Verb |
|
418 |
Irregular Verb |
hayal kurmak |
mette [obsolete] v.
|
|
Phrasals |
|
419 |
Phrasals |
hayal kırıklığına uğratmak |
fall down on v.
|
|
420 |
Phrasals |
hayal kırıklığına uğratmak |
fall from [obsolete] v.
|
|
421 |
Phrasals |
tasavvur/hayal etmek |
conceive of (someone or something) as (someone or something) v.
|
|
422 |
Phrasals |
tasavvur/hayal etmek |
conceive of someone or something as someone or something v.
|
|
423 |
Phrasals |
olarak görmek/düşünmek/hayal etmek |
envisage (someone or something) as (something) v.
|
|
424 |
Phrasals |
olarak görmek/düşünmek/hayal etmek |
envisage someone or something as someone or something v.
|
|
425 |
Phrasals |
olarak hayal etmek/düşünmek/görmek |
feature someone as something v.
|
|
426 |
Phrasals |
olarak görmek/düşünmek/hayal etmek |
visualize someone or something as someone or something v.
|
|
427 |
Phrasals |
hayal dünyasında yaşamak |
build castles in the sky v.
|
|
428 |
Phrasals |
hayal kurmak |
build castles in the sky v.
|
|
429 |
Phrasals |
ile hayal kırıklığına uğratmak |
disappoint someone with something v.
|
|
430 |
Phrasals |
zamanını hayal kurarak boşa harcamak |
dream something away v.
|
|
431 |
Phrasals |
hayal kırıklığına uğratmak |
grind down v.
|
|
432 |
Phrasals |
birini/bir şeyi olduğundan faklı hayal etmek |
envisage (someone or something) as (something) v.
|
|
433 |
Phrasals |
birini/bir şeyi başka biri veya bir şey olarak hayal etmek |
envisage someone or something as someone or something v.
|
|
434 |
Phrasals |
hikayeyi hayal ürünü eklemlerle süslemek |
embellish something with something v.
|
|
435 |
Phrasals |
birini bir şey olarak hayal etmek |
feature someone as something v.
|
|
436 |
Phrasals |
istemediği bir işe güzel şeyler hayal ederek katlanmak |
lash back (at someone or something) v.
|
|
437 |
Phrasals |
birlikte/bir arada hayal etmek |
put together v.
|
|
438 |
Phrasals |
farklı bir şekilde hayal/tasavvur etmek |
recast in (something) v.
|
|
439 |
Phrasals |
belli bir şekilde hayal/tasavvur etmek |
recast in (something) v.
|
|
440 |
Phrasals |
(birini/kendini birinin/bir şeyin) yerinde hayal etmek |
superimpose (someone or oneself) on (someone or something) v.
|
|
441 |
Phrasals |
(birini/kendini birinin/bir şeyin) yerinde hayal etmek |
superimpose (someone or oneself) onto (someone or something) v.
|
|
442 |
Phrasals |
hayal ettiği şeyin taklidini yaşamak |
live out v.
|
|
443 |
Phrasals |
hayal ettiği şeyin simülasyonunu tecrübe etmek |
live out v.
|
|
444 |
Phrasals |
hayal edilen, planlanan, istenen bir şeyin olduğunu görmek |
live out v.
|
|
445 |
Phrasals |
hayal edilen, planlanan, istenen bir şeyi yaşamak/gerçekten tecrübe etmek |
live out v.
|
|
446 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) başka bir şeyin içerisinde hayal etmek/düşünmek |
picture (someone or something) inside of (something) v.
|
|
447 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) başka kıyafetler, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek |
picture (someone or something) inside of (something) v.
|
|
448 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) başka bir şeyin içerisinde hayal etmek/düşünmek |
picture (someone or something) in (something) v.
|
|
449 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) başka kıyafetler, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek |
picture (someone or something) in (something) v.
|
|
450 |
Phrasals |
birini başka bir şeyin içerisinde hayal etmek/düşünmek |
picture someone in something v.
|
|
451 |
Phrasals |
birini kıyafetler içerisinde düşünmek/hayal etmek |
picture someone in something v.
|
|
452 |
Phrasals |
birini/bir şeyi başka bir şey, bir yer, bir alan içerisinde düşünmek/hayal etmek |
picture someone in something v.
|
|
453 |
Phrasals |
hayal kırıklığına uğratmak |
bring down v.
|
|
454 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bir şey olarak tasavvur/hayal etmek |
conceive of (someone or something) v.
|
|
455 |
Phrasals |
olarak tasavvur/hayal etmek |
conceive of as v.
|
|
456 |
Phrasals |
birini/bir şeyi hayal etmek |
conjure someone or something up v.
|
|
457 |
Phrasals |
birini biriyle/bir şeyle hayal kırıklığına uğratmak |
disappoint someone with someone or something v.
|
|
458 |
Phrasals |
zamanını hayal kurarak boşa harcamak |
dream away v.
|
|
459 |
Phrasals |
bir şey yapmayı hayal etmek |
dream of doing something v.
|
|
460 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi biri/bir şey) olarak hayal etmek |
envision (someone or something) as (someone or something else) v.
|
|
461 |
Phrasals |
birini bir şey giyerken düşünmek/hayal etmek |
feature someone in something v.
|
|
462 |
Phrasals |
birini bir kıyafet içinde hayal etmek/düşünmek |
feature someone in something v.
|
|
463 |
Phrasals |
birini bir yerde düşünmek/hayal etmek |
feature someone in something v.
|
|
464 |
Phrasals |
bir şeyin içinde hayal etmek/düşünmek |
feature someone in something v.
|
|
465 |
Phrasals |
olarak hayal etmek/düşünmek/görmek |
feature as v.
|
|
466 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi biri/bir şey) olarak hayal etmek |
imagine (someone or something) as (someone or something) v.
|
|
467 |
Phrasals |
olarak hayal etmek |
imagine as v.
|
|
468 |
Phrasals |
(birini bir şey) olarak hayal etmek |
picture (one) as (something) v.
|
|
469 |
Phrasals |
olarak hayal etmek |
picture as v.
|
|
470 |
Phrasals |
istemediği bir cinsel ilişkiye güzel şeyler hayal ederek katlanmak |
lash back (at someone or something) v.
|
|
471 |
Phrasals |
farklı bir şekilde hayal/tasavvur etmek |
recast in v.
|
|
472 |
Phrasals |
olarak hayal etmek |
see as v.
|
|
473 |
Phrasals |
(bir şey) olarak hayal etmek |
see as (something) v.
|
|
474 |
Phrasals |
(bir şeyin) ötesini/ilerisini tahmin etmek/hayal etmek |
see beyond (something) v.
|
|
475 |
Phrasals |
(bir şeyden) sonra ne olacağını görmek/tahmin etmek/hayal etmek |
see beyond (something) v.
|
|
476 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şey) olarak görmek/düşünmek/hayal etmek |
visualize (someone or something) as (something) v.
|
|
477 |
Phrasals |
olarak görmek/düşünmek/hayal etmek |
visualize as v.
|
|
478 |
Phrasals |
hayal kırıklığına uğramış |
disappointed at adj.
|
|
479 |
Phrasals |
hayal kırıklığına uğramış |
disappointed in adj.
|
|
Phrases |
|
480 |
Phrases |
mücadelede hayal kırıklığı ya da başarısızlık gibi pek çok şeyle karşılaşma olasılığını anlatan deyiş |
c'est la guerre [french] interj.
|
|
481 |
Phrases |
hayal edebileceğin her şey gerçektir |
everything you can imagine is real expr.
|
|
482 |
Phrases |
o benim hayallerime güler fakat ben onun gülüşünü hayal ederim |
she laughs at my dreams, but I dream about her laughter expr.
|
|
483 |
Phrases |
başkasının yerinde olduğunu hayal etmiş/düşünen |
in someone else's place expr.
|
|
484 |
Phrases |
başkasının konumunda olduğunu hayal eden/düşünen |
in someone else's place expr.
|
|
Proverb |
|
485 |
Proverb |
bir şey beklemeyen (çok şey umut etmeyen) hayal kırıklığına uğramaz |
blessed is he who expects nothing for he shall never be disappointed
|
|
486 |
Proverb |
(birisi) hayal dünyasında yaşıyor |
all (one's) geese are swans
|
|
487 |
Proverb |
(birisi) hayal dünyasında yaşıyor |
all (one's) geese are swans
|
|
488 |
Proverb |
beklentisi olmayanın hayal kırıklığı olmaz |
blessed is he who expects nothing, for he shall never be disappointed
|
|
Colloquial |
|
489 |
Colloquial |
sıkıcı veya hayal gücü olmayan insan |
cabbage n.
|
|
490 |
Colloquial |
hayal kırıklığı |
fizzle n.
|
|
491 |
Colloquial |
aşağılayıcı/alçaltıcı hayal kırıklığı/aksilik |
kick in the behind n.
|
|
492 |
Colloquial |
başta umut veren ama sonra hayal kırıklığı yaratan bir şey/durum |
a false dawn n.
|
|
493 |
Colloquial |
gerçekliği olmayan hayal mahsulü fikir |
flight of imagination n.
|
|
494 |
Colloquial |
gerçekliği olmayan hayal mahsulü fikir |
flight of fantasy n.
|
|
495 |
Colloquial |
gerçekliği olmayan hayal mahsulü fikir |
flight of fancy n.
|
|
496 |
Colloquial |
hayal kırıklığı |
a damp squib n.
|
|
497 |
Colloquial |
hayal gücünü zorlama |
stretch of imagination n.
|
|
498 |
Colloquial |
hayal kırıklığı |
bringdown n.
|
|
499 |
Colloquial |
hayal edilemeyecek kadar büyük sayı |
kazillion n.
|
|
500 |
Colloquial |
hayal kırıklığı |
washout n.
|
|