life - Turkish English Dictionary

life

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "life" in Turkish English Dictionary : 59 result(s)

English Turkish
Common Usage
life n. yaşam
The EU Convention comes at a very important moment in the life of the European Union.
AB Kongresi, Avrupa Birliği'nin yaşamında çok önemli bir döneme denk gelmektedir.

More Sentences
life n. hayat
Regrettably, the harsh truth is that the developed world does not place the same value on human life in Africa.
Maalesef acı gerçek şu ki gelişmiş dünya Afrika'daki insan hayatına aynı değeri vermiyor.

More Sentences
life n. can
On the other hand, quite specific action has been called for on the subject of safety of life.
Öte yandan, can güvenliği konusunda oldukça belirgin bir eylem çağrısında bulunulmuştur.

More Sentences
life n. ömür
The relationship is delicate and it does not end with the use or end, so to speak, of the product's life.
Bu ilişki hassastır ve tabiri caizse ürünün kullanımıyla ya da ömrünün bitmesiyle sona ermez.

More Sentences
General
life n. canlı
As a result of pollution, the lake is without any form of life.
Kirliliğin bir sonucu olarak gölde hiçbir canlı yaşamıyor.

More Sentences
life n. yaşantı
I want my old life back.
Eski yaşantımı geri istiyorum.

More Sentences
life n. can
Nowadays, however, the weapons that take most lives are light weapons.
Ancak günümüzde en çok can alan silahlar hafif silahlardır.

More Sentences
life n. hayat
This would make our rapporteur's life considerably easier in the future.
Bu, raportörümüzün hayatını gelecekte önemli ölçüde kolaylaştıracaktır.

More Sentences
life n. ömür
However, the Council decision was amended to extend the life of Tempus II for a further two years.
Bununla birlikte, Konsey kararı Tempus II'nin ömrünün iki yıl daha uzatılması yönünde değiştirilmiştir.

More Sentences
life n. süre
The escalation in violence has claimed over 2,500 lives in less than six months.
Şiddetin tırmanması altı aydan kısa bir süre içinde 2.500'den fazla can aldı.

More Sentences
life n. yaşam süresi
The average length of working life is to be extended by five years.
Ortalama çalışma yaşamı süresi beş yıl uzatılacak.

More Sentences
life n. dönem
Fadil continued to do that throughout his adult life.
Fadıl yetişkinlik dönemi boyunca onu yapmaya devam etti.

More Sentences
life n. ömür boyu hapis
Tom was sentenced to life without parole.
Tom şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.

More Sentences
life adj. yaşam
We roundly condemn the patenting and commercialisation of life, of the human being and of all natural heritage.
Yaşamın, insanın ve tüm doğal mirasın patentlenmesini ve ticarileştirilmesini şiddetle kınıyoruz.

More Sentences
life adj. hayat
That is true, and it did not make anyone's life any easier.
Bu doğru ve kimsenin hayatını kolaylaştırmadı.

More Sentences
Technical
life n. yaşam süresi
Society cannot be said to be progressing if greater life expectancy is not matched by improvements in quality of life.
Yaşam süresinin artması, yaşam kalitesindeki iyileşmelerle eşleşmediği sürece, toplum ilerleme kaydetmiş sayılamaz.

More Sentences
life n. yaşam
Many pensioners purchase securities in an attempt to be better off in their later life.
Birçok emekli, ileriki yaşamlarında daha iyi durumda olmak amacıyla menkul kıymet satın almaktadır.

More Sentences
Military
life adj. ömür boyu
Sami could face life behind bars.
Sami ömür boyu parmaklıklar ardında kalabilir.

More Sentences
General
life n. cankurtaran
life n. zevk
life n. canlılık
life n. dirim
life n. yaşam tarzı
life n. cümbüş
life n. zindelik
life n. dirlik
life n. varlık
life n. sefa
life n. biyografi
life n. vade
life n. dayanırlık
life n. eskime süresi
life n. hayat süresi
life n. dirilik
life n. hayat tarzı
life n. ruh
life n. hareket
life n. canlı (varlık)
life n. çağ
life n. tazelik
life n. canlılık
life n. hareketlilik
life n. geçim
life n. değerli kimse/şey
life n. bir şeyin süresi
life n. neşe kaynağı
life n. (oyunda) can
Trade/Economic
life n. büyük bir bakım gerektirmeden makine veya tesisin düzenli çalışabilme süresi
life n. makine veya tesisin tamir edilmez hale gelene kadar görevini düzenli olarak yaptığı süre
life n. makine veya tesisin hurdaya çıkartılması veya yenilenmesine kadar geçecek zaman
Gastronomy
life n. (şarapta) köpürme
life n. sertlik
life n. keskinlik
life n. keskin tat
Biology
life n. dirim
Sport
life n. (ingiliz bilardosu) oyuncuya verilen sınırlı atış hakkı
Baseball
life n. dış meydan oyuncusunun yanlış oynamasından ötürü vurucuya verilen vuruş hakkı
Art
life n. canlı model
life n. sanat eserinin konusu olarak doğa formu

Meanings of "life" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
come to life v. canlanmak
It's like this whole thing suddenly came to life.
O kocaman şey sanki bir anda canlandı.

More Sentences
make life easier v. yaşamı kolaylaştırmak
Love makes life easier.
Sevgi, yaşamı kolaylaştırıyor.

More Sentences
make life easier v. hayatı kolaylaştırmak
Love makes life easier.
Aşk hayatı kolaylaştırır.

More Sentences
General
life saver n. kurtarıcı
You're a life saver.
Sen bir can kurtaransın.

More Sentences
social life n. sosyal hayat
Of course, that leaves little time for a social life.
Tabii bu da sosyal hayata çok az zaman bırakıyor.

More Sentences
life jacket n. can yeleği
Tom wasn't wearing a life jacket.
Tom bir can yeleği giymiyordu.

More Sentences
sex life n. cinsel yaşam
They are ordinary men and women made extraordinary by society's preoccupation with their sex lives.
Onlar, toplumun cinsel yaşamlarıyla meşgul olması nedeniyle sıra dışı hale gelen sıradan erkek ve kadınlardır.

More Sentences
end of life n. hayatın sonu
Death is simply the end of life.
Ölüm sadece hayatın sonudur.

More Sentences
life force n. yaşam gücü
In Feng Shui, Qi is a type of energy or life force.
Feng Shui'de Qi bir tür enerji veya yaşam gücüdür.

More Sentences
life expectancy n. ortalama yaşam süresi
The result was naturally mass poverty, a decline in production, lower average life expectancy and Mafia domination.
Sonuç doğal olarak kitlesel yoksulluk, üretimde düşüş, ortalama yaşam süresinde azalma ve Mafya hakimiyeti oldu.

More Sentences
country life n. şehir hayatı
Nowadays more and more people prefer country life to city life.
Günümüzde giderek daha fazla insan kır hayatını şehir hayatına tercih ediyor.

More Sentences
life expectancy n. beklenen yaşam süresi
By 2010, life expectancy in Africa will fall by 20 years.
2010 yılına kadar Afrika'da beklenen yaşam süresi 20 yıl azalacaktır.

More Sentences
walk of life n. kesim
People in every walk of life go to church.
Hayatın her kesiminden insan kiliseye gider.

More Sentences
life style n. yaşam tarzı
I am accustoming to this life style.
Bu yaşam tarzına alışıyorum.

More Sentences
plant life n. bitki yaşamı
In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.
Suyun yanı sıra güneş ışığı da bitki yaşamı için kesinlikle gereklidir.

More Sentences
daily life n. gündelik hayat
Even religion, separated from family and daily life, was just another subject for critical analysis and testing.
Aile hayatından, gündelik hayattan koparılan din bile, başka bir eleştirel tahlil ve test konusundan ibaretti.

More Sentences
married life n. evlilik hayatı
Tom made jokes about married life.
Tom evlilik hayatı hakkında şakalar yaptı.

More Sentences
life imprisonment n. müebbet hapis
Three were sentenced to life imprisonment.
Üçü müebbet hapse mahkum edildi.

More Sentences
right to life n. yaşam hakkı
Terrorist attacks are an attack on the most fundamental human right - the right to life.
Terörist saldırılar en temel insan hakkı olan yaşam hakkına yönelik bir saldırıdır.

More Sentences
everyday life n. günlük hayat
We are surrounded by chemicals in our everyday lives.
Günlük hayatımızda kimyasallarla çevriliyiz.

More Sentences
farm life n. çiftlik hayatı
The transition from farm life to city life is often difficult.
Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.

More Sentences
family life n. aile hayatı
These measures make it possible to reconcile family life with a professional career.
Bu tedbirler, aile hayatı ile mesleki kariyerin bağdaştırılmasını mümkün kılmaktadır.

More Sentences
life story n. hayat hikayesi
Tom didn't want to tell Mary his life story.
Tom Mary'ye hayat hikayesini anlatmak istemedi.

More Sentences
married life n. evlilik yaşamı
Fadil and Layla's married life was a battleground.
Fadıl ve Leyla'nın evlilik yaşamı bir savaş alanıydı.

More Sentences
life and death n. yaşam ve ölüm
Talk of life and death distort reality.
Yaşam ve ölümden bahsetmek gerçekliği çarpıtmaktır.

More Sentences
sexual life n. cinsel hayat
He doesn't want you to talk about your sexual life to him.
Onunla cinsel hayatınız hakkında konuşmanızı istemiyor.

More Sentences
suburban life n. banliyö hayatı
Cars are indispensable to suburban life.
Arabalar banliyö hayatı için vazgeçilmezdir.

More Sentences
community life n. toplum hayatı
We must, once again, inspire citizens with the desire to vote and the desire to become involved in community life.
Vatandaşlarımıza bir kez daha oy kullanma ve toplum hayatına katılma arzusu aşılamalıyız.

More Sentences
way of life n. yaşam tarzı
It is obviously in the immigrants' interest to adjust to our way of life and our values.
Yaşam tarzımıza ve değerlerimize uyum sağlamanın göçmenlerin yararına olduğu açıktır.

More Sentences
life span n. ömür
It is my conviction that Europe should introduce a maximum life span for ships.
Benim kanaatim Avrupa'nın gemiler için azami bir kullanım ömrü getirmesi gerektiği yönündedir.

More Sentences
half life n. yarı ömür
The half life of actinium-225 is approximately 10 days.
Aktinyum-225'in yarı ömrü yaklaşık 10 gündür.

More Sentences
country life n. kır yaşamı
Country life is very peaceful in comparison with city life.
Kır yaşamı, şehir yaşamıyla karşılaştırıldığında çok huzurludur.

More Sentences
real life n. gerçek hayat
It only remains to be seen whether it will have a negative or positive impact on real life.
Bunun gerçek hayat üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi olup olmayacağını zaman gösterecektir.

More Sentences
life sentence n. ömür boyu hapis
This is a human being facing a life sentence.
Bu, ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya olan bir insan.

More Sentences
way of life n. yaşam biçimi
We must therefore adopt initiatives to help the people of Madagascar to rediscover a dignified way of life.
Bu nedenle Madagaskar halkının onurlu bir yaşam biçimini yeniden keşfetmesine yardımcı olacak girişimlerde bulunmalıyız.

More Sentences
life assurance n. hayat sigortası
Mr Ettl's report concerns the solvency of life assurance undertakings.
Bay Ettl'in raporu hayat sigortası şirketlerinin ödeme gücü ile ilgilidir.

More Sentences
political life n. siyasi yaşam
The National Security Council continues to play a major role in political life.
Milli Güvenlik Kurulu, siyasi yaşamda büyük bir rol oynamaya devam etmektedir.

More Sentences
high life n. lüks hayat
Layla saw Sami as a ticket to the high life.
Leyla, Sami'yi lüks hayata giriş bileti olarak görüyordu.

More Sentences
private life n. özel yaşam
The crimes in question can have long-term consequences, and they have direct effects upon people's private lives.
Söz konusu suçların uzun vadeli sonuçları olabilir ve insanların özel yaşamları üzerinde doğrudan etkileri vardır.

More Sentences
private life n. özel hayat
This can only be a reference to his private life.
Bu sadece onun özel hayatına bir gönderme olabilir.

More Sentences
a healthy life n. sağlıklı bir yaşam/hayat
I am firmly convinced that kicking the habit is the best way of achieving a healthier life.
Alışkanlıktan kurtulmanın daha sağlıklı bir yaşama ulaşmanın en iyi yolu olduğuna kesinlikle inanıyorum.

More Sentences
quality of life n. yaşam kalitesi
Food is the most basic prerequisite for people's health and quality of life.
Gıda, insanların sağlığı ve yaşam kalitesi için en temel ön koşuldur.

More Sentences
life sciences n. yaşam bilimleri
This proposal runs diametrically contrary to the EU's life science and biotechnology action plan.
Bu teklif AB'nin yaşam bilimleri ve biyoteknoloji eylem planıyla taban tabana zıttır.

More Sentences
view of life n. hayata bakış (açısı)
Their view of life may appear strange.
Hayata bakışları tuhaf görünebilir.

More Sentences
life after death n. ölümden sonra hayat
Do you believe that there is life after death?
Ölümden sonra hayat olduğuna inanıyor musun?

More Sentences
signs of life n. hayat belirtisi
The house gave no sign of life.
Evde hiçbir hayat belirtisi yoktu.

More Sentences
love life n. aşk hayatı
It is important to pay special attention to your love life.
Aşk hayatına özellikle dikkat etmen önemlidir.

More Sentences
public life n. kamusal yaşam
They were banned from public life.
Kamusal yaşamdan men edildiler.

More Sentences
short life n. kısa ömür
Do introverts have shorter lives than extroverts?
İçedönükler dışadönüklerden daha mı kısa ömürlüdür?

More Sentences
meaning of life n. hayatının anlamı
The meaning of life is to be forgotten as if you never were.
Hayatın anlamı, hiç olmamış gibi unutulmaktır.

More Sentences
human life n. insan yaşamı
In reality, the objectives concern the dignity of both women and men and, in actual fact, the very value of human life.
Gerçekte, hedefler hem kadınların hem de erkeklerin onuruyla ve aslında insan yaşamının değeriyle ilgilidir.

More Sentences
working life n. çalışma hayatı
We are indeed facing great changes in working life in Europe.
Avrupa'da çalışma hayatında gerçekten de büyük değişikliklerle karşı karşıyayız.

More Sentences
pace of life n. yaşam temposu
The people in the south worry about the disturbance of the pace of life, but that is not a constant.
Güneydeki insanlar yaşam temposunun bozulmasından endişe ediyor ancak bu sürekli bir durum değil.

More Sentences
flow of life n. hayatın akışı
Happiness is a good flow of life.
Mutluluk iyi bir hayat akışıdır.

More Sentences
life vest n. can yeleği
Life vests are located under your seats.
Can yelekleri koltuklarınızın altında bulunmaktadır.

More Sentences
life preserver n. can yeleği
The life preserver must be made of high quality materials.
Can yeleği yüksek kaliteli malzemeden yapılmış olmalı.

More Sentences
school life n. okul hayatı
She talked about her school life.
Okul hayatı hakkında konuştu.

More Sentences
philosophy of life n. hayat felsefesi
Tom and Mary have different philosophies of life.
Tom ve Mary'nin hayat felsefeleri farklı.

More Sentences
rural life n. kırsal yaşam
Fishing is one of the mainstays of rural life in Scotland.
Balıkçılık, İskoçya'da kırsal yaşamın temel dayanaklarından biridir.

More Sentences
a wonderful life n. harika bir hayat
My dog has a wonderful life.
Köpeğimin harika bir hayatı var.

More Sentences
social life n. sosyal yaşam
The Japanese public bathhouse was once used as a center of social life in one's neighborhood.
Japon hamamı bir zamanlar mahalledeki sosyal yaşamın merkezi olarak kullanılırdı.

More Sentences
life scientist n. yaşam bilimci
These questions have puzzled life scientists since ancient times.
Bu sorular çok eski zamanlardan beri yaşam bilimcilerin kafasını kurcalıyor.

More Sentences
healthy life n. sağlıklı yaşam
Tom has a healthy life style.
Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.

More Sentences
life-changing n. (insanın) hayatını değiştiren (olay)
It was a life-changing moment.
Hayat değiştiren bir andı.

More Sentences
daily life n. günlük yaşam
All this certainly makes the daily lives of the Cuban citizens difficult.
Tüm bunlar Küba vatandaşlarının günlük yaşamlarını kesinlikle zorlaştırmaktadır.

More Sentences
life itself n. hayatın kendisi
The best book about life is life itself.
Hayat hakkındaki en iyi kitap hayatın kendisidir.

More Sentences
perspective on life n. hayata bakış açısı
His opinions and ideas changed my perspective on life.
Onun fikir ve düşünceleri hayata bakış açımı değiştirdi.

More Sentences
daily life n. günlük hayat
The words that we use in our daily lives are powerful too.
Günlük hayatımızda kullandığımız kelimeler de güçlüdür.

More Sentences
human life n. insan hayatı
Human life, at whatever stage of development, should never be used in a merely instrumental manner.
İnsan hayatı, gelişimin hangi aşamasında olursa olsun, asla sadece araçsal bir şekilde kullanılmamalıdır.

More Sentences
emotional life n. duygusal yaşam
People's emotional lives are becoming more and more unstable.
İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.

More Sentences
life partner n. hayat arkadaşı
Mary's life partner is a man of few words.
Mary'nin hayat arkadaşı az konuşan bir adamdır.

More Sentences
Common Usage
wild life n. vahşi yaşam
General
quality of work life n. çalışma yaşamı kalitesi
life imprisonment n. ömür boyu hapis cezası
life preserver n. cankurtaran
social life n. cemiyet hayatı
dog's life n. sefalet
life expectancy n. beklenimli yaşam süresi
coming to life n. canlanma
life style n. yaşam biçimi
real life story n. gerçek hayat hikayesi
life safety n. can güvenliği
religious life n. dini yaşam
city and town life n. kent ve kasaba yaşamı
plontation life n. çiftlik yaşamı
transitory life n. yalan dünya
life jacket n. takan kişiyi su yüzünde tutan şişme kuşam
water of life n. bengisu
life saving n. hayat kurtarma
second half of my life n. hayatımın ikinci yarısı
life line n. avuç içinde görülen yaşam çizgisi
life standard n. yaşam standardı
public life n. sosyal hayat
spiritual life n. tinsel yaşam
battle of life n. yaşam savaşı
pot life n. kap ömrü
eulogy show in ottoman culture and entertainment life n. meddahlık
the single life n. bekarlık
life or death issue n. ölüm kalım meselesi
station in life n. sosyal durum
bohemian life n. bohem yaşamı
water of life n. abıhayat
tree of life n. hayat ağacı
christian life n. hristiyan yaşamı
eulogy show in ottoman culture and entertainment life n. ortaoyunu
future life n. ahiret
manner of life n. yaşam biçimi
life sentence n. ömür boyu hapis cezası
time of life n. yaş
sex life n. seks hayatı
a matter of life and death n. ölüm kalım meselesi
nomadic life n. göçebelik
income for life n. ömür boyu gelir
the prime of life n. hayatın en verimli dönemi
average life expectancy n. ortalama hayat süresi
spiritual life n. dinsel yasam
life insurance n. yaşam sigortası
tree of life n. tuğba
city and town life in motion pictures n. sinemada kent ve kasaba yaşamı
life skill n. hayat becerisi
frontier and pioneer life n. sınır ve akıncı yaşamı
modern life n. çağdaş yaşam
civilization and social life n. medeniyet ve sosyal yaşam
conduct of life n. yaşama bağlılık
life space n. hayat alanı
end of life vehicle n. hurda
mountain life n. dağ yaşamı
life mask n. oksijen maskesi
the bane of one's life n. başının derdi
life saver n. çıkış
life test n. ömür testi
a matter of life or death n. ölüm kalım meselesi
walk of life n. meslek
form of life n. yaşam biçimi
time of life n. yaşam süresi
the love of my life n. hayatımın aşkı
life jacket n. tahlisiye yeleği
bringing to life n. canlandırma
family life surveys n. aile yaşam araştırmaları
income for life n. yaşam boyu gelir
power of life and death n. idam etme veya af yetkisi
life on other planets n. diğer gezegenlerde yaşam
a matter of life and death n. çok önemli
manner of life n. yaşayış tarzı
struggle for life n. yaşam savaşı
seafaring life n. denizcilik hayatı
life events n. hayat hadiseleri
community life n. toplum yaşamı
a matter of life and death n. can pazarı
the prime of life n. hayatın en dinç ve güzel devresi
home life n. aile hayatı
life table n. yaşam tablosu
safety of life and property n. can ve mal güvenliği
nomadic life n. bedeviyet
mid life n. orta yaşam
conduct of life n. yaşamın idaresi
quality of life n. hayat standardı
expectancy of life n. yaşam beklentisi
tree of life n. tuba
a matter of life an death n. ölüm kalım meselesi
night life n. gece hayatı
domestic life n. ev hayatı
the staff of life n. ekmek
the bane of one's life n. baş belası
theory of break from social life n. sosyal hayattan kopma teorisi
life buoy n. simit
life saver n. koruyucu melek
a matter of life or death n. çok önemli
general directorate for national parks and wild life n. milli parklar ve yaban hayatı genel müdürlüğü
tree of life n. tubaağacı
settled life n. yerleşik hayat
seafaring life n. deniz hayatı
river life n. nehir hayatı
average life expectancy n. ortalama yaşam beklentisi
life saver n. hayat kurtaran
prime of life n. hayatın en güzel devresi
frontier and pioneer life in art n. sanatta sınır ve akıncı yaşamı
a new lease of life n. yeniden doğma
marine life n. deniz hayatı
the amenities of life n. hayatın güzel tarafı
life purpose n. yaşam amacı
change of life n. menopoz
city and town life in literature n. edebiyatta şehir ve kasaba hayatı
a matter of life and death n. hayat memat meselesi
life saver n. sığınak
change of life n. hayatın değişimi
social life and customs n. sosyal hayat ve gelenekler
way of life n. gidiş
mistress life n. metres hayatı
intellectual life n. entelektüel yaşam
life on other planets n. başka gezegenlerdeki hayat
matter of life or death n. ölüm kalım meselesi
walk of life n. toplumsal sınıf
life saver n. cankurtaran
tree of life n. hayatağacı
the seamy side of life n. hayatın güçlüklerle dolu tarafı
life expectancy n. ortalama ömür uzunluğu
eulogy show in ottoman culture and entertainment life n. tuluat
low life n. yoksulluk
life buoy n. tahlisiye simidi
average life expectancy n. ortalama ömür
life and death struggle n. ölüm kalım mücadelesi
time of life n. ömür
life saver n. koruyucu
social life and customs fiction n. sosyal yaşam ve gelenekler romanı
nomadic life n. bedevilik
life expectancy n. beklenen yaşama süresi
religious life n. dini hayat
make fit for domestic life n. ev hayatı için uygun hale getir
married life n. karı koca hayatı
intellectual life n. entelektüel yaşam
life fluency n. hayat akışı
political life n. politika ile ilgili her şey
life history n. biyografi
estimated life n. tahmini ömür
life cycle cost n. ömür maliyeti
life cycle n. kullanım süresi
storage life n. depolama ömrü
a life and death situation n. can pazarı
family life education n. aile yaşam eğitimi
end of life n. ahir zaman
life changing events n. yaşamı değiştiren olaylar
life and customs n. hayat ve gelenekler
jewish way of life n. yahudi yaşam tarzı
urban life n. şehir yaşamı
city and town life n. şehir ve kasaba yaşamı
one's attitude to life n. hayata bakışı
an outlook on life n. hayata bakış (açısı)
struggle for life n. hayat mücadelesi
love of one's life n. hayatının aşkı
one's view of life n. hayata bakışı
one's outlook on life n. hayata bakışı
attitude to life n. hayata bakış (açısı)
aquatic life n. su yaşamı
loss of life and property n. can ve mal kaybı
loss of life n. can kaybı
life quality n. yaşam kalitesi
healthy life n. sağlıklı hayat
natural life n. doğal yaşam
the right to life n. yaşama hakkı
second life n. ikinci yaşam
good life n. yüksek hayat standardı
good life n. yüksek hayat stili
life science n. canlı bilimi
life threat n. hayati risk
merciless life n. acımasız hayat
wicked life n. acımasız hayat
one's general philosophy of life n. dünya görüşü
philosophy of life n. dünya görüşü
success in business life n. iş hayatında başarı
life tree n. yaşam ağacı
aquatic life n. deniz alemi
aquatic life n. deniz yaşamı
the lowest point in my life n. hayatımın en kötü anı
tuff life n. zor hayat
hard life n. zor hayat
operational life n. işletimsel süre
clean life n. temiz yaşam
broadcast life n. yayın hayatı
broadcasting life n. yayın yaşamı
current life n. güncel yaşam
the course of life n. ömür süreci
the course of life n. yaşam süreci
life cycle n. ömür süresi
the tempo of life n. hayatın temposu
lively life n. canlı hayat
civilian life n. sivil hayat
civilian life n. sivil yaşam
importance of life n. hayatın önemi
change of life n. adet kesilmesi
change of life n. yaşdönümü
basic life support n. temel yaşam desteği
short life n. kısa yaşam
length of life n. hayat uzunluğu
cycling life n. periyodik işletme süresi
total loss of life n. toplam ölü sayısı
life and/or death situation n. ölüm kalım meselesi
life cycle n. organizmanın doğumdan ölüme kadar geçirdiği evrelerin bütünü
life buoy n. can simidi
life cycle n. yaşam çevrimi
the meaning of life n. hayatın anlamı
elixir of life n. bengisu
elixir of life n. abıhayat
elixir of life n. hayat iksiri
working life n. kullanma süresi
working life n. dayanma süresi
working life n. ömür
working life n. çalışma ömrü
product life n. ürün ömrü
trade life n. ticaret hayatı
business life n. ticaret hayatı
business life n. iş hayatı
primitive life n. ilkel yaşam
after-life n. ahiret
average life-span n. yaşam beklentisi
after-life n. öbür dünya
average life-span n. ortalama hayat süresi
average life-span n. ortalama ömür
life-world n. yaşam dünyası
life-line n. cankurtaran halatı
life-table n. yaşam tablosu
life-blood n. can damarı
life-style n. hayat tarzı
life-saver n. can yeleği
life-style n. yaşam biçimi
life-cycle system management model n. hayat çevrimi sistem yönetim modeli
life-long sport n. yaşam boyu spor
life-saver n. koruyucu
life-preserver n. can yeleği
mid-life crisis n. orta yaş bunalımı
still-life painting n. natürmort resim
working-occupational-professional life n. iş yaşamı
cares of life n. yaşam kaygıları
civil life n. sivil yaşam
technical working life n. teknik ömür
station in life n. sosyal mevki
life and property n. can ve mal
life activities n. hayati faaliyetler
life-style n. yaşam stili
life-style n. yaşam tarzı
life style n. yaşam stili
kiss of life n. hayat öpücüğü
pot life n. kullanma süresi
pot life n. uygulama süresi
life coach n. yaşam koçu
expectation of life n. yaşama ihtimali
life of a guarantee n. bir garantinin süresi
walk of life n. sosyal durum
life expectancy at birth n. umulan yaşam süresi (doğum anında)
a philosophy of life n. hayat felsefesi
a philosophy of life n. yaşam felsefesi
life philosophy n. yaşam felsefesi
life philosophy n. hayat felsefesi
graduate life table n. dereceli hayat tablosu
hardships of life n. hayatın zorlukları
life time n. hayat süresi
life time n. ömür
average life n. ortalama hayat
pace of life n. hayatın akışı
an easy and pleasant life n. rahat ve sıkıntısız hayat
life belt n. can yeleği
life saver n. can yeleği
features that make life easier n. yaşamı kolaylaştıran özellikler
cultural life n. kültür hayatı
life rituals n. yaşam ritüelleri
struggle for life n. yaşam mücadelesi
education life n. eğitim hayatı
priorities in life n. hayattaki öncelikler
high school life n. lise hayatı
heartbreaking real-life drama n. yürekleri burkan insanlık dramı
life skills n. yaşam becerileri
natural life park n. doğal yaşam parkı
wild life park n. doğal yaşam parkı
quality life n. kaliteli yaşam
chaos of life n. hayat karmaşası
spark of life n. yaşam belirtisi
the secret of long life n. uzun yaşamın sırrı
the shock of one's life n. hayatının şoku
mortal life n. ölümlü dünya
mortal life n. fani dünya
human life n. insan ömrü
life-guard n. cankurtaran
service life n. hizmet ömrü
expected life of an item n. kullanım ömrü
life utility n. kullanma ömrü
a life changing experience n. (hayatta) yeni bir çığır açan deneyim
a life changing experience n. hayatı değiştiren deneyim
joy of life n. hayat neşesi
life line support n. can suyu desteği
life-changing experience n. hayat değiştiren deneyim
walks of life n. meslek
walks of life n. sosyal durum
communal life n. toplu yaşam
slice of life n. yaşamdan bir kesit
slice of life n. hayattan bir kesit
the bitter life n. acı hayat
claimed shelf-life n. belirtilen raf ömrü
life debt n. hayat borcu
life debt n. yaşam borcu
life debt n. hayatı kurtarılan kişinin hayatını kurtaran kişiye duyduğu borç
value of infinite life n. sonsuz ömür değeri
university life n. üniversite hayatı
islamic life n. islami hayat
islamic way of life n. islami hayat tarzı
islamic way of life n. islami hayat biçimi
virtual life n. sanal hayat
life threat n. yaşam tehdidi
happy living/life n. mutlu yaşam
stress-filled life n. stres dolu hayat
academic life n. akademik hayat
kiss of life n. yaşam öpücüğü
social life n. sosyal yaşantı
campaign life n. kampanya süresi
increasing the quality of life n. yaşam kalitesinin arttırılması
inner life of the cell n. hücrenin iç yaşamı
inner life n. iç yaşam
life scientist n. hayat bilimci
useful life n. yararlı ömür
life belt n. cankurtaran kemeri
life line n. cankurtaran halatı
life jacket n. cankurtaran yeleği
stress-filled life n. stres dolu hayat/yaşam
life raft n. cankurtaran salı
life buoy n. cankurtaran simidi
traditional life n. geleneksel hayat/yaşam
a life full of happiness n. mutluluk dolu bir hayat
personal life coach n. kişisel yaşam koçu
wheel of life n. yaşam çarkı
length of life n. yaşam süresi
life university n. hayat üniversitesi
university of life n. hayat üniversitesi
early life stage n. yaşamın ilk yılları
early life stage n. hayatın ilk evreleri
early life stage n. hayatın ilk aşamaları
the life of atatürk n. atatürk'ün hayatı
atatürk's life n. atatürk'ün hayatı
hardships of city life n. şehir hayatının zorlukları
difficulties of city life n. şehir hayatının zorlukları
pure life n. saf hayat
the facts of life n. hayatın gerçekleri
the truths about life n. hayatla ilgili gerçekler
life struggle n. yaşam kavgası
fight for life n. yaşam kavgası
village life n. köy yaşamı
life experience n. hayat tecrübesi
the art of life n. yaşam sanatı
people from every walk of life n. farklı iş veya sınıflardan insanlar
people from every walk of life n. farklı kesimlerden insanlar
nasa announcement on extraterrestrial life n. nasa dünya dışı yaşam açıklaması
tough life n. zor hayat
low life n. toplumun alt kesimindeki yaşam
transitory life n. geçici/ölümlü hayat
luxurious life n. lüks hayat
luxurious life n. lüks yaşam
economic life n. kullanım ömrü
gang life n. çete hayatı
social life n. toplumsal hayat
life after something n. -den sonraki hayat
life-altering n. (insanın) hayatını değiştiren (olay)
aimless life n. boş hayat
aimless life n. amaçsız hayat
empty life n. boş hayat
useless life n. boş hayat
advanced life support courses n. ileri yaşam desteği kursları
continuation of life n. yaşamın devamı
life story n. yaşam hikayesi
a regular sex life n. düzenli bir seks hayatı
joy of life n. yaşam sevinci
zest for life n. yaşam sevinci
joy of life n. yaşama sevinci
zest for life n. yaşama sevinci
musical life n. müzik hayatı
life for rent n. kiralık hayat
life with dignity n. insana yaraşır bir yaşam
life with dignity n. onurlu bir yaşam
wild life n. vahşi hayat
wild life n. vahşi yaşam
life in the future n. gelecekteki hayat
life in the future n. gelecekteki yaşam
energy of life n. yaşama enerjisi
orderly life n. düzenli yaşam
orderly life n. düzenli hayat
regular life n. düzenli yaşam
regular life n. düzenli hayat
disability free life expectancy n. yeti yitimsiz yaşam beklentisi
steady family life n. düzenli aile yaşamı
steady family life n. düzenli aile hayatı
regular family life n. düzenli aile yaşamı
regular family life n. düzenli aile hayatı
life review n. ölüm anında kişinin hayatının gözünün önünden geçmesi
life review n. ölürken kişinin bütün hayatını hatırlaması
art life n. sanat yaşamı
pace of life n. yaşam hızı
life cycle n. ömür döngüsü
a life with ups and downs n. inişli çıkışlı hayat
intelligent life form n. zeki yaşam formu
modern life n. uygar yaşam
rules of life n. hayatın kuralları
life belt n. cankurtaran simidi
life preserver n. cankurtaran simidi
life ring n. cankurtaran simidi
life-size dummy n. gerçek boyutlu manken/model/maket
work life balance n. iş yaşam dengesi
work-life balance n. iş yaşam dengesi
service life n. servis ömrü
association for supporting and developing social life n. sosyal yaşamı destekleme ve geliştirme derneği
life of crime n. suç hayatı
student life n. öğrencilik hayatı
intellectual life n. düşünsel yaşam
life source n. yaşam kaynağı
quality of life n. hayat kalitesi
life sciences n. hayat bilgisi dersi
life science n. hayat bilgisi dersi
the life of a famous scientist n. ünlü bir bilim adamının hayatı
best day of your life n. hayatının en iyi günü
usage of sth. in daily life n. günlük hayattaki kullanımı
love of life n. yaşam sevgisi
condition of life n. yaşam koşulu
all walks (of life) n. tüm kesimler
all walks (of life) n. her kesim