|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
life n.
|
yaşam |
|
The EU Convention comes at a very important moment in the life of the European Union.
AB Kongresi, Avrupa Birliği'nin yaşamında çok önemli bir döneme denk gelmektedir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
life n.
|
hayat |
|
Regrettably, the harsh truth is that the developed world does not place the same value on human life in Africa.
Maalesef acı gerçek şu ki gelişmiş dünya Afrika'daki insan hayatına aynı değeri vermiyor.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
life n.
|
can |
|
On the other hand, quite specific action has been called for on the subject of safety of life.
Öte yandan, can güvenliği konusunda oldukça belirgin bir eylem çağrısında bulunulmuştur.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
life n.
|
ömür |
|
The relationship is delicate and it does not end with the use or end, so to speak, of the product's life.
Bu ilişki hassastır ve tabiri caizse ürünün kullanımıyla ya da ömrünün bitmesiyle sona ermez.
More Sentences
|
General |
|
5 |
General |
life n.
|
canlı |
|
As a result of pollution, the lake is without any form of life.
Kirliliğin bir sonucu olarak gölde hiçbir canlı yaşamıyor.
More Sentences
|
6 |
General |
life n.
|
yaşantı |
|
I want my old life back.
Eski yaşantımı geri istiyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
life n.
|
can |
|
Nowadays, however, the weapons that take most lives are light weapons.
Ancak günümüzde en çok can alan silahlar hafif silahlardır.
More Sentences
|
8 |
General |
life n.
|
hayat |
|
This would make our rapporteur's life considerably easier in the future.
Bu, raportörümüzün hayatını gelecekte önemli ölçüde kolaylaştıracaktır.
More Sentences
|
9 |
General |
life n.
|
ömür |
|
However, the Council decision was amended to extend the life of Tempus II for a further two years.
Bununla birlikte, Konsey kararı Tempus II'nin ömrünün iki yıl daha uzatılması yönünde değiştirilmiştir.
More Sentences
|
10 |
General |
life n.
|
süre |
|
The escalation in violence has claimed over 2,500 lives in less than six months.
Şiddetin tırmanması altı aydan kısa bir süre içinde 2.500'den fazla can aldı.
More Sentences
|
11 |
General |
life n.
|
yaşam süresi |
|
The average length of working life is to be extended by five years.
Ortalama çalışma yaşamı süresi beş yıl uzatılacak.
More Sentences
|
12 |
General |
life n.
|
dönem |
|
Fadil continued to do that throughout his adult life.
Fadıl yetişkinlik dönemi boyunca onu yapmaya devam etti.
More Sentences
|
13 |
General |
life n.
|
ömür boyu hapis |
|
Tom was sentenced to life without parole.
Tom şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
More Sentences
|
14 |
General |
life adj.
|
yaşam |
|
We roundly condemn the patenting and commercialisation of life, of the human being and of all natural heritage.
Yaşamın, insanın ve tüm doğal mirasın patentlenmesini ve ticarileştirilmesini şiddetle kınıyoruz.
More Sentences
|
15 |
General |
life adj.
|
hayat |
|
That is true, and it did not make anyone's life any easier.
Bu doğru ve kimsenin hayatını kolaylaştırmadı.
More Sentences
|
Technical |
|
16 |
Technical |
life n.
|
yaşam süresi |
|
Society cannot be said to be progressing if greater life expectancy is not matched by improvements in quality of life.
Yaşam süresinin artması, yaşam kalitesindeki iyileşmelerle eşleşmediği sürece, toplum ilerleme kaydetmiş sayılamaz.
More Sentences
|
17 |
Technical |
life n.
|
yaşam |
|
Many pensioners purchase securities in an attempt to be better off in their later life.
Birçok emekli, ileriki yaşamlarında daha iyi durumda olmak amacıyla menkul kıymet satın almaktadır.
More Sentences
|
Military |
|
18 |
Military |
life adj.
|
ömür boyu |
|
Sami could face life behind bars.
Sami ömür boyu parmaklıklar ardında kalabilir.
More Sentences
|
General |
|
19 |
General |
life n.
|
cankurtaran |
|
20 |
General |
life n.
|
zevk |
|
|
21 |
General |
life n.
|
canlılık |
|
22 |
General |
life n.
|
dirim |
|
23 |
General |
life n.
|
yaşam tarzı |
|
24 |
General |
life n.
|
cümbüş |
|
25 |
General |
life n.
|
zindelik |
|
26 |
General |
life n.
|
dirlik |
|
27 |
General |
life n.
|
varlık |
|
28 |
General |
life n.
|
sefa |
|
29 |
General |
life n.
|
biyografi |
|
30 |
General |
life n.
|
vade |
|
31 |
General |
life n.
|
dayanırlık |
|
32 |
General |
life n.
|
eskime süresi |
|
33 |
General |
life n.
|
hayat süresi |
|
34 |
General |
life n.
|
dirilik |
|
35 |
General |
life n.
|
hayat tarzı |
|
36 |
General |
life n.
|
ruh |
|
37 |
General |
life n.
|
hareket |
|
38 |
General |
life n.
|
canlı (varlık) |
|
39 |
General |
life n.
|
çağ |
|
40 |
General |
life n.
|
tazelik |
|
|
41 |
General |
life n.
|
canlılık |
|
42 |
General |
life n.
|
hareketlilik |
|
43 |
General |
life n.
|
geçim |
|
44 |
General |
life n.
|
değerli kimse/şey |
|
45 |
General |
life n.
|
bir şeyin süresi |
|
46 |
General |
life n.
|
neşe kaynağı |
|
47 |
General |
life n.
|
(oyunda) can |
|
Trade/Economic |
|
48 |
Trade/Economic |
life n.
|
büyük bir bakım gerektirmeden makine veya tesisin düzenli çalışabilme süresi |
|
49 |
Trade/Economic |
life n.
|
makine veya tesisin tamir edilmez hale gelene kadar görevini düzenli olarak yaptığı süre |
|
50 |
Trade/Economic |
life n.
|
makine veya tesisin hurdaya çıkartılması veya yenilenmesine kadar geçecek zaman |
|
Gastronomy |
|
51 |
Gastronomy |
life n.
|
(şarapta) köpürme |
|
52 |
Gastronomy |
life n.
|
sertlik |
|
53 |
Gastronomy |
life n.
|
keskinlik |
|
54 |
Gastronomy |
life n.
|
keskin tat |
|
Biology |
|
55 |
Biology |
life n.
|
dirim |
|
Sport |
|
56 |
Sport |
life n.
|
(ingiliz bilardosu) oyuncuya verilen sınırlı atış hakkı |
|
Baseball |
|
57 |
Baseball |
life n.
|
dış meydan oyuncusunun yanlış oynamasından ötürü vurucuya verilen vuruş hakkı |
|
Art |
|
58 |
Art |
life n.
|
canlı model |
|
59 |
Art |
life n.
|
sanat eserinin konusu olarak doğa formu |
|
|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
come to life v.
|
canlanmak |
|
It's like this whole thing suddenly came to life.
O kocaman şey sanki bir anda canlandı.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
make life easier v.
|
yaşamı kolaylaştırmak |
|
Love makes life easier.
Sevgi, yaşamı kolaylaştırıyor.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
make life easier v.
|
hayatı kolaylaştırmak |
|
Love makes life easier.
Aşk hayatı kolaylaştırır.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
life saver n.
|
kurtarıcı |
|
You're a life saver.
Sen bir can kurtaransın.
More Sentences
|
5 |
General |
social life n.
|
sosyal hayat |
|
Of course, that leaves little time for a social life.
Tabii bu da sosyal hayata çok az zaman bırakıyor.
More Sentences
|
6 |
General |
life jacket n.
|
can yeleği |
|
Tom wasn't wearing a life jacket.
Tom bir can yeleği giymiyordu.
More Sentences
|
7 |
General |
sex life n.
|
cinsel yaşam |
|
They are ordinary men and women made extraordinary by society's preoccupation with their sex lives.
Onlar, toplumun cinsel yaşamlarıyla meşgul olması nedeniyle sıra dışı hale gelen sıradan erkek ve kadınlardır.
More Sentences
|
8 |
General |
end of life n.
|
hayatın sonu |
|
Death is simply the end of life.
Ölüm sadece hayatın sonudur.
More Sentences
|
9 |
General |
life force n.
|
yaşam gücü |
|
In Feng Shui, Qi is a type of energy or life force.
Feng Shui'de Qi bir tür enerji veya yaşam gücüdür.
More Sentences
|
10 |
General |
life expectancy n.
|
ortalama yaşam süresi |
|
The result was naturally mass poverty, a decline in production, lower average life expectancy and Mafia domination.
Sonuç doğal olarak kitlesel yoksulluk, üretimde düşüş, ortalama yaşam süresinde azalma ve Mafya hakimiyeti oldu.
More Sentences
|
11 |
General |
country life n.
|
şehir hayatı |
|
Nowadays more and more people prefer country life to city life.
Günümüzde giderek daha fazla insan kır hayatını şehir hayatına tercih ediyor.
More Sentences
|
12 |
General |
life expectancy n.
|
beklenen yaşam süresi |
|
By 2010, life expectancy in Africa will fall by 20 years.
2010 yılına kadar Afrika'da beklenen yaşam süresi 20 yıl azalacaktır.
More Sentences
|
13 |
General |
walk of life n.
|
kesim |
|
People in every walk of life go to church.
Hayatın her kesiminden insan kiliseye gider.
More Sentences
|
14 |
General |
life style n.
|
yaşam tarzı |
|
I am accustoming to this life style.
Bu yaşam tarzına alışıyorum.
More Sentences
|
15 |
General |
plant life n.
|
bitki yaşamı |
|
In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.
Suyun yanı sıra güneş ışığı da bitki yaşamı için kesinlikle gereklidir.
More Sentences
|
16 |
General |
daily life n.
|
gündelik hayat |
|
Even religion, separated from family and daily life, was just another subject for critical analysis and testing.
Aile hayatından, gündelik hayattan koparılan din bile, başka bir eleştirel tahlil ve test konusundan ibaretti.
More Sentences
|
17 |
General |
married life n.
|
evlilik hayatı |
|
Tom made jokes about married life.
Tom evlilik hayatı hakkında şakalar yaptı.
More Sentences
|
18 |
General |
life imprisonment n.
|
müebbet hapis |
|
Three were sentenced to life imprisonment.
Üçü müebbet hapse mahkum edildi.
More Sentences
|
19 |
General |
right to life n.
|
yaşam hakkı |
|
Terrorist attacks are an attack on the most fundamental human right - the right to life.
Terörist saldırılar en temel insan hakkı olan yaşam hakkına yönelik bir saldırıdır.
More Sentences
|
20 |
General |
everyday life n.
|
günlük hayat |
|
We are surrounded by chemicals in our everyday lives.
Günlük hayatımızda kimyasallarla çevriliyiz.
More Sentences
|
21 |
General |
farm life n.
|
çiftlik hayatı |
|
The transition from farm life to city life is often difficult.
Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
More Sentences
|
|
22 |
General |
family life n.
|
aile hayatı |
|
These measures make it possible to reconcile family life with a professional career.
Bu tedbirler, aile hayatı ile mesleki kariyerin bağdaştırılmasını mümkün kılmaktadır.
More Sentences
|
23 |
General |
life story n.
|
hayat hikayesi |
|
Tom didn't want to tell Mary his life story.
Tom Mary'ye hayat hikayesini anlatmak istemedi.
More Sentences
|
24 |
General |
married life n.
|
evlilik yaşamı |
|
Fadil and Layla's married life was a battleground.
Fadıl ve Leyla'nın evlilik yaşamı bir savaş alanıydı.
More Sentences
|
25 |
General |
life and death n.
|
yaşam ve ölüm |
|
Talk of life and death distort reality.
Yaşam ve ölümden bahsetmek gerçekliği çarpıtmaktır.
More Sentences
|
26 |
General |
sexual life n.
|
cinsel hayat |
|
He doesn't want you to talk about your sexual life to him.
Onunla cinsel hayatınız hakkında konuşmanızı istemiyor.
More Sentences
|
27 |
General |
suburban life n.
|
banliyö hayatı |
|
Cars are indispensable to suburban life.
Arabalar banliyö hayatı için vazgeçilmezdir.
More Sentences
|
28 |
General |
community life n.
|
toplum hayatı |
|
We must, once again, inspire citizens with the desire to vote and the desire to become involved in community life.
Vatandaşlarımıza bir kez daha oy kullanma ve toplum hayatına katılma arzusu aşılamalıyız.
More Sentences
|
29 |
General |
way of life n.
|
yaşam tarzı |
|
It is obviously in the immigrants' interest to adjust to our way of life and our values.
Yaşam tarzımıza ve değerlerimize uyum sağlamanın göçmenlerin yararına olduğu açıktır.
More Sentences
|
30 |
General |
life span n.
|
ömür |
|
It is my conviction that Europe should introduce a maximum life span for ships.
Benim kanaatim Avrupa'nın gemiler için azami bir kullanım ömrü getirmesi gerektiği yönündedir.
More Sentences
|
31 |
General |
half life n.
|
yarı ömür |
|
The half life of actinium-225 is approximately 10 days.
Aktinyum-225'in yarı ömrü yaklaşık 10 gündür.
More Sentences
|
32 |
General |
country life n.
|
kır yaşamı |
|
Country life is very peaceful in comparison with city life.
Kır yaşamı, şehir yaşamıyla karşılaştırıldığında çok huzurludur.
More Sentences
|
33 |
General |
real life n.
|
gerçek hayat |
|
It only remains to be seen whether it will have a negative or positive impact on real life.
Bunun gerçek hayat üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi olup olmayacağını zaman gösterecektir.
More Sentences
|
34 |
General |
life sentence n.
|
ömür boyu hapis |
|
This is a human being facing a life sentence.
Bu, ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya olan bir insan.
More Sentences
|
35 |
General |
way of life n.
|
yaşam biçimi |
|
We must therefore adopt initiatives to help the people of Madagascar to rediscover a dignified way of life.
Bu nedenle Madagaskar halkının onurlu bir yaşam biçimini yeniden keşfetmesine yardımcı olacak girişimlerde bulunmalıyız.
More Sentences
|
36 |
General |
life assurance n.
|
hayat sigortası |
|
Mr Ettl's report concerns the solvency of life assurance undertakings.
Bay Ettl'in raporu hayat sigortası şirketlerinin ödeme gücü ile ilgilidir.
More Sentences
|
37 |
General |
political life n.
|
siyasi yaşam |
|
The National Security Council continues to play a major role in political life.
Milli Güvenlik Kurulu, siyasi yaşamda büyük bir rol oynamaya devam etmektedir.
More Sentences
|
38 |
General |
high life n.
|
lüks hayat |
|
Layla saw Sami as a ticket to the high life.
Leyla, Sami'yi lüks hayata giriş bileti olarak görüyordu.
More Sentences
|
39 |
General |
private life n.
|
özel yaşam |
|
The crimes in question can have long-term consequences, and they have direct effects upon people's private lives.
Söz konusu suçların uzun vadeli sonuçları olabilir ve insanların özel yaşamları üzerinde doğrudan etkileri vardır.
More Sentences
|
40 |
General |
private life n.
|
özel hayat |
|
This can only be a reference to his private life.
Bu sadece onun özel hayatına bir gönderme olabilir.
More Sentences
|
41 |
General |
a healthy life n.
|
sağlıklı bir yaşam/hayat |
|
I am firmly convinced that kicking the habit is the best way of achieving a healthier life.
Alışkanlıktan kurtulmanın daha sağlıklı bir yaşama ulaşmanın en iyi yolu olduğuna kesinlikle inanıyorum.
More Sentences
|
42 |
General |
quality of life n.
|
yaşam kalitesi |
|
Food is the most basic prerequisite for people's health and quality of life.
Gıda, insanların sağlığı ve yaşam kalitesi için en temel ön koşuldur.
More Sentences
|
43 |
General |
life sciences n.
|
yaşam bilimleri |
|
This proposal runs diametrically contrary to the EU's life science and biotechnology action plan.
Bu teklif AB'nin yaşam bilimleri ve biyoteknoloji eylem planıyla taban tabana zıttır.
More Sentences
|
44 |
General |
view of life n.
|
hayata bakış (açısı) |
|
Their view of life may appear strange.
Hayata bakışları tuhaf görünebilir.
More Sentences
|
45 |
General |
life after death n.
|
ölümden sonra hayat |
|
Do you believe that there is life after death?
Ölümden sonra hayat olduğuna inanıyor musun?
More Sentences
|
46 |
General |
signs of life n.
|
hayat belirtisi |
|
The house gave no sign of life.
Evde hiçbir hayat belirtisi yoktu.
More Sentences
|
47 |
General |
love life n.
|
aşk hayatı |
|
It is important to pay special attention to your love life.
Aşk hayatına özellikle dikkat etmen önemlidir.
More Sentences
|
48 |
General |
public life n.
|
kamusal yaşam |
|
They were banned from public life.
Kamusal yaşamdan men edildiler.
More Sentences
|
49 |
General |
short life n.
|
kısa ömür |
|
Do introverts have shorter lives than extroverts?
İçedönükler dışadönüklerden daha mı kısa ömürlüdür?
More Sentences
|
50 |
General |
meaning of life n.
|
hayatının anlamı |
|
The meaning of life is to be forgotten as if you never were.
Hayatın anlamı, hiç olmamış gibi unutulmaktır.
More Sentences
|
51 |
General |
human life n.
|
insan yaşamı |
|
In reality, the objectives concern the dignity of both women and men and, in actual fact, the very value of human life.
Gerçekte, hedefler hem kadınların hem de erkeklerin onuruyla ve aslında insan yaşamının değeriyle ilgilidir.
More Sentences
|
52 |
General |
working life n.
|
çalışma hayatı |
|
We are indeed facing great changes in working life in Europe.
Avrupa'da çalışma hayatında gerçekten de büyük değişikliklerle karşı karşıyayız.
More Sentences
|
53 |
General |
pace of life n.
|
yaşam temposu |
|
The people in the south worry about the disturbance of the pace of life, but that is not a constant.
Güneydeki insanlar yaşam temposunun bozulmasından endişe ediyor ancak bu sürekli bir durum değil.
More Sentences
|
54 |
General |
flow of life n.
|
hayatın akışı |
|
Happiness is a good flow of life.
Mutluluk iyi bir hayat akışıdır.
More Sentences
|
55 |
General |
life vest n.
|
can yeleği |
|
Life vests are located under your seats.
Can yelekleri koltuklarınızın altında bulunmaktadır.
More Sentences
|
56 |
General |
life preserver n.
|
can yeleği |
|
The life preserver must be made of high quality materials.
Can yeleği yüksek kaliteli malzemeden yapılmış olmalı.
More Sentences
|
57 |
General |
school life n.
|
okul hayatı |
|
She talked about her school life.
Okul hayatı hakkında konuştu.
More Sentences
|
58 |
General |
philosophy of life n.
|
hayat felsefesi |
|
Tom and Mary have different philosophies of life.
Tom ve Mary'nin hayat felsefeleri farklı.
More Sentences
|
59 |
General |
rural life n.
|
kırsal yaşam |
|
Fishing is one of the mainstays of rural life in Scotland.
Balıkçılık, İskoçya'da kırsal yaşamın temel dayanaklarından biridir.
More Sentences
|
60 |
General |
a wonderful life n.
|
harika bir hayat |
|
My dog has a wonderful life.
Köpeğimin harika bir hayatı var.
More Sentences
|
61 |
General |
social life n.
|
sosyal yaşam |
|
The Japanese public bathhouse was once used as a center of social life in one's neighborhood.
Japon hamamı bir zamanlar mahalledeki sosyal yaşamın merkezi olarak kullanılırdı.
More Sentences
|
62 |
General |
life scientist n.
|
yaşam bilimci |
|
These questions have puzzled life scientists since ancient times.
Bu sorular çok eski zamanlardan beri yaşam bilimcilerin kafasını kurcalıyor.
More Sentences
|
63 |
General |
healthy life n.
|
sağlıklı yaşam |
|
Tom has a healthy life style.
Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.
More Sentences
|
64 |
General |
life-changing n.
|
(insanın) hayatını değiştiren (olay) |
|
It was a life-changing moment.
Hayat değiştiren bir andı.
More Sentences
|
65 |
General |
daily life n.
|
günlük yaşam |
|
All this certainly makes the daily lives of the Cuban citizens difficult.
Tüm bunlar Küba vatandaşlarının günlük yaşamlarını kesinlikle zorlaştırmaktadır.
More Sentences
|
66 |
General |
life itself n.
|
hayatın kendisi |
|
The best book about life is life itself.
Hayat hakkındaki en iyi kitap hayatın kendisidir.
More Sentences
|
67 |
General |
perspective on life n.
|
hayata bakış açısı |
|
His opinions and ideas changed my perspective on life.
Onun fikir ve düşünceleri hayata bakış açımı değiştirdi.
More Sentences
|
68 |
General |
daily life n.
|
günlük hayat |
|
The words that we use in our daily lives are powerful too.
Günlük hayatımızda kullandığımız kelimeler de güçlüdür.
More Sentences
|
69 |
General |
human life n.
|
insan hayatı |
|
Human life, at whatever stage of development, should never be used in a merely instrumental manner.
İnsan hayatı, gelişimin hangi aşamasında olursa olsun, asla sadece araçsal bir şekilde kullanılmamalıdır.
More Sentences
|
70 |
General |
emotional life n.
|
duygusal yaşam |
|
People's emotional lives are becoming more and more unstable.
İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.
More Sentences
|
71 |
General |
life partner n.
|
hayat arkadaşı |
|
Mary's life partner is a man of few words.
Mary'nin hayat arkadaşı az konuşan bir adamdır.
More Sentences
|
Common Usage |
|
72 |
Common Usage |
wild life n.
|
vahşi yaşam |
|
General |
|
73 |
General |
quality of work life n.
|
çalışma yaşamı kalitesi |
|
74 |
General |
life imprisonment n.
|
ömür boyu hapis cezası |
|
75 |
General |
life preserver n.
|
cankurtaran |
|
76 |
General |
social life n.
|
cemiyet hayatı |
|
77 |
General |
dog's life n.
|
sefalet |
|
78 |
General |
life expectancy n.
|
beklenimli yaşam süresi |
|
79 |
General |
coming to life n.
|
canlanma |
|
80 |
General |
life style n.
|
yaşam biçimi |
|
81 |
General |
real life story n.
|
gerçek hayat hikayesi |
|
82 |
General |
life safety n.
|
can güvenliği |
|
83 |
General |
religious life n.
|
dini yaşam |
|
84 |
General |
city and town life n.
|
kent ve kasaba yaşamı |
|
85 |
General |
plontation life n.
|
çiftlik yaşamı |
|
86 |
General |
transitory life n.
|
yalan dünya |
|
87 |
General |
life jacket n.
|
takan kişiyi su yüzünde tutan şişme kuşam |
|
88 |
General |
water of life n.
|
bengisu |
|
89 |
General |
life saving n.
|
hayat kurtarma |
|
90 |
General |
second half of my life n.
|
hayatımın ikinci yarısı |
|
91 |
General |
life line n.
|
avuç içinde görülen yaşam çizgisi |
|
92 |
General |
life standard n.
|
yaşam standardı |
|
93 |
General |
public life n.
|
sosyal hayat |
|
94 |
General |
spiritual life n.
|
tinsel yaşam |
|
95 |
General |
battle of life n.
|
yaşam savaşı |
|
96 |
General |
pot life n.
|
kap ömrü |
|
97 |
General |
eulogy show in ottoman culture and entertainment life n.
|
meddahlık |
|
98 |
General |
the single life n.
|
bekarlık |
|
99 |
General |
life or death issue n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
100 |
General |
station in life n.
|
sosyal durum |
|
101 |
General |
bohemian life n.
|
bohem yaşamı |
|
102 |
General |
water of life n.
|
abıhayat |
|
103 |
General |
tree of life n.
|
hayat ağacı |
|
104 |
General |
christian life n.
|
hristiyan yaşamı |
|
105 |
General |
eulogy show in ottoman culture and entertainment life n.
|
ortaoyunu |
|
106 |
General |
future life n.
|
ahiret |
|
107 |
General |
manner of life n.
|
yaşam biçimi |
|
108 |
General |
life sentence n.
|
ömür boyu hapis cezası |
|
109 |
General |
time of life n.
|
yaş |
|
110 |
General |
sex life n.
|
seks hayatı |
|
111 |
General |
a matter of life and death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
112 |
General |
nomadic life n.
|
göçebelik |
|
113 |
General |
income for life n.
|
ömür boyu gelir |
|
114 |
General |
the prime of life n.
|
hayatın en verimli dönemi |
|
115 |
General |
average life expectancy n.
|
ortalama hayat süresi |
|
116 |
General |
spiritual life n.
|
dinsel yasam |
|
117 |
General |
life insurance n.
|
yaşam sigortası |
|
118 |
General |
tree of life n.
|
tuğba |
|
119 |
General |
city and town life in motion pictures n.
|
sinemada kent ve kasaba yaşamı |
|
120 |
General |
life skill n.
|
hayat becerisi |
|
121 |
General |
frontier and pioneer life n.
|
sınır ve akıncı yaşamı |
|
122 |
General |
modern life n.
|
çağdaş yaşam |
|
123 |
General |
civilization and social life n.
|
medeniyet ve sosyal yaşam |
|
124 |
General |
conduct of life n.
|
yaşama bağlılık |
|
125 |
General |
life space n.
|
hayat alanı |
|
126 |
General |
end of life vehicle n.
|
hurda |
|
127 |
General |
mountain life n.
|
dağ yaşamı |
|
128 |
General |
life mask n.
|
oksijen maskesi |
|
129 |
General |
the bane of one's life n.
|
başının derdi |
|
130 |
General |
life saver n.
|
çıkış |
|
131 |
General |
life test n.
|
ömür testi |
|
132 |
General |
a matter of life or death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
133 |
General |
walk of life n.
|
meslek |
|
134 |
General |
form of life n.
|
yaşam biçimi |
|
135 |
General |
time of life n.
|
yaşam süresi |
|
136 |
General |
the love of my life n.
|
hayatımın aşkı |
|
137 |
General |
life jacket n.
|
tahlisiye yeleği |
|
138 |
General |
bringing to life n.
|
canlandırma |
|
139 |
General |
family life surveys n.
|
aile yaşam araştırmaları |
|
140 |
General |
income for life n.
|
yaşam boyu gelir |
|
141 |
General |
power of life and death n.
|
idam etme veya af yetkisi |
|
142 |
General |
life on other planets n.
|
diğer gezegenlerde yaşam |
|
143 |
General |
a matter of life and death n.
|
çok önemli |
|
144 |
General |
manner of life n.
|
yaşayış tarzı |
|
145 |
General |
struggle for life n.
|
yaşam savaşı |
|
146 |
General |
seafaring life n.
|
denizcilik hayatı |
|
147 |
General |
life events n.
|
hayat hadiseleri |
|
148 |
General |
community life n.
|
toplum yaşamı |
|
149 |
General |
a matter of life and death n.
|
can pazarı |
|
150 |
General |
the prime of life n.
|
hayatın en dinç ve güzel devresi |
|
151 |
General |
home life n.
|
aile hayatı |
|
152 |
General |
life table n.
|
yaşam tablosu |
|
153 |
General |
safety of life and property n.
|
can ve mal güvenliği |
|
154 |
General |
nomadic life n.
|
bedeviyet |
|
155 |
General |
mid life n.
|
orta yaşam |
|
156 |
General |
conduct of life n.
|
yaşamın idaresi |
|
157 |
General |
quality of life n.
|
hayat standardı |
|
158 |
General |
expectancy of life n.
|
yaşam beklentisi |
|
159 |
General |
tree of life n.
|
tuba |
|
160 |
General |
a matter of life an death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
161 |
General |
night life n.
|
gece hayatı |
|
162 |
General |
domestic life n.
|
ev hayatı |
|
163 |
General |
the staff of life n.
|
ekmek |
|
164 |
General |
the bane of one's life n.
|
baş belası |
|
165 |
General |
theory of break from social life n.
|
sosyal hayattan kopma teorisi |
|
166 |
General |
life buoy n.
|
simit |
|
167 |
General |
life saver n.
|
koruyucu melek |
|
168 |
General |
a matter of life or death n.
|
çok önemli |
|
169 |
General |
general directorate for national parks and wild life n.
|
milli parklar ve yaban hayatı genel müdürlüğü |
|
170 |
General |
tree of life n.
|
tubaağacı |
|
171 |
General |
settled life n.
|
yerleşik hayat |
|
172 |
General |
seafaring life n.
|
deniz hayatı |
|
173 |
General |
river life n.
|
nehir hayatı |
|
174 |
General |
average life expectancy n.
|
ortalama yaşam beklentisi |
|
175 |
General |
life saver n.
|
hayat kurtaran |
|
176 |
General |
prime of life n.
|
hayatın en güzel devresi |
|
177 |
General |
frontier and pioneer life in art n.
|
sanatta sınır ve akıncı yaşamı |
|
178 |
General |
a new lease of life n.
|
yeniden doğma |
|
179 |
General |
marine life n.
|
deniz hayatı |
|
180 |
General |
the amenities of life n.
|
hayatın güzel tarafı |
|
181 |
General |
life purpose n.
|
yaşam amacı |
|
182 |
General |
change of life n.
|
menopoz |
|
183 |
General |
city and town life in literature n.
|
edebiyatta şehir ve kasaba hayatı |
|
184 |
General |
a matter of life and death n.
|
hayat memat meselesi |
|
185 |
General |
life saver n.
|
sığınak |
|
186 |
General |
change of life n.
|
hayatın değişimi |
|
187 |
General |
social life and customs n.
|
sosyal hayat ve gelenekler |
|
188 |
General |
way of life n.
|
gidiş |
|
189 |
General |
mistress life n.
|
metres hayatı |
|
190 |
General |
intellectual life n.
|
entelektüel yaşam |
|
191 |
General |
life on other planets n.
|
başka gezegenlerdeki hayat |
|
192 |
General |
matter of life or death n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
193 |
General |
walk of life n.
|
toplumsal sınıf |
|
194 |
General |
life saver n.
|
cankurtaran |
|
195 |
General |
tree of life n.
|
hayatağacı |
|
196 |
General |
the seamy side of life n.
|
hayatın güçlüklerle dolu tarafı |
|
197 |
General |
life expectancy n.
|
ortalama ömür uzunluğu |
|
198 |
General |
eulogy show in ottoman culture and entertainment life n.
|
tuluat |
|
199 |
General |
low life n.
|
yoksulluk |
|
200 |
General |
life buoy n.
|
tahlisiye simidi |
|
201 |
General |
average life expectancy n.
|
ortalama ömür |
|
202 |
General |
life and death struggle n.
|
ölüm kalım mücadelesi |
|
203 |
General |
time of life n.
|
ömür |
|
204 |
General |
life saver n.
|
koruyucu |
|
205 |
General |
social life and customs fiction n.
|
sosyal yaşam ve gelenekler romanı |
|
206 |
General |
nomadic life n.
|
bedevilik |
|
207 |
General |
life expectancy n.
|
beklenen yaşama süresi |
|
208 |
General |
religious life n.
|
dini hayat |
|
209 |
General |
make fit for domestic life n.
|
ev hayatı için uygun hale getir |
|
210 |
General |
married life n.
|
karı koca hayatı |
|
211 |
General |
intellectual life n.
|
entelektüel yaşam |
|
212 |
General |
life fluency n.
|
hayat akışı |
|
213 |
General |
political life n.
|
politika ile ilgili her şey |
|
214 |
General |
life history n.
|
biyografi |
|
215 |
General |
estimated life n.
|
tahmini ömür |
|
216 |
General |
life cycle cost n.
|
ömür maliyeti |
|
217 |
General |
life cycle n.
|
kullanım süresi |
|
218 |
General |
storage life n.
|
depolama ömrü |
|
219 |
General |
a life and death situation n.
|
can pazarı |
|
220 |
General |
family life education n.
|
aile yaşam eğitimi |
|
221 |
General |
end of life n.
|
ahir zaman |
|
222 |
General |
life changing events n.
|
yaşamı değiştiren olaylar |
|
223 |
General |
life and customs n.
|
hayat ve gelenekler |
|
224 |
General |
jewish way of life n.
|
yahudi yaşam tarzı |
|
225 |
General |
urban life n.
|
şehir yaşamı |
|
226 |
General |
city and town life n.
|
şehir ve kasaba yaşamı |
|
227 |
General |
one's attitude to life n.
|
hayata bakışı |
|
228 |
General |
an outlook on life n.
|
hayata bakış (açısı) |
|
229 |
General |
struggle for life n.
|
hayat mücadelesi |
|
230 |
General |
love of one's life n.
|
hayatının aşkı |
|
231 |
General |
one's view of life n.
|
hayata bakışı |
|
232 |
General |
one's outlook on life n.
|
hayata bakışı |
|
233 |
General |
attitude to life n.
|
hayata bakış (açısı) |
|
234 |
General |
aquatic life n.
|
su yaşamı |
|
235 |
General |
loss of life and property n.
|
can ve mal kaybı |
|
236 |
General |
loss of life n.
|
can kaybı |
|
237 |
General |
life quality n.
|
yaşam kalitesi |
|
238 |
General |
healthy life n.
|
sağlıklı hayat |
|
239 |
General |
natural life n.
|
doğal yaşam |
|
240 |
General |
the right to life n.
|
yaşama hakkı |
|
241 |
General |
second life n.
|
ikinci yaşam |
|
242 |
General |
good life n.
|
yüksek hayat standardı |
|
243 |
General |
good life n.
|
yüksek hayat stili |
|
244 |
General |
life science n.
|
canlı bilimi |
|
245 |
General |
life threat n.
|
hayati risk |
|
246 |
General |
merciless life n.
|
acımasız hayat |
|
247 |
General |
wicked life n.
|
acımasız hayat |
|
248 |
General |
one's general philosophy of life n.
|
dünya görüşü |
|
249 |
General |
philosophy of life n.
|
dünya görüşü |
|
250 |
General |
success in business life n.
|
iş hayatında başarı |
|
251 |
General |
life tree n.
|
yaşam ağacı |
|
252 |
General |
aquatic life n.
|
deniz alemi |
|
253 |
General |
aquatic life n.
|
deniz yaşamı |
|
254 |
General |
the lowest point in my life n.
|
hayatımın en kötü anı |
|
255 |
General |
tuff life n.
|
zor hayat |
|
256 |
General |
hard life n.
|
zor hayat |
|
257 |
General |
operational life n.
|
işletimsel süre |
|
258 |
General |
clean life n.
|
temiz yaşam |
|
259 |
General |
broadcast life n.
|
yayın hayatı |
|
260 |
General |
broadcasting life n.
|
yayın yaşamı |
|
261 |
General |
current life n.
|
güncel yaşam |
|
262 |
General |
the course of life n.
|
ömür süreci |
|
263 |
General |
the course of life n.
|
yaşam süreci |
|
264 |
General |
life cycle n.
|
ömür süresi |
|
265 |
General |
the tempo of life n.
|
hayatın temposu |
|
266 |
General |
lively life n.
|
canlı hayat |
|
267 |
General |
civilian life n.
|
sivil hayat |
|
268 |
General |
civilian life n.
|
sivil yaşam |
|
269 |
General |
importance of life n.
|
hayatın önemi |
|
270 |
General |
change of life n.
|
adet kesilmesi |
|
271 |
General |
change of life n.
|
yaşdönümü |
|
272 |
General |
basic life support n.
|
temel yaşam desteği |
|
273 |
General |
short life n.
|
kısa yaşam |
|
274 |
General |
length of life n.
|
hayat uzunluğu |
|
275 |
General |
cycling life n.
|
periyodik işletme süresi |
|
276 |
General |
total loss of life n.
|
toplam ölü sayısı |
|
277 |
General |
life and/or death situation n.
|
ölüm kalım meselesi |
|
278 |
General |
life cycle n.
|
organizmanın doğumdan ölüme kadar geçirdiği evrelerin bütünü |
|
279 |
General |
life buoy n.
|
can simidi |
|
280 |
General |
life cycle n.
|
yaşam çevrimi |
|
281 |
General |
the meaning of life n.
|
hayatın anlamı |
|
282 |
General |
elixir of life n.
|
bengisu |
|
283 |
General |
elixir of life n.
|
abıhayat |
|
284 |
General |
elixir of life n.
|
hayat iksiri |
|
285 |
General |
working life n.
|
kullanma süresi |
|
286 |
General |
working life n.
|
dayanma süresi |
|
287 |
General |
working life n.
|
ömür |
|
288 |
General |
working life n.
|
çalışma ömrü |
|
289 |
General |
product life n.
|
ürün ömrü |
|
290 |
General |
trade life n.
|
ticaret hayatı |
|
291 |
General |
business life n.
|
ticaret hayatı |
|
292 |
General |
business life n.
|
iş hayatı |
|
293 |
General |
primitive life n.
|
ilkel yaşam |
|
294 |
General |
after-life n.
|
ahiret |
|
295 |
General |
average life-span n.
|
yaşam beklentisi |
|
296 |
General |
after-life n.
|
öbür dünya |
|
297 |
General |
average life-span n.
|
ortalama hayat süresi |
|
298 |
General |
average life-span n.
|
ortalama ömür |
|
299 |
General |
life-world n.
|
yaşam dünyası |
|
300 |
General |
life-line n.
|
cankurtaran halatı |
|
301 |
General |
life-table n.
|
yaşam tablosu |
|
302 |
General |
life-blood n.
|
can damarı |
|
303 |
General |
life-style n.
|
hayat tarzı |
|
304 |
General |
life-saver n.
|
can yeleği |
|
305 |
General |
life-style n.
|
yaşam biçimi |
|
306 |
General |
life-cycle system management model n.
|
hayat çevrimi sistem yönetim modeli |
|
307 |
General |
life-long sport n.
|
yaşam boyu spor |
|
308 |
General |
life-saver n.
|
koruyucu |
|
309 |
General |
life-preserver n.
|
can yeleği |
|
310 |
General |
mid-life crisis n.
|
orta yaş bunalımı |
|
311 |
General |
still-life painting n.
|
natürmort resim |
|
312 |
General |
working-occupational-professional life n.
|
iş yaşamı |
|
313 |
General |
cares of life n.
|
yaşam kaygıları |
|
314 |
General |
civil life n.
|
sivil yaşam |
|
315 |
General |
technical working life n.
|
teknik ömür |
|
316 |
General |
station in life n.
|
sosyal mevki |
|
317 |
General |
life and property n.
|
can ve mal |
|
318 |
General |
life activities n.
|
hayati faaliyetler |
|
319 |
General |
life-style n.
|
yaşam stili |
|
320 |
General |
life-style n.
|
yaşam tarzı |
|
321 |
General |
life style n.
|
yaşam stili |
|
322 |
General |
kiss of life n.
|
hayat öpücüğü |
|
323 |
General |
pot life n.
|
kullanma süresi |
|
324 |
General |
pot life n.
|
uygulama süresi |
|
325 |
General |
life coach n.
|
yaşam koçu |
|
326 |
General |
expectation of life n.
|
yaşama ihtimali |
|
327 |
General |
life of a guarantee n.
|
bir garantinin süresi |
|
328 |
General |
walk of life n.
|
sosyal durum |
|
329 |
General |
life expectancy at birth n.
|
umulan yaşam süresi (doğum anında) |
|
330 |
General |
a philosophy of life n.
|
hayat felsefesi |
|
331 |
General |
a philosophy of life n.
|
yaşam felsefesi |
|
332 |
General |
life philosophy n.
|
yaşam felsefesi |
|
333 |
General |
life philosophy n.
|
hayat felsefesi |
|
334 |
General |
graduate life table n.
|
dereceli hayat tablosu |
|
335 |
General |
hardships of life n.
|
hayatın zorlukları |
|
336 |
General |
life time n.
|
hayat süresi |
|
337 |
General |
life time n.
|
ömür |
|
338 |
General |
average life n.
|
ortalama hayat |
|
339 |
General |
pace of life n.
|
hayatın akışı |
|
340 |
General |
an easy and pleasant life n.
|
rahat ve sıkıntısız hayat |
|
341 |
General |
life belt n.
|
can yeleği |
|
342 |
General |
life saver n.
|
can yeleği |
|
343 |
General |
features that make life easier n.
|
yaşamı kolaylaştıran özellikler |
|
344 |
General |
cultural life n.
|
kültür hayatı |
|
345 |
General |
life rituals n.
|
yaşam ritüelleri |
|
346 |
General |
struggle for life n.
|
yaşam mücadelesi |
|
347 |
General |
education life n.
|
eğitim hayatı |
|
348 |
General |
priorities in life n.
|
hayattaki öncelikler |
|
349 |
General |
high school life n.
|
lise hayatı |
|
350 |
General |
heartbreaking real-life drama n.
|
yürekleri burkan insanlık dramı |
|
351 |
General |
life skills n.
|
yaşam becerileri |
|
352 |
General |
natural life park n.
|
doğal yaşam parkı |
|
353 |
General |
wild life park n.
|
doğal yaşam parkı |
|
354 |
General |
quality life n.
|
kaliteli yaşam |
|
355 |
General |
chaos of life n.
|
hayat karmaşası |
|
356 |
General |
spark of life n.
|
yaşam belirtisi |
|
357 |
General |
the secret of long life n.
|
uzun yaşamın sırrı |
|
358 |
General |
the shock of one's life n.
|
hayatının şoku |
|
359 |
General |
mortal life n.
|
ölümlü dünya |
|
360 |
General |
mortal life n.
|
fani dünya |
|
361 |
General |
human life n.
|
insan ömrü |
|
362 |
General |
life-guard n.
|
cankurtaran |
|
363 |
General |
service life n.
|
hizmet ömrü |
|
364 |
General |
expected life of an item n.
|
kullanım ömrü |
|
365 |
General |
life utility n.
|
kullanma ömrü |
|
366 |
General |
a life changing experience n.
|
(hayatta) yeni bir çığır açan deneyim |
|
367 |
General |
a life changing experience n.
|
hayatı değiştiren deneyim |
|
368 |
General |
joy of life n.
|
hayat neşesi |
|
369 |
General |
life line support n.
|
can suyu desteği |
|
370 |
General |
life-changing experience n.
|
hayat değiştiren deneyim |
|
371 |
General |
walks of life n.
|
meslek |
|
372 |
General |
walks of life n.
|
sosyal durum |
|
373 |
General |
communal life n.
|
toplu yaşam |
|
374 |
General |
slice of life n.
|
yaşamdan bir kesit |
|
375 |
General |
slice of life n.
|
hayattan bir kesit |
|
376 |
General |
the bitter life n.
|
acı hayat |
|
377 |
General |
claimed shelf-life n.
|
belirtilen raf ömrü |
|
378 |
General |
life debt n.
|
hayat borcu |
|
379 |
General |
life debt n.
|
yaşam borcu |
|
380 |
General |
life debt n.
|
hayatı kurtarılan kişinin hayatını kurtaran kişiye duyduğu borç |
|
381 |
General |
value of infinite life n.
|
sonsuz ömür değeri |
|
382 |
General |
university life n.
|
üniversite hayatı |
|
383 |
General |
islamic life n.
|
islami hayat |
|
384 |
General |
islamic way of life n.
|
islami hayat tarzı |
|
385 |
General |
islamic way of life n.
|
islami hayat biçimi |
|
386 |
General |
virtual life n.
|
sanal hayat |
|
387 |
General |
life threat n.
|
yaşam tehdidi |
|
388 |
General |
happy living/life n.
|
mutlu yaşam |
|
389 |
General |
stress-filled life n.
|
stres dolu hayat |
|
390 |
General |
academic life n.
|
akademik hayat |
|
391 |
General |
kiss of life n.
|
yaşam öpücüğü |
|
392 |
General |
social life n.
|
sosyal yaşantı |
|
393 |
General |
campaign life n.
|
kampanya süresi |
|
394 |
General |
increasing the quality of life n.
|
yaşam kalitesinin arttırılması |
|
395 |
General |
inner life of the cell n.
|
hücrenin iç yaşamı |
|
396 |
General |
inner life n.
|
iç yaşam |
|
397 |
General |
life scientist n.
|
hayat bilimci |
|
398 |
General |
useful life n.
|
yararlı ömür |
|
399 |
General |
life belt n.
|
cankurtaran kemeri |
|
400 |
General |
life line n.
|
cankurtaran halatı |
|
401 |
General |
life jacket n.
|
cankurtaran yeleği |
|
402 |
General |
stress-filled life n.
|
stres dolu hayat/yaşam |
|
403 |
General |
life raft n.
|
cankurtaran salı |
|
404 |
General |
life buoy n.
|
cankurtaran simidi |
|
405 |
General |
traditional life n.
|
geleneksel hayat/yaşam |
|
406 |
General |
a life full of happiness n.
|
mutluluk dolu bir hayat |
|
407 |
General |
personal life coach n.
|
kişisel yaşam koçu |
|
408 |
General |
wheel of life n.
|
yaşam çarkı |
|
409 |
General |
length of life n.
|
yaşam süresi |
|
410 |
General |
life university n.
|
hayat üniversitesi |
|
411 |
General |
university of life n.
|
hayat üniversitesi |
|
412 |
General |
early life stage n.
|
yaşamın ilk yılları |
|
413 |
General |
early life stage n.
|
hayatın ilk evreleri |
|
414 |
General |
early life stage n.
|
hayatın ilk aşamaları |
|
415 |
General |
the life of atatürk n.
|
atatürk'ün hayatı |
|
416 |
General |
atatürk's life n.
|
atatürk'ün hayatı |
|
417 |
General |
hardships of city life n.
|
şehir hayatının zorlukları |
|
418 |
General |
difficulties of city life n.
|
şehir hayatının zorlukları |
|
419 |
General |
pure life n.
|
saf hayat |
|
420 |
General |
the facts of life n.
|
hayatın gerçekleri |
|
421 |
General |
the truths about life n.
|
hayatla ilgili gerçekler |
|
422 |
General |
life struggle n.
|
yaşam kavgası |
|
423 |
General |
fight for life n.
|
yaşam kavgası |
|
424 |
General |
village life n.
|
köy yaşamı |
|
425 |
General |
life experience n.
|
hayat tecrübesi |
|
426 |
General |
the art of life n.
|
yaşam sanatı |
|
427 |
General |
people from every walk of life n.
|
farklı iş veya sınıflardan insanlar |
|
428 |
General |
people from every walk of life n.
|
farklı kesimlerden insanlar |
|
429 |
General |
nasa announcement on extraterrestrial life n.
|
nasa dünya dışı yaşam açıklaması |
|
430 |
General |
tough life n.
|
zor hayat |
|
431 |
General |
low life n.
|
toplumun alt kesimindeki yaşam |
|
432 |
General |
transitory life n.
|
geçici/ölümlü hayat |
|
433 |
General |
luxurious life n.
|
lüks hayat |
|
434 |
General |
luxurious life n.
|
lüks yaşam |
|
435 |
General |
economic life n.
|
kullanım ömrü |
|
436 |
General |
gang life n.
|
çete hayatı |
|
437 |
General |
social life n.
|
toplumsal hayat |
|
438 |
General |
life after something n.
|
-den sonraki hayat |
|
439 |
General |
life-altering n.
|
(insanın) hayatını değiştiren (olay) |
|
440 |
General |
aimless life n.
|
boş hayat |
|
441 |
General |
aimless life n.
|
amaçsız hayat |
|
442 |
General |
empty life n.
|
boş hayat |
|
443 |
General |
useless life n.
|
boş hayat |
|
444 |
General |
advanced life support courses n.
|
ileri yaşam desteği kursları |
|
445 |
General |
continuation of life n.
|
yaşamın devamı |
|
446 |
General |
life story n.
|
yaşam hikayesi |
|
447 |
General |
a regular sex life n.
|
düzenli bir seks hayatı |
|
448 |
General |
joy of life n.
|
yaşam sevinci |
|
449 |
General |
zest for life n.
|
yaşam sevinci |
|
450 |
General |
joy of life n.
|
yaşama sevinci |
|
451 |
General |
zest for life n.
|
yaşama sevinci |
|
452 |
General |
musical life n.
|
müzik hayatı |
|
453 |
General |
life for rent n.
|
kiralık hayat |
|
454 |
General |
life with dignity n.
|
insana yaraşır bir yaşam |
|
455 |
General |
life with dignity n.
|
onurlu bir yaşam |
|
456 |
General |
wild life n.
|
vahşi hayat |
|
457 |
General |
wild life n.
|
vahşi yaşam |
|
458 |
General |
life in the future n.
|
gelecekteki hayat |
|
459 |
General |
life in the future n.
|
gelecekteki yaşam |
|
460 |
General |
energy of life n.
|
yaşama enerjisi |
|
461 |
General |
orderly life n.
|
düzenli yaşam |
|
462 |
General |
orderly life n.
|
düzenli hayat |
|
463 |
General |
regular life n.
|
düzenli yaşam |
|
464 |
General |
regular life n.
|
düzenli hayat |
|
465 |
General |
disability free life expectancy n.
|
yeti yitimsiz yaşam beklentisi |
|
466 |
General |
steady family life n.
|
düzenli aile yaşamı |
|
467 |
General |
steady family life n.
|
düzenli aile hayatı |
|
468 |
General |
regular family life n.
|
düzenli aile yaşamı |
|
469 |
General |
regular family life n.
|
düzenli aile hayatı |
|
470 |
General |
life review n.
|
ölüm anında kişinin hayatının gözünün önünden geçmesi |
|
471 |
General |
life review n.
|
ölürken kişinin bütün hayatını hatırlaması |
|
472 |
General |
art life n.
|
sanat yaşamı |
|
473 |
General |
pace of life n.
|
yaşam hızı |
|
474 |
General |
life cycle n.
|
ömür döngüsü |
|
475 |
General |
a life with ups and downs n.
|
inişli çıkışlı hayat |
|
476 |
General |
intelligent life form n.
|
zeki yaşam formu |
|
477 |
General |
modern life n.
|
uygar yaşam |
|
478 |
General |
rules of life n.
|
hayatın kuralları |
|
479 |
General |
life belt n.
|
cankurtaran simidi |
|
480 |
General |
life preserver n.
|
cankurtaran simidi |
|
481 |
General |
life ring n.
|
cankurtaran simidi |
|
482 |
General |
life-size dummy n.
|
gerçek boyutlu manken/model/maket |
|
483 |
General |
work life balance n.
|
iş yaşam dengesi |
|
484 |
General |
work-life balance n.
|
iş yaşam dengesi |
|
485 |
General |
service life n.
|
servis ömrü |
|
486 |
General |
association for supporting and developing social life n.
|
sosyal yaşamı destekleme ve geliştirme derneği |
|
487 |
General |
life of crime n.
|
suç hayatı |
|
488 |
General |
student life n.
|
öğrencilik hayatı |
|
489 |
General |
intellectual life n.
|
düşünsel yaşam |
|
490 |
General |
life source n.
|
yaşam kaynağı |
|
491 |
General |
quality of life n.
|
hayat kalitesi |
|
492 |
General |
life sciences n.
|
hayat bilgisi dersi |
|
493 |
General |
life science n.
|
hayat bilgisi dersi |
|
494 |
General |
the life of a famous scientist n.
|
ünlü bir bilim adamının hayatı |
|
495 |
General |
best day of your life n.
|
hayatının en iyi günü |
|
496 |
General |
usage of sth. in daily life n.
|
günlük hayattaki kullanımı |
|
497 |
General |
love of life n.
|
yaşam sevgisi |
|
498 |
General |
condition of life n.
|
yaşam koşulu |
|
499 |
General |
all walks (of life) n.
|
tüm kesimler |
|
500 |
General |
all walks (of life) n.
|
her kesim |
|