|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
tüm diğer |
every other adj.
|
|
General |
|
2 |
General |
tüm öğretim personeli (bir öğretim kurumundaki) |
faculty n.
|
|
3 |
General |
tüm toplum tarafından aptal olduğu düşünülen kimse |
celebutard n.
|
|
4 |
General |
tüm danış |
referendum n.
|
|
5 |
General |
tüm canlıların tek hücreden oluştuğu kuramı |
monogenesis n.
|
|
6 |
General |
tüm türler |
all genres n.
|
|
7 |
General |
tüm beyin |
encephala n.
|
|
8 |
General |
davalının arazisinin yarısı ile çift hayvanları dışında tüm menkullerinin davacının yedine teslimi |
estate by elegit n.
|
|
9 |
General |
tüm kategoriler |
all genres n.
|
|
10 |
General |
tüm evren |
all creation n.
|
|
11 |
General |
toplumun tüm kesimleri |
all segments of society n.
|
|
12 |
General |
tüm eşyasını bir torbada taşıyıp sokaklarda yaşayan kadın |
bag lady n.
|
|
13 |
General |
bir kimsenin tüm giysileri |
wardrobe n.
|
|
14 |
General |
tüm detaylar |
the ins and outs n.
|
|
15 |
General |
tüm haklar |
exclusive rights n.
|
|
16 |
General |
tüm haklar |
full rights n.
|
|
17 |
General |
tüm ülkenin |
whole country's n.
|
|
18 |
General |
tüm dünya |
whole world n.
|
|
19 |
General |
tüm zamanların en iyi (müzik) grubu |
band of all times n.
|
|
20 |
General |
tüm bu olanlar |
all the happenings n.
|
|
21 |
General |
tüm dünyada şubeleri olan kuruluş |
worldwide organization n.
|
|
22 |
General |
tüm aksesuarlar |
all accessories n.
|
|
23 |
General |
tüm yol adı |
full pathname n.
|
|
24 |
General |
tüm zamanların en yükseği |
all-time high n.
|
|
25 |
General |
tüm dalgaları alıcı |
all-wave receiver n.
|
|
26 |
General |
tüm riskler |
all-risks n.
|
|
27 |
General |
tüm-tehlikeler yaklaşımı |
all-hazards approach n.
|
|
28 |
General |
tüm dalga |
all-wave n.
|
|
29 |
General |
tüm program |
whole program n.
|
|
30 |
General |
tüm bu gelişmeler |
all these developments n.
|
|
31 |
General |
tüm canlılar |
all creatures n.
|
|
32 |
General |
tüm içerik |
entire content n.
|
|
33 |
General |
gerçeği, tüm gerçeği ve yalnızca gerçeği |
the truth, the whole truth and nothing but the truth n.
|
|
34 |
General |
tüm birikimini |
all one's savings n.
|
|
35 |
General |
tüm zamanlar |
all times n.
|
|
36 |
General |
tüm gün |
whole day n.
|
|
37 |
General |
tüm insanlık |
whole humanity n.
|
|
|
38 |
General |
emzirici hayvanların çok yavrusu olduğu durumlarda tüm yavruların emzirilmesini mümkün kılmak üzere yavruları belirli bir sıraya göre meme uçlarına yerleştirme |
nurse sow n.
|
|
39 |
General |
tüm şeyler |
all things n.
|
|
40 |
General |
tüm işlem |
entire operation n.
|
|
41 |
General |
tüm operasyon |
entire operation n.
|
|
42 |
General |
tüm zaman |
whole time n.
|
|
43 |
General |
tüm evren |
entire universe n.
|
|
44 |
General |
tüm noktalar |
all the points n.
|
|
45 |
General |
tüm dönem |
whole/entire period n.
|
|
46 |
General |
tüm vücut |
entire body n.
|
|
47 |
General |
tüm vücut |
whole body n.
|
|
48 |
General |
tüm gezegen |
whole planet n.
|
|
49 |
General |
tüm bilim dalları |
all branches of science n.
|
|
50 |
General |
bir kişinin ürettiği tüm eserleri (kitap) |
oeuvre n.
|
|
51 |
General |
tüm görüşmeler |
all discussions/talks n.
|
|
52 |
General |
tüm zamanların en çok tutulan müzik kutusu |
most popular jukebox model of all time n.
|
|
53 |
General |
tüm sorumluluğu kabul etme |
assuming full responsibility n.
|
|
54 |
General |
kural tanımaz tüm davranışları |
one's all acts of vigilantism n.
|
|
55 |
General |
tüm aksesuarlar |
all the trimmings n.
|
|
56 |
General |
tüm yaşayan canlılar |
all living creatures n.
|
|
57 |
General |
tüm canlılar |
all living creatures n.
|
|
58 |
General |
tüm dünyadaki en uç ortam sıcaklıkları |
extreme world-wide ambient temperatures n.
|
|
59 |
General |
tüm birimler |
all units n.
|
|
60 |
General |
beynin içerdiği tüm nöronları ve sinir yollarını gösteren diyagrama verilen isim |
connectome n.
|
|
61 |
General |
tüm köy |
the whole village n.
|
|
62 |
General |
tüm hafta |
entire week n.
|
|
63 |
General |
bulmacanın tüm parçaları |
all the pieces of the puzzle n.
|
|
64 |
General |
tüm vatandaşlar |
citizenry n.
|
|
65 |
General |
tüm hayvan ürünlerini hariç tutan diyet |
vegan diet n.
|
|
66 |
General |
yumurta harici tüm et ürünlerinin tüketilmediği vejeteryanlık |
ovo vegetarianism n.
|
|
67 |
General |
tüm nesil |
whole generation n.
|
|
68 |
General |
(tüm koltuklar dolu olduğunda) ayakta kalan kimse |
standee n.
|
|
69 |
General |
bir sanatçının tüm eserleri |
oeuvre n.
|
|
70 |
General |
tüm mevsimler |
all seasons n.
|
|
71 |
General |
tüm süreç |
entire process n.
|
|
72 |
General |
tüm süreç |
whole process n.
|
|
73 |
General |
bir dilin alfabesindeki tüm harflerin kullanılmasıyla oluşturulan cümle |
holoalphabetic sentence n.
|
|
74 |
General |
bir dilin alfabesindeki tüm harflerin kullanılmasıyla oluşturulan cümle, mısra v.b. |
pangram n.
|
|
75 |
General |
tüm hikaye |
full story n.
|
|
76 |
General |
toplumun tüm katmanlarından insanlar |
people from all social strata n.
|
|
77 |
General |
tüm kesimler |
all segments n.
|
|
78 |
General |
tüm kesimler |
all sections n.
|
|
79 |
General |
tüm kesimler |
all walks (of life) n.
|
|
80 |
General |
tüm meyveler |
all fruits n.
|
|
81 |
General |
tüm gece süren parti |
all-night party n.
|
|
82 |
General |
tüm insanlar |
all the people n.
|
|
83 |
General |
tüm insanlar |
all people n.
|
|
84 |
General |
tüm dil kuramı |
whole language theory n.
|
|
85 |
General |
sorduğumuz tüm sorular |
all the questions we asked n.
|
|
86 |
General |
tüm türk halklarında şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki inanç |
tengrism n.
|
|
87 |
General |
tüm öğrenciler |
all students n.
|
|
88 |
General |
tüm arkadaşlar |
all friends n.
|
|
89 |
General |
tüm vücudu kaplayan dar kıyafet |
zentai n.
|
|
90 |
General |
tüm vücudu kaplayan dar kıyafet |
zentai suit n.
|
|
91 |
General |
abd'de şükran günü'nden sonraki ilk cuma günü kutlanan gün boyunca tüketicilerin hemen hemen tüm ürünleri son derece indirimli fiyatlarla aldıkları gün |
black friday n.
|
|
92 |
General |
tüm tarafların anlamlı bir şekilde bir şeyler katılabileceği kapsayıcı, çok taraflı bir sistem |
panarchy n.
|
|
93 |
General |
bir toplum tarafından paylaşılan tüm bilgi ve değerler |
acculturation n.
|
|
94 |
General |
önceden belirlenen dönemden sonra kalan tüm borçların ödenmesini gerektiren bir kredi türü |
balloon mortgage n.
|
|
95 |
General |
tüm seyirci koltuklarının dolu olması |
capacity audience n.
|
|
96 |
General |
tüm dünya |
tout le monde [french] n.
|
|
97 |
General |
tüm gece süren proje |
all nighter n.
|
|
98 |
General |
tüm gece süren etkinlik |
all nighter n.
|
|
99 |
General |
tüm gün süren etkinlik |
all-dayer n.
|
|
100 |
General |
tüm insanlık |
universe n.
|
|
101 |
General |
tüm/bütün şey |
entirety n.
|
|
102 |
General |
tüm dikkati üzerine toplama |
enthrallment n.
|
|
103 |
General |
tüm bireylerin eşit mükellef olduğu vergi |
chevage n.
|
|
104 |
General |
tüm erkekler |
every man n.
|
|
105 |
General |
tüm kadınlar |
every woman n.
|
|
106 |
General |
tüm evin işini yapan temizlikçi |
maid-of-all-work n.
|
|
107 |
General |
belirli bir zaman diliminde boş olan veya kiralanmamış tüm kiralık birimlerin yüzdesi |
vacancy rate n.
|
|
108 |
General |
tüm teklifler alınana kadar açılmayan gizli yazılı teklif |
bid n.
|
|
109 |
General |
marvel stüdyoları tarafından 2008 yılında iron man ile başlayarak üretilmiş tüm süper kahraman karakterlerini içeren film, tv şovu, çizgi roman, kısa film ve dijital dizi yayınları |
marvel cinematic universe (mcu) n.
|
|
110 |
General |
elitler dışındaki tüm insanlar |
masses n.
|
|
111 |
General |
tüm kadınlar |
womenfolks n.
|
|
112 |
General |
tüm partiküllerin geçebileceği en ince elek numarası ile ifade edilen toz inceliği birimi |
mesh n.
|
|
113 |
General |
sahip olunan tüm mülkler |
worldly belongings n.
|
|
114 |
General |
sahip olunan tüm mülkler |
worldly possessions n.
|
|
115 |
General |
reprodüksiyon için belirlenen tüm stil ve formlar açısından tamamlanmış çizim |
fair drawing n.
|
|
116 |
General |
tüm kelimelerinin ilk harflerinin büyük harf olduğu metin |
proper case n.
|
|
117 |
General |
dünya üzerindeki yaşayan tüm insanlar |
humans n.
|
|
118 |
General |
bir konunun tüm açılardan tamam hale geldiğini belirtmek için kullanılan ifade |
mod con n.
|
|
119 |
General |
tüm izleri yok eden şey |
obliterator n.
|
|
120 |
General |
baloda tüm çiftlerin katıldığı törensel yürüyüş |
grand march n.
|
|
121 |
General |
tüm dişlerini kaybetmiş yaşlı koyun |
gummer n.
|
|
122 |
General |
tüm dişlerini kaybetmiş yaşlı koyun |
gummy [australia] n.
|
|
123 |
General |
yatay yüzey birimi başına düşen tüm doğrudan güneş enerjisi oranı |
insolation n.
|
|
124 |
General |
tüm dinlerin tanrılarının başka gezegenlerden geldiğine dair bir inanç |
alientology n.
|
|
125 |
General |
(birlik, araç) tüm unsurların birbirini takip ettiği oluşum |
column n.
|
|
126 |
General |
tüm dünyanın yönetimi |
cosmocracy n.
|
|
127 |
General |
tüm dünyanın kontrolü |
cosmocracy n.
|
|
128 |
General |
tüm dünyanın idaresi |
cosmocracy n.
|
|
129 |
General |
tüm insanlık |
douth n.
|
|
130 |
General |
aynı çatı altında yaşayan tüm aile üyeleri |
family [obsolete] n.
|
|
131 |
General |
maddenin doğasının tüm fenomenlerin kaynağı olduğunu ileri süren doktrin |
pamphysicism n.
|
|
132 |
General |
kumarbazın elindeki tüm para |
pile n.
|
|
133 |
General |
tüm hastalıkların çaresi |
cureall n.
|
|
134 |
General |
tüm maddelerde bilinç olduğu inancı |
panaesthetism [obsolete] n.
|
|
135 |
General |
ilgili şahsa ait tüm hakları doğrulayan kraliyet fermanı |
pancarte [obsolete] n.
|
|
136 |
General |
tüm biçimlerde var olan şey |
pantamorph n.
|
|
137 |
General |
tüm şekillere bürünebilen şey |
pantamorph n.
|
|
138 |
General |
tüm tanrılara adanan tapınak |
pantheon n.
|
|
139 |
General |
bilginin tüm kollarına ilişkin sistematik genel bakış |
pantology n.
|
|
140 |
General |
tüm işlere eli yatkın olma |
panurgy n.
|
|
141 |
General |
çeşitli oyunlarda diğer tüm oyunculara karşı oynayan oyuncu |
player n.
|
|
142 |
General |
tüm köpekler |
dogdom n.
|
|
143 |
General |
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre |
field of regard n.
|
|
144 |
General |
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre |
field of view n.
|
|
145 |
General |
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre |
field of vision n.
|
|
146 |
General |
tüm olayların nihai amaçlar tarafından şekillendiği öğretisini destekleyen kimse |
finalist n.
|
|
147 |
General |
tüm okları birine yöneltme |
fingerpointing n.
|
|
148 |
General |
tüm okları birine yöneltme |
finger-pointing n.
|
|
149 |
General |
tüm hastalıkların vücuttaki sıvıların durumundan kaynaklandığını savunan teori |
fluidism [obsolete] n.
|
|
150 |
General |
tüm mirasçılara eşit biçimde pay edilen araziyi kullanan kiracı |
gavelman [obsolete] n.
|
|
151 |
General |
tüm gelenlere sabit fiyattan sunulan yemek |
ordinary [uk] n.
|
|
152 |
General |
tüm üyelerin hazır bulunması |
plenariness n.
|
|
153 |
General |
tüm üyelerin hazır bulunduğu oturum |
plenary n.
|
|
154 |
General |
muaf tutulanlar haricindeki tüm hükümet programlarına eşit oranda uygulanan sabit yüzde kesintisiyle kamu harcamalarının otomatik olarak azaltılması |
sequestration n.
|
|
155 |
General |
tüm odaları aynı katta bulunan daire |
simplex n.
|
|
156 |
General |
tüm bölge |
four corners n.
|
|
157 |
General |
tüm kolu kaplayan dövme |
sleeve n.
|
|
158 |
General |
manzara resminde tüm öğeler |
staffage n.
|
|
159 |
General |
tüm maddelerin yaşamsal kuvvet taşıdığı ve her yaşamsal faaliyetin ise ruhun bir işlevi olduğunu öne süren eski bir teori |
stahlism n.
|
|
160 |
General |
içecek makinesindeki tüm çeşitlerin karışımı olan içecek |
suicide n.
|
|
161 |
General |
domino taşlarındaki tüm kemiklerin aynı sayıyı taşıması |
suit n.
|
|
162 |
General |
oyundaki tüm işaretlerin aynı isim veya sembolde olması |
suit n.
|
|
163 |
General |
(bowling) tek atışta tüm labutları devirme |
strike n.
|
|
164 |
General |
tüm hristiyanlar |
christendom n.
|
|
165 |
General |
tüm yerleri dolu olmak |
be booked up v.
|
|
166 |
General |
tüm masrafları üstlenmek |
foot the bill v.
|
|
167 |
General |
tüm yasal haklarını satın almak |
buy out v.
|
|
168 |
General |
tüm gözler üzerinde olmak |
be in the limelight v.
|
|
169 |
General |
tüm parasını yitirmek |
lose one's shirt v.
|
|
170 |
General |
tüm dikkatini vermek |
focus on v.
|
|
171 |
General |
tüm dikkatini almak (iş/sorun) |
absorb v.
|
|
172 |
General |
tüm dikkatini vermek |
pay particular attention to v.
|
|
173 |
General |
tüm yerleri rezerve olmak |
be booked up v.
|
|
174 |
General |
birinin tüm isteklerini yerine getirmek |
go all the way with v.
|
|
175 |
General |
tüm dikkatini bir şeye vermiş olmak |
be absorbed in v.
|
|
176 |
General |
karşılaşılan tüm engellerin üstesinden gelmek |
jump through hoops v.
|
|
177 |
General |
tüm dikkatleri üzerine çekmek |
draw all attention towards oneself v.
|
|
178 |
General |
tüm kuvvetiyle bağırmak |
shoot at the top of one's voice v.
|
|
179 |
General |
tüm dünyaca sevilmek |
be universally liked v.
|
|
180 |
General |
tüm dikkatleri üzerine toplamak |
enthrall v.
|
|
181 |
General |
ağaçlık bir alandaki tüm ağaç ve çalıları kesmek |
clear-cut v.
|
|
182 |
General |
tüm ağaç ve çalıları kesmek |
clear-cut v.
|
|
183 |
General |
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak |
reach an all-time high v.
|
|
184 |
General |
tüm yurtta yavru vatan ve dış temsilciliklerde törenlerle kutlanmak |
be celebrated throughout the country the foster-land and legations v.
|
|
185 |
General |
tüm çekmeceleri boşaltmak |
clean out all the drawers v.
|
|
186 |
General |
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
could not be saved despite all the efforts deployed by v.
|
|
187 |
General |
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamak |
could not be saved despite all medical efforts v.
|
|
188 |
General |
davanın tüm delillerini sunduğunu belirtmek |
rest one's case v.
|
|
189 |
General |
tüm çıplaklığıyla ortada olmak |
be blindingly obvious v.
|
|
190 |
General |
tüm çıplaklığıyla ortada olmak |
be blatantly obvious v.
|
|
191 |
General |
tüm çabalara rağmen kurtarılamamak |
despite all efforts can not be saved v.
|
|
192 |
General |
tüm zamanların en yüksek seviyesinde seyretmek |
be at all-time high v.
|
|
193 |
General |
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak |
reach all-time high v.
|
|
194 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
no vacancy v.
|
|
195 |
General |
tüm boyutlarıyla tartışmak |
discuss thoroughly (all aspects of) v.
|
|
196 |
General |
tüm yolları denemek |
use every means possible v.
|
|
197 |
General |
bir şeyi tüm ayrıntılarıyla tartışmak |
argue something out v.
|
|
198 |
General |
tüm gününü boşa harcamak |
loaf the entire day away v.
|
|
199 |
General |
tüm ayrıntıları gözlemlemek |
observe every detail v.
|
|
200 |
General |
tüm detayları anlatmak |
tell every detail v.
|
|
201 |
General |
tüm sorumluluğu üstlenmek |
assume full responsibility v.
|
|
202 |
General |
tüm sorumluluğu kabul etmek |
assume full responsibility v.
|
|
203 |
General |
tüm sorumluluğu almak |
assume full responsibility v.
|
|
204 |
General |
tüm parasını uyuşturucuya harcamak |
spend all of one’s money on drugs v.
|
|
205 |
General |
tüm dikkatini vermek |
give full attention/focus to something v.
|
|
206 |
General |
tüm parasını kaybetmek |
lose all one’s money v.
|
|
207 |
General |
bir şeyi tüm benliğinle anlamak |
grok v.
|
|
208 |
General |
stokunda tüm ebatlarından/boylarından ve renklerinden bulunmak |
have all sizes and colors in stock v.
|
|
209 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
have no room available v.
|
|
210 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
no room available v.
|
|
211 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
be booked up v.
|
|
212 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
be fully booked v.
|
|
213 |
General |
tüm odalar dolu olmak |
be fully booked up v.
|
|
214 |
General |
tüm bu çılgınlığa bir son vermek |
put an end to all the madness v.
|
|
215 |
General |
birine yardım etmek için tüm imkanlarıyla seferber olmak |
use every means available to help someone v.
|
|
216 |
General |
tüm gece çalışmak |
work all night v.
|
|
217 |
General |
tüm gün uyumak |
sleep all day v.
|
|
218 |
General |
tüm kaseti izlemek |
watch the whole tape v.
|
|
219 |
General |
tüm beklentileri aşmak |
exceed all expectations v.
|
|
220 |
General |
tüm ailesini kaybetmek |
lose one's entire family v.
|
|
221 |
General |
tüm olasılıklara bakmak |
look at all possibilities v.
|
|
222 |
General |
tüm izinleri almak |
get all the permits v.
|
|
223 |
General |
tüm sevgisini çocuğuna vermek |
give all her love to her child v.
|
|
224 |
General |
tüm ayarlamaları yapmak |
make all the arrangements v.
|
|
225 |
General |
tüm dikkatleri üzerine toplamak |
enthral v.
|
|
226 |
General |
tüm haberlerde olmak |
be all over the news v.
|
|
227 |
General |
tüm suçlamalardan suçlu bulunmak |
be found guilty on all charges v.
|
|
228 |
General |
tüm dikkatini vermek |
give someone an undivided attention v.
|
|
229 |
General |
tüm benliği ile dinlemek |
give someone an undivided attention v.
|
|
230 |
General |
tüm olanakları seferber etmek |
use every means available v.
|
|
231 |
General |
tüm imkanları seferber etmek |
use every means available v.
|
|
232 |
General |
tüm yılı harcamak |
spend all year v.
|
|
233 |
General |
tüm yarışmacılara karşı (at, vb. üzerine) bahse girmek |
lay against the field v.
|
|
234 |
General |
belirli bir süreci tüm riskleriyle karşılamak |
run the chances v.
|
|
235 |
General |
tüm vücuda yayılmak |
generalise v.
|
|
236 |
General |
tüm vücuda yayılmak |
generalize v.
|
|
237 |
General |
tüm ayrıntılarıyla yazmak |
amplify v.
|
|
238 |
General |
tüm dikkatini almak |
enwrap v.
|
|
239 |
General |
tüm izleri silmek |
erase v.
|
|
240 |
General |
yarışmadaki tüm yarışları veya ödülleri kazanmak |
board v.
|
|
241 |
General |
(bir şeye) tüm dikkatini vermek |
breathe v.
|
|
242 |
General |
tüm vücudu titremek |
shake all over v.
|
|
243 |
General |
yüksek fırındaki tüm açıklıkları kapatarak (patlamayı) durdurmak |
damp v.
|
|
244 |
General |
(birinin) tüm şanını yerle bir etmek |
darken v.
|
|
245 |
General |
tüm tartışma ve belirsizlikleri çözmek |
decide v.
|
|
246 |
General |
(okul, iş yeri gibi yerleri) kanunlar aracılığıyla tüm ırk ve etnik grup mensuplarına açmak |
desegregate v.
|
|
247 |
General |
kanunlar aracılığıyla tüm ırk ve etnik grup mensuplarına açık hale gelmek |
desegregate v.
|
|
248 |
General |
cinsiyete ait tüm atıfları kaldırmak |
desex v.
|
|
249 |
General |
tüm formaliteleri yerine getirmek |
comply [obsolete] v.
|
|
250 |
General |
tüm izlerini yok etmek |
clear v.
|
|
251 |
General |
tüm çanları aynı anda çalmak |
fire v.
|
|
252 |
General |
tüm dikkatini vermek |
fixate v.
|
|
253 |
General |
arazinin tüm mirasçılara eşit pay edilmesi geleneğine tabi olmak |
gavel v.
|
|
254 |
General |
araziyi tüm mirasçılara eşit pay etmek |
gavel v.
|
|
255 |
General |
tüm cihaz kaynaklarına erişim sağlamak |
root v.
|
|
256 |
General |
tüm gerçekliğiyle ortada olmak |
seem v.
|
|
257 |
General |
tüm olasılıkları değerlendirmek |
cast a wide net v.
|
|
258 |
General |
tüm parasını yatırmak |
stake v.
|
|
259 |
General |
insanın tüm dikkatini toplayan |
absorbing adj.
|
|
260 |
General |
tüm hafta boyunca |
weeklong adj.
|
|
261 |
General |
tüm ülke çapında |
nationwide adj.
|
|
262 |
General |
tüm dünyaya bedel |
worth the whole world adj.
|
|
263 |
General |
tüm dikkatini bir şeye vermiş |
absorbed adj.
|
|
264 |
General |
tüm dikkatini bir noktaya çevirmiş |
absorbed adj.
|
|
265 |
General |
tüm ayrıntıları gösteren |
graphic adj.
|
|
266 |
General |
tüm ülkede tanınan |
known throughout the nation adj.
|
|
267 |
General |
tüm dünyayı ilgilendiren |
global adj.
|
|
268 |
General |
tüm kiliselerin birleşmesini amaçlayan |
ecumenical adj.
|
|
269 |
General |
tüm kiliselerin kabul ettiği |
ecumenical adj.
|
|
270 |
General |
tüm dünyaca tanınan |
globally known adj.
|
|
271 |
General |
tüm gün süren |
a day-long adj.
|
|
272 |
General |
tüm dünyanın bildiği |
world wide known adj.
|
|
273 |
General |
tüm dünyaca tanınan |
renowned worldwide adj.
|
|
274 |
General |
tüm dünyaca tanınan |
worldwide known adj.
|
|
275 |
General |
tüm dünyaca bilinen |
world wide known adj.
|
|
276 |
General |
tüm dünyanın bildiği |
globally known adj.
|
|
277 |
General |
tüm dünyaca bilinen |
worldwide known adj.
|
|
278 |
General |
tüm dünyaca bilinen |
globally known adj.
|
|
279 |
General |
tüm dünyanın bildiği |
worldwide known adj.
|
|
280 |
General |
tüm dünyanın bildiği |
renowned worldwide adj.
|
|
281 |
General |
tüm dünyaca tanınan |
world wide known adj.
|
|
282 |
General |
tüm dünyaca bilinen |
renowned worldwide adj.
|
|
283 |
General |
tüm zamanların en ünlü |
all time favorite adj.
|
|
284 |
General |
tüm zamanların en iyi |
all time favorite adj.
|
|
285 |
General |
tüm zamanların en iyi |
all time favourite adj.
|
|
286 |
General |
tüm zamanların en ünlü |
all time favourite adj.
|
|
287 |
General |
belirtilen tüm özelliklere sahip |
full-featured adj.
|
|
288 |
General |
tüm yıl boyunca |
year-round adj.
|
|
289 |
General |
tüm şiddetiyle devam eden (rüzgar vb) |
unabated adj.
|
|
290 |
General |
tüm dünyanın bildiği |
world-renowned adj.
|
|
291 |
General |
tüm dünyanın tanıdığı |
world-renowned adj.
|
|
292 |
General |
tüm dünyaca bilinen |
world-renowned adj.
|
|
293 |
General |
tüm dünyaca tanınan |
world-renowned adj.
|
|
294 |
General |
tüm zamanlar için geçerli |
omnitemporal adj.
|
|
295 |
General |
tüm zamanları ilgilendiren |
omnitemporal adj.
|
|
296 |
General |
tüm zamanlara ait |
omnitemporal adj.
|
|
297 |
General |
tüm araştırmaları kapsayan |
hologeistic adj.
|
|
298 |
General |
tüm çalışmaları kapsayan |
hologeistic adj.
|
|
299 |
General |
tüm şehri kapsayan |
citywide adj.
|
|
300 |
General |
tüm ırkları kapsayan |
panethnic adj.
|
|
301 |
General |
tüm insanlığı ilgilendiren |
panhuman adj.
|
|
302 |
General |
tüm dikkatini bir şeye vermiş |
absorpt adj.
|
|
303 |
General |
tüm dikkatini bir noktaya çevirmiş |
absorpt adj.
|
|
304 |
General |
tüm ekonomi |
economywide adj.
|
|
305 |
General |
tüm ekonomiyi kapsayan |
economywide adj.
|
|
306 |
General |
mevcut tüm personel ve kaynakları tek amaca odaklayan |
totalitarian adj.
|
|
307 |
General |
tüm gece açık |
all-night adj.
|
|
308 |
General |
tüm içeriği kapsayan |
allover adj.
|
|
309 |
General |
tüm yüzeyi kaplayan |
allover adj.
|
|
310 |
General |
tüm şiddetiyle devam eden |
unabating adj.
|
|
311 |
General |
bir sınıfın veya grubun tüm üyelerini kapsayan |
universal adj.
|
|
312 |
General |
birisinin tüm zamanını ve ilgisini ele geçiren (kimse) |
engrossing adj.
|
|
313 |
General |
tüm koşullardan soyutlanmış |
entitative adj.
|
|
314 |
General |
tüm dikkatini veren |
enwrapped adj.
|
|
315 |
General |
abd'nin new york ile güney karolina arasındaki tüm veya bazı eyaletleri kapsayan bölgesine ait veya ilişkin |
mid-atlantic adj.
|
|
316 |
General |
tüm dünyayı içeren |
world adj.
|
|
317 |
General |
tüm dünyada geçerli |
world adj.
|
|
318 |
General |
tüm dünyayı kapsayan |
world adj.
|
|
319 |
General |
tüm dünyaya yayılan |
world adj.
|
|
320 |
General |
tüm dünyayı etkileyecek kadar önemli |
world-shattering adj.
|
|
321 |
General |
tüm kültürleri kapsayan |
pan-cultural adj.
|
|
322 |
General |
tüm mevki ve rütbelerden olan |
great and small adj.
|
|
323 |
General |
tüm olayların iyiliğe hizmet ettiği fikrine meyleden |
optimist adj.
|
|
324 |
General |
tüm olayların iyiliğe hizmet ettiği fikrine uyan |
optimist adj.
|
|
325 |
General |
tüm olayların iyiliğe hizmet ettiği fikrine meyleden |
optimistic adj.
|
|
326 |
General |
tüm olayların iyiliğe hizmet ettiği fikrine uyan |
optimistic adj.
|
|
327 |
General |
tüm toplumu kapsayan |
overarching adj.
|
|
328 |
General |
tüm üyeleri kapsayan |
overarching adj.
|
|
329 |
General |
tüm bedenleri kapsayan |
omnicorporeal adj.
|
|
330 |
General |
tüm organları kapsayan |
omnicorporeal adj.
|
|
331 |
General |
tüm bedenleri içeren |
omnicorporeal adj.
|
|
332 |
General |
tüm organları içeren |
omnicorporeal adj.
|
|
333 |
General |
tüm maddeleri kapsayan |
omnicorporeal adj.
|
|
334 |
General |
tüm maddeleri içeren |
omnicorporeal adj.
|
|
335 |
General |
tüm formlara sahip olan |
omniform adj.
|
|
336 |
General |
tüm şekillere sahip olan |
omniform adj.
|
|
337 |
General |
tüm görünüşlere sahip olan |
omniform adj.
|
|
338 |
General |
tüm işlevlere sahip olan |
omnimode adj.
|
|
339 |
General |
tüm fonksiyonlara sahip olan |
omnimode adj.
|
|
340 |
General |
gerekli olan tüm ekipmanlara sahip |
well-appointed adj.
|
|
341 |
General |
tüm dünyayı yöneten |
cosmocratic adj.
|
|
342 |
General |
tüm dünyanın yönetimine dayalı |
cosmocratic adj.
|
|
343 |
General |
tüm dünyayı yönetenlere ait veya ilgili |
cosmocratic adj.
|
|
344 |
General |
yetkinin tüm üyelere dağıtıldığı (topluluk) |
diffusive [obsolete] adj.
|
|
345 |
General |
(illegal işlem veya uygulamalarda) tüm tarafların gönüllü katılımını içeren |
consensual adj.
|
|
346 |
General |
tüm konularda üstünlük gösteren |
pancratic adj.
|
|
347 |
General |
tüm güce sahip |
pancratic adj.
|
|
348 |
General |
tüm yunan halklarına ait veya ilgili |
panhellenic adj.
|
|
349 |
General |
tüm yunan halklarının birleşmesi hareketine ait veya ilgili |
panhellenic adj.
|
|
350 |
General |
tüm yunan halklarına ait veya ilgili |
pan-hellenic adj.
|
|
351 |
General |
tüm yunan halklarının birleşmesi hareketine ait veya ilgili |
pan-hellenic adj.
|
|
352 |
General |
tüm slav ırkları ile ilgili |
pansclavic adj.
|
|
353 |
General |
tüm biçimlerde var olan |
pantamorphic adj.
|
|
354 |
General |
tüm şekillere bürünebilen |
pantamorphic adj.
|
|
355 |
General |
tüm yüzeylerinden ışık yansıtan |
pellucid adj.
|
|
356 |
General |
bir doğru üzerindeki iki ana noktayı birleştiren tüm noktaları içeren (noktalar kümesi) |
convex adj.
|
|
357 |
General |
tüm gün süren |
daylong adj.
|
|
358 |
General |
grubun tüm üyelerinin katılmasına izin veren |
participatory adj.
|
|
359 |
General |
tüm grup üyelerinin katılımını sağlayan |
participatory adj.
|
|
360 |
General |
doğadaki tüm yaratılmış varlıklara ait |
physical adj.
|
|
361 |
General |
kromatik gamın tüm tonlarına ait veya ilişkili |
semitonal adj.
|
|
362 |
General |
kromatik gamın tüm tonlarını veren |
semitonal adj.
|
|
363 |
General |
tüm borçlarını ödeyebilen (kurum) |
solvent adj.
|
|
364 |
General |
tüm gücüyle olan |
beardown adj.
|
|
365 |
General |
tüm sene süren |
year-round adj.
|
|
366 |
General |
tüm dikkatiyle |
absorbedly adv.
|
|
367 |
General |
tüm ulus çapında |
across the nation adv.
|
|
368 |
General |
tüm dünyada |
around the world adv.
|
|
369 |
General |
tüm dünyada |
all over the world adv.
|
|
370 |
General |
tüm ilgiyi çekerek |
absorbingly adv.
|
|
371 |
General |
tüm yeteneğine karşın |
for all his talent adv.
|
|
372 |
General |
tüm gün boyunca |
daylong adv.
|
|
373 |
General |
tüm yıl boyunca |
all the year round adv.
|
|
374 |
General |
tüm risklere karşı |
against all risks adv.
|
|
375 |
General |
tüm gücüyle |
amain adv.
|
|
376 |
General |
tüm aşamalarda |
in all phases adv.
|
|
377 |
General |
tüm aşamalarda |
in all steps adv.
|
|
378 |
General |
tüm yıl boyunca |
all year round adv.
|
|
379 |
General |
tüm yıl süresince |
all year round adv.
|
|
380 |
General |
birinin tüm yetişme çağı boyunca |
throughout one's entire upbringing adv.
|
|
381 |
General |
tüm dünya çevresinde |
all around the world adv.
|
|
382 |
General |
yaşamın tüm anları için |
for all of life's occasions adv.
|
|
383 |
General |
tüm diğer zamanlar |
at all other times adv.
|
|
384 |
General |
yarın tüm gün |
all day tomorrow adv.
|
|
385 |
General |
tüm olanakları seferber ederek |
in earnest adv.
|
|
386 |
General |
yukarıdaki tüm bu nedenlerden dolayı |
from all reasons above adv.
|
|
387 |
General |
tüm ulusun önünde |
in front of the whole nation adv.
|
|
388 |
General |
tüm gücüyle |
in force adv.
|
|
389 |
General |
tüm ülkede |
all over the country adv.
|
|
390 |
General |
(bir olayı anlatırken) tüm detayları oluş sırasıyla vererek |
blow-by-blow adv.
|
|
391 |
General |
tüm sabah |
all morning adv.
|
|
392 |
General |
tüm yaşlarda |
at all ages adv.
|
|
393 |
General |
tüm aileyle |
with the whole family adv.
|
|
394 |
General |
tüm ciddiyetle |
in all seriousness adv.
|
|
395 |
General |
tüm bunlara rağmen |
despite all adv.
|
|
396 |
General |
tüm yıl boyunca |
for a whole year adv.
|
|
397 |
General |
tüm dünyada |
across the world adv.
|
|
398 |
General |
tüm ayrıntılarıyla |
specifically adv.
|
|
399 |
General |
tüm olarak |
as a whole adv.
|
|
400 |
General |
tüm ülke çapında |
across the nation adv.
|
|
401 |
General |
tüm yıl boyunca |
during the entire year adv.
|
|
402 |
General |
tüm çıkıntılar dahil olmak üzere bir uçtan diğer uca |
overall adv.
|
|
403 |
General |
tüm yönlerde |
round about adv.
|
|
404 |
General |
tüm gün boyunca |
all day long adv.
|
|
405 |
General |
tüm koşulları hesaba katarak |
considering adv.
|
|
406 |
General |
tüm kalbimle |
wholeheartedly adv.
|
|
407 |
General |
tüm hususlardan önce |
firstly adv.
|
|
408 |
General |
tüm yüzeye |
over adv.
|
|
409 |
General |
tüm alan boyunca |
over adv.
|
|
410 |
General |
tüm ayrıntılarıyla |
to a crumb adv.
|
|
411 |
General |
tüm içtenliğiyle |
unreservedly adv.
|
|
412 |
General |
tüm yönlerde |
round prep.
|
|
413 |
General |
bir şeyin tüm özellikleri |
what pron.
|
|
414 |
General |
tüm, tamamen anlamları veren ön ek |
toti- pref.
|
|
415 |
General |
tüm anlamı veren ön ek |
hol- pref.
|
|
Phrasals |
|
416 |
Phrasals |
(birini) tüm parasını harcamaya ikna etmek |
lamb down [aus] v.
|
|
417 |
Phrasals |
tüm ilgisini vermek |
bind up in v.
|
|
418 |
Phrasals |
(birinin) tüm parasıyla sıvışmak |
clean out v.
|
|
419 |
Phrasals |
tüm dikkatini vermek |
bind up in v.
|
|
420 |
Phrasals |
tüm ilmekleri kapatarak örgüyü bitirmek |
cast off v.
|
|
421 |
Phrasals |
tüm gücüyle vurmak |
strike out v.
|
|
422 |
Phrasals |
tüm gücüyle/canla başla koyulmak/başlamak |
buckle down v.
|
|
423 |
Phrasals |
tüm dikkatini toplamak |
call up v.
|
|
424 |
Phrasals |
tüm cesaretini toplamak |
call up v.
|
|
425 |
Phrasals |
tüm ilgisini birine vermek |
absorb oneself in someone or something v.
|
|
426 |
Phrasals |
tüm yerleri rezerve etmek/ayırmak |
book something up v.
|
|
427 |
Phrasals |
tüm etrafını çivilemek |
hammer something down v.
|
|
428 |
Phrasals |
tüm sevgisini vermek |
be wrapped up in v.
|
|
429 |
Phrasals |
tüm gücüyle çekmek |
tug away (at something) v.
|
|
430 |
Phrasals |
(tüm servetini vb.) bırakmak |
will away v.
|
|
431 |
Phrasals |
tüm gücüyle itmek/bastırmak |
punch down v.
|
|
432 |
Phrasals |
tüm taşları yerine oturtarak bir hikayeyi/bir şeyi çözmek |
reconstruct (something) from (something else) v.
|
|
433 |
Phrasals |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
go forward v.
|
|
434 |
Phrasals |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
press forward v.
|
|
435 |
Phrasals |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
push forward v.
|
|
436 |
Phrasals |
tüm problemlere, zorluklara rağmen ileri gitmek |
push forward v.
|
|
437 |
Phrasals |
(birine veya bir şeye) tüm gücüyle vurmak |
whale away at (someone or something) v.
|
|
438 |
Phrasals |
(birine veya bir şeye) tüm gücüyle vurmak |
whale into (someone or something) v.
|
|
439 |
Phrasals |
(birine veya bir şeye) tüm gücüyle vurmak |
whale on (someone or something) v.
|
|
440 |
Phrasals |
tüm parayı süpürmek |
sweep up v.
|
|
441 |
Phrasals |
bir şeyin tüm yetkisini birine/bir şeye vermek |
vest something in someone or something v.
|
|
442 |
Phrasals |
bir şeyin tüm haklarını birine/bir şeye vermek |
vest something in someone or something v.
|
|
443 |
Phrasals |
-in tüm yetkisini birine vermek |
vest in v.
|
|
444 |
Phrasals |
-in tüm haklarını birine vermek |
vest in v.
|
|
445 |
Phrasals |
tüm enerjisini (bir şeye) vermek |
toss into (something) v.
|
|
446 |
Phrasals |
tüm bilgiyi açığa çıkarmak |
plaster over v.
|
|
447 |
Phrasals |
tüm dikkatini (birine/bir şeye) çevirmek |
rivet (something) to (someone or something) v.
|
|
448 |
Phrasals |
tüm vücudunu muayene/tedavi etmek |
work someone over v.
|
|
449 |
Phrasals |
tüm enerjisini, zamanını, çabasını bir şeye sarf etmek |
work toward (something) v.
|
|
450 |
Phrasals |
hava saldırısında düşman uçaklarından saklanmak için tüm ışıkları söndürmek |
black out v.
|
|
451 |
Phrasals |
tüm ilgisini (bir şeye) vermek |
absorb (oneself) in (something) v.
|
|
452 |
Phrasals |
piyasadaki tüm malı satın almak |
buy something up v.
|
|
453 |
Phrasals |
mevcut tüm araziyi geliştirmek |
build out v.
|
|
454 |
Phrasals |
tüm ilgisini (birine/bir şeye) yönlendirmek |
concern (oneself) over (someone or something) v.
|
|
455 |
Phrasals |
tüm dikkatini (birine/bir şeye) vermek |
concern (oneself) over (someone or something) v.
|
|
456 |
Phrasals |
tüm kurşunları ateşlemek |
fire away v.
|
|
457 |
Phrasals |
bir yerdeki tüm balıkları avlamak |
fish out v.
|
|
458 |
Phrasals |
bir yerdeki tüm balıkları avlayıp bitirmek/tüketmek |
fish out v.
|
|
459 |
Phrasals |
gemiyi tüm yelkenlerini açarak sığ bir yerden/kum yığını üzerinden geçirmeye çalışmak |
forge over [obsolete] v.
|
|
460 |
Phrasals |
tüm yumurtaları aynı sepete koymamak |
hedge against something v.
|
|
461 |
Phrasals |
tüm ilgisini/bakışlarını (birine/bir şeye) vermek/odaklamak |
rivet on (someone or something) v.
|
|
462 |
Phrasals |
tüm gücünü/varını yoğunu ortaya koyup iyi bir performans göstermek |
run out of (one's) skin v.
|
|
463 |
Phrasals |
tüm gücüyle çekmek |
tug away v.
|
|
464 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) tüm gücüyle çekmek |
tug away at (someone or something) v.
|
|
465 |
Phrasals |
(hedefe giden) tüm yolları kapamak |
close out v.
|
|
466 |
Phrasals |
tüm göstergeler doğrultusunda |
according to all accounts expr.
|
|
467 |
Phrasals |
eldeki tüm verilere göre |
according to all accounts expr.
|
|
468 |
Phrasals |
tüm anlatılanlara bakılırsa |
according to all accounts expr.
|
|
469 |
Phrasals |
tüm veriler ışığında |
according to all accounts expr.
|
|
470 |
Phrasals |
tüm göstergeler doğrultusunda |
by all accounts expr.
|
|
471 |
Phrasals |
eldeki tüm verilere göre |
by all accounts expr.
|
|
472 |
Phrasals |
tüm anlatılanlara bakılırsa |
by all accounts expr.
|
|
473 |
Phrasals |
tüm veriler ışığında |
by all accounts expr.
|
|
Phrases |
|
474 |
Phrases |
tüm enerjisini çekmek |
suck dry v.
|
|
475 |
Phrases |
tüm kaynaklarını tüketmek |
suck dry v.
|
|
476 |
Phrases |
tüm gücünü çekmek |
suck dry v.
|
|
477 |
Phrases |
tüm masraflar ödenmiştir |
tous frais faits [french] expr.
|
|
478 |
Phrases |
tüm dünyada/piyasada bulabileceğinin en iyisi/mükemmeli |
best of all worlds expr.
|
|
479 |
Phrases |
(bir şeyin) tüm …larına rağmen |
for all (one's) (something) expr.
|
|
480 |
Phrases |
tüm kurumsal ve yasal sorumluluğu ile |
with full corporate and legal responsibility expr.
|
|
481 |
Phrases |
tüm dünya bir sahnedir |
all the world's a stage expr.
|
|
482 |
Phrases |
antlaşma aşağıdaki tüm detayları kapsamaktadır |
the agreement covers all the following details expr.
|
|
483 |
Phrases |
antlaşma aşağıdaki tüm detayları kapsamaktadır |
the agreement encompasses all the following details expr.
|
|
484 |
Phrases |
burada verilen tüm bilgiler kisiye özel ve gizlidir |
all information provided herein is private and confidential expr.
|
|
485 |
Phrases |
ilgili tüm hak ve imtiyazlar |
all the rights and privileges thereunto appertaining expr.
|
|
486 |
Phrases |
tüm bunlar düşünüldüğünde |
considering all of these expr.
|
|
487 |
Phrases |
tüm yıl boyunca |
all year long expr.
|
|
488 |
Phrases |
tüm sene boyunca |
all year long expr.
|
|
489 |
Phrases |
tüm yıl |
all year long expr.
|
|
490 |
Phrases |
tüm bunlar hesaba katıldığında |
taking into account all of these expr.
|
|
491 |
Phrases |
tüm hayatım |
my entire life expr.
|
|
492 |
Phrases |
toplumun her kesiminde/tüm katmanlarında |
at all levels of society expr.
|
|
493 |
Phrases |
tüm gerekli belgeleri ekleyerek |
attaching all necessary documents expr.
|
|
494 |
Phrases |
tüm bunlar dikkate alındığında |
taking into account all of these expr.
|
|
495 |
Phrases |
tüm suçlamalardan |
on all charges expr.
|
|
496 |
Phrases |
tüm hüküm ve tasarruf devlette olan |
fully owned by the state expr.
|
|
497 |
Phrases |
tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda |
taking into account all of these expr.
|
|
498 |
Phrases |
tüm saygımla söylüyorum |
with all due respect expr.
|
|
499 |
Phrases |
tüm bunları dikkate alacak olursak |
If we take into account all of these expr.
|
|
500 |
Phrases |
tüm bu unsurları dikkate alacak olursak |
If we take into account all of these factors expr.
|
|