taşımak - Turkish English Dictionary

taşımak

Meanings of "taşımak" in English Turkish Dictionary : 67 result(s)

Turkish English
Common Usage
taşımak bear v.
My arms were tired from bearing trays of finger food for the guests all night.
Bütün gece misafirler için tepsi tepsi atıştırmalık taşımaktan kollarım yoruldu.

More Sentences
taşımak transport v.
We are hoping for a ban on single-hull vessels transporting heavy fuel oils in the Baltic Sea.
Baltık Denizi'nde ağır akaryakıt taşıyan tek cidarlı gemilerin yasaklanmasını umuyoruz.

More Sentences
taşımak carry v.
The outcome of the Convention will only carry political weight if it is supported by as broad a consensus as possible.
Sözleşmenin sonucu ancak mümkün olduğunca geniş bir mutabakatla desteklenirse siyasi bir ağırlık taşıyacaktır.

More Sentences
taşımak haul v.
I have to haul all these big waves back and forth.
Bütün bu büyük dalgaları ileri geri taşımak zorundayım.

More Sentences
General
taşımak wear v.
An engine that has never misfired and never stopped, and I believe that you can wear that badge with pride.
Hiç teklememiş ve hiç durmamış bir motor ve bu rozeti gururla taşıyabileceğinize inanıyorum.

More Sentences
taşımak run v.
It is a prospect that runs the risk of discouraging and deterring people from using the net and e-commerce.
İnsanları internet ve e-ticaret kullanımından caydırma ve vazgeçirme riski taşıyan bir ihtimaldir.

More Sentences
taşımak convey v.
The pipe conveys water from the lake to the factory.
Boru, gölden fabrikaya su taşıyor.

More Sentences
taşımak ferry v.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

More Sentences
taşımak support v.
These shelves cannot support so many books.
Bu raflar bu kadar kitabı taşıyamaz.

More Sentences
taşımak carry away v.
The policemen carried away the body.
Polisler, cesedi taşıdılar.

More Sentences
taşımak move v.
The Treaty of Nice has not really moved the EU any further on.
Nice Antlaşması AB'yi gerçekten daha ileriye taşımamıştır.

More Sentences
taşımak haul v.
I have to haul all these big waves back and forth.
Bütün bu büyük dalgaları ileri geri taşımak zorundayım.

More Sentences
taşımak carry v.
The outcome of the Convention will only carry political weight if it is supported by as broad a consensus as possible.
Sözleşmenin sonucu ancak mümkün olduğunca geniş bir mutabakatla desteklenirse siyasi bir ağırlık taşıyacaktır.

More Sentences
taşımak transfer v.
Let us hope that you can transfer this to Europe too.
Umalım ki bunu Avrupa'ya da taşıyabilesiniz.

More Sentences
taşımak convey v.
The pipe conveys water from the lake to the factory.
Boru, gölden fabrikaya su taşıyor.

More Sentences
taşımak carry over v.
The reason why I have not carried over my support to the joint resolution is its enormous limitations.
Desteğimi ortak karar tasarısına taşımamamın nedeni, tasarının muazzam sınırlılıklarıdır.

More Sentences
taşımak bring v.
They will always have the freedom to continue bringing strictly national discussions to Brussels and Strasbourg.
Ulusal tartışmaları Brüksel ve Strazburg'a taşımaya devam etme özgürlüğüne her zaman sahip olacaklardır.

More Sentences
Trade/Economic
taşımak convey v.
The pipe conveys water from the lake to the factory.
Boru, gölden fabrikaya su taşıyor.

More Sentences
Technical
taşımak carry v.
The outcome of the Convention will only carry political weight if it is supported by as broad a consensus as possible.
Sözleşmenin sonucu ancak mümkün olduğunca geniş bir mutabakatla desteklenirse siyasi bir ağırlık taşıyacaktır.

More Sentences
taşımak transfer v.
Let us hope that you can transfer this to Europe too.
Umalım ki bunu Avrupa'ya da taşıyabilesiniz.

More Sentences
taşımak bear v.
My arms were tired from bearing trays of finger food for the guests all night.
Bütün gece misafirler için tepsi tepsi atıştırmalık taşımaktan kollarım yoruldu.

More Sentences
taşımak transport v.
We are hoping for a ban on single-hull vessels transporting heavy fuel oils in the Baltic Sea.
Baltık Denizi'nde ağır akaryakıt taşıyan tek cidarlı gemilerin yasaklanmasını umuyoruz.

More Sentences
taşımak convey v.
The pipe conveys water from the lake to the factory.
Boru, gölden fabrikaya su taşıyor.

More Sentences
Computer
taşımak move v.
The Treaty of Nice has not really moved the EU any further on.
Nice Antlaşması AB'yi gerçekten daha ileriye taşımamıştır.

More Sentences
Automotive
taşımak haul v.
I have to haul all these big waves back and forth.
Bütün bu büyük dalgaları ileri geri taşımak zorundayım.

More Sentences
Marine Biology
taşımak haul v.
I have to haul all these big waves back and forth.
Bütün bu büyük dalgaları ileri geri taşımak zorundayım.

More Sentences
General
taşımak remove n.
taşımak mount v.
taşımak cart v.
taşımak tote v.
taşımak bear away v.
taşımak stanchion v.
taşımak sustain v.
taşımak transport by v.
taşımak hump v.
taşımak put across v.
taşımak pack v.
taşımak receive v.
taşımak bring in through v.
taşımak relocate v.
taşımak coach v.
taşımak waft v.
taşımak be vested with v.
taşımak sport v.
taşımak get v.
taşımak admove v.
taşımak rap [obsolete] v.
taşımak relay v.
taşımak tew [obsolete] v.
taşımak demigrate v.
taşımak deport v.
taşımak circumfer v.
taşımak port v.
taşımak portage v.
taşımak convoy [obsolete] v.
taşımak shlep v.
Phrasals
taşımak take along v.
taşımak haul away v.
taşımak bring away v.
taşımak get up v.
taşımak haul off v.
taşımak haul out v.
taşımak hold onto v.
taşımak bear up v.
Construction
taşımak handle v.
Botanic
taşımak deplant v.
Archaic
taşımak traject v.

Meanings of "taşımak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
(ağırlık) taşımak hold v.
The roads in America are designed to hold 80,000 pounds.
Amerika'daki yollar 80,000 ton taşıyacak şekilde tasarlanmıştır.

More Sentences
General
anlam taşımak make sense v.
This doesn't make sense to me.
Bu benim için bir anlam taşımıyor.

More Sentences
dışarıya taşımak carry out v.
They carried out several bodies after the explosion.
Onlar patlamadan sonra birkaç cesedi dışarıya taşıdı.

More Sentences
önem taşımak matter v.
An open EU-US dialogue on these matters is critical to the ultimate effectiveness of the Court.
Bu konularda açık bir AB-ABD diyaloğu Mahkeme'nin nihai etkinliği açısından kritik önem taşımaktadır.

More Sentences
kargo taşımak carry cargo v.
Icebreakers are used to carry cargo and break ice.
Buzkıranlar kargo taşımak ve buz kırmak için kullanılır.

More Sentences
yük taşımak carry cargo v.
Icebreakers are used to carry cargo and break ice.
Buzkıranlar yük taşımak ve buzu kırmak için kullanılır.

More Sentences
sorumluluk taşımak bear responsibility v.
There is no other government in the world that bears responsibility for 1.3 billion people.
Dünyada 1.3 milyar insanın sorumluluğunu taşıyan başka bir hükümet yoktur.

More Sentences
silah taşımak carry gun v.
The government prohibits us from carrying guns without a license.
Hükümet ruhsatsız silah taşımamızı yasaklıyor.

More Sentences
yanında taşımak carry v.
He gave me all the money he was carrying with him.
O, yanında taşıdığı bütün parayı bana verdi.

More Sentences
adını taşımak bear the name v.
The university bears the name of its founder.
Üniversite kurucusunun adını taşımaktadır.

More Sentences
ağır şeyler taşımak carry heavy things v.
The doctor didn't allow my father to carry heavy things.
Doktor, babamın ağır şeyler taşımasına müsaade etmedi.

More Sentences
(iz vb.) taşımak bear v.
The building still bears marks from the paint gun party.
Bina hâlâ boya tabancası partisinin izlerini taşıyor.

More Sentences
(isim, ad) taşımak bear v.
She bore the same name as her great-grandmother.
Büyük büyükannesiyle aynı adı taşıyordu.

More Sentences
başlığını taşımak head v.
The first slide was headed 'Our vision and mission.'
İlk slayt "Vizyonumuz ve misyonumuz" başlığını taşıyordu.

More Sentences
(yukarı) taşımak lift v.
This new technology will lift the market to unimagined heights.
Bu yeni teknoloji, pazarı hayal bile edilemeyecek seviyelere taşıyacaktır.

More Sentences
nitelik taşımak serve v.
The verdict served as a warning to other companies.
Karar diğer şirketler için de bir uyarı niteliği taşıyordu.

More Sentences
(üst seviyeye) taşımak take v.
Smartphones took communication to the next level.
Akıllı telefonlar iletişimi bir üst seviyeye taşıdı.

More Sentences
gururla (bir şeyi taşımak vb) with pride adv.
We promise with pride but we fail to deliver.
Gururla söz veriyoruz ama yerine getiremiyoruz.

More Sentences
Common Usage
(uçak/kap) (yolcu/su vb) taşımak hold v.
taşımak (hava/su) waft v.
demiryolu ile taşımak railroad v.
General
odun taşımak için kullanılan araç jinker n.
su taşımak üzere tasarlanmış köprü aqueduct n.
yük taşımak için kullanılan motorlu kamyon motortruck n.
tabut taşımak için kullanılan tekerlekli sedye bier n.
yük taşımak üzere tasarlanmış taşıt van n.
tahta taşımak için kullanılan kutu woodbox n.
elden ele kovayla su veya toprak taşımak için oluşturulan insan zinciri bucket brigade n.
omuza takılan bant şeklinde askı (davul vb taşımak için) baldric n.
havalanlarında, tren istasyonlarında, bavulları taşımak için kullanılan, birbirlerine bağlı açık treyler/palet dizisi baggage train n.
plastik kasa (sebze vb taşımak için) plastic crate n.
(genelde tablet/cep telefonu vs taşımak için kullanılan) çok gözlü orta boy çanta pocket pouch n.
bir eşyayı hareket ettirmek ya da taşımak için kullanılan araç caddie n.
hasta ya da yaralı taşımak için katıra yerleştirilmiş oturma alanı ya da yatak cacolet [french dialect] n.
özellikle cornwall'da balık taşımak için kullanılan kulplu tahta sepet caul [dialect] n.
kül, kömür veya tuz gibi maddeleri taşımak için kullanılan, fazla derin olmayan kutu backet [scottish] n.
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu yakhdan n.
(iran'da) yük hayvanı üzerinde buz taşımak için kullanılan kutu yakhdan n.
bıçak ve düdük gibi nesneleri taşımak için saplarına geçirilen ip lanyard n.
etek ucunda bir şeyler taşımak için katlanabilen ön kısım lap n.
postaları taşımak için kullanılan taşıt mailvan n.
at sırtında ringa balığı taşımak için kullanılan hasır sepet ölçüsü maise n.
genellikle omuz askılı, kişisel eşyaları taşımak için tasarlanmış küçük erkek çantası man-bag n.
şarap taşımak için kullanılan deriden yapılma bir şişe wine skin n.
şarap taşımak için kullanılan deriden yapılma bir çanta wine skin n.
başka bir araziye toprak taşımak için kazılmış yeşil bir tarla sınırı windrow [uk] n.
süt taşımak için kullanılan vagon milk wagon n.
süt taşımak için kullanılan araba milk wagon n.
süt taşımak için kullanılan vagon milkwagon n.
süt taşımak için kullanılan araba milkwagon n.
saman taşımak için arabaya eklenen çerçeve hayrig n.
yük taşımak için başa takılan küçük yastık headring n.
araç gereçleri taşımak için halkaları veya yuvaları olan kemer holster n.
yük taşımak için kullanılan omuz boyunduruğu hoop n.
işçi ve malzeme taşımak için kullanılan küçük araba go-devil n.
kargo taşımak veya et asmak için kullanılan güçlü kanca hock [uk] n.
yol eşyası taşımak için kullanılan bat n.
iki kişinin omuzlarında yük taşımak için kullandığı sopa colstaff n.
tütün taşımak veya geçici olarak saklamak için kullanılan kutu saratoga n.
(çubuk veya levhaları taşımak için) demirci maşası kullanan çelik işçisi stickman n.
yük treni ile taşımak freight v.
pankart taşımak hold a banner v.
taşımak (omuzunda vb) ride v.
güçlükle taşımak lug v.
izleri taşımak have overtones v.
taşımak (silah) wear v.
taşımak (sular) wash v.
uçakla taşımak airlift v.
yuvarlayarak taşımak trundle v.
kızakla taşımak sleigh v.
karşı sahile taşımak ferry v.
kol kuvvetiyle taşımak manhandle v.
kızakla taşımak sledge v.
payanda ile taşımak prop v.
evini sırtında taşımak live out of suitcases v.
otobüsle taşımak bus v.
el arabası ile yük taşımak truck v.
izleri taşımak contain overtones v.
ayağıyla içeri taşımak (çamur) track v.
kızakla taşımak sled v.
borularla taşımak bring in through pipes v.
helikopter ile uçmak/taşımak helicopter v.
özellik taşımak have the characteristics of v.
sırtında taşımak hump v.
hava yoluyla taşımak airlift v.
ayrıca bir anlam taşımak connote v.
var gücüyle taşımak manhandle v.
omuzlarda taşımak chair v.
feribotla taşımak ferry v.
özellik taşımak feature v.
tramvayla taşımak tram v.
salla taşımak raft v.
laf taşımak be a talebearer v.
kanalla su taşımak flume v.
haber değeri taşımak qualify as news v.
haber değeri taşımak be newsworthy v.
mavna ile taşımak barge v.
araba ile taşımak cart v.
pankart taşımak hold a placard v.
araba ile taşımak cart off v.
kovayla taşımak bucket v.
yük kızağıyla taşımak sledge v.
at arabası ile taşımak cart v.
üzerinde taşımak carry v.
biriyle ortak bir özellik taşımak have something in common with someone v.
kamyon ile yük taşımak truck v.
boru ile taşımak pipe v.
çok önem taşımak be of capital importance v.
havayoluyla taşımak transport by airmail v.
taşımak (silah) pack v.
feribotla taşımak transport by ferry v.
golf oyuncunun sopalarını taşımak caddie v.
paralellik taşımak show parallelism with v.
haber taşımak carry a message v.
listede bir numaraya taşımak (a single) get (someone) to number one in the chart v.
değer taşımak carry value v.
muska taşımak wear an amulet v.
anlam taşımak bear meaning v.
anlam taşımak carry meaning v.
anlam taşımak carry a meaning v.
anlamı taşımak have the meaning for v.
anlam taşımak have a meaning v.
konteynır ile taşımak containerise v.
çuvallarda taşımak carry something in sack v.
hastalık taşımak carry the disease v.
imzasını taşımak bear one's signature v.
konteynır ile taşımak containerize v.
yük taşımak carry load v.
bir bitkiyi bir saksıdan diğerine taşımak repot v.
aynı anlamı taşımak bear the same meaning v.
aynı anlamı taşımak have the same meaning v.
aynı anlamı taşımak carry the same meaning v.
sorumluluk taşımak shoulder responsibility v.
ölüm riski taşımak have a risk of death v.
tehlike taşımak be dangerous v.
tehlike taşımak be hazardous v.
amaç taşımak have aim v.
öncelik taşımak have priority v.
fikir taşımak have an opinion v.
fikir taşımak have an idea v.
niteliği taşımak have the characteristics of v.
özelliği taşımak have the feature of v.
paletlerde taşımak palletise v.
ağrılığını taşımak take one’s weight v.
karnında çocuk taşımak bear a child v.
silah taşımak carry a gun v.
imza taşımak bear signature v.
potansiyel taşımak have a potential v.
bir adım ileriye taşımak carry a step forward v.
bir adım ileriye taşımak take a step further v.
bir adım ileriye taşımak take a step forward v.
bir adım ileriye taşımak carry a step further v.
izlerini taşımak carry the traces of v.
başarıya taşımak move to success v.
başarıya taşımak lead to success v.
başarıya taşımak carry to success v.
hayati önem taşımak be essential v.
hayati önem taşımak be of the essence v.
hayati önem taşımak be of vital importance v.
hayati önem taşımak be crucial v.
hayati önem taşımak be all important v.
iz taşımak bear the stamp of v.
zirveye taşımak crown v.
risk taşımak have risk v.
risk taşımak be risky v.
bir koltukta iki karpuz taşımak wear more than one hat v.
hayati önem taşımak be all-important v.
bisiklet veya motosiklette ikinci bir kişiyi taşımak double-bank v.
sırtta taşımak hump v.
kayıkla taşımak boat v.
borularla taşımak pipe v.
ağırlığını taşımak sustain v.
kamyonla taşımak truck haul v.
özelliğini taşımak have the characteristic of v.
benzer özellikler taşımak have several characteristics in common v.
birçok ortak özellik taşımak have several characteristics in common v.
benzer özellikleri taşımak have several characteristics in common v.
birçok benzer özellik taşımak have several characteristics in common v.
nitelik taşımak hold qualification v.
nitelik taşımak have qualification v.
sırtta taşımak back carry v.
ismini taşımak bear the name v.
gerekli nitelikleri taşımak have the necessary qualifications v.
esintiler taşımak have a feel v.
nitelik taşımak bear qualification v.
çocuğunu taşımak be pregnant with someone's baby v.
bebeğini taşımak bear one's baby v.
bebeğini taşımak be pregnant with someone's baby v.
çocuğunu taşımak bear one's baby v.
büyük sorumluluk taşımak bear tremendous responsibility v.
esas olarak yük taşımak için tasarlanmak be designed mainly for the transport of goods v.
her türlü mikrobu taşımak carry all kinds of germs v.
geleceğe taşımak bring to future v.
mikrop taşımak carry germ v.
iz taşımak bear trace v.
izlerini taşımak bear the traces of v.
izi taşımak bear the trace v.
geleceğe taşımak carry into future v.
izi taşımak bear trace v.
izini taşımak bear the trace v.
izini taşımak bear trace v.
daha öte bir anlam taşımak have a further meaning v.
daha öte anlam taşımak have a further meaning v.
daha öte anlam taşımak have meaning beyond v.
daha öte bir anlam taşımak have meaning beyond v.
daha öte bir anlam taşımak mean more than (that) v.
daha öte anlam taşımak mean more than (that) v.
bütünlük taşımak have integrity v.
telekinezi yoluyla birini veya bir şeyi bir yerden başka bir yere taşımak teleport v.
virüs taşımak carry virus v.
ağır yükler taşımak carry heavy loads v.
uçakta silah taşımak carry gun on plane v.
cep saati taşımak carry a pocket watch v.
aşağıya doğru çekmek/taşımak haul something down v.
el ve ayaklarından tutarak yüzükoyun taşımak frogmarch v.
geçmişi bugüne taşımak bring the past into the present v.
geçmişi bugüne taşımak bring the past to the present v.
dünü bugüne taşımak bring the past into the present v.
geçmişi günümüze taşımak bring the past into the present v.
geçmişi günümüze taşımak bring the past to the present v.
dünü bugüne taşımak bring the past to the present v.
cenazesinde tabutunu taşımak be a pallbearer at one's funeral v.
yüklü miktarda nakit para taşımak carry a lot of cash v.
mesajı halka ulaştırmak/taşımak get the message to the public v.
konteynerlerle yük taşımak containerise v.
konteyner ile taşımak containerise v.
konteyner ile taşımak containerize v.
malları taşımak için konteynerlere yüklemek containerise v.
malları taşımak için konteynerlere yüklemek containerize v.
konteynerlerle yük taşımak containerize v.
laf taşımak bandy about v.
paletlerde taşımak palletize v.
ileri taşımak move something forward v.
ileri taşımak carry onward v.
ileri taşımak carry one step further v.
gereken şartları taşımak have the required qualifications v.
gereken şartları taşımak have the requisite qualifications v.
gereken şartları taşımak have the necessary qualifications v.
gereken şartları taşımak possess the requisite qualifications v.
aranan şartları taşımak possess the requisite qualifications v.
aranan şartları taşımak have the necessary qualifications v.
aranan şartları taşımak have the requisite qualifications v.
aranan şartları taşımak have the required qualifications v.
eşya taşımak carry/move furniture v.
kaygı taşımak have anxiety for v.
kaygı taşımak have worry for v.
endişe taşımak have worry for v.
estetik kaygı taşımak have aesthetic concerns v.
hafif bir benzerlik taşımak bear a slight resemblance v.
ev taşımak move v.
ev taşımak move a house v.
uçak veya helikopter ile hastaneye taşımak medevac v.
hastalık taşımak carry a disease v.
bıçak taşımak be armed with a knife v.
(mahkemeye) taşımak call v.
kargoyu/yükü geri taşımak backhaul v.
kano ile taşımak canoe v.
(sorumluluk) taşımak carry v.
çapraz olarak taşımak cater [dialect] v.
(bir özelliği) baskın olarak üzerinde taşımak reek v.
iki tekerlekli at arabasında taşımak chariot v.
araba ile taşımak chauffeur v.
motorlu bir taşıt ile taşımak chauffeur v.
evini ve işini başka yere taşımak relocate [usa] v.
kasaba, şehir veya kent yaşamının özelliklerini taşımak townify v.
(bir insan veya nesneyi) araba ile taşımak trolley v.
(bir insan veya nesneyi) araba ile taşımak trolly v.
yürürken taşımak walk v.
(bir şeyin) yükünü zor taşımak undergroan [obsolete] v.
havayolu ile taşımak lift v.
kamyonetle taşımak van v.
önem taşımak mean v.
güçlükle taşımak wag [dialect] v.
hafif bir esintiyle taşımak whiff v.
(bir şey) boyunca hızla taşımak whirry v.
hava yoluyla taşımak wing v.
ağır bir şeyi taşımak veya çekmek lug v.
büyü ile taşımak wizard v.
tekneyle taşımak boatlift v.
kızakla kütük taşımak bob v.
(kolay taşımak için ölü tavşanın) bir ayağını diğerine bağlamak harl v.
(kolay taşımak için ölü tavşanın) bir ayağını diğerine bağlamak harle v.
(yağmacı) çekerek taşımak harry [dialect] [uk] v.
özelliğini taşımak have v.
(eşyaları) başın üstünde taşımak head-load v.
laf taşımak bring [obsolete] v.
haber taşımak bring [obsolete] v.
(isim) şerefle taşımak brook [obsolete] v.
kağıt çantada içki taşımak brown bag v.
(ağır nesneleri) mekanik aletle taşımak buck v.
kalçayla taşımak hip v.
(vücudu veya vücut parçasını) belirli pozisyonda taşımak hold v.
çaba harcayarak taşımak horse v.
(ağır bir şeyi) büyük güç harcayarak taşımak horse v.
güçlükle taşımak hug [dialect] [uk] v.
uygunsuz şekilde taşımak misbear [obsolete] v.
güçlükle taşımak lug v.
zorla taşımak lug v.
doğuma kadar karnında taşımak gestate v.
kaldırarak başka yere taşımak hist [dialect] v.
yolda taşımak road v.
tekerlekli araçta taşımak roll v.
önem taşımak import v.
kol altında taşımak oxter [scotland] v.
(çocuk) taşımak infant [obsolete] v.
(birlikte) taşımak comport v.
önem taşımak concern [obsolete] v.
fazladan yelken taşımak drive v.
yük arabasıyla taşımak dray v.
el arabasıyla taşımak dray v.
yerel ölçekte mal taşımak dray v.
yürüyerek taşımak pack v.
hayvan sırtında taşımak pack v.
omzunda ve sırtında taşımak piggyback v.
araçla taşımak ferry v.
çok sayıda yelken taşımak spread a large clew v.
inanışını taşımak feel v.
tekneyle karşıdan karşıya taşımak ferry v.
envanterde önem taşımak invoice v.
hammal ile taşımak porter v.
(ulusal bayrağı) resmi bir şekilde taşımak post v.
kesede taşımak pouch v.
ortak özellik taşımak cofeature v.
gizlice taşımak convey [obsolete] v.
giriş niteliği taşımak prelude v.
ensesinden tutup taşımak scruff v.
kürek çekerek taşımak scull v.
kürek çekerek taşımak skull v.
(bayrak) taşımak show v.
iz taşımak smack v.
(valizi) tangır tungur taşımak smash v.
(kütükleri) çeke çeke taşımak snake v.
(kendini) taşımak bear v.
görünür bir özellik olarak taşımak bear v.
rolü taşımak bear v.
geçerlilik taşımak bear v.
kutuda taşımak pix v.
posta arabası ile taşımak pochay v.
kutuda taşımak pyx v.
semer taşımak için kullanılan bat adj.
(saklamak, taşımak için) katlanabilen foldup adj.
Phrasals
(bir şeyin) özelliklerini taşımak smack of v.
ileriye taşımak act on v.
ileriye taşımak act upon v.
güvenli bölgeye taşımak carry through v.
yukarı doğru taşımak carry up v.
beraberinde taşımak carry (someone or something) about v.
beraberinde taşımak carry someone or something about v.
beraberinde taşımak carry around v.
hatırasını taşımak carry around v.
kucağında/sırtında taşımak carry someone around (with oneself) v.
hatırasını taşımak carry someone around (with oneself) v.
beraberinde taşımak carry something around (with one) v.
yanında taşımak carry (someone or something) about v.
yanında taşımak carry someone or something about v.
yanında taşımak carry around v.
beraberinde taşımak carry someone around (with oneself) v.
yanında taşımak carry something around (with one) v.
arabayla oradan oraya götürmek/taşımak ferry (someone) around v.
arabayla oradan oraya götürmek/taşımak ferry someone around v.
kucağında taşımak carry (someone or something) about v.
kucağında taşımak carry someone or something about v.
kucağında taşımak carry around v.
oraya buraya taşımak carry around v.
her yere taşımak carry around v.
(bir şeyi başka bir şeyden) uzağa taşımak bring away v.
(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak convey (something) from (someone or something) v.
(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak convey (something) from (someone or sth) to (someone or sth) v.
(bir şeyi bir yerden başka bir yere) taşımak convey (something) to (someone or something) v.
her yere yanında taşımak carry (someone or something) about v.
her yere kucağında taşımak carry (someone or something) about v.
her yere yanında taşımak carry someone or something about v.
her yere kucağında taşımak carry someone or something about v.
her yere yanında taşımak carry someone or something around v.
her yere kucağında taşımak carry someone or something around v.
her yere yanında taşımak carry (someone or something) along with (someone or something) v.
her yere yanında taşımak carry around v.
her yere kucağında taşımak carry around v.
her yere yanında taşımak carry around v.
her yere yanında taşımak carry someone around (with oneself) v.
her yere kucağında taşımak carry someone around (with oneself) v.
(bir yere) taşımak carry in (some place) v.
(bir yere) taşımak carry into (some place) v.
(bir yere) taşımak carry someone or something into some place v.
(bir yere) taşımak carry someone or something in v.
(bir yere kadar) taşımak carry (someone or something) over to (some place) v.
manşete, ekranlara taşımak catapult someone or something into something v.
oradan oraya taşımak carry (someone or something) about v.
oradan oraya taşımak carry someone or something about v.
oradan oraya taşımak carry someone or something around v.
benzerlik taşımak bear a resemblance to v.
birini bir yere taşımak carry someone into some place v.
beraberinde taşımak carry something with v.
birini bir yere taşımak carry someone in v.
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak haul something from some place (to some place) v.
beraberinde taşımak carry something with one v.
boru ile taşımak/iletmek pipe something into some place v.
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak drag something from one place to another v.
boru ile taşımak/iletmek pipe something in v.
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak haul something (from some place) to some place v.
çekerek taşımak drag off v.
özelliği göze batar/belirgin olmak/taşımak ooze with something v.
(bir şeyi) beraberinde/yanında taşımak carry something around with one v.
(bir kimseyi/bebek vb) beraberinde taşımak carry someone around with oneself v.
yanında taşımak carry something with v.
yukarı taşımak get up v.
yanında taşımak carry something with one v.
(dalgalar) (kazazedeleri/gemiyi vb) karaya taşımak cast someone or something up v.
bir şeyi başka bir boyuta getirmek/tırmandırmak/taşımak escalate something into something v.
(bir şeyi) taşımak dispose of (someone or something) v.
bir şeyi (birinden ya da bir yerden birine ya da bir yere) götürmek/taşımak convey something (from someone or something) (to someone or something) v.
bir şeyi başka bir şeyden uzağa taşımak bring something away from something v.
birini veya bir şeyi tekerlekli bir araçla taşımak wheel someone or something away v.
sınırların ötesine taşımak run away with v.
işleri yeni bir yere taşımak haul off v.
işleri yeni bir yere taşımak haul out v.
dışarı taşımak haul out v.
(birini/bir şeyi bir şeye/yere) taşımak relocate (someone or something) in (something or some place) v.
birini/bir şeyi bir şeye taşımak relocate someone or something in something v.
birini/bir şeyi başka bir yere taşımak relocate someone or something in something v.
kayıkla (bir şeye/yere) taşımak row out to (something or some place) v.
kaçak taşımak smuggle in v.
kaçak mal/insan taşımak smuggle in v.
sedyede taşımak stretch away v.
sedyeyle taşımak stretch away v.
sedyeyle (birinden/bir şeyden) uzağa taşımak stretch away from (someone or something) v.
karşıya taşımak take over v.
karşıdan karşıya taşımak/götürmek take over v.
bir yere taşımak take over v.
yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) taşımak take up to (someone, something, or some place) v.
yanında taşımak take with (one or something) v.
bir anda başarıya taşımak vault into (something or some place) v.
birini tekerlekli bir araçla iterek taşımak/götürmek wheel around v.
boruyla taşımak pipe in v.
yağmur yağdığı için içeri taşımak rain in v.
(bir şeyin) içine çekmek/taşımak sweep into (something) v.
tekerlekli bir araçla (bir şeye/yere) taşımak wheel into (something or some place) v.
oradan oraya taşımak pull about v.
(birine/bir şeye) doğru nakletmek/taşımak stretch away to (someone or something) v.
nehirde, denizde taşımak ferry across v.
feribotla taşımak ferry across v.
birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak ferry someone or something across something v.
feribotla taşımak ferry someone or something across something v.
birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak ferry someone or something across v.
feribotla taşımak ferry someone or something across v.
bir şeyi birine/bir şeye taşımak take something back to someone or something v.
kıyıya taşımak wash up v.
birini kaldırıp/kucağına alıp taşımak pick up v.
birini kucaklayıp kaldırmak/taşımak pick up v.
tekerlekli bir araçla taşımak wheel off v.
(birini) çabucak (bir yere) taşımak whip (one) off to (some place) v.
(birini) çabucak alıp (bir yere) taşımak whip (one) off to (some place) v.
oradan oraya taşımak pull round v.
(bir şeyi birine/bir şeye) tartışılması, değerlendirilmesi, karar verilmesi için taşımak put (something) up to (someone or something) v.
bir şeyi yanında taşımak carry (someone or something) along with (someone or something) v.
bir şeyi yanında taşımak carry something along (with someone) v.
bir şeyi sürekli üstünde taşımak carry (someone or something) along with (someone or something) v.
bir şeyi sürekli üstünde taşımak carry something along (with someone) v.
(bir şeyi) beraberinde taşımak carry someone along (with something) v.
bir şeyi yavaşça ve dikkatle taşımak ease (someone or something) along v.
(birini/bir şeyi) bir yere götürmek/taşımak/nakletmek beam someone or something up (to some place) v.
aşağı taşımak bear down v.
birini/bir şeyi taşımak bear someone or something up v.
(bir şeyin ağırlığını) taşımak bear up (under something) v.
(rüzgar) içeri taşımak blow in v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına taşımak bring (someone or something) up against (someone or something) v.
bir şeyi aşağı indirmek/taşımak/getirmek bring something down v.
içeri taşımak bring in v.
birini/bir şeyi yukarı taşımak bring someone or something up v.
birini/bir şeyi uzak bir yerden taşımak carry someone or something over from something v.
(bir şeyi) içinde/ruhunda taşımak carry (something) with (one) v.
beraberinde taşımak carry about v.
yanında taşımak carry about v.
kucağında taşımak carry about v.
aşağı taşımak carry down v.
bir şeyi bir sütundan/kategoriden diğerine taşımak carry something forward v.
-e taşımak carry onto v.
birini/bir şeyi dışarı taşımak carry someone or something out v.
başka bir sayfaya/sütuna taşımak carry over v.
-den taşımak carry over from v.
birini/bir şeyi bir şeyin içinden/arasından taşımak carry someone or something through something v.
birini/bir şeyi alıp bir şeyden taşımak carry someone or something through something v.
araçla/arabayla taşımak cart someone or something off v.
manşete, ekranlara taşımak catapult into v.
kova ile taşımak bucket (up) v.
kova ile taşımak bucket (out) v.
(bir şeyi) taşımak convey (something) v.
sürükleyerek içeri getirmek/taşımak drag in v.
çekerek içeri getirmek/taşımak drag in v.
kalbinde taşımak enshrine in heart v.
arabayla oradan oraya götürmek/taşımak ferry around v.
içeri bir şey getirmek/taşımak fetch something in v.
birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) taşımak fly someone or something (into some place) (from some place) v.
birini/bir şeyi (bir yerden bir yere) taşımak fly someone or something in v.
(bir şeyi bir yerden) sürüklemek/taşımak haul (something) from (something or some place) v.
(bir şeyi bir yere) sürüklemek/taşımak haul (something) to (some place) v.
(bir şeyi bir yerden başka bir yere) sürüklemek/taşımak haul (something) to (some place) from (some place) v.
bir yere sürüklemek/taşımak haul to some place v.
(bir konuyu, durumu, meseleyi birine/bir şeye) taşımak lay (something) before (someone or something) [old-fashioned] v.
toplayıp taşımak pack out v.