vakit - Turkish English Dictionary

vakit

Meanings of "vakit" in English Turkish Dictionary : 14 result(s)

Turkish English
Common Usage
vakit time n.
I shall be brief because I know time is short.
Kısa keseceğim çünkü vaktin az olduğunu biliyorum.

More Sentences
General
vakit while n.
This may take me a while.
Bu biraz vaktimi alabilir.

More Sentences
Technical
vakit time n.
I do not have time to explore the other points, but it is also unsurprising that Europe is divided.
Diğer hususları inceleyecek vaktim yok ancak Avrupa'nın bölünmüş olması da şaşırtıcı değil.

More Sentences
General
vakit season n.
vakit hour n.
vakit the right time n.
vakit father time n.
vakit epoch n.
vakit whet n.
vakit owre [obsolete] n.
vakit when conj.
Trade/Economic
vakit season n.
Archaic
vakit whilst n.
vakit whilk pron.

Meanings of "vakit" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
boş vakit leisure n.
Marry in haste, repent in leisure.
Aceleyle evlen, boş vaktinde tövbe et.

More Sentences
General
boş vakit spare time n.
I think I can do it in my spare time.
Sanırım bunu boş vaktimde yapabilirim.

More Sentences
boş vakit leisure time n.
What do they do with all their leisure time?
Onlar tüm boş vakitlerinde ne yapıyorlar?

More Sentences
boş vakit leisure n.
I don't know what to do with my leisure.
Boş vaktimde ne yapacağımı bilmiyorum.

More Sentences
vakit kaybı waste of time n.
It seems like a terrible waste of time.
Korkunç bir vakit kaybı gibi görünüyor.

More Sentences
boş vakit free time n.
Tom does that whenever he has free time.
Tom ne zaman boş vakti olsa bunu yapar.

More Sentences
(vakit, para) ayırma investment n.
Taking care of a dog requires a huge investment of time and energy.
Köpek beslemek muazzam bir zaman ve enerji ayırılmasını gerektirir.

More Sentences
vakit öldürmek kill time v.
Tom and I killed time playing cards.
Tom'la kâğıt oynayıp vakit öldürdük.

More Sentences
vakit geçirmek loaf v.
Where were you loafing?
Nerede vakit geçiriyordun?

More Sentences
vakit kaybetmek lose time v.
You'll lose time.
Sen vakit kaybedeceksin.

More Sentences
vakit kazanmak buy time v.
Tom needs to buy time.
Tom'un vakit kazanması gerekiyor.

More Sentences
vakit geçirmek kill time v.
We played cards to kill time.
Vakit geçirmek için kart oynadık.

More Sentences
vakit geçirmek pass the time v.
Did you think I came here just to pass the time of day?
Buraya sadece vakit geçirmek için geldiğimi mi sandın?

More Sentences
vakit almak take time v.
It always takes time to get used to a new place.
Yeni bir yere alışmak her zaman vakit alır.

More Sentences
vakit öldürmek loaf v.
Where were you loafing?
Nerede vakit öldürüyordun?

More Sentences
vakit geçirmek spend time v.
I spent time first with a beautiful Greek Cypriot girl and then with a beautiful Turkish Cypriot girl.
Önce güzel bir Kıbrıslı Rum kızla, sonra da güzel bir Kıbrıslı Türk kızla vakit geçirdim.

More Sentences
boşa vakit harcamak waste time v.
Stop wasting time.
Boşa vakit harcamaktan vazgeç.

More Sentences
vakit harcamak waste time v.
They waste time on the small things.
Küçük şeylerle vakit harcarlar.

More Sentences
biraz vakit almak take a while v.
It's just going to take a while.
Bu gerçekten biraz vakit alacak.

More Sentences
dışarıda vakit geçirmek spend time outside v.
I've been spending time outside.
Dışarıda vakit geçiriyorum.

More Sentences
(gün, vakit) geçmek employ v.
His days were employed in volunteering for the soup kitchen.
Günleri aşevinde gönüllü çalışarak geçiyordu.

More Sentences
vakit geçirmek while v.
They whiled away the time watching movies and eating popcorn.
Film izleyerek ve patlamış mısır yiyerek vakit geçirdiler.

More Sentences
ne vakit when adv.
When did I lie?
Ne vakit yalan söyledim?

More Sentences
vakit kaybetmeden without delay adv.
She'll come without delay.
O vakit kaybetmeden gelecek.

More Sentences
geç vakit late adv.
The inspector arrived at the school late on Monday morning.
Müfettiş pazartesi sabahı okula geç vakit geldi.

More Sentences
(vakit) gelmek upon prep.
The time to leave for the airport is almost upon us.
Havaalanına gitme vaktimiz geldi sayılır.

More Sentences
Phrases
vakit kaybetmeden in no time expr.
We finished the homework in no time at all.
Hiç vakit kaybetmeden ödevi bitirdik.

More Sentences
Idioms
vakit öldürmek kill time v.
We killed time playing cards.
Kart oynayarak vakit öldürdük.

More Sentences
Common Usage
vakit kazanmak gain time v.
General
eğlenceyle vakit geçiren kimse player n.
tez vakit soonest time n.
hoşça vakit geçirme recreation n.
dar vakit urgent moment n.
beş vakit namaz five time salath n.
vakit öldüren whittler n.
vakit kazanmaya çalışma stall n.
beş vakit namaz five time prayer n.
boş vakit idle hours n.
boş vakit faaliyeti leisure activity n.
vakit geçirmeden at the earliest possible opportunity n.
vakit geçirecek şey distraction n.
bir toplantı ya da partide geçirilen eğlenceli vakit big time n.
bir toplantı ya da partide geçirilen iyi vakit big time n.
vakit darlığı lack of time n.
beş vakit namaz 5 times prayer n.
vakit kaybı loss of time n.
(balıkçılık/avcılık gibi) dışarıda vakit geçiren kimse outdoorsman n.
vakit öldürme procrastination n.
hoşça vakit geçirtme regalement n.
hoşça vakit geçirten kimse regaler n.
serin vakit the cool n.
boş vakit time n.
vakit geçirmelik eser toy n.
yalnız başına geçirilen vakit alone time n.
baş başa geçirilen vakit alone time n.
eğlenceli ve vakit geçirilmesi zevkli kimse a good laugh n.
kaba çimde uzun süre vakit geçiren acemi, yeteneksiz golfçü cabbage pounder n.
gölgeli yerlerde vakit geçiren kimse umbratile [obsolete] n.
iyi vakit jolly [uk] n.
vakit geçirmek için yapılan etkinlik veya konuşma vamp n.
iyi vakit quality time n.
hoş vakit quality time n.
insanların birlikte vakit geçirerek temas kurması mingling n.
güpegündüz vakit broad daylight n.
hoş vakit high time n.
vakit geçirmek için düzenli gelinen yer rendezvous n.
boş vakit leyser n.
boş vakit disengagement n.
(mesaj, e-posta ve dijital iletişim ağlarında uzun süreli vakit geçirmenin yol açtığı) dikkat dağınıklığı infomania n.
vakit doldurmaya yarayan lüzumsuz mevzu padding n.
vakit geçirme potter n.
vakit geçirmek plowter n.
vakit geçirmek plouter n.
vakit geçirme plowter n.
vakit geçirme plouter n.
vakit öldüren kimse shilly-shally n.
derdi iyi vakit geçirmek olan kimse freewheeler n.
para ve kariyer derdi olmadığı için ilerlenmesi zor işlerde vakit öldüren genç ve eğitimli kimse slacker n.
işi savsaklama (vakit kazanmak için) stall n.
oyalama (vakit kazanmak için birini) stall n.
hoşça vakit geçirmek kick up one's heels v.
beş vakit namaz kılmak perform five time prayer v.
vakit öldürmek diddle v.
vakit geçirmek monkey around v.
vakit ayırıp bir şeyi yapmak get around to v.
hoşça vakit geçirmek regale v.
vakit geçirmek while away the time v.
vakit geçirmek potter v.
vakit kaybetmek tarry v.
hoşça vakit geçirtmek regale v.
vakit öldürmek dally away v.
vakit bulmak get round to v.
birlikte vakit geçirmek consort v.
gereksiz ayrıntılarla vakit geçirmek niggle v.
vakit öldürmek frivol v.
hoşça vakit geçirmek have a nice time v.
vakit geçirmek luxuriate in v.
vakit geçirmek fiddle around v.
işini ağırdan alarak vakit kaybetmek dawdle v.
vakit öldürmek dally v.
vakit öldürmek hang out v.
aylakça vakit geçirmek lounge v.
vakit kazanmak gain time v.
vakit öldürmek fiddle away v.
vakit geçirmek monkey about v.
arkadaşlarıyla vakit geçirmek spend time in the society of one's friends v.
geçirmek (vakit) spend v.
vakit öldürmek horse around v.
hoşça vakit geçirmek have a good time v.
vakit öldürmek frig v.
beraber vakit geçirmek hobnob v.
eğlenceli vakit geçirmek have the time of one's life v.
vakit geçirmek fool v.
aylakça vakit geçirmek loaf v.
vakit geçirmek play around v.
hoşça vakit geçirmek enjoy oneself v.
vakit istemek take time v.
hoşça vakit geçirmek için yapılan şey pastime v.
birlikte hoş vakit geçirmek spend quality time together v.
birlikte iyi vakit geçirmek spend quality time together v.
iyi vakit geçirmek have a great time v.
günde beş vakit namaz kılmak perform five time salaat in a day v.
vakit öldürmek dilly dally v.
vakit öldürmek trifle with v.
vakit almak take up time v.
iyi vakit geçirmek have a good time v.
vakit ayırmak spare time v.
vakit ayırmak allocate time v.
vakit ayırmak allocate (some) time v.
vakit ayırmak spare some time to v.
ünlülerle vakit geçrimek rub shoulders with someone v.
birlikte hoş vakit geçirmek have good time together v.
birlikte hoş vakit geçirmek spend good time together v.
vakit öldürmek dilly-dally v.
ile vakit geçirmek pass time with v.
vakit öldürmek shilly-shally v.
vakit harcamak spend time v.
vakit çalmak steal someone's time v.
vakit ayırmak devote some time v.
televizyonun karşısında çok vakit geçirmek spend too much time in front of the tv v.
iş dışında insanlarla vakit geçirmekten hoşlanan people person v.
boşa vakit harcamak faff v.
vakit kazanmaya çalışmak stall for time v.
birlikte hoş vakit geçirmek spend pleasant/nice time together v.
birlikte hoş vakit geçirmek have a good/nice time together v.
arkadaşları ile vakit geçirmek spend time with one's friends v.
çocuklarla vakit geçirmek spend time with the kids v.
çocuklarla vakit geçirmek spend time with the children v.
iyi vakit geçirmek have lots of fun v.
kendine vakit ayırmak set aside time for yourself v.
kendine vakit ayırmak set aside time for oneself v.
biriyle vakit geçirmek spend time with somebody v.
i̇nternette vakit geçirmek spend time on the internet v.
vakit öldürmek niffnaff [dialect] v.
vakit geçirmek timepass v.
en sevdiği uğraşla vakit geçirmek ride a hobby v.
birlikte vakit geçirmek troop v.
vakit bulmak get around to v.
birlikte vakit geçirmek associate v.
hoş vakit geçirmek için makaraya asılı halatta seyahat etmek zip line v.
hoş vakit geçirmek için makaraya asılı halatta seyahat etmek zipline v.
vakit geçirmek jauk v.
boşa vakit harcamak jauk v.
iyi vakit geçirmek jol v.
bir şeyler izleyerek vakit geçirmek veg (out) v.
sıkılmadan vakit geçirmek while (away) v.
keyifli bir şekilde vakit geçirmek while (away) v.
hoş vakit geçirmek wile v.
boşa vakit harcamak quiddle v.
birlikte vakit geçirmek mingle v.
vakit ayırmak take time v.
vakit öldürmek daff [scotland] v.
(biriyle) hoş vakit geçirmek grip v.
bir yerde vakit öldürmek loiter v.
birlikte vakit geçirmek company v.
bir şey üzerinde vakit harcamak dwell v.
vakit öldürmek dilly v.
amaçsız işlere vakit ayırmak doodle v.
gereksiz yere vakit öldürmek doodle v.
bıkkın bir şekilde vakit geçirmek drag v.
vakit öldürmek fangle [obsolete] v.
vakit öldürmek peddle v.
evde vakit geçirmek cocoon v.
vakit öldürmek fiddle-faddle v.
vakit geçirmek pettle [scotland] v.
vakit öldürmek pettle [scotland] v.
vakit geçirmek plotter [dialect] v.
vakit geçirmek plouter [scotland] v.
vakit kaybetmeden almak snaffle v.
kardeşçe vakit geçirmek sororise [uk] v.
birlikte vakit geçirmek sororise [uk] v.
kardeşçe vakit geçirmek sororize [us] v.
birlikte vakit geçirmek sororize [us] v.
ayakta dikilerek vakit geçirmek stand about v.
aylak aylak vakit geçirmek stand about v.
boş (vakit) idle adj.
vakit alan time-consuming adj.
zaman/vakit kazandıran timesaver adj.
ücret almadan vakit ayıran uncompensated adj.
ücret almadan vakit ayıran unremunerated adj.
başkalarıyla vakit geçirmekten kaçınan misanthropic adj.
başkalarıyla vakit geçirmekten kaçınan misanthropical adj.
kararsızlıkla vakit harcayan dilly-dallying adj.
vakit kaybı yaratan pokey adj.
vakit buldukça at odd moments adv.
bütün vakit right along adv.
vakit kaybetmeden without loss of time adv.
istediği vakit at will adv.
her vakit all through adv.
geç vakit late in the evening adv.
her vakit tamamıyla all through adv.
vakit geçirmeden as early as possible adv.
vakit geçirmeden as soon as possible adv.
vakit geçirmeden without spending time adv.
vakit geçirmeden without wasting time adv.
ancak o vakit only then adv.
ancak o vakit only at that time adv.
ancak o vakit only when adv.
vakit vakit from time to time adv.
hiç vakit kaybetmeden almost immediately adv.
ne vakit whan adv.
vakit kaybetmeden boom adv.
birlikte vakit geçirerek minglingly adv.
vakit geçirmeden right off adv.
vakit öldürürcesine loiteringly adv.
vakit öldürürcesine lollingly adv.
bu vakit this pron.
'-diği vakit till [dialect] conj.
hangi vakit when conj.
… olduğu vakit come expr.
Phrasals
vakit geçirmeye yardım etmek help off v.
vakit geçirmek/öldürmek mooch around (somewhere) v.
ufak tefek işlerle oyalanmak/uğraşmak/vakit geçirmek potter around v.
kayarak vakit geçirmek slip around v.
vakit öldürmek fiddle around v.
zaman/vakit ayırmak block out v.
(birine bir şey ile) hoşça vakit geçirtmek beguile (someone) with (something) v.
(birine bir şey ile) hoşça vakit geçirtmek beguile someone with something v.
boşa vakit harcamak doss about v.
boşa vakit harcamak faff about [uk] v.
(bir yerde) vakit öldürmek mooch about (somewhere) v.
aylakça vakit geçirmek lounge around v.
aylakça vakit geçirmek lounge about v.
aylakça vakit geçirmek loaf about v.
aylakça vakit geçirmek loaf around v.
birisiyle vakit öldürmek dally with someone v.
boşa vakit harcamak knock around v.
ile vakit geçirmek consort with v.
işini ağırdan alarak vakit kaybetmek dawdle something away v.
işini ağırdan alarak vakit kaybetmek dawdle over something v.
işini ağırdan alarak vakit kaybetmek dawdle about v.
tembelce vakit geçirmek laze something away v.
boşa vakit geçirmek faff about [uk] v.
boşa vakit harcamak/geçirmek faff around [uk] v.
(biriyle/bir şeyle) vakit geçirmeye başlamak fall in with (someone or something) v.
biriyle/bir grupla birlikte vakit geçirmek fraternize with someone or something v.
birine/bir şeye boş vakit yaratmak free up v.
vakit ayırıp/bulup (bir şeyi) yapabilmek get around to (doing something) v.
(bir şeyi yapabilmek) için zaman/vakit bulmak get around to (doing something) v.
(birine bir şeyle) hoşça vakit geçirtmek regale (one) with (something) v.
birine bir şeyle hoşça vakit geçirtmek regale someone with something v.
biriyle/bir grupla birlikte vakit geçirmek take up v.
biriyle/bir grupla birlikte vakit geçirmek 16. take up with v.
vakit kaybetmeden fırsatı değerlendirmek jump on v.
vakit geçirmek kick about v.
boş boş vakit geçirmek kick about v.
boşa vakit geçirmek lay about v.
vakit geçirmek lay about v.
(bir şey) üzerinde vakit harcamak/kaybetmek loiter over (something) v.
tembelce/bir şey yapmadan vakit geçirmek loll about v.
boşa vakit geçirmek loll about v.
(biriyle) vakit geçirmek visit with (one) v.
(biriyle) birlikte vakit geçirmek visit with (one) v.
(birinin) ziyaretine gidip onunla vakit geçirmek visit with (one) v.
biriyle vakit geçirmek visit with someone v.
biriyle birlikte vakit geçirmek visit with someone v.
birinin ziyaretine gidip onunla vakit geçirmek visit with someone v.
ile vakit geçirmek visit with v.
(biriyle belli bir süre) vakit geçirmek see (some amount) of (someone) v.
biriyle/bir şeyle belli bir süre vakit geçirmek see something of someone or something v.
boşa vakit harcamak hang about v.
vakit öldürmek hang about v.
boşa vakit harcamak hang around v.
vakit öldürmek hang around v.
birlikte vakit geçirmek mess around v.
ile hoşça vakit geçirtmek beguile with v.
biriyle vakit geçirmek consort with someone v.
(biriyle) vakit geçirmek consort with (one) v.
işini ağırdan alarak vakit kaybetmek dawdle over v.
boşa vakit geçirmek dream away v.
boş boş vakit geçirmek footle about v.
boş boş vakit geçirmek footle around v.
vakit kazanmak buy time v.
vakit ayırıp/bulup (bir şeyi) yapabilmek get around to (something) v.
(bir şeyi yapabilmek) için zaman/vakit bulmak get around to (something) v.
(bir şeye) vakit bulmak get round to (something) v.
vakit bulup/ayırıp (bir yere) gitmek get round to (something) v.
(biriyle) vakit geçirmek hang out with (one) v.
(biriyle) vakit geçirmek hang with (one) v.
biriyle vakit geçirmek hang with someone v.
(biriyle) vakit geçirmek interact with (someone) v.
(biriyle) neşeli/keyifli vakit geçirmek joke around with (one) v.
(bir şey) üzerinde vakit harcamak linger over (something) v.
(bir şey) üzerinde uzunca vakit geçirmek linger over (something) v.
üzerinde vakit harcamak/kaybetmek loiter over v.
vakit öldürmek louse around v.
(biriyle/bir şeyle) vakit harcamak mess about with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) vakit öldürmek mess about with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) boşa vakit geçirmek mess about with (someone or something) v.
(bir yerde) canı sıkkın bir şekilde vakit öldürmek mope about (somewhere) [uk] v.
(bir yerde) üzgün bir şekilde vakit geçirmek mope about (somewhere) [uk] v.
boşa vakit harcamak play around (with someone) v.
boşa vakit harcamak poodle around [uk] v.
amaçsızca vakit geçirmek poodle around [uk] v.
(kocaman ve bomboş bir yerde) yaşamak/vakit geçirmek rattle around (something or some place) v.
(kocaman ve bomboş bir yerde) yaşamak/vakit geçirmek rattle around in v.
ile hoşça vakit geçirtmek regale with v.
(biriyle) vakit geçirmek roll with (someone) v.
ile vakit öldürmek screw around with v.
(biriyle/bir şeyle) vakit geçirmek/öldürmek screw around with (someone or something) v.
(bir miktar) vakit kazanmaya çalışmak stall for (something) v.
boşa vakit harcamak fiddle about v.
boşa vakit harcamak fiddle around v.
Phrases
çok hoş/güzel (bir gün/bir gece/vakit) geçirdik It’s been expr.
vakit geçiyor (the) clock is ticking expr.
vakit doluyor (the) clock is ticking expr.
vakit geçiyor biological clock is ticking expr.
vakit doluyor biological clock is ticking expr.
vakit kaybetmeden without a moment's delay expr.
vakit nakittir time is of the essence expr.
vakit geçirmeden without a moment's delay expr.
Proverb
iyice düşünmeden evlenirsen düşünmeye vakit bulunca pişman olursun marry in haste and repent at leisure
fırsat her vakit ele geçmez mill cannot grind with water that is past
fırsat her vakit ele geçmez a mill cannot grind with water that is past
Colloquial
vakit kaybı olan etkinlik time suck n.
vakit kaybı olan etkinlik time-suck n.
vakit öldürme shilly-shallying n.
boşuna vakit harcama fire drill n.
yüz yüze vakit geçirme face time n.
iyi vakit geçirmek gas n.
birinin birlikte vakit geçirdiği insanlar the company somebody keeps n.
saçma ve vakit kaybettiren şey faff n.
(birinin) birlikte vakit geçirdiği kişiler the company (one) keeps n.
birinin birlikte vakit geçirdiği kişiler the company somebody keeps n.
amaçsızca, aylak aylak, tembel tembel vakit geçiren kimse mooner n.
bakımda veya serviste uçuştan fazla vakit geçiren hava aracı hangar queen n.
video konferanslarında çok fazla vakit geçirdikten sonra oluşan zihinsel yorgunluk zoom fatigue n.
hoşça vakit geçirmek rage v.
vakit öldürmek dilly-dally (around) with (someone or something) v.
vakit öldürmek dilly-dally (around) with someone or something v.
boş boş/aylak aylak vakit geçirmek dilly-dally (around) with (someone or something) v.
boş boş/aylak aylak vakit geçirmek dilly-dally (around) with someone or something v.
vakit geçirmek chill v.
arkadaşları evde ağırlamak (birlikte vakit geçirmek için) have friends over v.
beraber vakit geçirmek spend time together v.
vakit öldürmek shilly-shally v.
çok iyi vakit geçirmek have the craic v.
boşa vakit geçirmek crap around v.
vakit geçmek be getting on v.
vakit öldürmek good off v.
para harcayıp eğlenmek/iyi vakit geçirmek good-time it v.
buluşup vakit geçirmek hook up v.
(biriyle/bir şeyle) vakit harcamak mess around with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) vakit öldürmek mess around with (someone or something) v.
(bir şeyle) boşa vakit geçirmek mess around with (something) v.
(biriyle) vakit öldürmek mess around (with someone) v.
(biriyle) vakit öldürmek mess about (with someone) v.
(biriyle) vakit öldürmek monkey around (with someone) v.
(bir şeyle) boşa vakit geçirmek mess around (with something) v.
(bir şeyle) boşa vakit geçirmek mess about (with something) v.
(bir şeyle) boşa vakit geçirmek monkey around (with something) v.
(biriyle/bir şeyle) vakit harcamak monkey around with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) vakit öldürmek monkey around with (someone or something) v.
(bir şeyle) boşa vakit geçirmek monkey around with (something) v.
(biriyle/bir şeyle) vakit harcamak monkey with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) vakit öldürmek monkey with (someone or something) v.
(bir şeyle) boşa vakit geçirmek monkey with (something) v.
vakit geçirmek kick it v.
eğlenceli vakit geçirmek lark it up v.
kaygısız/tasasız vakit geçirmek lark it up v.
neşeli vakit geçirmek lark it up v.
kafaya bir şey takmadan vakit geçirmek lark it up v.
boşa vakit geçirmek lark it up v.
boşa vakit harcamak beat off v.
aptalca şeylerle vakit geçirmek klutz around v.
salakça şeylerle vakit geçirmek klutz around v.
aptal aptal vakit geçirmek klutz around v.
saçma sapan vakit geçirmek/harcamak klutz around v.
nasıl vakit geçireceğini şaşırmak not know what to do with (oneself) v.
ile vakit öldürmek dilly-dally with v.
ile boş boş/aylak aylak vakit geçirmek dilly-dally with v.
boşa vakit geçirmek/harcamak fanny about [uk] v.
vakit ayırıp/bulup yapabilmek get around to doing v.
yapabilmek için zaman/vakit bulmak get around to doing v.
(biriyle) eğlenceli/hoş vakit geçirmek hit it up (with someone) v.
boşa vakit harcamak pootle around [uk] v.
amaçsızca vakit geçirmek pootle around [uk] v.
(eskiden) çok vakit geçirilen yer groovy adj.
saçma ve vakit kaybettiren faffy [uk] adj.
iyi vakit geçiren çoğu misafir gibi like most guests having a good time expr.
vakit geçiyor time is getting on expr.
(harika, güzel) vakit geçirdim, teşekkürler thank you for a (some kind of) time expr.
vakit var not in a hurry expr.
yeterli/bol vakit var not in a hurry expr.
vakit var not in any hurry expr.
yeterli/bol vakit var not in any hurry expr.
vakit kaybetme don't give (something) a second thought expr.
hoş vakit geçirdim had a nice time expr.
iyi vakit geçirdim had a nice time expr.
seninle vakit geçirmek çok güzel ama gitmeliyim love you and leave you expr.
vakit geçirmeden soon as possible expr.
(güzel, harika) vakit geçirdim, teşekkürler thanks for a (some kind of) time expr.
vakit geçiyor tick-tock expr.
vakit geldi! this is it! exclam.
Idioms
erkeklerin oyun oynamak veya film seyretmek için vakit geçirdikleri oda man cave n.
sürekli birlikte sosyalleşerek vakit geçiren kadınlar ladies who lunch n.
birlikte sosyalleşerek boş vakit dolduran zengin kadınlar ladies who lunch n.
günlerde/kahvaltılarda/öğlen yemeklerinde vakit geçiren zengin kadınlar ladies who lunch n.
öğlen yemeklerinde buluşup vakit geçiren zengin kadınlar ladies who lunch n.
kasıtlı vakit kaybı merry dance n.
kendi kendine vakit geçirmenin keyfi joy of missing out n.
biraz boş vakit pocket of time n.
düşünerek geçirilen vakit quiet reflection n.
eskiden çok vakit geçirilen yer the old stamping ground n.
eskiden çok vakit geçirilen yer one's old stamping ground n.
eskiden çok vakit geçirilen yer theold stamping grounds n.
eskiden çok vakit geçirilen yer one's old stamping grounds n.
iki kişinin birlikte vakit geçirip romantik bağlamda birbirini tanımak için ilk buluşması a blind date n.
nefes alacak/soluklanacak bir vakit a breathing space n.
çok vakit ve çaba gerektiren iş a full-time job n.
çok vakit alan iş a full-time job n.
vakit düşmanı time bandit n.
birlikte vakit geçirmekten hoşlanılan arkadaş boon companion n.
birlikte çok iyi vakit geçirilen kimse boon companion n.
nefes alacak/soluklanacak bir vakit breathing room n.
nefes alacak/soluklanacak bir vakit breathing spell n.
erkek erkeğe vakit geçirme bull session n.
güneşin altında durmayı/vakit geçirmeyi seven kimse sun worshipper n.
geç vakit the eleventh hour n.
gün içerisinde bir vakit/saat the time of day n.
boş vakit time on (one's) hands n.
boş vakit time on hands n.
boş vakit time on your hands n.
vakit geçirmek spend (some amount of time) in (some place) v.
vakit geçirmek spend time in something v.
çok zaman/vakit/bütün gününü almamak not be all day v.
çok zaman/vakit/bütün gününü almamak not take all day v.
hiçbir şey yapmadan vakit geçirmek let the grass grow beneath (one's) feet v.
önemsiz işlerle vakit harcamamak choose (one's) battles (wisely) v.
birisiyle vakit geçirmek hang around with someone v.
boşa vakit harcamak let something slip by v.
boşa vakit harcamak let something slide by v.
birisiyle vakit geçirmek go around with someone v.
çok iyi vakit geçirmek have a whale of a time v.
çalışmadan vakit geçirmek let grass grow under one's feet v.
hoşça vakit geçirmek have a field day v.
hoşça vakit geçirmek let one's hair down v.
üzerinde çok vakit harcamak slave over something v.
vakit öldürmek fiddle around v.
vakit öldürmek horse around v.
vakit öldürmek fiddle about v.
(başkalarının işini yapmaktan) kendine vakit ayıramamak can't call one's soul one's own v.
vakit öldürmek dillydally v.
bir şey yapmak için elinde bolca para, vakit olmak have money, time to play with v.
biriyle/bir şeyle vakit öldürmek dilly-dally (around) with someone or something v.
biriyle bir şeyle aylak aylak vakit geçirmek dilly-dally (around) with someone or something v.
(birine) iyi vakit geçirtmek show (one) a good time v.
birine iyi vakit geçirtmek show someone a good time v.
eğlenceli/çok güzel vakit geçirmek have a high old time v.
keyifli vakit geçirmek have a high old time v.
hoşça vakit geçirmek have a high old time v.
eğlenceli vakit geçirmek have a laugh [uk] v.
keyifli vakit geçirmek have a laugh [uk] v.
sabah yatakta uzun süre kalmak/vakit geçirmek lie in [us] v.
bir iki saat vakit geçirmek kill time a couple of hours v.
eskiyle/geçmişle vakit kaybetmeden yoluna devam etmek never look back v.
hoşça vakit geçirmek beguile the time v.
güzel vakit geçirmek beguile the time v.
eğlenceli vakit geçirmek beguile the time v.
keyifli vakit geçirmek beguile the time v.
(başkalarının işini yapmaktan) kendine vakit ayıramamak can't call soul own v.
(biri/bir şey/kendi) için vakit bulmak get time for (someone, something, or oneself) v.
(birine/bir şeye/kendine) vakit ayırmak get time for (someone, something, or oneself) v.
çok iyi vakit geçirmek have a whale of a (good) time v.
eğlenceli vakit geçirmek have the time of life v.
hayatında en çok eğlendiği vakit/dönem olmak have the time of life v.
eğlenceli vakit geçirmek have the time of your life v.
hayatında en çok eğlendiği vakit/dönem olmak have the time of your life v.
hoşça vakit geçirmek kick up heels v.
hoşça vakit geçirmek kick up your heels [uk] v.
çalışmadan vakit geçirmek let grass grow under feet v.
sakin vakit geçirmek lie low and sing small v.
hiç vakit kaybetmemek lose/waste no time v.
(biriyle) birlikte vakit geçirmek make time with (someone) v.
(bir şeyi) düşünmekle vakit kaybetmemek not give (something) a second thought v.
(bir şeyi) düşünmekle vakit kaybetmemek not give (something) another thought v.
nasıl vakit geçireceğini şaşırmak not know what to do with yourself v.
(bir şey yaparak) vakit geçirmek pass the time (doing something) v.
(bir şey yaparak) vakit geçirmek pass your time (doing something) v.
-e belli bir miktar vakit harcamak put an amount of time in on v.