|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
acı yaşamak |
suffer (physically or mentally) v.
|
|
Now, it is a question of preventing as much suffering as possible in the wake of the war.
Şimdi mesele, savaşın ardından mümkün olduğunca fazla acının yaşanmasını engellemektir.
More Sentences
|
2 |
General |
sorun yaşamak |
have difficulty v.
|
|
Also, we had difficulties with the Council on employee rights to information.
Ayrıca, çalışanların bilgi edinme hakları konusunda Konsey ile sorunlar yaşadık.
More Sentences
|
3 |
General |
birlikte yaşamak |
live together v.
|
|
To defend the idea that everywhere in Europe people may live in freedom, in plurality, and may live together.
Avrupa'nın her yerinde insanların özgürlük içinde çoğulculuk içinde ve birlikte yaşayabilecekleri fikrini savunmak.
More Sentences
|
4 |
General |
deneyim yaşamak |
experience v.
|
|
Yet already, many of our regions bordering candidate countries are experiencing a foretaste of enlargement.
Halihazırda, aday ülkelere sınırı olan birçok bölgemiz genişlemenin ön deneyimini yaşamaktadır.
More Sentences
|
5 |
General |
birlikte yaşamak |
cohabit v.
|
|
After dating for several years, they decided to cohabit.
Birkaç yıl çıktıktan sonra birlikte yaşamaya karar verdiler.
More Sentences
|
6 |
General |
yalnız yaşamak |
live alone v.
|
|
Indeed, unit sales are increasing rapidly in a world where more and more people are living alone.
Gerçekten de, giderek daha fazla insanın yalnız yaşadığı bir dünyada birim satışlar hızla artmaktadır.
More Sentences
|
7 |
General |
ot gibi yaşamak |
vegetate v.
|
|
I'd rather die now than vegetate for fifty more years.
Elli yıl daha ot gibi yaşamaktansa şimdi ölmeyi tercih ederim.
More Sentences
|
8 |
General |
sorun yaşamak |
have problem v.
|
|
I do not wish to speak of dramatic delays but I am sure that certain countries are having problems.
Dramatik gecikmelerden bahsetmek istemiyorum ancak bazı ülkelerin sorun yaşadığından eminim.
More Sentences
|
9 |
General |
ile birlikte yaşamak |
live with v.
|
|
Tom is easy to live with.
Tom ile birlikte yaşamak kolay.
More Sentences
|
10 |
General |
daha uzun yaşamak |
outlive v.
|
|
Tom has outlived three wives.
Tom üç karısından daha uzun yaşadı.
More Sentences
|
11 |
General |
zorluk yaşamak |
have difficulty v.
|
|
The Commission still has difficulties with administration that is transparent and people-friendly.
Komisyon, şeffaf ve insan dostu bir yönetim konusunda hala zorluklar yaşamaktadır.
More Sentences
|
12 |
General |
düşüş yaşamak |
fall v.
|
|
The Turkish lira has fallen more than 40 percent since the start of the year.
Türk Lirası senenin başından itibaren %40'tan fazla düşüş yaşadı.
More Sentences
|
|
13 |
General |
problem yaşamak |
have a problem v.
|
|
If he carries on drinking like that, he's going to have a problem.
Böyle içmeye devam ederse, problem yaşayacak.
More Sentences
|
14 |
General |
bir yalanı yaşamak |
live a lie v.
|
|
I'm living a lie.
Bir yalanı yaşıyorum.
More Sentences
|
15 |
General |
sıkıntı yaşamak |
have trouble v.
|
|
We heard that you had trouble.
Sıkıntı yaşadığını duyduk.
More Sentences
|
16 |
General |
sürgünde yaşamak |
live in exile v.
|
|
Napoleon lived in exile on the island of Elba.
Napolyon Elba Adası'nda sürgünde yaşadı.
More Sentences
|
17 |
General |
mutlu yaşamak |
live happily v.
|
|
Long long ago in India, a monkey, a fox, and a rabbit lived happily together.
Uzun zaman önce Hindistan'da bir maymun, bir tilki ve bir tavşan birlikte mutlu yaşarlarmış.
More Sentences
|
18 |
General |
yurtdışında yaşamak |
live abroad v.
|
|
Tom hasn't lived abroad.
Tom yurtdışında yaşamamış.
More Sentences
|
19 |
General |
şehir merkezinde yaşamak |
live downtown v.
|
|
I live downtown.
Şehir merkezinde yaşıyorum.
More Sentences
|
20 |
General |
ahenk içinde yaşamak |
live in harmony v.
|
|
Furthermore, mutual aid is an example of living in harmony with one another instead of having conflict.
Ayrıca karşılıklı yardımlaşma, çatışma yerine birbirimizle ahenk içinde yaşamanın bir örneğidir.
More Sentences
|
21 |
General |
lüks içinde yaşamak |
live in luxury v.
|
|
They used to live in luxury.
Eskiden lüks içinde yaşarlardı.
More Sentences
|
22 |
General |
(bir deneyimi vb) tekrar yaşamak |
relive v.
|
|
Sami didn't want to relive all that stuff.
Sami tüm bunları tekrar yaşamak istemedi.
More Sentences
|
23 |
General |
kampüs dışında yaşamak |
live off campus v.
|
|
I live off campus.
Kampüs dışında yaşıyorum.
More Sentences
|
24 |
General |
korku içinde yaşamak |
live in fear v.
|
|
It is disgraceful that drivers should live in fear of assault and robbery.
Sürücülerin saldırı ve soygun korkusu içinde yaşaması utanç vericidir.
More Sentences
|
25 |
General |
tek başına yaşamak |
live alone v.
|
|
It's hard to live alone abroad for so many years.
Bu kadar sene yurt dışında tek başına yaşamak zor iş.
More Sentences
|
26 |
General |
bir anlaşmazlık yaşamak |
have a disagreement v.
|
|
We had a disagreement.
Bir anlaşmazlık yaşadık.
More Sentences
|
27 |
General |
barış içinde yaşamak |
live in peace v.
|
|
Today, Saddam Hussein is no longer in power, but the Iraqi people are not yet living in peace.
Bugün Saddam Hüseyin artık iktidarda değil ancak Irak halkı henüz barış içinde yaşamıyor.
More Sentences
|
28 |
General |
birliktelik yaşamak |
have an affair v.
|
|
Is Layla having an affair?
Leyla bir birliktelik yaşıyor mu?
More Sentences
|
29 |
General |
uyku sorunu yaşamak |
have trouble sleeping v.
|
|
Recently, I've been having trouble sleeping.
Son zamanlarda uyku sorunu yaşıyorum.
More Sentences
|
30 |
General |
aydınlanma yaşamak |
have a revelation v.
|
|
I had a revelation.
Bir aydınlanma yaşadım.
More Sentences
|
31 |
General |
suda yaşamak |
live in water v.
|
|
Fish live in water.
Balıklar suda yaşar.
More Sentences
|
32 |
General |
(bir yerde) yaşamak |
base v.
|
|
She is a costume designer based in New York.
New York'ta yaşayan bir kostüm tasarımcısıdır.
More Sentences
|
Phrasals |
|
33 |
Phrasals |
aralarında yaşamak |
live among v.
|
|
I lived among men and learned to hate them.
Erkeklerin arasında yaşadım ve onlardan nefret etmeyi öğrendim.
More Sentences
|
General |
|
34 |
General |
yaşamak için amaç |
reason to live n.
|
|
35 |
General |
(italya'da) eskiden şehirlerde yahudilerin yaşamak zorunda oldukları kesim |
ghetto n.
|
|
36 |
General |
başka ülkede yaşamak için ülkeyi terk eden kimse |
outgoer n.
|
|
37 |
General |
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme |
outmigration n.
|
|
38 |
General |
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme |
out-migration n.
|
|
39 |
General |
bolluk içinde yaşamak |
go the pace v.
|
|
40 |
General |
hayatını yaşamak |
live freely v.
|
|
41 |
General |
acısını yaşamak |
suffer for v.
|
|
42 |
General |
yalnız yaşamak |
lead a solitary life v.
|
|
43 |
General |
bekar yaşamak |
live a single life v.
|
|
44 |
General |
yoksulluk içinde yaşamak |
live in want v.
|
|
45 |
General |
daha uzun yaşamak |
survive v.
|
|
46 |
General |
yoksulluk içinde yaşamak |
be in straitened circumstances v.
|
|
47 |
General |
ağır hasta son günlerini yaşamak |
sink fast v.
|
|
48 |
General |
uzun yaşamak (birinden) |
survive v.
|
|
49 |
General |
mutlu bir şekilde yaşamak |
tick along v.
|
|
50 |
General |
yaşamak (bir çağın belirli bir dönemini) |
span v.
|
|
51 |
General |
namusuyla yaşamak |
live an upright life v.
|
|
52 |
General |
elden ağıza yaşamak |
live from hand to mouth v.
|
|
|
53 |
General |
basit yaşamak |
rusticate v.
|
|
54 |
General |
bir alanda ilk deneyimini yaşamak |
cut one's teeth in something v.
|
|
55 |
General |
bir yere devamlı yaşamak amacıyla gelmek |
come to stay v.
|
|
56 |
General |
sorumsuzca yaşamak |
freewheel v.
|
|
57 |
General |
eksikliğini yaşamak |
feel the deficiency of v.
|
|
58 |
General |
kabin veya kamarada yaşamak |
cabin v.
|
|
59 |
General |
ikilem yaşamak |
seesaw v.
|
|
60 |
General |
çiftlikte yaşamak |
ranch v.
|
|
61 |
General |
anı yaşamak |
live the moment v.
|
|
62 |
General |
tembelce yaşamak |
drone v.
|
|
63 |
General |
yaşamak (bir zamanı/olayı) |
live through v.
|
|
64 |
General |
zevk ve sefa içinde yaşamak |
regale v.
|
|
65 |
General |
sağlıklı yaşamak |
live a healthy life v.
|
|
66 |
General |
ikiyüzlü bir hayat yaşamak |
live a double life v.
|
|
67 |
General |
varlık içinde yaşamak |
live a life of luxury v.
|
|
68 |
General |
krallar gibi yaşamak |
live like fighting cocks v.
|
|
69 |
General |
hızlı yaşamak |
live fast v.
|
|
70 |
General |
ile yaşamak |
subsist v.
|
|
71 |
General |
nikahsız yaşamak |
cohabit v.
|
|
72 |
General |
çingene gibi yaşamak |
gipsy v.
|
|
73 |
General |
gecekondu mahallesinde yaşamak |
slum v.
|
|
74 |
General |
bey gibi yaşamak |
live the life of riley v.
|
|
75 |
General |
mutlu bir şekilde yaşamak |
tick v.
|
|
76 |
General |
efendi gibi yaşamak |
live like a gentleman v.
|
|
77 |
General |
göçebe hayatı yaşamak |
live out of suitcases v.
|
|
78 |
General |
gayesiz yaşamak |
drift v.
|
|
79 |
General |
birlikte yaşamak |
shack up v.
|
|
80 |
General |
bizzat yaşamak |
experience v.
|
|
81 |
General |
aç biilaç yaşamak |
beg one's bread v.
|
|
82 |
General |
mahrumiyet içinde yaşamak |
lead a life of a privation v.
|
|
83 |
General |
haklı gururunu yaşamak |
feel right proud of v.
|
|
84 |
General |
acıyı yaşamak |
go through a sorrow v.
|
|
85 |
General |
hızlı yaşamak |
lead a fast life v.
|
|
86 |
General |
mahrumiyet içinde yaşamak |
rough it v.
|
|
87 |
General |
bolluk içinde yaşamak |
luxuriate v.
|
|
88 |
General |
köyde yaşamak |
rusticate v.
|
|
89 |
General |
kont gibi yaşamak |
live in luxury v.
|
|
90 |
General |
pislik içinde yaşamak |
pig v.
|
|
91 |
General |
lüks içinde yaşamak |
luxuriate v.
|
|
92 |
General |
bolluk içinde yaşamak |
live in opulence v.
|
|
93 |
General |
beraber yaşamak |
cohabit v.
|
|
94 |
General |
yaşamak (hayat) |
live v.
|
|
95 |
General |
acıyı yaşamak |
go through pain v.
|
|
96 |
General |
ayrı yaşamak |
separate v.
|
|
97 |
General |
kendi dünyasında yaşamak |
live in a world of one's own v.
|
|
98 |
General |
nikahsız olarak beraber yaşamak |
live in sin v.
|
|
99 |
General |
lüks içinde yaşamak |
lead a life of luxury v.
|
|
100 |
General |
karı koca gibi yaşamak |
cohabit v.
|
|
101 |
General |
ahlaklı bir şekilde yaşamak |
go straight v.
|
|
102 |
General |
sonuna kadar yaşamak |
live out v.
|
|
103 |
General |
daha uzun yaşamak |
outlast v.
|
|
104 |
General |
tasasız bir hayat yaşamak |
lead a carefree life v.
|
|
105 |
General |
anılarla yaşamak |
live with memories v.
|
|
106 |
General |
kendi aleminde yaşamak |
live in one's own world v.
|
|
107 |
General |
bir süre için ilkel şartlar içinde yaşamak |
rough it v.
|
|
108 |
General |
keyfini yaşamak |
enjoy v.
|
|
109 |
General |
lüks yaşamak |
luxuriate v.
|
|
110 |
General |
eksikliğini yaşamak |
have the deficiency of v.
|
|
111 |
General |
kendi dünyasında yaşamak |
be in a world of one's own v.
|
|
112 |
General |
kaplumbağa gibi yaşamak |
live out of suitcases v.
|
|
113 |
General |
bir yerde sürekli kalmadan yaşamak |
drift v.
|
|
114 |
General |
birlikte yaşamak |
shack up with together v.
|
|
115 |
General |
birlikte yaşamak |
shack up with someone together v.
|
|
116 |
General |
göçebe ve ilkel yaşamak |
horde v.
|
|
117 |
General |
bir şeyi yapmakta zorluk yaşamak |
have difficulty in doing something v.
|
|
118 |
General |
bir şeyi yapmada zorluk yaşamak |
have difficulty in v.
|
|
119 |
General |
ülke dışında yaşamak |
live outside the country v.
|
|
120 |
General |
bohem hayatı yaşamak |
live a bohemian lifestyle v.
|
|
121 |
General |
gizli bir beraberlik (aşk ilişkisi) yaşamak |
be having a secret love affair v.
|
|
122 |
General |
değişiklik yaşamak |
experience a change v.
|
|
123 |
General |
değişim yaşamak |
have a change v.
|
|
124 |
General |
devrim yaşamak |
see a revolution v.
|
|
125 |
General |
değişiklik yaşamak |
have a change v.
|
|
126 |
General |
de yaşamak |
abide in v.
|
|
127 |
General |
dönüşüm yaşamak |
have a transformation v.
|
|
128 |
General |
düşüş yaşamak |
decrease v.
|
|
129 |
General |
düşüş yaşamak |
be on the decline v.
|
|
130 |
General |
reenkarnasyon yaşamak |
incarnate again v.
|
|
131 |
General |
güvenli biçimde yaşamak |
live in safety v.
|
|
132 |
General |
güven içinde yaşamak |
live in safety v.
|
|
133 |
General |
güvenle yaşamak |
live in safety v.
|
|
134 |
General |
hayatını doyasıya yaşamak |
enjoy one's life to the full v.
|
|
135 |
General |
hayatını doyasıya yaşamak |
live one's life to the full v.
|
|
136 |
General |
aynı çatı altında yaşamak |
live under the same roof v.
|
|
137 |
General |
zorluk yaşamak |
have a difficulty v.
|
|
138 |
General |
güçlük yaşamak |
have a difficulty v.
|
|
139 |
General |
baskı yaşamak |
face oppression v.
|
|
140 |
General |
macera yaşamak |
have an adventure v.
|
|
141 |
General |
ölüm korkusuyla yaşamak |
live in fear for one's life v.
|
|
142 |
General |
macera yaşamak |
embark on an adventure v.
|
|
143 |
General |
sorun yaşamak |
have a trouble v.
|
|
144 |
General |
problem yaşamak |
be beset with a problem v.
|
|
145 |
General |
öldürülme korkusuyla yaşamak |
live in fear for one's life v.
|
|
146 |
General |
baskı yaşamak |
suffer oppression v.
|
|
147 |
General |
parazit gibi yaşamak |
leech off of someone v.
|
|
148 |
General |
gururunu yaşamak |
experience the pride of v.
|
|
149 |
General |
gururunu yaşamak |
take pride in v.
|
|
150 |
General |
gururunu yaşamak |
pride oneself on v.
|
|
151 |
General |
azalma yaşamak |
decrease v.
|
|
152 |
General |
acılar yaşamak |
be stricken with griefs v.
|
|
153 |
General |
acılar yaşamak |
be overcome with griefs v.
|
|
154 |
General |
aşk yaşamak |
have love v.
|
|
155 |
General |
aşk yaşamak |
be in love v.
|
|
156 |
General |
tehlike yaşamak |
be exposed to a danger v.
|
|
157 |
General |
problem yaşamak |
be faced with a problem v.
|
|
158 |
General |
tehlike yaşamak |
face a danger v.
|
|
159 |
General |
zor şartlar altında yaşamak |
live in hard conditions v.
|
|
160 |
General |
problem yaşamak |
have problem v.
|
|
161 |
General |
problem yaşamak |
confront a problem v.
|
|
162 |
General |
problem yaşamak |
be dogged by a problem v.
|
|
163 |
General |
problem yaşamak |
be fraught with a problem v.
|
|
164 |
General |
aynı evde hep beraber yaşamak |
cohabitate v.
|
|
165 |
General |
lüks içinde yaşamak |
live a life of luxury v.
|
|
166 |
General |
daha iyi şartlarda yaşamak |
live in better conditions v.
|
|
167 |
General |
hayat yaşamak |
live life v.
|
|
168 |
General |
şehirde yaşamak |
live in a city v.
|
|
169 |
General |
çelişki yaşamak |
contradict v.
|
|
170 |
General |
çelişki yaşamak |
be in a dilemma v.
|
|
171 |
General |
çelişki yaşamak |
have dilemma v.
|
|
172 |
General |
çelişki yaşamak |
be faced with dilemma v.
|
|
173 |
General |
çelişki yaşamak |
face dilemma v.
|
|
174 |
General |
çelişki yaşamak |
confront dilemma v.
|
|
175 |
General |
bolluk içerisinde yaşamak |
ride the gravy train v.
|
|
176 |
General |
bolluk içinde yaşamak |
ride the gravy train v.
|
|
177 |
General |
kral gibi yaşamak |
live like a king v.
|
|
178 |
General |
krallar gibi yaşamak |
live like the kings v.
|
|
179 |
General |
kriz yaşamak |
have crisis v.
|
|
180 |
General |
kriz yaşamak |
be faced with a crisis v.
|
|
181 |
General |
kriz yaşamak |
face crisis v.
|
|
182 |
General |
kriz yaşamak |
experience a crisis v.
|
|
183 |
General |
sorun yaşamak |
get into trouble v.
|
|
184 |
General |
kararsızlık yaşamak |
be in a quandary v.
|
|
185 |
General |
hayal kırıklığı yaşamak |
have a disappointment v.
|
|
186 |
General |
hayal kırıklığı yaşamak |
experience disappointment v.
|
|
187 |
General |
yaşamak (içinde) |
inhabit v.
|
|
188 |
General |
düşüş yaşamak |
drop off v.
|
|
189 |
General |
düşme yaşamak |
drop off v.
|
|
190 |
General |
parasıyla yaşamak |
live off v.
|
|
191 |
General |
çok boyutlu yaşamak |
have a multi-dimensional life v.
|
|
192 |
General |
-den daha uzun yaşamak |
outlive v.
|
|
193 |
General |
ile yaşamak |
live by v.
|
|
194 |
General |
çılgınca yaşamak |
be on the wild side v.
|
|
195 |
General |
hareketli günler yaşamak |
have lively times v.
|
|
196 |
General |
aksilik yaşamak |
have a hitch v.
|
|
197 |
General |
metres hayatı yaşamak |
have an adulterous relationship with v.
|
|
198 |
General |
dost hayatı yaşamak |
have an adulterous relationship with v.
|
|
199 |
General |
kanun benim diyerek yaşamak |
be a law unto oneself v.
|
|
200 |
General |
cinsellik yaşamak |
have a sexual intercourse v.
|
|
201 |
General |
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak |
live in a city with no coast v.
|
|
202 |
General |
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak |
live in an inland city v.
|
|
203 |
General |
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak |
live in a landlocked city v.
|
|
204 |
General |
sıkıntı yaşamak |
have difficulty v.
|
|
205 |
General |
sıkıntı yaşamak |
experience difficulty v.
|
|
206 |
General |
kendi olanaklarının dahilinde yaşamak |
live within one's limits v.
|
|
207 |
General |
bir dizi tek gecelik aşk yaşamak |
run through a series of one-night stands v.
|
|
208 |
General |
mütevazı bir hayat yaşamak |
live a modest life v.
|
|
209 |
General |
mütevazı bir hayat yaşamak |
lead a modest life v.
|
|
210 |
General |
günü gününe yaşamak |
live from day to day v.
|
|
211 |
General |
yarınını düşünmeden yaşamak |
live from day to day v.
|
|
212 |
General |
bir yerde yaşamak |
dwell v.
|
|
213 |
General |
aileyle yaşamak |
live with family v.
|
|
214 |
General |
aile ile yaşamak |
live with parents v.
|
|
215 |
General |
aile ile yaşamak |
live with family v.
|
|
216 |
General |
aileyle yaşamak |
live with parents v.
|
|
217 |
General |
anne babasıyla yaşamak |
live with parents v.
|
|
218 |
General |
sevinç yaşamak |
feel joyful over v.
|
|
219 |
General |
sevinç yaşamak |
feel joyful about v.
|
|
220 |
General |
sevincini yaşamak |
feel joyful about v.
|
|
221 |
General |
sevincini yaşamak |
feel joyful over v.
|
|
222 |
General |
dolu dolu yaşamak |
live life to the fullest v.
|
|
223 |
General |
mütevazı bir hayat yaşamak |
live a humble life v.
|
|
224 |
General |
dolu dolu yaşamak |
live life fully v.
|
|
225 |
General |
reformlara uygun bir şekilde yaşamak |
live up to reforms v.
|
|
226 |
General |
yoğun bir çalışma günü yaşamak |
do a hard day's work v.
|
|
227 |
General |
galibiyetin coşkusunu yaşamak |
celebrate the moment of victory v.
|
|
228 |
General |
umutsuz biçimde yaşamak |
live hopelessly v.
|
|
229 |
General |
kimselere muhtaç olmadan yaşamak |
live self-sufficiently v.
|
|
230 |
General |
haklı gururunu yaşamak |
take justified pride of v.
|
|
231 |
General |
haklı gururunu yaşamak |
have justified pride of v.
|
|
232 |
General |
uçlarda yaşamak |
live life in the fast lane v.
|
|
233 |
General |
hızlı yaşamak |
live life in the fast lane v.
|
|
234 |
General |
hayatı uçlarda yaşamak |
live on the edge v.
|
|
235 |
General |
uçlarda yaşamak |
live on the edge v.
|
|
236 |
General |
hayatı uçlarda yaşamak |
live life in the fast lane v.
|
|
237 |
General |
gıdasını tarladan temin ederek yaşamak |
live off the land v.
|
|
238 |
General |
ekonomik sorun yaşamak |
have a financial problem v.
|
|
239 |
General |
daha fazla yaşamak |
outlast v.
|
|
240 |
General |
daha fazla yaşamak |
outlive v.
|
|
241 |
General |
güven sorunu yaşamak |
have confidence issues v.
|
|
242 |
General |
güven sorunu yaşamak |
have trust issues v.
|
|
243 |
General |
bir amaç uğruna yaşamak |
live to do something v.
|
|
244 |
General |
hastalık yaşamak |
suffer from a disease v.
|
|
245 |
General |
hastalık yaşamak |
have a disease v.
|
|
246 |
General |
hastalık yaşamak |
suffer from an illness v.
|
|
247 |
General |
hastalık yaşamak |
have an illness v.
|
|
248 |
General |
mutlu yaşamak |
live a happy life v.
|
|
249 |
General |
kurallara göre yaşamak |
live by the rules v.
|
|
250 |
General |
sıkıntı/sorun yaşamak |
go through a trouble v.
|
|
251 |
General |
kanatları altında yaşamak |
live under the wings of v.
|
|
252 |
General |
köle gibi yaşamak |
live as a slave v.
|
|
253 |
General |
ekonomik güçlük yaşamak |
have financial difficulties v.
|
|
254 |
General |
ekonomik güçlük yaşamak |
have economic difficulties v.
|
|
255 |
General |
mali kriz yaşamak |
have a financial crisis v.
|
|
256 |
General |
memleket dışında yaşamak |
live abroad v.
|
|
257 |
General |
ülke dışında yaşamak |
live abroad v.
|
|
258 |
General |
sinirsel çöküntü yaşamak |
break up v.
|
|
259 |
General |
sinirsel çöküntü yaşamak |
collapse v.
|
|
260 |
General |
sinirsel çöküntü yaşamak |
crack v.
|
|
261 |
General |
sinirsel çöküntü yaşamak |
crock up v.
|
|
262 |
General |
sinirsel çöküntü yaşamak |
crack up v.
|
|
263 |
General |
ayrı yaşamak |
live separated from v.
|
|
264 |
General |
birlikte yaşamak |
cohabit with someone v.
|
|
265 |
General |
parazit gibi yaşamak |
live like a parasite v.
|
|
266 |
General |
bir şeyi tekrar yaşamak |
relive v.
|
|
267 |
General |
yeniden yaşamak |
relive v.
|
|
268 |
General |
ormanda yaşamak |
live in the woods v.
|
|
269 |
General |
-e uygun yaşamak |
live up to v.
|
|
270 |
General |
çocukluğunu yaşamak |
enjoy one's childhood v.
|
|
271 |
General |
gençliğini yaşamak |
live one's youth v.
|
|
272 |
General |
çocukluğunu yaşamak |
live one's childhood v.
|
|
273 |
General |
aksilik yaşamak |
have a misfortune v.
|
|
274 |
General |
silahların gölgesinde yaşamak |
live in the shadow of guns v.
|
|
275 |
General |
silahların gölgesinde yaşamak |
live under the shadow of guns v.
|
|
276 |
General |
güvenlik sorunları yaşamak |
have security problems v.
|
|
277 |
General |
hayatı dolu dolu yaşamak |
live life to the fullest v.
|
|
278 |
General |
kira ödemeden/vermeden yaşamak |
live rent-free v.
|
|
279 |
General |
anı yaşamak |
be in the moment v.
|
|
280 |
General |
okulun bodrumunda yaşamak |
live in the basement of the school v.
|
|
281 |
General |
karısından ayrı yaşamak |
live apart from his wife v.
|
|
282 |
General |
eşinden ayrı yaşamak |
live separated from his wife v.
|
|
283 |
General |
eşinden ayrı yaşamak |
live apart from his wife v.
|
|
284 |
General |
kocasından ayrı yaşamak |
live separated from her husband v.
|
|
285 |
General |
kocasından ayrı yaşamak |
live apart from her husband v.
|
|
286 |
General |
eşinden ayrı yaşamak |
live separated from her husband v.
|
|
287 |
General |
eşinden ayrı yaşamak |
live apart from her husband v.
|
|
288 |
General |
karısından ayrı yaşamak |
live separated from his wife v.
|
|
289 |
General |
çocukları için yaşamak |
live for one's children v.
|
|
290 |
General |
bir köyde yaşamak |
live in a village v.
|
|
291 |
General |
iflas tehdidi altında yaşamak |
live under the threat of bankruptcy v.
|
|
292 |
General |
bir hukuk bürosunun altında/alt katında yaşamak/oturmak |
live under a law office v.
|
|
293 |
General |
altında/alt katında yaşamak/oturmak |
live under something v.
|
|
294 |
General |
altmış sekiz yaşına kadar yaşamak |
live to the age of sixty-eight v.
|
|
295 |
General |
kız kardeşiyle beraber yaşamak/oturmak |
live together with one's sister v.
|
|
296 |
General |
ablasıyla beraber yaşamak/oturmak |
live together with one's sister v.
|
|
297 |
General |
deniz kenarında yaşamak |
live by the sea v.
|
|
298 |
General |
kendisine tahsis edilen/verilen alan/bölge içerisinde/dahilinde yaşamak |
live within one's assigned area v.
|
|
299 |
General |
birinden daha uzun/fazla yaşamak |
live longer than someone v.
|
|
300 |
General |
pişmanlık yaşamak |
live to regret v.
|
|
301 |
General |
birlikte/beraber uyum içinde yaşamak |
live together in harmony v.
|
|
302 |
General |
bağımsız yaşamak |
live freely v.
|
|
303 |
General |
bağımsız yaşamak |
live independently v.
|
|
304 |
General |
toplumun sınırlarında/kıyısında yaşamak |
live on the margins of society v.
|
|
305 |
General |
bir hemşireyle aşk yaşamak |
have an affair with a nurse v.
|
|
306 |
General |
'nın sınırında yaşamak |
live on the border of v.
|
|
307 |
General |
üçüncü dünya ülkesi şartlarında yaşamak |
live in third world conditions v.
|
|
308 |
General |
patlama yaşamak |
be blown out v.
|
|
309 |
General |
kenar mahallede yaşamak |
live in the slums v.
|
|
310 |
General |
gecekondu mahallesinde yaşamak |
live in the slums v.
|
|
311 |
General |
yabancı bir ülkede yaşamak |
live in a foreign country v.
|
|
312 |
General |
uzun yaşamak |
live long v.
|
|
313 |
General |
95 yaşına kadar yaşamak |
live to the age of 95 v.
|
|
314 |
General |
çok yaşamak |
live long v.
|
|
315 |
General |
göçebe hayatı yaşamak |
live the nomadic life v.
|
|
316 |
General |
-e göre yaşamak |
live up to v.
|
|
317 |
General |
tek başına yaşamak |
live by oneself v.
|
|
318 |
General |
birliktelik yaşamak |
be in a relationship v.
|
|
319 |
General |
çifte hayat yaşamak |
live a double life v.
|
|
320 |
General |
heyecan yaşamak |
get excited v.
|
|
321 |
General |
tek gecelik ilişki yaşamak |
have a one-night stand v.
|
|
322 |
General |
tek gecelik heyecan yaşamak |
have a one-night stand v.
|
|
323 |
General |
tek gecelik aşk yaşamak |
have a one-night stand v.
|
|
324 |
General |
vahşi doğada yaşamak |
live in the wild v.
|
|
325 |
General |
geri geri gitmede sorun yaşamak |
have trouble in reverse v.
|
|
326 |
General |
yüksek rakımda yaşamak |
live at high altitude v.
|
|
327 |
General |
gecikme yaşamak |
have a delay v.
|
|
328 |
General |
rahatlığını/güvenliğini yaşamak |
enjoy the confidence of v.
|
|
329 |
General |
iç içe yaşamak |
live together v.
|
|
330 |
General |
yaşamak için öldürmek |
kill to live v.
|
|
331 |
General |
duygusal gelgitler yaşamak |
be on an emotional rollercoaster v.
|
|
332 |
General |
aynı şehirde yaşamak |
live in the same town v.
|
|
333 |
General |
ayrı evlerde yaşamak |
live in separate houses v.
|
|
334 |
General |
aydınlanma yaşamak |
have a flash of insight v.
|
|
335 |
General |
erdemli bir hayat yaşamak |
lead a life of virtue v.
|
|
336 |
General |
günübirlik yaşamak |
live from day to day v.
|
|
337 |
General |
(travma/hastalık) yaşamak |
get v.
|
|
338 |
General |
küçük bir kulübede yaşamak |
cabin v.
|
|
339 |
General |
çöküntü yaşamak |
tailspin v.
|
|
340 |
General |
(bitki/hayvan) (bir bölgede) bulunmak/yaşamak/yetişmek |
affect v.
|
|
341 |
General |
ruh sağlığı ile ilgili problemler yaşamak |
struggle with mental health issues v.
|
|
342 |
General |
kalp sorunu yaşamak |
suffer from heart trouble v.
|
|
343 |
General |
kalp sorunu yaşamak |
suffer from heart trouble v.
|
|
344 |
General |
hapishane hücresinde yaşamak |
cell v.
|
|
345 |
General |
tekrar deneyim yaşamak |
reexperience v.
|
|
346 |
General |
tekrar deneyim yaşamak |
re-experience v.
|
|
347 |
General |
göçebe gibi yaşamak |
nomadise v.
|
|
348 |
General |
göçebe gibi yaşamak |
nomadize v.
|
|
349 |
General |
göçebelerle beraber yaşamak |
nomadize v.
|
|
350 |
General |
göçebelerle beraber yaşamak |
nomadise v.
|
|
351 |
General |
çadırda yaşamak |
tent v.
|
|
352 |
General |
bir şey uğruna yaşamak |
live for something v.
|
|
353 |
General |
nostalji yaşamak |
time-trip v.
|
|
354 |
General |
maddi sıkıntı yaşamak |
be ill off v.
|
|
355 |
General |
karavanda yaşamak |
trailer v.
|
|
356 |
General |
büyük endişe/korku yaşamak |
trance [obsolete] v.
|
|
357 |
General |
his kaybı yaşamak |
lose sensation v.
|
|
358 |
General |
(geçmişi) telafi etmek için yaşamak |
unlive v.
|
|
359 |
General |
(geçmişi) unutmak için yaşamak |
unlive v.
|
|
360 |
General |
(geçmişi) geri almak için yaşamak |
unlive v.
|
|
361 |
General |
yalnız yaşamak |
batch v.
|
|
362 |
General |
avlanarak yaşamak |
live by hunting v.
|
|
363 |
General |
(halüsinojen, mistik deneyim etkisiyle) yoğun haz yaşamak |
bliss v.
|
|
364 |
General |
uyum içinde yaşamak |
harmonize v.
|
|
365 |
General |
uyum içinde yaşamak |
harmonise v.
|
|
366 |
General |
pervasızca yaşamak |
hell v.
|
|
367 |
General |
hızlı ve ani bir kayıp yaşamak |
hemorrhage v.
|
|
368 |
General |
bütçe dahilinde yaşamak |
budget v.
|
|
369 |
General |
sürüde yaşamak |
horde v.
|
|
370 |
General |
kalabalık içerisinde yaşamak |
horde v.
|
|
371 |
General |
günahkar bir şekilde yaşamak |
mislive v.
|
|
372 |
General |
aksilik yaşamak |
misluck [scotland] v.
|
|
373 |
General |
şanssızlık yaşamak |
mistide [obsolete] v.
|
|
374 |
General |
nostalji yaşamak |
retrospect v.
|
|
375 |
General |
kulübede yaşamak |
hut v.
|
|
376 |
General |
hayatı işleri kolaylaştırıp sorunları minimize ederek yaşamak |
lifehack v.
|
|
377 |
General |
çalılıkta yaşamak |
bush (it) [australia] v.
|
|
378 |
General |
ormanda yaşamak |
bushwhack v.
|
|
379 |
General |
tavan arasında yaşamak |
loft v.
|
|
380 |
General |
çatı katında yaşamak |
loft v.
|
|
381 |
General |
isyankarca ve ölçüsüzce yaşamak |
gilravage [scotland] v.
|
|
382 |
General |
mağarada yaşamak |
den v.
|
|
383 |
General |
mağaradaymış gibi yaşamak |
den v.
|
|
384 |
General |
inletecek kadar şiddetli acı yaşamak |
groan v.
|
|
385 |
General |
çingene gibi yaşamak |
gypsy v.
|
|
386 |
General |
toplu halde yaşamak |
hive v.
|
|
387 |
General |
bir arada yaşamak |
hive v.
|
|
388 |
General |
kovanda yaşamak |
hive v.
|
|
389 |
General |
göçebe gibi yaşamak |
hobo v.
|
|
390 |
General |
yalnız yaşamak |
lone wolf v.
|
|
391 |
General |
yalnız kurt gibi yaşamak |
lone wolf v.
|
|
392 |
General |
düzensiz yaşamak |
operate v.
|
|
393 |
General |
(belirli şekilde) yaşamak |
operate v.
|
|
394 |
General |
daha uzun yaşamak |
overbide [obsolete] v.
|
|
395 |
General |
(birinden) daha uzun yaşamak |
overlive v.
|
|
396 |
General |
aşırı hızlı yaşamak |
overlive v.
|
|
397 |
General |
aşırı lüks içinde yaşamak |
overlive v.
|
|
398 |
General |
bolluk içinde yaşamak |
roll (in) v.
|
|
399 |
General |
tırnak çürümesi yaşamak |
rot v.
|
|
400 |
General |
köyde yaşamak |
ruralize [us] v.
|
|
401 |
General |
köyde yaşamak |
ruralise [uk] v.
|
|
402 |
General |
birlikte yaşamak |
company [obsolete] v.
|
|
403 |
General |
karı koca gibi yaşamak |
company [obsolete] v.
|
|
404 |
General |
nikahsız yaşamak |
company [obsolete] v.
|
|
405 |
General |
içinde yaşamak |
inexist v.
|
|
406 |
General |
(parazit) içinde yaşamak |
infest v.
|
|
407 |
General |
(parazit) üzerinde yaşamak |
infest v.
|
|
408 |
General |
başkasının parasıyla yaşamak |
cosher [ireland] v.
|
|
409 |
General |
(bir yerde) yaşamak |
cover v.
|
|
410 |
General |
nem kaybı yaşamak |
parch v.
|
|
411 |
General |
(iklimde, bölgede) yaşamak |
climate [obsolete] v.
|
|
412 |
General |
birlikte yaşamak |
consubsist v.
|
|
413 |
General |
ölçülü yaşamak |
contain [obsolete] v.
|
|
414 |
General |
duygusal etkisini yaşamak |
feel v.
|
|
415 |
General |
kozasında yaşamak |
cocoon v.
|
|
416 |
General |
(bir yerde) yaşamak |
converse [obsolete] v.
|
|
417 |
General |
dezavantaj yaşamak |
disadvantage v.
|
|
418 |
General |
hızlı ve tutkulu yaşamak |
fever v.
|
|
419 |
General |
paylaşımlı dairede yaşamak |
flat-share v.
|
|
420 |
General |
(felsefi, sanatsal, bilimsel akımlar) en etkili olduğu dönemi yaşamak |
flourish v.
|
|
421 |
General |
ülkenin başka yerinde yaşamak için bulunduğu yeri terk etmek |
out-migrate v.
|
|
422 |
General |
daha çok yaşamak |
outwear v.
|
|
423 |
General |
kısa gelgit yaşamak |
prime v.
|
|
424 |
General |
romantizm yaşamak |
romance v.
|
|
425 |
General |
aşk ilişkisi yaşamak |
romance v.
|
|
426 |
General |
gönül ilişkisi yaşamak |
romance v.
|
|
427 |
General |
maddi zorluk yaşamak |
scuffle v.
|
|
428 |
General |
duygusal şekilde yaşamak |
sensualize v.
|
|
429 |
General |
nefsine düşkün yaşamak |
sensualize v.
|
|
430 |
General |
duygusal şekilde yaşamak |
sensualise v.
|
|
431 |
General |
nefsine düşkün yaşamak |
sensualise v.
|
|
432 |
General |
gecekonduda yaşamak |
shanty v.
|
|
433 |
General |
iç çalkantısı yaşamak |
simmer v.
|
|
434 |
General |
amerikan yerlileri gibi yaşamak |
siwash v.
|
|
435 |
General |
ilkel şartlarda yaşamak |
siwash v.
|
|
436 |
General |
pasaklı yaşamak |
slattern v.
|
|
437 |
General |
duygu seli yaşamak |
slobber v.
|
|
438 |
General |
duygu patlaması yaşamak |
slobber v.
|
|
439 |
General |
miskince yaşamak |
slumber v.
|
|
440 |
General |
pasaklı bir halde yaşamak |
poke v.
|
|
441 |
General |
parazit gibi yaşamak |
spunge v.
|
|
442 |
General |
sülük gibi yaşamak |
spunge v.
|
|
443 |
General |
pişmanlık yaşamak |
squirm v.
|
|
444 |
General |
tekdüze yaşamak |
stagnate v.
|
|
445 |
General |
monoton bir hayat yaşamak |
stagnate v.
|
|
446 |
General |
aynı yerde yaşamak |
stall [obsolete] v.
|
|
447 |
General |
lüks içinde yaşamak |
state [obsolete] v.
|
|
448 |
General |
şatafat içinde yaşamak |
state [obsolete] v.
|
|
449 |
General |
gösterişli yaşamak |
state [obsolete] v.
|
|
450 |
General |
zorluk yaşamak |
stick v.
|
|
451 |
General |
(din) kurallarına göre yaşamak |
practice v.
|
|
452 |
General |
(din) kurallarına göre yaşamak |
practise v.
|
|
453 |
General |
(duygu, deneyim) yaşamak |
have v.
|
|
454 |
General |
amaçsız yaşamak |
undirected adj.
|
|
Phrasals |
|
455 |
Phrasals |
büyük pişmanlık yaşamak |
kick oneself v.
|
|
456 |
Phrasals |
biriyle beraber yaşamak |
live with v.
|
|
457 |
Phrasals |
dindar bir şekilde yaşamak |
saint it v.
|
|
458 |
Phrasals |
evden uzakta köle gibi yaşamak |
live out v.
|
|
459 |
Phrasals |
kendini affettirecek şekilde yaşamak |
live down v.
|
|
460 |
Phrasals |
(bir yerde) yaşamak |
hang out v.
|
|
461 |
Phrasals |
hayal dünyasında yaşamak |
build castles in the sky v.
|
|
462 |
Phrasals |
(biriyle ya da bir şeyle) bir arada yaşamak |
coexist with (someone or something) v.
|
|
463 |
Phrasals |
uyumlu bir şekilde bir arada yaşamak |
coexist with (someone or something) v.
|
|
464 |
Phrasals |
biriyle ya da bir şeyle bir arada yaşamak |
coexist with someone or something v.
|
|
465 |
Phrasals |
uyumlu bir şekilde bir arada yaşamak |
coexist with someone or something v.
|
|
466 |
Phrasals |
geçici olarak (bir yerde) kalmak veya yaşamak |
camp out v.
|
|
467 |
Phrasals |
kısa bir süreliğine (bir yerde) kalmak veya yaşamak |
camp out v.
|
|
468 |
Phrasals |
göçebe gibi yaşamak |
kick around v.
|
|
469 |
Phrasals |
göçebe gibi yaşamak |
kick about v.
|
|
470 |
Phrasals |
asalak gibi yaşamak |
batten on v.
|
|
471 |
Phrasals |
asalak gibi yaşamak |
batten upon v.
|
|
472 |
Phrasals |
bir olaydan sonra ...(ay/yıl vb) daha yaşamak |
stay on after something v.
|
|
473 |
Phrasals |
beraber yaşamak |
cohabit with someone v.
|
|
474 |
Phrasals |
beraber yaşamak |
live together v.
|
|
475 |
Phrasals |
bir olaydan sonra ...(ay/yıl vb) daha yaşamak |
linger on after something v.
|
|
476 |
Phrasals |
çadırda yaşamak |
camp out v.
|
|
477 |
Phrasals |
hiçbir şeye aldırış etmeksizin yaşamak |
let oneself go v.
|
|
478 |
Phrasals |
ile yaşamak |
live with something v.
|
|
479 |
Phrasals |
serserice yaşamak |
hell around v.
|
|
480 |
Phrasals |
(bir şeyin/bakkal vs) üst katında/üzerinde yaşamak |
live over something v.
|
|
481 |
Phrasals |
(bir şeyin/bakkal vs) üst katında/üzerinde yaşamak |
live above something v.
|
|
482 |
Phrasals |
-e için yaşamak |
live for v.
|
|
483 |
Phrasals |
-de yaşamak |
dwell upon something v.
|
|
484 |
Phrasals |
(çalıştığı yerde) oturmak/yaşamak |
live in v.
|
|
485 |
Phrasals |
yolunu yaşamak |
worry along v.
|
|
486 |
Phrasals |
yolunu yaşamak |
worry through v.
|
|
487 |
Phrasals |
(geçmişe dönüp) bir şeyi yeniden yaşamak |
live something over v.
|
|
488 |
Phrasals |
(bir olay/sorun/süreç) yaşamak |
go through v.
|
|
489 |
Phrasals |
kötü bir süreç yaşamak |
go through v.
|
|
490 |
Phrasals |
ani/ciddi düşüş yaşamak |
plummet (down) to (something or some place) v.
|
|
491 |
Phrasals |
ani/ciddi düşüş yaşamak |
plummet to something v.
|
|
492 |
Phrasals |
duygusal değişiklik yaşamak |
fall in v.
|
|
493 |
Phrasals |
duygusal çöküş yaşamak |
fall in v.
|
|
494 |
Phrasals |
duygusal değişiklik yaşamak |
fall into v.
|
|
495 |
Phrasals |
duygusal çöküş yaşamak |
fall into v.
|
|
496 |
Phrasals |
(bir şey/dönem) yaşamak |
fall upon (someone or something) v.
|
|
497 |
Phrasals |
(bir şey/dönem) yaşamak |
fall on (someone or something) v.
|
|
498 |
Phrasals |
(kötü bir durum) yaşamak |
fall on v.
|
|
499 |
Phrasals |
(kötü bir durum) yaşamak |
fall upon v.
|
|
500 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) hasretiyle yaşamak |
weep for (someone or something) v.
|
|