yaşamak - Turkish English Dictionary

yaşamak

Meanings of "yaşamak" in English Turkish Dictionary : 28 result(s)

Turkish English
Common Usage
yaşamak live v.
The immigrant communities are living in fear and anxiety.
Göçmen toplulukları korku ve endişe içinde yaşıyor.

More Sentences
General
yaşamak populate v.
Of the more than 35 000 species that populate the seas, only one hundred are of commercial and consumer interest.
Denizlerde yaşayan 35.000'den fazla türden sadece yüz tanesi ticari ve tüketici açısından ilgi çekicidir.

More Sentences
yaşamak exist v.
There are also Member States affected by salmonella panic of the kind that exists in my own country.
Benim ülkemde yaşanan türden salmonella paniğinden etkilenen Üye Devletler de var.

More Sentences
yaşamak live through v.
We are living through one of the darkest days of the European Parliament.
Avrupa Parlamentosunun en karanlık günlerinden birini yaşıyoruz.

More Sentences
yaşamak inhabit v.
We cannot inhabit the weird minds of terrorists, but we can pay the high cost of protection.
Teröristlerin tuhaf zihinlerinde yaşayamayız ancak korunmanın yüksek maliyetini ödeyebiliriz.

More Sentences
yaşamak experience v.
One might experience mild discomfort during exercise.
Egzersiz sırasında hafif bir rahatsızlık yaşanabilir.

More Sentences
yaşamak dwell v.
And all Israel dwelt in their cities.
Ve bütün İsrailliler kentlerinde yaşamaya başladılar.

More Sentences
yaşamak live v.
I imagine that you have a similar situation where you live.
Yaşadığınız yerde de benzer bir durum olduğunu tahmin ediyorum.

More Sentences
yaşamak go through v.
We pray that other Member States will not go through that agony either.
Diğer Üye Devletlerin de bu acıları yaşamaması için dua ediyoruz.

More Sentences
yaşamak enjoy v.
I will heal my people and will let them enjoy abundant peace and security.
Halkımı iyileştireceğim ve onların bol huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlayacağım.

More Sentences
yaşamak move v.
For us, moving in together was absolutely the right decision.
Bizim için birlikte yaşamak kesinlikle doğru bir karardı.

More Sentences
yaşamak witness v.
We witnessed a sharp downturn in sales.
Satışlarda ani bir düşüş yaşadık.

More Sentences
Idioms
yaşamak make it v.
He won't make it to old age.
O, uzun bir hayat yaşamayacak.

More Sentences
Technical
yaşamak live v.
It is unfortunate that my parents could not live to see this event.
Ailemin bu olayı görecek kadar yaşayamamış olması büyük bir talihsizlik.

More Sentences
General
yaşamak taste v.
yaşamak subsist v.
yaşamak breathe v.
yaşamak come through v.
yaşamak habit [obsolete] v.
yaşamak win [dialect] [uk] v.
yaşamak harbor v.
yaşamak breathe v.
yaşamak inhabitate [obsolete] v.
Idioms
yaşamak draw breath v.
Archaic
yaşamak bide [dialect] v.
yaşamak won v.
yaşamak liveth v.
yaşamak sit v.

Meanings of "yaşamak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
acı yaşamak suffer (physically or mentally) v.
Now, it is a question of preventing as much suffering as possible in the wake of the war.
Şimdi mesele, savaşın ardından mümkün olduğunca fazla acının yaşanmasını engellemektir.

More Sentences
sorun yaşamak have difficulty v.
Also, we had difficulties with the Council on employee rights to information.
Ayrıca, çalışanların bilgi edinme hakları konusunda Konsey ile sorunlar yaşadık.

More Sentences
birlikte yaşamak live together v.
To defend the idea that everywhere in Europe people may live in freedom, in plurality, and may live together.
Avrupa'nın her yerinde insanların özgürlük içinde çoğulculuk içinde ve birlikte yaşayabilecekleri fikrini savunmak.

More Sentences
deneyim yaşamak experience v.
Yet already, many of our regions bordering candidate countries are experiencing a foretaste of enlargement.
Halihazırda, aday ülkelere sınırı olan birçok bölgemiz genişlemenin ön deneyimini yaşamaktadır.

More Sentences
birlikte yaşamak cohabit v.
After dating for several years, they decided to cohabit.
Birkaç yıl çıktıktan sonra birlikte yaşamaya karar verdiler.

More Sentences
yalnız yaşamak live alone v.
Indeed, unit sales are increasing rapidly in a world where more and more people are living alone.
Gerçekten de, giderek daha fazla insanın yalnız yaşadığı bir dünyada birim satışlar hızla artmaktadır.

More Sentences
ot gibi yaşamak vegetate v.
I'd rather die now than vegetate for fifty more years.
Elli yıl daha ot gibi yaşamaktansa şimdi ölmeyi tercih ederim.

More Sentences
sorun yaşamak have problem v.
I do not wish to speak of dramatic delays but I am sure that certain countries are having problems.
Dramatik gecikmelerden bahsetmek istemiyorum ancak bazı ülkelerin sorun yaşadığından eminim.

More Sentences
ile birlikte yaşamak live with v.
Tom is easy to live with.
Tom ile birlikte yaşamak kolay.

More Sentences
daha uzun yaşamak outlive v.
Tom has outlived three wives.
Tom üç karısından daha uzun yaşadı.

More Sentences
zorluk yaşamak have difficulty v.
The Commission still has difficulties with administration that is transparent and people-friendly.
Komisyon, şeffaf ve insan dostu bir yönetim konusunda hala zorluklar yaşamaktadır.

More Sentences
düşüş yaşamak fall v.
The Turkish lira has fallen more than 40 percent since the start of the year.
Türk Lirası senenin başından itibaren %40'tan fazla düşüş yaşadı.

More Sentences
problem yaşamak have a problem v.
If he carries on drinking like that, he's going to have a problem.
Böyle içmeye devam ederse, problem yaşayacak.

More Sentences
bir yalanı yaşamak live a lie v.
I'm living a lie.
Bir yalanı yaşıyorum.

More Sentences
sıkıntı yaşamak have trouble v.
We heard that you had trouble.
Sıkıntı yaşadığını duyduk.

More Sentences
sürgünde yaşamak live in exile v.
Napoleon lived in exile on the island of Elba.
Napolyon Elba Adası'nda sürgünde yaşadı.

More Sentences
mutlu yaşamak live happily v.
Long long ago in India, a monkey, a fox, and a rabbit lived happily together.
Uzun zaman önce Hindistan'da bir maymun, bir tilki ve bir tavşan birlikte mutlu yaşarlarmış.

More Sentences
yurtdışında yaşamak live abroad v.
Tom hasn't lived abroad.
Tom yurtdışında yaşamamış.

More Sentences
şehir merkezinde yaşamak live downtown v.
I live downtown.
Şehir merkezinde yaşıyorum.

More Sentences
ahenk içinde yaşamak live in harmony v.
Furthermore, mutual aid is an example of living in harmony with one another instead of having conflict.
Ayrıca karşılıklı yardımlaşma, çatışma yerine birbirimizle ahenk içinde yaşamanın bir örneğidir.

More Sentences
lüks içinde yaşamak live in luxury v.
They used to live in luxury.
Eskiden lüks içinde yaşarlardı.

More Sentences
(bir deneyimi vb) tekrar yaşamak relive v.
Sami didn't want to relive all that stuff.
Sami tüm bunları tekrar yaşamak istemedi.

More Sentences
kampüs dışında yaşamak live off campus v.
I live off campus.
Kampüs dışında yaşıyorum.

More Sentences
korku içinde yaşamak live in fear v.
It is disgraceful that drivers should live in fear of assault and robbery.
Sürücülerin saldırı ve soygun korkusu içinde yaşaması utanç vericidir.

More Sentences
tek başına yaşamak live alone v.
It's hard to live alone abroad for so many years.
Bu kadar sene yurt dışında tek başına yaşamak zor iş.

More Sentences
bir anlaşmazlık yaşamak have a disagreement v.
We had a disagreement.
Bir anlaşmazlık yaşadık.

More Sentences
barış içinde yaşamak live in peace v.
Today, Saddam Hussein is no longer in power, but the Iraqi people are not yet living in peace.
Bugün Saddam Hüseyin artık iktidarda değil ancak Irak halkı henüz barış içinde yaşamıyor.

More Sentences
birliktelik yaşamak have an affair v.
Is Layla having an affair?
Leyla bir birliktelik yaşıyor mu?

More Sentences
uyku sorunu yaşamak have trouble sleeping v.
Recently, I've been having trouble sleeping.
Son zamanlarda uyku sorunu yaşıyorum.

More Sentences
aydınlanma yaşamak have a revelation v.
I had a revelation.
Bir aydınlanma yaşadım.

More Sentences
suda yaşamak live in water v.
Fish live in water.
Balıklar suda yaşar.

More Sentences
(bir yerde) yaşamak base v.
She is a costume designer based in New York.
New York'ta yaşayan bir kostüm tasarımcısıdır.

More Sentences
Phrasals
aralarında yaşamak live among v.
I lived among men and learned to hate them.
Erkeklerin arasında yaşadım ve onlardan nefret etmeyi öğrendim.

More Sentences
General
yaşamak için amaç reason to live n.
(italya'da) eskiden şehirlerde yahudilerin yaşamak zorunda oldukları kesim ghetto n.
başka ülkede yaşamak için ülkeyi terk eden kimse outgoer n.
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme outmigration n.
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme out-migration n.
bolluk içinde yaşamak go the pace v.
hayatını yaşamak live freely v.
acısını yaşamak suffer for v.
yalnız yaşamak lead a solitary life v.
bekar yaşamak live a single life v.
yoksulluk içinde yaşamak live in want v.
daha uzun yaşamak survive v.
yoksulluk içinde yaşamak be in straitened circumstances v.
ağır hasta son günlerini yaşamak sink fast v.
uzun yaşamak (birinden) survive v.
mutlu bir şekilde yaşamak tick along v.
yaşamak (bir çağın belirli bir dönemini) span v.
namusuyla yaşamak live an upright life v.
elden ağıza yaşamak live from hand to mouth v.
basit yaşamak rusticate v.
bir alanda ilk deneyimini yaşamak cut one's teeth in something v.
bir yere devamlı yaşamak amacıyla gelmek come to stay v.
sorumsuzca yaşamak freewheel v.
eksikliğini yaşamak feel the deficiency of v.
kabin veya kamarada yaşamak cabin v.
ikilem yaşamak seesaw v.
çiftlikte yaşamak ranch v.
anı yaşamak live the moment v.
tembelce yaşamak drone v.
yaşamak (bir zamanı/olayı) live through v.
zevk ve sefa içinde yaşamak regale v.
sağlıklı yaşamak live a healthy life v.
ikiyüzlü bir hayat yaşamak live a double life v.
varlık içinde yaşamak live a life of luxury v.
krallar gibi yaşamak live like fighting cocks v.
hızlı yaşamak live fast v.
ile yaşamak subsist v.
nikahsız yaşamak cohabit v.
çingene gibi yaşamak gipsy v.
gecekondu mahallesinde yaşamak slum v.
bey gibi yaşamak live the life of riley v.
mutlu bir şekilde yaşamak tick v.
efendi gibi yaşamak live like a gentleman v.
göçebe hayatı yaşamak live out of suitcases v.
gayesiz yaşamak drift v.
birlikte yaşamak shack up v.
bizzat yaşamak experience v.
aç biilaç yaşamak beg one's bread v.
mahrumiyet içinde yaşamak lead a life of a privation v.
haklı gururunu yaşamak feel right proud of v.
acıyı yaşamak go through a sorrow v.
hızlı yaşamak lead a fast life v.
mahrumiyet içinde yaşamak rough it v.
bolluk içinde yaşamak luxuriate v.
köyde yaşamak rusticate v.
kont gibi yaşamak live in luxury v.
pislik içinde yaşamak pig v.
lüks içinde yaşamak luxuriate v.
bolluk içinde yaşamak live in opulence v.
beraber yaşamak cohabit v.
yaşamak (hayat) live v.
acıyı yaşamak go through pain v.
ayrı yaşamak separate v.
kendi dünyasında yaşamak live in a world of one's own v.
nikahsız olarak beraber yaşamak live in sin v.
lüks içinde yaşamak lead a life of luxury v.
karı koca gibi yaşamak cohabit v.
ahlaklı bir şekilde yaşamak go straight v.
sonuna kadar yaşamak live out v.
daha uzun yaşamak outlast v.
tasasız bir hayat yaşamak lead a carefree life v.
anılarla yaşamak live with memories v.
kendi aleminde yaşamak live in one's own world v.
bir süre için ilkel şartlar içinde yaşamak rough it v.
keyfini yaşamak enjoy v.
lüks yaşamak luxuriate v.
eksikliğini yaşamak have the deficiency of v.
kendi dünyasında yaşamak be in a world of one's own v.
kaplumbağa gibi yaşamak live out of suitcases v.
bir yerde sürekli kalmadan yaşamak drift v.
birlikte yaşamak shack up with together v.
birlikte yaşamak shack up with someone together v.
göçebe ve ilkel yaşamak horde v.
bir şeyi yapmakta zorluk yaşamak have difficulty in doing something v.
bir şeyi yapmada zorluk yaşamak have difficulty in v.
ülke dışında yaşamak live outside the country v.
bohem hayatı yaşamak live a bohemian lifestyle v.
gizli bir beraberlik (aşk ilişkisi) yaşamak be having a secret love affair v.
değişiklik yaşamak experience a change v.
değişim yaşamak have a change v.
devrim yaşamak see a revolution v.
değişiklik yaşamak have a change v.
de yaşamak abide in v.
dönüşüm yaşamak have a transformation v.
düşüş yaşamak decrease v.
düşüş yaşamak be on the decline v.
reenkarnasyon yaşamak incarnate again v.
güvenli biçimde yaşamak live in safety v.
güven içinde yaşamak live in safety v.
güvenle yaşamak live in safety v.
hayatını doyasıya yaşamak enjoy one's life to the full v.
hayatını doyasıya yaşamak live one's life to the full v.
aynı çatı altında yaşamak live under the same roof v.
zorluk yaşamak have a difficulty v.
güçlük yaşamak have a difficulty v.
baskı yaşamak face oppression v.
macera yaşamak have an adventure v.
ölüm korkusuyla yaşamak live in fear for one's life v.
macera yaşamak embark on an adventure v.
sorun yaşamak have a trouble v.
problem yaşamak be beset with a problem v.
öldürülme korkusuyla yaşamak live in fear for one's life v.
baskı yaşamak suffer oppression v.
parazit gibi yaşamak leech off of someone v.
gururunu yaşamak experience the pride of v.
gururunu yaşamak take pride in v.
gururunu yaşamak pride oneself on v.
azalma yaşamak decrease v.
acılar yaşamak be stricken with griefs v.
acılar yaşamak be overcome with griefs v.
aşk yaşamak have love v.
aşk yaşamak be in love v.
tehlike yaşamak be exposed to a danger v.
problem yaşamak be faced with a problem v.
tehlike yaşamak face a danger v.
zor şartlar altında yaşamak live in hard conditions v.
problem yaşamak have problem v.
problem yaşamak confront a problem v.
problem yaşamak be dogged by a problem v.
problem yaşamak be fraught with a problem v.
aynı evde hep beraber yaşamak cohabitate v.
lüks içinde yaşamak live a life of luxury v.
daha iyi şartlarda yaşamak live in better conditions v.
hayat yaşamak live life v.
şehirde yaşamak live in a city v.
çelişki yaşamak contradict v.
çelişki yaşamak be in a dilemma v.
çelişki yaşamak have dilemma v.
çelişki yaşamak be faced with dilemma v.
çelişki yaşamak face dilemma v.
çelişki yaşamak confront dilemma v.
bolluk içerisinde yaşamak ride the gravy train v.
bolluk içinde yaşamak ride the gravy train v.
kral gibi yaşamak live like a king v.
krallar gibi yaşamak live like the kings v.
kriz yaşamak have crisis v.
kriz yaşamak be faced with a crisis v.
kriz yaşamak face crisis v.
kriz yaşamak experience a crisis v.
sorun yaşamak get into trouble v.
kararsızlık yaşamak be in a quandary v.
hayal kırıklığı yaşamak have a disappointment v.
hayal kırıklığı yaşamak experience disappointment v.
yaşamak (içinde) inhabit v.
düşüş yaşamak drop off v.
düşme yaşamak drop off v.
parasıyla yaşamak live off v.
çok boyutlu yaşamak have a multi-dimensional life v.
-den daha uzun yaşamak outlive v.
ile yaşamak live by v.
çılgınca yaşamak be on the wild side v.
hareketli günler yaşamak have lively times v.
aksilik yaşamak have a hitch v.
metres hayatı yaşamak have an adulterous relationship with v.
dost hayatı yaşamak have an adulterous relationship with v.
kanun benim diyerek yaşamak be a law unto oneself v.
cinsellik yaşamak have a sexual intercourse v.
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak live in a city with no coast v.
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak live in an inland city v.
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak live in a landlocked city v.
sıkıntı yaşamak have difficulty v.
sıkıntı yaşamak experience difficulty v.
kendi olanaklarının dahilinde yaşamak live within one's limits v.
bir dizi tek gecelik aşk yaşamak run through a series of one-night stands v.
mütevazı bir hayat yaşamak live a modest life v.
mütevazı bir hayat yaşamak lead a modest life v.
günü gününe yaşamak live from day to day v.
yarınını düşünmeden yaşamak live from day to day v.
bir yerde yaşamak dwell v.
aileyle yaşamak live with family v.
aile ile yaşamak live with parents v.
aile ile yaşamak live with family v.
aileyle yaşamak live with parents v.
anne babasıyla yaşamak live with parents v.
sevinç yaşamak feel joyful over v.
sevinç yaşamak feel joyful about v.
sevincini yaşamak feel joyful about v.
sevincini yaşamak feel joyful over v.
dolu dolu yaşamak live life to the fullest v.
mütevazı bir hayat yaşamak live a humble life v.
dolu dolu yaşamak live life fully v.
reformlara uygun bir şekilde yaşamak live up to reforms v.
yoğun bir çalışma günü yaşamak do a hard day's work v.
galibiyetin coşkusunu yaşamak celebrate the moment of victory v.
umutsuz biçimde yaşamak live hopelessly v.
kimselere muhtaç olmadan yaşamak live self-sufficiently v.
haklı gururunu yaşamak take justified pride of v.
haklı gururunu yaşamak have justified pride of v.
uçlarda yaşamak live life in the fast lane v.
hızlı yaşamak live life in the fast lane v.
hayatı uçlarda yaşamak live on the edge v.
uçlarda yaşamak live on the edge v.
hayatı uçlarda yaşamak live life in the fast lane v.
gıdasını tarladan temin ederek yaşamak live off the land v.
ekonomik sorun yaşamak have a financial problem v.
daha fazla yaşamak outlast v.
daha fazla yaşamak outlive v.
güven sorunu yaşamak have confidence issues v.
güven sorunu yaşamak have trust issues v.
bir amaç uğruna yaşamak live to do something v.
hastalık yaşamak suffer from a disease v.
hastalık yaşamak have a disease v.
hastalık yaşamak suffer from an illness v.
hastalık yaşamak have an illness v.
mutlu yaşamak live a happy life v.
kurallara göre yaşamak live by the rules v.
sıkıntı/sorun yaşamak go through a trouble v.
kanatları altında yaşamak live under the wings of v.
köle gibi yaşamak live as a slave v.
ekonomik güçlük yaşamak have financial difficulties v.
ekonomik güçlük yaşamak have economic difficulties v.
mali kriz yaşamak have a financial crisis v.
memleket dışında yaşamak live abroad v.
ülke dışında yaşamak live abroad v.
sinirsel çöküntü yaşamak break up v.
sinirsel çöküntü yaşamak collapse v.
sinirsel çöküntü yaşamak crack v.
sinirsel çöküntü yaşamak crock up v.
sinirsel çöküntü yaşamak crack up v.
ayrı yaşamak live separated from v.
birlikte yaşamak cohabit with someone v.
parazit gibi yaşamak live like a parasite v.
bir şeyi tekrar yaşamak relive v.
yeniden yaşamak relive v.
ormanda yaşamak live in the woods v.
-e uygun yaşamak live up to v.
çocukluğunu yaşamak enjoy one's childhood v.
gençliğini yaşamak live one's youth v.
çocukluğunu yaşamak live one's childhood v.
aksilik yaşamak have a misfortune v.
silahların gölgesinde yaşamak live in the shadow of guns v.
silahların gölgesinde yaşamak live under the shadow of guns v.
güvenlik sorunları yaşamak have security problems v.
hayatı dolu dolu yaşamak live life to the fullest v.
kira ödemeden/vermeden yaşamak live rent-free v.
anı yaşamak be in the moment v.
okulun bodrumunda yaşamak live in the basement of the school v.
karısından ayrı yaşamak live apart from his wife v.
eşinden ayrı yaşamak live separated from his wife v.
eşinden ayrı yaşamak live apart from his wife v.
kocasından ayrı yaşamak live separated from her husband v.
kocasından ayrı yaşamak live apart from her husband v.
eşinden ayrı yaşamak live separated from her husband v.
eşinden ayrı yaşamak live apart from her husband v.
karısından ayrı yaşamak live separated from his wife v.
çocukları için yaşamak live for one's children v.
bir köyde yaşamak live in a village v.
iflas tehdidi altında yaşamak live under the threat of bankruptcy v.
bir hukuk bürosunun altında/alt katında yaşamak/oturmak live under a law office v.
altında/alt katında yaşamak/oturmak live under something v.
altmış sekiz yaşına kadar yaşamak live to the age of sixty-eight v.
kız kardeşiyle beraber yaşamak/oturmak live together with one's sister v.
ablasıyla beraber yaşamak/oturmak live together with one's sister v.
deniz kenarında yaşamak live by the sea v.
kendisine tahsis edilen/verilen alan/bölge içerisinde/dahilinde yaşamak live within one's assigned area v.
birinden daha uzun/fazla yaşamak live longer than someone v.
pişmanlık yaşamak live to regret v.
birlikte/beraber uyum içinde yaşamak live together in harmony v.
bağımsız yaşamak live freely v.
bağımsız yaşamak live independently v.
toplumun sınırlarında/kıyısında yaşamak live on the margins of society v.
bir hemşireyle aşk yaşamak have an affair with a nurse v.
'nın sınırında yaşamak live on the border of v.
üçüncü dünya ülkesi şartlarında yaşamak live in third world conditions v.
patlama yaşamak be blown out v.
kenar mahallede yaşamak live in the slums v.
gecekondu mahallesinde yaşamak live in the slums v.
yabancı bir ülkede yaşamak live in a foreign country v.
uzun yaşamak live long v.
95 yaşına kadar yaşamak live to the age of 95 v.
çok yaşamak live long v.
göçebe hayatı yaşamak live the nomadic life v.
-e göre yaşamak live up to v.
tek başına yaşamak live by oneself v.
birliktelik yaşamak be in a relationship v.
çifte hayat yaşamak live a double life v.
heyecan yaşamak get excited v.
tek gecelik ilişki yaşamak have a one-night stand v.
tek gecelik heyecan yaşamak have a one-night stand v.
tek gecelik aşk yaşamak have a one-night stand v.
vahşi doğada yaşamak live in the wild v.
geri geri gitmede sorun yaşamak have trouble in reverse v.
yüksek rakımda yaşamak live at high altitude v.
gecikme yaşamak have a delay v.
rahatlığını/güvenliğini yaşamak enjoy the confidence of v.
iç içe yaşamak live together v.
yaşamak için öldürmek kill to live v.
duygusal gelgitler yaşamak be on an emotional rollercoaster v.
aynı şehirde yaşamak live in the same town v.
ayrı evlerde yaşamak live in separate houses v.
aydınlanma yaşamak have a flash of insight v.
erdemli bir hayat yaşamak lead a life of virtue v.
günübirlik yaşamak live from day to day v.
(travma/hastalık) yaşamak get v.
küçük bir kulübede yaşamak cabin v.
çöküntü yaşamak tailspin v.
(bitki/hayvan) (bir bölgede) bulunmak/yaşamak/yetişmek affect v.
ruh sağlığı ile ilgili problemler yaşamak struggle with mental health issues v.
kalp sorunu yaşamak suffer from heart trouble v.
kalp sorunu yaşamak suffer from heart trouble v.
hapishane hücresinde yaşamak cell v.
tekrar deneyim yaşamak reexperience v.
tekrar deneyim yaşamak re-experience v.
göçebe gibi yaşamak nomadise v.
göçebe gibi yaşamak nomadize v.
göçebelerle beraber yaşamak nomadize v.
göçebelerle beraber yaşamak nomadise v.
çadırda yaşamak tent v.
bir şey uğruna yaşamak live for something v.
nostalji yaşamak time-trip v.
maddi sıkıntı yaşamak be ill off v.
karavanda yaşamak trailer v.
büyük endişe/korku yaşamak trance [obsolete] v.
his kaybı yaşamak lose sensation v.
(geçmişi) telafi etmek için yaşamak unlive v.
(geçmişi) unutmak için yaşamak unlive v.
(geçmişi) geri almak için yaşamak unlive v.
yalnız yaşamak batch v.
avlanarak yaşamak live by hunting v.
(halüsinojen, mistik deneyim etkisiyle) yoğun haz yaşamak bliss v.
uyum içinde yaşamak harmonize v.
uyum içinde yaşamak harmonise v.
pervasızca yaşamak hell v.
hızlı ve ani bir kayıp yaşamak hemorrhage v.
bütçe dahilinde yaşamak budget v.
sürüde yaşamak horde v.
kalabalık içerisinde yaşamak horde v.
günahkar bir şekilde yaşamak mislive v.
aksilik yaşamak misluck [scotland] v.
şanssızlık yaşamak mistide [obsolete] v.
nostalji yaşamak retrospect v.
kulübede yaşamak hut v.
hayatı işleri kolaylaştırıp sorunları minimize ederek yaşamak lifehack v.
çalılıkta yaşamak bush (it) [australia] v.
ormanda yaşamak bushwhack v.
tavan arasında yaşamak loft v.
çatı katında yaşamak loft v.
isyankarca ve ölçüsüzce yaşamak gilravage [scotland] v.
mağarada yaşamak den v.
mağaradaymış gibi yaşamak den v.
inletecek kadar şiddetli acı yaşamak groan v.
çingene gibi yaşamak gypsy v.
toplu halde yaşamak hive v.
bir arada yaşamak hive v.
kovanda yaşamak hive v.
göçebe gibi yaşamak hobo v.
yalnız yaşamak lone wolf v.
yalnız kurt gibi yaşamak lone wolf v.
düzensiz yaşamak operate v.
(belirli şekilde) yaşamak operate v.
daha uzun yaşamak overbide [obsolete] v.
(birinden) daha uzun yaşamak overlive v.
aşırı hızlı yaşamak overlive v.
aşırı lüks içinde yaşamak overlive v.
bolluk içinde yaşamak roll (in) v.
tırnak çürümesi yaşamak rot v.
köyde yaşamak ruralize [us] v.
köyde yaşamak ruralise [uk] v.
birlikte yaşamak company [obsolete] v.
karı koca gibi yaşamak company [obsolete] v.
nikahsız yaşamak company [obsolete] v.
içinde yaşamak inexist v.
(parazit) içinde yaşamak infest v.
(parazit) üzerinde yaşamak infest v.
başkasının parasıyla yaşamak cosher [ireland] v.
(bir yerde) yaşamak cover v.
nem kaybı yaşamak parch v.
(iklimde, bölgede) yaşamak climate [obsolete] v.
birlikte yaşamak consubsist v.
ölçülü yaşamak contain [obsolete] v.
duygusal etkisini yaşamak feel v.
kozasında yaşamak cocoon v.
(bir yerde) yaşamak converse [obsolete] v.
dezavantaj yaşamak disadvantage v.
hızlı ve tutkulu yaşamak fever v.
paylaşımlı dairede yaşamak flat-share v.
(felsefi, sanatsal, bilimsel akımlar) en etkili olduğu dönemi yaşamak flourish v.
ülkenin başka yerinde yaşamak için bulunduğu yeri terk etmek out-migrate v.
daha çok yaşamak outwear v.
kısa gelgit yaşamak prime v.
romantizm yaşamak romance v.
aşk ilişkisi yaşamak romance v.
gönül ilişkisi yaşamak romance v.
maddi zorluk yaşamak scuffle v.
duygusal şekilde yaşamak sensualize v.
nefsine düşkün yaşamak sensualize v.
duygusal şekilde yaşamak sensualise v.
nefsine düşkün yaşamak sensualise v.
gecekonduda yaşamak shanty v.
iç çalkantısı yaşamak simmer v.
amerikan yerlileri gibi yaşamak siwash v.
ilkel şartlarda yaşamak siwash v.
pasaklı yaşamak slattern v.
duygu seli yaşamak slobber v.
duygu patlaması yaşamak slobber v.
miskince yaşamak slumber v.
pasaklı bir halde yaşamak poke v.
parazit gibi yaşamak spunge v.
sülük gibi yaşamak spunge v.
pişmanlık yaşamak squirm v.
tekdüze yaşamak stagnate v.
monoton bir hayat yaşamak stagnate v.
aynı yerde yaşamak stall [obsolete] v.
lüks içinde yaşamak state [obsolete] v.
şatafat içinde yaşamak state [obsolete] v.
gösterişli yaşamak state [obsolete] v.
zorluk yaşamak stick v.
(din) kurallarına göre yaşamak practice v.
(din) kurallarına göre yaşamak practise v.
(duygu, deneyim) yaşamak have v.
amaçsız yaşamak undirected adj.
Phrasals
büyük pişmanlık yaşamak kick oneself v.
biriyle beraber yaşamak live with v.
dindar bir şekilde yaşamak saint it v.
evden uzakta köle gibi yaşamak live out v.
kendini affettirecek şekilde yaşamak live down v.
(bir yerde) yaşamak hang out v.
hayal dünyasında yaşamak build castles in the sky v.
(biriyle ya da bir şeyle) bir arada yaşamak coexist with (someone or something) v.
uyumlu bir şekilde bir arada yaşamak coexist with (someone or something) v.
biriyle ya da bir şeyle bir arada yaşamak coexist with someone or something v.
uyumlu bir şekilde bir arada yaşamak coexist with someone or something v.
geçici olarak (bir yerde) kalmak veya yaşamak camp out v.
kısa bir süreliğine (bir yerde) kalmak veya yaşamak camp out v.
göçebe gibi yaşamak kick around v.
göçebe gibi yaşamak kick about v.
asalak gibi yaşamak batten on v.
asalak gibi yaşamak batten upon v.
bir olaydan sonra ...(ay/yıl vb) daha yaşamak stay on after something v.
beraber yaşamak cohabit with someone v.
beraber yaşamak live together v.
bir olaydan sonra ...(ay/yıl vb) daha yaşamak linger on after something v.
çadırda yaşamak camp out v.
hiçbir şeye aldırış etmeksizin yaşamak let oneself go v.
ile yaşamak live with something v.
serserice yaşamak hell around v.
(bir şeyin/bakkal vs) üst katında/üzerinde yaşamak live over something v.
(bir şeyin/bakkal vs) üst katında/üzerinde yaşamak live above something v.
-e için yaşamak live for v.
-de yaşamak dwell upon something v.
(çalıştığı yerde) oturmak/yaşamak live in v.
yolunu yaşamak worry along v.
yolunu yaşamak worry through v.
(geçmişe dönüp) bir şeyi yeniden yaşamak live something over v.
(bir olay/sorun/süreç) yaşamak go through v.
kötü bir süreç yaşamak go through v.
ani/ciddi düşüş yaşamak plummet (down) to (something or some place) v.
ani/ciddi düşüş yaşamak plummet to something v.
duygusal değişiklik yaşamak fall in v.
duygusal çöküş yaşamak fall in v.
duygusal değişiklik yaşamak fall into v.
duygusal çöküş yaşamak fall into v.
(bir şey/dönem) yaşamak fall upon (someone or something) v.
(bir şey/dönem) yaşamak fall on (someone or something) v.
(kötü bir durum) yaşamak fall on v.
(kötü bir durum) yaşamak fall upon v.
(birinin/bir şeyin) hasretiyle yaşamak weep for (someone or something) v.