|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
kalıcı çözüm |
permanent solution n.
|
|
The best permanent solution is upgrading to a more modern web browser, if possible.
En iyi kalıcı çözüm, mümkünse daha modern bir web tarayıcısına yükseltmektir.
More Sentences
|
2 |
General |
kalıcı hasar |
permanent damage n.
|
|
The din can cause permanent damage to the ear bones, and brain and lung haemorrhage.
Dinleme, kulak kemiklerinde kalıcı hasara, beyin ve akciğer kanamasına neden olabilir.
More Sentences
|
3 |
General |
kalıcı hasar |
lasting damage n.
|
|
There is a fear that, once again, the reputation of rail transport will incur lasting damage.
Demiryolu taşımacılığının itibarının bir kez daha kalıcı hasara uğramasından korkulmaktadır.
More Sentences
|
4 |
General |
kalıcı hasar |
permanent damage n.
|
|
The din can cause permanent damage to the ear bones, and brain and lung haemorrhage.
Gürültü kulak kemiklerinde kalıcı hasara, beyin ve akciğer kanamasına neden olabilir.
More Sentences
|
5 |
General |
kalıcı hale gelmek |
become permanent v.
|
|
Moreover, it could give rise to the expectation that the experiment would become permanent.
Dahası, bu durum deneyin kalıcı hale geleceği beklentisine yol açabilir.
More Sentences
|
6 |
General |
akılda kalıcı |
catchy adj.
|
|
This is a really catchy song.
Bu gerçekten çok akılda kalıcı bir şarkı.
More Sentences
|
7 |
General |
kalıcı olarak |
permanently adv.
|
|
However, we need to ensure that fighting over the territory of Kashmir is stopped permanently.
Ancak Keşmir toprakları üzerindeki çatışmaların kalıcı olarak durdurulmasını sağlamamız gerekiyor.
More Sentences
|
Idioms |
|
8 |
Idioms |
kalıcı olmak |
come to stay v.
|
|
It is a success, and it has come to stay.
Bu bir başarıdır ve kalıcı olmaya gelmiştir.
More Sentences
|
Politics |
|
9 |
Politics |
kalıcı barış |
lasting peace n.
|
|
What we need now are concrete steps to reach lasting peace.
Kalıcı barışa ulaşmak için somut adımlara ihtiyacımız var.
More Sentences
|
10 |
Politics |
kalıcı barış |
permanent peace n.
|
|
I believe that history will justifiably acknowledge her contribution, if the present negotiations bring permanent peace.
Mevcut müzakerelerin kalıcı barışı getirmesi halinde tarihin onun katkısını haklı olarak kabul edeceğine inanıyorum.
More Sentences
|
Technical |
|
11 |
Technical |
kalıcı deformasyon |
permanent deformation n.
|
|
Constant overload and misuse may cause permanent deformation.
Sürekli aşırı yükleme ve esnetme yapmak kalıcı deformasyona sebebiyet verebilir.
More Sentences
|
Computer |
|
12 |
Computer |
kalıcı çerez |
persistent cookie n.
|
|
Persistent cookies are used across more than one browsing session.
Kalıcı çerezler birden fazla göz atna oturumu boyunca kullanılır.
More Sentences
|
Dentistry |
|
13 |
Dentistry |
kalıcı diş |
adult tooth n.
|
|
All my son's adult teeth are in.
Oğlumun tüm kalıcı dişleri çıktı.
More Sentences
|
General |
|
14 |
General |
kalıcı bellek |
permanent memory n.
|
|
15 |
General |
şehir ve kasabalardan küçük ama kalıcı yerleşim birimi |
village n.
|
|
16 |
General |
kalıcı arkadaş |
steady n.
|
|
17 |
General |
bir yere kalıcı olarak park edilen ve konut olarak kullanılan büyük karavan |
mobile home n.
|
|
18 |
General |
kalıcı makyaj |
permanent makeup n.
|
|
19 |
General |
kalıcı aksama |
determinate fault n.
|
|
20 |
General |
nbc kalıcı malzeme |
nuclear-biological-chemical contaminant n.
|
|
21 |
General |
kalıcı sakatlık |
permanent disability n.
|
|
22 |
General |
kalıcı dövme |
permanent tattoo n.
|
|
23 |
General |
(akılda kalıcı) reklam müziği |
jingle n.
|
|
24 |
General |
(müzik) akılda kalıcı nakarat |
hook n.
|
|
25 |
General |
kalıcı ruj |
permanent lipstick n.
|
|
26 |
General |
kalıcı anonimlik |
enduring anonymity n.
|
|
27 |
General |
kalıcı barış |
perpetual peace n.
|
|
28 |
General |
kalıcı durum |
permanent situation n.
|
|
29 |
General |
bir süre istikrarlı sürme ama kalıcı olmama |
semipermanence n.
|
|
30 |
General |
kalıcı nedensellik |
permanent causality n.
|
|
31 |
General |
kalıcı ısı |
lingering heat n.
|
|
32 |
General |
kalıcı bir eve sahip olmama |
vagrancy n.
|
|
33 |
General |
kalıcı bir geçim kaynağına sahip olmama |
vagrancy n.
|
|
34 |
General |
kalıcı etki |
mark n.
|
|
35 |
General |
genellikle olumlu yönde olan kalıcı veya güçlü izlenim |
mark n.
|
|
|
36 |
General |
düz veya hafif dalgalı kalıcı saç fönü |
body wave n.
|
|
37 |
General |
kalıcı ve genellikle doğal çayırlardan yapılan saman |
meadow hay n.
|
|
38 |
General |
içinde bulunulan faaliyet veya tecrübeden edinilen kalıcı değişim |
memory n.
|
|
39 |
General |
adı kalıcı olan kimse |
immortal n.
|
|
40 |
General |
kalıcı ün |
immortality n.
|
|
41 |
General |
adı kalıcı olan kimse |
immortals n.
|
|
42 |
General |
kalıcı şey |
imperishable n.
|
|
43 |
General |
kalıcı renkler |
indelible colors n.
|
|
44 |
General |
kalıcı dostluk |
abiding friendship n.
|
|
45 |
General |
bir eylem, durum, alışkanlık veya meskenin kalıcı olması |
continuance n.
|
|
46 |
General |
kalıcı hale getirme |
inveteration n.
|
|
47 |
General |
aristoteles'in kalıcı huy veya durum biçimindeki kategorisi |
possession n.
|
|
48 |
General |
kalıcı buhran |
permacrisis n.
|
|
49 |
General |
akılda kalıcı ifadeler üretme |
phrasemaking n.
|
|
50 |
General |
akılda kalıcı ifadeler uydurma |
phrasemongering n.
|
|
51 |
General |
kalıcı kriz |
permacrisis n.
|
|
52 |
General |
kalıcı istihdam öncesinde geçici olarak işe alınan eleman |
provisional n.
|
|
53 |
General |
kalıcı oturma izni olan kimse |
stranger n.
|
|
54 |
General |
kalıcı olmak |
be here to stay v.
|
|
55 |
General |
kalıcı etki bırakmak |
make a lasting impact v.
|
|
56 |
General |
kalıcı etki bırakmak |
leave a lasting impression v.
|
|
57 |
General |
kalıcı hasara neden olmak |
cause permanent damage v.
|
|
58 |
General |
-den çok daha kalıcı olmak |
outlast v.
|
|
59 |
General |
kaliteyi kalıcı kılmak |
maintain the quality v.
|
|
60 |
General |
kalıcı hale getirmek |
make something permanent v.
|
|
61 |
General |
kalıcı hale getirmek |
maintain v.
|
|
62 |
General |
kalıcı iz bırakmak |
leave one's mark v.
|
|
63 |
General |
kalıcı olarak kapatmak |
shut permanently v.
|
|
64 |
General |
kalıcı olarak iz bırakmak |
write v.
|
|
65 |
General |
kalıcı iz bırakmak |
write v.
|
|
66 |
General |
kalıcı bir formda bırakmak |
commit v.
|
|
67 |
General |
çarpıcı veya hatırda kalıcı pasajları seçerek almak |
commonplace v.
|
|
68 |
General |
çarpıcı veya hatırda kalıcı pasajları genel başlıklar altında düzenlemek |
commonplace v.
|
|
69 |
General |
akılda kalıcı kılmak |
consecrate v.
|
|
70 |
General |
kalıcı zarar vermek |
incapacitate v.
|
|
71 |
General |
kalıcı olarak kapatmak |
condemn v.
|
|
72 |
General |
nispeten kalıcı ve değişmez formda muhafaza etmek |
freeze v.
|
|
73 |
General |
kalıcı (izlenim/etki) |
indelible adj.
|
|
74 |
General |
yerel ve kalıcı |
endemic adj.
|
|
75 |
General |
kalıcı olmayan |
impermanent adj.
|
|
76 |
General |
akılda kalıcı olmayan |
slippery adj.
|
|
77 |
General |
kalıcı olmayan |
nonpermanent adj.
|
|
78 |
General |
kalıcı olmayan |
non-retentive adj.
|
|
79 |
General |
kalıcı olmayan |
non-permanent adj.
|
|
80 |
General |
kalıcı olmayan |
unabiding adj.
|
|
81 |
General |
kalıcı olarak kabul edilen |
established adj.
|
|
82 |
General |
bakış açısında veya düşünce biçiminde kalıcı değişim yaratan |
mind-altering adj.
|
|
83 |
General |
kalıcı olarak önem taşıyan |
monumental adj.
|
|
84 |
General |
(yaralanma) kalıcı zarar veren |
incapacitating adj.
|
|
85 |
General |
kalıcı olmayan |
finite adj.
|
|
86 |
General |
kalıcı bir şekilde |
indelibly adv.
|
|
87 |
General |
kalıcı biçimde |
consistently adv.
|
|
88 |
General |
kalıcı olarak |
lingeringly adv.
|
|
89 |
General |
kalıcı biçimde |
abidingly adv.
|
|
90 |
General |
kalıcı bir şekilde |
permanently adv.
|
|
91 |
General |
kalıcı olarak |
perennially adv.
|
|
92 |
General |
kalıcı veya sürekli gerçekleştirmeye yönelik anlamı veren son ek |
-ive suf.
|
|
Phrasals |
|
93 |
Phrasals |
bir şeyi kalıcı hale getirmek |
ink something in v.
|
|
94 |
Phrasals |
bir şey üzerinde kalıcı bir iz bırakmak |
burn in v.
|
|
95 |
Phrasals |
bir şey üzerinde kalıcı bir iz bırakmak |
burn into v.
|
|
96 |
Phrasals |
ekranda kalıcı olarak görünmeye neden olmak |
burn into v.
|
|
97 |
Phrasals |
ekranda kalıcı olarak görünmeye neden olmak |
burn in v.
|
|
98 |
Phrasals |
bir şeyi kalıcı/devamlı hale getirmek |
lock something in v.
|
|
99 |
Phrasals |
(bir şeyi birinin) zihninde kalıcı kılmak |
imprint (something) in (someone) v.
|
|
100 |
Phrasals |
(bir şeyi birinin) zihninde kalıcı kılmak |
imprint (something) into (someone) v.
|
|
101 |
Phrasals |
bir şeyi birinin zihninde kalıcı kılmak |
imprint something on someone v.
|
|
102 |
Phrasals |
bir şeyi birinin zihninde kalıcı kılmak |
imprint something onto someone v.
|
|
103 |
Phrasals |
bir şeyi birinin zihninde kalıcı kılmak |
imprint something into something v.
|
|
104 |
Phrasals |
zihninde kalıcı kılmak |
imprint on v.
|
|
105 |
Phrasals |
(birinin) zihninde kalıcı kılmak |
imprint on (someone) v.
|
|
Phrases |
|
106 |
Phrases |
ilk izlenim en kalıcı olandır |
first impressions are the most lasting expr.
|
|
Colloquial |
|
107 |
Colloquial |
hoş ve akılda kalıcı (müzik) |
ear-grabbing adj.
|
|
108 |
Colloquial |
ilk izlenimler en kalıcı olanlarıdır |
first impressions are the most lasting expr.
|
|
Idioms |
|
109 |
Idioms |
kalıcı etki |
lingering effect n.
|
|
110 |
Idioms |
iki veya daha fazla grup arasında kalıcı antlaşma |
covenant of salt [archaic] n.
|
|
111 |
Idioms |
bir fikri yerleştirmek/kalıcı kılmak |
carve something in stone v.
|
|
112 |
Idioms |
bir şeyi kalıcı/değişmez kılmak |
carve something in stone v.
|
|
113 |
Idioms |
(rahat bir yerden) kalıcı olarak göç etmek/ayrılmak |
pull up roots v.
|
|
114 |
Idioms |
kalıcı hale gelmek |
come to stay v.
|
|
115 |
Idioms |
kalıcı olmak |
hang your hat [us] v.
|
|
116 |
Idioms |
ağır ve kalıcı huzursuzluk hissi yaratmak |
lie heavy v.
|
|
117 |
Idioms |
özellikle akılda kalıcı olmak |
ring the bell v.
|
|
118 |
Idioms |
(bir şeyi) kalıcı hale getirmek |
make (something) stick v.
|
|
119 |
Idioms |
kalıcı hale getirmek |
make stick v.
|
|
120 |
Idioms |
kalıcı olmamak |
write on water v.
|
|
121 |
Idioms |
kalıcı bir darbe/hasar almak |
be knocked sideways [uk] v.
|
|
122 |
Idioms |
bir fikri yerleştirmek/kalıcı kılmak |
carve in stone v.
|
|
123 |
Idioms |
bir şeyi kalıcı/değişmez kılmak |
carve in stone v.
|
|
124 |
Idioms |
kalıcı olmak |
hang hat v.
|
|
125 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) üzerinde kalıcı iz bırakmak |
leave (one's or its) mark on (someone or something) v.
|
|
126 |
Idioms |
(bir şeyi) kalıcı bir şekilde kurmak |
set (something) in concrete v.
|
|
127 |
Idioms |
(koyun) kalıcı dişleri tam olan |
correct in the mouth adj.
|
|
128 |
Idioms |
kalıcı olarak |
in flames expr.
|
|
129 |
Idioms |
hızlıca ulaşılabilecek kalıcı bir çözüm yok |
there is no quick fix expr.
|
|
Speaking |
|
130 |
Speaking |
kalıcı iz bıraktı |
she left a lasting mark expr.
|
|
Trade/Economic |
|
131 |
Trade/Economic |
geçici işçilikten kalıcı işçiliğe |
temp to perm n.
|
|
132 |
Trade/Economic |
kalıcı gelir kaynağı |
source of recurring revenue n.
|
|
133 |
Trade/Economic |
kalıcı gelir kaynağı |
recurring revenue source n.
|
|
134 |
Trade/Economic |
kalıcı lisans |
permanent licence n.
|
|
135 |
Trade/Economic |
kalıcı lisans |
perpetual license n.
|
|
136 |
Trade/Economic |
kalıcı lisans |
perpetual licence n.
|
|
137 |
Trade/Economic |
kalıcı lisans |
permanent license n.
|
|
138 |
Trade/Economic |
kalıcı artış |
non-transitory increase n.
|
|
139 |
Trade/Economic |
kalıcı gelir akışı |
recurring revenue stream n.
|
|
140 |
Trade/Economic |
kalıcı gelir |
recurring revenue n.
|
|
141 |
Trade/Economic |
(ingiltere'de) hem işverenlerin hem de işçilerin ücretler, çalışma saatleri gibi sorunları çözdüğü kalıcı gönüllü kurullar sistemi |
whitleyism n.
|
|
142 |
Trade/Economic |
kalıcı keçeli kalem |
sharpie v.
|
|
143 |
Trade/Economic |
kalıcı olmayan |
transitory adj.
|
|
Law |
|
144 |
Law |
kalıcı şekilde sakatlık |
permanent injury n.
|
|
145 |
Law |
kalıcı sakatlık |
permanent injury n.
|
|
146 |
Law |
sahibi tarafından kalıcı ikametgah olarak belirlenip arazi yasası uyarınca borç durumunda haciz ve zorunlu satıştan muaf olan ev ve arazi |
homestead [us] n.
|
|
Politics |
|
147 |
Politics |
kalıcı uzlaşma |
lasting reconciliation n.
|
|
148 |
Politics |
kalıcı toparlanma |
durable recovery n.
|
|
149 |
Politics |
kalıcı oturma izni olan kimse |
permanent resident n.
|
|
150 |
Politics |
kalıcı gözlem noktaları |
permanent observation plots n.
|
|
151 |
Politics |
kalıcı çözüm |
durable solution n.
|
|
152 |
Politics |
savaşa kalıcı çözüm |
permanent end to fighting n.
|
|
153 |
Politics |
sözde özgür bir sosyal sınıfın veya azınlığın kalıcı olarak baskı gördüğü ve aşağılandığı sistem |
helotism n.
|
|
154 |
Politics |
iki ulus veya grup arasında ihtilaflı konuları kalıcı bir çözüme kavuşturmadan uzlaşmayı sağlayan bir uygulama |
modus vivendi n.
|
|
155 |
Politics |
yerel yönetimin görevlerini yerine getirmek için kurulmuş kalıcı birim |
local department n.
|
|
156 |
Politics |
yerel yönetimin görevlerini yerine getirmek için kurulmuş kalıcı birim |
department of local government n.
|
|
157 |
Politics |
(eski) kalıcı olarak yaşamadığı bir seçim bölgesinde oy kullanabilen kimse |
outvoter [uk] n.
|
|
Insurance |
|
158 |
Insurance |
sigortalının teminat kaybı olmadan prim ödemesini durdurmasına ve kalıcı olarak engelli olması halinde emekli maaşı veya tazminat almasını sağlayan bir madde |
disability clause n.
|
|
Tourism |
|
159 |
Tourism |
kalıcı göçmen |
permanent immigrant n.
|
|
Technical |
|
160 |
Technical |
kalıcı olması için sabitleştirici kullanılması gereken renk |
adjective color n.
|
|
161 |
Technical |
çekirdek bellekte kalıcı |
core memory resident n.
|
|
162 |
Technical |
çekirdek bellekte sürekli kalıcı program |
core memory resident n.
|
|
163 |
Technical |
dolgu malzemesinin kalıcı şekil değişikliği |
permanent deformation of filling material n.
|
|
164 |
Technical |
ısıtma sonucu boyutlarda oluşan kalıcı değişiklik |
permanent change in dimensions on heating n.
|
|
165 |
Technical |
ısıtmayla boyutlarda meydana gelen kalıcı değişiklik |
permanent change in dimensions on heating n.
|
|
166 |
Technical |
kalıcı uzama |
permanent strain n.
|
|
167 |
Technical |
kalıcı ikiucaylı |
permanent dipole n.
|
|
168 |
Technical |
kalıcı gerilim derecesi |
temper n.
|
|
169 |
Technical |
karbonlu ve düşük alaşımlı çelik mamüllerin akma veya kalıcı uzama gerilmesi |
yield or proof stress of carbon and low alloy steel products n.
|
|
170 |
Technical |
kalıcı bozunma |
irreversible deformation n.
|
|
171 |
Technical |
kalıcı konum hatası |
static state position error n.
|
|
172 |
Technical |
kalıcı su düzeyi |
permanent water level n.
|
|
173 |
Technical |
kalıcı yordam |
resident routine n.
|
|
174 |
Technical |
kalıcı program |
resident program n.
|
|
175 |
Technical |
kalıcı mıknatıslılık |
residual magnetism n.
|
|
176 |
Technical |
kalıcı paylaştırılmış nesneler |
permanent shared objects n.
|
|
177 |
Technical |
kalıcı durum sapması |
steady state deviation n.
|
|
178 |
Technical |
kalıcı dosya |
stationary pad n.
|
|
179 |
Technical |
kalıcı reglaj sapması |
permanent offset n.
|
|
180 |
Technical |
kalıcı bellek |
permanent storage n.
|
|
181 |
Technical |
kalıcı ikiucaylı bağı |
permanent dipole bond n.
|
|
182 |
Technical |
kalıcı durum salınımı |
steady state oscillation n.
|
|
183 |
Technical |
kalıcı ivme hatası |
static state acceleration error n.
|
|
184 |
Technical |
kalıcı ve geçici sertliklerin toplamı |
hardness total n.
|
|
185 |
Technical |
kalıcı renk |
permanent colour n.
|
|
186 |
Technical |
kalıcı sertlik |
residual hardness n.
|
|
187 |
Technical |
kalıcı görüntü |
afterglow n.
|
|
188 |
Technical |
kalıcı boyutsal değişim |
permanent linear change n.
|
|
189 |
Technical |
kalıcı kalıp |
permanent shuttering n.
|
|
190 |
Technical |
kalıcı bağlantı |
permanent connection n.
|
|
191 |
Technical |
kalıcı zemin ankrajları |
permanent ground anchors n.
|
|
192 |
Technical |
kalıcı denge |
static stability n.
|
|
193 |
Technical |
kalıcı sağlamlaştırma |
permanent fortification n.
|
|
194 |
Technical |
kalıcı olarak monte edilmiş teçhizat |
permanently installed equipment n.
|
|
195 |
Technical |
kalıcı deformasyon |
plastic deformation n.
|
|
196 |
Technical |
kalıcı boyut değişikliği |
permanent change in dimension n.
|
|
197 |
Technical |
kalıcı ivme hata katsayısı |
static acceleration error coefficient n.
|
|
198 |
Technical |
kalıcı mıknatıs alaşımları |
permanent magnet alloys n.
|
|
199 |
Technical |
kalıcı şekilde takılmış yakıt sistemi |
permanently installed fuel system n.
|
|
200 |
Technical |
kalıcı bellek |
nonvolatile storage n.
|
|
201 |
Technical |
kalıcı penceresi |
stationary window n.
|
|
202 |
Technical |
kalıcı veya sabit onarım |
hard patch n.
|
|
203 |
Technical |
kalıcı bellek |
nonvolatile memory n.
|
|
204 |
Technical |
kalıcı ivme hatası |
steady state acceleration error n.
|
|
205 |
Technical |
kalıcı deformasyon |
plastic strain n.
|
|
206 |
Technical |
kalıcı hız hata katsayısı |
static velocity error coefficient n.
|
|
207 |
Technical |
kalıcı sertlik |
permanent hardness n.
|
|
208 |
Technical |
kalıcı uzama |
permanent elongation n.
|
|
209 |
Technical |
kalıcı dipol |
permanent dipole n.
|
|
210 |
Technical |
kalıcı beyaz |
permanent white n.
|
|
211 |
Technical |
kalıcı biçim değiştirme |
permanent strain n.
|
|
212 |
Technical |
kalıcı plise |
permanent crease n.
|
|
213 |
Technical |
kalıcı sapma |
permanent deflection n.
|
|
214 |
Technical |
kalıcı toz |
residual dust n.
|
|
215 |
Technical |
kalıcı mıknatıs merceği |
permanent magnet lens n.
|
|
216 |
Technical |
kalıcı akma |
plastic flow n.
|
|
217 |
Technical |
kalıcı şekil değişikliği |
permanent deformation n.
|
|
218 |
Technical |
kalıcı öge |
residual element n.
|
|
219 |
Technical |
kalıcı bozunum |
permanent deformation n.
|
|
220 |
Technical |
kalıcı konum hatası |
steady state position error n.
|
|
221 |
Technical |
kalıcı görüntü |
iconic memorization n.
|
|
222 |
Technical |
kalıcı oturma |
plastic settlement n.
|
|
223 |
Technical |
kalıcı buruşma |
permanent buckling n.
|
|
224 |
Technical |
kalıcı durum |
steady state n.
|
|
225 |
Technical |
kalıcı apre |
permanent finish n.
|
|
226 |
Technical |
kalıcı mıknatıs alanı |
residual magnetic field n.
|
|
227 |
Technical |
kalıcı gaz |
persistent gas n.
|
|
228 |
Technical |
kalıcı eşik kayması |
permanent threshold shift n.
|
|
229 |
Technical |
kalıcı gerilim |
permanent stress n.
|
|
230 |
Technical |
kalıcı bellek |
flash memory n.
|
|
231 |
Technical |
kalıcı süzme |
permanent filtration n.
|
|
232 |
Technical |
kalıcı apre |
lasting finish n.
|
|
233 |
Technical |
kalıcı gerinim |
permanent strain n.
|
|
234 |
Technical |
kalıcı deformasyon dayanımı |
resistance to permanent deformation n.
|
|
235 |
Technical |
kalıcı içgerilim |
residual internal stress n.
|
|
236 |
Technical |
kalıcı hata |
solid error n.
|
|
237 |
Technical |
kalıcı mıknatıslık |
magnetic remanence n.
|
|
238 |
Technical |
kalıcı şekil değiştirme |
permanent deformation n.
|
|
239 |
Technical |
kalıcı görüntü |
persistence n.
|
|
240 |
Technical |
kalıcı deformasyon |
permanent set n.
|
|
241 |
Technical |
ostenitik çelik malzemelerin kalıcı gerilmesi |
proof stress of austenitic steel products n.
|
|
242 |
Technical |
sabit yük altında dinamik yorulma gerilmesinden sonra kalıcı şekil değişikliği |
permanent deformation after dynamic fatigue stress under constant load n.
|
|
243 |
Technical |
statik yüklemeden sonra kalıcı ezilmenin tayini |
determination of residual indentation after static loading n.
|
|
244 |
Technical |
suyun kalıcı sertliği |
permanent hardness of water n.
|
|
245 |
Technical |
şekillendirilmiş ürünlerin ısıtma ile boyutlarında meydana gelen kalıcı değişiklik |
permanent change in dimension of shaped products on heating n.
|
|
246 |
Technical |
vinçlere kalıcı olarak takılan emniyet işaretleri |
safety signs permanently affixed to cranes n.
|
|
247 |
Technical |
x-ışını tüp sistemlerindeki kalıcı filtrasyonun belirlenmesi |
determination of the permanent filtration of x-ray tube assemblies n.
|
|
248 |
Technical |
aktif görev birlikleri ve ihtiyat asli teşkilleri birliklerinin kalıcı konumu |
home station n.
|
|
249 |
Technical |
kesme tesiri sebebiyle metalik bir kristalin bir bölümünde meydana gelen kalıcı deformasyon |
glide n.
|
|
250 |
Technical |
kalıcı veya çıkarılabilir kaplama |
overlay n.
|
|
251 |
Technical |
katı cisimde yavaş yavaş meydana gelen kalıcı deformasyon |
flowage n.
|
|
252 |
Technical |
(metal) kalıcı şekil değişikliği |
set n.
|
|
253 |
Technical |
(metal) kalıcı olarak bükülmek |
set v.
|
|
254 |
Technical |
(metal) kalıcı olarak döndürülmek |
set v.
|
|
255 |
Technical |
kalıcı olarak yerleştirilmiş |
permanently installed adj.
|
|
Computer |
|
256 |
Computer |
kalıcı bellek |
non-volatile storage n.
|
|
257 |
Computer |
çekirdek bellekte sürekli kalıcı program |
core memory resident n.
|
|
258 |
Computer |
dosyaların kalıcı olarak/tamamen silinmesi |
permanent deletion of files n.
|
|
259 |
Computer |
ilk kalıcı yazıtipi |
first permanent font n.
|
|
260 |
Computer |
kalıcı durum sapması |
steady-state deviation n.
|
|
261 |
Computer |
kalıcı bağlantı |
permanent link n.
|
|
262 |
Computer |
kalıcı program |
resident program n.
|
|
263 |
Computer |
kalıcı dosya |
permanent file n.
|
|
264 |
Computer |
kalıcı bellek |
permanent storage n.
|
|
265 |
Computer |
kalıcı konum hatası |
static or steady-state position error n.
|
|
266 |
Computer |
kalıcı yasaklanma |
perma ban n.
|
|
267 |
Computer |
kalıcı bağlantı |
permalink n.
|
|
268 |
Computer |
kalıcı olarak silme |
permanent deletion n.
|
|
269 |
Computer |
kalıcı bellek |
nonvolatile storage n.
|
|
270 |
Computer |
kalıcı yordam |
resident routine n.
|
|
271 |
Computer |
kalıcı hız hatası |
static or steady-state velocity error n.
|
|
272 |
Computer |
kalıcı bağlantı |
permanent connection n.
|
|
273 |
Computer |
kalıcı bellek |
nonvolatile memory n.
|
|
274 |
Computer |
kalıcı dosya |
stationery pad n.
|
|
275 |
Computer |
kalıcı ivme hatası |
static or steady-state acceleration error n.
|
|
276 |
Computer |
kalıcı konum hata katsayısı |
static position error coefficient n.
|
|
277 |
Computer |
kalıcı link |
permalink n.
|
|
278 |
Computer |
kalıcı aksama |
determinate fault n.
|
|
279 |
Computer |
kalıcı link |
permanent link n.
|
|
280 |
Computer |
kalıcı hata |
permanent error n.
|
|
281 |
Computer |
kalıcı mıknatıslık |
magnetic remanence n.
|
|
282 |
Computer |
kalıcı ad |
permanent name n.
|
|
283 |
Computer |
yarı-kalıcı bağlantı |
semi-permanent connection n.
|
|
284 |
Computer |
bir bilgisayarın işlemcisine veya harici disk sürücüsüne yerleştirilmiş ve hava geçirmez bir birime kalıcı olarak takılmış sabit disk |
winchester disk n.
|
|
285 |
Computer |
kalıcı değişiklik yapma |
commit n.
|
|
286 |
Computer |
elektriksel olarak silinebilen ve tekrar programlanabilen kalıcı bellek |
flash memory n.
|
|
287 |
Computer |
hasara uğramaması için okuma-yazma kafasına kalıcı olarak kapatılmış sabit disk |
sealed unit n.
|
|
288 |
Computer |
veriyi kaşe bellekten kalıcı bir depolama ortamına taşımak |
destage v.
|
|
289 |
Computer |
mantık devresiyle kalıcı olarak bilgisayara bağlayarak (güç) uygulamak |
hardwire v.
|
|
290 |
Computer |
(yazılımı) dağıtım dosyasından diskteki kalıcı bir yere atıp kendi özel ortam ve kullanımına hazırlamak |
instal v.
|
|
291 |
Computer |
(hard disk) kalıcı olarak silmek |
scrub v.
|
|
292 |
Computer |
disk sürücü mekanizması içindeki metal diskleri kalıcı olarak kapatarak yüksek yoğunluklu depolama yapmaya izin veren (bilgisayar diski) |
winchester adj.
|
|
293 |
Computer |
kalıcı olarak dönüştür |
convert permanently expr.
|
|
294 |
Computer |
kalıcı olarak sil |
delete permanently expr.
|
|
Informatics |
|
295 |
Informatics |
kalıcı arıza |
permanent fault n.
|
|
296 |
Informatics |
kalıcı bağlantı |
persistent connection n.
|
|
297 |
Informatics |
kalıcı veriler |
fixed data n.
|
|
298 |
Informatics |
kalıcı bellek |
permanent memory n.
|
|
299 |
Informatics |
kalıcı hata |
permanent error n.
|
|
300 |
Informatics |
kalıcı bağlantı |
permanent connection n.
|
|
301 |
Informatics |
kalıcı dosya |
stationary pad n.
|
|
302 |
Informatics |
kalıcı durum hatası |
steady-state error n.
|
|
303 |
Informatics |
kalıcı sebeplerle yerine ulaşmayan ve geri dönen e-postalar |
hard bounce n.
|
|
304 |
Informatics |
kalıcı bellek |
persistent storage n.
|
|
305 |
Informatics |
kalıcı sanal devre |
permanent virtual circuit n.
|
|
306 |
Informatics |
yarı kalıcı bağlantı |
semi-permanent connection n.
|
|
307 |
Informatics |
kalıcı olmayan |
nonpersistent adj.
|
|
Telecom |
|
308 |
Telecom |
kalıcı sanal devre |
permanent virtual circuit n.
|
|
309 |
Telecom |
kalıcı devre hizmeti |
permanent circuit service n.
|
|
310 |
Telecom |
kalıcı rasgele erişimli hafıza |
nonvolatile random access memory n.
|
|
Electric |
|
311 |
Electric |
kalıcı konumlu anahtar |
rocker switch n.
|
|
312 |
Electric |
elektrikli cihazları kalıcı olarak birleştirmek |
hardwire v.
|
|
Television |
|
313 |
Television |
kalıcı görüntü |
iconic memorization n.
|
|
314 |
Television |
kalıcı görüntü |
persistence n.
|
|
Textile |
|
315 |
Textile |
kalıcı apre |
permanent finish n.
|
|
316 |
Textile |
kalıcı plise |
permanent crease n.
|
|
317 |
Textile |
kalıcı apre |
lasting finish n.
|
|
318 |
Textile |
kalıcı pile |
permanent pleats n.
|
|
319 |
Textile |
ütüsü kalıcı tekstil ürünleri |
durable press products n.
|
|
320 |
Textile |
kalıcı olarak bağlanmış fiyonkla yapılan |
made-up adj.
|
|
Architecture |
|
321 |
Architecture |
bir evin özellikle kalıcı ve sabit olan iç donanımları |
standing finish n.
|
|
Construction |
|
322 |
Construction |
çatının yük taşıyıcı yapısal kısımlarına kalıcı olarak tespit edilmiş |
permanently fixed to the load-bearing roof construction n.
|
|
323 |
Construction |
kalıcı deformasyon |
plastic deformation n.
|
|
324 |
Construction |
kalıcı zorlama |
strain residual n.
|
|
325 |
Construction |
kalıcı kalıp |
permanent form n.
|
|
326 |
Construction |
kalıcı gerilme |
residual stress n.
|
|
327 |
Construction |
kalıcı şekil değişimi |
plastic deformation n.
|
|
328 |
Construction |
kalıcı şekil değiştirme |
plastic deformation n.
|
|
329 |
Construction |
kalıcı yük |
dead load n.
|
|
330 |
Construction |
katlar arası kalıcı yerdeğiştirme |
permanent interstory displacement n.
|
|
Dyeing |
|
331 |
Dyeing |
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment |
toluidine red toner n.
|
|
332 |
Dyeing |
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment |
toluidine red n.
|
|
333 |
Dyeing |
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment |
toluidine toner n.
|
|
334 |
Dyeing |
alkali mavi boyadan yapılmış oldukça kalıcı pigmentler |
alkali blue n.
|
|
335 |
Dyeing |
kobalt ve çinko oksitlerinden elde edilen kalıcı ve yeşil bir boyarmadde |
zinc green n.
|
|
336 |
Dyeing |
kobalt ve çinko oksitlerinden elde edilen kalıcı ve yeşil bir boyarmadde |
cobalt green n.
|
|
Automotive |
|
337 |
Automotive |
kalıcı belleği yeniden programlama |
flash reprogramming n.
|
|
338 |
Automotive |
kalıcı bilgiler içeren bellek |
read-only memory n.
|
|
339 |
Automotive |
kalıcı rastgele erişimli bellek |
non-volatile random access memory n.
|
|
340 |
Automotive |
kalıcı mıknatıs |
permanent magnet n.
|
|
341 |
Automotive |
sürekli (kalıcı) mıknatıslı senkron motor |
permanent magnet synchronous motor n.
|
|
Traffic |
|
342 |
Traffic |
kalıcı yol işaretleme malzemesi |
permanent road marking materials n.
|
|
Aeronautic |
|
343 |
Aeronautic |
kalıcı hava trafik hizmet yolu |
permanent air traffic service route n.
|
|
344 |
Aeronautic |
kompresyonda kalıcı ezilme |
compression set n.
|
|
Marine |
|
345 |
Marine |
kalıcı usturmaça |
dolphin n.
|
|
346 |
Marine |
seferdeki bir gemiyi geçici veya kalıcı olarak görevden almak |
put a vessel out of commission v.
|
|
347 |
Marine |
(gemi) kalıcı mıknatıs özelliğini azaltmak |
deperm v.
|
|
Medical |
|
348 |
Medical |
kalıcı bağışıklık |
solid immunity n.
|
|
349 |
Medical |
kalıcı kateter |
indwelling catheter n.
|
|
350 |
Medical |
kalıcı kemik deformiteleri |
permanent bone deformities n.
|
|
351 |
Medical |
kalıcı koma |
permanent coma n.
|
|
352 |
Medical |
kalıcı sakatlık |
permanent impairment n.
|
|
353 |
Medical |
kalıcı hastalık |
permanent disease n.
|
|
354 |
Medical |
kalıcı ağrı |
chronic pain n.
|
|
355 |
Medical |
kalıcı nöronal fonksiyon kaybı |
permanent loss of neuronal function n.
|
|
356 |
Medical |
kalıcı görme bozukluğu |
permanent visual disability n.
|
|
357 |
Medical |
kalıcı görüş kaybı |
permanent vision loss n.
|
|
358 |
Medical |
kalıcı tedavi |
permanent treatment n.
|
|
359 |
Medical |
kalıcı nörolojik hasar |
permanent neurological damage n.
|
|
360 |
Medical |
kalıcı bağışıklık |
permanent immunity n.
|
|
361 |
Medical |
kalıcı nörolojik defisit |
permanent neurologic deficit n.
|
|
362 |
Medical |
kalıcı hipokalsemi |
permanent hypocalcemia n.
|
|
363 |
Medical |
kalıcı lökopeni |
permanent leucopenia n.
|
|
364 |
Medical |
kalıcı beyin hasarı |
permanent brain damage n.
|
|
365 |
Medical |
kalıcı komplikasyonlar |
permanent complications n.
|
|
366 |
Medical |
kalıcı şuur kaybı |
permanent coma n.
|
|
367 |
Medical |
kalıcı bir hasar |
a permanent damage n.
|
|
368 |
Medical |
kalıcı felç |
permanent paralysis n.
|
|
369 |
Medical |
kalıcı kalp pili |
permanent pacemaker n.
|
|
370 |
Medical |
tek taraflı kalıcı rekurren laringeal sinir paralizi |
unilateral permanent recurrent laryngeal nerve palsy n.
|
|
371 |
Medical |
persistan serebellar disfonksiyona sebep olan kalıcı bir intoksikasyon sekeli |
silent (syndrome of irreversible lithium-effectuated neurotoxicity) abrev.
|
|
Psychology |
|
372 |
Psychology |
kalıcı duyum |
remanent sensation n.
|
|
373 |
Psychology |
kalıcı görüntü |
remanent sensation n.
|
|
Dentistry |
|
374 |
Dentistry |
kalıcı dişler |
secondary dentition n.
|
|
Pathology |
|
375 |
Pathology |
eklemin kasılmış şekilde kalıcı olarak kaynaması |
arthrogryposis n.
|
|
Food Engineering |
|
376 |
Food Engineering |
kalıcı değişim noktası |
yield point n.
|
|
Physics |
|
377 |
Physics |
kalıcı değişikliğe girmeyen plastik |
thermoplasticity n.
|
|
378 |
Physics |
kalıcı gerilme |
residual stress n.
|
|
379 |
Physics |
kalıcı eksen |
permanent axis n.
|
|
380 |
Physics |
dinamo-elektrik makinesinin, alanın elektromagnetler yerine kalıcı çelik mıknatıslarla oluşturulduğu bir formu |
magneto-electric machine n.
|
|
381 |
Physics |
manyetik alana sokulduğunda kalıcı olarak manyetik hale gelme |
ferromagnetism n.
|
|
382 |
Physics |
kalıcı mıknatısların yardımıyla meydana gelen elektrik akımı veya elektromotor kuvvet indüksiyonuna ait |
magnetoelectrical adj.
|
|
383 |
Physics |
kalıcı mıknatısların yardımıyla meydana gelen elektrik akımı veya elektromotor kuvvet indüksiyonu ile ilişkili |
magnetoelectrical adj.
|
|
Chemistry |
|
384 |
Chemistry |
sivrisineklere ve tarım ürünlerine zarar veren haşerelere karşı böcek ilacı olarak kullanılan, kalıcı olmayan bir kimyasal madde |
naled n.
|
|
385 |
Chemistry |
kalıcı etmen |
persistent agent n.
|
|
386 |
Chemistry |
kalıcı köpüklenme |
stable foaming n.
|
|
387 |
Chemistry |
polisilikon kalıcı gerilimi |
polysilicon residual stress n.
|
|
388 |
Chemistry |
maddenin kalıcı hale gelmesi |
fixation n.
|
|
389 |
Chemistry |
(emülsiyon) kalıcı olarak bileşenlerine ayrılmak |
demulsify v.
|
|
390 |
Chemistry |
emülsiyonu kalıcı olarak bileşenlerine ayırmak |
demulsify v.
|
|
391 |
Chemistry |
kalıcı hale getirmek |
fix v.
|
|
392 |
Chemistry |
(parfümü) kalıcı hale getirmek |
fix v.
|
|
Biology |
|
393 |
Biology |
farklı canlı türlerinin yakın fiziksel temas içeren kalıcı ortaklığı |
consortium n.
|
|
Marine Biology |
|
394 |
Marine Biology |
avrupa'ya özgü kalıcı dış solungaçları bulunan ve mağaralarda yaşayan bir su semenderi |
olm n.
|
|
Zoology |
|
395 |
Zoology |
fetüsü kaplayan yumuşak yünlü tüy tabakasının aşırı gelişerek kalıcı hale gelmesi |
trichostasis n.
|
|
396 |
Zoology |
alt tabakaya kalıcı olarak sabitlenmiş |
attached adj.
|
|
397 |
Zoology |
kemik temelli kalıcı boynuzları olan |
hollow-horned adj.
|
|
Botanic |
|
398 |
Botanic |
çok yıllık bitkilerde yeni yaprak ve çiçeklerin çıktığı, genellikle yer altında olan kalınlaşmış kalıcı kök |
caudex n.
|
|
399 |
Botanic |
saplı çiçekleri ve kalıcı çanak yaprakları olan, yaprak dökmeyen çalıları içeren bir cins |
thea n.
|
|
400 |
Botanic |
morumsu sert çekirdekli meyveler veren ve yapışkan gövdesi kalıcı siyah lekeler oluşturan batı hint adaları'na özgü bir ağaç |
maiden plum (comocladia integrifolia) n.
|
|
401 |
Botanic |
morumsu sert çekirdekli meyveler veren ve yapışkan gövdesi kalıcı siyah lekeler oluşturan batı hint adaları'na özgü bir ağaç |
comocladia integrifolia n.
|
|
402 |
Botanic |
bazı meyveleri tutan kalıcı çiçek zarfı |
hool [scotland] n.
|
|
403 |
Botanic |
çiçekliklerinde beyaz veya sarı renkte kalıcı pullar bulunan bir bitki |
life everlasting n.
|
|
404 |
Botanic |
yaprağın düşmesi sonucu sapta kalan kalıcı iz |
cicatricle n.
|
|
405 |
Botanic |
kalıcı bir toprak kaynağından gelen suya bağımlı ve derin köklü bitki |
phreatophyte n.
|
|
Agriculture |
|
406 |
Agriculture |
kalıcı çayır |
permanent grassland n.
|
|
407 |
Agriculture |
kalıcı tarım |
permaculture n.
|
|
408 |
Agriculture |
kalıcı tarım |
permanent agriculture n.
|
|
Education |
|
409 |
Education |
kalıcı öğrenme |
permanent learning n.
|
|
410 |
Education |
kalıcı kadroya geçme olasılığına sahip kadro |
tenure track n.
|
|
Religious |
|
411 |
Religious |
(budizm'de) her şeyin sürekli değiştiği ve hiçbir şeyin kalıcı olamayacağı inancı |
anata n.
|
|
412 |
Religious |
(budizm'de) her şeyin sürekli değiştiği ve hiçbir şeyin kalıcı olamayacağı inancı |
anatman n.
|
|
413 |
Religious |
presbiteryan cemaati tarafından seçilmiş, ayinde hizmet etmek ve dini törende papaza yardımcı olmakla görevlendirilmiş kalıcı yetkili |
elder n.
|
|
414 |
Religious |
papazın görevine kalıcı olarak son verilmesi |
degradation n.
|
|
Environment |
|
415 |
Environment |
asgari kalıcı radyoaktivite silahı |
minimum residual radioactivity weapon n.
|
|
416 |
Environment |
kalıcı organik kirletici |
persistent organic pollutant n.
|
|
417 |
Environment |
kalıcı organik kirleticiler |
persistent organic pollutants n.
|
|
418 |
Environment |
kalıcı kirlenme |
residual contamination n.
|
|
419 |
Environment |
kalıcı tehlikeler |
residual hazards n.
|
|
Military |
|
420 |
Military |
bir alanda kimyasal silahların doğrudan ya da kalıcı etkisiyle oluşan ortam |
chemical environment n.
|
|
421 |
Military |
asgari kalıcı etkisi olan silah |
minimum residual radioactivity weapon n.
|
|
422 |
Military |
kalıcı kimya maddesi |
persistent agent n.
|
|
423 |
Military |
kalıcı harp gazı |
persistent war gas n.
|
|
424 |
Military |
kalıcı kısmi sakatlık |
permanent partial disability n.
|
|
425 |
Military |
kalıcı genel sakatlık |
permanent total disability n.
|
|
426 |
Military |
kalıcı olarak (asker veya malzeme) tahsis etmek |
assign v.
|
|
427 |
Military |
izin almaksızın bir kışlayı, garnizonu veya görevi kalıcı olarak bırakmak |
desert v.
|
|
428 |
Military |
ulaşım için kalıcı olarak araçlarla donatılmış |
mobile adj.
|
|
Art |
|
429 |
Art |
(eseri, kitabı) kalıcı koleksiyondan çıkarmak |
deaccession v.
|
|
430 |
Art |
(eseri, kitabı, vb.) kalıcı koleksiyondan çıkarmak |
deaccession v.
|
|
Photography |
|
431 |
Photography |
geçici destek üzerine oluşturulan görüntüyü kalıcı desteğe aktararak üretilmiş resim |
transfer n.
|
|
Bookbindery |
|
432 |
Bookbindery |
kitabı hasar görmekten koruyan kalıcı dış kap |
protective cover n.
|
|
Archaic |
|
433 |
Archaic |
(bir toplulukta) tam veya kalıcı üyelik |
gremial n.
|
|
434 |
Archaic |
kalıcı olmak |
consist v.
|
|
Engineering |
|
435 |
Engineering |
su altında bulunan yapının etrafına kaplanan kalıcı koruma |
armour n.
|
|
436 |
Engineering |
su altında bulunan yapının etrafına kaplanan kalıcı koruma |
armor n.
|
|
Reptiles |
|
437 |
Reptiles |
amerika'da yaşayan, kalıcı dış solungaçları bulunan necturus cinsi büyük sucul bir semender |
menobranch n.
|
|
Slang |
|
438 |
Slang |
kalıcı olmak |
be here to stay v.
|
|
439 |
Slang |
kalıcı olmak |
have come to stay v.
|
|
440 |
Slang |
psikoaktif madde/ilaç kullanımından kaynaklanan kalıcı ruhsal hasarın yan etkilerini sürekli yaşayan |
perma-fried adj.
|
|
441 |
Slang |
grafitilerin yanına oradaki çizimin/yazının silinse de kalıcı olduğunu/değişmeyeceğini belirtmek için yazılan bir ifade |
stid(still true if destroyed) [us] expr.
|
|
Modern Slang |
|
442 |
Modern Slang |
kalıcı obeziteye neden olan bir virüs |
ad-36 n.
|
|
443 |
Modern Slang |
uzun süre önce aids teşhisi aldığı için kalıcı güçsüzlüğü/engeli olan fakat sonradan çalışabilecek kadar sağlığına kavuşmuş kimse |
aids baby n.
|
|