|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
dışında |
off adv.
|
|
Lorries are at their most environmentally friendly when they are off the road.
Kamyonlar yol dışında olduklarında en çevre dostu hallerini alırlar.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
dışında |
except prep.
|
|
What other source of international legitimacy except the UN exists for military intervention?
Askeri müdahale için BM dışında başka hangi uluslararası meşruiyet kaynağı var?
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
dışında |
out of prep.
|
|
The word 'products' has been left out of the Finnish version.
Ürünler' kelimesi Fince versiyonun dışında bırakılmıştır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
dışında |
apart from prep.
|
|
They have committed no crime apart from trying to help Afghanistan and the Afghan people.
Afganistan'a ve Afgan halkına yardım etmeye çalışmak dışında hiçbir suç işlemediler.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
dışında |
outside of prep.
|
|
I do not believe that airports exist whose polices are so strict that they fall outside of the framework.
Politikaları bu çerçevenin dışında kalacak kadar katı olan havaalanlarının var olduğuna inanmıyorum.
More Sentences
|
General |
|
6 |
General |
dışında |
exception n.
|
|
Nobody understood the joke, with the exception of Taylor.
Taylor dışında kimse şakayı anlamamıştı.
More Sentences
|
7 |
General |
dışında |
with the exception adv.
|
|
With the exception of a couple of amendments, my delegation will be unable to support this report.
Birkaç değişiklik dışında, delegasyonum bu raporu destekleyemeyecektir.
More Sentences
|
8 |
General |
dışında |
besides prep.
|
|
Besides that, nothing, except for a long exile to my room.
Bunun dışında odama uzun bir sürgün dışında hiçbir şey olmadı.
More Sentences
|
9 |
General |
dışında |
short of prep.
|
|
Anything short of qualified majority voting will not be a solution.
Nitelikli çoğunluk oylaması dışında hiçbir şey çözüm olmayacaktır.
More Sentences
|
10 |
General |
dışında |
beyond prep.
|
|
It is this attitude that is widening the rift between those of us in this House and our constituents beyond it.
İşte bu tutum, bu Meclisteki bizler ile Meclis dışındaki seçmenlerimiz arasındaki uçurumu derinleştirmektedir.
More Sentences
|
11 |
General |
dışında |
save prep.
|
|
He never spoke of the softer passions, save with a gibe and a sneer.
Bir alay ve küçümseme dışında, daha zararsız tutkulardan hiç bahsetmedi.
More Sentences
|
12 |
General |
dışında |
outside prep.
|
|
In recent years, there has been an offensive to justify the action of armies outside their own territory.
Son yıllarda orduların kendi toprakları dışındaki eylemlerini meşrulaştırmaya yönelik bir saldırı söz konusudur.
More Sentences
|
13 |
General |
dışında |
other than prep.
|
|
The latter is not recognised by the European Union, or by any other country other than Turkey!
İkincisi ne Avrupa Birliği ne de Türkiye dışında başka bir ülke tarafından tanınmıyor!
More Sentences
|
14 |
General |
dışında |
aside from prep.
|
|
Aside from life support and simple functions like turbolifts and doors, nothing seems to work.
Yaşam desteği ile turbo asansörler ve kapılar gibi basit işlevler dışında hiçbiri çalışmıyor gibi görünüyor.
More Sentences
|
15 |
General |
dışında |
outside prep.
|
|
We must also look at food imports from outside the European Union.
Avrupa Birliği dışından gıda ithalatını da gözden geçirmeliyiz.
More Sentences
|
16 |
General |
dışında |
except that conj.
|
|
The Commission and the Council accepted all our amendments except that one.
Komisyon ve Konsey, bunun dışındaki tüm değişikliklerimizi kabul etti.
More Sentences
|
Colloquial |
|
17 |
Colloquial |
dışında |
give or take expr.
|
|
Unfortunately, the Evans report, give or take a few exceptions, follows in exactly the same vein.
Ne yazık ki Evans raporu, birkaç istisna dışında, tamamen aynı çizgide ilerlemektedir.
More Sentences
|
Technical |
|
18 |
Technical |
dışında |
except for expr.
|
|
It would probably please everyone, except for unification fanatics.
Birleşme fanatikleri dışında muhtemelen herkesi memnun edecektir.
More Sentences
|
General |
|
19 |
General |
dışında |
exclusive adj.
|
|
20 |
General |
dışında |
above adv.
|
|
|
21 |
General |
dışında |
short adv.
|
|
22 |
General |
dışında |
aff adv.
|
|
23 |
General |
dışında |
overmore [obsolete] adv.
|
|
24 |
General |
dışında |
barring prep.
|
|
25 |
General |
dışında |
beside prep.
|
|
26 |
General |
dışında |
without the exception of prep.
|
|
27 |
General |
dışında |
other than during prep.
|
|
28 |
General |
dışında |
on the outside of prep.
|
|
29 |
General |
dışında |
exclusive of prep.
|
|
30 |
General |
dışında |
short of something prep.
|
|
31 |
General |
dışında |
without prep.
|
|
32 |
General |
dışında |
excepting prep.
|
|
33 |
General |
dışında |
saving prep.
|
|
34 |
General |
dışında |
not including prep.
|
|
35 |
General |
dışında |
excluding prep.
|
|
36 |
General |
dışında |
out prep.
|
|
37 |
General |
dışında |
outta (out of) prep.
|
|
38 |
General |
dışında |
with the exception of prep.
|
|
39 |
General |
dışında |
bar [uk] prep.
|
|
40 |
General |
dışında |
excepted prep.
|
|
|
41 |
General |
dışında |
with prep.
|
|
42 |
General |
dışında |
on [dialect] [uk/scotland] prep.
|
|
43 |
General |
dışında |
only [dialect] prep.
|
|
44 |
General |
dışında |
outgate [dialect] prep.
|
|
45 |
General |
dışında |
outtaken [obsolete] prep.
|
|
46 |
General |
dışında |
outwith [scotland] prep.
|
|
47 |
General |
dışında |
against prep.
|
|
48 |
General |
dışında |
exc (except) abrev.
|
|
Colloquial |
|
49 |
Colloquial |
dışında |
outta prep.
|
|
Trade/Economic |
|
50 |
Trade/Economic |
dışında |
ex prep.
|
|
Law |
|
51 |
Law |
dışında |
dehors prep.
|
|
Latin |
|
52 |
Latin |
dışında |
sine expr.
|
|
Archaic |
|
53 |
Archaic |
dışında |
outtake prep.
|
|
54 |
Archaic |
dışında |
over prep.
|
|
|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
dışında bırakma |
exclusion n.
|
|
We wholeheartedly support the exclusion of economic operators that have been convicted of offences.
Suçlardan hüküm giymiş müteşebbislerin kapsam dışında bırakılmasını tüm kalbimizle destekliyoruz.
More Sentences
|
2 |
General |
dışında bırakmak |
exclude from v.
|
|
No form of transport, however, should be excluded from the programme.
Bununla birlikte hiçbir ulaşım şekli programın dışında bırakılmamalıdır.
More Sentences
|
3 |
General |
dışında tutmak |
except v.
|
|
I can except no one from the rules.
Hiç kimseyi kuralların dışında tutamam.
More Sentences
|
4 |
General |
dışında kalmak |
stay out of v.
|
|
That is an issue the Executive Board should stay out of.
Bu, Yürütme Kurulu'nun dışında kalması gereken bir konudur.
More Sentences
|
5 |
General |
dışında kalmak |
keep out v.
|
|
I suggest you keep out of this.
Bu işin dışında kalmanı öneririm.
More Sentences
|
6 |
General |
dışında tutmak |
exclude v.
|
|
It is right that perishable goods, and foodstuffs in particular, should be excluded from the restrictions.
Çabuk bozulabilen malların ve özellikle de gıda maddelerinin kısıtlamaların dışında tutulması doğrudur.
More Sentences
|
7 |
General |
dışında olmak |
be out of v.
|
|
I'll be out of town next week.
Gelecek hafta şehir dışında olacağım.
More Sentences
|
8 |
General |
dışında durmak |
stay out of v.
|
|
They stayed out of the way.
Yolun dışında durdular.
More Sentences
|
9 |
General |
kapsam dışında bırakmak |
exclude v.
|
|
Furthermore, in the Council we have debated whether or not to exclude the Hörbranz Pass, the Lindau-St.
Ayrıca Konsey'de Hörbranz Geçidi'nin, Lindau-St. Geçidi'nin kapsam dışında bırakılıp bırakılmayacağını tartıştık.
More Sentences
|
10 |
General |
kampüs dışında yaşamak |
live off campus v.
|
|
I live off campus.
Kampüs dışında yaşıyorum.
More Sentences
|
11 |
General |
dışında durmak |
stand outside (of) (something) v.
|
|
Tom is standing outside the door.
Tom kapının dışında duruyor.
More Sentences
|
12 |
General |
yurt dışında okumak |
study abroad v.
|
|
I don't want to study abroad.
Yurt dışında okumak istemiyorum.
More Sentences
|
13 |
General |
konunun dışında |
beside the point adj.
|
|
What Tom said was beside the point.
Tom'un söyledikleri konunun dışındaydı.
More Sentences
|
14 |
General |
alışılmışın dışında |
unorthodox adj.
|
|
This proposal is one of numerous initiatives seeking to combat unorthodox immigration.
Bu öneri, alışılmışın dışında göçle mücadele etmeyi amaçlayan çok sayıda girişimden biridir.
More Sentences
|
15 |
General |
dışında hepsi |
all but adv.
|
|
All but three of the cars in the parking lot were white.
Otoparktaki arabaların üçü dışında hepsi beyazdı.
More Sentences
|
16 |
General |
bunun dışında |
otherwise adv.
|
|
Otherwise, there is no change for provisions on cadmium or mercury.
Bunun dışında kadmiyum veya cıva ile ilgili hükümlerde herhangi bir değişiklik yoktur.
More Sentences
|
17 |
General |
ülke dışında |
abroad adv.
|
|
There was a spirit of hope abroad in that country.
Ülkenin dışında bir umut ruhu vardı.
More Sentences
|
18 |
General |
onun dışında |
otherwise adv.
|
|
We had one cloudy day this week, but otherwise, it was sunny.
Bu hafta bulutlu bir gün geçirdik ama onun dışında hava güneşliydi.
More Sentences
|
19 |
General |
bunun dışında |
apart from that prep.
|
|
Apart from that, we give our wholehearted approval to the joint outcome.
Bunun dışında ortak sonuca tüm kalbimizle onay veriyoruz.
More Sentences
|
Phrasals |
|
20 |
Phrasals |
(biri/bir şey) dışında |
save for (someone or something) v.
|
|
Save for the cold in the hall, the gig was good.
Salondaki soğuk dışında konser iyiydi.
More Sentences
|
Phrases |
|
21 |
Phrases |
bunların dışında |
besides these expr.
|
|
There exist other theories besides these, of course.
Bunların dışında başka teoriler de var elbette.
More Sentences
|
22 |
Phrases |
bunun dışında |
other than that expr.
|
|
Other than that, Ms Breyer, almost everything you said was factually incorrect.
Bunun dışında, Bayan Breyer, söylediğiniz neredeyse her şey gerçekte yanlıştı.
More Sentences
|
23 |
Phrases |
isteğin dışında |
against your will expr.
|
|
We will do nothing against your will.
Senin isteğin dışında hiçbir şey yapmayacağız.
More Sentences
|
Common Usage |
|
24 |
Common Usage |
yurt dışında |
abroad adv.
|
|
General |
|
25 |
General |
davalının arazisinin yarısı ile çift hayvanları dışında tüm menkullerinin davacının yedine teslimi |
estate by elegit n.
|
|
26 |
General |
emeklilik sigortası gibi işçiye ücreti dışında sağlanan herhangi bir şey |
fringe benefit n.
|
|
|
27 |
General |
bir grubun dışında olan kimse |
outsider n.
|
|
28 |
General |
seminer (üniversite dışında yapılan) |
workshop n.
|
|
29 |
General |
ünlü olmak dışında kaydedeğer herhangi bir meziyeti olmayan ünlü |
professional celebrity n.
|
|
30 |
General |
gerçek anlamı dışında kullanılan sözler |
cant n.
|
|
31 |
General |
iş dışında eğitim |
off the job training n.
|
|
32 |
General |
yerleşim yerleri dışında açık ve işlenmemiş arazi |
moor n.
|
|
33 |
General |
birinin asıl işi dışında yaptığı bir iş |
avocation n.
|
|
34 |
General |
maaş dışında verilen haklar |
fringe benefits n.
|
|
35 |
General |
şehrin dışında diğer evlerden uzakta olan mesken |
private house n.
|
|
36 |
General |
cumartesi ve pazar dışında herhangi bir gün |
weekday n.
|
|
37 |
General |
şehir dışında zenginlerin yaşadığı yerleşim yeri |
exurb n.
|
|
38 |
General |
yıldızsı gökcismi (galaksi dışında) |
quasar n.
|
|
39 |
General |
iş veya zorunluluk dışında bir sebeple seyahat eden kimse |
leisure traveller n.
|
|
40 |
General |
ülkesi dışında yaşayan (kimse) |
nonresident n.
|
|
41 |
General |
dışında bırakma |
excepting n.
|
|
42 |
General |
bina dışında birkaç basamakla çıkılan üstü kapalı sahanlık |
stoop n.
|
|
43 |
General |
dışında bırakma |
exclusion from n.
|
|
44 |
General |
dışında bırakılma |
exclusion from n.
|
|
45 |
General |
sokak dışında park |
off street parking n.
|
|
46 |
General |
mahkeme dışında uzlaşma |
accord n.
|
|
47 |
General |
evin dışında olan tuvalet |
outhouse n.
|
|
48 |
General |
evin dışında olan tuvalet |
outside toilet n.
|
|
49 |
General |
evin dışında olan tuvalet |
backhouse n.
|
|
50 |
General |
normalin dışında hava şartları |
marginal weather n.
|
|
51 |
General |
mayo ve bikini giyince kasıklarda mayonun ve bikininin dışında kalan tüyler |
bikini line hair n.
|
|
52 |
General |
amacının dışında kullanma |
misemployment n.
|
|
53 |
General |
iş/görev dışında kullanma |
off-duty use n.
|
|
54 |
General |
telefon sahibinin isteği dışında (genellikle yanlışlıkla telefon kilidinin devre dışı kaldığı durumlarda) gelişen yanlış arama |
pocket dialing n.
|
|
55 |
General |
telefon sahibinin isteği dışında (genellikle yanlışlıkla telefon kilidinin devre dışı kaldığı durumlarda) gelişen yanlış arama |
pocket-calling n.
|
|
56 |
General |
ülkesi dışında yaşayan (kimse) |
non-resident n.
|
|
57 |
General |
anadili dışında başka bir dil öğrenen kimselerin başvurduğu sözlük |
learner's dictionary n.
|
|
58 |
General |
akıllı telefon dışında kalan temel fonksiyonlu cihaz |
feature phone n.
|
|
59 |
General |
resmin odak dışında kalan kısımlarına verilen bulanıklık efekti |
bokeh n.
|
|
60 |
General |
yurt dışında okumanın avantajları |
advantages of studying abroad n.
|
|
61 |
General |
bir kuruluşun ana sözleşmesinde belirtilen yasal adının dışında kullandığı bir başka isim |
assumed name n.
|
|
62 |
General |
sahne dışında seyircilerin duyması için yayılan ses |
noises off n.
|
|
63 |
General |
hızlı kar amacıyla yurt dışında geçici iş arayan kimse |
chancer [african] n.
|
|
64 |
General |
seyahat, yurt dışında eğitim veya araştırma için verilen burs |
traveling fellowship n.
|
|
65 |
General |
alışılmışın dışında |
avant–garde n.
|
|
66 |
General |
dışında tutulabilme |
excludability n.
|
|
67 |
General |
doğal koşullar dışında bitki yetiştirme yöntemi |
mangonism [obsolete] n.
|
|
68 |
General |
bir toplumdaki ana sosyal grubun dışında kalan veya dışına itilen insanlardan meydana gelen topluluğun veya kültürün bir parçası |
margin n.
|
|
69 |
General |
şömine veya ocak dışında yakılan ateş |
open fire n.
|
|
70 |
General |
görüş açısı dışında kalan taraf |
blind side n.
|
|
71 |
General |
özellikle klasik yunan oyunlarında görülen, sahne dışında gerçekleşmiş bir olayı iletmek üzere sahneye gelen karakter |
messenger n.
|
|
72 |
General |
göz merceği, objektif ve diğer çıkarılabilir optik parçaların dışında kalan gereç |
microscope stand n.
|
|
73 |
General |
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı |
middle n.
|
|
74 |
General |
sürenin sonu ve başı dışında kalan kısım |
midst n.
|
|
75 |
General |
abd dışında görev yapan federal hükümet çalışanlarına verilen ekstra tatil süresi |
home leave n.
|
|
76 |
General |
normalin dışında görünen şey |
monstrosity n.
|
|
77 |
General |
kulübenin dışında kalan mutfak |
but [scotland] n.
|
|
78 |
General |
bir grubun dışında olan kimse |
ring-in [australia/new zealand] n.
|
|
79 |
General |
kamp alanı yada karavan parkı dışında bir yerde çadır kurma |
wild camping n.
|
|
80 |
General |
standart çalışma saatlerinin dışında açık kalan dükkan |
dairy [new zealand] n.
|
|
81 |
General |
toplumsal normlar dışında davranış sergileyen insan grubu |
demi monde n.
|
|
82 |
General |
almanya dışında almanca konuşan kimse |
german n.
|
|
83 |
General |
(dükkan dışında) alkollü içki satma ruhsatı |
off-licence n.
|
|
84 |
General |
bar, gece kulubü dışında içilmek üzere içki satışı |
off-sales [uk] n.
|
|
85 |
General |
alışılmışın dışında inancı olan kimse |
opinionist n.
|
|
86 |
General |
yerel yönetimin dışında kalma |
opt-out n.
|
|
87 |
General |
yerel denetimin dışında kalan okul |
opt-out [uk] n.
|
|
88 |
General |
yerel denetimin dışında kalan hastane |
opt-out [uk] n.
|
|
89 |
General |
yerel yönetimin dışında kalma |
opt-out n.
|
|
90 |
General |
yerel denetimin dışında kalan okul |
opt-out [uk] n.
|
|
91 |
General |
yerel denetimin dışında kalan hastane |
opt-out [uk] n.
|
|
92 |
General |
grubun dışında bırakılma |
disfellowship n.
|
|
93 |
General |
okul dışında kazanılan bilgi |
street smarts n.
|
|
94 |
General |
bireyin prensip ve çıkarları dışında davranmak zorunda kalması |
false position n.
|
|
95 |
General |
alışılmışın dışında davranan kimse |
fantastic [obsolete] n.
|
|
96 |
General |
polonya dışında yaşayan polonya halkı |
polonia n.
|
|
97 |
General |
(genelde şehir dışında) alışveriş merkezi |
retail park [uk] n.
|
|
98 |
General |
ev dışında bitki yetiştirme kabı |
container garden n.
|
|
99 |
General |
(para dışında bir şeyi) uzun vadeli bir vizyona harcama |
investment n.
|
|
100 |
General |
belirli bir meslek mensupları veya özel becerilere sahip insanlar dışında kalan büyük insan topluluğu |
people n.
|
|
101 |
General |
(özellikle komünist ülkelerde) ayrıcalıklı sınıf dışında kalan sıradan halk |
people n.
|
|
102 |
General |
mahkumlar için cezaevi dışında gündüz eğitimi veren program |
day release [uk] n.
|
|
103 |
General |
asiller, din adamları, orta sınıf ve basın dışında kalan toplumsal grup |
fifth estate n.
|
|
104 |
General |
bina dışında yer alan yangın çıkış düzeneği |
fire escape n.
|
|
105 |
General |
raunttaki diğer atışların isabet ettiği alanların dışında kalan kısımdaki bir hedefi iyi vuran atış |
flyer n.
|
|
106 |
General |
(yetenek, başarı bakımından) istatiksel olarak olasılık aralığının dışında kalan kimse |
outlier n.
|
|
107 |
General |
bölgenin dışında kalan konaklama yeri |
out-lodging n.
|
|
108 |
General |
(ingiltere'de) ortaçağ'da kasaba sınırları dışında yaşayan veya çalışan kimse |
outman n.
|
|
109 |
General |
alışılmış olanın dışında düşünme |
out-of-the-box thinking n.
|
|
110 |
General |
bireyin dışında gelişen şey |
outsetting n.
|
|
111 |
General |
iş yeri veya kurum dışında yapılan işler |
outwork n.
|
|
112 |
General |
(hedef tahtasında) beyaz halka dışında kalan bölüm |
petticoat n.
|
|
113 |
General |
yaşadığı evin dışında bir eve daha sahip olan kimse |
second-homer n.
|
|
114 |
General |
(resimde veya dramada) betimlenen gerçeklik dışında yansıtılan tasvir |
shadow [obsolete] n.
|
|
115 |
General |
alışılmışın dışında kalan fikir |
free thought n.
|
|
116 |
General |
doğanın olağan akışının dışında olma |
pretematuralism n.
|
|
117 |
General |
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık |
spill n.
|
|
118 |
General |
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık |
spill light n.
|
|
119 |
General |
(kanunlara aykırı şekilde) banliyö treni dışında gezinen kimse |
staffrider n.
|
|
120 |
General |
doğal habitatı dışında bulunan canlı |
stray n.
|
|
121 |
General |
mevsimi dışında görülen bitki |
stray n.
|
|
122 |
General |
orman kanunu dışında bırakmak |
disafforest v.
|
|
123 |
General |
dışında tutmak |
omit from v.
|
|
124 |
General |
amacının dışında kullanmak |
misemploy v.
|
|
125 |
General |
amaç dışında kullanmak |
misuse v.
|
|
126 |
General |
orman kanunu dışında bırakmak |
disforest v.
|
|
127 |
General |
dışında tutmak |
leave out v.
|
|
128 |
General |
yeteneğinin dışında olmak |
be incapable of v.
|
|
129 |
General |
av mevsimi dışında avlanmak |
hunt out of season v.
|
|
130 |
General |
amacının dışında kullanmak |
misuse v.
|
|
131 |
General |
amacının dışında kullanmak |
misapply v.
|
|
132 |
General |
birinin kavrayışının dışında olmak |
be beyond someone's grasp v.
|
|
133 |
General |
ülke dışında evlenmek |
marry outside the country v.
|
|
134 |
General |
ülke dışında yaşamak |
live outside the country v.
|
|
135 |
General |
ülke dışında doğmak |
be born abroad v.
|
|
136 |
General |
dışında bulunmak |
be out of v.
|
|
137 |
General |
dışında durmak |
stand out of v.
|
|
138 |
General |
kapsama dışında bırakmak |
leave it out of the coverage v.
|
|
139 |
General |
kapsama alanı dışında bırakmak |
leave it out of the coverage area v.
|
|
140 |
General |
kapsam dışında bırakmak |
leave it out of the scope v.
|
|
141 |
General |
kapsamı dışında olmak |
lie outside the scope of something v.
|
|
142 |
General |
kapsamı dışında olmak |
lie beyond the scope of something v.
|
|
143 |
General |
amacı dışında kullanmak |
misuse v.
|
|
144 |
General |
amacı dışında kullanmak |
apply incorrectly v.
|
|
145 |
General |
amacı dışında kullanmak |
use for the wrong purposes v.
|
|
146 |
General |
amacı dışında kullanmak |
misapply v.
|
|
147 |
General |
şehir dışında olmak |
be out of the city v.
|
|
148 |
General |
tuvaletini ev dışında yapması için eğitmek |
house-train v.
|
|
149 |
General |
görüş alanının dışında çıkmak |
get out of sight v.
|
|
150 |
General |
görüş alanının dışında çıkmak |
get out of view v.
|
|
151 |
General |
görüş uzaklığının dışında kalmak |
get out of view v.
|
|
152 |
General |
görüş uzaklığının dışında kalmak |
get out of sight v.
|
|
153 |
General |
ses eriminin dışında kalmak |
get out of earshot v.
|
|
154 |
General |
bilgisi dışında olmak |
be over one's head v.
|
|
155 |
General |
yeteneği dışında olmak |
be over one's head v.
|
|
156 |
General |
dışında bırakmak |
exempt v.
|
|
157 |
General |
iş dışında insanlarla vakit geçirmekten hoşlanan |
people person v.
|
|
158 |
General |
ülke dışında yaşamak |
live abroad v.
|
|
159 |
General |
memleket dışında yaşamak |
live abroad v.
|
|
160 |
General |
kampüs dışında olmak |
be off campus v.
|
|
161 |
General |
yurt dışında doğmak |
be born abroad v.
|
|
162 |
General |
dışında bırakmak |
externalize v.
|
|
163 |
General |
dışında bırakmak |
externalise v.
|
|
164 |
General |
yurt dışında eğitim görmek |
study abroad v.
|
|
165 |
General |
yurt dışında eğitim görmek |
study overseas v.
|
|
166 |
General |
yurt dışında okumak |
study overseas v.
|
|
167 |
General |
(bir şeyi) isteği dışında bırakmak |
disgorge v.
|
|
168 |
General |
(acil durumlarda) alışılmışın dışında kullanmak |
press v.
|
|
169 |
General |
dışında bırakmak |
shut out v.
|
|
170 |
General |
görüş alanının dışında kalmak |
sit on v.
|
|
171 |
General |
alışılmışın dışında düşünmek |
stray v.
|
|
172 |
General |
alışılmışın dışında sözler sarf etmek |
stray v.
|
|
173 |
General |
alışılmışın dışında olan |
novel adj.
|
|
174 |
General |
maddesel evrenin dışında olan |
extramundane adj.
|
|
175 |
General |
dünya dışında olan |
extramundane adj.
|
|
176 |
General |
ders programı dışında kalan |
extracurricular adj.
|
|
177 |
General |
samanyolunun dışında olan |
extragalactic adj.
|
|
178 |
General |
alışılmışın dışında |
anomalous adj.
|
|
179 |
General |
bilgi ve kabiliyeti dışında |
out of one's depth adj.
|
|
180 |
General |
kozmosun dışında ve üstünde olan |
transcendent adj.
|
|
181 |
General |
ev dışında |
abroad adj.
|
|
182 |
General |
bilgi ve yeteneği dışında |
out of one's depth adj.
|
|
183 |
General |
kök dışında |
extrabulbar adj.
|
|
184 |
General |
kent dışında olan |
extramural adj.
|
|
185 |
General |
şuur eşiği dışında |
extraliminal adj.
|
|
186 |
General |
düzen dışında olan |
orderless adj.
|
|
187 |
General |
alışılmışın dışında ve rahat |
rakish adj.
|
|
188 |
General |
bulunulan memleketin kanunları dışında |
exterritorial adj.
|
|
189 |
General |
alışılagelmişin dışında |
eccentrical adj.
|
|
190 |
General |
ülke yasaları dışında olan |
extraterritorial adj.
|
|
191 |
General |
ev dışında |
outdoor adj.
|
|
192 |
General |
yoğun saatlerin dışında |
off-peak adj.
|
|
193 |
General |
hazır edilmiş kayak pistleri dışında |
off-piste adj.
|
|
194 |
General |
alışılmışın dışında |
deviant adj.
|
|
195 |
General |
ders programının dışında |
extracurricular adj.
|
|
196 |
General |
erimin dışında |
out of range adj.
|
|
197 |
General |
kendi sınırları dışında |
extraterritorial adj.
|
|
198 |
General |
şehir dışında |
extramural adj.
|
|
199 |
General |
alışılmışın dışında iyi görünümlü/görünen |
unusually good-looking adj.
|
|
200 |
General |
aklın dışında var olan |
extramental adj.
|
|
201 |
General |
ağır suçlar dışında işten çıkarılma ihtimali olmayan, ömür boyu atanan |
tenured adj.
|
|
202 |
General |
zihnin dışında etkilere neden olan |
transient adj.
|
|
203 |
General |
zihnin dışında etkilere neden olan |
transeunt adj.
|
|
204 |
General |
alışılmışın dışında |
out of one's way adj.
|
|
205 |
General |
yolunun dışında |
out of one's way adj.
|
|
206 |
General |
bir kimsenin faaliyet veya ilgi alanı dışında |
out of one's way [brit] adj.
|
|
207 |
General |
yolunun dışında |
out of one's way [obsolete] adj.
|
|
208 |
General |
kapsam dışında bırakılmamış |
unexcluded adj.
|
|
209 |
General |
ülke dışında olan |
extraterritorial adj.
|
|
210 |
General |
alışılmışın dışında |
epic adj.
|
|
211 |
General |
yetki alanının dışında olan |
extraprovincial adj.
|
|
212 |
General |
kamu denetiminin dışında olan |
quiet adj.
|
|
213 |
General |
sürücülerin görüş açısı dışında kalan |
blind adj.
|
|
214 |
General |
kişinin iradesi dışında olan |
heteronomous adj.
|
|
215 |
General |
ahlak sınırları dışında |
horrific adj.
|
|
216 |
General |
evdeki bir odanın dışında kalan |
but [scotland] adj.
|
|
217 |
General |
yolun dışında |
by adj.
|
|
218 |
General |
sınırların dışında kalan |
dehors adj.
|
|
219 |
General |
bina dışında tüketilecek olan işçi satışına ilişkin |
off adj.
|
|
220 |
General |
mesai dışında olan |
off-duty adj.
|
|
221 |
General |
mesai saati dışında olan |
off-duty adj.
|
|
222 |
General |
insanların bilgisi dışında var olan |
offscreen adj.
|
|
223 |
General |
insanların bilgisi dışında gerçekleşen |
offscreen adj.
|
|
224 |
General |
ekran dışında var olan |
offscreen adj.
|
|
225 |
General |
ekran dışında gerçekleşen |
offscreen adj.
|
|
226 |
General |
sezon dışında olan |
off-season adj.
|
|
227 |
General |
yurt dışında olan |
offshore [new zealand] adj.
|
|
228 |
General |
(kol saati) camı dışında kapağı olmayan |
open-faced adj.
|
|
229 |
General |
şehrin dışında bulunan |
rurban adj.
|
|
230 |
General |
şehrin dışında yaşayan |
rurban adj.
|
|
231 |
General |
şehrin dışında kalan |
rurban adj.
|
|
232 |
General |
kurumun dışında bırakılmış |
disincorporate adj.
|
|
233 |
General |
alışılmışın dışında |
dotty adj.
|
|
234 |
General |
belirli faaliyet sahası dışında gerçekleşen |
off-site adj.
|
|
235 |
General |
alışılmışın dışında olan |
paradoxical adj.
|
|
236 |
General |
kalıpların dışında olan |
paradoxical adj.
|
|
237 |
General |
(sözcük, fikir) alışılmışın dışında |
pickwickian adj.
|
|
238 |
General |
alışılmışın dışında |
fine-grained adj.
|
|
239 |
General |
bölge dışında yer alan (özel mülk, nahiye) |
foreign adj.
|
|
240 |
General |
bölgenin harekat alanı dışında kalan |
foreign adj.
|
|
241 |
General |
bölgenin dışında yaşayan |
out-lodging adj.
|
|
242 |
General |
bir şeyin dışında uzanan |
outlying adj.
|
|
243 |
General |
bir şeyin dışında yer alan |
outlying adj.
|
|
244 |
General |
belirlenen sınırların dışında olan |
out-of-bounds adj.
|
|
245 |
General |
ders dışında yapılan |
outside adj.
|
|
246 |
General |
radyo dışında yapılan |
outside [uk] adj.
|
|
247 |
General |
televizyon stüdyosu dışında yapılan |
outside [uk] adj.
|
|
248 |
General |
şehir merkezinin dışında bulunan |
outstate adj.
|
|
249 |
General |
eyalet dışında yaşayan |
outstate adj.
|
|
250 |
General |
ülke dışında yaşayan |
outstate adj.
|
|
251 |
General |
görüş açısı dışında |
outtasight adj.
|
|
252 |
General |
kabın dışında bulunan |
outward adj.
|
|
253 |
General |
yüzeyin dışında bulunan |
outward adj.
|
|
254 |
General |
alışılmışın dışında |
phantastic adj.
|
|
255 |
General |
alışılmışın dışında |
phantastical adj.
|
|
256 |
General |
normalin dışında |
subnatural adj.
|
|
257 |
General |
dışında yörekent bulunan |
suburbed adj.
|
|
258 |
General |
dışında banliyö yerleşimi bulunan |
suburbed adj.
|
|
259 |
General |
alışılmışın dışında |
superordinary adj.
|
|
260 |
General |
kent merkezinin dışında |
uptown adv.
|
|
261 |
General |
yurt dışında |
abroad adv.
|
|
262 |
General |
kasabanın dışında |
on the outskirts of town adv.
|
|
263 |
General |
şehir dışında |
downstate adv.
|
|
264 |
General |
bilgi ve yeteneği dışında |
beyond one's depth adv.
|
|
265 |
General |
şehir dışında |
upstate adv.
|
|
266 |
General |
alışılmışın dışında |
peculiarly adv.
|
|
267 |
General |
konu dışında |
far afield adv.
|
|
268 |
General |
insanın kavrayışı dışında |
over one's head adv.
|
|
269 |
General |
ev içinde ve dışında |
indoors and out adv.
|
|
270 |
General |
bilgi ve kabiliyeti dışında |
beyond one's depth adv.
|
|
271 |
General |
şehir merkezinin dışında |
uptown adv.
|
|
272 |
General |
işyeri dışında |
out of office adv.
|
|
273 |
General |
isteği dışında |
under coercion adv.
|
|
274 |
General |
ofis dışında |
out of office adv.
|
|
275 |
General |
bunların dışında |
apart from these adv.
|
|
276 |
General |
mesai saati dışında |
out of working hours adv.
|
|
277 |
General |
mücbir sebepler dışında |
except the force majeure adv.
|
|
278 |
General |
sıra dışında |
out of turn adv.
|
|
279 |
General |
bilgisi dışında |
not within one's knowledge adv.
|
|
280 |
General |
şehir dışında |
out of town adv.
|
|
281 |
General |
sadece bir istisna dışında |
with one exception adv.
|
|
282 |
General |
mesai saatleri dışında |
out-of-hours adv.
|
|
283 |
General |
hücre dışında |
extracellularly adv.
|
|
284 |
General |
kapının dışında |
adoor [obsolete] adv.
|
|
285 |
General |
kapının dışında |
adoors [obsolete] adv.
|
|
286 |
General |
kanada'nın newfoundland kısmı dışında bir yerden |
from away [canada] adv.
|
|
287 |
General |
faaliyet veya ilgi alanı dışında |
out of the way [brit] adv.
|
|
288 |
General |
evin dışında |
withoutdoors adv.
|
|
289 |
General |
binanın dışında |
withoutdoors adv.
|
|
290 |
General |
grubun dışında |
withoutdoors adv.
|
|
291 |
General |
topluluğun dışında |
withoutdoors adv.
|
|
292 |
General |
tartışma organının dışında |
withoutdoors adv.
|
|
293 |
General |
mevcut toplantının dışında |
off-line adv.
|
|
294 |
General |
(sinema, televizyon) izleyicinin görüş alanı dışında |
offscreen adv.
|
|
295 |
General |
(sinema, televizyon) izleyicinin görüş alanı dışında |
off-screen adv.
|
|
296 |
General |
sezon dışında |
off-season adv.
|
|
297 |
General |
abd'nin dışında |
offshore adv.
|
|
298 |
General |
yön dışında |
impolarily [obsolete] adv.
|
|
299 |
General |
rota dışında |
impolarily [obsolete] adv.
|
|
300 |
General |
eksen ucu dışında |
impolarily [obsolete] adv.
|
|
301 |
General |
zihin dışında var olan bir şeyin içinde |
in re adv.
|
|
302 |
General |
zihin dışında var olan bir şeyin içinde |
in rebus adv.
|
|
303 |
General |
belirli faaliyet sahasının dışında gerçekleşen |
off site adv.
|
|
304 |
General |
dört istisna dışında |
fifth adv.
|
|
305 |
General |
sahanın dışında |
out-of-bounds adv.
|
|
306 |
General |
şehir dışında |
outstation adv.
|
|
307 |
General |
dışında bırakarak |
to the exclusion of prep.
|
|
308 |
General |
bunların dışında |
other than prep.
|
|
309 |
General |
bunların dışında |
except prep.
|
|
310 |
General |
-in dışında |
besides prep.
|
|
311 |
General |
-nın dışında |
but that prep.
|
|
312 |
General |
-in dışında |
outside prep.
|
|
313 |
General |
-in dışında |
out of prep.
|
|
314 |
General |
-ın dışında |
on the exterior of prep.
|
|
315 |
General |
(güç, menzil) dışında |
beyond prep.
|
|
316 |
General |
sınıfın dışında |
without prep.
|
|
317 |
General |
topluluğun dışında |
without prep.
|
|
318 |
General |
üyeliğin dışında |
without prep.
|
|
319 |
General |
görev dışında |
off prep.
|
|
320 |
General |
dışında yer alan |
off prep.
|
|
321 |
General |
dışında gerçekleşen |
off prep.
|
|
322 |
General |
bir yerin dışında |
whence conj.
|
|
Phrasals |
|
323 |
Phrasals |
dışında tutmak |
shut out v.
|
|
324 |
Phrasals |
birini zorla birşeyin dışında bırakmak/ekarte etmek |
muscle someone out v.
|
|
325 |
Phrasals |
birini zorla birşeyin dışında bırakmak/ekarte etmek |
muscle someone out of something v.
|
|
326 |
Phrasals |
dışında bırakmak |
leave out v.
|
|
327 |
Phrasals |
dışında tutulmak |
leave out of v.
|
|
328 |
Phrasals |
konu dışında tutmak |
leave aside v.
|
|
329 |
Phrasals |
(etkinliğin) dışında kalmak |
sit something out v.
|
|
330 |
Phrasals |
yurt dışında birine/bir şeye bir şey satmak |
export something to someone or something v.
|
|
331 |
Phrasals |
işi ilgili kişi veya şirket dışında başka birine vermek |
farm out v.
|
|
332 |
Phrasals |
birine normalde çalıştığı yerin dışında bir iş vermek |
farm something out v.
|
|
333 |
Phrasals |
bir şeyi filtreleyerek bir şeyin dışında bırakmak |
filter out v.
|
|
334 |
Phrasals |
birini/bir şeyi konu dışında tutmak |
get around someone or something v.
|
|
335 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında tutmak |
hold (someone or something) out of (something) v.
|
|
336 |
Phrasals |
dışında saymak |
take out v.
|
|
337 |
Phrasals |
çalışma alanının dışında yaşamak/ikamet etmek |
live out v.
|
|
338 |
Phrasals |
iş yerinin dışında yaşamak/ikamet etmek |
live out v.
|
|
339 |
Phrasals |
çalıştığı evin dışında yaşamak |
live out v.
|
|
340 |
Phrasals |
hizmetçi/temizlikçi olarak çalıştığı evin dışında ikamet etmek |
live out v.
|
|
341 |
Phrasals |
bir şeyin dışında bırakmak |
force out v.
|
|
342 |
Phrasals |
bir şeyin dışında kalmak |
absent oneself from something v.
|
|
343 |
Phrasals |
evlatlık olarak yaşadığı yerin dışında bir yere gitmek |
adopt out v.
|
|
344 |
Phrasals |
yaşadığı yerin dışında bir yere evlatlık gitmek |
adopt out v.
|
|
345 |
Phrasals |
evlatlık olarak yaşadığı yerin dışında bir yere gitmek |
adopt out v.
|
|
346 |
Phrasals |
yaşadığı yerin dışında bir yere evlatlık gitmek |
adopt out v.
|
|
347 |
Phrasals |
(eski bir noel geleneği olarak) kapıyı kapatıp öğretmeni sınıfın/okulun dışında bırakmak |
bar out [obsolete] v.
|
|
348 |
Phrasals |
dışında tutmak |
box out v.
|
|
349 |
Phrasals |
(birini bir şeyin) dışında tutmak |
close (one) out of (something) v.
|
|
350 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak |
cull (someone or something) out of (something) v.
|
|
351 |
Phrasals |
'-in dışında bırakmak |
cull out of v.
|
|
352 |
Phrasals |
(birini bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak |
deal (one) out of (something) v.
|
|
353 |
Phrasals |
dışında bırakmak/tutmak |
deal out v.
|
|
354 |
Phrasals |
dışında bırakmak/tutmak |
deal out of v.
|
|
355 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak |
exclude (someone or something) from (something) v.
|
|
356 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında tutmak |
exclude (someone or something) from (something) v.
|
|
357 |
Phrasals |
-in dışında bırakmak |
exclude from v.
|
|
358 |
Phrasals |
-in)dışında tutmak |
exclude from v.
|
|
359 |
Phrasals |
dışında kalmak/dışına düşmek |
fall outside v.
|
|
360 |
Phrasals |
(krikette) vurucunun saha dışında olduğu itirazında bulunmak |
go up for (something) v.
|
|
361 |
Phrasals |
(bir şeyin) dışında kalmak |
keep out (of something) v.
|
|
362 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) konunun dışında tutmak |
keep out (of something) v.
|
|
363 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak |
leave (someone or something) out of (something) v.
|
|
364 |
Phrasals |
(birini) zorla (bir şeyin/yerin) dışında bırakmak |
muscle (one) out (of something or some place) v.
|
|
365 |
Phrasals |
zorla dışında bırakmak |
muscle out of v.
|
|
366 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak |
omit (someone or something) from (something) v.
|
|
367 |
Phrasals |
(bir şeyin) dışında kalmak |
opt out (of something) v.
|
|
368 |
Phrasals |
(bir şeyin) dışında kalmayı tercih etmek |
opt out (of something) v.
|
|
369 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak |
preclude (someone or something) from (something) v.
|
|
370 |
Phrasals |
-in dışında bırakmak |
screen out of v.
|
|
371 |
Phrasals |
-in dışında kalmasını sağlamak |
screen out of v.
|
|
372 |
Phrasals |
(bir şeyin/bir yerin) dışında bırakmak |
screen out of (something or some place) v.
|
|
373 |
Phrasals |
(bir şeyin/bir yerin) dışında kalmasını sağlamak |
screen out of (something or some place) v.
|
|
374 |
Phrasals |
(bir şeyin) dışında/kapsamının ötesinde olanları görmek/algılamak |
see beyond (something) v.
|
|
375 |
Phrasals |
dışında durmak |
stand outside v.
|
|
376 |
Phrasals |
(bir şeyin) dışında kalmak |
stay out (of something) v.
|
|
377 |
Phrasals |
bir şeyin bedelini para dışında bir yöntemle almak |
take (something) out in (something) v.
|
|
378 |
Phrasals |
yurt dışında öğretmenlik yapmak |
teach away v.
|
|
379 |
Phrasals |
kendi ülkesi dışında bir ülkede öğretmenlik yapmak |
teach away v.
|
|
380 |
Phrasals |
dışında kalmak istemek |
want out v.
|
|
Phrases |
|
381 |
Phrases |
ofis veya ev dışında (bir yerde) |
out at (some place) adj.
|
|
382 |
Phrases |
(birinin veya bir şeyin) dışında |
with apologies to expr.
|
|
383 |
Phrases |
dışında tutarak |
with apologies to expr.
|
|
384 |
Phrases |
ya içindesin ya dışında |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
|
385 |
Phrases |
ya içindesin ya dışında |
you can't be half pregnant expr.
|
|
386 |
Phrases |
(bir şey) dışında hiçbir şey (yapamamak) |
can but expr.
|
|
387 |
Phrases |
alışılmışın dışında |
out of the way expr.
|
|
388 |
Phrases |
alışılmışın dışında |
in no way out of the way expr.
|
|
389 |
Phrases |
birkaç konu dışında |
except a few issues expr.
|
|
390 |
Phrases |
bunlar dışında |
besides these expr.
|
|
391 |
Phrases |
birkaç istisna dışında |
with a few exceptions expr.
|
|
392 |
Phrases |
bunun dışında |
except this expr.
|
|
393 |
Phrases |
belirtilenin dışında |
except as noted expr.
|
|
394 |
Phrases |
dünyadaki bütün şeylerin dışında |
out of all the things in the world expr.
|
|
395 |
Phrases |
duyma mesafesi dışında |
out of hearing expr.
|
|
396 |
Phrases |
isteği dışında |
in opposition to one's desire expr.
|
|
397 |
Phrases |
kanunun mecbur tuttuğu haller dışında |
except to the extent required by law expr.
|
|
398 |
Phrases |
özel durumlar dışında |
except in special cases expr.
|
|
399 |
Phrases |
mesai saatleri dışında |
out of office/working hours expr.
|
|
400 |
Phrases |
özel durumlar dışında |
except special cases expr.
|
|
401 |
Phrases |
özel durumlar dışında |
except for special cases expr.
|
|
402 |
Phrases |
rızası dışında |
without one's consent expr.
|
|
403 |
Phrases |
yukarıda tarif edilen şartlar dışında |
aside from the circumstances described above expr.
|
|
404 |
Phrases |
-mesinin dışında |
except if expr.
|
|
405 |
Phrases |
yukarıda tarif edilen şartlar dışında hariç |
aside from the circumstances described above expr.
|
|
406 |
Phrases |
bir şeyin dışında |
out from something expr.
|
|
407 |
Phrases |
alışılmışın/standardın dışında bir özelliğe sahip |
with a difference expr.
|
|
408 |
Phrases |
standardın dışında |
with a difference expr.
|
|
409 |
Phrases |
alışılmışın dışında |
with a difference expr.
|
|
410 |
Phrases |
yasal yer dışında |
out of bounds expr.
|
|
411 |
Phrases |
isteğin dışında |
against your will expr.
|
|
412 |
Phrases |
biri/bir şey dışında |
aside from someone or something expr.
|
|
413 |
Phrases |
(biri/bir şey) dışında |
except for (someone or something) expr.
|
|
414 |
Phrases |
bunlar dışında |
apart from these expr.
|
|
415 |
Phrases |
bunların dışında |
apart from these expr.
|
|
Proverb |
|
416 |
Proverb |
dünya değişip garipleştiğinde önceden normal standartların dışında olanlar başarılı olma şansı yakalar |
when the going gets weird, the weird turn pro
|
|
Colloquial |
|
417 |
Colloquial |
alışılmışın dışında kişi |
odd bod n.
|
|
418 |
Colloquial |
alışılmışın dışında kişi |
odd-bod n.
|
|
419 |
Colloquial |
biçimsiz/alışılmışın dışında bir vücudu olan kimse |
odd-bod n.
|
|
420 |
Colloquial |
faul çizgisinin dışında vurulan top |
foul ball n.
|
|
421 |
Colloquial |
alışılmışın dışında |
epic n.
|
|
422 |
Colloquial |
binanın dışında yer alan tuvalet |
kleinhuisie [south africa] n.
|
|
423 |
Colloquial |
olağanın dışında bir şey |
a doozy n.
|
|
424 |
Colloquial |
doğal ortamının dışında bulunan kimse |
horse marine n.
|
|
425 |
Colloquial |
grubun dışında olan kimse |
ring in [australia/new zealand] n.
|
|
426 |
Colloquial |
noel veya paskalya gibi dini bayramlar dışında dışında kiliseye gitmeyen hristiyan |
chreaster n.
|
|
427 |
Colloquial |
önemsemeden olayın/tartışmanın dışında kalmak |
go high v.
|
|
428 |
Colloquial |
her zamankinden farklı/alışılmışın dışında davranmak |
punt v.
|
|
429 |
Colloquial |
tuvalet dışında bir yere tuvaletini yapmak |
have an accident v.
|
|
430 |
Colloquial |
dışında kalmak |
be out of it v.
|
|
431 |
Colloquial |
dışında tutmak |
include out v.
|
|
432 |
Colloquial |
normların dışında |
far out adj.
|
|
433 |
Colloquial |
görüş açısı dışında |
out of sight adj.
|
|
434 |
Colloquial |
görüş sahası/alanı dışında |
out of sight adj.
|
|
435 |
Colloquial |
bir içinde bir dışında |
in and out expr.
|
|
436 |
Colloquial |
konu dışında |
beside the point expr.
|
|
437 |
Colloquial |
kontrol dışında |
beyond control expr.
|
|
438 |
Colloquial |
bilginin/anlayışının dışında |
beyond your ken [old-fashioned] expr.
|
|
439 |
Colloquial |
bilginin/anlayışının dışında |
outside your ken [old-fashioned] expr.
|
|
440 |
Colloquial |
verilmek istenen izlenimin/mesajın dışında |
off message expr.
|
|
441 |
Colloquial |
yolunun dışında |
out of your way expr.
|
|
442 |
Colloquial |
rotanın dışında |
out of your way expr.
|
|
443 |
Colloquial |
geçeğin yerlerin dışında |
out of your way expr.
|
|
444 |
Colloquial |
(bir şeyin) dışında |
other than (something) expr.
|
|
445 |
Colloquial |
'-in dışında |
out from expr.
|
|
446 |
Colloquial |
bir şey yapmak dışında |
short of something/of doing something expr.
|
|
Idioms |
|
447 |
Idioms |
alışılmışın dışında bir teklif |
a modest proposal n.
|
|
448 |
Idioms |
oturdukları yerin dışında çalışıp eve sadece yatmaya gelen insanlardan oluşan topluluk |
bedroom community n.
|
|
449 |
Idioms |
normal yollar dışında yarışmaya katılım hakkı verilen kişi veya takım |
wild card n.
|
|
450 |
Idioms |
alışılmışın dışında bir isim |
a name to conjure with [uk] n.
|
|
451 |
Idioms |
alışılmışın dışında kimse/şey |
a rare bird n.
|
|
452 |
Idioms |
alışılagelmişin dışında bir şey |
a real doozy n.
|
|
453 |
Idioms |
içi dışında kimse |
an open book n.
|
|
454 |
Idioms |
içi dışında kimse |
an open book n.
|
|
455 |
Idioms |
bir kuruluşun sözleşmesinde belirtilen resmi adının dışında kullandığı başka bir isim |
an assumed name n.
|
|
456 |
Idioms |
kendi işi dışında bir işten kazanılan para |
bit on the side n.
|
|
457 |
Idioms |
maddi değerinin dışında bir değeri olmayan yazı/kitap |
pot boiler n.
|
|
458 |
Idioms |
koloni dışında yaşayan/bir koloniye dahil olmayan arı |
solitary wasp n.
|
|
459 |
Idioms |
kalıpların dışında düşünmek |
think out of/outside the box v.
|
|
460 |
Idioms |
iyice (bir şey) dışına çıkmak/dışında olmak |
be well out of (something) v.
|
|
461 |
Idioms |
iyice (bir şey) dışına çıkmak/dışında olmak |
be well out of v.
|
|
462 |
Idioms |
mesleğini işi dışında (da) uygulamak |
wear (one's particular profession's) hat v.
|
|
463 |
Idioms |
alışılmışın dışında davranmak |
color outside the lines v.
|
|
464 |
Idioms |
(bir konunun birinin) alanı dışında olmak |
be above (one's) pay grade v.
|
|
465 |
Idioms |
(bir konunun birinin) alanı dışında olmak |
be above (one's) paycheck v.
|
|
466 |
Idioms |
alışılmışın dışında bir şey yapmak |
go off the beaten track v.
|
|
467 |
Idioms |
bağlam/kapsam dışında bırakmak |
take something out of context v.
|
|
468 |
Idioms |
bağlam/kapsam dışında bırakmak |
lift something out of context v.
|
|
469 |
Idioms |
bir şeyin dışında kalmak/dışına düşmek |
fall outside something v.
|
|
470 |
Idioms |
bir olayın/tartışmanın dışında kalmak |
stay above the fray v.
|
|
471 |
Idioms |
bir olayın/tartışmanın dışında kalmak |
remain above the fray v.
|
|
472 |
Idioms |
duyma erimi dışında olmak |
be out of earshot of v.
|
|
473 |
Idioms |
devre dışı/dışında kalmak |
be out of the loop v.
|
|
474 |
Idioms |
duyma menzili dışında olmak |
be out of earshot of v.
|
|
475 |
Idioms |
görüş açısının dışında kalmak |
go out of view v.
|
|
476 |
Idioms |
görüş açısının dışında kalmak |
go out of sight v.
|
|
477 |
Idioms |
grubun dışında bırakmak |
send to coventry v.
|
|
478 |
Idioms |
insanın gücü dışında olmak |
be in the lap of the gods v.
|
|
479 |
Idioms |
kalıpların dışında düşünmek |
think outside the box v.
|
|
480 |
Idioms |
kendi dışında hissetmek |
feel out of things v.
|
|
481 |
Idioms |
konunun dışında olmak |
be out of the picture v.
|
|
482 |
Idioms |
mesai dışında olmak |
be off the clock v.
|
|
483 |
Idioms |
kendi dışında hissetmek |
feel out of it v.
|
|
484 |
Idioms |
(bir süre) olayların dışında kalmak |
be out of the swim of things v.
|
|
485 |
Idioms |
çok küçük hatalar dışında hata yapmamaya çalışmak |
err on the right side v.
|
|
486 |
Idioms |
gözden kaçan küçük şeyler dışında hata yapmamaya çalışmak |
err on the right side v.
|
|
487 |
Idioms |
iş yeri dışında mesleği ile ilgili bir şey yapmak/görüş bildirmek |
wear (one's particular profession's) hat v.
|
|
488 |
Idioms |
içi dışında olmak |
speak as (one) finds v.
|
|
489 |
Idioms |
günlük işler dışında acil durumlara koşturmak |
put out a fire v.
|
|
490 |
Idioms |
günlük işler dışında acil durumlara koşturmak |
put out the fire v.
|
|
491 |
Idioms |
sistemin dışına çıkmak/dışında yaşamak |
live off the grid v.
|
|
492 |
Idioms |
içi dışında olmak |
pin (one's) heart on (one's) sleeve v.
|
|
493 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) dışında hareket etmek |
march out of step (with someone or something) v.
|
|
494 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) dışında hareket etmek |
march out of time (with someone or something) v.
|
|
495 |
Idioms |
toplumsal normların dışında hareket etmek |
march to (one's) own beat v.
|
|
496 |
Idioms |
standartların dışında hareket etmek |
march to (one's) own beat v.
|
|
497 |
Idioms |
toplumsal normların dışında hareket etmek |
march to (the beat of) a different drum v.
|
|
498 |
Idioms |
standartların dışında hareket etmek |
march to (the beat of) a different drum v.
|
|
499 |
Idioms |
kabul edilebilir sınırların dışında/ötesinde olmak |
be off the reservation v.
|
|
500 |
Idioms |
alışılmışın dışında olmak |
be out of the way v.
|
|