dışında - Turc Anglais Dictionnaire

dışında

Sens de "dışında" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 54 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
dışında off adv.
Lorries are at their most environmentally friendly when they are off the road.
Kamyonlar yol dışında olduklarında en çevre dostu hallerini alırlar.

More Sentences
dışında except prep.
What other source of international legitimacy except the UN exists for military intervention?
Askeri müdahale için BM dışında başka hangi uluslararası meşruiyet kaynağı var?

More Sentences
dışında out of prep.
The word 'products' has been left out of the Finnish version.
Ürünler' kelimesi Fince versiyonun dışında bırakılmıştır.

More Sentences
dışında apart from prep.
They have committed no crime apart from trying to help Afghanistan and the Afghan people.
Afganistan'a ve Afgan halkına yardım etmeye çalışmak dışında hiçbir suç işlemediler.

More Sentences
dışında outside of prep.
I do not believe that airports exist whose polices are so strict that they fall outside of the framework.
Politikaları bu çerçevenin dışında kalacak kadar katı olan havaalanlarının var olduğuna inanmıyorum.

More Sentences
General
dışında exception n.
Nobody understood the joke, with the exception of Taylor.
Taylor dışında kimse şakayı anlamamıştı.

More Sentences
dışında with the exception adv.
With the exception of a couple of amendments, my delegation will be unable to support this report.
Birkaç değişiklik dışında, delegasyonum bu raporu destekleyemeyecektir.

More Sentences
dışında besides prep.
Besides that, nothing, except for a long exile to my room.
Bunun dışında odama uzun bir sürgün dışında hiçbir şey olmadı.

More Sentences
dışında short of prep.
Anything short of qualified majority voting will not be a solution.
Nitelikli çoğunluk oylaması dışında hiçbir şey çözüm olmayacaktır.

More Sentences
dışında beyond prep.
It is this attitude that is widening the rift between those of us in this House and our constituents beyond it.
İşte bu tutum, bu Meclisteki bizler ile Meclis dışındaki seçmenlerimiz arasındaki uçurumu derinleştirmektedir.

More Sentences
dışında save prep.
He never spoke of the softer passions, save with a gibe and a sneer.
Bir alay ve küçümseme dışında, daha zararsız tutkulardan hiç bahsetmedi.

More Sentences
dışında outside prep.
In recent years, there has been an offensive to justify the action of armies outside their own territory.
Son yıllarda orduların kendi toprakları dışındaki eylemlerini meşrulaştırmaya yönelik bir saldırı söz konusudur.

More Sentences
dışında other than prep.
The latter is not recognised by the European Union, or by any other country other than Turkey!
İkincisi ne Avrupa Birliği ne de Türkiye dışında başka bir ülke tarafından tanınmıyor!

More Sentences
dışında aside from prep.
Aside from life support and simple functions like turbolifts and doors, nothing seems to work.
Yaşam desteği ile turbo asansörler ve kapılar gibi basit işlevler dışında hiçbiri çalışmıyor gibi görünüyor.

More Sentences
dışında outside prep.
We must also look at food imports from outside the European Union.
Avrupa Birliği dışından gıda ithalatını da gözden geçirmeliyiz.

More Sentences
dışında except that conj.
The Commission and the Council accepted all our amendments except that one.
Komisyon ve Konsey, bunun dışındaki tüm değişikliklerimizi kabul etti.

More Sentences
Colloquial
dışında give or take expr.
Unfortunately, the Evans report, give or take a few exceptions, follows in exactly the same vein.
Ne yazık ki Evans raporu, birkaç istisna dışında, tamamen aynı çizgide ilerlemektedir.

More Sentences
Technical
dışında except for expr.
It would probably please everyone, except for unification fanatics.
Birleşme fanatikleri dışında muhtemelen herkesi memnun edecektir.

More Sentences
General
dışında exclusive adj.
dışında above adv.
dışında short adv.
dışında aff adv.
dışında overmore [obsolete] adv.
dışında barring prep.
dışında beside prep.
dışında without the exception of prep.
dışında other than during prep.
dışında on the outside of prep.
dışında exclusive of prep.
dışında short of something prep.
dışında without prep.
dışında excepting prep.
dışında saving prep.
dışında not including prep.
dışında excluding prep.
dışında out prep.
dışında outta (out of) prep.
dışında with the exception of prep.
dışında bar [uk] prep.
dışında excepted prep.
dışında with prep.
dışında on [dialect] [uk/scotland] prep.
dışında only [dialect] prep.
dışında outgate [dialect] prep.
dışında outtaken [obsolete] prep.
dışında outwith [scotland] prep.
dışında against prep.
dışında exc (except) abrev.
Colloquial
dışında outta prep.
Trade/Economic
dışında ex prep.
Law
dışında dehors prep.
Latin
dışında sine expr.
Archaic
dışında outtake prep.
dışında over prep.

Sens de "dışında" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
dışında bırakma exclusion n.
We wholeheartedly support the exclusion of economic operators that have been convicted of offences.
Suçlardan hüküm giymiş müteşebbislerin kapsam dışında bırakılmasını tüm kalbimizle destekliyoruz.

More Sentences
dışında bırakmak exclude from v.
No form of transport, however, should be excluded from the programme.
Bununla birlikte hiçbir ulaşım şekli programın dışında bırakılmamalıdır.

More Sentences
dışında tutmak except v.
I can except no one from the rules.
Hiç kimseyi kuralların dışında tutamam.

More Sentences
dışında kalmak stay out of v.
That is an issue the Executive Board should stay out of.
Bu, Yürütme Kurulu'nun dışında kalması gereken bir konudur.

More Sentences
dışında kalmak keep out v.
I suggest you keep out of this.
Bu işin dışında kalmanı öneririm.

More Sentences
dışında tutmak exclude v.
It is right that perishable goods, and foodstuffs in particular, should be excluded from the restrictions.
Çabuk bozulabilen malların ve özellikle de gıda maddelerinin kısıtlamaların dışında tutulması doğrudur.

More Sentences
dışında olmak be out of v.
I'll be out of town next week.
Gelecek hafta şehir dışında olacağım.

More Sentences
dışında durmak stay out of v.
They stayed out of the way.
Yolun dışında durdular.

More Sentences
kapsam dışında bırakmak exclude v.
Furthermore, in the Council we have debated whether or not to exclude the Hörbranz Pass, the Lindau-St.
Ayrıca Konsey'de Hörbranz Geçidi'nin, Lindau-St. Geçidi'nin kapsam dışında bırakılıp bırakılmayacağını tartıştık.

More Sentences
kampüs dışında yaşamak live off campus v.
I live off campus.
Kampüs dışında yaşıyorum.

More Sentences
dışında durmak stand outside (of) (something) v.
Tom is standing outside the door.
Tom kapının dışında duruyor.

More Sentences
yurt dışında okumak study abroad v.
I don't want to study abroad.
Yurt dışında okumak istemiyorum.

More Sentences
konunun dışında beside the point adj.
What Tom said was beside the point.
Tom'un söyledikleri konunun dışındaydı.

More Sentences
alışılmışın dışında unorthodox adj.
This proposal is one of numerous initiatives seeking to combat unorthodox immigration.
Bu öneri, alışılmışın dışında göçle mücadele etmeyi amaçlayan çok sayıda girişimden biridir.

More Sentences
dışında hepsi all but adv.
All but three of the cars in the parking lot were white.
Otoparktaki arabaların üçü dışında hepsi beyazdı.

More Sentences
bunun dışında otherwise adv.
Otherwise, there is no change for provisions on cadmium or mercury.
Bunun dışında kadmiyum veya cıva ile ilgili hükümlerde herhangi bir değişiklik yoktur.

More Sentences
ülke dışında abroad adv.
There was a spirit of hope abroad in that country.
Ülkenin dışında bir umut ruhu vardı.

More Sentences
onun dışında otherwise adv.
We had one cloudy day this week, but otherwise, it was sunny.
Bu hafta bulutlu bir gün geçirdik ama onun dışında hava güneşliydi.

More Sentences
bunun dışında apart from that prep.
Apart from that, we give our wholehearted approval to the joint outcome.
Bunun dışında ortak sonuca tüm kalbimizle onay veriyoruz.

More Sentences
Phrasals
(biri/bir şey) dışında save for (someone or something) v.
Save for the cold in the hall, the gig was good.
Salondaki soğuk dışında konser iyiydi.

More Sentences
Phrases
bunların dışında besides these expr.
There exist other theories besides these, of course.
Bunların dışında başka teoriler de var elbette.

More Sentences
bunun dışında other than that expr.
Other than that, Ms Breyer, almost everything you said was factually incorrect.
Bunun dışında, Bayan Breyer, söylediğiniz neredeyse her şey gerçekte yanlıştı.

More Sentences
isteğin dışında against your will expr.
We will do nothing against your will.
Senin isteğin dışında hiçbir şey yapmayacağız.

More Sentences
Common Usage
yurt dışında abroad adv.
General
davalının arazisinin yarısı ile çift hayvanları dışında tüm menkullerinin davacının yedine teslimi estate by elegit n.
emeklilik sigortası gibi işçiye ücreti dışında sağlanan herhangi bir şey fringe benefit n.
bir grubun dışında olan kimse outsider n.
seminer (üniversite dışında yapılan) workshop n.
ünlü olmak dışında kaydedeğer herhangi bir meziyeti olmayan ünlü professional celebrity n.
gerçek anlamı dışında kullanılan sözler cant n.
iş dışında eğitim off the job training n.
yerleşim yerleri dışında açık ve işlenmemiş arazi moor n.
birinin asıl işi dışında yaptığı bir iş avocation n.
maaş dışında verilen haklar fringe benefits n.
şehrin dışında diğer evlerden uzakta olan mesken private house n.
cumartesi ve pazar dışında herhangi bir gün weekday n.
şehir dışında zenginlerin yaşadığı yerleşim yeri exurb n.
yıldızsı gökcismi (galaksi dışında) quasar n.
iş veya zorunluluk dışında bir sebeple seyahat eden kimse leisure traveller n.
ülkesi dışında yaşayan (kimse) nonresident n.
dışında bırakma excepting n.
bina dışında birkaç basamakla çıkılan üstü kapalı sahanlık stoop n.
dışında bırakma exclusion from n.
dışında bırakılma exclusion from n.
sokak dışında park off street parking n.
mahkeme dışında uzlaşma accord n.
evin dışında olan tuvalet outhouse n.
evin dışında olan tuvalet outside toilet n.
evin dışında olan tuvalet backhouse n.
normalin dışında hava şartları marginal weather n.
mayo ve bikini giyince kasıklarda mayonun ve bikininin dışında kalan tüyler bikini line hair n.
amacının dışında kullanma misemployment n.
iş/görev dışında kullanma off-duty use n.
telefon sahibinin isteği dışında (genellikle yanlışlıkla telefon kilidinin devre dışı kaldığı durumlarda) gelişen yanlış arama pocket dialing n.
telefon sahibinin isteği dışında (genellikle yanlışlıkla telefon kilidinin devre dışı kaldığı durumlarda) gelişen yanlış arama pocket-calling n.
ülkesi dışında yaşayan (kimse) non-resident n.
anadili dışında başka bir dil öğrenen kimselerin başvurduğu sözlük learner's dictionary n.
akıllı telefon dışında kalan temel fonksiyonlu cihaz feature phone n.
resmin odak dışında kalan kısımlarına verilen bulanıklık efekti bokeh n.
yurt dışında okumanın avantajları advantages of studying abroad n.
bir kuruluşun ana sözleşmesinde belirtilen yasal adının dışında kullandığı bir başka isim assumed name n.
sahne dışında seyircilerin duyması için yayılan ses noises off n.
hızlı kar amacıyla yurt dışında geçici iş arayan kimse chancer [african] n.
seyahat, yurt dışında eğitim veya araştırma için verilen burs traveling fellowship n.
alışılmışın dışında avant–garde n.
dışında tutulabilme excludability n.
doğal koşullar dışında bitki yetiştirme yöntemi mangonism [obsolete] n.
bir toplumdaki ana sosyal grubun dışında kalan veya dışına itilen insanlardan meydana gelen topluluğun veya kültürün bir parçası margin n.
şömine veya ocak dışında yakılan ateş open fire n.
görüş açısı dışında kalan taraf blind side n.
özellikle klasik yunan oyunlarında görülen, sahne dışında gerçekleşmiş bir olayı iletmek üzere sahneye gelen karakter messenger n.
göz merceği, objektif ve diğer çıkarılabilir optik parçaların dışında kalan gereç microscope stand n.
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı middle n.
sürenin sonu ve başı dışında kalan kısım midst n.
abd dışında görev yapan federal hükümet çalışanlarına verilen ekstra tatil süresi home leave n.
normalin dışında görünen şey monstrosity n.
kulübenin dışında kalan mutfak but [scotland] n.
bir grubun dışında olan kimse ring-in [australia/new zealand] n.
kamp alanı yada karavan parkı dışında bir yerde çadır kurma wild camping n.
standart çalışma saatlerinin dışında açık kalan dükkan dairy [new zealand] n.
toplumsal normlar dışında davranış sergileyen insan grubu demi monde n.
almanya dışında almanca konuşan kimse german n.
(dükkan dışında) alkollü içki satma ruhsatı off-licence n.
bar, gece kulubü dışında içilmek üzere içki satışı off-sales [uk] n.
alışılmışın dışında inancı olan kimse opinionist n.
yerel yönetimin dışında kalma opt-out n.
yerel denetimin dışında kalan okul opt-out [uk] n.
yerel denetimin dışında kalan hastane opt-out [uk] n.
yerel yönetimin dışında kalma opt-out n.
yerel denetimin dışında kalan okul opt-out [uk] n.
yerel denetimin dışında kalan hastane opt-out [uk] n.
grubun dışında bırakılma disfellowship n.
okul dışında kazanılan bilgi street smarts n.
bireyin prensip ve çıkarları dışında davranmak zorunda kalması false position n.
alışılmışın dışında davranan kimse fantastic [obsolete] n.
polonya dışında yaşayan polonya halkı polonia n.
(genelde şehir dışında) alışveriş merkezi retail park [uk] n.
ev dışında bitki yetiştirme kabı container garden n.
(para dışında bir şeyi) uzun vadeli bir vizyona harcama investment n.
belirli bir meslek mensupları veya özel becerilere sahip insanlar dışında kalan büyük insan topluluğu people n.
(özellikle komünist ülkelerde) ayrıcalıklı sınıf dışında kalan sıradan halk people n.
mahkumlar için cezaevi dışında gündüz eğitimi veren program day release [uk] n.
asiller, din adamları, orta sınıf ve basın dışında kalan toplumsal grup fifth estate n.
bina dışında yer alan yangın çıkış düzeneği fire escape n.
raunttaki diğer atışların isabet ettiği alanların dışında kalan kısımdaki bir hedefi iyi vuran atış flyer n.
(yetenek, başarı bakımından) istatiksel olarak olasılık aralığının dışında kalan kimse outlier n.
bölgenin dışında kalan konaklama yeri out-lodging n.
(ingiltere'de) ortaçağ'da kasaba sınırları dışında yaşayan veya çalışan kimse outman n.
alışılmış olanın dışında düşünme out-of-the-box thinking n.
bireyin dışında gelişen şey outsetting n.
iş yeri veya kurum dışında yapılan işler outwork n.
(hedef tahtasında) beyaz halka dışında kalan bölüm petticoat n.
yaşadığı evin dışında bir eve daha sahip olan kimse second-homer n.
(resimde veya dramada) betimlenen gerçeklik dışında yansıtılan tasvir shadow [obsolete] n.
alışılmışın dışında kalan fikir free thought n.
doğanın olağan akışının dışında olma pretematuralism n.
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık spill n.
tiyatro veya fotoğraf ışığının odak noktasının dışında kalan ve istenmeyen yeri aydınlatan ışık spill light n.
(kanunlara aykırı şekilde) banliyö treni dışında gezinen kimse staffrider n.
doğal habitatı dışında bulunan canlı stray n.
mevsimi dışında görülen bitki stray n.
orman kanunu dışında bırakmak disafforest v.
dışında tutmak omit from v.
amacının dışında kullanmak misemploy v.
amaç dışında kullanmak misuse v.
orman kanunu dışında bırakmak disforest v.
dışında tutmak leave out v.
yeteneğinin dışında olmak be incapable of v.
av mevsimi dışında avlanmak hunt out of season v.
amacının dışında kullanmak misuse v.
amacının dışında kullanmak misapply v.
birinin kavrayışının dışında olmak be beyond someone's grasp v.
ülke dışında evlenmek marry outside the country v.
ülke dışında yaşamak live outside the country v.
ülke dışında doğmak be born abroad v.
dışında bulunmak be out of v.
dışında durmak stand out of v.
kapsama dışında bırakmak leave it out of the coverage v.
kapsama alanı dışında bırakmak leave it out of the coverage area v.
kapsam dışında bırakmak leave it out of the scope v.
kapsamı dışında olmak lie outside the scope of something v.
kapsamı dışında olmak lie beyond the scope of something v.
amacı dışında kullanmak misuse v.
amacı dışında kullanmak apply incorrectly v.
amacı dışında kullanmak use for the wrong purposes v.
amacı dışında kullanmak misapply v.
şehir dışında olmak be out of the city v.
tuvaletini ev dışında yapması için eğitmek house-train v.
görüş alanının dışında çıkmak get out of sight v.
görüş alanının dışında çıkmak get out of view v.
görüş uzaklığının dışında kalmak get out of view v.
görüş uzaklığının dışında kalmak get out of sight v.
ses eriminin dışında kalmak get out of earshot v.
bilgisi dışında olmak be over one's head v.
yeteneği dışında olmak be over one's head v.
dışında bırakmak exempt v.
iş dışında insanlarla vakit geçirmekten hoşlanan people person v.
ülke dışında yaşamak live abroad v.
memleket dışında yaşamak live abroad v.
kampüs dışında olmak be off campus v.
yurt dışında doğmak be born abroad v.
dışında bırakmak externalize v.
dışında bırakmak externalise v.
yurt dışında eğitim görmek study abroad v.
yurt dışında eğitim görmek study overseas v.
yurt dışında okumak study overseas v.
(bir şeyi) isteği dışında bırakmak disgorge v.
(acil durumlarda) alışılmışın dışında kullanmak press v.
dışında bırakmak shut out v.
görüş alanının dışında kalmak sit on v.
alışılmışın dışında düşünmek stray v.
alışılmışın dışında sözler sarf etmek stray v.
alışılmışın dışında olan novel adj.
maddesel evrenin dışında olan extramundane adj.
dünya dışında olan extramundane adj.
ders programı dışında kalan extracurricular adj.
samanyolunun dışında olan extragalactic adj.
alışılmışın dışında anomalous adj.
bilgi ve kabiliyeti dışında out of one's depth adj.
kozmosun dışında ve üstünde olan transcendent adj.
ev dışında abroad adj.
bilgi ve yeteneği dışında out of one's depth adj.
kök dışında extrabulbar adj.
kent dışında olan extramural adj.
şuur eşiği dışında extraliminal adj.
düzen dışında olan orderless adj.
alışılmışın dışında ve rahat rakish adj.
bulunulan memleketin kanunları dışında exterritorial adj.
alışılagelmişin dışında eccentrical adj.
ülke yasaları dışında olan extraterritorial adj.
ev dışında outdoor adj.
yoğun saatlerin dışında off-peak adj.
hazır edilmiş kayak pistleri dışında off-piste adj.
alışılmışın dışında deviant adj.
ders programının dışında extracurricular adj.
erimin dışında out of range adj.
kendi sınırları dışında extraterritorial adj.
şehir dışında extramural adj.
alışılmışın dışında iyi görünümlü/görünen unusually good-looking adj.
aklın dışında var olan extramental adj.
ağır suçlar dışında işten çıkarılma ihtimali olmayan, ömür boyu atanan tenured adj.
zihnin dışında etkilere neden olan transient adj.
zihnin dışında etkilere neden olan transeunt adj.
alışılmışın dışında out of one's way adj.
yolunun dışında out of one's way adj.
bir kimsenin faaliyet veya ilgi alanı dışında out of one's way [brit] adj.
yolunun dışında out of one's way [obsolete] adj.
kapsam dışında bırakılmamış unexcluded adj.
ülke dışında olan extraterritorial adj.
alışılmışın dışında epic adj.
yetki alanının dışında olan extraprovincial adj.
kamu denetiminin dışında olan quiet adj.
sürücülerin görüş açısı dışında kalan blind adj.
kişinin iradesi dışında olan heteronomous adj.
ahlak sınırları dışında horrific adj.
evdeki bir odanın dışında kalan but [scotland] adj.
yolun dışında by adj.
sınırların dışında kalan dehors adj.
bina dışında tüketilecek olan işçi satışına ilişkin off adj.
mesai dışında olan off-duty adj.
mesai saati dışında olan off-duty adj.
insanların bilgisi dışında var olan offscreen adj.
insanların bilgisi dışında gerçekleşen offscreen adj.
ekran dışında var olan offscreen adj.
ekran dışında gerçekleşen offscreen adj.
sezon dışında olan off-season adj.
yurt dışında olan offshore [new zealand] adj.
(kol saati) camı dışında kapağı olmayan open-faced adj.
şehrin dışında bulunan rurban adj.
şehrin dışında yaşayan rurban adj.
şehrin dışında kalan rurban adj.
kurumun dışında bırakılmış disincorporate adj.
alışılmışın dışında dotty adj.
belirli faaliyet sahası dışında gerçekleşen off-site adj.
alışılmışın dışında olan paradoxical adj.
kalıpların dışında olan paradoxical adj.
(sözcük, fikir) alışılmışın dışında pickwickian adj.
alışılmışın dışında fine-grained adj.
bölge dışında yer alan (özel mülk, nahiye) foreign adj.
bölgenin harekat alanı dışında kalan foreign adj.
bölgenin dışında yaşayan out-lodging adj.
bir şeyin dışında uzanan outlying adj.
bir şeyin dışında yer alan outlying adj.
belirlenen sınırların dışında olan out-of-bounds adj.
ders dışında yapılan outside adj.
radyo dışında yapılan outside [uk] adj.
televizyon stüdyosu dışında yapılan outside [uk] adj.
şehir merkezinin dışında bulunan outstate adj.
eyalet dışında yaşayan outstate adj.
ülke dışında yaşayan outstate adj.
görüş açısı dışında outtasight adj.
kabın dışında bulunan outward adj.
yüzeyin dışında bulunan outward adj.
alışılmışın dışında phantastic adj.
alışılmışın dışında phantastical adj.
normalin dışında subnatural adj.
dışında yörekent bulunan suburbed adj.
dışında banliyö yerleşimi bulunan suburbed adj.
alışılmışın dışında superordinary adj.
kent merkezinin dışında uptown adv.
yurt dışında abroad adv.
kasabanın dışında on the outskirts of town adv.
şehir dışında downstate adv.
bilgi ve yeteneği dışında beyond one's depth adv.
şehir dışında upstate adv.
alışılmışın dışında peculiarly adv.
konu dışında far afield adv.
insanın kavrayışı dışında over one's head adv.
ev içinde ve dışında indoors and out adv.
bilgi ve kabiliyeti dışında beyond one's depth adv.
şehir merkezinin dışında uptown adv.
işyeri dışında out of office adv.
isteği dışında under coercion adv.
ofis dışında out of office adv.
bunların dışında apart from these adv.
mesai saati dışında out of working hours adv.
mücbir sebepler dışında except the force majeure adv.
sıra dışında out of turn adv.
bilgisi dışında not within one's knowledge adv.
şehir dışında out of town adv.
sadece bir istisna dışında with one exception adv.
mesai saatleri dışında out-of-hours adv.
hücre dışında extracellularly adv.
kapının dışında adoor [obsolete] adv.
kapının dışında adoors [obsolete] adv.
kanada'nın newfoundland kısmı dışında bir yerden from away [canada] adv.
faaliyet veya ilgi alanı dışında out of the way [brit] adv.
evin dışında withoutdoors adv.
binanın dışında withoutdoors adv.
grubun dışında withoutdoors adv.
topluluğun dışında withoutdoors adv.
tartışma organının dışında withoutdoors adv.
mevcut toplantının dışında off-line adv.
(sinema, televizyon) izleyicinin görüş alanı dışında offscreen adv.
(sinema, televizyon) izleyicinin görüş alanı dışında off-screen adv.
sezon dışında off-season adv.
abd'nin dışında offshore adv.
yön dışında impolarily [obsolete] adv.
rota dışında impolarily [obsolete] adv.
eksen ucu dışında impolarily [obsolete] adv.
zihin dışında var olan bir şeyin içinde in re adv.
zihin dışında var olan bir şeyin içinde in rebus adv.
belirli faaliyet sahasının dışında gerçekleşen off site adv.
dört istisna dışında fifth adv.
sahanın dışında out-of-bounds adv.
şehir dışında outstation adv.
dışında bırakarak to the exclusion of prep.
bunların dışında other than prep.
bunların dışında except prep.
-in dışında besides prep.
-nın dışında but that prep.
-in dışında outside prep.
-in dışında out of prep.
-ın dışında on the exterior of prep.
(güç, menzil) dışında beyond prep.
sınıfın dışında without prep.
topluluğun dışında without prep.
üyeliğin dışında without prep.
görev dışında off prep.
dışında yer alan off prep.
dışında gerçekleşen off prep.
bir yerin dışında whence conj.
Phrasals
dışında tutmak shut out v.
birini zorla birşeyin dışında bırakmak/ekarte etmek muscle someone out v.
birini zorla birşeyin dışında bırakmak/ekarte etmek muscle someone out of something v.
dışında bırakmak leave out v.
dışında tutulmak leave out of v.
konu dışında tutmak leave aside v.
(etkinliğin) dışında kalmak sit something out v.
yurt dışında birine/bir şeye bir şey satmak export something to someone or something v.
işi ilgili kişi veya şirket dışında başka birine vermek farm out v.
birine normalde çalıştığı yerin dışında bir iş vermek farm something out v.
bir şeyi filtreleyerek bir şeyin dışında bırakmak filter out v.
birini/bir şeyi konu dışında tutmak get around someone or something v.
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında tutmak hold (someone or something) out of (something) v.
dışında saymak take out v.
çalışma alanının dışında yaşamak/ikamet etmek live out v.
iş yerinin dışında yaşamak/ikamet etmek live out v.
çalıştığı evin dışında yaşamak live out v.
hizmetçi/temizlikçi olarak çalıştığı evin dışında ikamet etmek live out v.
bir şeyin dışında bırakmak force out v.
bir şeyin dışında kalmak absent oneself from something v.
evlatlık olarak yaşadığı yerin dışında bir yere gitmek adopt out v.
yaşadığı yerin dışında bir yere evlatlık gitmek adopt out v.
evlatlık olarak yaşadığı yerin dışında bir yere gitmek adopt out v.
yaşadığı yerin dışında bir yere evlatlık gitmek adopt out v.
(eski bir noel geleneği olarak) kapıyı kapatıp öğretmeni sınıfın/okulun dışında bırakmak bar out [obsolete] v.
dışında tutmak box out v.
(birini bir şeyin) dışında tutmak close (one) out of (something) v.
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak cull (someone or something) out of (something) v.
'-in dışında bırakmak cull out of v.
(birini bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak deal (one) out of (something) v.
dışında bırakmak/tutmak deal out v.
dışında bırakmak/tutmak deal out of v.
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak exclude (someone or something) from (something) v.
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında tutmak exclude (someone or something) from (something) v.
-in dışında bırakmak exclude from v.
-in)dışında tutmak exclude from v.
dışında kalmak/dışına düşmek fall outside v.
(krikette) vurucunun saha dışında olduğu itirazında bulunmak go up for (something) v.
(bir şeyin) dışında kalmak keep out (of something) v.
(birini/bir şeyi) konunun dışında tutmak keep out (of something) v.
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak leave (someone or something) out of (something) v.
(birini) zorla (bir şeyin/yerin) dışında bırakmak muscle (one) out (of something or some place) v.
zorla dışında bırakmak muscle out of v.
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak omit (someone or something) from (something) v.
(bir şeyin) dışında kalmak opt out (of something) v.
(bir şeyin) dışında kalmayı tercih etmek opt out (of something) v.
(birini/bir şeyi bir şeyin) dışında bırakmak preclude (someone or something) from (something) v.
-in dışında bırakmak screen out of v.
-in dışında kalmasını sağlamak screen out of v.
(bir şeyin/bir yerin) dışında bırakmak screen out of (something or some place) v.
(bir şeyin/bir yerin) dışında kalmasını sağlamak screen out of (something or some place) v.
(bir şeyin) dışında/kapsamının ötesinde olanları görmek/algılamak see beyond (something) v.
dışında durmak stand outside v.
(bir şeyin) dışında kalmak stay out (of something) v.
bir şeyin bedelini para dışında bir yöntemle almak take (something) out in (something) v.
yurt dışında öğretmenlik yapmak teach away v.
kendi ülkesi dışında bir ülkede öğretmenlik yapmak teach away v.
dışında kalmak istemek want out v.
Phrases
ofis veya ev dışında (bir yerde) out at (some place) adj.
(birinin veya bir şeyin) dışında with apologies to expr.
dışında tutarak with apologies to expr.
ya içindesin ya dışında you can't be a little bit pregnant expr.
ya içindesin ya dışında you can't be half pregnant expr.
(bir şey) dışında hiçbir şey (yapamamak) can but expr.
alışılmışın dışında out of the way expr.
alışılmışın dışında in no way out of the way expr.
birkaç konu dışında except a few issues expr.
bunlar dışında besides these expr.
birkaç istisna dışında with a few exceptions expr.
bunun dışında except this expr.
belirtilenin dışında except as noted expr.
dünyadaki bütün şeylerin dışında out of all the things in the world expr.
duyma mesafesi dışında out of hearing expr.
isteği dışında in opposition to one's desire expr.
kanunun mecbur tuttuğu haller dışında except to the extent required by law expr.
özel durumlar dışında except in special cases expr.
mesai saatleri dışında out of office/working hours expr.
özel durumlar dışında except special cases expr.
özel durumlar dışında except for special cases expr.
rızası dışında without one's consent expr.
yukarıda tarif edilen şartlar dışında aside from the circumstances described above expr.
-mesinin dışında except if expr.
yukarıda tarif edilen şartlar dışında hariç aside from the circumstances described above expr.
bir şeyin dışında out from something expr.
alışılmışın/standardın dışında bir özelliğe sahip with a difference expr.
standardın dışında with a difference expr.
alışılmışın dışında with a difference expr.
yasal yer dışında out of bounds expr.
isteğin dışında against your will expr.
biri/bir şey dışında aside from someone or something expr.
(biri/bir şey) dışında except for (someone or something) expr.
bunlar dışında apart from these expr.
bunların dışında apart from these expr.
Proverb
dünya değişip garipleştiğinde önceden normal standartların dışında olanlar başarılı olma şansı yakalar when the going gets weird, the weird turn pro
Colloquial
alışılmışın dışında kişi odd bod n.
alışılmışın dışında kişi odd-bod n.
biçimsiz/alışılmışın dışında bir vücudu olan kimse odd-bod n.
faul çizgisinin dışında vurulan top foul ball n.
alışılmışın dışında epic n.
binanın dışında yer alan tuvalet kleinhuisie [south africa] n.
olağanın dışında bir şey a doozy n.
doğal ortamının dışında bulunan kimse horse marine n.
grubun dışında olan kimse ring in [australia/new zealand] n.
noel veya paskalya gibi dini bayramlar dışında dışında kiliseye gitmeyen hristiyan chreaster n.
önemsemeden olayın/tartışmanın dışında kalmak go high v.
her zamankinden farklı/alışılmışın dışında davranmak punt v.
tuvalet dışında bir yere tuvaletini yapmak have an accident v.
dışında kalmak be out of it v.
dışında tutmak include out v.
normların dışında far out adj.
görüş açısı dışında out of sight adj.
görüş sahası/alanı dışında out of sight adj.
bir içinde bir dışında in and out expr.
konu dışında beside the point expr.
kontrol dışında beyond control expr.
bilginin/anlayışının dışında beyond your ken [old-fashioned] expr.
bilginin/anlayışının dışında outside your ken [old-fashioned] expr.
verilmek istenen izlenimin/mesajın dışında off message expr.
yolunun dışında out of your way expr.
rotanın dışında out of your way expr.
geçeğin yerlerin dışında out of your way expr.
(bir şeyin) dışında other than (something) expr.
'-in dışında out from expr.
bir şey yapmak dışında short of something/of doing something expr.
Idioms
alışılmışın dışında bir teklif a modest proposal n.
oturdukları yerin dışında çalışıp eve sadece yatmaya gelen insanlardan oluşan topluluk bedroom community n.
normal yollar dışında yarışmaya katılım hakkı verilen kişi veya takım wild card n.
alışılmışın dışında bir isim a name to conjure with [uk] n.
alışılmışın dışında kimse/şey a rare bird n.
alışılagelmişin dışında bir şey a real doozy n.
içi dışında kimse an open book n.
içi dışında kimse an open book n.
bir kuruluşun sözleşmesinde belirtilen resmi adının dışında kullandığı başka bir isim an assumed name n.
kendi işi dışında bir işten kazanılan para bit on the side n.
maddi değerinin dışında bir değeri olmayan yazı/kitap pot boiler n.
koloni dışında yaşayan/bir koloniye dahil olmayan arı solitary wasp n.
kalıpların dışında düşünmek think out of/outside the box v.
iyice (bir şey) dışına çıkmak/dışında olmak be well out of (something) v.
iyice (bir şey) dışına çıkmak/dışında olmak be well out of v.
mesleğini işi dışında (da) uygulamak wear (one's particular profession's) hat v.
alışılmışın dışında davranmak color outside the lines v.
(bir konunun birinin) alanı dışında olmak be above (one's) pay grade v.
(bir konunun birinin) alanı dışında olmak be above (one's) paycheck v.
alışılmışın dışında bir şey yapmak go off the beaten track v.
bağlam/kapsam dışında bırakmak take something out of context v.
bağlam/kapsam dışında bırakmak lift something out of context v.
bir şeyin dışında kalmak/dışına düşmek fall outside something v.
bir olayın/tartışmanın dışında kalmak stay above the fray v.
bir olayın/tartışmanın dışında kalmak remain above the fray v.
duyma erimi dışında olmak be out of earshot of v.
devre dışı/dışında kalmak be out of the loop v.
duyma menzili dışında olmak be out of earshot of v.
görüş açısının dışında kalmak go out of view v.
görüş açısının dışında kalmak go out of sight v.
grubun dışında bırakmak send to coventry v.
insanın gücü dışında olmak be in the lap of the gods v.
kalıpların dışında düşünmek think outside the box v.
kendi dışında hissetmek feel out of things v.
konunun dışında olmak be out of the picture v.
mesai dışında olmak be off the clock v.
kendi dışında hissetmek feel out of it v.
(bir süre) olayların dışında kalmak be out of the swim of things v.
çok küçük hatalar dışında hata yapmamaya çalışmak err on the right side v.
gözden kaçan küçük şeyler dışında hata yapmamaya çalışmak err on the right side v.
iş yeri dışında mesleği ile ilgili bir şey yapmak/görüş bildirmek wear (one's particular profession's) hat v.
içi dışında olmak speak as (one) finds v.
günlük işler dışında acil durumlara koşturmak put out a fire v.
günlük işler dışında acil durumlara koşturmak put out the fire v.
sistemin dışına çıkmak/dışında yaşamak live off the grid v.
içi dışında olmak pin (one's) heart on (one's) sleeve v.
(birinin/bir şeyin) dışında hareket etmek march out of step (with someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) dışında hareket etmek march out of time (with someone or something) v.
toplumsal normların dışında hareket etmek march to (one's) own beat v.
standartların dışında hareket etmek march to (one's) own beat v.
toplumsal normların dışında hareket etmek march to (the beat of) a different drum v.
standartların dışında hareket etmek march to (the beat of) a different drum v.
kabul edilebilir sınırların dışında/ötesinde olmak be off the reservation v.
alışılmışın dışında olmak be out of the way v.