short - Turc Anglais Dictionnaire

short

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "short" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 155 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
short adj. az
I shall be brief because I know time is short.
Kısa keseceğim çünkü vaktin az olduğunu biliyorum.

More Sentences
short adj. kısa
I wish to put a short supplementary question.
Kısa bir ek soru sormak istiyorum.

More Sentences
General
short adj. kısa boylu
Douglas was a short, heavy man.
Douglas kısa boylu, ağır bir adamdı.

More Sentences
short adj. dar
It seems to me to be short-sighted.
Bu bana dar görüşlü bir yaklaşım gibi geliyor.

More Sentences
short adj. güdük
Yanni was short of stature, but he was very strong.
Yanni güdük ama çok kuvvetliydi.

More Sentences
short adj. kısa kesilmiş
I wanted my hair cut short.
Saçımın kısa kesilmesini istedim.

More Sentences
short adj. kısa
I have one short set of further points to make before I conclude.
Sözlerimi tamamlamadan önce bir dizi kısa noktaya daha değinmek istiyorum.

More Sentences
short adj. kısaltılmış
Tom is short for Thomas.
Tom, Thomas'ın kısaltması.

More Sentences
short adv. kısaca
To make a long story short, he was fired.
Kısaca anlatmak gerekirse, işten kovuldu.

More Sentences
short adv. kısa süreliğine
It seems that many of us have a very short memory.
Görünen o ki birçoğumuz çok kısa süreli bir hafızaya sahibiz.

More Sentences
Trade/Economic
short adj. eksik
It remains extremely regrettable that we are still more than EUR 3 million short on the landmine issue.
Kara mayını konusunda hala 3 milyon Avro'dan fazla eksiğimiz olması son derece üzücüdür.

More Sentences
short adj. yetersiz
This is why I feel that the motion falls short and I did not vote for it.
Bu nedenle önergenin yetersiz olduğunu düşünüyorum ve lehinde oy vermedim.

More Sentences
Technical
short adj. kısa
The amendment itself is short, and I only have the English text.
Değişikliğin kendisi kısa ve elimde sadece İngilizce metin var.

More Sentences
Textile
short n. şort
My mother uses my father's old short as a dust rag.
Annem, babamın eski şortunu toz bezi olarak kullanıyor.

More Sentences
Common Usage
short adj. alçak
General
short n. kasa açığı
short n. kontak
short n. kısa metrajlı film
short n. kısa hece
short n. noksanlık
short n. eksiklik
short n. özet
short n. kestirme
short v. kısa devre yaptırmak
short v. gerekenden azını tedarik etmek
short v. tamamen tatmin etmemek
short v. eksik bırakmak
short v. aldatmak
short v. kandırmak
short v. kerizlemek
short adj. kısa vadeli
short adj. nakıs
short adj. yerden bitme
short adj. muhtasar
short adj. bücür
short adj. gücük
short adj. çıtır çıtır
short adj. bodur
short adj. sert
short adj. iyi pişmiş
short adj. tam olmayan
short adj. kabaca
short adj. dar (zaman)
short adj. gevrek
short adj. kıt
short adj. sert (içki)
short adj. gönül kırıcı
short adj. ters
short adj. boysuz
short adj. aceleci
short adj. hiddetli
short adj. fevri
short adj. hızlı
short adj. tez
short adj. süratli
short adj. eli çabuk
short adj. çabuk geçen
short adj. şipşak
short adj. kısa süren
short adj. zaman almayan
short adj. hazırlık gerektirmeyen
short adj. az sayıda olan
short adj. yokluğa göğüs geren
short adj. fakir
short adj. ihtiyaç sahibi olan
short adj. güçsüz
short adj. sert
short adj. dalgalı
short adj. kesintili
short adj. yapışkan
short adj. kıvamlı
short adj. akmayan
short adj. az ama öz
short adj. net
short adj. yalın
short adj. kesik saplı
short adj. kesik pipetli
short adj. görev süresinin sonuna yaklaşan
short adv. aniden
short adv. birden
short adv. dışında
short adv. haricinde
short adv. birdenbire
short adv. hariç
short adv. sıkıca
short adv. hazırlıksız bir şekilde
short adv. şaşkınlıkla
short adv. gafil avlanarak
short adv. dezavantajlı durumda
short adv. belirli bir nokta veya mesafeden
Trade/Economic
short n. noksan
short n. açığa satın alım yapan kimse
short n. açığa satış yapan kimse
short v. (tahvili) açığa satmak
short adj. ön ödemeli
short adj. erken ödenebilir
short adj. ürün kıtlığı çeken
short adj. açığa satış ile ilgili
short adj. açığa satış içeren
short adv. açığa satarak
short adv. açığa satış usulü ile
Media
short n. kısa gazete haberi
short n. kısa dergi haberi
Technical
short v. kısa devre yapmak
short adj. (metal) gevrekleşme
short adj. (metal) kırılgan
short adj. mukavemetsiz
short adj. dirençsiz
short adj. çekme dirençsiz
short adj. yayılamayan
short adj. saçılamayan
short adj. kusurlu
short adj. hasarlı
short adj. (halat ipliği) kısa
Electric
short n. kısa devre
Textile
short n. (kısa erkeklere uygun) kıyafet beden ölçüsü
Medical
short adj. nükseden
short adj. kısa aralıklar ile tekrarlayan
short adj. sık sık gelişen
short adj. (nefes, kalp ritmi) sıklaşan
Anatomy
short adj. (baş veya kafatası) normalden kısa
Gastronomy
short n. sade likör
short n. viski shot
short n. az miktarda servis edilen sade viski
short adj. (içki) küçük bardakta servis edilen
short adj. (içki) az miktarda servis edilen
short adj. (hamur) bol yağlı
Fishery
short n. normalden ufak deniz ürünü
Linguistics
short n. (mors kodunda) kısa ses sinyali
short adj. (konuşma sesi) kısa
short adj. kısa sesli harften türeyen (benzer sesli harf)
short adj. kısa sesli harfi ifade eden
short adj. (yunanca veya latince dize hecesi) kısa
short adj. (ingilizce dize hecesi) vurgusuz
Military
short n. küçük fişek
short n. küçük mermi
Sport
short adj. (krikette top) yakın mesafeden atılan
short adj. (savunma) kale alanı yakınında konumlanan
Baseball
short n. defans oyuncusu
short n. kaleye yakın bölgede yer alan oyuncu
short n. kısa topçu
short n. ikinci kalenin solunda kalan orta saha alanı
short adv. beyzbol sopasının tepesinden tutarak
short adv. sayı kalesine yakın savunma yaparak
Card
short adj. eli yetersiz olan
short adj. (briçte) üçten az kartı olan
Art
short adj. (kil) şekillendirilemez
short adj. (kil) kullanışsız
Music
short n. kısa nota
short adj. kısa notaya ait veya ilgili
short adj. kısa partisyona ait veya ilgili
Cinema
short adj. kısa metraj
Archaic
short adj. (tren veya yolcu) kısa mesafe giden
Slang
short n. izmarit
short v. cezası bitmek üzere olmak

Sens de "short" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
short circuit n. kısa devre
Because of a short circuit, we were suddenly in the dark.
Kısa devre yüzünden aniden karanlıktaydık.

More Sentences
short cut n. kestirme
He took a short cut.
Kestirmeden gidiyor.

More Sentences
short temper n. asabiyet
I have a short temper.
Asabiyetim var.

More Sentences
in short adv. kısacası
In short, I think that the problem is accurately described in the White Paper.
Kısacası sorunun Beyaz Kitap'ta doğru bir şekilde tanımlandığını düşünüyorum.

More Sentences
in short adv. özetle
In short, he was wrong.
Özetle, yanıldı.

More Sentences
General
short story n. kısa hikaye
She writes short stories.
Kısa hikâyeler yazıyor.

More Sentences
short stories n. kısa hikayeler
Tom has written several short stories, but has not yet published a book.
Tom birkaç kısa hikaye yazdı ama henüz bir kitap yayınlamadı.

More Sentences
short temper n. çabuk sinirlenme
He has a short temper.
Çabuk sinirleniyor.

More Sentences
short stories n. kısa öyküler
Tom is reading a book of short stories.
Tom kısa öykülerden oluşan bir kitap okuyor.

More Sentences
short pants n. kısa pantolon
It's unlikely that the next person who walks through that door will be wearing short pants.
O kapıdan geçen bir sonraki kişinin kısa pantolon giymesi pek olası değildir.

More Sentences
short cut n. kestirme
Let's take a short cut.
Kestirmeden gidelim.

More Sentences
short time n. kısa zaman
He wrote this book in a very short time, spending just two weeks working on it.
O bu kitabı onun üzerinde sadece iki hafta harcayarak çok kısa zamanda yazdı.

More Sentences
short break n. kısa ara
We'll be back after this short break.
Bu kısa aradan sonra döneceğiz.

More Sentences
short life n. kısa ömür
Do introverts have shorter lives than extroverts?
İçedönükler dışadönüklerden daha mı kısa ömürlüdür?

More Sentences
short time n. kısa süre
It is something we must work on in the short time that remains before Johannesburg.
Johannesburg'a kalan kısa sürede bu konu üzerinde çalışmalıyız.

More Sentences
short notice n. kısa süre
Mr Haarder and the Danish Presidency are stepping into this at short notice.
Sayın Haarder ve Danimarka Dönem Başkanlığı kısa sürede bu işe el atıyor.

More Sentences
short comment n. kısa yorum
I shall make short comments on some of the amendments tabled for the vote tomorrow.
Yarın oylamaya sunulacak bazı değişiklikler hakkında kısa yorumlarda bulunacağım.

More Sentences
short sentence n. kısa cümle
I can translate only short sentences in German.
Ben sadece Almanca kısa cümleler çevirebilirim.

More Sentences
short hair n. kısa saç
She looks better with short hair.
O, kısa saçla daha iyi görünüyor.

More Sentences
short term n. kısa vade
What can be done in the short term?
Kısa vadede ne yapılabilir?

More Sentences
short list n. kısa liste
Tom is on the short list.
Tom kısa listede.

More Sentences
a short break n. kısa bir ara
Could I please take a short break?
Kısa bir ara verebilir miyim lütfen?

More Sentences
short answer n. kısa cevap
Mr Posselt, the short answer to your question is no.
Sayın Posselt, sorunuzun kısa cevabı hayır.

More Sentences
short sleeve n. (kıyafette) kısa kol
The men are wearing short sleeves.
Adamlar kısa kollu giyiyorlar.

More Sentences
run short of v. malzemesi tükenmek
We ran short of food.
Gıda malzememiz tükendi.

More Sentences
run short v. azalmak
I had a great deal to say about Iraq and the Middle East peace process as well, but my time is running short.
Irak ve Orta Doğu barış süreci hakkında da söyleyecek çok şeyim vardı ancak zamanım azalıyor.

More Sentences
cut short v. kısa kesmek
There was absolutely no reason to cut short the debate.
Tartışmayı kısa kesmek için kesinlikle hiçbir neden yoktu.

More Sentences
stop short v. aniden durmak
Tom stopped short.
Tom aniden durdu.

More Sentences
run short of v. azalmak
Tom is running short of funds.
Tom'un parası azalıyor.

More Sentences
run short of v. tükenmek
I have run short of money.
Param tükendi.

More Sentences
fall short v. yetersiz kalmak
Unfortunately, the Commission's plans fall short.
Ne yazık ki Komisyon'un planları yetersiz kalıyor.

More Sentences
short-change v. eksik vermek
They short-changed me at that store.
O mağazada bana paranın üstünü eksik verdiler.

More Sentences
short skirt v. kısa etek
Short skirts are already out of fashion.
Kısa eteklerin modası çoktan geçti.

More Sentences
short enough adj. yeterince kısa
This story is short enough to read in one lesson.
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.

More Sentences
too short adj. çok kısa
I share his view that the Commission communication is too long on description, but too short on action.
Komisyon tebliğinin tanımlama konusunda çok uzun, eylem konusunda ise çok kısa olduğu görüşünü paylaşıyorum.

More Sentences
short-term adj. kısa süreli
There should also be a guarantee against at least short-term dismissal.
En azından kısa süreli işten çıkarmalara karşı da bir güvence olmalı.

More Sentences
short-term adj. kısa vade
Elsewhere, including in Europe, prices are currently suffering a short-term decline.
Avrupa da dahil olmak üzere diğer yerlerde fiyatlar şu anda kısa vadeli bir düşüş yaşamaktadır.

More Sentences
short-tempered adj. çabuk sinirlenen
I'm pretty short-tempered.
Çok çabuk sinirlenirim.

More Sentences
short-sighted adj. miyop
The short-sighted driver struggled to read road signs unless they were very close, which made his driving dangerous.
Miyop sürücü çok yakın olmadıkça yol işaretlerini okumakta zorlanıyor, bu da araç kullanmasını tehlikeli hale getiriyordu.

More Sentences
short-sleeved adj. kısa kollu
I have a short-sleeved shirt.
Kısa kollu bir gömleğim var.

More Sentences
short-tempered adj. sinirli
Mary's very short-tempered, and often throws a wobbly.
Mary çok sinirlidir ve sık sık tepesi atar.

More Sentences
short-lived adj. kısa ömürlü
But since it was not given the slightest priority, it was short-lived.
Ancak en ufak bir öncelik verilmediği için kısa ömürlü oldu.

More Sentences
short of breath adj. nefes darlığı çeken
I've been short of breath lately.
Son zamanlarda nefes darlığı çekiyorum.

More Sentences
pretty short adj. oldukça kısa
I'm pretty short.
Ben oldukça kısayım.

More Sentences
short-haul adj. kısa mesafeli
It is essential to transfer short-haul air freight transport to the railways.
Kısa mesafeli havayolu yük taşımacılığının demiryollarına aktarılması elzemdir.

More Sentences
short-sighted adj. uzgörüden yoksun
The short-sighted decision to cut funding for public schools led to long-term problems in education.
Devlet okullarının finansmanının kesilmesine yönelik uzgörüden yoksun karar, eğitimde uzun vadeli sorunlara yol açmıştır.

More Sentences
in short adv. kısaca
In short, systems of morals are only a sign-language of the emotions.
Kısaca, ahlak sistemleri yalnızca duyguların işaret dilidir.

More Sentences
for short adv. kısaca
One of the most important parts of game design is the graphical user interface, or GUI for short.
Oyun tasarımının en önemli parçalarından biri grafiksel kullanıcı arayüzü ya da kısaca GUI'dir.

More Sentences
in short adv. uzun lafın kısası
We were financially troubled, in short, we were bankrupt.
Biz mali olarak sıkıntılıydık, uzun lafın kısası, biz iflas etmiştik.

More Sentences
in short supply adv. yetersiz
Food has been in short supply.
Yiyecek yetersiz.

More Sentences
in short adv. velhasıl
In short, he was wrong.
Velhasıl, hatalıydı.

More Sentences
on short notice adv. acilen
They asked me to make a speech on short notice.
Acilen bir konuşma yapmamı rica ettiler.

More Sentences
short of prep. dışında
Anything short of qualified majority voting will not be a solution.
Nitelikli çoğunluk oylaması dışında hiçbir şey çözüm olmayacaktır.

More Sentences
Phrases
in short adv. kısaca
The project, in short, was a failure.
Proje, kısaca, bir başarısızlıktı.

More Sentences
Common Usage
call the meeting on short notice v. acil toplantıya çağırmak
call the meeting at short notice v. acil toplantıyı çağırmak
call the meeting at short notice v. acil toplantıya çağırmak
call the meeting on short notice v. acil toplantıyı çağırmak
short-tempered adj. asabi
General
short cut n. kestirme yol
short stop n. kısa duruş
short sleep n. kısa uyku
short temper n. çabuk öfkelenme
short story n. öykü
short story writer n. hikayeci
short cut n. kese
short sale n. karşılıksız satış
short drink n. sert içki
short subject n. kısa konu
very short distance n. arpa boyu
short end of the stick n. işin kötü tarafı
short temper n. sinirlilik
short takeoff and landing n. geleneksel tipteki uçakların gerektirdiğinden daha kısa pistlerde çalışabilen uçaklar
short story n. anlatı
short feature n. fıkra
short films n. kısa filmler
short haul n. aynı kıta içinde düzenlenen geziler
short ton n. ton
short sword n. palyoş
short term prediction n. kısa vadeli belirleme
a button short n. kaçık
short and final reply n. kestirme cevap
short spin n. kısa program (çamaşır makinesinde)
short bush n. kısa saç
short wave n. radyo kısa dalga
short film n. kısa metrajlı film
short story n. hikaye
short measure n. eksik ölçü
short break n. günübirlik gezi
short range n. kısa aralık
a short cut n. kestirme yol
short history n. tarihçe
a short cut n. kısa yol
short sheep wool n. yapağı
short run n. kısa dönem
short weight n. yanlış ölçü
short definition n. kısa tanım
short description n. kısa tanım
electrical short circuit n. elektrik kısa devresi
short statement n. kısa açıklama
short term profit n. kısa dönem karı
short term serviceman n. kısa dönem asker
short termism n. kısa vadecilik
short termism n. kısa vadeli getirilere önem verme
short product information n. kısa ürün bilgisi
short life n. kısa yaşam
asian lesser short-toed lark n. tuz toygarı
lesser short-toed lark n. çorak toygarı
short-coming n. noksan
short-toed eagle n. yılan kartalı
short-toed tree creeper n. bahçe tırmaşıkkuşu
short-lived peace n. kısa süren barış
short-coming n. eksik
short-toed lark n. bozkır toygarı
short-term debt n. kısa vadeli borç
short-eared owl n. ishakkuşu
short-eared owl n. kır baykuşu
short-time working n. kısa çalışma
short-eared owl n. bataklıkbaykuşu
short list n. son elemeye kalanların listesi
short hand n. stenografi
short word n. kısa kelime
short pants n. diz altı şort
short pants n. erkek mayosu
name is too short n. isim çok kısa
a short delay n. kısa bir gecikme
a short delay n. kısa süreli bir gecikme
short sea n. çalkantılı veya dalgalı deniz
short message service n. kısa mesaj servisi
short message service n. kısa mesaj hizmeti
short-term gain n. kısa vadeli kazanç/kazanım
short sleeve t-shirt n. kısa kollu tişört
short straight black hair n. kısa düz siyah saç
a short announcement n. kısa bir duyuru
short attention span n. kısa dikkat süresi
short of a natural disaster n. doğal bir afet olmadıkça
short bush n. kısa çalı
short bus ride n. kısa otobüs yolculuğu
short for something n. (bir şeyin) kısaltılmışı
short letter n. kısa mektup
short letter n. kısa yazı
short novel n. kısa roman
short socks n. kısa çorap
short man syndrome n. boy kompleksi
short documentary n. kısa belgesel
short short story n. küçürek öykü
short-term fasting n. kısa süreli açlık
falling short of words n. kelimelerin kifayetsiz kalışı
short vacation n. kısa süreli tatil
short holiday n. kısa tatil
short holiday n. kısa süreli tatil
short break n. kısa süreli tatil
short vacation n. kısa tatil
short story writer n. öykücü
short answers n. kısa cevaplar
short film festival n. kısa film festivali
short life n. kısa yaşam
short bus n. küçük okul otobüsü
short flight n. kısa uçuş
short note n. kısa not
short-season n. ikinci ürün sezonu
short-season n. kısa sezon
short adjectives n. kısa sıfatlar
certificate of competence for short range radio operators n. kısa mesafe telsiz operatörü yeterlik belgesi
short script n. kısa seneryo
short-short n. çok kısa öykü
short haul n. kısa süre
short haul n. kısa zaman dilimi
short hundredweight n. yaklaşık 45 kilograma denk bir ağırlık birimi
short meter n. çabucak yapılan iş
short meter n. kısa iş
short meter n. kısa süre
short meter n. kısa zaman
short shrift n. ölümden kıl payı kaçış
short shrift n. kefeni yırtma
short shrift n. savsaklama
short shrift n. görmezden gelme
short shrift n. dikkat etmeme
short shrift n. önemsememe
short shrift n. burnunun ucu ile bakma
short shrift n. göz ardı etme
short shrift n. çarçabuk yapılan iş
short shrift n. kısa iş
short shrift n. (idam öncesi) mahkuma verilen tövbe etme süresi
short sleeve n. (kıyafette) yarım kol
short splice n. kısa iplerin birbirine dolanması ile elde edilen bir ip örgüsü
short splice n. kısa kasa dikişi
short arm n. askeri üroloji muayenesi
short arm inspection n. askeri üroloji muayenesi
short-sightedness n. öngörüsüzlük
short-sightedness n. basiretsizlik
short-sightedness n. miyopi
short-sightedness n. uzağı görememe
short lifespan n. kısa ömür
short lifespan n. kısa yaşam süresi
be caught short v. parası çıkışmamak
give somebody short measure v. eksik vermek
fall short of v. eksik gelmek
stop short at v. işi belirli bir yere vardırmamak
be short of money v. darda kalmak
fall short of v. yeterli olmamak
be in short supply v. az bulunmak
sell short v. küçümsemek
have a short memory v. hafızası zayıf olmak
take somebody up short v. sözünü kesmek
fall short of v. aşağı kalmak
be short of breath v. nefesi daralmak
have a short time v. az zaman kalmak
stop short of v. işi belirli bir yere vardırmamak
be in short supply v. az olmak
be short of v. bulunmak (bir yerden belirli bir uzaklıkta)
cut someone short v. birinin lafını kesmek
have a short memory v. çabuk unutmak
take a short break v. nefes almak
become short v. bodurlaşmak
stop short at v. birdenbire durmak (bir yerde)
bring short v. durdurmak
go short of v. birine yeterli miktarda bir şey olmamak
fall short of v. yetmemek
be short of v. yetmemek
stop short v. duruvermek
fall short v. yetmemek
run short of something v. azalmak
be short of v. kafi gelmemek (varolan şeyler/birileri)
be short of v. eksik olmak
take a short cut v. kestirmeden gitmek
be taken short v. sıkışmak
run short v. tükenmek
sell short v. henüz elde olmayan malı ileride teslim etmek üzere satmak
leave someone short v. birini bir şeyden yoksun bırakmak
be a short period of time v. az zaman kalmak
be in short supply v. az miktarda bulunmak
call someone a name for short v. birine kısaca (lakap vb) demek
make short work of v. bir hamlede alt etmek
cut short v. susturmak
fall short v. yeterli olmamak
be short v. belirli bir miktarı çıkıştıramamak
fall short of v. umduğu gibi çıkmamak
run short of v. az kalmak
break short v. kısa kesmek
run short v. yeterli gelmemek
make short work of v. problemini çabucak halletmek
make short work of v. bir çırpıda yemek
make short work of v. çabucak bitirmek
be caught short of v. yanında yeterli miktarda olmamak
give short notice v. bir işin yapılması için çok az zaman vermek
make short work of v. çabucak yenmek
go short v. birine yeterli miktarda bir şey olmamak
be caught short v. sıkışmak
be short v. birinde bir şey belirli bir miktarda eksik olmak
be short on v. kısa gelmek (bir giysi)
run short of v. kıtlaşmak
sell someone short v. birinin ismini deyip de geçmek
take a short break v. birkaç günlük bir tatile çıkmak
cut somebody short v. sözünü kesmek
be taken short v. abdesti gelmek
be caught short v. abdesti gelmek
have someone by the short and curlies v. gagasından yakalamak
run short of (something) v. az kalmak
fall short v. eksik gelmek
fall short v. yetersiz gelmek
fall short v. az gelmek
go short v. tüketmek (gıda)
go short v. az kalmak
fall short v. eksik çıkmak
be short circuited v. kısa devre olmak
have short v. eksiği olmak
come short (with someone) v. yetmemek
come short (with someone) v. az gelmek
come short (with someone) v. karşılayamamak
be short-listed v. finale kalmak
be short-listed v. son elemeye kalan adaylar listesine konulmak
short-change v. eksik ödemek
short-change v. para üstünü az vererek birini kandırmak
short-change v. eksik para üzeri vermek
short-circuit v. (aradaki şeyleri) atlayıp geçmek
short-change someone v. eksik ödemek
short-change someone v. eksik ödeme yapmak
short-circuit v. uzak durmak
short-circuit v. aradakileri atlayıp geçmek
short-change v. aldatmak
short-circuit v. kısa devre yaptırmak
short-change v. eksik ödeme yapmak
short-circuit v. kaçınmak
short-change v. eksik para üstü vermek
short-circuit v. kolaylaştırmak
fall short of v. tükenmek
run short of v. yetmemek
run short v. kafi gelmemek
be short on v. -de birinin eksikliği olmak
give short change v. fazla ilgilenmemek
give short change v. beklediğinden az ilgi göstermek
be short of money v. paraca sıkıntıda olmak
fall short of the expectations v. beklentilerine yetmemek
take a short time v. kısa sürmek
last a short time v. kısa sürmek
come up short on money v. parası çıkışmamak
come up short on money v. parası yetmemek
stop short v. yarı yolda durmak
be short of breath v. nefesi tıkanmak
be short of breath v. nefessiz kalmak
be short of breath v. nefesi kesilmek
fall short of v. beklentileri karşılamamak
fall short of v. yetersiz kalmak
fall short of v. bekleneni verememek
fall short of v. beklentileri karşılayamamak
fall short of v. bekleneni vermemek
fall short of v. başaramamak
break short v. yarıda kesmek
cut short v. yarıda kesmek
stop/halt for a short time v. geçici bir süre dolmak
take short v. kısa tutmak
get to the top of one's field in a very short time v. çok kısa zamanda alanında en üste/tepeye çıkmak/ulaşmak
have a short fuse v. kolay sinirlenmek
have a short fuse v. çabuk sinirlenmek
cut the trip short v. geziyi kısa kesmek
cut the holiday short v. tatili kısa kesmek
short the stock v. hisseleri açığa satmak
be in short supply v. zor bulunmak
pay a short visit v. kısa bir ziyarette bulunmak
make a short visit v. kısa bir ziyarette bulunmak
have a short day at work v. erken paydos etmek
give a short summary v. özet geçmek
fall short of words v. kelimeler kifayetsiz kalmak
fall short of the expectations v. beklentileri karşılamamak
fall short v. eksik kalmak
set short term and long term goal v. kısa vadeli ve uzun vadeli hedef belirlemek
short-circuit v. yıldırmak
short-circuit v. engellemek
short-circuit v. ket vurmak
short-circuit v. alıkoymak
short-circuit v. (kısa devre sonucu) yönünü kaybetmek
short-circuit v. (kısa devre sonucu) yeri değişmek
short-list v. aday listesine eklemek
short-list v. eleme listesine yazmak
taking a very short time adj. saniyelik
short of breath adj. tıknefes
very short adj. bacak kadar
very short adj. kısacık
small and short adj. ufak tefek
short and to the point adj. açık
wearing a tight and short dress adj. düttürü
short and plump adj. bıldırcın gibi
short and sweet adj. az ve öz
short and sweet adj. kısa ve yerinde
short tempered adj. çabuk öfkelenen
short sleeved adj. kısa kollu
short and tight adj. düdük gibi
short winded adj. kısa süren
short haired adj. kısa tüylü
short-tempered adj. hemen parlayan
short-sighted adj. uzağı göremeyen
short-legged adj. bacaksız
short-range adj. kısa vadeli
short-waisted adj. omuz ve bel arası kısa olan
short-winded adj. nefesi çabuk kesilen
short-range adj. kısa menzil
short-sighted adj. basiretsiz
short-spoken adj. sert
short-legged adj. bastıbacak
short-range adj. kısa dönemli
short-winded adj. kısa süren
short-run adj. kısa vadeli
short-range adj. kısa mesafe
short-tempered adj. çabuk kızan
short-staffed adj. yeterli personeli olmayan
short-sighted adj. ileriyi göremeyen
short-sighted adj. sağgörüsüz
short-spoken adj. kaba
short-term adj. kısa dönemli
short-sighted adj. kıt görüşlü
short-circuit adj. kısa devreli
short-tempered adj. kolay sinirlenir
short-spoken adj. nezaketsiz
short-dated adj. kısa süreli
short-legged adj. kıçtan bacaklı
short-chinned adj. kısa çeneli
short-tempered adj. hiddetli
short-tempered adj. aceleci
short-tempered adj. fevri
short-haired adj. kısa saçlı
short-tailed adj. kısa kuyruklu
short-cut adj. kısa kesilmiş
short-cropped adj. kısa kesilmiş
short-stemmed adj. kısa saplı
short form of... (a word) adj. muhaffef
short of breath adj. nefes nefese kalmış
short-beaked adj. kısa gagalı
short-billed adj. kısa gagalı
short-bodied adj. kısa gövdeli
short-bodied adj. kısa vücutlu
short-breathed adj. nefes nefese kalmış
short-breathed adj. nefesi tıkanmış
short-breathed adj. kısa süreli
short-breathed adj. kısa ömürlü
short-breathed adj. geçici
short-change adj. hileci
short-change adj. dalavereci
short-change adj. hileciliğe ait veya ilgili
short-change adj. dolandırıcılığa ait veya ilgili
short-eared adj. kısa kulaklı
short-handled adj. kısa saplı
short-handled adj. kısa kollu
short-haul adj. kısa mesafeye giden
short-haul adj. kısa süreli
short-haul adj. kısa süreye ait
short-haul adj. kısa süre ile ilgili
short-haul adj. geçici
short-life adj. kısa ömürlü
short-life adj. kısa vadeli
short-life adj. geçici
short-life adj. belirli süreli
short-nosed adj. kısa burunlu
short-stay adj. kısa süreli
short-stay adj. kısa vadeli
short-stay adj. geçici
short-term adj. kısa sürede elde edilen
short-term adj. neredeyse hemen sağlanan
short-winded adj. kısa ve öz
short-winded adj. ani
short-winded adj. tutarsız
short-winded adj. bağlantısız
short-winded adj. değişken
short-winded adj. (yazı veya konuşma) özlü
short-winded adj. (yazı veya konuşma) spontan
short-wited adj. salak
short-wited adj. aklı havada olan
short-wited adj. aptal
short-wited adj. akılsız
short-wited adj. kafasız
short-wited adj. mankafa
in short order adv. çabuk
in short adv. açıkçası
in short order adv. çarçabuk
quite short adv. kısaca
in short adv. yani
for short adv. kısacası
in short adv. sözün kısası
for a short time adv. kısa bir süre için
at short notice adv. kısa zamanda
in short order adv. çabucak
in the short haul adv. kısa vadede
a short time ago adv. az önce
in short supply adv. kıt
in a short time adv. ha bugün ha yarın
in short order adv. hemen
in short adv. uzatmayalım
in the short run adv. kısa vadede
in short adv. uzun sözün kısası
in the short term adv. kısa vadede
for short adv. velhasıl
at short notice adv. kısa süreyle
the long and the short of it adv. doğrusu
in a short time adv. dünden bugüne
in short course adv. kısaca
in short adv. hulasa
within a short time adv. tez vakitte
in a very short time adv. kaşla göz arasında
in short adv. velhasıl kelam
until a short while ago adv. kısa bir süre önceye kadar
short while ago adv. kısa bir süre önce
short-sightedly adv. basiretsiz bir şekilde
short-temperedly adv. asabi bir şekilde
short-sightedly adv. miyop
a short time ago adv. yakın zaman önce
a short time ago adv. kısa zaman önce
after a short break adv. kısa bir aradan sonra
in the short term adv. kısa dönemde
in a short time adv. kısa sürede
in short adv. muhtasar olarak
on short notice adv. hemen
at short notice adv. derhal
at short notice adv. hemen
at short notice adv. çok kısa sürede
on short notice adv. derhal
at short notice adv. acilen
on short notice adv. çok kısa sürede
in the short term adv. kısa vadede/süreliğine
for the short term adv. kısa vadede/süreliğine
in a short span of time adv. kısa süre içinde
in a short span of time adv. kısa sürede
in a short span of time adv. kısa zamanda
in short adv. özetlersek
in short adv. özetleyecek olursak
at short date adv. kısa vadede
for the short term adv. kısa vadede
in short adv. muhasebe hesaplarında iç sütunda
short of prep. haricinde
short of something prep. dışında
short of something prep. -den başka
short of something prep. az
short of prep. -den başka
short of something prep. -den aşağı
nothing short of prep. -den başka hiçbir şey
cut it short! interj. hadi hadi!
Phrasals
sell short v. hafife almak
sell short v. itimat etmemek
sell short v. azımsamak
at short notice adv. çok kısa süre öncesinden haber vererek
at short notice adv. son anda