|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
| General |
|
| 1 |
General |
the far east n.
|
uzak doğu |
|
Economically, Asia, the Far East and Latin America are light-years away from the ACP countries.
Ekonomik açıdan Asya, Uzak Doğu ve Latin Amerika ACP ülkelerinden ışık yılı kadar uzakta.
More Sentences
|
| 2 |
General |
russian far east n.
|
rusya uzak doğusu |
|
Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
Khabarovsk, Rusya'nın Uzak Doğu bölgesinin en büyük şehirlerinden biridir.
More Sentences
|
| 3 |
General |
go too far v.
|
çizmeyi aşmak |
|
You've gone too far.
Çizmeyi aştın.
More Sentences
|
| 4 |
General |
go far v.
|
uzaklaşmak |
|
We had not gone far before we were caught in a shower.
Sağanağa yakalandığımızda pek uzaklaşmamıştık.
More Sentences
|
|
|
| 5 |
General |
go far away v.
|
uzağa gitmek |
|
Tom went far away.
Tom çok uzaklara gitti.
More Sentences
|
| 6 |
General |
go too far v.
|
ileri gitmek |
|
Do you think I went too far?
Sence çok mu ileri gittim?
More Sentences
|
| 7 |
General |
go too far v.
|
çok ileri gitmek |
|
There is one point, however, where the Commission proposal goes too far.
Ancak Komisyon teklifinin çok ileri gittiği bir nokta var.
More Sentences
|
| 8 |
General |
go too far v.
|
aşırıya kaçmak |
|
My proposals now simply go too far.
Benim tekliflerim artık resmen aşırıya kaçıyor.
More Sentences
|
| 9 |
General |
go far v.
|
başarılı olmak |
|
I'm sure he will go far in the business world.
Ben iş dünyasında onun başarılı olacağından eminim.
More Sentences
|
| 10 |
General |
go too far v.
|
fazla ileri gitmek |
|
Haven't you gone too far?
Sen fazla ileri gitmedin mi?
More Sentences
|
| 11 |
General |
far away adj.
|
uzak |
|
To find ourselves in 2003 already discussing 2013 all seems rather far away.
Kendimizi 2003 yılında 2013'ü tartışırken bulmak oldukça uzak görünüyor.
More Sentences
|
| 12 |
General |
better by far adj.
|
çok daha iyi |
|
This is better by far.
Bu çok daha iyi.
More Sentences
|
| 13 |
General |
far too much adj.
|
çok fazla |
|
You have said that we want faster spending because far too much remains unspent at the moment.
Hızlı harcama istediğimizi çünkü şu anda çok fazla harcama yapılmadığını söylediniz.
More Sentences
|
| 14 |
General |
far-sighted adj.
|
hipermetrop |
|
Tom is far-sighted.
Tom hipermetroptur.
More Sentences
|
| 15 |
General |
far-off adj.
|
uzak |
|
Neighbours in far-off countries alike have an interest in making North Korea change its mind.
Kuzey Kore'nin fikrini değiştirmesinde uzak ülkelerdeki komşularının da çıkarı vardır.
More Sentences
|
| 16 |
General |
far-reaching adj.
|
geniş kapsamlı |
|
It would raise problems with far-reaching constitutional consequences for our Member States.
Bu durum, Üye Devletlerimiz için geniş kapsamlı anayasal sonuçlar doğuracak sorunlara yol açacaktır.
More Sentences
|
| 17 |
General |
far-fetched adj.
|
inanılmaz |
|
It's not so far-fetched.
O kadar inanılmaz değil.
More Sentences
|
| 18 |
General |
far less adj.
|
çok daha az |
|
Today, there seems to be far less appetite for taking difficult political decisions.
Bugün, zor siyasi kararlar almak için çok daha az iştah var gibi görünüyor.
More Sentences
|
| 19 |
General |
far greater adj.
|
çok daha büyük/fazla |
|
Social inequality is present to a far greater extent.
Sosyal eşitsizlik çok daha büyük ölçüde mevcuttur.
More Sentences
|
| 20 |
General |
by far adv.
|
çok daha fazla |
|
This novel is by far more interesting than that one.
Bu roman ondan çok daha fazla ilginç.
More Sentences
|
| 21 |
General |
far between adv.
|
seyrek |
|
Taxis are few and far between during a rainstorm.
Fırtınalı sağanak esnasında taksiler çok seyrek olur.
More Sentences
|
| 22 |
General |
so far adv.
|
şimdiye kadar |
|
That is more than we have been told so far, and I am delighted about that.
Bu şimdiye kadar bize söylenenden çok daha fazlası ve ben bundan memnuniyet duyuyorum.
More Sentences
|
| 23 |
General |
far away adv.
|
çok uzakta |
|
By now they are far away.
Şimdiye kadar bunlar çok uzaktaydı.
More Sentences
|
| 24 |
General |
thus far adv.
|
şimdiye kadar |
|
Thus far about the amendments.
Şimdiye kadar değişikliklerle ilgili.
More Sentences
|
| 25 |
General |
by far adv.
|
açık farkla |
|
She is by far the best player in the club.
Kulüpte açık farkla en iyi oyuncudur.
More Sentences
|
| 26 |
General |
as far as adv.
|
kadar |
|
I agree with this in principle, but as far as I know, this does not apply to any of the other subsections of the budget.
Buna prensipte katılıyorum, ancak bildiğim kadarıyla bu durum bütçenin diğer alt bölümleri için geçerli değil.
More Sentences
|
| 27 |
General |
so far adv.
|
şu ana kadar |
|
There has been no 'agreement' and no 'decision' so far.
Şu ana kadar ne bir "anlaşma" ne de bir "karar" söz konusudur.
More Sentences
|
| 28 |
General |
far away adv.
|
uzakta |
|
I could see Tokyo Tower far away.
Uzakta Tokyo Kulesi'ni görebiliyordum.
More Sentences
|
| 29 |
General |
far from home adv.
|
evden uzakta |
|
I just wanted a different kind of army service far from home.
Ben askerlik görevimi evden uzakta farklı bir şekilde yapmak istiyorum.
More Sentences
|
| 30 |
General |
far above adv.
|
çok üzerinde |
|
The plane was flying far above the clouds.
Uçak bulutların çok üzerinde uçuyordu.
More Sentences
|
| 31 |
General |
from far away adv.
|
uzaktan |
|
From far away, the Earth looks like a point of light.
Uzaktan bakıldığında, Dünya bir ışık noktası gibi görünür.
More Sentences
|
| 32 |
General |
as far as adv.
|
olabildiğince |
|
We must accept our existence as far as possible.
Varoluşumuzu olabildiğince kabul etmeliyiz.
More Sentences
|
| 33 |
General |
far below adv.
|
çok altında/aşağısında |
|
The financial perspectives have been respected, and what is more, expenditure has been far below what was budgeted.
Mali perspektiflere saygı gösterilmiştir ve dahası, harcamalar bütçelenenin çok altında gerçekleşmiştir.
More Sentences
|
| 34 |
General |
far from prep.
|
şöyle dursun |
|
Far from being bored, we had a very good time.
Sıkılmak şöyle dursun, biz çok eğlendik.
More Sentences
|
| 35 |
General |
far from prep.
|
hiç |
|
This process is far from easy, and this is why it is important for that country to receive our support.
Bu süreç hiç de kolay değildir ve bu nedenle bu ülkenin bizim desteğimizi alması önemlidir.
More Sentences
|
| 36 |
General |
far worse than prep.
|
çok daha kötüsü |
|
The movie is far worse than the book.
Film kitaptan çok daha kötüdür.
More Sentences
|
| 37 |
General |
so far as conj.
|
kadarıyla |
|
So far as I know, there are two amendments remaining.
Bildiğim kadarıyla geriye iki değişiklik kaldı.
More Sentences
|
| 38 |
General |
far from it interj.
|
tersine |
|
Not because we are pleased with all the aspects, far from it.
Her açıdan memnun olduğumuz için değil, tam tersine.
More Sentences
|
| 39 |
General |
as far as prep.
|
ilişkin |
|
As far as restoring environmental damage is concerned, we cannot accept broad derogations from operators' liability.
Çevresel zararın onarılması söz konusu olduğunda, işletmecilerin sorumluluğuna ilişkin geniş istisnaları kabul edemeyiz.
More Sentences
|
| Phrases |
|
| 40 |
Phrases |
far from here expr.
|
buradan uzakta |
|
The station is far from here.
İstasyon buradan uzakta.
More Sentences
|
| 41 |
Phrases |
far from here expr.
|
buraya uzak |
|
Tom's house isn't far from here.
Tom'un evi buraya uzak değil.
More Sentences
|
| 42 |
Phrases |
far too soon expr.
|
çok erken |
|
But do not expect answers yet; it is far too soon.
Ancak henüz cevap beklemeyin; çok erken.
More Sentences
|
| 43 |
Phrases |
far enough expr.
|
yeterince uzak |
|
Tom didn't go far enough.
Tom yeterince uzağa gitmedi.
More Sentences
|
| General |
|
| 44 |
General |
going far n.
|
uzaklaşma |
|
|
|
| 45 |
General |
far end n.
|
dip |
|
| 46 |
General |
the far east n.
|
uzakdoğu |
|
| 47 |
General |
far eastern civilisation n.
|
uzakdoğu medeniyeti |
|
| 48 |
General |
far eastern civilisation n.
|
kore ve japonya'da süregelen medeniyet |
|
| 49 |
General |
the far end of the world n.
|
dünyanın öbür ucu |
|
| 50 |
General |
far east n.
|
uzakdoğu |
|
| 51 |
General |
studying from far away n.
|
uzaktan okuma |
|
| 52 |
General |
the far end of the world n.
|
dünyanın bir ucu |
|
| 53 |
General |
far end of the world n.
|
dünyanın diğer ucu |
|
| 54 |
General |
far end of the world n.
|
dünyanın bir ucu |
|
| 55 |
General |
far field n.
|
uzak alan |
|
| 56 |
General |
far-sightedness n.
|
basiret |
|
| 57 |
General |
far-away land n.
|
yad eller |
|
| 58 |
General |
far end of the world n.
|
dünyanın öteki ucu |
|
| 59 |
General |
near and far visual space n.
|
yakın ve uzak görme alanı |
|
| 60 |
General |
far seas n.
|
uzak denizler |
|
| 61 |
General |
far-off locale n.
|
uzak bölge |
|
| 62 |
General |
far-off locale n.
|
uzak yer |
|
| 63 |
General |
far east movement n.
|
uzak doğu hareketi |
|
| 64 |
General |
far future n.
|
uzak gelecek |
|
| 65 |
General |
far east countries n.
|
uzak doğu ülkeleri |
|
| 66 |
General |
far east studies n.
|
uzak doğu çalışmaları |
|
| 67 |
General |
far eastern studies n.
|
uzak doğu çalışmaları |
|
| 68 |
General |
carry too far v.
|
ileri götürmek |
|
| 69 |
General |
be few and far between v.
|
çok seyrek olmak |
|
| 70 |
General |
go too far v.
|
haddini aşmak |
|
| 71 |
General |
go too far v.
|
haddini bilmemek |
|
| 72 |
General |
be far apart v.
|
arada dağlar kadar fark olmak |
|
| 73 |
General |
be few and far between v.
|
nadir rastlanmak |
|
| 74 |
General |
go far v.
|
çok başarılı olmak |
|
| 75 |
General |
go too far v.
|
çok gitmek |
|
| 76 |
General |
go too far v.
|
aşırı gitmek |
|
| 77 |
General |
go far ahead v.
|
ifrata kaçmak |
|
| 78 |
General |
go too far v.
|
çok olmak |
|
| 79 |
General |
range far v.
|
geniş kapsamlı olmak |
|
| 80 |
General |
go too far v.
|
azıtmak |
|
| 81 |
General |
go too far v.
|
azmak |
|
| 82 |
General |
go too far v.
|
fazla olmak |
|
| 83 |
General |
carry things too far v.
|
abartmak |
|
| 84 |
General |
be far from home v.
|
gurbete düşmek |
|
| 85 |
General |
far superior than others v.
|
cebinden çıkartmak |
|
| 86 |
General |
go far v.
|
çok iş görmek |
|
| 87 |
General |
be far superior than (somebody) v.
|
taş çıkartmak |
|
| 88 |
General |
be far superior than (somebody) v.
|
taş çıkarmak |
|
| 89 |
General |
spread far and wide v.
|
dünyayı tutmak |
|
| 90 |
General |
(for someone) to go too far v.
|
fazla olmak |
|
| 91 |
General |
go far v.
|
başarmak |
|
| 92 |
General |
be far apart v.
|
ayrı düşmüş olmak |
|
| 93 |
General |
far outweigh v.
|
çok daha ağır gelmek/basmak |
|
| 94 |
General |
far overweigh v.
|
gölgede bırakmak |
|
| 95 |
General |
far overweigh v.
|
önemce daha ağır basmak |
|
| 96 |
General |
be too far gone to go back now v.
|
geri dönemeyecek kadar yol almış olmak |
|
| 97 |
General |
be far apart v.
|
uzak düşmüş olmak |
|
| 98 |
General |
go somewhere far away v.
|
uzak bir yere gitmek |
|
| 99 |
General |
be far v.
|
uzak olmak |
|
| 100 |
General |
be pretty far behind v.
|
bayağı bir geride olmak |
|
| 101 |
General |
far flung adj.
|
çok yayılmış |
|
| 102 |
General |
far-off adj.
|
uzakta |
|
| 103 |
General |
far famed adj.
|
çok meşhur |
|
| 104 |
General |
far-off adj.
|
çok uzak |
|
| 105 |
General |
going far adj.
|
ilerleyen |
|
| 106 |
General |
not far adj.
|
yakın |
|
| 107 |
General |
far reaching adj.
|
sonuçları çok |
|
| 108 |
General |
far better adj.
|
fazlasıyla |
|
| 109 |
General |
far-out adj.
|
geçerli |
|
| 110 |
General |
far-out adj.
|
garip |
|
| 111 |
General |
far-famed adj.
|
çok meşhur |
|
| 112 |
General |
far-out adj.
|
harika |
|
| 113 |
General |
far-out adj.
|
çılgınca |
|
| 114 |
General |
far-reaching adj.
|
kapsamlı |
|
| 115 |
General |
far-reaching adj.
|
çok kişi veya şeyi etkileyen |
|
| 116 |
General |
far-out adj.
|
alakasız |
|
| 117 |
General |
far-out adj.
|
makbul |
|
| 118 |
General |
far-sighted adj.
|
durendiş |
|
| 119 |
General |
far-reaching adj.
|
uzaklara erişen |
|
| 120 |
General |
far-famed adj.
|
topluma mal olmuş |
|
| 121 |
General |
far-seeing adj.
|
durendiş |
|
| 122 |
General |
far-off adj.
|
dalıp gitmiş |
|
| 123 |
General |
far-reaching adj.
|
geniş ölçüde |
|
| 124 |
General |
far-off adj.
|
dalgın |
|
| 125 |
General |
far-sighted adj.
|
presbit |
|
| 126 |
General |
far-flung adj.
|
en uzak |
|
| 127 |
General |
far-reaching adj.
|
şümullu |
|
| 128 |
General |
far-reaching adj.
|
etki çevresi geniş |
|
| 129 |
General |
far-reaching adj.
|
etki alanı geniş |
|
| 130 |
General |
far-fetched adj.
|
zoraki |
|
| 131 |
General |
far-flung adj.
|
uzaklara yayılmış |
|
| 132 |
General |
far-going adj.
|
geniş kapsamlı |
|
| 133 |
General |
far-sighted adj.
|
ileriyi gören |
|
| 134 |
General |
far from unique adj.
|
benzersizlikten uzak |
|
| 135 |
General |
far-out adj.
|
alışılmadık |
|
| 136 |
General |
far from the subject adj.
|
konudan uzak |
|
| 137 |
General |
far-famed adj.
|
ünü yayılmış |
|
| 138 |
General |
far-fetched adj.
|
ihtimal dışı |
|
| 139 |
General |
far eastern adj.
|
uzak doğulu |
|
| 140 |
General |
far-fetched adj.
|
zoraki/zorlama |
|
| 141 |
General |
far fewer adj.
|
çok çok daha az |
|
| 142 |
General |
far smaller adj.
|
çok daha küçük |
|
| 143 |
General |
far-seeing adj.
|
ileri görüşlü |
|
| 144 |
General |
as far as the eye can reach adv.
|
göz alabildiğine |
|
| 145 |
General |
in so far as adv.
|
şu kadar ki |
|
| 146 |
General |
as far as possible adv.
|
elden geldiğince |
|
| 147 |
General |
far and wide adv.
|
geniş ölçüde |
|
| 148 |
General |
far from doing this adv.
|
bunu yapmak şöyle dursun |
|
| 149 |
General |
so far as i know adv.
|
benim bildiğim kadar |
|
| 150 |
General |
in so far as adv.
|
bir dereceye kadar |
|
| 151 |
General |
by far adv.
|
bir hayli |
|
| 152 |
General |
in so far as adv.
|
kadarıyla |
|
| 153 |
General |
in so far as adv.
|
-den dolayı |
|
| 154 |
General |
thus far adv.
|
oraya kadar |
|
| 155 |
General |
far and away adv.
|
pek çok |
|
| 156 |
General |
far afield adv.
|
konu dışında |
|
| 157 |
General |
far afield adv.
|
uzağa |
|
| 158 |
General |
at the far end of the street adv.
|
caddenin öbür ucunda |
|
| 159 |
General |
far from doing so adv.
|
şöyle dursun |
|
| 160 |
General |
so far adv.
|
bir yere kadar |
|
| 161 |
General |
few and far adv.
|
nadiren |
|
| 162 |
General |
by far adv.
|
fersah fersah çok |
|
| 163 |
General |
far and near adv.
|
her yerde |
|
| 164 |
General |
by far adv.
|
fersah fersah |
|
| 165 |
General |
far away adv.
|
uzağa |
|
| 166 |
General |
far from doing this adv.
|
bir yana |
|
| 167 |
General |
as far as adv.
|
kadarıyla |
|
| 168 |
General |
far and wide adv.
|
dünyanın dört yanında |
|
| 169 |
General |
as far as it goes adv.
|
aslında |
|
| 170 |
General |
so far as adv.
|
bir dereceye kadar |
|
| 171 |
General |
a far cry from adv.
|
farklı |
|
| 172 |
General |
as far as I'm concerned adv.
|
bana göre |
|
| 173 |
General |
by far adv.
|
büyük bir farkla |
|
| 174 |
General |
far away adv.
|
uzaklarda |
|
| 175 |
General |
in as far as adv.
|
kadarıyla |
|
| 176 |
General |
far up adv.
|
yükseklerde |
|
| 177 |
General |
as far as i'm concerned adv.
|
bana kalırsa |
|
| 178 |
General |
far and wide adv.
|
uzun uzadıya |
|
| 179 |
General |
so far adv.
|
belirli bir yere kadar |
|
| 180 |
General |
as far as it goes adv.
|
esasen |
|
| 181 |
General |
by far adv.
|
açık ara |
|
| 182 |
General |
from far away adv.
|
derinden derine |
|
| 183 |
General |
far between adv.
|
nadiren |
|
| 184 |
General |
as far as the eye could reach adv.
|
göz alabildiğine |
|
| 185 |
General |
as far as possible adv.
|
mümkün olabildiğince |
|
| 186 |
General |
far afield adv.
|
uzakta |
|
| 187 |
General |
far and wide adv.
|
her yerde |
|
| 188 |
General |
far into the night adv.
|
gece geç vakte kadar |
|
| 189 |
General |
as far as i see adv.
|
anlayabildiğim kadarıyla |
|
| 190 |
General |
by far adv.
|
çok |
|
| 191 |
General |
far and away adv.
|
öbürlerinden kat kat daha |
|
| 192 |
General |
so far adv.
|
belirli bir mesafe |
|
| 193 |
General |
thus far adv.
|
bu zamana kadar |
|
| 194 |
General |
thus far adv.
|
buraya kadar |
|
| 195 |
General |
thus far adv.
|
o zamana kadar |
|
| 196 |
General |
as far as possible adv.
|
mümkün mertebe |
|
| 197 |
General |
as far as adv.
|
olduğu kadar |
|
| 198 |
General |
as far as we are concerned adv.
|
anladığımız kadarıyla |
|
| 199 |
General |
as far as adv.
|
-e göre |
|
| 200 |
General |
as far as adv.
|
-e kadar |
|
| 201 |
General |
as far as someone is concerned adv.
|
-e göre |
|
| 202 |
General |
in so far as adv.
|
-den ötürü |
|
| 203 |
General |
by far adv.
|
öbürlerinden kat kat daha |
|
| 204 |
General |
so far adv.
|
bu zamana dek |
|
| 205 |
General |
by far the best adv.
|
kat be kat iyi |
|
| 206 |
General |
by far the best adv.
|
en iyi |
|
| 207 |
General |
far-back adv.
|
çok önce |
|
| 208 |
General |
far-back adv.
|
çok eskiden |
|
| 209 |
General |
far from the madding crowd adv.
|
çılgın kalabalıktan uzakta |
|
| 210 |
General |
far from the crowd adv.
|
kalabalıktan uzak |
|
| 211 |
General |
as far in advance as possible adv.
|
mümkün olduğunca erken/en kısa zamanda |
|
| 212 |
General |
as far as adv.
|
bir dereceye kadar |
|
| 213 |
General |
far below adv.
|
açık ara altında |
|
| 214 |
General |
by far adv.
|
ziyadesiyle |
|
| 215 |
General |
far from being adv.
|
...olmaktan çok uzakta |
|
| 216 |
General |
as far as I'm concerned adv.
|
zannımca |
|
| 217 |
General |
in so far adv.
|
derecesinde |
|
| 218 |
General |
in so far adv.
|
ölçüsünde |
|
| 219 |
General |
so far from prep.
|
hiç |
|
| 220 |
General |
so far from prep.
|
hiç mi hiç |
|
| 221 |
General |
so far from prep.
|
şöyle dursun |
|
| 222 |
General |
far more than prep.
|
çok daha fazla |
|
| 223 |
General |
in as far as prep.
|
-e göre |
|
| 224 |
General |
far worse than prep.
|
-den çok daha kötü |
|
| 225 |
General |
far more behind prep.
|
çok daha gerisinde |
|
| 226 |
General |
far more behind prep.
|
çok çok gerisinde |
|
| 227 |
General |
in so far conj.
|
şu kadar ki |
|
| 228 |
General |
so far as conj.
|
-e göre |
|
| 229 |
General |
as far forth as conj.
|
kadar |
|
| 230 |
General |
as far forth as conj.
|
kadarıyla |
|
| 231 |
General |
as far forth as conj.
|
olabildiğince |
|
| 232 |
General |
so far so good interj.
|
şimdiye kadar iyi |
|
| 233 |
General |
so far so good interj.
|
her şey yolunda |
|
| 234 |
General |
far from it interj.
|
bilakis |
|
| 235 |
General |
far from it interj.
|
haşa |
|
| 236 |
General |
as far as I'm concerned expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 237 |
General |
as far as I am concerned expr.
|
bana gelince |
|
| 238 |
General |
as far as I am concerned expr.
|
gördüğüm kadarıyla |
|
| 239 |
General |
as far as I am concerned expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
| 240 |
General |
as far as I am concerned expr.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 241 |
General |
as far as I am concerned expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 242 |
General |
as far as I am concerned expr.
|
bence |
|
| 243 |
General |
as far as I am concerned expr.
|
bana kalırsa |
|
| Phrasals |
|
| 244 |
Phrasals |
get far v.
|
mesafe katetmek |
|
| 245 |
Phrasals |
get far
|
yol almak |
|
| Phrases |
|
| 246 |
Phrases |
afaic (as far as I’m concerned) adv.
|
gördüğüm kadarıyla |
|
| 247 |
Phrases |
afaic (as far as I’m concerned) adv.
|
bana gelince |
|
| 248 |
Phrases |
afaic (as far as I’m concerned) adv.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
| 249 |
Phrases |
afaic (as far as I’m concerned) adv.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 250 |
Phrases |
afaic (as far as I’m concerned) adv.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 251 |
Phrases |
afaic (as far as I’m concerned) adv.
|
bence |
|
| 252 |
Phrases |
afaic (as far as I’m concerned) adv.
|
bana kalırsa |
|
| 253 |
Phrases |
as far as I understand expr.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 254 |
Phrases |
far from usual expr.
|
alışılmışın tersine |
|
| 255 |
Phrases |
as far as we understand expr.
|
anladığımız kadarıyla |
|
| 256 |
Phrases |
as far as is known expr.
|
bilindiği kadarıyla |
|
| 257 |
Phrases |
as far as I know expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 258 |
Phrases |
as far as I can see expr.
|
bana kalırsa |
|
| 259 |
Phrases |
far be it from me expr.
|
bana düşmez |
|
| 260 |
Phrases |
as far as in me lies expr.
|
bütün kuvvetimle |
|
| 261 |
Phrases |
as far as I know expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 262 |
Phrases |
as far as we know expr.
|
bildiğimiz kadarıyla |
|
| 263 |
Phrases |
far less likely expr.
|
çok daha az olası |
|
| 264 |
Phrases |
few and far between expr.
|
çok nadir |
|
| 265 |
Phrases |
for far too brief a time expr.
|
çok çok kısa bir süre için |
|
| 266 |
Phrases |
far far away expr.
|
çok çok uzaklar |
|
| 267 |
Phrases |
good from far, far from good expr.
|
dışı seni içi beni yakar |
|
| 268 |
Phrases |
good from afar, far from good expr.
|
dışı seni içi beni yakar |
|
| 269 |
Phrases |
far from universal expr.
|
evrensel olmaktan uzak |
|
| 270 |
Phrases |
as far as i can see expr.
|
gördüğüm kadarıyla |
|
| 271 |
Phrases |
as far as I can see expr.
|
görebildiğim kadar |
|
| 272 |
Phrases |
as far as I can recall expr.
|
hatırlayabildiğim kadarıyla |
|
| 273 |
Phrases |
by far the most expr.
|
en çok |
|
| 274 |
Phrases |
go as far as you can expr.
|
gidebildiğin kadar uzağa git |
|
| 275 |
Phrases |
go as far as you can expr.
|
gidebildiğin yere kadar git |
|
| 276 |
Phrases |
as far as i see expr.
|
gördüğüm kadarıyla |
|
| 277 |
Phrases |
as far as in me lies expr.
|
elimden geldiği kadar |
|
| 278 |
Phrases |
as far as in me lain expr.
|
elimden geldiğince |
|
| 279 |
Phrases |
as far as i can expr.
|
elimden geldiği kadarıyla |
|
| 280 |
Phrases |
far from universal expr.
|
evrensellikten uzak |
|
| 281 |
Phrases |
it is far from impossible expr.
|
imkansız değil |
|
| 282 |
Phrases |
as far as possible expr.
|
olabildiğince |
|
| 283 |
Phrases |
few and far between expr.
|
nadir |
|
| 284 |
Phrases |
it doesn't matter how far you go expr.
|
ne kadar ileri gittiğinin önemi yok |
|
| 285 |
Phrases |
far from being just expr.
|
olmasının ötesinde |
|
| 286 |
Phrases |
as far as the money is concerned expr.
|
konu para olunca |
|
| 287 |
Phrases |
far from being just expr.
|
olmanın ötesinde |
|
| 288 |
Phrases |
as far as possible expr.
|
mümkün olduğunca |
|
| 289 |
Phrases |
far too numerous expr.
|
sayılamayacak kadar çok |
|
| 290 |
Phrases |
few and far between expr.
|
seyrek |
|
| 291 |
Phrases |
so far so good expr.
|
şu ana kadar iyi |
|
| 292 |
Phrases |
the best-so-far expr.
|
şu ana kadar en iyisi |
|
| 293 |
Phrases |
few and far between expr.
|
seyrek olarak |
|
| 294 |
Phrases |
few and far between expr.
|
tek tük |
|
| 295 |
Phrases |
as far as in me lies expr.
|
tüm gücümle |
|
| 296 |
Phrases |
so far in the history expr.
|
tarihte şimdiye kadar |
|
| 297 |
Phrases |
as far as I live expr.
|
yaşadığım sürece |
|
| 298 |
Phrases |
far afield expr.
|
kapsamı (daha) geniş |
|
| 299 |
Phrases |
far afield expr.
|
kapsamı genişlemiş |
|
| 300 |
Phrases |
far afield expr.
|
bir yerden/bir şeyden uzağa |
|
| 301 |
Phrases |
far afield expr.
|
evden uzağa |
|
| 302 |
Phrases |
far afield expr.
|
evden uzakta |
|
| 303 |
Phrases |
far afield expr.
|
yakın olmayan yerlere/yerlerde |
|
| 304 |
Phrases |
far afield expr.
|
uzak diyarlara/yerlere |
|
| 305 |
Phrases |
far afield expr.
|
uzak diyarlarda/yerlerde |
|
| 306 |
Phrases |
not far off expr.
|
doğru sayılır |
|
| 307 |
Phrases |
not far off expr.
|
yanlış olmayabilir |
|
| 308 |
Phrases |
not far off expr.
|
pek yanlış sayılmaz |
|
| 309 |
Phrases |
not far off expr.
|
kısmen doğru |
|
| 310 |
Phrases |
not far off expr.
|
tamamen yanlış değil |
|
| 311 |
Phrases |
not far off expr.
|
doğruluk payı var |
|
| 312 |
Phrases |
not far off expr.
|
sayılır |
|
| 313 |
Phrases |
not far off expr.
|
neredeyse |
|
| 314 |
Phrases |
not far off expr.
|
neredeyse doğru |
|
| 315 |
Phrases |
not far off expr.
|
doğru sayılır |
|
| 316 |
Phrases |
not far off expr.
|
pek de yanlış değil |
|
| 317 |
Phrases |
not far off expr.
|
pek yanlış sayılmaz |
|
| 318 |
Phrases |
not far off expr.
|
kısmen doğru |
|
| 319 |
Phrases |
not far off expr.
|
tamamen yanlış değil |
|
| 320 |
Phrases |
not far off expr.
|
doğruluk payı var |
|
| 321 |
Phrases |
not far off expr.
|
sayılır |
|
| 322 |
Phrases |
not far off expr.
|
neredeyse |
|
| 323 |
Phrases |
not far out expr.
|
neredeyse doğru |
|
| 324 |
Phrases |
not far out expr.
|
doğru sayılır |
|
| 325 |
Phrases |
not far out expr.
|
pek de yanlış değil |
|
| 326 |
Phrases |
not far out expr.
|
pek yanlış sayılmaz |
|
| 327 |
Phrases |
not far out expr.
|
kısmen doğru |
|
| 328 |
Phrases |
not far out expr.
|
tamamen yanlış değil |
|
| 329 |
Phrases |
not far out expr.
|
doğruluk payı var |
|
| 330 |
Phrases |
not far out expr.
|
sayılır |
|
| 331 |
Phrases |
not far out expr.
|
neredeyse |
|
| 332 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
neredeyse doğru |
|
| 333 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
doğru sayılır |
|
| 334 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
pek de yanlış değil |
|
| 335 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
pek yanlış sayılmaz |
|
| 336 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
kısmen doğru |
|
| 337 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
tamamen yanlış değil |
|
| 338 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
doğruluk payı var |
|
| 339 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
sayılır |
|
| 340 |
Phrases |
not far wrong expr.
|
neredeyse |
|
| 341 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(birine/bir şeye) ilişkin olarak |
|
| 342 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(birine/bir şeye) gelince |
|
| 343 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(biri/bir şey) hususunda |
|
| 344 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(biri/bir şey) ile ilgili olarak |
|
| 345 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(biri/bir şey) konusunda |
|
| 346 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(biri/bir şey) konusuna gelince |
|
| 347 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(birine/bir şeye) göre |
|
| 348 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(birinin) görüşüne göre |
|
| 349 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(birinin) fikrine göre |
|
| 350 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(birinin) kanaatince |
|
| 351 |
Phrases |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
(birinin) kanısına göre |
|
| 352 |
Phrases |
not far off expr.
|
hemen hemen doğru |
|
| 353 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 354 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
| 355 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 356 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
bana kalırsa |
|
| 357 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
bence |
|
| 358 |
Phrases |
afaicr (as far as I can remember/recall) expr.
|
hatırlayabildiğim kadarıyla |
|
| 359 |
Phrases |
afaicr (as far as I can remember/recall) expr.
|
hatırladığım kadarıyla |
|
| 360 |
Phrases |
afaicr (as far as I can remember/recall) expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
| 361 |
Phrases |
afaics (as far as I can see) expr.
|
gördüğüm kadarıyla |
|
| 362 |
Phrases |
afaics (as far as I can see) expr.
|
bana kalırsa |
|
| 363 |
Phrases |
afaics (as far as I can see) expr.
|
görebildiğim kadarıyla |
|
| 364 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 365 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
bildiğime göre |
|
| 366 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
tek söyleyebileceğim |
|
| 367 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
şu kadarını söyleyebilirim ki |
|
| 368 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
eğer yanılmıyorsam |
|
| 369 |
Phrases |
afair (as far as I remember/recall) expr.
|
hatırladığım kadarıyla |
|
| 370 |
Phrases |
afair (as far as I remember/recall) expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
| 371 |
Phrases |
afaiu (as far as I understand) expr.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 372 |
Phrases |
afaiu (as far as I understand) expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 373 |
Phrases |
afaiui (as far as I understand it) expr.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 374 |
Phrases |
afaiui (as far as I understand it) expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 375 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 376 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
| 377 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 378 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
bana kalırsa |
|
| 379 |
Phrases |
afaiac (as far as I am concerned) expr.
|
bence |
|
| 380 |
Phrases |
afaicr (as far as I can remember/recall) expr.
|
hatırlayabildiğim kadarıyla |
|
| 381 |
Phrases |
afaicr (as far as I can remember/recall) expr.
|
hatırladığım kadarıyla |
|
| 382 |
Phrases |
afaicr (as far as I can remember/recall) expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
| 383 |
Phrases |
afaics (as far as I can see) expr.
|
gördüğüm kadarıyla |
|
| 384 |
Phrases |
afaics (as far as I can see) expr.
|
bana kalırsa |
|
| 385 |
Phrases |
afaics (as far as I can see) expr.
|
görebildiğim kadarıyla |
|
| 386 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 387 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
bildiğime göre |
|
| 388 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
tek söyleyebileceğim |
|
| 389 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
şu kadarını söyleyebilirim ki |
|
| 390 |
Phrases |
afaict (as far as I can tell) expr.
|
eğer yanılmıyorsam |
|
| 391 |
Phrases |
afair (as far as I remember/recall) expr.
|
hatırladığım kadarıyla |
|
| 392 |
Phrases |
afair (as far as I remember/recall) expr.
|
yanlış hatırlamıyorsam |
|
| 393 |
Phrases |
afaiu (as far as I understand) expr.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 394 |
Phrases |
afaiu (as far as I understand) expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 395 |
Phrases |
afaiui (as far as I understand it) expr.
|
anladığım kadarıyla |
|
| 396 |
Phrases |
afaiui (as far as I understand it) expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
| 397 |
Phrases |
as far as I am concerned expr.
|
bana gelirse |
|
| 398 |
Phrases |
(by) far and away expr.
|
büyük farkla |
|
| 399 |
Phrases |
(by) far and away expr.
|
fazlasıyla |
|
| 400 |
Phrases |
(by) far and away expr.
|
açık ara |
|
| 401 |
Phrases |
far and away the best (something) expr.
|
tartışmasız en iyi (bir şey) |
|
| 402 |
Phrases |
far and away the best (something) expr.
|
açık ara en iyi (bir şey) |
|
| 403 |
Phrases |
far and away the best (something) expr.
|
gelmiş geçmiş en iyi (bir şey) |
|
| 404 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… bana düşmez |
|
| 405 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… bana uygun değil |
|
| 406 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… bana uymaz |
|
| 407 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… benim işim değil |
|
| 408 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… bana göre değil |
|
| 409 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… bana gelmez |
|
| 410 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… benden uzak olsun |
|
| 411 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… benlik değil |
|
| 412 |
Phrases |
far be it for me to... expr.
|
… benim üstüme vazife değil |
|
| 413 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… bana düşmez |
|
| 414 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… bana uygun değil |
|
| 415 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… bana uymaz |
|
| 416 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… benim işim değil |
|
| 417 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… bana göre değil |
|
| 418 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… bana gelmez |
|
| 419 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… benden uzak olsun |
|
| 420 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… benlik değil |
|
| 421 |
Phrases |
far be it from me to... expr.
|
… benim üstüme vazife değil |
|
| 422 |
Phrases |
far be it from expr.
|
-e düşmez |
|
| 423 |
Phrases |
far be it from expr.
|
-e uygun değil |
|
| 424 |
Phrases |
far be it from expr.
|
-e uymaz |
|
| 425 |
Phrases |
far be it from expr.
|
işi değil |
|
| 426 |
Phrases |
far be it from expr.
|
-den uzak |
|
| 427 |
Phrases |
far be it from expr.
|
-e göre değil |
|
| 428 |
Phrases |
far be it from expr.
|
-e gelmez |
|
| 429 |
Phrases |
far be it from expr.
|
-den uzak olsun |
|
| 430 |
Phrases |
far be it from expr.
|
üstüne vazife değil |
|
| 431 |
Phrases |
far be it from (someone) expr.
|
(birine) düşmez |
|
| 432 |
Phrases |
far be it from (someone) expr.
|
(birine) uygun değil |
|
| 433 |
Phrases |
far be it from (someone) expr.
|
(birine) uymaz |
|
| 434 |
Phrases |
far be it from (someone) expr.
|
(birinin) işi değil |
|
| 435 |
Phrases |
far be it from (someone) expr.
|
(birine) göre değil |
|
| 436 |
Phrases |
far be it from (someone) expr.
|
(birine) gelmez |
|
| 437 |
Phrases |
far be it from (someone) expr.
|
(birinden) uzak olsun |
|
| 438 |
Phrases |
far be it from (someone) expr.
|
(birinin) üstüne vazife değil |
|
| 439 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) düşmez |
|
| 440 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) uygun değil |
|
| 441 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birinin) işi değil |
|
| 442 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) göre değil |
|
| 443 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil |
|
| 444 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… bana düşmez |
|
| 445 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… bana uygun değil |
|
| 446 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… bana uymaz |
|
| 447 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… benim işim değil |
|
| 448 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… bana göre değil |
|
| 449 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… bana gelmez |
|
| 450 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… benden uzak olsun |
|
| 451 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… benlik değil |
|
| 452 |
Phrases |
far be it from me to expr.
|
… benim üstüme vazife değil |
|
| 453 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana düşmez, fakat ... |
|
| 454 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ... |
|
| 455 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak benim işim değil, fakat ... |
|
| 456 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana göre değil, fakat ... |
|
| 457 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat … |
|
| 458 |
Phrases |
far be it from one to expr.
|
... birine düşmez |
|
| 459 |
Phrases |
far be it from one to expr.
|
... yapmak birine uygun değil |
|
| 460 |
Phrases |
far be it from one to expr.
|
... yapmak birinin işi değil |
|
| 461 |
Phrases |
far be it from one to expr.
|
... yapmak birine göre değil |
|
| 462 |
Phrases |
far be it from one to expr.
|
... yapmak birinin üstüne vazife değil |
|
| 463 |
Phrases |
far from (something) expr.
|
(bir şeyden/bir şeye) uzak |
|
| 464 |
Phrases |
far from (something) expr.
|
(bir şeyle) alakası bile yok |
|
| 465 |
Phrases |
far from (something) expr.
|
(bir şeyle) uzaktan yakından alakası yok |
|
| 466 |
Phrases |
far from something/doing something expr.
|
bir şeyin/bir şey yapmanın tersine |
|
| 467 |
Phrases |
far from something/doing something expr.
|
bir şeyin/bir şey yapmanın aksine |
|
| 468 |
Phrases |
far from something/doing something expr.
|
bir şey/bir şey yapmak şöyle dursun |
|
| 469 |
Phrases |
far from something/doing something expr.
|
bir şey/bir şey yapmak bir yana |
|
| 470 |
Phrases |
far afield expr.
|
kapsamı (daha) geniş |
|
| 471 |
Phrases |
far afield expr.
|
kapsamı genişlemiş |
|
| 472 |
Phrases |
far afield expr.
|
bir yerden/bir şeyden uzağa |
|
| 473 |
Phrases |
far afield expr.
|
uzak diyarlara/yerlere |
|
| 474 |
Phrases |
far afield expr.
|
uzağa |
|
| 475 |
Phrases |
far afield expr.
|
uzakta |
|
| Proverb |
|
| 476 |
Proverb |
acorn does not fall far from the tree
|
armut dibine düşer |
|
| 477 |
Proverb |
the apple never falls far from the tree
|
armut dibine düşer |
|
| 478 |
Proverb |
an apple never falls far from the tree
|
armut dibine düşer |
|
| 479 |
Proverb |
the apple doesn't fall far from the tree
|
armut dibine düşer |
|
| 480 |
Proverb |
the apple doesn't fall far from the tree
|
armut dibine düşermiş |
|
| 481 |
Proverb |
he that travels far knows much
|
çok gezen çok bilir |
|
| 482 |
Proverb |
the apple does not fall far from the tree
|
armut dibine düşer |
|
| 483 |
Proverb |
the apple does not fall far from the tree
|
armut dibine düşermiş |
|
| Colloquial |
|
| 484 |
Colloquial |
dolce far niente n.
|
hoş rahatlık |
|
| 485 |
Colloquial |
dolce far niente n.
|
tatlı boşluk |
|
| 486 |
Colloquial |
far out n.
|
merkezden uzak |
|
| 487 |
Colloquial |
far out n.
|
bir şeyin merkezinden uzak |
|
| 488 |
Colloquial |
far out n.
|
etkinliğin merkezinden uzak |
|
| 489 |
Colloquial |
go so far as to call someone stupid v.
|
birisine aptal diyecek kadar ileri gitmek |
|
| 490 |
Colloquial |
go far v.
|
başarılı olmak |
|
| 491 |
Colloquial |
go far v.
|
başarıya ulaşmak |
|
| 492 |
Colloquial |
go far v.
|
çok başarılı olmak |
|
| 493 |
Colloquial |
go so far as to say something v.
|
söyleyecek kadar ileri gitmek |
|
| 494 |
Colloquial |
go far v.
|
uzaklara gitmek |
|
| 495 |
Colloquial |
make it as far as something v.
|
(bir şeye kadar) dayanmak |
|
| 496 |
Colloquial |
make it as far as something v.
|
(bir şeye kadar) sabretmek |
|
| 497 |
Colloquial |
carry too far v.
|
abartmak |
|
| 498 |
Colloquial |
carry too far v.
|
fazla uzatmak |
|
| 499 |
Colloquial |
go as far as to do something v.
|
işi bir şey yapma raddesine vardırmak |
|
| 500 |
Colloquial |
go as far as to do something v.
|
işi bir şey yapma raddesine getirmek |
|
