|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
stop i.
|
durak |
|
Our next stop is Sinkiang, still today belonging to China and with a sparse Muslim population.
Bir sonraki durağımız bugün hala Çin'e ait olan ve seyrek bir Müslüman nüfusa sahip Sinkiang.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
stop over f.
|
mola vermek |
|
Can I stop over in Boston?
Boston'da mola verebilir miyim?
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
stop over f.
|
konaklamak |
|
We stopped over in Los Angeles for two nights on the way to New Zealand.
Yeni Zelanda'ya giderken Los Angeles'ta iki gece konakladık.
More Sentences
|
| 4 |
Yaygın Kullanım |
stop f.
|
durdurmak |
|
We have a duty to stop this trend.
Bu eğilimi durdurmak bizim görevimiz.
More Sentences
|
| 5 |
Yaygın Kullanım |
stop f.
|
durmak |
|
We are also appealing to India to stop primly holding back.
Hindistan'a da öncelikli olarak geri durmayı bırakması çağrısında bulunuyoruz.
More Sentences
|
| 6 |
Yaygın Kullanım |
stop f.
|
duraklamak |
|
It is a perfect place to stop and stay for a while.
Duraklamak ve bir süre kalmak için mükemmel bir yer.
More Sentences
|
| 7 |
Yaygın Kullanım |
stop f.
|
dinmek |
|
Let's go for a walk after it stops raining.
Yağmur dindikten sonra yürüyüşe çıkalım.
More Sentences
|
| 8 |
Yaygın Kullanım |
stop by f.
|
uğramak |
|
I just stopped by to see if you were OK.
İyi olup olmadığına bakmak için uğradım.
More Sentences
|
| General |
|
| 9 |
Genel |
bus stop i.
|
durak |
|
The double-decker bus arrived at the bus stop.
Çift katlı otobüs durağa geldi.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
full stop i.
|
nokta |
|
There needs to be a full stop at the end of a sentence.
Cümlenin sonunda nokta olmalı.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
stop i.
|
mola |
|
It is a perfect place to stop and stay for a while.
Bir süre mola vermek ve kalmak için mükemmel bir yerdir.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
stop i.
|
nokta |
|
We need to put a stop to this now.
Şimdi buna bir nokta koymalıyız.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
truck stop i.
|
kamyon durağı |
|
I'm at a truck stop.
Ben bir kamyon durağındayım.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
bus stop i.
|
otobüs durağı |
|
Please tell me where the bus stop is.
Lütfen bana otobüs durağının nerede olduğunu söyle.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
last stop i.
|
son durak |
|
Boston is the last stop.
Boston son duraktır.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
stop watch i.
|
kronometre |
|
This is a stop watch made in Japan.
Bu, Japonya'da yapılan bir kronometre.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
stop i.
|
son |
|
So let there be a stop to animal experiments in the field of cosmetics.
Bu nedenle, kozmetik alanında hayvan deneylerine bir son verilsin.
More Sentences
|
|
|
| 18 |
Genel |
stop f.
|
kesmek |
|
Are the States which have so far been receiving aid going to stop doing so in favour of the new States?
Şimdiye kadar yardım alan Devletler, yeni Devletler lehine bu yardımı kesecekler mi?
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
(a sorrow, pain) to stop f.
|
acısı dinmek |
|
The only way to stop the pain is to stop the source of the pain.
Acıyı dindirmenin tek yolu, acının kaynağını durdurmaktır.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
stop f.
|
bitmek |
|
The antidemocratic nature of this Union does not stop there, however.
Ancak bu Birliğin antidemokratik doğası burada bitmiyor.
More Sentences
|
| 21 |
Genel |
stop f.
|
istop etmek |
|
The automobile stopped.
Araba istop etti.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
stop f.
|
bırakmak |
|
And then perhaps everyone will stop bandying about arguments which are asking for trouble!
O zaman belki de herkes bela arayan argümanlarla uğraşmayı bırakır!
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
stop f.
|
devam etmemek |
|
The fact is that there is no stopping either time or the applications already in the pipeline.
Gerçek şu ki ne zamanı ne de halihazırda devam etmekte olan başvuruları durdurmak mümkün değildir.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
stop over f.
|
bir müddet kalmak |
|
Can I stop over in Chicago?
Chicago'da bir müddet kalabilir miyim?
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
stop crying f.
|
ağlamayı kesmek |
|
The baby has finally stopped crying.
Bebek sonunda ağlamayı kesti.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
stop someone from f.
|
engellemek (birinin) (bir şey yapmasını) |
|
You can't stop someone from lying to you.
Birinin sana yalan söylemesini engelleyemezsin.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
stop up f.
|
tıkamak |
|
The toilet is stopped up.
Tuvalet tıkalı.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
stop f.
|
duraklamak |
|
It is not allowed to stop in a tunnel.
Tünelde duraklamak yasaktır.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
stop f.
|
engellemek |
|
The international community has a responsibility to stop Iraq developing weapons of mass destruction.
Uluslararası toplumun Irak'ın kitle imha silahları geliştirmesini engelleme sorumluluğu vardır.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
stop off at f.
|
mola vermek |
|
I stopped off at Osaka on my way to Tokyo.
Tokyo'ya giderken Osaka'da mola verdim.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
stop f.
|
son vermek |
|
I ask you to put a stop to this practice.
Sizden bu uygulamaya bir son vermenizi rica ediyorum.
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
stop working f.
|
çalışmayı bırakmak |
|
We stopped working at noon.
Öğlen çalışmayı bıraktık.
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
stop short f.
|
aniden durmak |
|
Tom stopped short.
Tom aniden durdu.
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
stop f.
|
tutmak |
|
Tom was about to say something, but he stopped himself.
Tom bir şey söylemek üzereydi ama kendini tuttu.
More Sentences
|
| 35 |
Genel |
stop f.
|
geçmek |
|
My ears didn't stop ringing.
Kulaklarımın çınlaması geçmemişti.
More Sentences
|
| 36 |
Genel |
stop by f.
|
ziyaret etmek |
|
I thought I'd stop by and wish you luck.
Ziyaret etmeyi ve sana şans dilemeyi düşündüm.
More Sentences
|
| 37 |
Genel |
stop by f.
|
uğramak |
|
I'll stop by your place on my way home.
Eve giderken sana uğrayacağım.
More Sentences
|
|
|
| 38 |
Genel |
stop f.
|
dinmek |
|
Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Yağmur tam dinmişti ki gökkuşağı belirdi.
More Sentences
|
| 39 |
Genel |
stop f.
|
kesilmek |
|
Has anyone ever told you that you stop breathing when you are asleep?
Hiç kimse size uyurken nefesinizin kesildiğini söyledi mi?
More Sentences
|
| 40 |
Genel |
stop off f.
|
mola vermek |
|
Let's stop off and see a movie.
Mola verelim ve bir film izleyelim.
More Sentences
|
| 41 |
Genel |
stop f.
|
alıkoymak |
|
This should not stop us from drafting legislation at European level.
Bu durum bizi Avrupa düzeyinde mevzuat hazırlamaktan alıkoymamalıdır.
More Sentences
|
| 42 |
Genel |
stop by f.
|
bir yere uğramak |
|
But we need to stop by somewhere first.
Ama önce bir yere uğramamız lazım.
More Sentences
|
| 43 |
Genel |
stop f.
|
kalmak |
|
For if we stop talking to each other, it is only the weapons that will be left to speak.
Çünkü eğer birbirimizle konuşmayı bırakırsak, konuşacak sadece silahlar kalacaktır.
More Sentences
|
| 44 |
Genel |
stop in f.
|
uğramak |
|
Then I'll stop in and we'll all play cards.
Sonra ben uğrarım ve hep birlikte kağıt oynarız.
More Sentences
|
| 45 |
Genel |
stop over in f.
|
durmak |
|
We stopped over in Athens on our way to Paris.
Paris'e giderken, Atina'da durduk.
More Sentences
|
| 46 |
Genel |
stop f.
|
durdurmak |
|
We must be grateful that the French Government managed to put a stop to it.
Fransız Hükümeti'nin bunu durdurmayı başardığı için minnettar olmalıyız.
More Sentences
|
| 47 |
Genel |
say stop f.
|
dur demek |
|
I said stop right there!
Orada dur dedim!
More Sentences
|
| 48 |
Genel |
stop the bleeding f.
|
kanamayı durdurmak |
|
To stop the bleeding immediately press on the wound.
Kanamayı durdurmak için hemen yaranın üzerine bastırın.
More Sentences
|
| 49 |
Genel |
stop smoking f.
|
sigarayı bırakmak |
|
And who can say that people stop smoking when cigarettes go up in price?
Ve sigaranın fiyatı arttığında insanların sigarayı bıraktığını kim söyleyebilir?
More Sentences
|
| 50 |
Genel |
stop f.
|
durmak |
|
En route, some 50 Muslim terrorists forced the vehicle to stop.
Yolda 50 kadar Müslüman terörist aracı durmaya zorladı.
More Sentences
|
| 51 |
Genel |
stop f.
|
önlemek |
|
Because of its acidic nature, it can help break down mucus in the throat and stop bacteria from spreading.
Asidik yapısı nedeniyle boğazdaki mukusun parçalanmasına yardımcı olabilir ve bakterilerin yayılmasını önleyebilir.
More Sentences
|
| 52 |
Genel |
stop f.
|
mani olmak |
|
Nobody can stop what is happening now.
Şu an yaşananlara hiç kimse mani olamaz.
More Sentences
|
| 53 |
Genel |
stop the bleeding f.
|
kanamayı durdurmak |
|
We have to stop the bleeding.
Kanamayı durdurmak zorundayız.
More Sentences
|
| 54 |
Genel |
stop somewhere f.
|
bir yerde durmak |
|
Let's stop somewhere to eat.
Bir yerde durup yemek yiyelim.
More Sentences
|
| 55 |
Genel |
stop using drugs f.
|
uyuşturucu kullanmayı bırakmak |
|
I begged him to stop using drugs.
Uyuşturucu kullanmayı bırakması için ona yalvardım.
More Sentences
|
| 56 |
Genel |
stop coming f.
|
gelmekten vazgeçmek |
|
We have to make their lives difficult in our ports so that they stop coming.
Limanlarımızda hayatlarını zorlaştırmalıyız ki gelmekten vazgeçsinler.
More Sentences
|
| 57 |
Genel |
non-stop s.
|
aralıksız |
|
I know you've been giving interviews non-stop since 9 AM.
Sabah 9'dan beri aralıksız röportaj verdiğinizin farkındayım.
More Sentences
|
| 58 |
Genel |
non-stop s.
|
sürekli |
|
I've been listening to this song non-stop since this morning.
Bu şarkıyı bu sabahtan beri sürekli dinliyorum.
More Sentences
|
| 59 |
Genel |
non-stop zf.
|
durmadan |
|
The woman is talking non-stop.
Kadın durmadan konuşuyor.
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 60 |
Konuşma Dili |
stop the bleeding f.
|
kanamayı durdurmak |
|
We've finally stopped the bleeding.
Sonunda kanamayı durdurduk.
More Sentences
|
| 61 |
Konuşma Dili |
stop the car ünl.
|
arabayı durdur |
|
How about stopping the car and taking a rest?
Arabayı durdurup dinlenmeye ne dersin?
More Sentences
|
| 62 |
Konuşma Dili |
stop here ünl.
|
burada dur |
|
The bus you want doesn't stop here.
İstediğin otobüs burada durmaz.
More Sentences
|
| 63 |
Konuşma Dili |
stop worrying expr.
|
artık endişelenme |
|
OK, I'll stop worrying now.
Tamam, artık endişelenmeyi bırakacağım.
More Sentences
|
| 64 |
Konuşma Dili |
stop worrying expr.
|
endişelenmeyi kes |
|
Why don't you stop worrying and get some sleep?
Neden endişelenmeyi kesip biraz uyumuyorsun?
More Sentences
|
| 65 |
Konuşma Dili |
stop worrying expr.
|
endişelenmeyi bırak |
|
Tom told Mary to stop worrying.
Tom, Mary'ye endişelenmeyi bırakmasını söyledi.
More Sentences
|
| 66 |
Konuşma Dili |
stop blaming yourself expr.
|
kendini suçlamaktan vazgeç |
|
Stop blaming yourself.
Kendini suçlamaktan vazgeç.
More Sentences
|
| 67 |
Konuşma Dili |
stop blaming yourself expr.
|
kendini suçlamayı bırak |
|
Stop blaming yourself.
Kendini suçlamayı bırak.
More Sentences
|
| 68 |
Konuşma Dili |
stop right there expr.
|
tam orada dur |
|
Stop right there, you criminal scum!
Tam orada dur, seni suçlu pislik!
More Sentences
|
| Idioms |
|
| 69 |
Deyim |
stop at nothing f.
|
dur durak bilmemek |
|
There are people who will stop at nothing to get what they want in this life.
Bu hayatta istediklerini almak için dur durak bilmeyecek insanlar var.
More Sentences
|
| General |
|
| 70 |
Genel |
stop i.
|
ünsüz ses |
|
| 71 |
Genel |
stop i.
|
stop etme |
|
| 72 |
Genel |
stop i.
|
engel |
|
| 73 |
Genel |
mail stop i.
|
posta varış noktası |
|
| 74 |
Genel |
full stop i.
|
nokta noktalama işareti |
|
| 75 |
Genel |
stop i.
|
vakfe |
|
| 76 |
Genel |
stop i.
|
durduruş |
|
| 77 |
Genel |
refuelling stop i.
|
yakıt alma durağı |
|
|
|
| 78 |
Genel |
stop i.
|
mani |
|
| 79 |
Genel |
emergency stop buttons i.
|
acil durdurma düğmeleri |
|
| 80 |
Genel |
full stop i.
|
son |
|
| 81 |
Genel |
full stop i.
|
durma |
|
| 82 |
Genel |
stop i.
|
duraksama |
|
| 83 |
Genel |
short stop i.
|
kısa duruş |
|
| 84 |
Genel |
stop i.
|
mola yeri |
|
| 85 |
Genel |
stop i.
|
mercek perdesi (foto) |
|
| 86 |
Genel |
stop i.
|
durdurma |
|
| 87 |
Genel |
whistle stop i.
|
küçük istasyon |
|
| 88 |
Genel |
technical stop i.
|
teknik durak |
|
| 89 |
Genel |
stop i.
|
noktalama işareti |
|
| 90 |
Genel |
stop i.
|
istasyon |
|
| 91 |
Genel |
request stop i.
|
bir taşıtın yolcu veya potansiyel bir yolcunun isteği üzerine durduğu durak |
|
| 92 |
Genel |
stop list i.
|
boykot listesi |
|
| 93 |
Genel |
stop list i.
|
kara liste |
|
| 94 |
Genel |
request stop i.
|
ihtiyari durak |
|
| 95 |
Genel |
stop i.
|
duraklama |
|
| 96 |
Genel |
rest stop i.
|
arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep |
|
| 97 |
Genel |
police stop i.
|
polis çevirmesi |
|
| 98 |
Genel |
stop time i.
|
bitiş saati |
|
| 99 |
Genel |
stop (of pain) i.
|
ağrının geçmesi |
|
| 100 |
Genel |
stop pin i.
|
durdurma pimi |
|
| 101 |
Genel |
stop lamp i.
|
stop lambası |
|
| 102 |
Genel |
stop pin i.
|
perçin |
|
| 103 |
Genel |
stop nut i.
|
durdurma somunu |
|
| 104 |
Genel |
rest stop i.
|
konaklama tesisi |
|
| 105 |
Genel |
draft stop i.
|
yangın bölmesi |
|
| 106 |
Genel |
full-stop i.
|
durak |
|
| 107 |
Genel |
t-stop i.
|
taksi durağı |
|
| 108 |
Genel |
overnight stop i.
|
bir gecelik mola |
|
| 109 |
Genel |
stop i.
|
açıklık |
|
| 110 |
Genel |
stop i.
|
tapa |
|
| 111 |
Genel |
stop i.
|
tıkaç |
|
| 112 |
Genel |
stop i.
|
stop |
|
| 113 |
Genel |
stop i.
|
duruş |
|
| 114 |
Genel |
stop i.
|
ara |
|
| 115 |
Genel |
stop i.
|
durma |
|
| 116 |
Genel |
stop i.
|
mercek perdesi |
|
| 117 |
Genel |
subway stop i.
|
metro istasyonu |
|
| 118 |
Genel |
subway stop i.
|
metro durağı |
|
| 119 |
Genel |
policeman's warning to stop i.
|
polisin dur ihtarı |
|
| 120 |
Genel |
warning to stop i.
|
polisin dur ihtarı |
|
| 121 |
Genel |
stop i.
|
durdurma (ödemeyi) |
|
| 122 |
Genel |
stop i.
|
sekte |
|
| 123 |
Genel |
stop word i.
|
içerikten çıkarılan kelime |
|
| 124 |
Genel |
stop word i.
|
gereksiz kelime |
|
| 125 |
Genel |
failure to stop drill i.
|
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi |
|
| 126 |
Genel |
failure to stop drill i.
|
gövdeye iki kafaya tek atış |
|
| 127 |
Genel |
a place where passengers frequently stop by i.
|
yol geçen hanı |
|
| 128 |
Genel |
smart stop i.
|
akıllı durak |
|
| 129 |
Genel |
tram stop i.
|
tramvay durağı |
|
| 130 |
Genel |
tram stop i.
|
tramvay istasyonu |
|
| 131 |
Genel |
night-stop i.
|
seyahatte verilen gece molası |
|
| 132 |
Genel |
whistle stop i.
|
içinde küçük tren istasyonu bulunan kasaba |
|
| 133 |
Genel |
whistle-stop i.
|
(demiryolu hattı boyunca yer alan) küçük ve önemsiz kasaba |
|
| 134 |
Genel |
pit stop i.
|
pit stop alanı |
|
| 135 |
Genel |
pit stop i.
|
yiyecek veya içecek servis alanı |
|
| 136 |
Genel |
stop f.
|
yenmek |
|
| 137 |
Genel |
come to a dead stop f.
|
tamamen durmak |
|
| 138 |
Genel |
stop short at f.
|
işi belirli bir yere vardırmamak |
|
| 139 |
Genel |
stop working f.
|
paydos etmek |
|
| 140 |
Genel |
stop off in f.
|
mola vermek |
|
| 141 |
Genel |
stop f.
|
dindirmek |
|
| 142 |
Genel |
stop f.
|
kapamak |
|
| 143 |
Genel |
stop in f.
|
dışarı çıkmamak |
|
| 144 |
Genel |
stop off in f.
|
bir yerde durmak |
|
| 145 |
Genel |
stop short of f.
|
işi belirli bir yere vardırmamak |
|
| 146 |
Genel |
stop operating f.
|
işlemi durdurmak |
|
| 147 |
Genel |
stop work f.
|
mola vermek |
|
| 148 |
Genel |
stop f.
|
konaklamak |
|
| 149 |
Genel |
stop short at f.
|
birdenbire durmak (bir yerde) |
|
| 150 |
Genel |
stop f.
|
abosa etmek |
|
| 151 |
Genel |
stop by f.
|
girip çıkmak |
|
| 152 |
Genel |
stop following f.
|
peşini bırakmak |
|
| 153 |
Genel |
come to a stop f.
|
durmak |
|
| 154 |
Genel |
stop visiting f.
|
elini ayağını kesmek |
|
| 155 |
Genel |
stop f.
|
stop etmek |
|
| 156 |
Genel |
stop up f.
|
tıkanmak |
|
| 157 |
Genel |
come to an abrupt stop f.
|
zınk diye durmak |
|
| 158 |
Genel |
stop f.
|
tevakkuf etmek |
|
| 159 |
Genel |
stop f.
|
eğlemek |
|
| 160 |
Genel |
stop speaking f.
|
susmak |
|
| 161 |
Genel |
stop f.
|
eğlenmek |
|
| 162 |
Genel |
stop working properly f.
|
bozulmak |
|
| 163 |
Genel |
stop f.
|
tıkamak |
|
| 164 |
Genel |
stop dead f.
|
birdenbire durmak |
|
| 165 |
Genel |
stop f.
|
noktalamak |
|
| 166 |
Genel |
put a stop to f.
|
nokta koymak |
|
| 167 |
Genel |
put a stop to f.
|
bitirmek |
|
| 168 |
Genel |
stop f.
|
stop ettirmek |
|
| 169 |
Genel |
stop short f.
|
duruvermek |
|
| 170 |
Genel |
stop f.
|
tıpalamak |
|
| 171 |
Genel |
stop off f.
|
uğramak |
|
| 172 |
Genel |
stop someone from f.
|
birini vazgeçirmek |
|
| 173 |
Genel |
stop having anything to do with somebody f.
|
alışverişi kesmek |
|
| 174 |
Genel |
stop f.
|
inkıtaya uğramak |
|
| 175 |
Genel |
put a stop to f.
|
kesmek |
|
| 176 |
Genel |
stop going f.
|
semtine uğramamak |
|
| 177 |
Genel |
stop off f.
|
bir yerde durmak |
|
| 178 |
Genel |
stop for a while f.
|
aralık vermek |
|
| 179 |
Genel |
put a stop to f.
|
durdurmak |
|
| 180 |
Genel |
stop over in f.
|
bir yerde mola vermek |
|
| 181 |
Genel |
stop f.
|
dolgu yapmak |
|
| 182 |
Genel |
stop f.
|
istop ettirmek |
|
| 183 |
Genel |
signal to stop f.
|
durma sinyali vermek |
|
| 184 |
Genel |
stop f.
|
devşirmek |
|
| 185 |
Genel |
stop a tooth f.
|
dolgu yapmak |
|
| 186 |
Genel |
stop visiting f.
|
elini ayağını çekmek |
|
| 187 |
Genel |
stop at f.
|
bir yerde durmak (mola vb) |
|
| 188 |
Genel |
put a stop to f.
|
son vermek |
|
| 189 |
Genel |
stop up f.
|
kapamak |
|
| 190 |
Genel |
stop f.
|
gidermek |
|
| 191 |
Genel |
come to a stop f.
|
duraksamak |
|
| 192 |
Genel |
stop f.
|
eğleşmek |
|
| 193 |
Genel |
stop f.
|
çevirmek |
|
| 194 |
Genel |
stop sale of f.
|
satışını durdurmak |
|
| 195 |
Genel |
stop in f.
|
evde kalmak |
|
| 196 |
Genel |
stop work f.
|
paydos etmek |
|
| 197 |
Genel |
stop f.
|
savmak |
|
| 198 |
Genel |
(a sorrow, pain) to stop f.
|
acısı geçmek |
|
| 199 |
Genel |
stop round f.
|
uğramak |
|
| 200 |
Genel |
stop going f.
|
ayağını kesmek |
|
| 201 |
Genel |
stop the activity f.
|
faaliyeti durdurmak |
|
| 202 |
Genel |
stop the project f.
|
projeyi durdurmak |
|
| 203 |
Genel |
stop bleeding f.
|
kanamayı durdurmak |
|
| 204 |
Genel |
(one's heart) stop f.
|
kalbi durmak |
|
| 205 |
Genel |
stop the activities f.
|
faaliyetleri durdurmak |
|
| 206 |
Genel |
not to stop f.
|
engel olmamak |
|
| 207 |
Genel |
stop one's pain f.
|
acısını dindirmek |
|
| 208 |
Genel |
stop the production f.
|
üretimi durdurmak |
|
| 209 |
Genel |
stop ones's pains f.
|
ağrılarını dindirmek |
|
| 210 |
Genel |
stop lever f.
|
durdurmakolu |
|
| 211 |
Genel |
stop off f.
|
(yolculukta) durmak |
|
| 212 |
Genel |
stop someone from worrying about something f.
|
içine su serpmek |
|
| 213 |
Genel |
stop f.
|
yolunu kesmek |
|
| 214 |
Genel |
stop the pain f.
|
ağrıyı gidermek |
|
| 215 |
Genel |
stop the bleeding f.
|
kanamayı kesmek |
|
| 216 |
Genel |
(one's pain) to stop f.
|
ağrısı dinmek |
|
| 217 |
Genel |
stop smoking f.
|
sigara bırakmak |
|
| 218 |
Genel |
travel non-stop f.
|
molasız seyahat etmek |
|
| 219 |
Genel |
stop defending one's opinion in a debate f.
|
savunulan iddadan vazgeçmek |
|
| 220 |
Genel |
make an overnight stop f.
|
bir gecelik mola vermek |
|
| 221 |
Genel |
stop short f.
|
yarı yolda durmak |
|
| 222 |
Genel |
wait at the bus stop f.
|
(otobüs) durakta beklemek |
|
| 223 |
Genel |
wait at the bus stop f.
|
otobüs durağında beklemek |
|
| 224 |
Genel |
stop/halt temporarily f.
|
geçici bir süre dolmak |
|
| 225 |
Genel |
stop/halt for a short time f.
|
geçici bir süre dolmak |
|
| 226 |
Genel |
stop at nothing f.
|
engel tanımamak |
|
| 227 |
Genel |
stop someone from hurting anyone else f.
|
başkasına zarar vermesini önlemek |
|
| 228 |
Genel |
stop the heart of someone f.
|
birinin kalbini durdurmak |
|
| 229 |
Genel |
stop eating f.
|
yemeden içmeden kesilmek |
|
| 230 |
Genel |
stop somewhere for the night f.
|
gecelemek için bir yerde durmak |
|
| 231 |
Genel |
stop somewhere for the night f.
|
bir yerde gecelemek |
|
| 232 |
Genel |
stop being a problem f.
|
sorun olmaktan çıkmak |
|
| 233 |
Genel |
stop being a problem f.
|
problem olmaktan çıkmak |
|
| 234 |
Genel |
not stop ringing all weekend f.
|
(telefon) bütün hafta sonu susmak bilmemek |
|
| 235 |
Genel |
stop somewhere f.
|
(aracı vb) bir yere çekmek |
|
| 236 |
Genel |
stop communicating f.
|
bağı kopmak |
|
| 237 |
Genel |
stop using drugs f.
|
uyuşturucuyu bırakmak |
|
| 238 |
Genel |
stop to get gas f.
|
benzin almak için durmak |
|
| 239 |
Genel |
stop at red lights f.
|
kırmızı ışıkta durmak |
|
| 240 |
Genel |
stop at red lights f.
|
kırmızıda durmak |
|
| 241 |
Genel |
stop making honey f.
|
bal yapmayı kesmek |
|
| 242 |
Genel |
stop breathing at the site of the accident f.
|
kaza yerinde nefes alışverişi durmak |
|
| 243 |
Genel |
largely stop f.
|
büyük oranda durdurmak |
|
| 244 |
Genel |
largely stop f.
|
büyük oranda durmak |
|
| 245 |
Genel |
stop for someone f.
|
biri için durmak |
|
| 246 |
Genel |
stop the time f.
|
zamanı durdurmak |
|
| 247 |
Genel |
stop work early f.
|
erken paydos etmek |
|
| 248 |
Genel |
make a stop f.
|
duraklamak /uğramak |
|
| 249 |
Genel |
stop contacting with f.
|
iletişimi kesmek |
|
| 250 |
Genel |
stop/quit/give up communicating with f.
|
iletişimi kesmek |
|
| 251 |
Genel |
stop getting/keeping in touch (with) f.
|
iletişimi kesmek |
|
| 252 |
Genel |
stop landslide f.
|
heyelanı durdurmak |
|
| 253 |
Genel |
to never stop speaking highly of something/someone f.
|
anlata anlata bitirememek |
|
| 254 |
Genel |
stop worrying f.
|
endişelenmekten vazgeçmek |
|
| 255 |
Genel |
stop to do something f.
|
bir şeyi yapmak için durmak |
|
| 256 |
Genel |
stop to do something f.
|
durup bir şeyi yapmak |
|
| 257 |
Genel |
wait at the bus stop f.
|
(otobüs) durakta beklemek |
|
| 258 |
Genel |
stop the activity f.
|
faaliyeti sonlandırmak |
|
| 259 |
Genel |
stop up f.
|
kabız etmek |
|
| 260 |
Genel |
stop a gap f.
|
açığı kapatmak |
|
| 261 |
Genel |
stop a gap f.
|
eksiği gidermek |
|
| 262 |
Genel |
whistle-stop f.
|
birkaç duraktan oluşan bir yolculuğa çıkmak |
|
| 263 |
Genel |
whistle-stop f.
|
bir dizi küçük istasyon kasabasını ziyaret etmek |
|
| 264 |
Genel |
whistle-stop f.
|
küçük istasyon kasabalarında sahneye çıkmak |
|
| 265 |
Genel |
whistle-stop f.
|
küçük istasyon kasabalarında konuşma yapmak |
|
| 266 |
Genel |
non stop s.
|
aralıksız |
|
| 267 |
Genel |
non-stop s.
|
duraksız |
|
| 268 |
Genel |
non-stop s.
|
devamlı |
|
| 269 |
Genel |
non-stop s.
|
kesintisiz |
|
| 270 |
Genel |
non-stop s.
|
direkt |
|
| 271 |
Genel |
non-stop s.
|
molasız |
|
| 272 |
Genel |
non-stop s.
|
ara vermeden |
|
| 273 |
Genel |
non-stop s.
|
arasız |
|
| 274 |
Genel |
non-stop s.
|
direkt giden |
|
| 275 |
Genel |
non-stop s.
|
aktarmasız |
|
| 276 |
Genel |
non-stop s.
|
hiçbir yerde durmayan |
|
| 277 |
Genel |
one-stop s.
|
çeşitli ürünü veya hizmeti tek bir yerde arz eden |
|
| 278 |
Genel |
one-stop s.
|
tek bir yerde bulunan çeşitli ürün veya hizmet ile ilişkili |
|
| 279 |
Genel |
one-stop s.
|
çeşitli ürünün veya hizmetin bir arada bulunduğu mekanda yapılan |
|
| 280 |
Genel |
non-stop zf.
|
durmaksızın |
|
| 281 |
Genel |
non-stop zf.
|
ha babam |
|
| 282 |
Genel |
non-stop zf.
|
direkt |
|
| 283 |
Genel |
non-stop zf.
|
duraklamadan |
|
| 284 |
Genel |
stop ünl.
|
dur |
|
| 285 |
Genel |
csl (can’t stop laughing) kısalt.
|
gülmekten öldüm |
|
| 286 |
Genel |
csl (can’t stop laughing) kısalt.
|
gülmemi durduramıyorum |
|
| Phrasals |
|
| 287 |
Öbek Fiiller |
stop over f.
|
kısa süre uğramak |
|
| 288 |
Öbek Fiiller |
stop behind f.
|
arkasında durmak/durdurmak |
|
| 289 |
Öbek Fiiller |
stop off in f.
|
bir yere uğramak |
|
| 290 |
Öbek Fiiller |
stop on (something) f.
|
(bir şeyin) üstünde durmak |
|
| 291 |
Öbek Fiiller |
stop on (something) f.
|
(bir şeyde) durmak |
|
| 292 |
Öbek Fiiller |
stop on something f.
|
bir şeye kadar ilerlemek/hareket etmek |
|
| 293 |
Öbek Fiiller |
stop on something f.
|
bir şeyin üzerine kadar ilerlemek/hareket etmek |
|
| 294 |
Öbek Fiiller |
stop on something f.
|
bir noktaya kadar ilerlemek/hareket etmek |
|
| 295 |
Öbek Fiiller |
stop on something f.
|
bir şeyi/noktayı geçmemek |
|
| 296 |
Öbek Fiiller |
stop (someone or something) from (doing something) f.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek |
|
| 297 |
Öbek Fiiller |
stop (someone or something) from (doing something) f.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) vazgeçirmek |
|
| 298 |
Öbek Fiiller |
stop (someone or something) from (doing something) f.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) caydırmak |
|
| 299 |
Öbek Fiiller |
stop at (something) f.
|
(bir şeyde/bir yerde) durmak/duraklamak |
|
| 300 |
Öbek Fiiller |
stop at (something) f.
|
(bir şeye/bir yere) uğramak |
|
| 301 |
Öbek Fiiller |
stop at (something) f.
|
(bir şeyde/bir yerde) kalmak/konaklamak |
|
| 302 |
Öbek Fiiller |
stop at (something) f.
|
(bir şeyi elde ettikten sonra) bırakmak/durmak |
|
| 303 |
Öbek Fiiller |
stop at (something) f.
|
(bir şeyi elde ettikten sonra) çekilmek/vazgeçmek |
|
| 304 |
Öbek Fiiller |
stop behind (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) arkasında/arkasına durmak |
|
| 305 |
Öbek Fiiller |
stop for f.
|
için durmak |
|
| 306 |
Öbek Fiiller |
stop for f.
|
(bir süreliğine) durmak |
|
| 307 |
Öbek Fiiller |
stop for (something) f.
|
(bir süre) için durmak |
|
| 308 |
Öbek Fiiller |
stop for (something) f.
|
(bir süreliğine) durmak |
|
| 309 |
Öbek Fiiller |
stop for (something) f.
|
(bir şey) için durmak/mola vermek |
|
| 310 |
Öbek Fiiller |
stop for (something) f.
|
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek |
|
| 311 |
Öbek Fiiller |
stop for (someone) f.
|
(birini) arabaya/araca almak için durmak |
|
| 312 |
Öbek Fiiller |
stop for (someone) f.
|
(biri) binsin diye durmak |
|
| 313 |
Öbek Fiiller |
stop from doing f.
|
bir şey yapmasını engellemek |
|
| 314 |
Öbek Fiiller |
stop from doing f.
|
bir şey yapmaktan vazgeçirmek |
|
| 315 |
Öbek Fiiller |
stop from doing f.
|
bir şey yapmaktan caydırmak |
|
| 316 |
Öbek Fiiller |
stop on f.
|
-e kadar ilerlemek/hareket etmek |
|
| 317 |
Öbek Fiiller |
stop on f.
|
-i geçmemek |
|
| 318 |
Öbek Fiiller |
stop on f.
|
-in üstünde durmak |
|
| 319 |
Öbek Fiiller |
stop on f.
|
'-de durmak |
|
| 320 |
Öbek Fiiller |
stop out f.
|
bir hisse düştüğünde otomatik olarak satmak |
|
| 321 |
Öbek Fiiller |
stop out f.
|
bozulmak |
|
| 322 |
Öbek Fiiller |
stop out f.
|
durmak |
|
| 323 |
Öbek Fiiller |
stop out f.
|
çalışmayı durdurmak |
|
| 324 |
Öbek Fiiller |
stop out f.
|
işlememek |
|
| Phrases |
|
| 325 |
İfadeler |
to heal a wound you must stop touching it expr.
|
bir yarayı iyileştirmek için ona dokunmayı bırakman gerek |
|
| 326 |
İfadeler |
if you want to go big, stop thinking small expr.
|
büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünme |
|
| 327 |
İfadeler |
if you want to go big, stop thinking small expr.
|
büyük işler yapmak istiyorsan küçük düşünmeyi bırak |
|
| 328 |
İfadeler |
stop, look, and listen expr.
|
dur, bak ve dinle |
|
| 329 |
İfadeler |
know where to stop expr.
|
durman gerektiği yeri bil |
|
| 330 |
İfadeler |
know where to stop expr.
|
duracağın yeri bil |
|
| 331 |
İfadeler |
despite the officer's warning to stop expr.
|
polisin dur ihtarına rağmen |
|
| Proverb |
|
| 332 |
Atasözü |
if you're in a hole, stop digging
|
eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın |
|
| 333 |
Atasözü |
if you're in a hole, stop digging
|
çukura düştüysen kazmayı bırakacaksın |
|
| Colloquial |
|
| 334 |
Konuşma Dili |
comfort stop i.
|
tuvalet molası |
|
| 335 |
Konuşma Dili |
stop by without calling f.
|
aramadan gelmek |
|
| 336 |
Konuşma Dili |
stop by without calling f.
|
aramadan uğramak |
|
| 337 |
Konuşma Dili |
stop at nothing f.
|
her şeyi yapmak |
|
| 338 |
Konuşma Dili |
stop at nothing f.
|
hiçbirşeyden çekinmemek |
|
| 339 |
Konuşma Dili |
stop at nothing f.
|
elinden geleni ardına koymamak |
|
| 340 |
Konuşma Dili |
can't stop f.
|
kendini yapmaktan alıkoyamamak |
|
| 341 |
Konuşma Dili |
stop deluding yourself f.
|
kendini aldatmayı bırak |
|
| 342 |
Konuşma Dili |
stop halfway through an act f.
|
oyunu yarıda kesmek |
|
| 343 |
Konuşma Dili |
stop halfway through an act f.
|
sahneyi yarıda kesmek |
|
| 344 |
Konuşma Dili |
rain stop f.
|
yağmur dinmek |
|
| 345 |
Konuşma Dili |
non-stop s.
|
biteviye |
|
| 346 |
Konuşma Dili |
stop playing dumb expr.
|
aptalı oynama |
|
| 347 |
Konuşma Dili |
some people just don't know when to stop expr.
|
bazı insanlar nerede/ne zaman duracağını bilmiyorlar/bilmezler |
|
| 348 |
Konuşma Dili |
somebody stop me! expr.
|
biri beni durdursun! |
|
| 349 |
Konuşma Dili |
put a stop to this horseshit expr.
|
bu saçmalığa bir son verin |
|
| 350 |
Konuşma Dili |
stop it expr.
|
dur artık |
|
| 351 |
Konuşma Dili |
stop right there! expr.
|
dur bakalım orada biraz! |
|
| 352 |
Konuşma Dili |
stop repeating me expr.
|
dediklerimi tekrarlamayı kes |
|
| 353 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
gelebilmene sevindim |
|
| 354 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
geldiğin için teşekkür ederim |
|
| 355 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
geldiğine sevindik |
|
| 356 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
geldiğin için teşekkür ederiz |
|
| 357 |
Konuşma Dili |
non-stop expr.
|
gece gündüz durmadan |
|
| 358 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
geldiğine sevindim |
|
| 359 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
gelebilmene sevindik |
|
| 360 |
Konuşma Dili |
stop it expr.
|
kes artık |
|
| 361 |
Konuşma Dili |
stop right there! expr.
|
olduğun yerde dur! |
|
| 362 |
Konuşma Dili |
stop feeling sorry for yourself expr.
|
kendine acımayı kes |
|
| 363 |
Konuşma Dili |
stop in the name of the law! expr.
|
kanun adına dur! |
|
| 364 |
Konuşma Dili |
wait at the bus stop expr.
|
otobüs durağında bekle |
|
| 365 |
Konuşma Dili |
stop right there expr.
|
orada dur bakalım |
|
| 366 |
Konuşma Dili |
stop in the name of the law! expr.
|
kanun namına dur! |
|
| 367 |
Konuşma Dili |
stop deluding yourself expr.
|
kendini kandırmayı kes |
|
| 368 |
Konuşma Dili |
stop asking the same questions over and over expr.
|
sürekli aynı soruları sorup durmayı kes |
|
| 369 |
Konuşma Dili |
stop playing dumb expr.
|
salağı oynama |
|
| 370 |
Konuşma Dili |
stop spreading those rumors expr.
|
şu söylentileri yaymayı bırak |
|
| 371 |
Konuşma Dili |
stop causing problems expr.
|
sorun yaratmayı bırak |
|
| 372 |
Konuşma Dili |
stop whining! expr.
|
sızlanmayı/şikayet etmeyi bırak! |
|
| 373 |
Konuşma Dili |
stop playing dumb expr.
|
salağa yatma |
|
| 374 |
Konuşma Dili |
stop lying to me expr.
|
yalan söylemeyi kes |
|
| 375 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
uğradığına sevindim |
|
| 376 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
uğradığın için teşekkür ederim |
|
| 377 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
uğradığın için teşekkür ederiz |
|
| 378 |
Konuşma Dili |
stop feeling sad expr.
|
üzülmeyi bırakın |
|
| 379 |
Konuşma Dili |
stop lying to me! expr.
|
yalan söylemeyi kes! |
|
| 380 |
Konuşma Dili |
wait at the bus stop expr.
|
(otobüs) durakta bekle |
|
| 381 |
Konuşma Dili |
pay up or get off at the next stop expr.
|
ya ödeyin ya da şimdiki durakta inin |
|
| 382 |
Konuşma Dili |
glad you could stop by expr.
|
uğradığına sevindik |
|
| 383 |
Konuşma Dili |
stop the music! hold everything! expr.
|
müziği durdurun! her şeyi durdurun! (bir konuşma esnasında araya girip birinin dikkatini çekmek için söylenir) |
|
| 384 |
Konuşma Dili |
stop the music! hold everything! expr.
|
bir dakika! (bir konuşma esnasında araya girip birinin dikkatini çekmek için söylenir) |
|
| 385 |
Konuşma Dili |
stop the music! hold everything! expr.
|
durun! (bir konuşma esnasında araya girip birinin dikkatini çekmek için söylenir) |
|
| 386 |
Konuşma Dili |
stop the presses! hold everything! expr.
|
her şeyi durdurun! |
|
| 387 |
Konuşma Dili |
stop the presses! hold everything! expr.
|
herkes dursun! |
|
| 388 |
Konuşma Dili |
stop the presses! hold everything! expr.
|
herkes durup dinlesin! |
|
| 389 |
Konuşma Dili |
stop the presses! hold everything! expr.
|
son haberleri dinleyin! |
|
| 390 |
Konuşma Dili |
stop ironing my head expr.
|
kafa ütüleme |
|
| 391 |
Konuşma Dili |
stop ironing my head expr.
|
kafamı ütüleme |
|
| 392 |
Konuşma Dili |
stop ironing my head expr.
|
kafa ütülemeyi kes |
|
| 393 |
Konuşma Dili |
stop ironing my head expr.
|
kafamı ütülemeyi kes |
|
| 394 |
Konuşma Dili |
stop ironing my head expr.
|
beni sinir etmeyi kes |
|
| 395 |
Konuşma Dili |
stop ironing my head expr.
|
benim sinirimi bozma |
|
| 396 |
Konuşma Dili |
stop ironing my head expr.
|
başımın etini yemeyi kes |
|
| 397 |
Konuşma Dili |
stop loafing (about/around) expr.
|
aylaklık etmeyi bırak |
|
| 398 |
Konuşma Dili |
stop talking trash expr.
|
boş konuşmayı bırak |
|
| 399 |
Konuşma Dili |
stop talking trash expr.
|
saçma sapan konuşma |
|
| 400 |
Konuşma Dili |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
geldiğine/geldiğinize (çok) memnun oldum |
|
| 401 |
Konuşma Dili |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
uğradığına/uğradığınıza (çok) memnun oldum |
|
| 402 |
Konuşma Dili |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
uğrayabilmene/uğrayabilmenize (çok) sevindim |
|
| 403 |
Konuşma Dili |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
ne iyi ettiniz de uğradınız/geldiniz |
|
| 404 |
Konuşma Dili |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
geldiğine/geldiğinize (çok) memnun olduk |
|
| 405 |
Konuşma Dili |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
uğradığına/uğradığınıza (çok) memnun olduk |
|
| 406 |
Konuşma Dili |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
uğrayabilmene/uğrayabilmenize (çok) sevindik |
|
| 407 |
Konuşma Dili |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
ne iyi ettiniz de uğradınız/geldiniz |
|
| 408 |
Konuşma Dili |
stop phubbing me! expr.
|
kaldır başını şu telefondan! |
|
| 409 |
Konuşma Dili |
stop phubbing me! expr.
|
kafanı telefondan kaldır da biraz beni dinle! |
|
| 410 |
Konuşma Dili |
stop phubbing us! expr.
|
kaldır başını şu telefondan! |
|
| 411 |
Konuşma Dili |
stop phubbing us! expr.
|
kafanı telefondan kaldır da biraz beni dinle! |
|
| 412 |
Konuşma Dili |
stop the lights [ireland] exclam.
|
ne diyorsun? |
|
| 413 |
Konuşma Dili |
stop the lights [ireland] exclam.
|
hadi be |
|
| 414 |
Konuşma Dili |
stop the lights [ireland] exclam.
|
yok canım |
|
| 415 |
Konuşma Dili |
stop the lights [ireland] exclam.
|
yok artık |
|
| 416 |
Konuşma Dili |
stop the lights [ireland] exclam.
|
daha neler |
|
| 417 |
Konuşma Dili |
stop the lights [ireland] exclam.
|
inanılır gibi değil |
|
| 418 |
Konuşma Dili |
stop the world, I want to get off exclam.
|
durdurun dünyayı, inecek var |
|
| Idioms |
|
| 419 |
Deyim |
stop splitting hairs i.
|
armudun sapı üzümün çöpü deme |
|
| 420 |
Deyim |
a quick drop and a sudden stop i.
|
asılarak veya yüksek bir yerden düşerek ölme |
|
| 421 |
Deyim |
stop giving me hard time i.
|
bana sıkıntı verme |
|
| 422 |
Deyim |
nature stop i.
|
tuvalet molası |
|
| 423 |
Deyim |
a pit stop i.
|
(şehirler arası araba yolculuğu sırasında verilen) kısa mola |
|
| 424 |
Deyim |
stop-watch critic i.
|
katı, muhafazakar eleştirileriyle mevzunun anlaşılmasını engelleyen tenkitçi |
|
| 425 |
Deyim |
a whistle-stop tour i.
|
aynı dönem içerisinde birçok yere yapılan ziyaret |
|
| 426 |
Deyim |
stop the mouth f.
|
utandırmak |
|
| 427 |
Deyim |
stop the mouth f.
|
susturmak |
|
| 428 |
Deyim |
stop the mouth f.
|
sesini kesmek |
|
| 429 |
Deyim |
stop the bleeding f.
|
kan kaybetmeyi durdurmak |
|
| 430 |
Deyim |
stop the bleeding f.
|
kan kaybetmenin önüne geçmek |
|
| 431 |
Deyim |
stop the bleeding f.
|
bir sorunun daha da büyük sorunlara yol açmasını engellemek |
|
| 432 |
Deyim |
stop (one's) clock f.
|
öldürmek |
|
| 433 |
Deyim |
stop (one's) clock f.
|
yaşamına son vermek |
|
| 434 |
Deyim |
stop (one's) clock f.
|
(birinin) işini bitirmek |
|
| 435 |
Deyim |
stop (one's) clock f.
|
hesabını görmek |
|
| 436 |
Deyim |
stop (one's) clock f.
|
defterini dürmek |
|
| 437 |
Deyim |
stop someone's clock f.
|
öldürmek |
|
| 438 |
Deyim |
stop someone's clock f.
|
yaşamına son vermek |
|
| 439 |
Deyim |
stop someone's clock f.
|
(birinin) işini bitirmek |
|
| 440 |
Deyim |
stop someone's clock f.
|
hesabını görmek |
|
| 441 |
Deyim |
stop someone's clock f.
|
defterini dürmek |
|
| 442 |
Deyim |
stop cold f.
|
afallatmak |
|
| 443 |
Deyim |
stop dead f.
|
aniden bırakmak |
|
| 444 |
Deyim |
stop cold f.
|
aniden bırakmak |
|
| 445 |
Deyim |
stop on a dime f.
|
aniden durmak |
|
| 446 |
Deyim |
stop dead f.
|
aniden durmak |
|
| 447 |
Deyim |
stop cold f.
|
aniden durmak |
|
| 448 |
Deyim |
stop one dead in one's tracks f.
|
aniden durmak |
|
| 449 |
Deyim |
stop in your tracks f.
|
aniden durmak |
|
| 450 |
Deyim |
stop dead in one's tracks f.
|
aniden durmak |
|
| 451 |
Deyim |
stop one dead in tracks f.
|
aniden durmak |
|
| 452 |
Deyim |
jolt to a stop f.
|
aniden durmak |
|
| 453 |
Deyim |
stop seeing things in black and white f.
|
at gözlüğünü çıkarmak |
|
| 454 |
Deyim |
stop on a dime f.
|
birdenbire durmak |
|
| 455 |
Deyim |
put a stop to something f.
|
bir şeye nokta koymak |
|
| 456 |
Deyim |
stop dead f.
|
birden durmak |
|
| 457 |
Deyim |
stop cold f.
|
birden durmak |
|
| 458 |
Deyim |
put a stop to something f.
|
bir şeye bir son vermek |
|
| 459 |
Deyim |
stop dead in one's tracks f.
|
birden durmak |
|
| 460 |
Deyim |
stop one dead in tracks f.
|
donakalmak |
|
| 461 |
Deyim |
jolt to a stop f.
|
duruvermek |
|
| 462 |
Deyim |
stop one's ears f.
|
dinlememek |
|
| 463 |
Deyim |
stop dead in one's tracks f.
|
donup kalmak |
|
| 464 |
Deyim |
stop one dead in one's tracks f.
|
donakalmak |
|
| 465 |
Deyim |
stop and smell the roses f.
|
hayatın tadını çıkartmak |
|
| 466 |
Deyim |
stop at nothing f.
|
engel tanımamak |
|
| 467 |
Deyim |
stop to smell the roses f.
|
hayatın tadını çıkartmak |
|
| 468 |
Deyim |
stop the rot f.
|
kötü gidişe dur demek |
|
| 469 |
Deyim |
stop the rot f.
|
kötü gidişata dur demek |
|
| 470 |
Deyim |
not know when to stop f.
|
ne zaman duracağını bilmemek |
|
| 471 |
Deyim |
stop one's ears f.
|
kulaklarını tıkamak |
|
| 472 |
Deyim |
stop one's breath f.
|
öldürmek |
|
| 473 |
Deyim |
stop dead in one's tracks f.
|
kalakalmak |
|
| 474 |
Deyim |
come to a full stop f.
|
sekteye uğramak |
|
| 475 |
Deyim |
stop and smell the roses f.
|
rahatlamak |
|
| 476 |
Deyim |
stop to smell the roses f.
|
rahatlamak |
|
| 477 |
Deyim |
come to a full stop f.
|
tam anlamıyla bitmek |
|
| 478 |
Deyim |
come to a full stop f.
|
tamamen durmak |
|
| 479 |
Deyim |
stop on a dime f.
|
teklemek |
|
| 480 |
Deyim |
stop on a dime f.
|
zınk diye durmak |
|
| 481 |
Deyim |
stop short of a place f.
|
'e kadar gidememek |
|
| 482 |
Deyim |
stop one's breath f.
|
(birinin) soluğunu kesmek |
|
| 483 |
Deyim |
stop on a dime f.
|
(araba vb) iki adım gidip durmak |
|
| 484 |
Deyim |
stop a gap f.
|
geçici olarak bir açığı kapatmak |
|
| 485 |
Deyim |
stop a gap f.
|
geçici olarak bir boşluğu doldurmak |
|
| 486 |
Deyim |
stop a gap f.
|
geçici olarak bir ihtiyacı gidermek |
|
| 487 |
Deyim |
stop a gap f.
|
geçici olarak idare etmek |
|
| 488 |
Deyim |
stop/halt/freeze in your tracks f.
|
donakalmak |
|
| 489 |
Deyim |
stop/halt/freeze in your tracks f.
|
donup kalmak |
|
| 490 |
Deyim |
stop/halt/freeze in your tracks f.
|
kalakalmak |
|
| 491 |
Deyim |
stop/halt/freeze in your tracks f.
|
olduğu yerde dondurmak |
|
| 492 |
Deyim |
stop/halt/freeze in your tracks f.
|
korkudan, şaşkınlıktan dondurmak |
|
| 493 |
Deyim |
make a pit stop f.
|
araba yarışında yakıt ikmali veya tamir için duraklamak |
|
| 494 |
Deyim |
make a pit stop [us] f.
|
(araba seyahatinde) ihtiyaç molası vermek |
|
| 495 |
Deyim |
make a pit stop [us] f.
|
uzun bir seyahatte dinlenmek, yemek yemek, tuvalet için mola vermek |
|
| 496 |
Deyim |
stop (one) cold f.
|
(birini) olduğu yerde dondurmak |
|
| 497 |
Deyim |
stop (one) cold f.
|
(birinin) aniden donup kalmasına neden olmak |
|
| 498 |
Deyim |
stop (one) cold f.
|
(birini) aniden/birden durdurmak |
|
| 499 |
Deyim |
stop (one's) mouth [obsolete] f.
|
(birinin) ağzını/çenesini kapamak |
|
| 500 |
Deyim |
stop (one's) mouth [obsolete] f.
|
(birinin) konuşmasını engellemek |
|
