as a - Türkçe İngilizce Sözlük

as a

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"as a" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
as a result zf. sonuç olarak
Law making will be weakened as a result.
Sonuç olarak kanun yapma süreci zayıflayacaktır.

More Sentences
as a whole zf. bütün olarak
Let me say something about the appropriations as a whole.
Bir bütün olarak ödenekler hakkında bir şeyler söylememe izin verin.

More Sentences
General
act as a f. görevi görmek
In addition, the agreements with the EU will act as an anchor.
Ayrıca AB ile yapılan anlaşmalar da bir çıpa görevi görecektir.

More Sentences
as a means zf. bir araç olarak
War must definitely be rejected as a means of resolving conflicts.
Savaş, çatışmaların çözümünde bir araç olarak kesinlikle reddedilmelidir.

More Sentences
as a rule zf. çoğunlukla
As a rule, twins have a lot in common.
Çoğunlukla, ikizlerin pek çok ortak noktası vardır.

More Sentences
as a rule zf. genellikle
You also, however, criticise a number of Member States, and as a rule you do so unfairly.
Ancak siz de bazı Üye Devletleri eleştiriyorsunuz ve bunu genellikle haksız bir şekilde yapıyorsunuz.

More Sentences
as a response zf. yanıt olarak
Secondly, immigration as a response to the overall job creation strategy should be strictly regulated.
İkinci olarak genel istihdam yaratma stratejisine bir yanıt olarak göç sıkı bir şekilde düzenlenmelidir.

More Sentences
as a consequence zf. bunun sonucu olarak
My typwriter got broken; as a consequence, I borrowed my friend's.
Daktilom bozuldu; bunun sonucu olarak, arkadaşımınkini ödünç aldım.

More Sentences
as a beginning zf. başlangıç olarak
So I treat this as a beginning and not an end.
Dolayısıyla bunu bir son değil bir başlangıç olarak görüyorum.

More Sentences
as a basis zf. temel olarak
This report can be used as a basis for further action.
Bu rapor daha ileri adımlar için bir temel olarak kullanılabilir.

More Sentences
as a principle zf. ilke olarak
In this way, we will hopefully come to realise that transparency as a principle is not dangerous.
Bu şekilde şeffaflığın bir ilke olarak tehlikeli olmadığının farkına varacağımızı umuyoruz.

More Sentences
as a priority zf. öncelikli olarak
That policy must include, as a priority, political help with the passing on of administrative know-how.
Bu politika, öncelikli olarak, idari bilgi birikiminin aktarılmasına yönelik siyasi yardımı içermelidir.

More Sentences
as a consequence zf. sonuç olarak
As a consequence, this means of power will be taken away.
Sonuç olarak, bu iktidar aracı elimizden alınacaktır.

More Sentences
as a resource zf. kaynak olarak
On the contrary, we view the new Member States as a resource.
Aksine yeni Üye Devletleri bir kaynak olarak görüyoruz.

More Sentences
as a kid zf. çocukluğunda
Scott says that did everything he wanted to do as a kid.
Scott, çocukken yapmak istediği her şeyi gerçekleştirdiğini söylüyor.

More Sentences
as a whole zf. bütün olarak
I want to include in this expression of gratitude Parliament as a whole and in particular its President, Pat Cox.
Bu şükran ifadesine bir bütün olarak Parlamentoyu ve özellikle de Başkanı Pat Cox'u da dahil etmek istiyorum.

More Sentences
Phrases
as a solution expr. çözüm olarak
As a solution, labelling is a good idea only at first sight.
Bir çözüm olarak etiketleme sadece ilk bakışta iyi bir fikirdir.

More Sentences
as a hobby expr. hobi olarak
Tom brews beer as a hobby.
Tom hobi olarak bira üretiyor.

More Sentences
General
sale of foodstuffs by a municipality so as to regulate the prices i. tanzim satışı
a face as long as a fiddle i. suratı iki karış
test of english as a foreign language i. yabancı dil olarak ingilizce testi
working as a maid i. hizmetçilik
adopted girl brought up as a servant i. ahretlik
test of english as a foreign language i. toefl
a person with the same name as another i. adaş
population as a whole i. toplam nüfus
a man dressed as father christmas i. noel baba kılığında bir adam
the country as a whole i. ülkenin bütünü
the country as a whole i. ülkenin tamamı
start off as a waiter and end up as the owner of the restaurant i. restoranda garson olarak çalışmaya başlayıp sonunda restoranın sahibi olmak
deaf as a doorpost i. duvar gibi sağır
suicide as a social problem i. toplumsal bir sorun olarak intihar
turkish as a foreign language i. yabancı dil olarak türkçe
a is to b as c is to d i. analojik ilişki kuran kalıp
a is to b as c is to d i. c ile d'nin ilişkisi, a ile b'nin ilişkisi gibi
stand as a candidate in something f. adaylığını koymak
have as a meaning f. anlam olarak almak
be as pissed as a newt f. zom olmak
act as a witness f. tanıklık etmek
be as pissed as a newt f. leyla olmak
stand as still as a statue f. put gibi durmak
provide as a guarantee f. teminat olarak göstermek
use as a shield f. siper etmek
adopt as a principle f. ilke edinmek
have as a purpose f. amaç olarak almak
be nominated as a candidate f. aday olarak gösterilmek
lay down as a condition f. şart koymak
serve as a model f. emsal teşkil etmek
appoint a person as an agent f. vekil tayin etmek
turn as red as a beet f. pancar gibi olmak
remove oneself as a candidate f. adaylıktan çekilmek
act as a prostitute f. fuhuş yapmak
be as strong as a lion f. aslan kesilmek
treat something as a joke f. işi şakaya vurmak
use as a screen f. paravan olarak kullanmak
be circulated as a rumour f. ağızdan ağıza yayılmak
adopt quality as a principle f. kaliteyi ilke edinmek
have as a guest f. misafir olarak kabul etmek
serve as a model f. örnek olmak
be nominated as a candidate f. aday gösterilmek
lay down as a condition f. şart koşmak
use somebody as a tool f. maşa gibi kullanmak
act as a witness f. şahitlik etmek
work as a laborer f. ırgatlık etmek
hold as a hostage f. rehine olarak tutmak
be as pissed as a newt f. dut gibi olmak
regard as a stranger f. yadırgamak
give as a gift f. hediye etmek
nominate as a candidate f. aday göstermek
rock as tough on a spring f. yaylanmak
become as gentle as a lamb f. kuzu kesilmek
act as a brake f. fren görevi görmek
take as a goal f. amaç edinmek
be taken as a reference f. referans alınmak
take as a reference f. referans olarak almak
handle something as a whole f. bütün olarak ele almak
act as a brake f. fren vazifesi görmek
make (someone) a personal visit (as an act of deference) f. ayağına gelmek
get drunk as a skunk f. zil zurna sarhoş olmak
get drunk as a skunk f. alkol komasına girmek
get drunk as a skunk f. zurna olmak
appear as a guest on a tv show f. konuk olarak katılmak (bir tv programına vb)
appear as a guest on a tv show f. konuk olmak (bir tv programına vb)
be as sick as a dog f. yataklara düşmek
be as sick as a dog f. yatak döşek hasta olmak
stroll along (such as a river) f. yanından geçmek (nehir vb)
be appointed as a teacher f. öğretmen olarak atanmak
be inducted as a governor f. vali olarak atanmak
be inducted as a commander f. komutan olarak atanmak
serve as a model f. örnek teşkil etmek
act as a brake on f. fren vazifesi görmek
give as a pretext f. bahane göstermek
serve as a brake on f. fren görevi görmek
use as a base f. baz olarak almak
use as a means of f. araç olarak kullanmak
pledge as a collateral f. teminat olarak göstermek
supply as a collateral f. teminat olarak göstermek
be pledged as a collateral f. teminat olarak gösterilmek
be supplied as a collateral f. teminat olarak gösterilmek
take something as a collateral f. teminat olarak almak
provide something as collateral for (a loan) f. teminat olarak göstermek
serve as a soldier f. askerliğini yapmak
be at a loss as to whom to believe f. iki arada kalmak
take as a fundamental belief f. felsefe edinmek
adopt as a point of view f. felsefe edinmek
adopt as a principle f. felsefe edinmek
serve as a model f. emsal oluşturmak
serve as a model f. emsal olmak
use as a trump card f. koz olarak kullanmak
see something as a threat f. tehdit olarak görmek
view something as a threat f. tehdit olarak görmek
perceive something as a threat f. tehdit olarak görmek
regard something as a threat f. tehdit olarak görmek
consider something as a threat f. tehdit olarak görmek
portray something/someone as a target f. hedefe koymak
be shown as a model f. örnek gösterilmek
take something on as a duty f. görev edinmek
undertake as a duty f. görev edinmek
point a reed (for use as a pen) f. kalem açmak
be required as (a qualification) f. şart aranmak
be as busy as a bee f. başını kaşıyacak vakti olmamak
be as busy as a beaver f. başını kaşıyacak vakti olmamak
be taken as a basis f. esas alınmak
be taken as a basis f. baz alınmak
be as sick as a dog f. çok hasta olmak
use someone as a cat's paw f. birini maşa olarak kullanmak
lay (something) down as a condition f. şart koymak
lay (something) down as a condition f. şart getirmek
lay (something) down as a condition f. şart koşmak
use as a reference f. kaynak almak
use as a source f. kaynak almak
use as a source f. kaynak olarak kullanmak
use as a reference f. kaynak olarak kullanmak
act as a go-between f. köprü olmak
act as a vote-hunter f. oy avcılığı yapmak
take someone as a model f. model almak
give up as a bad job f. işin ucunu bırakmak
give up as a bad job f. işin peşini bırakmak
be kept as a back up f. yedekte bulundurulmak
be held as a back up f. yedekte bulundurulmak
keep as a back-up f. yedekte bulundurmak
punish as a warning or deterrent to others f. ibret-i alem olsun diye cezalandırmak
punish as a warning or deterrent to others f. başkalarına ibret olsun diye cezalandırmak
punish as a warning or deterrent to others f. ibreti alem için cezalandırmak
work as a teacher f. öğretmen olarak çalışmak
sober as a judge f. tamamen ayık olmak
take something as a primary issue f. öncelikli tutmak
take something as a prime concern f. öncelikli tutmak
be sly as a fox f. tilki gibi kurnaz olmak
point as a target f. hedef göstermek
keep as a security f. teminat olarak tutmak
hold as a security f. teminat olarak tutmak
allege as a pretext f. mazeret olarak göstermek
see someone as a rival f. rakip görmek
see someone as a rival f. rakip olarak görmek
allege as a pretext f. bahane üretmek
allege as a pretext f. bahane uydurmak
see someone as a friend f. arkadaş olarak görmek
see someone as a brother f. kardeş gibi görmek
accept as a present f. hediye olarak kabul etmek
accept as a gift f. hediye olarak kabul etmek
take something as a mission f. misyon edinmek
live as a slave f. köle gibi yaşamak
die as a result of one's gunshot wounds f. kurşun yaralarından ölmek
double up as a bed f. açılınca yatak olmak
work as a lawyer f. avukatlık yapmak
work as a lawyer f. avukat olarak çalışmak
not get enough love as a child f. çocukken yeterli sevgiyi almamak/görmemek
not get enough love as a child f. çocukken sevgiden yoksun büyümek
be awarded as a prize f. ödül olarak verilmek
serve as a warning f. uyarı niteliğinde olmak
serve as a warning f. uyarı teşkil etmek
serve as a warning f. uyarı görevi görmek
throw in as a bonus f. (bir şey alana yanında ücretsiz bir şeyi) hediye olarak vermek
have a rare talent as an artist f. bir sanatçı olarak nadir bir yeteneğe sahip olmak
have a rare talent as an artist f. bir sanatçı olarak nadir bulunan bir yeteneğe sahip olmak
use something as a model f. bir şeyi model olarak kullanmak
see someone as a role model f. birini rol model olarak görmek
see someone as a role model f. birini rol model görmek
die as a hero f. kahraman olarak ölmek
work as a team f. takım olarak çalışmak
be treated as a fool f. enayi yerine konmak
work as a team f. bir takım gibi çalışmak
work as a team f. bir ekip gibi çalışmak
work as a team f. takım/ekip halinde çalışmak
act as a broker f. brokerlik yapmak
act as a broker f. komisyonculuk yapmak
serve as a deputy f. milletvekilliği yapmak
regard someone as a son f. oğlu gibi görmek
play as a playmaker f. oyun kurucu olarak oynamak
serve as a shield f. kalkan görevi görmek
get a job as f. ... olarak iş bulmak
come as a shock f. şok etkisi yaratmak
as happy as a king s. kaygısız
as happy as a king s. dertsiz
as deaf as a doorpost s. sağır
clear as a day s. gün gibi açık
as changeable as a weathercock s. fırıldak gibi dönek
as thin as a rake s. bir deri bir kemik
fit as a fiddle s. keyifli
as dry as a bone s. kupkuru
fit as a fiddle s. demir gibi
as a brilliant s. pırlanta gibi
as fit as a fiddle s. turp gibi sağlam
as happy as a king s. durumundan memnun
as cunning as a fox s. tilki gibi kurnaz
as steady as a rock s. güvenilir
as thin as a wafer s. incecik
fit as a fiddle s. neşeli
as tough as a leather s. kayış gibi
as meek as a lamb s. kuzu gibi uysal
fine as a fiddle s. çok güzel
as pissed as a newt s. zurna gibi
as fresh as a daisy s. canlı
as quiet as a mouse s. sessiz
as still as a statue s. put gibi
as cool as a cucumber s. soğuk kanlı
busy as a bee s. arı gibi
as plain as a pikestaff s. bariz
as fresh as a daisy s. uyanık
as fit as a fiddle s. herşeye hazır
busy as a bee s. çok meşgul
as light as a feather s. tüy gibi
straight as a die s. dosdoğru
fit as a fiddle s. sapasağlam
as obstinate as a mule s. katır gibi inatçı
tall as a post s. direk gibi
as thin as a lath s. bir deri bir kemik
as busy as a bee s. çok meşgul
as fit as a fiddle s. bomba gibi
as plain as a pikestaff s. apaçık
as fit as a fiddle s. zinde ve neşeli
as sharp as a needle s. zeki
as fresh as a daisy s. dinç
as drunk as a skunk s. zil zurna sarhoş
as thin as a rake s. çok zayıf
as quiet as a mouse s. gürültü yapmayan
as quiet as a mouse s. sıkılgan
as stubborn as a mule s. katır gibi inatçı
as sharp as a needle s. uyanık
as quiet as a mouse s. çekingen
as mad as a hatter s. zırdeli
deaf as a post s. tamamen sağır
mad as a hatter s. zırdeli
deaf as a post s. duvar gibi sağır
straight as a die s. dürüst
as fit as a fiddle s. turp gibi
as drunk as a lord s. zil zurna sarhoş
as brown as a berry s. güneşte kararmış
as steady as a rock s. sağlam
as cool as a cucumber s. serin kanlı
as meek as a lamb s. kuzu gibi
as meek as a lamb s. uysal
as pissed as a newt s. zil gibi
as stiff as a ramrod s. aşırı ciddi
as gentle as a lamb s. yumuşak huylu
as fresh as a daisy s. taze
as dry as a bone s. kemik gibi
as hard as a bone s. kemik gibi
as deaf as a post s. duvar gibi sağır
as greedy as a pig s. çok obur
mad as a march hare s. zırdeli
as cunning as a fox s. şeytan gibi
as fit as a fiddle s. sağlığı yerinde
as a result s. sonuç itibarıyla
as thin as a lath s. çok zayıf
as thin as a rake s. çöp gibi
as thin as a lath s. çöp gibi
as light as a feather s. tüy gibi hafif
as yellow as a guinea s. (hastalıktan vb) sapsarı
as plain as a pikestaff s. besbelli
as plain as a pikestaff s. gün gibi ortada
as chirpy as a cricket s. şen şakrak
as thin as a rake s. dal gibi
as thin as a rake s. değnek gibi
as plain as a pikestaff s. açık seçik
as chirpy as a cricket s. cıvıl cıvıl
as thin as a lath s. değnek gibi
as timid as a mouse s. süklüm püklüm
as thin as a lath s. dal gibi
as fresh as a daisy s. turp gibi
naked as a jaybird s. dımdızlak
weak as a kitten s. çok narin
as hard as a nail s. çok sert
as smooth as a baby's butt s. bebek poposu kadar pürüzsüz
as smooth as a baby's butt s. bebek poposu gibi pürüzsüz
sharp as a sword s. kılıç kadar keskin
expressed as a percentage per annum s. yıllık bazda yüzde olarak ifade edilen
dry as a desert s. çöl gibi kurak
happy as a clam s. çok mutlu
happy as a clam s. kaygısız
as a last resort zf. son çare olarak
as a result zf. sonucu olarak
as a matter of fact zf. aslında
as a beginning zf. ilk olarak
as a stopgap zf. idareten
as a matter of fact zf. doğruyu söylemek gerekirse
as a whole zf. genel olarak
as a matter of form zf. formalite icabı
as a matter of fact zf. işin doğrusu
as a consequence zf. bu nedenle
as a matter of form zf. adet yerini bulsun diye
as a loan zf. ariyeten
as a matter of fact zf. zaten
as a matter of fact zf. doğrusunu isterseniz
as a man zf. insanlık bakımından
as a general rule zf. genellikle
as a man zf. bir insan gözü ile
as if came out of a bandbox zf. iki dirhem bir çekirdek
as a summary zf. özet olarak
as a reprisal zf. misilleme olarak
as a matter of fact zf. nitekim
as a matter of fact zf. doğrusu
as a whole zf. topluca
as a whole zf. tamamen
as a rule of thumb zf. pratik olarak
as a natural consequence zf. doğal sonuç olarak
as a mere form zf. adet yerini bulsun diye
as a warn to others zf. örnek için
as a whole zf. ceman
as a general rule zf. genel bir kural olarak
as a family zf. ailece
as a warn to others zf. ders almak için
as a whole zf. bir bütün olarak
as a matter of fact zf. hatta
as a basic guide zf. temel bir kural olarak
as a free gift zf. armağan olarak
as a matter of form zf. alelusul
as a general thing zf. genel olarak
as a loan zf. ödünç
as a free present zf. helalinden
as a joke zf. şakacıktan
as a mere formality zf. usulen
as a guest zf. misafireten
as a whole zf. toplu şekilde
as a matter of fact zf. gerçekten
as a matter of fact zf. hakikaten
as a matter of fact zf. sahiden
as a rule zf. genel olarak
as a consequence of that zf. bu durum üzerine
as a principle zf. prensip olarak
as a matter of fact zf. aslına bakarsak
as a matter of fact zf. aslına bakılırsa
as a matter of fact zf. aslına bakarsan
as a result zf. sonuç itibarıyla
as a result of (these...) zf. bunların sonucunda
as a consequence of (these...) zf. bunların sonucunda
as a matter of fact zf. gerçekte
as a matter of fact zf. gerçek şu ki
as a matter of fact zf. aslına bakıldığında
as a matter of fact zf. aslına bakarsanız
as a matter of fact zf. hakikatte
as a matter of fact zf. şu bir gerçek ki
as a matter of priority zf. bir öncelik meselesi olarak
as a matter of priority zf. bir öncelik sorunu olarak
as if in a race zf. yarışırcasına
as a reserve zf. ihtiyaten
as a minimum zf. asgari olarak
as a first step zf. ilk adım olarak
as a necessity zf. bir zorunluluk olarak
as a must zf. bir zorunluluk olarak
as a matter of fact zf. işin aslı
as a slave zf. köle gibi
as a precautionary measure zf. tedbir amaçlı
as a matter of courtesy zf. nezaket gereği
as a kid zf. çocukken
as a warning zf. uyarı/ikaz olarak
as a matter of principle zf. prensip olarak
as a matter of principle zf. prensipte
as a matter of principle zf. prensip gereği
as a matter of fact zf. doğrusunu istersen
as a threshold matter zf. başlangıç/çıkış/ilk adım noktası olarak
as a whole zf. tümüyle
as a whole zf. tümü
as a matter of fact zf. esasen
as a warning zf. ihtaren
as a way of life zf. hayat tarzı olarak
as a society zf. toplum olarak
as a man zf. birlikte
as a man zf. hep birden
as a man zf. oybirliğiyle
as a whole zf. tüm olarak
as a formality zf. formalite icabı
as a group zf. hep birlikte
as sound as a roach zf. kusursuz
as a matter of fact zf. haddizatında
as a consequence of ed. sonucu olarak
as a result of ed. neticesinde
as a token of ed. işareti olarak
as a result of ed. sonucu olarak
as a means of ed. yoluyla
as a result of ed. -in neticesinde
as a result of ed. sonucunda
as sound as a roach expr. sapasağlam
f/k/a (formerly known as) kısalt. daha önce ... olarak bilinen
Phrasals
idolized someone as a hero f. birini kahraman olarak idolleştirmek
Phrases
as a matter of course i. görev gereği
as a side note zf. bu arada
as a side note zf. ayrıca
as a side note zf. ek/ilave olarak
as a side note zf. buna ilaveten
as a conclusion zf. sonuç olarak
(something) as a service expr. abonelik hizmeti olarak sunulan
(something) as a service expr. üyelik hizmeti olarak sunulan
(something) as a service expr. hizmet olarak sunulan
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. göründüğü yaşta
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. gözünün gördüğü yaşta
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. yaşını söylemeyip soruyu geçiştirmek için söylenen bir söz
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. yaş sorulduğunda verilen muğlak cevap
may hereafter be referred to individually as a party and collectively as the parties expr. ayrı ayrı taraf birlikte taraflar olarak anılacaklardır
as a comparison expr. bir karşılaştırma olarak
as a part of expr. bir parçası olarak
as a friend of mine expr. bir arkadaşım olarak
as a result of which expr. bunun sonucu olarak
as a result of these circumstances expr. bu koşullar altında
i might as well be hanged for a sheep as a lamb expr. boğulacaksan büyük denizde boğul
as a reason expr. bir neden olarak
as close as a phone expr. bir telefon kadar yakın
as a part of expr. bir bölümü olarak
as a function of expr. bir işlevi olarak
as a result of the efforts made expr. çabalar sonucunda
as a result of the efforts made expr. çabalar sonucu
as a warn to others expr. diğerlerine uyarı olarak
as a matter of course expr. doğal olarak
as a continuation of expr. devamı olarak
as a matter of course expr. görev icabı
as a matter of course expr. elbette ki
as a favor expr. hatıra binaen
as a matter of course expr. gayet tabii olarak
as a reminder expr. hatırlatmak amacıyla
as a matter of course expr. gayet tabii
as a requirement expr. gereğince
as a favor expr. hatır için
as a favour expr. iyilik olarak
as a tribute to expr. ithafen
as a matter of course expr. işin gereği
as a matter of course expr. işin doğası gereği
as a small token of our gratitude expr. minnettarlığımızın küçük bir nişanesi olarak
as innocent as a lamb expr. melek kadar masum
as a cover for expr. kılıf olarak
as a matter of course expr. kendiliğinden
as a person expr. kişilik olarak
a day as black as coal expr. kapkara bir gün
with a face as long as a fiddle expr. suratı iki karış
as a practical matter expr. pratik anlamda
as a last resort expr. son bir çözüm olarak
as easy as pulling a hair out of butter expr. tereyağından kıl çeker gibi
in such a way as to expr. .....ecek şekilde
as a proxy expr. vekil sıfatıyla
as a proposal for expr. -e bir öneri olarak
as a matter of legal doctrine expr. yasal açıdan bakıldığında
as a matter of legal doctrine expr. yasal açıdan bakılırsa
as a matter of legal doctrine expr. yasalar bakımından
as a prelude expr. başlangıç olarak
as a result of (something) expr. (bir şeyin) sonucu olarak
as a result of (something) expr. (bir şey) nedeniyle
as a result of (something) expr. (bir şeyden) dolayı
as a result of (something) expr. (bir şeye) bağlı olarak
as a result of (something) expr. (bir şey) yüzünden
as a result of the research expr. araştırma sonucunda
I might as well be hanged for a sheep as a lamb battı balık yan gider
Proverb
an hour of pain is as long as a day of pleasure bir saatlik acı bir günlük zevke bedeldir
enough is as good as a feast aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz
enough is as good as a feast kılık kıyafet ziyafettir
enough is as good as a feast elde bulunan nimete şükretmeli
enough is as good as a feast azı karar çoğu zarar
a nod is as good as a wink to a blind horse arif olan anlar
a nod is as good as a wink to a blind horse anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind horse arife tarif gerekmez
there ain't no such thing as a free lunch her şeyin bir bedeli vardır
there's no such thing as a free lunch her şeyin bir bedeli vardır
as a man sows, so shall he reap ne ekersen onu biçersin
as a man sows, so shall he reap insan ektiğini biçer
enough is as good as a feast her şeyin fazlası zarar
look upon death as a going home topraktan gelip toprağa gitmek
a miss is as good as a mile başarının kıl payıyla ya da büyük bir farkla kaçırılmasının önemi yoktur
a nod is as good as a wink to a blind man tereciye tere satma
a miss is as good as a mile kaybetme kaybetmedir
a nod is as good as a wink to a blind man sen giderken ben dönüyordum
a miss is as good as a mile önemli olan hatice değil neticedir
a nod is as good as a wink to a blind man senin bilmişliğin kadar benim unutmuşluğum var
a miss is as good as a mile kaybetmenin az farkla veya çok farkla olması fark etmez
a chain is only as strong as its weakest link zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür
a nod is as good as a wink to a blind man kör kör parmağım gözüne
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly demir ıslanmaz deli uslanmaz
moving three times is as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
moving three times is as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at yiğidin yoldaşıdır
three moves are as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
three moves are as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly köpeğin ahmağı uslanmaz
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at binmek huzur verir/sakinleştirir
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işine akıl erdirilmez
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işi akıl havsala almaz
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly akıl olmayınca başta ne kuruda biter ne yaşta
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işi akıl karı değildir
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly akıl terelelli olunca söz fayda etmez
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly koyma akıl akıl olmaz
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly sokma akıl sekiz adım gider
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly tatsız aşa su neylesin akılsız başa söz neylesin