|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
bununla birlikte |
however zf.
|
|
However, we will probably have to carry on debating the wishes of the Nation States, which I take very seriously.
Bununla birlikte muhtemelen çok ciddiye aldığım Ulus Devletlerin isteklerini tartışmaya devam etmek zorunda kalacağız.
More Sentences
|
General |
|
2 |
Genel |
birlikte çalışma |
cooperation i.
|
|
We need cooperation and interoperability to create a market which can convince the consumers.
Tüketicileri ikna edebilecek bir pazar yaratmak için işbirliğine ve birlikte çalışabilirliğe ihtiyacımız var.
More Sentences
|
3 |
Genel |
birlikte çalışabilirlik |
interoperability i.
|
|
Nevertheless, we will not achieve the interoperability needed by liberalising this sector.
Bununla birlikte, bu sektörü serbestleştirerek ihtiyaç duyulan birlikte çalışılabilirliği elde edemeyeceğiz.
More Sentences
|
4 |
Genel |
birlikte işlerlik |
interoperability i.
|
|
One key aspect of mobile telephony development is the interoperability of terminals.
Mobil telefonun geliştirilmesinde önemli bir husus da terminallerin birlikte işlerliğidir.
More Sentences
|
5 |
Genel |
birlikte yaşama |
coexistence i.
|
|
Only respect for such freedoms can be the foundation of European coexistence.
Sadece bu tür özgürlüklere saygı duyulması Avrupa'da birlikte yaşamanın temeli olabilir.
More Sentences
|
6 |
Genel |
birlikte çalışabilirlik |
interoperability i.
|
|
Increased interoperability is a key factor in our endeavours in this area.
Birlikte çalışabilirliğin arttırılması bu alandaki çabalarımızda kilit bir faktördür.
More Sentences
|
7 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
act in unison f.
|
|
We need to know what the basis for this legislation is so that we can act in unison here.
Burada birlikte hareket edebilmemiz için bu mevzuatın temelinin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor.
More Sentences
|
8 |
Genel |
birlikte yaşamak |
live together f.
|
|
To defend the idea that everywhere in Europe people may live in freedom, in plurality, and may live together.
Avrupa'nın her yerinde insanların özgürlük içinde çoğulculuk içinde ve birlikte yaşayabilecekleri fikrini savunmak.
More Sentences
|
9 |
Genel |
birlikte çalışmak |
work together f.
|
|
Real savings can only be made if the institutions work together.
Gerçek tasarruf ancak kurumlar birlikte çalışırsa yapılabilir.
More Sentences
|
10 |
Genel |
birlikte yaşamak |
cohabit f.
|
|
After dating for several years, they decided to cohabit.
Birkaç yıl çıktıktan sonra birlikte yaşamaya karar verdiler.
More Sentences
|
11 |
Genel |
ile birlikte yaşamak |
live with f.
|
|
Tom is easy to live with.
Tom ile birlikte yaşamak kolay.
More Sentences
|
12 |
Genel |
birlikte çalışmak |
team up with f.
|
|
How did you team up with Tom?
Tom'la nasıl birlikte çalıştın?
More Sentences
|
13 |
Genel |
birlikte görünmek |
be seen together f.
|
|
We shouldn't be seen together.
Birlikte görülmemeliyiz.
More Sentences
|
14 |
Genel |
birlikte yatmak |
sleep together f.
|
|
Fadil and Layla were sleeping together.
Fadıl ve Leyla birlikte yatıyorlardı.
More Sentences
|
15 |
Genel |
birlikte uyumak |
sleep together f.
|
|
Dan saw Matt and Linda sleeping together.
Dan, Matt ve Linda'yı birlikte uyurken gördü.
More Sentences
|
16 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
act in concert f.
|
|
It will act in concert with the United States within NATO.
NATO içerisinde ABD ile birlikte hareket edecektir.
More Sentences
|
17 |
Genel |
birlikte büyümek/yetişmek |
grow together f.
|
|
Integration means living together, not only living alongside each other but living together and growing together.
Entegrasyon birlikte yaşamak, sadece yan yana yaşamak değil, birlikte yaşamak ve birlikte büyümek demektir.
More Sentences
|
18 |
Genel |
birlikte izlemek/seyretmek |
watch together f.
|
|
The movie that Tom and Mary watched together had a happy ending.
Tom ve Mary'nin birlikte izlediği filmin mutlu bir sonu vardı.
More Sentences
|
19 |
Genel |
birlikte takılmak |
hang out together f.
|
|
Tom and I hang out together all the time.
Tom ve ben her zaman birlikte takılırız.
More Sentences
|
20 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
walk f.
|
|
He walked and the earth moved with him.
Yürüdü ve yer de onunla birlikte hareket etti.
More Sentences
|
21 |
Genel |
(askerler) birlikte yemek yemek |
mess f.
|
|
The soldiers mess together each evening.
Askerler her akşam birlikte yemek yiyorlar.
More Sentences
|
22 |
Genel |
hep birlikte |
all together zf.
|
|
We must never forget that our task here is to build, all together, a Europe based on the freedom of the citizens.
Buradaki görevimizin, hep birlikte, vatandaşların özgürlüğüne dayalı bir Avrupa inşa etmek olduğunu asla unutmamalıyız.
More Sentences
|
23 |
Genel |
hep birlikte |
in chorus zf.
|
|
They answered in chorus.
Hep bir ağızdan cevap verdiler.
More Sentences
|
24 |
Genel |
bununla birlikte |
nevertheless zf.
|
|
What you said was true. It was, nevertheless, a little rude and insensitive.
Söyledikleriniz doğruydu. Bununla birlikte, biraz kaba ve duyarsızdı.
More Sentences
|
25 |
Genel |
bununla birlikte |
nonetheless zf.
|
|
Nonetheless, I trust you will allow me to philosophise a little on this issue.
Bununla birlikte, bu konuda biraz felsefe yapmama izin vereceğinize inanıyorum.
More Sentences
|
26 |
Genel |
bununla birlikte |
having said that zf.
|
|
Having said that, a great deal still remains to be done.
Bununla birlikte, hala yapılması gereken çok şey var.
More Sentences
|
27 |
Genel |
bununla birlikte |
though zf.
|
|
A double ambiguity, though, exists in this regard, both at European level and at the level of the WTO.
Bununla birlikte, bu konuda hem Avrupa düzeyinde hem de DTÖ düzeyinde çifte belirsizlik mevcuttur.
More Sentences
|
28 |
Genel |
bununla birlikte |
that said zf.
|
|
That said, agricultural product refunds present a range of risks and disadvantages.
Bununla birlikte, tarımsal ürün iadeleri bir dizi risk ve dezavantaj içermektedir.
More Sentences
|
29 |
Genel |
bununla birlikte |
again zf.
|
|
But then again, maybe I'm fighting a lost cause, too.
Bununla birlikte, belki ben de kaybedilmiş bir dava için savaşıyorum.
More Sentences
|
30 |
Genel |
ile birlikte |
in conjunction with ed.
|
|
That means that we are working in conjunction with the Monetary Fund and the World Bank.
Bu, Para Fonu ve Dünya Bankası ile birlikte çalıştığımız anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
|
31 |
Genel |
ile birlikte |
to ed.
|
|
Rather, the Commission is called upon to work alongside the US Government.
Aksine, Komisyon'dan ABD Hükümeti ile birlikte çalışması istenmektedir.
More Sentences
|
Phrasals |
|
32 |
Öbek Fiiller |
(şarkıyı) birlikte söylemek |
sing along f.
|
|
You don't know this song, so don't try to sing along.
Bu şarkıyı bilmiyorsun, bu yüzden birlikte söylemeye çalışma.
More Sentences
|
General |
|
33 |
Genel |
çim parçası (bir alandan toprağıyla birlikte alınan) |
sod i.
|
|
34 |
Genel |
birlikte hareket etme önerisi |
eirenicon i.
|
|
35 |
Genel |
birlikte yaşama |
common marriage i.
|
|
36 |
Genel |
birlikte yaşayan |
cohabiting i.
|
|
37 |
Genel |
birlikte hareket etme çağrısı |
eirenicon i.
|
|
38 |
Genel |
frakla birlikte takılan beyaz papyon |
white tie i.
|
|
39 |
Genel |
ölüyle birlikte yakılma |
suttee i.
|
|
40 |
Genel |
birlikte oturan kimse |
inmate i.
|
|
41 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki ögeleriyle birlikte ele alma |
contextualization i.
|
|
42 |
Genel |
kuşların birlikte uçuş düzeni |
skein i.
|
|
43 |
Genel |
birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri |
spouse i.
|
|
44 |
Genel |
birlikte yaşama |
living together i.
|
|
45 |
Genel |
topluluk yapısal fonlarının ulusal fonlarla birlikte kullanılması |
additionality i.
|
|
46 |
Genel |
birlikte çalışma |
collaboration i.
|
|
47 |
Genel |
birlikte akma |
conflux i.
|
|
48 |
Genel |
birlikte koşulan birkaç hayvan |
team i.
|
|
49 |
Genel |
birlikte haşlanmış fasulye ve mısır taneleri |
succotash i.
|
|
50 |
Genel |
birlikte planlama |
collaborative planning i.
|
|
51 |
Genel |
karşıt duyguların birlikte yaşanması |
ambivalence i.
|
|
52 |
Genel |
birlikte yapılmış olma durumu |
concertedness i.
|
|
53 |
Genel |
birlikte çalışan kimse |
collaborator i.
|
|
54 |
Genel |
birlikte yaşama |
cohabiting i.
|
|
55 |
Genel |
birlikte yaşama |
concubinage i.
|
|
56 |
Genel |
birlikte yaşama |
cohabitation i.
|
|
57 |
Genel |
nikahsız olarak birlikte yaşama |
free love i.
|
|
58 |
Genel |
birlikte hareket etme durumu |
concertedness i.
|
|
59 |
Genel |
nefesli çalgıların hep birlikte çaldığı parça |
fanfare i.
|
|
60 |
Genel |
birlikte akma |
confluence i.
|
|
61 |
Genel |
birlikte işleme |
coprocessing i.
|
|
62 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte tekrar ele alma |
recontextualization i.
|
|
63 |
Genel |
balıklarla birlikte yakalananlar |
by-catch of the fishing i.
|
|
64 |
Genel |
olumlu özellikleriyle birlikte olumsuz özellikleri de olan şey |
mixed blessing i.
|
|
65 |
Genel |
birlikte çalışma |
coactivation i.
|
|
66 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele alma |
contextualisation i.
|
|
67 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele alma |
contextualization i.
|
|
68 |
Genel |
muhalif olmalarına rağmen birlikte çalışmak zorunda olan kişiler |
frenemy i.
|
|
69 |
Genel |
birlikte yaşama kültürü |
culture of living together i.
|
|
70 |
Genel |
koro halinde/hep birlikte şarkı/marş söyleme |
sing-along i.
|
|
71 |
Genel |
birlikte uyum |
mutual adaptation i.
|
|
72 |
Genel |
birlikte uyum |
coaptation i.
|
|
73 |
Genel |
birlikte uyum |
mutual adaption i.
|
|
74 |
Genel |
birlikte uyum |
coadaptation i.
|
|
75 |
Genel |
birlikte/beraber geçirilen zaman |
face time i.
|
|
76 |
Genel |
birlikte hareket etme |
liaising i.
|
|
77 |
Genel |
ortak/birlikte yürütülen çalıştay |
joint workshop i.
|
|
78 |
Genel |
karşıt duyguların birlikte yaşanması |
ambivalency i.
|
|
79 |
Genel |
birlikte savaşan devletlerden biri |
cobelligerent i.
|
|
80 |
Genel |
birbirini seven iki kişinin evlendiklerini ilan etmek için, aile ve sevdikleriyle birlikte, dış ortamda yaptıkları, genellikle yasal olmayan, evlilik töreni |
handfasting i.
|
|
81 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki ögeleriyle birlikte ele alma |
contextualisation i.
|
|
82 |
Genel |
birlikte yazan |
cowriter i.
|
|
83 |
Genel |
birlikte/ortak sergi açılan kişi |
co-exhibitor i.
|
|
84 |
Genel |
evlenmeden birlikte yaşama |
civil partnership i.
|
|
85 |
Genel |
evlenmeden birlikte yaşayanlar |
cohabitors i.
|
|
86 |
Genel |
bir televizyon ya da radyo sunucusuyla birlikte çalışıp o kişinin işini kolaylaştıran kişi (kanada) |
animator i.
|
|
87 |
Genel |
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler |
take-home lessons i.
|
|
88 |
Genel |
kauçuk ve sandarac ile birlikte kimyasal olarak işlenmiş kağıttan oluşan suni deri |
leatheroid i.
|
|
89 |
Genel |
kilisenin kantoru ile birlikte çıkacak koro |
cantoral staff i.
|
|
90 |
Genel |
birlikte sınıflandırılan kişiler |
ranks i.
|
|
91 |
Genel |
birlikte gruplandırılan kişiler |
ranks i.
|
|
92 |
Genel |
bir olay karşısında birlikte sessiz kalma |
conspiracy of silence i.
|
|
93 |
Genel |
birlikte boş zaman değerlendirilen kişi |
time killer i.
|
|
94 |
Genel |
birlikte yaşama |
coliving i.
|
|
95 |
Genel |
ebeveynleri ile birlikte yaşayan 20-30 yaşlarındaki genç yetişkin |
twixter i.
|
|
96 |
Genel |
evlilik dışı birlikte yaşam |
cohabitation i.
|
|
97 |
Genel |
bir kişiyi tanımlamak için tek başına veya diğer bilgilerle birlikte kullanılabilecek isim veya numara |
a means of identification i.
|
|
98 |
Genel |
birlikte olmayan şey |
untogether i.
|
|
99 |
Genel |
(ortak bir amaç için) birlikte hareket eden kimselerin oluşturduğu yapı |
machine i.
|
|
100 |
Genel |
selamet ordusu üyelerinin birlikte söylediği kısa karşılık (amin) |
volley i.
|
|
101 |
Genel |
şarapla birlikte servis edilen bir tür tatlı bisküvi |
wine biscuit i.
|
|
102 |
Genel |
birlikte pişirilen veya yenen malzemelerden oluşan karışım |
mess i.
|
|
103 |
Genel |
yemeklerini hep birlikte yiyen personel grubu |
mess i.
|
|
104 |
Genel |
kuruluş üyelerinin bir amaç uğruna birlikte çalıştığı gönüllülük projesi |
work camp i.
|
|
105 |
Genel |
insanların birlikte vakit geçirerek temas kurması |
mingling i.
|
|
106 |
Genel |
birlikte yaşayıp hamile kaldığı erkekle evlenen kadın |
honest woman i.
|
|
107 |
Genel |
tasarruf veya birlikte üretim için bir araya getirilen benzer araçlar bütünü |
gang i.
|
|
108 |
Genel |
çocukların çember oluşturup söyledikleri şarkının sonunda hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
ring-a-ring-a-roses i.
|
|
109 |
Genel |
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
ring-a-rosy i.
|
|
110 |
Genel |
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
ring-around-a-rosy i.
|
|
111 |
Genel |
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun |
ring-around-the-rosy i.
|
|
112 |
Genel |
hisse senedi fiyatlarını yükseltmek için iki piyasa yapıcının birlikte hareket etmesi |
ghosting i.
|
|
113 |
Genel |
farklı birden fazla erkekle birlikte yaşamış bekar kadın |
grass widow i.
|
|
114 |
Genel |
müştemilatı ile birlikte çiftlik evi |
onset [scotland] i.
|
|
115 |
Genel |
birlikte karıştırma |
commixtion i.
|
|
116 |
Genel |
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey |
connascence i.
|
|
117 |
Genel |
birlikte büyüme |
connascence i.
|
|
118 |
Genel |
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey |
connascency i.
|
|
119 |
Genel |
birlikte büyüme |
connascency i.
|
|
120 |
Genel |
birlikte sayma |
connumeration i.
|
|
121 |
Genel |
birlikte büyüme |
coalescency [obsolete] i.
|
|
122 |
Genel |
yerli bir kadınla birlikte yaşayan beyaz erkek |
combo [obsolete] [australia] i.
|
|
123 |
Genel |
birlikte yemek yenen kimse |
commensal [rare] i.
|
|
124 |
Genel |
birlikte yemek yiyen grup |
commensality i.
|
|
125 |
Genel |
birlikte yemek yeme |
commensation i.
|
|
126 |
Genel |
birlikte göç etmek |
commigration i.
|
|
127 |
Genel |
birlikte katlama |
complication [obsolete] i.
|
|
128 |
Genel |
birlikte katlanma |
complication [obsolete] i.
|
|
129 |
Genel |
birlikte entrika çevirme |
complotment i.
|
|
130 |
Genel |
birlikte hareket etme |
concertion i.
|
|
131 |
Genel |
birlikte var olma |
concomitancy i.
|
|
132 |
Genel |
birlikte akma |
concourse i.
|
|
133 |
Genel |
birlikte gelişme |
concrement i.
|
|
134 |
Genel |
başkasıyla birlikte acı çeken kimse |
co-sufferer i.
|
|
135 |
Genel |
bazen doğal gazla birlikte bulunan hafif, benzin benzeri bir hidrokarbon sıvısı |
drip gas i.
|
|
136 |
Genel |
birlikte bulunmama |
incoexistence [obsolete] i.
|
|
137 |
Genel |
birlikte huzur içinde yaşayamama |
incompatibility i.
|
|
138 |
Genel |
birlikte dokunma |
contexture i.
|
|
139 |
Genel |
birlikte dokunma tarzı |
contexture i.
|
|
140 |
Genel |
birlikte yaşanan aile evine ait bağımsız bölüm |
in-law apartment i.
|
|
141 |
Genel |
kadınlarda menopozla birlikte vücut canlılığının azalmaya başlaması |
involution i.
|
|
142 |
Genel |
birlikte koşup avlanan evcil hayvan grubu |
pack i.
|
|
143 |
Genel |
birlikte var olan, aynı ya da benzer şeylerden oluşan grup |
platoon i.
|
|
144 |
Genel |
farklı ailelerin küçük çocuklarının birlikte oynaması için ayarladıkları görüşme |
play date i.
|
|
145 |
Genel |
farklı ailelerin küçük çocuklarının birlikte oynaması için ayarladıkları görüşme |
playdate i.
|
|
146 |
Genel |
başkasıyla birlikte yaşayan kimse |
cohabiter i.
|
|
147 |
Genel |
birlikte bulunma |
coinherence i.
|
|
148 |
Genel |
birlikte var olma |
coinherence i.
|
|
149 |
Genel |
başkasıyla birlikte çalışan kimse |
colaborer i.
|
|
150 |
Genel |
birlikte çalışma isteği |
co-operation i.
|
|
151 |
Genel |
(gazetede) tarih ve gazetenin ismi ile birlikte yer alan sayfa numarası |
folio i.
|
|
152 |
Genel |
birlikte çalışan bir grup insan |
organisation i.
|
|
153 |
Genel |
birlikte seyahat eden insan grubu |
outfit i.
|
|
154 |
Genel |
birlikte çalışan ekip |
outfit i.
|
|
155 |
Genel |
kooperatif dinamikte birlikte yaşayan insan grubu |
phalanstery i.
|
|
156 |
Genel |
birlikte sarma |
plexure i.
|
|
157 |
Genel |
birlikte dokuma |
plexure i.
|
|
158 |
Genel |
(mormon kilisesi'nde) iki yardımcısı ile birlikte başkanlık makamında bulunan kilise lideri |
president i.
|
|
159 |
Genel |
taksonomik adın bağlı olduğu canlıya ilişkin bilgi materyali ile birlikte teknik dergilerde basımı |
publication i.
|
|
160 |
Genel |
birlikte tüneyen bir grup kümes hayvanı |
roost i.
|
|
161 |
Genel |
evli olunmayan partnerle birlikte yaşama |
cohabitation i.
|
|
162 |
Genel |
sankhya felsefesine göre prakriti ile birlikte fenomenal varoluşun birincil nedenini oluşturan ruh |
purusha i.
|
|
163 |
Genel |
(bitkilerde) iki farklı yapının birlikte büyümesi |
symphysis i.
|
|
164 |
Genel |
iki ayrı unsurun birlikte büyüme eğilimi |
symphytism i.
|
|
165 |
Genel |
birlikte içme |
symposion [obsolete] i.
|
|
166 |
Genel |
birlikte gelişen olaylar grubu |
syndrome i.
|
|
167 |
Genel |
birlikte meydana gelme |
conjunction i.
|
|
168 |
Genel |
birlikte ele almak |
be paired with f.
|
|
169 |
Genel |
birlikte olmak |
accompany f.
|
|
170 |
Genel |
hep birlikte inmek |
pile out f.
|
|
171 |
Genel |
çanların birlikte çalması |
peal f.
|
|
172 |
Genel |
birlikte içeriye dolmak |
crowd together f.
|
|
173 |
Genel |
birlikte vakit geçirmek |
consort f.
|
|
174 |
Genel |
birkaç çanın birlikte çalınması |
peal f.
|
|
175 |
Genel |
birlikte çalışmak |
interoperate f.
|
|
176 |
Genel |
birbirine zıt oldukları halde belirli bir amaç için birlikte çalışmak |
be strange bedfellows f.
|
|
177 |
Genel |
birlikte yaşamak |
shack up f.
|
|
178 |
Genel |
birlikte takılmak |
hobnob f.
|
|
179 |
Genel |
birlikte takılmak |
hang together f.
|
|
180 |
Genel |
hep birlikte inmek |
pile off f.
|
|
181 |
Genel |
biriyle birlikte hareket etmek (kaçmak) |
move off with f.
|
|
182 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
liaise f.
|
|
183 |
Genel |
birlikte planlamak |
conspire f.
|
|
184 |
Genel |
ile birlikte olmak |
go around with f.
|
|
185 |
Genel |
bir uğurda birisiyle birlikte hareket etmek |
make common cause with f.
|
|
186 |
Genel |
birlikte sigortalı olmak |
family insurance f.
|
|
187 |
Genel |
geceyi birlikte geçirmek |
sleep together f.
|
|
188 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
concert f.
|
|
189 |
Genel |
birlikte dokumak |
interweave f.
|
|
190 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki ögeleriyle birlikte ele almak |
contextualize f.
|
|
191 |
Genel |
birlikte anılmak |
come with f.
|
|
192 |
Genel |
birlikte takılmak |
keep company with f.
|
|
193 |
Genel |
birlikte kalmak |
keep together f.
|
|
194 |
Genel |
birlikte yaşamak |
shack up with together f.
|
|
195 |
Genel |
birlikte yaşamak |
shack up with someone together f.
|
|
196 |
Genel |
birlikte hoş vakit geçirmek |
spend quality time together f.
|
|
197 |
Genel |
birlikte iyi vakit geçirmek |
spend quality time together f.
|
|
198 |
Genel |
birlikte gitmek |
accompany f.
|
|
199 |
Genel |
birlikte çalışmak |
cooperate f.
|
|
200 |
Genel |
birlikte dikmek |
interplant f.
|
|
201 |
Genel |
(bitki) birlikte büyümek |
accrete f.
|
|
202 |
Genel |
birlikte oturmak |
stay with f.
|
|
203 |
Genel |
birlikte hoş vakit geçirmek |
spend good time together f.
|
|
204 |
Genel |
birlikte hoş vakit geçirmek |
have good time together f.
|
|
205 |
Genel |
çalıntıyla birlikte kaçmak |
get away with f.
|
|
206 |
Genel |
birlikte çalışmak |
collaborate f.
|
|
207 |
Genel |
birlikte çalışmak |
concur f.
|
|
208 |
Genel |
birlikte gitmek |
convoy f.
|
|
209 |
Genel |
birlikte çalışmak |
coordinate f.
|
|
210 |
Genel |
birlikte çalışmak |
muck in f.
|
|
211 |
Genel |
birlikte çalışmak |
team up f.
|
|
212 |
Genel |
ile birlikte çalışmak |
team up with f.
|
|
213 |
Genel |
birlikte anılmak |
associate with f.
|
|
214 |
Genel |
başkalarıyla birlikte hareket etmek |
join f.
|
|
215 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele almak |
contextualise f.
|
|
216 |
Genel |
birlikte yer almak |
muck in f.
|
|
217 |
Genel |
birlikte dönmek |
corotate f.
|
|
218 |
Genel |
birlikte yürütmek |
run together f.
|
|
219 |
Genel |
ile birlikte çalışmak |
work together with f.
|
|
220 |
Genel |
ile birlikte çalışmak |
work with f.
|
|
221 |
Genel |
birlikte imzalamak |
co-sign f.
|
|
222 |
Genel |
birlikte imzalamak |
cosign f.
|
|
223 |
Genel |
birlikte yaşamak |
cohabit with someone f.
|
|
224 |
Genel |
öğleden sonrayı birlikte geçirmek |
spend the afternoon together f.
|
|
225 |
Genel |
(birlikte) çalıştığı herkesle/bütün insanlara arkadaş olmak istemek |
make friends with all the people he/she work with f.
|
|
226 |
Genel |
birlikte/beraber uyum içinde yaşamak |
live together in harmony f.
|
|
227 |
Genel |
birlikte değişmek |
covary f.
|
|
228 |
Genel |
birlikte hoş vakit geçirmek |
spend pleasant/nice time together f.
|
|
229 |
Genel |
birlikte hoş vakit geçirmek |
have a good/nice time together f.
|
|
230 |
Genel |
biriyle birlikte bir şeyler ayarlamak/planlamak |
set something up with someone f.
|
|
231 |
Genel |
biriyle para karşılığı birlikte olmak |
have sex with someone for money f.
|
|
232 |
Genel |
birlikte yazmak |
co-write f.
|
|
233 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele almak |
contextualize f.
|
|
234 |
Genel |
herhangi bir konuyu çevresindeki ögeleriyle birlikte ele almak |
contextualise f.
|
|
235 |
Genel |
birlikte kurmak |
cofound f.
|
|
236 |
Genel |
birlikte avlanmak |
hunt together f.
|
|
237 |
Genel |
birlikte gelmek |
come together f.
|
|
238 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
take joint action f.
|
|
239 |
Genel |
...ile birlikte hareket etmek |
move in concert with f.
|
|
240 |
Genel |
birlikte çalış(tır)mak |
interwork f.
|
|
241 |
Genel |
birlikte gezmek |
travel f.
|
|
242 |
Genel |
birlikte gezmek |
walk around together f.
|
|
243 |
Genel |
birlikte gezmek |
hang out together f.
|
|
244 |
Genel |
törene birlikte katılmak |
concelebrate f.
|
|
245 |
Genel |
(birkaç rahibin) kilise ayinini birlikte yönetmek |
concelebrate f.
|
|
246 |
Genel |
birlikte dokumak |
raddle f.
|
|
247 |
Genel |
birlikte bastırmak |
adpress f.
|
|
248 |
Genel |
birlikte basınç uygulamak |
adpress f.
|
|
249 |
Genel |
birlikte sıkıştırmak |
adpress f.
|
|
250 |
Genel |
birlikte yuva yapmak |
nuzzle f.
|
|
251 |
Genel |
birisi ile birlikte olmaktan hoşlanmak |
enjoy being with someone f.
|
|
252 |
Genel |
birlikte vakit geçirmek |
troop f.
|
|
253 |
Genel |
birlikte vakit geçirmek |
associate f.
|
|
254 |
Genel |
birlikte yönetmek |
colead f.
|
|
255 |
Genel |
birlikte olmayı sevmek |
enjoy each other's company f.
|
|
256 |
Genel |
birlikte dokumak |
embraid [obsolete] f.
|
|
257 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
unify f.
|
|
258 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
unite f.
|
|
259 |
Genel |
bir hedef için birlikte çalışmak |
pull f.
|
|
260 |
Genel |
birlikte anılmak |
keep f.
|
|
261 |
Genel |
birlikte hareket ettirmek |
herd f.
|
|
262 |
Genel |
birlikte hareket etmeye teşvik etmek |
herd f.
|
|
263 |
Genel |
birlikte vakit geçirmek |
mingle f.
|
|
264 |
Genel |
birlikte sınıflandırmak |
bracket f.
|
|
265 |
Genel |
birlikte gruplandırmak |
bracket f.
|
|
266 |
Genel |
(benzer olanları) birlikte gruplamak |
bracket (together) f.
|
|
267 |
Genel |
(başkalarıyla birlikte) yemek yemek |
break f.
|
|
268 |
Genel |
aşırı büyük kalabalıkla birlikte içeriye dolmak |
overcrowd f.
|
|
269 |
Genel |
birlikte dokumak |
imbraid [obsolete] f.
|
|
270 |
Genel |
hakkını birlikte kullanmak |
common [obsolete] f.
|
|
271 |
Genel |
birlikte vakit geçirmek |
company f.
|
|
272 |
Genel |
(sevgili olarak) birlikte takılmak |
bear company f.
|
|
273 |
Genel |
birlikte yaşamak |
company [obsolete] f.
|
|
274 |
Genel |
birlikte dokumak |
complect [obsolete] f.
|
|
275 |
Genel |
birlikte saymak |
connumerate f.
|
|
276 |
Genel |
birlikte hayran olmak |
coadmire f.
|
|
277 |
Genel |
birlikte kabul etmek |
coadmit f.
|
|
278 |
Genel |
birlikte itiraf etmek |
coadmit f.
|
|
279 |
Genel |
birlikte görünmek |
coappear f.
|
|
280 |
Genel |
birlikte yardım etmek |
coassist f.
|
|
281 |
Genel |
birlikte varsaymak |
coassume f.
|
|
282 |
Genel |
birlikte ilerlemek |
coast [obsolete] f.
|
|
283 |
Genel |
birlikte katılmak |
coattend f.
|
|
284 |
Genel |
birlikte onaylamak |
coattest f.
|
|
285 |
Genel |
birlikte kaptanlık yapmak |
co-captain f.
|
|
286 |
Genel |
birlikte yapmak |
comake f.
|
|
287 |
Genel |
birlikte göç etmek |
commigrate f.
|
|
288 |
Genel |
(birlikte) taşımak |
comport f.
|
|
289 |
Genel |
birlikte büyümek |
concrew [obsolete] f.
|
|
290 |
Genel |
birlikte gürül gürül akmak |
concur [obsolete] f.
|
|
291 |
Genel |
birlikte senaryo yazmak |
coscript f.
|
|
292 |
Genel |
birlikte yazmak |
cowrite f.
|
|
293 |
Genel |
birlikte gitmek |
pack f.
|
|
294 |
Genel |
birlikte yürümek |
pack f.
|
|
295 |
Genel |
birlikte koşmak |
pack f.
|
|
296 |
Genel |
daha büyük veya önemli bir şeyle birlikte kurup çalıştırmak |
piggyback f.
|
|
297 |
Genel |
hedefe birlikte yürümek |
conspire f.
|
|
298 |
Genel |
birlikte geçinip gitmek |
consubsist f.
|
|
299 |
Genel |
birlikte yaşamak |
consubsist f.
|
|
300 |
Genel |
ile birlikte tarikata katılmak |
fellowship f.
|
|
301 |
Genel |
birlikte dokumak |
interpale [obsolete] f.
|
|
302 |
Genel |
birlikte çalışmak |
interwork f.
|
|
303 |
Genel |
birlikte örmek |
inweave f.
|
|
304 |
Genel |
birlikte komplo kurmak |
coconspire f.
|
|
305 |
Genel |
birlikte yaratmak |
cocreate f.
|
|
306 |
Genel |
birlikte ekip biçmek |
cocultivate f.
|
|
307 |
Genel |
birlikte ekmek |
coculture f.
|
|
308 |
Genel |
birlikte yetiştirmek |
coculture f.
|
|
309 |
Genel |
birlikte elde etmek |
coderive f.
|
|
310 |
Genel |
birlikte tasarlamak |
codesign f.
|
|
311 |
Genel |
birlikte geliştirmek |
codevelop f.
|
|
312 |
Genel |
birlikte keşfetmek |
codiscover f.
|
|
313 |
Genel |
(farklı duyuları) birlikte reaksiyon verecek şekilde eğitmek |
coeducate f.
|
|
314 |
Genel |
birlikte somutlaştırmak |
coembody f.
|
|
315 |
Genel |
birlikte işe almak |
coemploy f.
|
|
316 |
Genel |
birlikte yasalaştırmak |
coenact f.
|
|
317 |
Genel |
birlikte aşık olmak |
coenamour f.
|
|
318 |
Genel |
birlikte aşık olmak |
coenamor f.
|
|
319 |
Genel |
birlikte göğüs germek |
coendure f.
|
|
320 |
Genel |
birlikte yükseltmek |
coerect f.
|
|
321 |
Genel |
birlikte evrim geçirmek |
coevolve f.
|
|
322 |
Genel |
birlikte gelişmek |
coevolve f.
|
|
323 |
Genel |
birlikte çabalamak |
coexert f.
|
|
324 |
Genel |
birlikte önem vermek |
cofeature f.
|
|
325 |
Genel |
(kuruluşu) birlikte yönetmek |
cohead f.
|
|
326 |
Genel |
birlikte bulunmak |
coinhere f.
|
|
327 |
Genel |
birlikte var olmak |
coinhere f.
|
|
328 |
Genel |
birlikte gömmek |
cointer f.
|
|
329 |
Genel |
birlikte icat etmek |
coinvent f.
|
|
330 |
Genel |
(havanda) birlikte döverek ezmek |
contuse f.
|
|
331 |
Genel |
birlikte ziyafet çekmek |
convive [obsolete] f.
|
|
332 |
Genel |
birlikte çalışmak |
co-operate f.
|
|
333 |
Genel |
bir diğeriyle birlikte aynı amaca tahsis etmek |
coordain f.
|
|
334 |
Genel |
birlikte uyumlu bir şekilde hareket etmek |
coordinate f.
|
|
335 |
Genel |
birlikte dönmek |
corotation f.
|
|
336 |
Genel |
birlikte akıtmak |
corrivate f.
|
|
337 |
Genel |
(tek katlı iki veya daha fazla ipliği) birlikte bükmek |
fold f.
|
|
338 |
Genel |
(yiyeceğin, içeceğin) tamamını tek başına veya başkalarıyla birlikte almak |
partake f.
|
|
339 |
Genel |
(üretim veya dağıtım ile birlikte) farklı iş faaliyetlerini yürütmek |
service f.
|
|
340 |
Genel |
(üretim veya dağıtım ile birlikte) farklı görevleri yerine getirmek |
service f.
|
|
341 |
Genel |
birlikte deneyimlemek |
share f.
|
|
342 |
Genel |
birlikte hareket etmek |
shoulder f.
|
|
343 |
Genel |
birlikte oynamak |
play together f.
|
|
344 |
Genel |
birlikte düşünmek |
slump f.
|
|
345 |
Genel |
birlikte vakit geçirmek |
sororise [uk] f.
|
|
346 |
Genel |
birlikte vakit geçirmek |
sororize [us] f.
|
|
347 |
Genel |
(özellik) ile birlikte gelmek |
come f.
|
|
348 |
Genel |
birlikte çalışan |
synergetic s.
|
|
349 |
Genel |
birlikte görülen |
coexisting s.
|
|
350 |
Genel |
birlikte yapılmış |
concerted s.
|
|
351 |
Genel |
birlikte planlanmış |
concerted s.
|
|
352 |
Genel |
ile birlikte |
associated with s.
|
|
353 |
Genel |
ile birlikte |
conjunction with s.
|
|
354 |
Genel |
birlikte akan |
confluent s.
|
|
355 |
Genel |
birlikte çalışan |
co-operative s.
|
|
356 |
Genel |
birlikte olan |
concomitant s.
|
|
357 |
Genel |
birlikte çalışan |
synergic s.
|
|
358 |
Genel |
bir üretim birimine ya da toprağa bağlı olup onunla birlikte satılan köle |
adscript s.
|
|
359 |
Genel |
müşterek/birlikte karar alma/alan |
codeciding s.
|
|
360 |
Genel |
ile birlikte |
coupled with s.
|
|
361 |
Genel |
birlikte olan |
accompanying s.
|
|
362 |
Genel |
ünsüz harflerle birlikte olan |
consonantal s.
|
|
363 |
Genel |
birlikte kapsayıcı |
collectively exhaustive s.
|
|
364 |
Genel |
birlikte yaşayan |
symbiotic s.
|
|
365 |
Genel |
birlikte örülebilen |
nexible s.
|
|
366 |
Genel |
hep birlikte hazır |
all ready s.
|
|
367 |
Genel |
birlikte gidilmeyen |
unconvoyed s.
|
|
368 |
Genel |
birlikte olmayan |
untogether s.
|
|
369 |
Genel |
birlikte konser veren erkek ve kadınlara ait olan |
mixed s.
|
|
370 |
Genel |
iğrençlikle birlikte korku uyandıran |
grizzly s.
|
|
371 |
Genel |
birlikte ölen |
commorient s.
|
|
372 |
Genel |
birlikte yaşayan |
communistic s.
|
|
373 |
Genel |
birlikte sabreden |
compatient s.
|
|
374 |
Genel |
birlikte mutluluğunu haykıran |
conjubilant s.
|
|
375 |
Genel |
birlikte eğlenen |
conjubilant s.
|
|
376 |
Genel |
birlikte neşelenen |
conjubilant s.
|
|
377 |
Genel |
birlikte büyüyen |
connascent s.
|
|
378 |
Genel |
birlikte var olan |
connate s.
|
|
379 |
Genel |
birlikte kulüp kurmaya hazır |
clubbish [obsolete] s.
|
|
380 |
Genel |
birlikte hareket eden |
coactive s.
|
|
381 |
Genel |
birlikte büyümüş |
coadunate s.
|
|
382 |
Genel |
(aynı masada) birlikte yemek yemeye ait veya ilgili |
commensal [rare] s.
|
|
383 |
Genel |
birlikte büyüyen |
concrescive s.
|
|
384 |
Genel |
birlikte çalışan |
concurrent s.
|
|
385 |
Genel |
birlikte algılayan |
cosentient s.
|
|
386 |
Genel |
birlikte dokunmuş |
context [obsolete] s.
|
|
387 |
Genel |
(genellikle başka bir kelimeyle birlikte kullanılır, dört ayaklı memeliler) belirli bir şekilde çiftleşen |
coupled s.
|
|
388 |
Genel |
(dişli) iç içe geçerek birlikte hareket eden |
intermeshed s.
|
|
389 |
Genel |
sonsuza kadar birlikte var olan |
coeternal s.
|
|
390 |
Genel |
birlikte çalışan |
cooperant s.
|
|
391 |
Genel |
birlikte yapılan |
cooperate s.
|
|
392 |
Genel |
birlikte çalışan |
co-ordinated s.
|
|
393 |
Genel |
aynı evde birlikte yaşayan |
coresident s.
|
|
394 |
Genel |
birlikte ikamet eden |
coresident s.
|
|
395 |
Genel |
birlikte hareket eden |
participate [obsolete] s.
|
|
396 |
Genel |
erozyon ile birlikte akıp giden (nehir) |
superimposed s.
|
|
397 |
Genel |
birlikte faaliyet gösterebilen |
synergistical s.
|
|
398 |
Genel |
hep birlikte ve aynı anda |
in chorus zf.
|
|
399 |
Genel |
bu yazıyla birlikte |
herewith zf.
|
|
400 |
Genel |
bununla birlikte |
after all zf.
|
|
401 |
Genel |
hep birlikte |
at all hands zf.
|
|
402 |
Genel |
ittifakla birlikte |
as one man zf.
|
|
403 |
Genel |
bununla birlikte |
still zf.
|
|
404 |
Genel |
hep birlikte |
with one accord zf.
|
|
405 |
Genel |
birlikte bir ağızdan |
in unison zf.
|
|
406 |
Genel |
rüzgarla birlikte |
downwind zf.
|
|
407 |
Genel |
bununla birlikte |
in addition to this zf.
|
|
408 |
Genel |
birlikte birleşmiş |
in a body zf.
|
|
409 |
Genel |
hep birlikte |
bodily zf.
|
|
410 |
Genel |
hep birlikte her taraftan |
at all hands zf.
|
|
411 |
Genel |
ile birlikte |
along with zf.
|
|
412 |
Genel |
hep birlikte |
as one man zf.
|
|
413 |
Genel |
ile birlikte |
hand in hand with zf.
|
|
414 |
Genel |
hep birlikte |
nemine contradicente zf.
|
|
415 |
Genel |
hep birlikte |
en masse zf.
|
|
416 |
Genel |
bununla birlikte |
in the meantime zf.
|
|
417 |
Genel |
bu süre içinde bununla birlikte |
in the meantime zf.
|
|
418 |
Genel |
bununla birlikte |
all the same zf.
|
|
419 |
Genel |
bununla birlikte |
besides zf.
|
|
420 |
Genel |
bununla birlikte |
at the same time zf.
|
|
421 |
Genel |
hep birlikte |
in a body zf.
|
|
422 |
Genel |
hep birlikte |
holus-bolus zf.
|
|
423 |
Genel |
bununla birlikte |
none the less zf.
|
|
424 |
Genel |
bununla birlikte |
on the other hand zf.
|
|
425 |
Genel |
birlikte sonuna dek/kadar |
together till the end zf.
|
|
426 |
Genel |
ekleri ile birlikte |
along with their annexes zf.
|
|
427 |
Genel |
gün ışığıyla birlikte |
at daylight zf.
|
|
428 |
Genel |
bütün izleriyle birlikte |
with every trace zf.
|
|
429 |
Genel |
hep birlikte |
agreat zf.
|
|
430 |
Genel |
hep birlikte |
as a group zf.
|
|
431 |
Genel |
hep birlikte |
en bloc zf.
|
|
432 |
Genel |
hep birlikte |
communally zf.
|
|
433 |
Genel |
hep birlikte |
ensemble zf.
|
|
434 |
Genel |
birlikte olmadan |
untogether zf.
|
|
435 |
Genel |
bununla birlikte |
much as/though zf.
|
|
436 |
Genel |
bu kanıtla birlikte |
herewith zf.
|
|
437 |
Genel |
birlikte vakit geçirerek |
minglingly zf.
|
|
438 |
Genel |
esas görevle birlikte |
on the fly zf.
|
|
439 |
Genel |
birlikte hareket ederek |
coactively zf.
|
|
440 |
Genel |
yassı taraflarıyla birlikte |
flatlong zf.
|
|
441 |
Genel |
hep birlikte |
publically zf.
|
|
442 |
Genel |
(reçetelerde ilaçlar için) birlikte |
simul zf.
|
|
443 |
Genel |
… ile birlikte |
soon at zf.
|
|
444 |
Genel |
ile birlikte |
apart from ed.
|
|
445 |
Genel |
ile birlikte |
together with ed.
|
|
446 |
Genel |
ile beraber/birlikte |
in conjunction with ed.
|
|
447 |
Genel |
ile birlikte |
as soon as bağ.
|
|
448 |
Genel |
ile birlikte |
although bağ.
|
|
449 |
Genel |
ile birlikte |
no sooner ... than bağ.
|
|
450 |
Genel |
olmakla birlikte |
as well as bağ.
|
|
451 |
Genel |
böyle olmakla birlikte |
notwithstanding that bağ.
|
|
452 |
Genel |
böyle olmakla birlikte |
as well as bağ.
|
|
453 |
Genel |
-mekle birlikte |
while bağ.
|
|
454 |
Genel |
bununla birlikte |
neverthelater [obsolete] bağ.
|
|
455 |
Genel |
bununla birlikte |
although bağ.
|
|
456 |
Genel |
koyu ten ile birlikte anlamı veren ön ek |
melano- ök.
|
|
457 |
Genel |
orta deri ile birlikte anlamı veren bir ön ek |
mes- ök.
|
|
458 |
Genel |
orta deri ile birlikte anlamı veren bir ön ek |
meso- ök.
|
|
459 |
Genel |
birlikte gerçekleşme anlamı veren bir ön ek |
met- ök.
|
|
460 |
Genel |
bulber ile birlikte anlamı veren ön ek |
bulb- ök.
|
|
461 |
Genel |
bulber ile birlikte anlamı veren ön ek |
bulbo- ök.
|
|
462 |
Genel |
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek |
dors- ök.
|
|
463 |
Genel |
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek |
dorsi- ök.
|
|
464 |
Genel |
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek |
dorso- ök.
|
|
465 |
Genel |
birlikte anlamı veren ön ek |
co- ök.
|
|
466 |
Genel |
birlikte çalışan anlamı veren ön ek |
co- ök.
|
|
467 |
Genel |
birlikte anlamı veren ön ek |
com- ök.
|
|
468 |
Genel |
birlikte anlamı veren ön ek |
con- ök.
|
|
469 |
Genel |
iris ile birlikte anlamı veren ön ek |
irido- ök.
|
|
470 |
Genel |
iridyum ile birlikte anlamı veren ön ek |
irido- ök.
|
|
471 |
Genel |
… ile birlikte anlamına gelen ön ek |
par- ök.
|
|
472 |
Genel |
pankreas ile birlikte anlamına gelen ön ek |
pancreat- ök.
|
|
473 |
Genel |
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek |
ped- ök.
|
|
474 |
Genel |
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek |
pedi- ök.
|
|
475 |
Genel |
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek |
pedo- ök.
|
|
476 |
Genel |
birlikte anlamı veren ön ek |
col- ök.
|
|
477 |
Genel |
coğrafya ile birlikte anlamını veren bir ön ek |
ge- ök.
|
|
478 |
Genel |
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek |
pleur- ök.
|
|
479 |
Genel |
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek |
pleuri- ök.
|
|
480 |
Genel |
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek |
pleuro- ök.
|
|
481 |
Genel |
kürek kemiği ile birlikte anlamını veren bir ön ek |
scapulo- ök.
|
|
482 |
Genel |
kürek kemiği ile birlikte anlamını veren bir ön ek |
scapul- ök.
|
|
483 |
Genel |
pirojen ile birlikte anlamı veren ön ek |
pyr- ök.
|
|
484 |
Genel |
pirojen ile birlikte anlamı veren ön ek |
pyro- ök.
|
|
485 |
Genel |
sfenoidal ile birlikte anlamını veren bir ön ek |
sphen- ök.
|
|
486 |
Genel |
sfenoidal ile birlikte anlamını veren bir ön ek |
spheno- ök.
|
|
487 |
Genel |
birlikte anlamına gelen bir ön ek |
sym- ök.
|
|
488 |
Genel |
birlikte anlamına gelen bir ön ek |
syn- ök.
|
|
Phrasals |
|
489 |
Öbek Fiiller |
atletik müsabakada birlikte hareket etmek |
pick up f.
|
|
490 |
Öbek Fiiller |
birlikte/beraber çıkmak |
go out together f.
|
|
491 |
Öbek Fiiller |
birlikte görülmek |
go about (with) f.
|
|
492 |
Öbek Fiiller |
birlikte olmak |
go about (with) f.
|
|
493 |
Öbek Fiiller |
biriyle birlikte yaramazlık yapmak |
clown around with someone f.
|
|
494 |
Öbek Fiiller |
bir kimse ile birlikte başlatılmış olmak/başlamak |
originate with someone f.
|
|
495 |
Öbek Fiiller |
beraber/hep birlikte yürümek |
walk together f.
|
|
496 |
Öbek Fiiller |
birlikte/ayrılmadan durmak |
stand together f.
|
|
497 |
Öbek Fiiller |
biriyle birlikte eski günleri yad etmek/anmak/anımsamak |
reminisce with someone f.
|
|
498 |
Öbek Fiiller |
birlikte/beraber bir şey yapmak |
throw in with someone f.
|
|
499 |
Öbek Fiiller |
ile birlikte olmak |
be allied to f.
|
|
500 |
Öbek Fiiller |
(birisiyle) birlikte dolaşmak |
go about (with) f.
|
|