|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
ikna etme |
persuasion i.
|
|
Our task is one of persuasion.
Bizim görevimiz ikna etmek.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
ikna etmek |
induce f.
|
|
The discussions now being conducted within the Arab world to induce Saddam Hussein to resign are extremely interesting.
Şu anda Arap dünyasında Saddam Hüseyin'i istifaya ikna etmek için yürütülen tartışmalar son derece ilginçtir.
More Sentences
|
3 |
Yaygın Kullanım |
ikna etmek |
convince f.
|
|
I managed to convince her to leave her husband.
Onu kocasından ayrılmaya ikna etmeyi başardım.
More Sentences
|
4 |
Yaygın Kullanım |
ikna etmek |
persuade f.
|
|
After vigorous efforts, I was able to persuade her to try our new products.
Yoğun çabaların sonunda onu yeni ürünlerimizi denemeye ikna edebildim.
More Sentences
|
5 |
Yaygın Kullanım |
ikna edici |
persuasive s.
|
|
The economic argument is even more persuasive.
Ekonomik argüman daha da ikna edicidir.
More Sentences
|
6 |
Yaygın Kullanım |
ikna edici |
convincing s.
|
|
The Commission has tried to give me explanations during the debate, but they are not convincing.
Komisyon tartışma sırasında bana açıklamalar yapmaya çalıştı, ancak bunlar ikna edici değil.
More Sentences
|
General |
|
7 |
Genel |
ikna etmek |
assure f.
|
|
The principal assured me of her honesty.
Okul müdürü, onun dürüstlüğü konusunda beni ikna etti.
More Sentences
|
|
8 |
Genel |
ikna etmek |
prevail on f.
|
|
I prevail on her to have a date with me.
Benimle çıkması için onu ikna ettim.
More Sentences
|
9 |
Genel |
ikna olmak |
be persuaded f.
|
|
Tom is persuaded he's right.
Tom haklı olduğuna ikna oldu.
More Sentences
|
10 |
Genel |
ikna etmek |
talk into f.
|
|
I got talked into doing that.
Bunu yapmaya ikna edildim.
More Sentences
|
11 |
Genel |
ikna etmek |
convince f.
|
|
We must, however, convince the Council tomorrow, as the Council has produced shoddy work.
Ancak Konsey'i yarın ikna etmeliyiz, zira Konsey kalitesiz bir çalışma ortaya koymuştur.
More Sentences
|
12 |
Genel |
ikna etmek |
win f.
|
|
Finally, I wish to try to win you over to the amendments that my group has re-tabled.
Son olarak, grubumun yeniden sunduğu değişiklik önergelerine sizi ikna etmeye çalışmak istiyorum.
More Sentences
|
13 |
Genel |
ikna olmak |
be convinced f.
|
|
I am convinced that he is innocent.
Onun masum olduğuna ikna oldum.
More Sentences
|
14 |
Genel |
ikna etmek |
prevail upon f.
|
|
See whether you can prevail upon your teacher to give you an extension for the assignment.
Ödeviniz için size ek süre verme konusunda öğretmeninizi ikna edip edemeyeceğinize bir bakın.
More Sentences
|
15 |
Genel |
ikna etmek |
satisfy f.
|
|
The fact is that those sectors have been satisfied by what could have been a far more difficult directive.
Gerçek şu ki, bu sektörler çok daha zor olabilecek bir direktifle ikna edilmişlerdir.
More Sentences
|
16 |
Genel |
ikna etmeye çalışmak (mantık yoluyla) |
reason with f.
|
|
Tom tried to reason with Mary.
Tom, Mary'yi ikna etmeye çalıştı.
More Sentences
|
17 |
Genel |
ikna etmek |
interest f.
|
|
He tried to interest me in purchasing the insurance plan.
Beni sigorta planını satın almaya ikna etmeye çalıştı.
More Sentences
|
18 |
Genel |
ikna etmek |
argue f.
|
|
I tried to argue my father into buying a new car.
Babamı yeni bir araba alması için ikna etmeye çalıştım.
More Sentences
|
19 |
Genel |
ikna etmek |
bring f.
|
|
I couldn't bring myself to take the job.
İşi almak için kendimi ikna edemedim.
More Sentences
|
20 |
Genel |
ikna etmek |
entice f.
|
|
Can we compel or perhaps entice them to pay this price?
Onları bu bedeli ödemeye zorlayabilir ya da belki de ikna edebilir miyiz?
More Sentences
|
21 |
Genel |
ikna etmek |
persuade f.
|
|
Leadership succeeds not by what it says but by how it persuades.
Liderlik ne söylediğiyle değil, nasıl ikna ettiğiyle başarılı olur.
More Sentences
|
22 |
Genel |
ikna edici olmak |
be persuasive f.
|
|
Tom said that Mary was persuasive.
Tom, Mary'nin ikna edici olduğunu söyledi.
More Sentences
|
23 |
Genel |
ikna etmek |
reason with f.
|
|
I can reason with Tom.
Tom'u ikna edebilirim.
More Sentences
|
24 |
Genel |
ikna edilmek |
be persuaded f.
|
|
Tom is persuaded he's right.
Tom haklı olduğuna ikna edilmiş.
More Sentences
|
25 |
Genel |
ikna edilmek |
be convinced f.
|
|
Tom was convinced he'd been betrayed.
Tom ihanete uğramış olduğuna ikna edildi.
More Sentences
|
26 |
Genel |
ikna etmeye çalışmak |
try to convince f.
|
|
I have tried to convince you of this.
Sizi bu konuda ikna etmeye çalıştım.
More Sentences
|
27 |
Genel |
ikna etmeye çalışmak |
try to persuade f.
|
|
The Commission will also try to persuade the Council to do likewise.
Komisyon ayrıca Konsey'i de aynı şeyi yapmaya ikna etmeye çalışacaktır.
More Sentences
|
|
28 |
Genel |
ikna etmek |
bring f.
|
|
I managed to bring him around to my way of thinking.
Onu benim düşünce tarzıma ikna edebildim.
More Sentences
|
29 |
Genel |
ikna olmamak |
be unconvinced f.
|
|
Furthermore, I am unconvinced by all the Commission's good intentions.
Ayrıca, Komisyon'un tüm iyi niyetine de ikna olmuş değilim.
More Sentences
|
30 |
Genel |
ikna olmamış |
unconvinced s.
|
|
Tom looked unconvinced.
Tom ikna olmamış görünüyordu.
More Sentences
|
31 |
Genel |
ikna edici |
convincing s.
|
|
Conversely, the policy of damage limitation is precisely what makes a convincing approach to drugs crime possible.
Tam tersine, zarar sınırlama politikası tam da uyuşturucu suçlarına karşı ikna edici bir yaklaşımı mümkün kılan şeydir.
More Sentences
|
32 |
Genel |
ikna etmeyen |
unconvincing s.
|
|
Your arguments are unconvincing.
İddialarınız ikna edici değil.
More Sentences
|
33 |
Genel |
ikna edilen |
persuaded s.
|
|
I'm not persuaded.
İkna edilmiş değilim.
More Sentences
|
34 |
Genel |
ikna olmuş |
convinced s.
|
|
I'm not convinced that you're telling the truth.
Doğruyu söylediğine ikna olmuş değilim.
More Sentences
|
35 |
Genel |
ikna edilmiş |
convinced s.
|
|
I was already convinced.
Ben zaten ikna edildim.
More Sentences
|
36 |
Genel |
ikna edici |
compelling s.
|
|
The decision to detain individuals is made on the basis of detailed and compelling evidence.
Bireyleri gözaltına alma kararı, ayrıntılı ve ikna edici kanıtlara dayanılarak verilir.
More Sentences
|
37 |
Genel |
ikna edici |
compelling s.
|
|
Most compelling evidence that the company is one of the best.
Şirketin en iyilerden biri olduğuna dair en ikna edici kanıt.
More Sentences
|
Common Usage |
|
38 |
Yaygın Kullanım |
temin etmek (rahatlatıcı/ikna edici sözlerle) |
assure f.
|
|
General |
|
39 |
Genel |
ikna edicilik |
forcibleness i.
|
|
40 |
Genel |
ikna edicilik |
persuasiveness i.
|
|
41 |
Genel |
ikna etmeye çalışmaya |
jawboning i.
|
|
42 |
Genel |
ikna yeteneği |
gift of persuasion i.
|
|
43 |
Genel |
ikna yeteneği |
cogency i.
|
|
44 |
Genel |
ikna yeteneği |
persuasiveness i.
|
|
45 |
Genel |
ikna edici kimse |
persuader i.
|
|
46 |
Genel |
dönmeye ikna edilmiş kişi |
convert i.
|
|
47 |
Genel |
ikna edicilik |
cogency i.
|
|
48 |
Genel |
ikna edicilik |
convincingness i.
|
|
49 |
Genel |
ikna edici olma |
persuasiveness i.
|
|
50 |
Genel |
ikna edebilme gücü |
persuasiveness i.
|
|
51 |
Genel |
ikna edici söz |
assurance i.
|
|
52 |
Genel |
ikna modeli |
persuasion model i.
|
|
53 |
Genel |
ikna yeteneği |
powers of persuasion i.
|
|
54 |
Genel |
ikna gücü |
cogency i.
|
|
55 |
Genel |
yüzdeki kapı tekniği adı verilen bir tür ikna etme yöntemi |
door-in-the-face technique i.
|
|
56 |
Genel |
ikna yeteneği |
diplomacy i.
|
|
57 |
Genel |
ikna becerisi |
persuasive skill i.
|
|
58 |
Genel |
ikna becerisi |
persuasive ability i.
|
|
59 |
Genel |
ikna yeteneği |
ability of persuasion i.
|
|
60 |
Genel |
ikna yeteneği |
persuasive ability i.
|
|
61 |
Genel |
ikna becerisi |
cogency i.
|
|
62 |
Genel |
ikna yeteneği |
persuasive skill i.
|
|
63 |
Genel |
ikna becerisi |
ability of persuasion i.
|
|
64 |
Genel |
ikna kabiliyeti |
cogency i.
|
|
65 |
Genel |
ikna kabiliyeti |
ability of persuasion i.
|
|
66 |
Genel |
ikna kabiliyeti |
persuasive ability i.
|
|
67 |
Genel |
ikna kabiliyeti |
persuasive skill i.
|
|
|
68 |
Genel |
ikna edici |
persuader i.
|
|
69 |
Genel |
ikna edilen kişi |
persuadee i.
|
|
70 |
Genel |
beyin yıkama/zorla ikna etme |
thought control i.
|
|
71 |
Genel |
beyin yıkama/zorla ikna etme |
coercive persuasion i.
|
|
72 |
Genel |
beyin yıkama/zorla ikna etme |
mind abuse i.
|
|
73 |
Genel |
beyin yıkama/zorla ikna etme |
brainwashing i.
|
|
74 |
Genel |
ikna edici mesaj |
persuasive message i.
|
|
75 |
Genel |
(belge, istatistiksel bilgi, resim, gazete haberi gibi) bir tartışmada tarafların kullandığı inandırıcı veya ikna edici ya da destekleyici noktalar, konular |
talking point i.
|
|
76 |
Genel |
ikna olma |
persuasion i.
|
|
77 |
Genel |
nazikçe, tatlı dille ikna etme |
coaxing i.
|
|
78 |
Genel |
ikna yeteneği |
authority i.
|
|
79 |
Genel |
ikna edici iletişim |
articulacy i.
|
|
80 |
Genel |
ikna yöntemleri |
artillery i.
|
|
81 |
Genel |
ikna edilebilirlik |
persuadability i.
|
|
82 |
Genel |
ikna edilmemiş olma |
unpersuasion i.
|
|
83 |
Genel |
ikna edememe |
unpersuasiveness i.
|
|
84 |
Genel |
ikna edemez olma |
unpersuasiveness i.
|
|
85 |
Genel |
tatlı dil dökerek ikna etme |
wheedling i.
|
|
86 |
Genel |
insanları ikna etmek için bir mesajı yayma |
evangelism i.
|
|
87 |
Genel |
ikna edici söz |
line i.
|
|
88 |
Genel |
ikna kabiliyeti olan kimse |
wit i.
|
|
89 |
Genel |
tatlı dille ve dil dökerek ikna etmeye çalışan kimse |
wheedler i.
|
|
90 |
Genel |
tatlı dille ve dil dökerek ikna etmeye çalışan kimse |
coaxer i.
|
|
91 |
Genel |
ikna kabiliyeti yüksek kimse |
whisperer i.
|
|
92 |
Genel |
ikna etmek veya etkilemek için başvurulan hayali söz veya eylemler |
hand waving i.
|
|
93 |
Genel |
doğrudan, etkili ve ikna edici konuşma |
home-speaking i.
|
|
94 |
Genel |
ikna edici güç |
rhetoric i.
|
|
95 |
Genel |
güzel konuşarak ikna eden kimse |
someone with a glib tongue i.
|
|
96 |
Genel |
ikna amaçlı söylev |
deliberative i.
|
|
97 |
Genel |
muhtemel partnerlerini ikna konusunda çok başarılı kimse |
operator i.
|
|
98 |
Genel |
ikna etme |
overpersuasion i.
|
|
99 |
Genel |
ikna etme |
overruling i.
|
|
100 |
Genel |
(müzik, şiir) eğlendirmek veya ikna etmek yerine etkilemek üzere tasarlanmış ifade |
incantation i.
|
|
101 |
Genel |
ikna edilebilir olma |
inclinableness i.
|
|
102 |
Genel |
güzellikle ikna etme |
coax i.
|
|
103 |
Genel |
ikna etme |
comether [dialect] [uk] i.
|
|
104 |
Genel |
ikna kabiliyeti |
salesmanship i.
|
|
105 |
Genel |
ikna edici olma |
cogence i.
|
|
106 |
Genel |
yaptıklarının doğruluğuna ikna olma durumu |
conviction i.
|
|
107 |
Genel |
yanlışa ikna etme |
conviction i.
|
|
108 |
Genel |
ikna etme |
convincement i.
|
|
109 |
Genel |
ikna olma |
convincement i.
|
|
110 |
Genel |
ikna eden kimse |
convincer i.
|
|
111 |
Genel |
ikna eden şey |
convincer i.
|
|
112 |
Genel |
ikna edilebilirlik |
flexibility i.
|
|
113 |
Genel |
müşterileri kumara ikna eden kimse |
roper i.
|
|
114 |
Genel |
ikna edici olmayan duyuru |
scotch verdict i.
|
|
115 |
Genel |
boş sloganlarla ikna etme |
sloganeering i.
|
|
116 |
Genel |
ikna yeteneği olan kimse |
smooth-talker i.
|
|
117 |
Genel |
ikna kabiliyeti |
soft soap i.
|
|
118 |
Genel |
ikna ederek üye toplamaya çalışan kimse |
proselytiser i.
|
|
119 |
Genel |
ikna ederek üye toplamaya çalışan kimse |
proselytizer i.
|
|
120 |
Genel |
ikna edici teşvik |
protreptic i.
|
|
121 |
Genel |
tatlı dil ile ikna etme |
suppalpation i.
|
|
122 |
Genel |
ikna etmek |
have a way with f.
|
|
123 |
Genel |
ikna etmeye çalışmak |
reason f.
|
|
124 |
Genel |
ikna etmek (tatlılıkla kötü bir şey yapmaya) |
entice f.
|
|
125 |
Genel |
ikna etmek |
get around somebody f.
|
|
126 |
Genel |
birini ikna ederek kendi tarafına çekmek |
win someone round f.
|
|
127 |
Genel |
ikna etmek |
talk somebody into f.
|
|
128 |
Genel |
dil dökerek birini bir şey yapmaya ikna etmek |
wheedle someone into f.
|
|
129 |
Genel |
ikna olmamak |
doubt f.
|
|
130 |
Genel |
ikna etmek |
jolly f.
|
|
131 |
Genel |
ikna etmeye çalışmak |
lay siege to f.
|
|
132 |
Genel |
tartışarak birini bir şey yapmaya ikna etmek |
argue someone into something f.
|
|
133 |
Genel |
tatlılıkla ikna etmek (kötü bir şey yapmaya) |
entice f.
|
|
134 |
Genel |
ikna etmek |
dispose f.
|
|
135 |
Genel |
ikna etmek |
prevail up f.
|
|
136 |
Genel |
birini bir şeyi yapmaya ikna etmek |
talk someone into something f.
|
|
137 |
Genel |
tamamen ikna etmek |
sweep someone off one's feet f.
|
|
138 |
Genel |
birisini ikna etmeye çalışmak |
work on f.
|
|
139 |
Genel |
ikna etmek |
bring over f.
|
|
140 |
Genel |
birini ikna ederek kendi tarafına çekmek |
win someone over f.
|
|
141 |
Genel |
ikna etmek |
coax f.
|
|
142 |
Genel |
ikna etmek |
cajole f.
|
|
143 |
Genel |
ikna etmek |
influence f.
|
|
144 |
Genel |
ikna etmek |
get round somebody f.
|
|
145 |
Genel |
ikna etmek |
bring around f.
|
|
146 |
Genel |
tatlı sözlerle birini bir şeye ikna etmek |
jolly someone into f.
|
|
147 |
Genel |
birini ikna ederek desteğini sağlamak |
win someone over f.
|
|
148 |
Genel |
ikna etmek |
bring round f.
|
|
149 |
Genel |
yapmamaya ikna etmek |
talk out of f.
|
|
150 |
Genel |
ikna etmek |
draw f.
|
|
151 |
Genel |
ikna etmek |
wheedle f.
|
|
152 |
Genel |
birini ikna ederek desteğini sağlamak |
win someone round f.
|
|
153 |
Genel |
ikna etmek |
sell somebody on f.
|
|
154 |
Genel |
ikna etmek |
argue somebody into something f.
|
|
155 |
Genel |
birini bir şeye/bir konuda ikna etmek |
convince somebody of something f.
|
|
156 |
Genel |
ikna edici olmak |
be inducing f.
|
|
157 |
Genel |
ikna edici olmak |
be convincing f.
|
|
158 |
Genel |
ikna edici olmak |
be influential f.
|
|
159 |
Genel |
ikna olmaya devam etmek |
remain convinced f.
|
|
160 |
Genel |
tatlılıkla ikna etmek |
coax f.
|
|
161 |
Genel |
ikna edici bir şekilde anlatmak |
drive the point home f.
|
|
162 |
Genel |
ikna etmek |
get round f.
|
|
163 |
Genel |
ikna etmek |
fast-talk f.
|
|
164 |
Genel |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell f.
|
|
165 |
Genel |
ikna etmek |
talk round f.
|
|
166 |
Genel |
-memeye ikna etmek |
talk out of f.
|
|
167 |
Genel |
-meye ikna etmek |
talk into f.
|
|
168 |
Genel |
tatlı dille ikna etmek |
wheedle f.
|
|
169 |
Genel |
ikna etmek |
bring oneself to f.
|
|
170 |
Genel |
müşteriyi daha pahalı olanı satın alması için ikna etmeye çalışmak |
upsell f.
|
|
171 |
Genel |
teslim olmaya ikna etmek |
persuade someone to surrender f.
|
|
172 |
Genel |
teslim olmaya ikna etmek |
convince someone to surrender f.
|
|
173 |
Genel |
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
argue someone into doing something f.
|
|
174 |
Genel |
birisini bir şeyi yapmaması konusunda ikna etmek |
talk someone out of doing something f.
|
|
175 |
Genel |
hastayı ikna etmek |
talk the patient into f.
|
|
176 |
Genel |
hastayı ikna etmek |
persuade the patient f.
|
|
177 |
Genel |
hastayı ikna etmek |
convince the patient f.
|
|
178 |
Genel |
dil dökerek kandırmak/ikna etmek |
blag f.
|
|
179 |
Genel |
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
convince someone to do something f.
|
|
180 |
Genel |
ikna etmek |
argue someone into something f.
|
|
181 |
Genel |
kendini ikna etmek |
convince oneself f.
|
|
182 |
Genel |
ikna ekmek |
get f.
|
|
183 |
Genel |
tatlı sözle ikna etmek |
canoodle f.
|
|
184 |
Genel |
yeniden ikna etmek |
reconvince f.
|
|
185 |
Genel |
yoğun çaba göstererek ikna etmek |
badger f.
|
|
186 |
Genel |
(birini) etki altına alarak bir şeye ikna ya da teşvik etmek |
charm [obsolete] f.
|
|
187 |
Genel |
ikna etmek |
put the comether on f.
|
|
188 |
Genel |
ikna etmek |
train f.
|
|
189 |
Genel |
ikna etmeyi denemek |
attempt [obsolete] f.
|
|
190 |
Genel |
ikna etmek |
engle [obsolete] f.
|
|
191 |
Genel |
yalvararak ikna etmek |
entreat f.
|
|
192 |
Genel |
ikna etmeye çalışmak |
entreat f.
|
|
193 |
Genel |
yalvararak ikna etmek |
intreat f.
|
|
194 |
Genel |
ikna etmeye çalışmak |
intreat f.
|
|
195 |
Genel |
tatlılıkla ikna etmek |
enveigle f.
|
|
196 |
Genel |
kandırarak (bir şeye) ikna etmek |
enveigle f.
|
|
197 |
Genel |
tatlılıkla ikna etmek |
inveigle f.
|
|
198 |
Genel |
kurnazlıkla (bir şeyi yapmaya) ikna etmek |
inveigle f.
|
|
199 |
Genel |
tartışma veya pazarlık yoluyla ikna etmek |
banter f.
|
|
200 |
Genel |
ikna etmek |
bend f.
|
|
201 |
Genel |
tatlı sözlerle ikna etmeye çalışmak |
blandise f.
|
|
202 |
Genel |
ikna etmek |
wise f.
|
|
203 |
Genel |
(birini) evlenmeye ikna etmek |
win f.
|
|
204 |
Genel |
(birini, bir grubu) bir şey yapmak için ikna etmeye çalışmak |
woo f.
|
|
205 |
Genel |
(rakibin) başarılı veya ikna edici bir uygulamasını veya politikasını benimsemek |
me-too f.
|
|
206 |
Genel |
ikna ederek elde etmek |
worm (out of) f.
|
|
207 |
Genel |
tartışarak ikna etmek |
wrangle f.
|
|
208 |
Genel |
agresif ve ısrarcı taktiklerle ikna etmeye çalışmak |
high-pressure f.
|
|
209 |
Genel |
ısrarcı, zorlayıcı veya ikna edici argümanlarla teşvik etmek |
high-pressure f.
|
|
210 |
Genel |
ikna edici olmak |
hold water f.
|
|
211 |
Genel |
ikna ile yönlendirmek |
hypnotise f.
|
|
212 |
Genel |
ikna ile yönlendirmek |
hypnotize f.
|
|
213 |
Genel |
ikna ile yönlendirmek |
hypnotise f.
|
|
214 |
Genel |
yanlış şekilde ikna etmek |
mispersuade f.
|
|
215 |
Genel |
ikna etmek |
move f.
|
|
216 |
Genel |
ikna etmek |
reprove f.
|
|
217 |
Genel |
ikna etmek |
gain (over) f.
|
|
218 |
Genel |
birini ikna etmek |
entice someone f.
|
|
219 |
Genel |
ikna etmek |
decide f.
|
|
220 |
Genel |
(birini) suçlu hissettirerek bir şey yapmaya ikna etmek |
guilt (into) f.
|
|
221 |
Genel |
ikna etmek |
overpersuade f.
|
|
222 |
Genel |
ikna etmek |
overrule f.
|
|
223 |
Genel |
ikna etmek |
oversway f.
|
|
224 |
Genel |
ikna etmek |
recruit f.
|
|
225 |
Genel |
ikna etmek |
dispute [obsolete] f.
|
|
226 |
Genel |
ikna etmek |
ingle [obsolete] f.
|
|
227 |
Genel |
önceden ikaz ederek ikna etmek |
diswarn f.
|
|
228 |
Genel |
(birini) devlet memuru adayı olmak için ikna etmek |
draft f.
|
|
229 |
Genel |
adım adım ikna etmek |
drib f.
|
|
230 |
Genel |
ikna etmek |
fand [dialect] [uk] f.
|
|
231 |
Genel |
güzellikle ikna etmek |
cuittle [scotland] f.
|
|
232 |
Genel |
hızlı hızlı konuşarak ikna etmek |
fast talk f.
|
|
233 |
Genel |
(rakibi) kendi sistemine veya partisine katılmaya ikna etmek |
co-opt f.
|
|
234 |
Genel |
işçileri bir sendikaya katılmaya ikna etmek |
organize f.
|
|
235 |
Genel |
işçileri sendika oluşturmaya ikna etmek |
organize f.
|
|
236 |
Genel |
işçileri bir sendikaya katılmaya ikna etmek |
organise f.
|
|
237 |
Genel |
işçileri sendika oluşturmaya ikna etmek |
organise f.
|
|
238 |
Genel |
ikna etmeye çabalamak |
press home f.
|
|
239 |
Genel |
ikna ederek elde etmek |
schnorr f.
|
|
240 |
Genel |
ikna etmek |
scrounge f.
|
|
241 |
Genel |
bunaltarak ikna etmek |
fret f.
|
|
242 |
Genel |
ikna etmek |
smooth-talk f.
|
|
243 |
Genel |
ikna etmek |
solicit f.
|
|
244 |
Genel |
ikna edici olmak |
bear [obsolete] f.
|
|
245 |
Genel |
teşvik sunarak katılmaya ikna etmek |
proselytise f.
|
|
246 |
Genel |
kendi doktrinine ikna etmeye uğraşmak |
proselytise f.
|
|
247 |
Genel |
ikna edip cemaate sokmaya çalışmak |
proselytise f.
|
|
248 |
Genel |
teşvik sunarak katılmaya ikna etmek |
proselytize f.
|
|
249 |
Genel |
kendi doktrinine ikna etmeye uğraşmak |
proselytize f.
|
|
250 |
Genel |
ikna edip cemaate sokmaya çalışmak |
proselytize f.
|
|
251 |
Genel |
(birini) para karşılığında sekse ikna etmek |
solicit f.
|
|
252 |
Genel |
ikna etmek |
soother [dialect] f.
|
|
253 |
Genel |
ikna etmek |
supparasite f.
|
|
254 |
Genel |
ikna edilebilen |
amenable s.
|
|
255 |
Genel |
ikna edici olmayan |
inconclusive s.
|
|
256 |
Genel |
ikna edici |
trenchant s.
|
|
257 |
Genel |
ikna edici |
potent s.
|
|
258 |
Genel |
ikna ve ilzam edici |
cogent s.
|
|
259 |
Genel |
ikna edilmeye çalışılan |
jawboned s.
|
|
260 |
Genel |
ikna edilmiş |
brought around s.
|
|
261 |
Genel |
ikna edici |
satisfactory s.
|
|
262 |
Genel |
ikna edilmiş |
persuaded s.
|
|
263 |
Genel |
ikna edilebilir |
persuadable s.
|
|
264 |
Genel |
ikna edilebilir |
persuasible s.
|
|
265 |
Genel |
ikna edilmeye uğraşılan |
jawboned s.
|
|
266 |
Genel |
ikna edici olmayan |
unconvincing s.
|
|
267 |
Genel |
ikna edilemez |
inconvincible s.
|
|
268 |
Genel |
ikna edici |
cogent s.
|
|
269 |
Genel |
ikna edici |
forceful s.
|
|
270 |
Genel |
ikna edici |
forcible s.
|
|
271 |
Genel |
kolay ikna edilen |
exorable s.
|
|
272 |
Genel |
ikna edilmemiş |
unpersuaded s.
|
|
273 |
Genel |
ikna edilebilir |
suasible s.
|
|
274 |
Genel |
ikna edilebilir |
convincible s.
|
|
275 |
Genel |
ikna edici |
suasive s.
|
|
276 |
Genel |
ikna edici |
suasory s.
|
|
277 |
Genel |
tatlı dille ikna eden |
coaxing s.
|
|
278 |
Genel |
ikna edilebilir olmayan |
unamenable s.
|
|
279 |
Genel |
ikna edici olmayan |
uncompelling s.
|
|
280 |
Genel |
ikna etmeyen |
uncompelling s.
|
|
281 |
Genel |
ikna edici olmayan |
unconcludent [obsolete] s.
|
|
282 |
Genel |
ikna edilebilir |
entreatable s.
|
|
283 |
Genel |
kolay ikna edilmeme |
unmalleable s.
|
|
284 |
Genel |
ikna edilemeyen |
unmovable s.
|
|
285 |
Genel |
ikna edilemez |
unmovable s.
|
|
286 |
Genel |
ikna edilemeyen |
unpersuadable s.
|
|
287 |
Genel |
ikna edilemez |
unpersuadable s.
|
|
288 |
Genel |
ikna edemeyen |
unpersuasive s.
|
|
289 |
Genel |
ikna edemez |
unpersuasive s.
|
|
290 |
Genel |
ikna edilemeyen |
unsuasible s.
|
|
291 |
Genel |
ikna edilemez |
unsuasible s.
|
|
292 |
Genel |
tam ikna olmamış |
half-convinced s.
|
|
293 |
Genel |
ikna edici |
hard-hitting s.
|
|
294 |
Genel |
ikna etmeye veya talimat vermeye yönelik (yazı vb.) |
protreptic s.
|
|
295 |
Genel |
ikna edici |
honey-tongued s.
|
|
296 |
Genel |
ısrar ederek ikna etmeye meyilli |
missionary s.
|
|
297 |
Genel |
ikna etmek için başvurulan |
rhetorical s.
|
|
298 |
Genel |
üzerine düşmeden ikna eden |
low-pressure s.
|
|
299 |
Genel |
ikna edici |
luculent s.
|
|
300 |
Genel |
ikna edilemeyen |
impenetrable s.
|
|
301 |
Genel |
ikna edilemez |
impersuadable s.
|
|
302 |
Genel |
ikna edilemez |
impersuasible s.
|
|
303 |
Genel |
ikna edici |
ingratiating s.
|
|
304 |
Genel |
ikna edici |
ingratiatory s.
|
|
305 |
Genel |
ikna edici (konuşma) |
come-hither [ireland] s.
|
|
306 |
Genel |
ikna edici (yöntem) |
come-hither [ireland] s.
|
|
307 |
Genel |
kolay ikna edilebilir |
doughfaced s.
|
|
308 |
Genel |
ikna etmeyen |
paper-thin s.
|
|
309 |
Genel |
ikna etmeyen |
feeble s.
|
|
310 |
Genel |
ikna edici gibi duran |
plausible s.
|
|
311 |
Genel |
ikna edici |
convictive s.
|
|
312 |
Genel |
ikna edici |
parenetic s.
|
|
313 |
Genel |
ikna edici |
silken s.
|
|
314 |
Genel |
ikna edici |
silver s.
|
|
315 |
Genel |
güçlü ve etkili şekilde ikna edici |
silver s.
|
|
316 |
Genel |
tatlı dille ikna eden |
smooth-talking s.
|
|
317 |
Genel |
(sözcükler) ikna edici |
soft-spoken s.
|
|
318 |
Genel |
ikna eden |
protreptic s.
|
|
319 |
Genel |
ikna eden |
protreptical [obsolete] s.
|
|
320 |
Genel |
ikna edemeden |
unpersuasively zf.
|
|
321 |
Genel |
ikna edici bir şekilde |
cogently zf.
|
|
322 |
Genel |
ikna olmuş bir şekilde |
persuadedly zf.
|
|
323 |
Genel |
ikna edici olmayan bir şekilde |
unconvincingly zf.
|
|
324 |
Genel |
zayıf ve ikna edici olmayan tonda |
lamely zf.
|
|
325 |
Genel |
ikna olmamış bir şekilde |
unconvincedly zf.
|
|
326 |
Genel |
ikna edici bir şekilde |
trenchantly zf.
|
|
327 |
Genel |
ikna edici şekilde |
persuasively zf.
|
|
328 |
Genel |
ikna edici bir şekilde |
convincingly zf.
|
|
329 |
Genel |
ikna edici bir biçimde |
eloquently zf.
|
|
330 |
Genel |
ikna edilmez bir şekilde |
inconvincibly zf.
|
|
331 |
Genel |
(bir çocuğu ikna ederken kullanılan) biz |
we zm.
|
|
Phrasals |
|
332 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
talk through f.
|
|
333 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
talk out of f.
|
|
334 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
talk over f.
|
|
335 |
Öbek Fiiller |
(birini) tüm parasını harcamaya ikna etmek |
lamb down [aus] f.
|
|
336 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
draw in f.
|
|
337 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmaya ikna etmek |
beguile (someone) into (doing something) f.
|
|
338 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmaya ikna etmek |
beguile someone into something f.
|
|
339 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmamaya ikna etmek |
beguile someone out of something f.
|
|
340 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) ikna etmek/inandırmak |
bring around f.
|
|
341 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) ikna etmek |
bring someone around f.
|
|
342 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) ikna etmek/inandırmak |
bring round f.
|
|
343 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yaparak) inandırmak/ikna etmek |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f.
|
|
344 |
Öbek Fiiller |
(bir kişiyi ya da bir hayvanı bir yere) girmeye ikna etmek ya da zorlamak |
coax (someone or something) in (something) f.
|
|
345 |
Öbek Fiiller |
içeri girmeye ikna etmek |
coax (someone or something) in (something) f.
|
|
346 |
Öbek Fiiller |
(bir kişiyi ya da bir hayvanı bir yere) girmeye ikna etmek ya da zorlamak |
coax (someone or something) into (something) f.
|
|
347 |
Öbek Fiiller |
içeri girmeye ikna etmek |
coax (someone or something) into (something) f.
|
|
348 |
Öbek Fiiller |
(bir kişiyi ya da bir hayvanı bir yere) girmeye ikna etmek ya da zorlamak |
coax (someone or an animal) in (to something) f.
|
|
349 |
Öbek Fiiller |
içeri girmeye ikna etmek |
coax (someone or an animal) in (to something) f.
|
|
350 |
Öbek Fiiller |
(birine ya da bir şeye) ikna olmak |
concede to (someone or something) f.
|
|
351 |
Öbek Fiiller |
kullanmaması için ikna etmeye çalışmak |
steer away from (someone or something) f.
|
|
352 |
Öbek Fiiller |
seçmesi için ikna etmeye çabalamak |
steer toward something f.
|
|
353 |
Öbek Fiiller |
birisini ikna etmek/kandırmak |
deceive someone into something f.
|
|
354 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
sway someone to something f.
|
|
355 |
Öbek Fiiller |
birini ikna etmek |
hoodwink someone into something f.
|
|
356 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapması konusunda ikna etmek/oyuna getirmek |
fool someone into something f.
|
|
357 |
Öbek Fiiller |
birini aksine ikna etmek |
co-opt someone into something f.
|
|
358 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
cajole someone into something f.
|
|
359 |
Öbek Fiiller |
ile ikna etmek |
convince someone of something f.
|
|
360 |
Öbek Fiiller |
kabul ettirmek için ikna etmek veya baskı yapmak |
urge upon f.
|
|
361 |
Öbek Fiiller |
(birini) (bir şey hakkında) ikna etmek |
sell someone on something f.
|
|
362 |
Öbek Fiiller |
...'e ikna etmek |
persuade someone of something f.
|
|
363 |
Öbek Fiiller |
konuşarak sakinleştirmek/yatıştırmak/ikna etmek |
talk down f.
|
|
364 |
Öbek Fiiller |
indirim yapmaya ikna etmek |
talk someone down f.
|
|
365 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye/işe katılmaya ikna etmek |
draft someone into something f.
|
|
366 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir canlıyı bir şey yapmaya) ikna etmek |
entice (someone or something) into (something) f.
|
|
367 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir yerden kalkmaya/çıkmaya ikna etmek |
force (someone or something) off (of) (something) f.
|
|
368 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir yerden kalkmaya/çıkmaya ikna etmek |
force off f.
|
|
369 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir yerden kalkmaya/çıkmaya ikna etmek |
force someone or something off (of) something f.
|
|
370 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir yerden kalkmaya/çıkmaya ikna etmek |
and force someone or something off f.
|
|
371 |
Öbek Fiiller |
(birini) sıkıştırıp istediği şeyi vermeye ikna etmek |
wring (something) from (someone or something) f.
|
|
372 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
get around f.
|
|
373 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
get around f.
|
|
374 |
Öbek Fiiller |
bir şey yapmaya ikna etmek |
coax (someone or something) to (do something) f.
|
|
375 |
Öbek Fiiller |
(bir kişiyi ya da bir hayvanı bir şey) yapmaya ikna etmek ya da zorlamak |
coax (someone or something) to (do something) f.
|
|
376 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
nudge (someone) into (doing) (something) f.
|
|
377 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapması için) tatlılıkla ikna etmek |
nudge (someone) into (doing) (something) f.
|
|
378 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeye) katılmaya ikna etmek |
drag (someone) into (something) f.
|
|
379 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) ikna etmek |
sway to (something) f.
|
|
380 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) benimsemeye ikna etmek |
sway to (something) f.
|
|
381 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yapmaya ikna etmek |
sway toward (something) f.
|
|
382 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) benimsemeye ikna etmek |
sway toward (something) f.
|
|
383 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) ikna etmek |
swing to (something) f.
|
|
384 |
Öbek Fiiller |
konuşarak ikna etmek |
talk around f.
|
|
385 |
Öbek Fiiller |
tatlılıkla ikna etmek |
talk around f.
|
|
386 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmaya ikna/razı etmek |
wring (something) out of (someone) f.
|
|
387 |
Öbek Fiiller |
zorla yapmaya ikna/razı etmek |
wring out f.
|
|
388 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye ikna etmek |
argue (one) into f.
|
|
389 |
Öbek Fiiller |
(birini) tartışarak/konuşarak ikna etmek |
argue (someone) down f.
|
|
390 |
Öbek Fiiller |
yapmaya ikna etmek |
argue into doing f.
|
|
391 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeye) ikna etmek |
assure (one) of (something) f.
|
|
392 |
Öbek Fiiller |
-e ikna etmek |
beguile into f.
|
|
393 |
Öbek Fiiller |
(birini) taraf değiştirmeye ikna etmek |
bring (one) over f.
|
|
394 |
Öbek Fiiller |
bir fikre/kavrama/sisteme ikna olmak |
buy into (something) f.
|
|
395 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeyi yapmamaya ikna etmek |
cajole someone out of something f.
|
|
396 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeyden feragat etmeye ikna etmek |
cajole someone out of something f.
|
|
397 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmaya ikna etmek |
cajole (one) into (something) f.
|
|
398 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeyi yapmamaya ikna etmek |
cajole (one) out of (something) f.
|
|
399 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeyden feragat etmeye ikna etmek |
cajole (one) out of (something) f.
|
|
400 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı) bir şeyi bırakmaya ikna etmek |
coax (someone or an animal) out of something f.
|
|
401 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı) bir şeyden çıkmaya ikna etmek |
coax (someone or an animal) out of something f.
|
|
402 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
coax someone to do something f.
|
|
403 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı bir şeyden) çıkmaya ikna etmek |
coax (someone or something) out of (something) f.
|
|
404 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir hayvanı bir şeyi) bırakmaya ikna etmek |
coax (someone or something) out of (something) f.
|
|
405 |
Öbek Fiiller |
girmeye ikna etmek/zorlamak |
coax in f.
|
|
406 |
Öbek Fiiller |
çıkmaya ikna etmek |
coax out of f.
|
|
407 |
Öbek Fiiller |
bırakmaya ikna etmek |
coax out of f.
|
|
408 |
Öbek Fiiller |
'-e ikna olmak |
concede to f.
|
|
409 |
Öbek Fiiller |
-e ikna etmek |
convince of f.
|
|
410 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) ikna etmek |
convince of (something) f.
|
|
411 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeyi) yapmaya ikna etmek |
co-opt (one) into (something) f.
|
|
412 |
Öbek Fiiller |
(birini belli bir şekilde davranmaya) ikna etmek/yönlendirmek |
co-opt (one) into (something) f.
|
|
413 |
Öbek Fiiller |
-e ikna etmek |
co-opt into f.
|
|
414 |
Öbek Fiiller |
'-i yapmaya ikna etmek/zorlamak |
co-opt into f.
|
|
415 |
Öbek Fiiller |
'-e katılmaya ikna etmek/zorlamak |
co-opt into f.
|
|
416 |
Öbek Fiiller |
-e ikna etmek |
deceive into f.
|
|
417 |
Öbek Fiiller |
-e katılmaya ikna etmek |
draft into f.
|
|
418 |
Öbek Fiiller |
gitmeye ikna etmek |
drive away f.
|
|
419 |
Öbek Fiiller |
birini (bir hayvanı) gitmeye ikna etmek |
drive someone (or an animal) away f.
|
|
420 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeyle) ikna etmek |
entice (someone or something) with (something) f.
|
|
421 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey) konusunda ikna etmek/kandırmak |
fool (one or oneself) into (something) f.
|
|
422 |
Öbek Fiiller |
-e ikna etmek |
fool into f.
|
|
423 |
Öbek Fiiller |
tatlı dille ikna etmek |
get around f.
|
|
424 |
Öbek Fiiller |
korkutarak ikna etmek |
get at f.
|
|
425 |
Öbek Fiiller |
(birini) ikna etmek |
get round (someone) f.
|
|
426 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
hoodwink (someone) into (doing something) f.
|
|
427 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
hoodwink into f.
|
|
428 |
Öbek Fiiller |
(birini kurnazlıkla bir şey yapmaya) ikna etmek |
inveigle (someone) into (something) f.
|
|
429 |
Öbek Fiiller |
(birini) tatlı sözlerle (bir şey yapmaya) teşvik etmek/yüreklendirmek/ikna etmek |
jolly (someone) into (doing) (something) f.
|
|
430 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeye) ikna etmek |
persuade (one) of (something) f.
|
|
431 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
persuade (one) to (do something) f.
|
|
432 |
Öbek Fiiller |
-e ikna etmek |
persuade of f.
|
|
433 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
prevail upon (one) to (do something) f.
|
|
434 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
prevail on (one) to (do something) f.
|
|
435 |
Öbek Fiiller |
(birini) ikna etmeye çalışmak (mantık yoluyla) |
reason with (one) f.
|
|
436 |
Öbek Fiiller |
ikna etmek |
rope into f.
|
|
437 |
Öbek Fiiller |
yapmaya ikna etmek |
rope into doing f.
|
|
438 |
Öbek Fiiller |
-erek inandırmak/ikna etmek |
satisfy by f.
|
|
439 |
Öbek Fiiller |
birini (bir şeyin değeriyle/çekiciliğiyle) ilgili ikna etmek |
sell someone on f.
|
|
440 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey yapmaya) ikna etmek |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) f.
|
|
441 |
Öbek Fiiller |
konuşarak yapmaması konusunda ikna etmek |
talk out of doing f.
|
|
442 |
Öbek Fiiller |
bir sporcunun bağlı olduğu takımdan habersiz/izinsiz onu başka takıma transfer olmaya ikna etmeye çalışmak |
tap up f.
|
|
443 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmaya ayartmak/ikna etmek |
tempt (one) to (do something) f.
|
|
444 |
Öbek Fiiller |
(birini) yalakalıkla (bir şey yapmaya) ikna etmek |
wheedle (one) into (doing something) f.
|
|
445 |
Öbek Fiiller |
dil dökerek (birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
wheedle (one) into (doing something) f.
|
|
446 |
Öbek Fiiller |
dil dökerek ikna etmek |
wheedle into f.
|
|
447 |
Öbek Fiiller |
yalakalıkla ikna etmek |
wheedle into f.
|
|
448 |
Öbek Fiiller |
kendi görüşüne ikna etmek |
win around f.
|
|
449 |
Öbek Fiiller |
ikna ederek kendi tarafına çekmek |
win around f.
|
|
450 |
Öbek Fiiller |
ikna ederek desteğini kazanmak |
win around f.
|
|
451 |
Öbek Fiiller |
kendi görüşüne ikna etmek |
win round f.
|
|
452 |
Öbek Fiiller |
ikna ederek kendi tarafına çekmek |
win round f.
|
|
453 |
Öbek Fiiller |
ikna ederek desteğini kazanmak |
win round f.
|
|
454 |
Öbek Fiiller |
(birini) birisini ikna etmeye çalışmak |
work on (someone) f.
|
|
455 |
Öbek Fiiller |
yapmaya ikna/razı etmek |
wring out of f.
|
|
Proverb |
|
456 |
Atasözü |
ikna etmek zorlamaktan daha iyi sonuç verir |
persuasion is better than force
|
|
457 |
Atasözü |
zorlamak yerine ikna yöntemiyle başarıya ulaşmak daha olasıdır |
persuasion is better than force
|
|
458 |
Atasözü |
ikna etme zorlamadan daha iyidir |
persuasion is better than force
|
|
Colloquial |
|
459 |
Konuşma Dili |
kandırarak ikna etmek |
carney [brit] i.
|
|
460 |
Konuşma Dili |
ikna edilmesi zor kimse |
nut i.
|
|
461 |
Konuşma Dili |
ikna edici konuşma |
pitch i.
|
|
462 |
Konuşma Dili |
bir şeyi satın almaya ikna edici iddia/söz |
pitch i.
|
|
463 |
Konuşma Dili |
ikna edici bir şekilde konuşan kimse |
blagger i.
|
|
464 |
Konuşma Dili |
hemen inanan/ikna olan kimse |
easy game i.
|
|
465 |
Konuşma Dili |
(birini) ikna etme denemesi/girişimi |
try at someone i.
|
|
466 |
Konuşma Dili |
ikna kabiliyeti yüksek satıcı |
huckster i.
|
|
467 |
Konuşma Dili |
ikna edici konuşma |
fast talk i.
|
|
468 |
Konuşma Dili |
ikna edici kimse |
fast talker i.
|
|
469 |
Konuşma Dili |
ikna etme denemesi/girişimi |
try at i.
|
|
470 |
Konuşma Dili |
ikna yeteneği güçlü kimse |
operator i.
|
|
471 |
Konuşma Dili |
kandırarak ikna etmek |
carny [brit] f.
|
|
472 |
Konuşma Dili |
ikna edici olmak |
carry conviction f.
|
|
473 |
Konuşma Dili |
ikna etmek |
carry one's point f.
|
|
474 |
Konuşma Dili |
(daha iyi şartlar sunarak) başka yerde çalışmaya ikna etmek |
headhunt f.
|
|
475 |
Konuşma Dili |
cinsel ilişkiye ikna etmek |
undo f.
|
|
476 |
Konuşma Dili |
bir adayın destekçilerini oy kullanmaya ikna etmek için seçim günü kapı kapı dolaşmak |
knock up [uk] f.
|
|
477 |
Konuşma Dili |
konuşarak ikna etmeye çalışmak |
jaw f.
|
|
478 |
Konuşma Dili |
konuşarak ikna etmeye çalışmak |
jawbone f.
|
|
479 |
Konuşma Dili |
ikna etmek |
pitch f.
|
|
480 |
Konuşma Dili |
almaya ikna etmek |
pitch f.
|
|
481 |
Konuşma Dili |
yapmaya ikna etmek |
coax to do f.
|
|
482 |
Konuşma Dili |
ikna edici konuşmak |
fast talk f.
|
|
483 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmaya) ikna etmek |
get to (do something) f.
|
|
484 |
Konuşma Dili |
ikna etmek |
have way with f.
|
|
485 |
Konuşma Dili |
yapmaya ikna etmek |
persuade to do f.
|
|
486 |
Konuşma Dili |
tatlı dille ikna etmek |
fast talk f.
|
|
487 |
Konuşma Dili |
agresif ve ısrarcı ikna taktikleri kullanan |
high-pressure s.
|
|
488 |
Konuşma Dili |
ikna olmuyor |
he/she isn't having any expr.
|
|
489 |
Konuşma Dili |
ikna olmuyor |
he/she isn't having any (of it) expr.
|
|
490 |
Konuşma Dili |
(bir şey) diyerek beni ikna ettin |
you had me at (something) expr.
|
|
Idioms |
|
491 |
Deyim |
ikna edici konuşma |
come to jesus i.
|
|
492 |
Deyim |
(ikna etmek amacıyla) ağzı iyi laf yapan kimse |
silver-tongued i.
|
|
493 |
Deyim |
birini bir şeyi almaya ikna etmek için yapılan sunum |
a dog and pony show [us] i.
|
|
494 |
Deyim |
(birini) ikna etmeyi deneme |
a shot at (someone) i.
|
|
495 |
Deyim |
ikna edici konuşma |
a silver tongue i.
|
|
496 |
Deyim |
ikna edici konuşma |
a smooth tongue i.
|
|
497 |
Deyim |
insanları zekice manipüle ederek/yönlendirerek/ikna ederek başarılı olan kimse |
a smooth operator i.
|
|
498 |
Deyim |
ikna edici konuşma |
smooth talking i.
|
|
499 |
Deyim |
tatlı dille ikna etme |
smooth talking i.
|
|
500 |
Deyim |
ikna edici kimse |
soapy sam i.
|
|