neden - Türkçe İngilizce Sözlük

neden

"neden" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 50 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
neden cause i.
They sent a detective to investigate the cause of the accident.
Kazanın nedenini araştırması için bir hafiye gönderdiler.

More Sentences
neden reason i.
He had a valid reason for his absence.
Gelmemesi için geçerli bir nedeni vardı.

More Sentences
General
neden motive i.
The report does not comment on the motives for closer cooperation.
Raporda daha yakın işbirliğinin nedenleri hakkında yorum yapılmıyor.

More Sentences
neden occasion i.
She had occasion to speak Spanish.
İspanyolca konuşmak için nedenleri vardı.

More Sentences
neden room i.
Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.

More Sentences
neden rise i.
It may give rise to serious trouble.
O, ciddi bir soruna neden olabilir.

More Sentences
neden grounds i.
There is no reason for such absurd peregrinations on political or economic, organisational or geographical grounds.
Siyasi ya da ekonomik, örgütsel ya da coğrafi gerekçelerle bu tür saçma sapan geziler için hiçbir neden yoktur.

More Sentences
neden cause i.
We have every cause to be happy about this.
Bu konuda mutlu olmak için her türlü nedene sahibiz.

More Sentences
neden reason i.
We see no reason for extending majority decision-making into this area.
Çoğunluk kararını bu alana yaymak için hiçbir neden görmüyoruz.

More Sentences
neden account i.
I also think it is far-sighted since account is already being taken of the enlargement processes.
Ayrıca genişleme süreçlerinin halihazırda dikkate alınıyor olması nedeniyle bunun uzak görüşlü olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
neden what [obsolete] zf.
This resulted in what we term the Western world.
Bu da Batı dünyası dediğimiz şeyin ortaya çıkmasına neden oldu.

More Sentences
Speaking
neden why on earth expr.
Why on earth did you take him to the station?
Neden onu karakola götürdün?

More Sentences
Law
neden cause i.
This is completely ignored when we look for the cause in unfamiliarity with regulations in other EU countries.
Bunun nedenini diğer AB ülkelerindeki düzenlemelere aşina olmamakta aradığımızda bu tamamen göz ardı ediliyor.

More Sentences
Common Usage
neden why zf.
General
neden matter for i.
neden ground i.
neden causation i.
neden point i.
neden case i.
neden subject i.
neden inducement i.
neden incentive i.
neden argument i.
neden factor i.
neden motivation i.
neden score i.
neden way [dialect] i.
neden encheason i.
neden encheson [obsolete] i.
neden wherefore i.
neden wherefor i.
neden skill [obsolete] i.
neden y (why) zf.
neden wherefore zf.
neden causatively zf.
neden why zf.
neden wherefrom zf.
neden whereupon [obsolete] zf.
neden matter of ed.
neden whyever bağ.
neden forwhy bağ.
Colloquial
neden quo expr.
Speaking
neden what for expr.
Law
neden instance i.
Technical
neden inducement i.
neden why expr.
Philosophy
neden logos i.
Latin
neden causa i.
neden causa i.
Archaic
neden whence bağ.

"neden" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
neden olmak induce f.
We must not induce, however unintentionally, any more closures in that vital area.
İstemeden de olsa, bu hayati alanda daha fazla kapanmaya neden olmamalıyız.

More Sentences
neden olmak cause f.
The heavy rainfall caused a flood in the village.
Şiddetli yağış köyde sel baskınına neden oldu.

More Sentences
General
ilk neden first cause i.
Do you know what is the first cause of discrimination in Italy?
İtalya'da ayrımcılığın ilk nedeninin ne olduğunu biliyor musunuz?

More Sentences
ana neden main reason i.
I believe it is along the right lines for four main reasons.
Bunun dört ana nedenden ötürü doğru çizgide olduğuna inanıyorum.

More Sentences
altta yatan neden underlying cause i.
We should look at the situation fairly and consider the underlying causes.
Duruma adil bir şekilde bakmalı ve altta yatan nedenleri göz önünde bulundurmalıyız.

More Sentences
başlıca neden leading cause i.
Palm oil production is the leading cause of deforestation in Indonesia.
Palmiye yağı üretimi Endonezya'daki ormansızlaşmanın başlıca nedenidir.

More Sentences
ana neden main cause i.
The main cause of the current apathy is the fundamentalist approach of those opposed to state intervention.
Mevcut ilgisizliğin ana nedeni, devlet müdahalesine karşı çıkanların köktenci yaklaşımıdır.

More Sentences
hasara neden olmak cause damage f.
The typhoon caused damage in many areas.
Tayfun birçok alanda hasara neden oldu.

More Sentences
neden olmak produce f.
The common cold and flu usually produce a dry cough.
Soğuk algınlığı ve grip genellikle kuru bir öksürüğe neden olur.

More Sentences
neden olmak cause to f.
These sad facts give the Committee on Industry, External Trade, Research and Energy cause to propose drastic measures.
Bu üzücü gerçekler Sanayi, Dış Ticaret, Araştırma ve Enerji Komitesi'nin sert önlemler önermesine neden olmaktadır.

More Sentences
neden olmak lead f.
The over-representation of some delegations leads me to question how they are funded.
Bazı delegasyonların aşırı temsili, nasıl finanse edildiklerini sorgulamama neden oluyor.

More Sentences
neden olmak beget f.
Lies beget lies.
Yalanlar yalanlara neden olur.

More Sentences
ölüme neden olmak cause death f.
It doesn't generally cause deaths directly.
Genellikle doğrudan ölümlere neden olmamaktadır.

More Sentences
neden olmak lead to f.
Bilateral relations only lead to the suffering of the weakest.
İkili ilişkiler sadece en zayıf olanın acı çekmesine neden olur.

More Sentences
neden olmak provoke f.
It provokes outrage and reaction, so we must be united, we must be determined and we must be vigilant.
Öfke ve tepkiye neden oluyor; bu nedenle birlik olmalı, kararlı olmalı ve uyanık olmalıyız.

More Sentences
neden olmak raise f.
Finally, the point which raised more questions for our delegation than any other concerns Natura 2000.
Son olarak, delegasyonumuz için diğerlerinden daha fazla soru işaretine neden olan nokta Natura 2000 ile ilgilidir.

More Sentences
neden olmak give rise to f.
In my view, that would give rise to an inappropriate third party in the social dialogue.
Bana göre bu, sosyal diyalogda uygunsuz bir üçüncü tarafın ortaya çıkmasına neden olacaktır.

More Sentences
neden olmak bring f.
As you can well imagine, this brought our meeting to an abrupt halt.
Tahmin edebileceğiniz gibi bu durum toplantımızın aniden durmasına neden oldu.

More Sentences
neden olmak cost f.
His carelessness cost him a broken leg.
Dikkatsizliği bacağının kırılmasına neden oldu.

More Sentences
neden olmak cause f.
The second point concerns the Presidency of the Council, an issue that has caused rivers of ink to flow.
İkinci nokta, mürekkep nehirlerinin akmasına neden olan bir konu olan Konsey Başkanlığı ile ilgilidir.

More Sentences
sıkıntıya neden olmak cause trouble f.
The lack of modern post facilities caused trouble for many shippers.
Modern posta tesislerinin eksikliği birçok nakliyatçı için sıkıntıya neden oldu.

More Sentences
değişikliklere neden olmak cause changes f.
They are stored in living organisms, and they cause changes in the behaviour of animals used in experiments.
Canlı organizmalarda depolanırlar ve deneylerde kullanılan hayvanların davranışlarında değişikliklere neden olurlar.

More Sentences
neden bulmak find a reason f.
I am always pleased when I find a reason to say hello to you.
Sana merhaba demek için bir neden bulduğumda hep memnun oluyorum.

More Sentences
neden olmak make f.
That makes the Council often think that we are profligate with taxpayers' money.
Bu da Konsey'in sık sık vergi mükelleflerinin parasını savurganca kullandığımızı düşünmesine neden oluyor.

More Sentences
birikmesine neden olmak deposit f.
The flood deposited a layer of mud on the streets.
Sel baskını sokaklarda bir çamur tabakası birikmesine neden olmuştur.

More Sentences
neden olmak occasion f.
The approaching storm occasioned the cancellation of the event.
Yaklaşan fırtına etkinliğin iptal edilmesine neden oldu.

More Sentences
neden olmak prompt f.
The recent flood prompted her to renew her house insurance.
Son sel felaketi onun ev sigortasını yenilemesine neden oldu.

More Sentences
neden olan causing s.
Now it is burdensome administration and complicated, rigid procedures that are causing the delays.
Artık gecikmelere neden olan şey ağır idare ve karmaşık, katı prosedürlerdir.

More Sentences
temelindeki (neden vb) underlying s.
While it agrees with the underlying concept, the Commission therefore cannot accept Amendment No 2.
Temel konsepte katılmakla birlikte, Komisyon bu nedenle 2 No'lu Değişikliği kabul edemez.

More Sentences
ama neden? but why? zf.
The US and Dutch embassies may have been represented but why were not the Kazakh human rights groups?
ABD ve Hollanda Büyükelçilikleri temsil edilmiş olabilir ama neden Kazak insan hakları grupları temsil edilmedi?

More Sentences
Common Usage
neden? why? zf.
General
karışıklığa neden olan confounder i.
haklı neden warrant i.
makul neden reasonable cause i.
mutasyona neden olanlar mutagens i.
neden olma induction i.
zorlayıcı neden act of god i.
erozyona neden olma erosiveness i.
antik fizyolojiye göre aşırı sinir ve asabiyete neden olduğu düşünülen dört etkenden biri yellow bile i.
baş neden mainspring i.
haklı neden cause i.
hayal kırıklığına neden olan şey disappointment i.
erozyona neden olan etken erosivity i.
karışıklığa neden olan faktör confounding factor i.
hasara neden olan damager i.
neden olma causation i.
neden olma causation i.
çürümeye neden olan şey decayer i.
neden sonuç ilişkisi cause effect relationship i.
strese neden olan stressor i.
bir şeye doğrudan yol açan neden immediate cause i.
karışıklığa neden olan değişken confounding variable i.
karışıklığa neden olan değişken lurking variable i.
esas neden root i.
zorlayıcı neden force majeure i.
asıl neden mainspring i.
zehirlenmeye neden olan mikrop salmonella i.
haklı neden warranty i.
haklı neden justification i.
solunumun geçici olarak durmasına neden olan apnoeic i.
savaşın çıkmasına neden olan olay act of war i.
satın almaya teşvik eden neden buying motive i.
ana neden root cause i.
temeldeki neden root cause i.
başarısızlığa neden olan davranış self-defeating behavior i.
neden sonuç ilişkisi cause and effect relation i.
feshine neden olma redhibition i.
geçerli bir neden olmaksızın sonlandırma termination without good cause i.
başlıca neden the main reason i.
başlıca neden the primary reason i.
asli neden reason i.
neden-sonuç ilişkisi cause and effect relationship i.
görünen neden surface cause i.
tesadüfi neden chance cause i.
elde olmayan neden reason beyond one's control i.
altında yatan neden the underlying cause i.
altında yatan neden the underlying reason i.
altta yatan neden underlying reason i.
bariz neden/sebep obvious reason i.
kutlama için bir neden daha one more reason to celebrate i.
mutasyona neden olan şey mutator i.
kök neden root cause i.
havanın neden olduğu olduğu renk atması/leke weather stain i.
endişeye neden cause for concern i.
geminin karaya oturmasına neden olan shipwrecker i.
tomrukların neden olduğu tıkanıklık log jam i.
değişime neden olan kişi ya da şey catalyst i.
bir ismin başına gelip anlam değişikliğine neden olan adherent i.
paniğe neden olma affrightment [obsolete] i.
ters tepkiye neden olan backlasher i.
muhtemel neden probable cause i.
neden olan kimse causator [obsolete] i.
aniden yapılan geri hareketin neden olduğu darbe backslap i.
maddi ve manevi dönüşümlere neden olabilen simya özelliği tincture [obsolete] i.
5 neden yöntemi 5 whys i.
beş neden yöntemi 5 whys i.
5 neden yöntemi five whys i.
beş neden yöntemi five whys i.
mantıklı neden rational reason i.
titremeye neden olan şey tremblement i.
hayal kırıklığına neden olan sonuç disappointing result i.
karışıklığa neden olan şey entanglement i.
karışıklığa neden olma jostle i.
kargaşaya neden olan disiplinsiz kimse bashi–bazouk i.
öncesindeki bir olayın neden olduğu durum upshot i.
önemli değişikliklere neden olan şey leaven i.
yaralanmaya neden olma vulneration [obsolete] i.
ani can kaybına neden olabilecek şey widow-maker i.
pazartesi sendromuna neden olan haftanın ilk iş günü blue monday i.
(deride, kumaşta, kağıtta) parazit mantarların neden olduğu renk değişikliği mildew i.
tahribata neden olan kimse havocker i.
ıstırap veya sefalete neden olan şey hell i.
hareket veya eyleme neden olan şey mobile i.
yakmanın neden olduğu etki burning i.
yükümlülüğe neden olan görev obstriction i.
yükümlülüğe neden olan zorlama obstriction i.
tesadüfi neden occasion i.
katkıda bulunan neden occasion i.
neden olan kimse occasioner i.
neden olan şey occasioner i.
yalnızca etkileri gözlenip neden olan etkenleri ve doğası belirlenemeyen nitelikler occult qualities i.
felakete neden olabilme damningness i.
camdaki safsızlığın neden olduğu yeşilimsi kahverengini yok eden madde decolorizer [uk] i.
camdaki safsızlığın neden olduğu yeşilimsi kahverengini yok eden madde decoloriser [uk] i.
mağduriyete neden olan kimse grievancer [obsolete] i.
şikayete neden olan kimse grievancer [obsolete] i.
sinyal dışındaki bir kaynağın neden olduğu yüksek sesli gürültü ground noise i.
güçlü duygusal tepkilere neden olan konu gut issue i.
geri dönülemez durumlara neden olacak sınır rubicon i.
fakirliğe neden olan şey illth i.
krize neden olabilecek olay incident i.
neden olma ingeneration i.
özellikle ticaret ve seyahat yasaklarının neden olduğu iletişim veya bilgi paylaşımı engeli curtain i.
altta yatan neden root i.
çöküşün ardındaki neden finish i.
kayba neden olan şey perdition [obsolete] i.
birini bir başkası olarak görmeye neden olan illüzyon appersonation i.
neden olmak create f.
neden olmak draw on f.
renginin değişmesine neden olmak cause to change color f.
neden olmak conduce toward f.
neden göstermek give reason f.
hissetmesine neden olmak cause to sense f.
gelişmesine neden olmak brought on f.
tutulmasına neden olmak eclipse f.
görülmesine neden olmak cause to be seen f.
kontrolü kaybetmesine neden olmak cause to lose control f.
neden olmak bring along f.
uyumasına neden olmak cause to sleep f.
eğilmesine neden olmak cause to slope f.
ölümüne neden olmak be the death of f.
ses çıkarmasına neden olmak cause to sound f.
yayılmasına neden olmak cause to spread f.
neden olmak encompass f.
neden olmak touch off f.
tedirginliğe neden olmak startle f.
krampa neden olmak cramp f.
başlamasına neden olmak cause to start f.
kokmasına neden olmak cause to smell f.
neden olmak entail f.
yanmasına neden olmak cause to burn f.
neden olmak invite f.
neden olmak originate f.
neden olmak elicit f.
çalmasına neden olmak cause to ring f.
geç kalmasına neden olmak cause to be late f.
kırılmasına neden olmak cause to break f.
şeklinin değişmesine neden olmak cause to change shape f.
neden olmak conduce f.
neden olmak cause to be f.
büyümesine neden olmak cause to grow f.
neden göstermek show reason f.
neden olmak spark off f.
neden olmak procure f.
birleşmesine neden olmak cause to be joined f.
neden olmak precipitate f.
neden olmak tend f.
daha iyi hissetmesine neden olmak cause to feel better f.
gelişmesine neden olmak bring on f.
neden olmak determine f.
ayrılmasına neden olmak cause to leave f.
dönmesine neden olmak cause to turn f.
açılmasına neden olmak cause to open f.
neden olmak engender f.
neden olmak excite f.
neden olmak conduce to f.
neden olmak do f.
önyargılı olmasına neden olmak prejudice f.
katılaşmasına neden olmak cause to solidify f.
bitmesine neden olmak cause to end f.
neden olmak call forth f.
-e neden olmak elicit f.
neden olmak incline f.
neden olmak bring about f.
sıkıntıya neden olmak ail f.
neden olmak bring on f.
anlaşılmasına neden olmak get across f.
neden olmak ingenerate f.
kalıcı hasara neden olmak cause permanent damage f.
baş ağrısına neden olmak cause a headache f.
baş ağrısına neden olmak bring on a headache f.
baş ağrısına neden olmak give someone a headache f.
arızaya neden olmak lead to a breakdown f.
arızaya neden olmak cause a breakdown f.
huzursuzluğa neden olmak cause disturbance f.
endişeye neden olmak cause worry f.
endişeye neden olmak worry someone f.
endişeye neden olmak give someone worry f.
izdihama neden olmak cause a stampede f.
birinin başarısına neden olmak be the making of f.
neden göstermek substantiate f.
neden olarak göstermek argue f.
neden olmak breed f.
geçerli neden göstermek show a valid reason f.
şaşkınlığa neden olmak flabbergast f.
neden olmak evoke f.
krize neden olmak cause crisis f.
krize neden olmak result in crisis f.
krize neden olmak lead to crisis f.
zaman kaybına neden olmak cause someone to lose time f.
-e neden olmak make for f.
-e neden olmak trigger f.
-e neden olmak provoke f.
ayakta durmasına neden olmak keep someone on one's feet f.
krize neden olmak induce a crisis f.
büyük bir yıkıma neden olmak cause widespread devastation f.
görüntü kirliliğine neden olmak lead to visual pollution f.
görüntü kirliliğine neden olmak cause visual pollution f.
neden göstermek state a reason f.
neden belirtmek state a reason f.
ölüme neden olmak carry off f.
zaman kaybına neden olmak cause a loss of time f.
tehlikeye neden olmak cause danger f.
gerginliğe neden olmak create a tension f.
gerginliğe neden olmak cause a tension f.
hastalığa neden olmak cause disease f.
ayaklanmaya neden olmak prompt a revolt f.
ayaklanmaya neden olmak cause a revolt f.
şüpheye neden olmak cause suspicion f.
soruna neden olmak cause a trouble f.
probleme neden olmak cause a problem f.
düşmesine neden olmak trip someone up f.
birinin hata yapmasına neden olmak trip someone up f.
düşmesine neden olmak make someone fall f.
üzüntüye neden olmak cause sadness f.
üzüntüye neden olmak bring sadness f.
üzüntüye neden olmak make upset f.
üzüntüye neden olmak cause sorrow f.
inanmasına neden olmak lead someone to believe something f.
inanmasına neden olmak lead someone to believe f.
inanmasına neden olmak cause someone to believe f.
inanmasına neden olmak make someone believe f.
değişikliklere neden olmak lead to changes f.
ölüme neden olmak lead to death f.
kaosa neden olmak cause a chaos f.
kaosa neden olmak lead to a chaos f.
neden göstermek show a reason f.
iyi bir neden bulmak find a good reason f.
üç kişinin ölümüne neden olmak lead to the deaths of three people f.
neden olmak bring forth f.
geçici felce neden olmak cause temporary paralysis f.
huzursuzluğa neden olmak cause discontent f.
huzursuzluğa neden olmak cause dissatisfaction f.
kaybolmasına neden olmak cause to be lost f.
kamuoyunda infiale neden olmak cause public resentment f.
kamuoyunda infiale neden olmak cause public unrest f.
kamuoyunda infiale neden olmak cause public indignation f.
kamuoyunda infiale neden olmak lead to public indignation f.
birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak lead someone to do something f.
bir şeye neden olmak/davetiye çıkarmak cause f.
birinin başarısız olmasına neden olmak cause someone to fail f.
neden ve nasıl olduğunu merak etmek wonder why and how f.
üç kişinin ölümüne neden olmak cause the deaths of three people f.
elektrik kesintisine neden olmak black out f.
enflasyona neden olmak/yol açmak cause inflation f.
enflasyona neden olmak/yol açmak lead to inflation f.
birinin ereksiyon olmasına neden olmak give someone a boner f.
(zarara vb) neden olmak wreak f.
ihmal edilmesine neden olmak neglect [obsolete] f.
yayılmasına neden olmak perfuse f.
çalışmaya başlamasına neden olmak set on work f.
kentselleşmeye neden olmak townify f.
geri çekilmesine neden olmak turn f.
sıkıntıya neden olmak encomber [obsolete] f.
zarara neden olmak endamage f.
yetersiz temsil edilmesine neden olmak underrepresent f.
(olması gerekenden) az temsil edilmesine neden olmak underrepresent f.
karışıklığa neden olmak jostle f.
çanta içinde sürtünerek (madeni paraların) aşınmasına neden olmak bag handle f.
(bir şeyin) kolayca yok olmasına neden olmak erase f.
işsiz kalmasına neden olmak beach f.
atıl kalmasına neden olmak beach f.
bir şeyin üstünde boncukların oluşmasına neden olmak bead f.
(taşıtın) hızlıca savrulmasına neden olmak jink f.
ortadan kaybolmaya neden olmak vanish f.
zarara neden olmak bewreke f.
kenara çekilmesine neden olmak blanch f.
geri çekilmesine neden olmak blanch f.
ait olmasına neden olmak blanket (in) f.
ait olmasına neden olmak blanket (into) f.
açılmasına neden olmak wink f.
kapanmasına neden olmak wink f.
boynunu bükmesine neden olmak wilt f.
solmasına neden olmak wilt f.
(bir ağacın) düşerken başka bir ağaca takılmasına neden olmak hang up f.
zarara neden olmak wreke [obsolete] f.
küresel bir bakış açısıyla değerlendirilmesine neden olmak world f.
sıkıntıya neden olmak wring f.
sızdırmasına neden olmak bowge f.
gürültülü bir kavgaya neden olmak broil f.
yüksek hızla gitmesine neden olmak burn f.
neden olmak garre [scotland] f.
neden olmak muster (with) f.
neden olmak gig f.
midede kemirme hissine neden olmak gnaw f.
(araba debriyaj veya freni) ani sarsıntıya neden olmak grab f.
kükremeye neden olmak roar f.
bağırmaya neden olmak roar f.
yıkımına neden olmak dynamite f.
iltihaba neden olmak digest [obsolete] f.
yorgunluğa neden olmak fatigue f.
salgına neden olmak plague f.
işitme kaybına neden olmak deafen f.
fiziksel rahatsızlığa neden olmak disagree f.
organik bir yapının gelişmesine neden olmak organize f.
organik bir yapının gelişmesine neden olmak organise f.
neden olmak outlead f.
neden olmak practice [obsolete] f.
bilinmesine neden olmak root (out) f.
görünmesine neden olmak root (out) f.
neden olmak secure f.
(bir neden, dava uğruna) zulmetmek crucify f.
neden olmak bear f.
(ölüme) neden olmak claim f.
her şeyden önemli olan (neden/amaç) overriding s.
neden olan causative s.
amiplerin neden olduğu amoebic s.
illüzyona neden olan illusional s.
neden olan/doğuran engendering s.
pamukçuğa neden olan cankerous s.
ışınların kırılarak yayılmasına neden olan diffractive s.
neden olan initiative s.
anlaşmazlığa neden olan controversial s.
uyuza neden olan paratizleri öldüren (madde) scabicidal s.
toplanmaya neden olan congregating s.
amiplerin neden olduğu amebic s.
neden olmuş led s.
deflasyona neden olan deflationary s.
gelişime neden olan accretionary s.
neden olan creative s.
neden gösteren causative s.
neden olan provocative s.
neden oluşturan causal s.
neden olan conducive s.
hezeyana neden olan deliriant s.
sakatlığa neden olan laming s.
çok kuvvetli (bir neden) overpowering s.
hapşırmaya neden olan sneezy s.
zarara neden olan inflictive s.
endişeye neden olan agitative s.
laf kalabalığına neden olan pleonastic s.
rahatsızlığa neden olan nettlesome s.
kirlenmeye neden olan polluting s.
acıya neden olan agonizing s.
acıya neden olan agonising s.
kansere neden olan cancer-causing s.
neden olan contributory s.
ertelemeye neden olan dilatory s.
anlaşmazlığa neden olan contradictive s.
anarşiye neden olan anarchic s.
anarşiye neden olan anarchical s.
hastalığa neden olan pathogenic s.
enfeksiyona neden olan infecting s.
bozukluğa neden olan distortive s.
gözeneğe neden olmayan noncomedogenic (terms of dermatology) s.
alkıştan oyunun (örn. bir piyesin) birkaç saniyeliğine durmasına neden olan (çok güzel bir hareket ya da söz) show-stopping s.
şoka neden olan shocky s.
iltihapa neden olan inflammatory s.
suça neden olan criminogenic s.
yasal kovuşturmaya neden olacak actionable s.
yasal kovuşturmaya neden olan actionable s.
feragat etmeye neden olan abdicative s.
gerilemeye neden olan remissive s.
heyecana neden olan thrilly s.
iltihaba neden olan tindery s.
işkenceye neden olan torturous s.
zihnin dışında etkilere neden olan transient s.
zihnin dışında etkilere neden olan transeunt s.
neden olan triggering s.
kürtaja neden olan amblotic s.
yıpranmaya neden olan attritive s.
sansasyona neden olan earth-shaking s.
sansasyona neden olan earthshattering s.
anlaşmazlığa neden olmayan uncontroversory s.
anlaşmazlığa neden olmayan uncontroverted s.
vicdan azabına neden olmayan unremorseful s.
ihtilafa neden olan factional s.
itiraza neden olan exceptionable s.
hastalığa neden olan virulent s.
vasal olmaya neden olan vassalling s.
seğirmeye neden olan vellicative s.
yaralara neden olan vulnific s.
kayba neden olan lossy s.
patlamaya neden olan blasty s.
rüzgara neden olan windy s.
yaralara neden olan woundy s.
ölüme neden olan mortal s.
acıya neden olan hellish s.
rahatsızlığa neden olan hellish s.
sıkıntıya neden olan hellish s.
soruna neden olan (davranış) hell-raising s.
kontrol edilemez gülmeye neden olan hysterical s.
ölüme neden olan mortiferous s.
ruhani ölüme neden olan mortiferous s.
genin neden olduğu genal s.
mutasyona neden olabilen mutafacient s.
unutkanlığa neden olan oblivious s.
gericiliğe neden olan obscurantist s.
takıntıya neden olan obsessional s.
saplantıya neden olan obsessional s.
neden olunabilen occasionable s.
kayba neden olan damnific s.
organik çürümeye neden olan decompositional s.
mahrumiyete neden olan deprivative s.
sancıya neden olan gripey s.
sancıya neden olan griping s.
empasın kaybetmesine neden olan off s.
inceliğin kaybolmasına neden olan off s.
kızarıklığa neden olan rubefacient s.
endişe ve korkuya neden olan ominous s.
sapmaya neden olan deviative s.
neden olucu incitant s.
uykusuzluğa neden olan insomniac s.
komanın neden olduğu comatic s.
kabızlığa neden olan costive s.
büyünün neden olduğu fascinous s.
neden olan inservient [obsolete] s.
anlaşmazlığa neden olan controversal [obsolete] s.
anlaşmazlığa neden olan controversary s.
süreksizliğe neden olan discontinuous [obsolete] s.
anlaşmazlığa neden olan discordable s.
rüzgara neden olan flatuous s.
neden olunabilir originable s.
çiye neden olan roriferous s.
korkuya neden olan scare s.
kendisi neden olmuş self-begotten s.
neden? why? zf.
neden sonra long afterwards zf.
hiç neden yokken for no reason zf.
bilinmeyen bir neden yüzünden for an unknown reason zf.
alkollü araç kullanma ve kazaya neden olma şüphesiyle on suspicion of driving while intoxicated and on causing an accident zf.
neden yahu whyever zf.
neden doğru değil? why-not zf.
bu neden doğru değil? why-not zf.
hangi neden where zm.
her neden whyever bağ.
neden olmak anlamı veren ön ek be- ök.
neden olma anlamı veren ön ek in- ök.
sahip olmaya neden olmak anlamı veren son ek -en snk.
neden olan anlamına gelen son ek -ent snk.
neden olan anlamı veren son ek -fic snk.
hareketlerinin neden olacağı cezadan sorumlu in one's danger expr.
Phrasals
telaş veya kargaşaya neden olmak carry on f.
anahtara basarak çalışmasına neden olmak throw on f.
ses çıkarmasına neden olmak strike up f.
ölümüne neden olmak carry off f.
bir hastalığın gelişmesine neden olmak bring on f.
neden olmak stand in f.
çalkalanıp dökülmesine neden olmak splash about f.
çalkalanıp dökülmesine neden olmak splash something about f.
çalkalanıp dökülmesine neden olmak splash around f.
(bir şeye) neden olmak become grounds for (something) f.
hakimin/değerlendirme komitesinin önüne/huzuruna çıkmasına neden olmak send (one) before (someone or something) f.
hakimin/değerlendirme komitesinin önüne/huzuruna çıkmasına neden olmak send someone before someone or something f.
(bir şeyin) sorgulanmasına neden olmak cast on f.
bir şeyin buzlanmasına neden olmak ice something up f.
bir şeyin olmasına neden olmak bring something about f.
ekranda kalıcı olarak görünmeye neden olmak burn in f.
ekranda kalıcı olarak görünmeye neden olmak burn into f.
neden olmak bring about f.
neden olmak lead up f.
neden olmak call forth f.
(bir şey ile) paniğe kapılmasına neden olmak panic someone by something f.
alan değiştirmesine neden olmak cross over f.
(birinde bir tepkinin, duygunun) açığa çıkmasına neden olmak elicit (something) from (someone) f.
(birinin) korkudan bir ruh haline girmesine neden olmak frighten (one) into (something) f.
neden belirterek kurtulmak argue away f.
yelkenlinin rüzgara uzakta ilerlemesine neden olmak keep away f.
(birinin) rehavete/rahatlığa kapılmasına neden olmak lull (one) into (something) f.
(birinin) risklerin, tehlikelerin, gerçeğin farkında olmamasına neden olmak lull (one) into (something) f.
rahatlığa kapılmasına neden olmak lull into f.
(birinin) bir şey yapmasına neden olmak/yol açmak provoke (one) to f.
birinin/bir şeyin başarısız olmasına neden olmak pull someone or something under f.
gecikmesine neden olmak put back f.
ertelenmesine neden olmak put back f.
ileri bir tarihe alınmasına neden olmak put back f.
ileri bir tarihe ertelenmesine neden olmak put back f.
(bir duruma) neden olmak stir to (something) f.
birinin bir şey yapmasına neden olmak stir someone into something f.
birinin bir şey yapmasına neden olmak stir someone to something f.