|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
sık |
frequent s.
|
|
We cooperate with Georgia in frequent meetings of our Cooperation Council and Cooperation Committee.
İşbirliği Konseyimiz ve İşbirliği Komitemizin sık toplantılarında Gürcistan ile işbirliği yapıyoruz.
More Sentences
|
General |
|
2 |
Genel |
sık |
dense s.
|
|
This forest is very dense.
Bu orman çok sık.
More Sentences
|
3 |
Genel |
sık |
thick s.
|
|
A cat was hiding in the thick bushes.
Sık çalıların arasında bir kedi saklanıyordu.
More Sentences
|
4 |
Genel |
sık görülen |
frequent s.
|
|
It is indeed a worrying and all too frequent cause of occupational health problems.
Bu gerçekten de endişe verici ve mesleki sağlık sorunlarının çok sık görülen bir nedenidir.
More Sentences
|
5 |
Genel |
daha sık |
more frequent s.
|
|
There are some examples already on the market, but this directive will make them much more frequent.
Halihazırda piyasada bazı örnekler var ancak bu direktif bunları çok daha sık hale getirecektir.
More Sentences
|
6 |
Genel |
(bitki) sık ve yaygın |
rank s.
|
|
This herbicide stops the formation of long rank grass.
Bu herbisit uzun sık ve yaygın otların oluşumunu durduruyor.
More Sentences
|
7 |
Genel |
sık rastlanan |
common s.
|
|
The most common side effect is pain on the injection site.
En sık rastlanan yan etki, aşı bölgesinde yaşanan ağrı.
More Sentences
|
8 |
Genel |
sık görülen |
common s.
|
|
Acrophobia, fear of heights, is common among children.
Akrofobi, yani yükseklik korkusu çocuklar arasında sık görülmektedir.
More Sentences
|
9 |
Genel |
sık kullanılan |
overworked s.
|
|
The writer avoided using overworked expressions in her novel.
Yazar, romanında sık kullanılan ifadelerden kaçındı.
More Sentences
|
|
10 |
Genel |
sık |
often zf.
|
|
Perhaps we should no longer do that so often.
Belki de artık bunu bu kadar sık yapmamalıyız.
More Sentences
|
11 |
Genel |
çok sık |
very often zf.
|
|
We very often fall into the trap of excessively attributing the causes of the conflict to individuals.
Çatışmanın nedenlerini aşırı derecede bireylere atfetme tuzağına çok sık düşüyoruz.
More Sentences
|
12 |
Genel |
çok sık |
too often zf.
|
|
All too often, I hear talk about the risks and costs of enlargement.
Büyümenin riskleri ve maliyetleri hakkında çok sık konuşulduğunu duyuyorum.
More Sentences
|
Idioms |
|
13 |
Deyim |
sık dişini! |
hang in there! expr.
|
|
Hang in there.
Sık dişini.
More Sentences
|
Computer |
|
14 |
Bilgisayar |
sık |
frequently zf.
|
|
Another argument which is heard increasingly frequently is that the EU itself should undergo internal reform first.
Giderek daha sık duyulan bir diğer argüman ise AB'nin önce kendi içinde reform yapması gerektiğidir.
More Sentences
|
Informatics |
|
15 |
Bilişim |
sık sorulan sorular |
frequently asked questions i.
|
|
Here are some frequently asked questions concerning email marketing.
İşte e-mail marketing hakkında en sık sorulan sorulardan bazıları.
More Sentences
|
General |
|
16 |
Genel |
sık söylenen söz |
commonplace i.
|
|
17 |
Genel |
sık sık olma |
frequency i.
|
|
18 |
Genel |
çok sık kullanılan laf |
tag i.
|
|
19 |
Genel |
karışık ve sık bir sürü |
huddle i.
|
|
20 |
Genel |
sık dokunmuş bez |
percale i.
|
|
21 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
beaten track i.
|
|
22 |
Genel |
sık ağaçlardan veya çalılardan oluşan çit |
hedge i.
|
|
23 |
Genel |
sık çalılık |
brushwood i.
|
|
24 |
Genel |
sık sık olan |
scope i.
|
|
25 |
Genel |
sık saç |
dense hair i.
|
|
26 |
Genel |
sık sık tekrarlanma |
frequency i.
|
|
27 |
Genel |
av kuşlarının saklandığı sık örtü |
covert i.
|
|
28 |
Genel |
sık sık olma |
frequentness i.
|
|
29 |
Genel |
sık tekrarlanırlık |
frequentness i.
|
|
30 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
haunt i.
|
|
31 |
Genel |
sık sık arızalanan yer |
trouble spot i.
|
|
32 |
Genel |
sık orman |
dense forest i.
|
|
33 |
Genel |
sık aralıklarla az miktarda gıda alma |
nibbling i.
|
|
34 |
Genel |
sık çalılık |
thicket i.
|
|
35 |
Genel |
sık aralıklarla çıkan duman veya buhar kümelerinden biri |
puff i.
|
|
36 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
scrutiny i.
|
|
37 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
resort i.
|
|
38 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
stamping ground i.
|
|
39 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan kimse |
refiner i.
|
|
40 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
scrutinising i.
|
|
41 |
Genel |
sık sık numara yapan kişi |
seemer i.
|
|
42 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
scrutinizer i.
|
|
43 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
scrutiniser i.
|
|
44 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
scrutinizing i.
|
|
45 |
Genel |
intihara eğilimli tutukluların gardiyanlarca sık sık kontrol edilmesi |
suicide watch i.
|
|
46 |
Genel |
sık yazılmış sayfalar |
closely written pages i.
|
|
47 |
Genel |
sık orman |
jungle i.
|
|
48 |
Genel |
geniş ve sık ormanlık |
weald i.
|
|
49 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
subtlety i.
|
|
|
50 |
Genel |
sık aralıklar |
frequent intervals i.
|
|
51 |
Genel |
sık sık dünyayı dolaşan kimse |
globe-trotter i.
|
|
52 |
Genel |
artık eskisi gibi etki uyandırmayan bir sanat eseri (sık sık/fazlasıyla icra edildiği için) |
war-horse i.
|
|
53 |
Genel |
sık sık uğrama |
frequenting i.
|
|
54 |
Genel |
sık sık giden |
frequenter i.
|
|
55 |
Genel |
sık dokunmuş yünlü paltoluk kumaş |
chinchilla i.
|
|
56 |
Genel |
sık aralarla ancak az miktarda besin alma |
nibbling i.
|
|
57 |
Genel |
sık kullanılan yol |
well-trodden path/track/route i.
|
|
58 |
Genel |
sık karşılaşılan sorunlar |
common problems i.
|
|
59 |
Genel |
az ve sık yiyen kimse |
grazer i.
|
|
60 |
Genel |
sık orman |
thick forest i.
|
|
61 |
Genel |
şehrin kültürel hayatında sık sık boy gösteren kimse |
scenester i.
|
|
62 |
Genel |
kafe ve kulüplere sık sık gidenler |
café society i.
|
|
63 |
Genel |
kafe ve kulüplere sık sık gidenler |
cafésociety i.
|
|
64 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
refinedness i.
|
|
65 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
refinement i.
|
|
66 |
Genel |
en sık rastlanan problem |
the most frequent problem i.
|
|
67 |
Genel |
görüşleri sık sık değişen kimse |
changer i.
|
|
68 |
Genel |
sık sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent-flier i.
|
|
69 |
Genel |
sık kullanma |
attrectation [obsolete] i.
|
|
70 |
Genel |
sık dokunma |
attrectation [obsolete] i.
|
|
71 |
Genel |
çok ve sık gelen şey |
avalanche i.
|
|
72 |
Genel |
sık sık yapılmama |
unpractisedness i.
|
|
73 |
Genel |
sık çalılık |
mallee i.
|
|
74 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
hant [dialect] i.
|
|
75 |
Genel |
sık sık seyahat eden kimse |
world traveler i.
|
|
76 |
Genel |
sık gidilen uğrak yerler |
haunts i.
|
|
77 |
Genel |
geneleve sık giden kimse |
brotheler i.
|
|
78 |
Genel |
sık bir orman ve çalılık arazi |
brush [australia] i.
|
|
79 |
Genel |
sık sık bir şeyleri düşüren kimse |
butter-fingered i.
|
|
80 |
Genel |
en sık kullanılan söz |
byword i.
|
|
81 |
Genel |
sık gidilen yer |
den i.
|
|
82 |
Genel |
edebi, sanatsal branşlarda kendisinden önceki bir ustanın ilke ve yöntemlerine sık sıkıya bağlı kimse |
descendant i.
|
|
83 |
Genel |
edebi, sanatsal branşlarda kendisinden önceki bir ustanın ilke ve yöntemlerine sık sıkıya bağlı kimse |
descendent i.
|
|
84 |
Genel |
sık ağaçlardan veya çalılardan oluşan çit |
hegge [obsolete] i.
|
|
85 |
Genel |
sık meydana gelme |
community [obsolete] i.
|
|
86 |
Genel |
sık sık iş değiştiren kimse |
drifter i.
|
|
87 |
Genel |
gizli dini toplantılara sık katılan kimse |
conventicler i.
|
|
88 |
Genel |
sık dişli tarak |
fine-toothed comb i.
|
|
89 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
fine-toothed comb i.
|
|
90 |
Genel |
sık sık yer değiştiren kimse |
rolling stone i.
|
|
91 |
Genel |
sık sık iş değiştiren kimse |
rolling stone i.
|
|
92 |
Genel |
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh |
silvan i.
|
|
93 |
Genel |
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh |
sylvan i.
|
|
94 |
Genel |
sık sık yudumlama |
sippling i.
|
|
95 |
Genel |
sık kullanım |
frequence [obsolete] i.
|
|
96 |
Genel |
sık uygulama |
frequence [obsolete] i.
|
|
97 |
Genel |
sık kullanım |
frequency [obsolete] i.
|
|
98 |
Genel |
sık uygulama |
frequency [obsolete] i.
|
|
99 |
Genel |
sık uğrama alışkanlığı |
frequentage i.
|
|
100 |
Genel |
sık uğrama alışkanlığı |
frequentation i.
|
|
101 |
Genel |
sık ziyaret etme |
frequentation i.
|
|
102 |
Genel |
sık sık gitme |
frequentness i.
|
|
103 |
Genel |
sık bulunma |
prevalency i.
|
|
104 |
Genel |
sık meydana gelme |
prevalency i.
|
|
105 |
Genel |
sık orman |
lush forest i.
|
|
106 |
Genel |
sık başvurulan yer |
beat [obsolete] i.
|
|
107 |
Genel |
sık giden kimse |
goer i.
|
|
108 |
Genel |
(hayvanların saklandığı) sık çalılık |
covert i.
|
|
109 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine tooth comb f.
|
|
110 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
be too fussy f.
|
|
111 |
Genel |
sık sık gitmek |
haunt f.
|
|
112 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
sift f.
|
|
113 |
Genel |
sık uğramak |
haunt f.
|
|
114 |
Genel |
sık sık gitmek |
visit f.
|
|
115 |
Genel |
sık sık nefes almak |
puff f.
|
|
116 |
Genel |
sık sık gitmek (bir yere) |
frequent f.
|
|
117 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
split hairs f.
|
|
118 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
refine f.
|
|
119 |
Genel |
sık sık uğramak (hortlaklar/ruhlar) |
haunt f.
|
|
120 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine comb f.
|
|
121 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
scrutinize f.
|
|
122 |
Genel |
sık sık gitmek |
frequent f.
|
|
123 |
Genel |
sık nefes almak |
breathe excessively f.
|
|
124 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
fuss f.
|
|
125 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go through f.
|
|
126 |
Genel |
sık ve kesik soluklar alıp vermek |
breathe hard f.
|
|
127 |
Genel |
sık sık gitmek |
habituate f.
|
|
128 |
Genel |
sık sık uğramak |
haunt f.
|
|
129 |
Genel |
ince eleyip sık dokumamak |
not to mince matters f.
|
|
130 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
be too particular f.
|
|
131 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
niggle f.
|
|
132 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go over f.
|
|
133 |
Genel |
sık sık sallanmak |
bob f.
|
|
134 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
split f.
|
|
135 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
pick over f.
|
|
136 |
Genel |
sık sık alçalıp yükselmek |
bob f.
|
|
137 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
pick holes in f.
|
|
138 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
scrutinise f.
|
|
139 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
make tiny distinctions f.
|
|
140 |
Genel |
sık sık nefes almak |
pant f.
|
|
141 |
Genel |
sık sık uğramak |
resort f.
|
|
142 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go over the matter with a fine-toothed comb f.
|
|
143 |
Genel |
en sık -e rastlanmak |
prevail in f.
|
|
144 |
Genel |
en sık -e rastlanmak |
prevail among f.
|
|
145 |
Genel |
-den sık aralıklarla çıkmak (duman vb) |
puff from f.
|
|
146 |
Genel |
sık sık ziyaret etmek |
visit frequently f.
|
|
147 |
Genel |
sık sık uğramak/ziyaret etmek |
visit frequently f.
|
|
148 |
Genel |
sık enfeksiyon geçirmek |
have frequent infections f.
|
|
149 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
canvass f.
|
|
150 |
Genel |
çok ve sık şekilde düşmek |
avalanche f.
|
|
151 |
Genel |
sık sık gitmeyi bırakmak |
unfrequent f.
|
|
152 |
Genel |
sık ve ani değişmek |
yo-yo f.
|
|
153 |
Genel |
çok sık alıntı yapmak |
bequote f.
|
|
154 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
wiredraw f.
|
|
155 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
winnow f.
|
|
156 |
Genel |
(ruh, hayalet) sık sık belirmek |
hant [dialect] f.
|
|
157 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
look [dialect] f.
|
|
158 |
Genel |
çok sık aralıklarla hesaplamak |
overassess f.
|
|
159 |
Genel |
aşırı sık değer biçmek |
overassess f.
|
|
160 |
Genel |
çok sık uçmak (doğan |
overfly f.
|
|
161 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
overorganize f.
|
|
162 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
overorganise f.
|
|
163 |
Genel |
çok sık gönderim yapmak |
overpost f.
|
|
164 |
Genel |
çok sık postalamak |
overpost f.
|
|
165 |
Genel |
sık sık bildirmek |
overreport f.
|
|
166 |
Genel |
sık sık raporlamak |
overreport f.
|
|
167 |
Genel |
çok sık yıkamak |
overwash f.
|
|
168 |
Genel |
sık sık uğraşmak |
run f.
|
|
169 |
Genel |
sık uğramayı bırakmak |
dishaunt f.
|
|
170 |
Genel |
sık sık meydana gelmek |
interlard f.
|
|
171 |
Genel |
fikri sık sık yineleyerek ezberletmek |
drill f.
|
|
172 |
Genel |
(düzenli veya sık sık) ilaç almak |
pop f.
|
|
173 |
Genel |
bir şeyi sık sık eklemek |
pepper f.
|
|
174 |
Genel |
sık sık gizli dini toplantıya katılmak |
conventicle f.
|
|
175 |
Genel |
sık sık gitmek |
practice [obsolete] f.
|
|
176 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
script f.
|
|
177 |
Genel |
sık yapmak |
frequent [obsolete] f.
|
|
178 |
Genel |
sık |
close s.
|
|
179 |
Genel |
sık görülen |
endemic s.
|
|
180 |
Genel |
sık (saflar) |
tight s.
|
|
181 |
Genel |
sık olan |
thick s.
|
|
182 |
Genel |
sık dikilmiş (bitki) |
thickset s.
|
|
183 |
Genel |
sık sık olan |
frequent s.
|
|
184 |
Genel |
çizgileri sık |
close grained s.
|
|
185 |
Genel |
ince eleyip sık dokunmuş |
flyspecked s.
|
|
186 |
Genel |
sık sık vuku bulan |
eterne s.
|
|
187 |
Genel |
sık (orman) |
thick s.
|
|
188 |
Genel |
sık taneli |
close grained s.
|
|
189 |
Genel |
sık |
compact s.
|
|
190 |
Genel |
sık sık tekrarlanan |
frequent s.
|
|
191 |
Genel |
sık dikilmiş |
thickset s.
|
|
192 |
Genel |
ince eleyip sık dokunmuş |
scrutinised s.
|
|
193 |
Genel |
ince eleyip sık dokunmuş |
scrutinized s.
|
|
194 |
Genel |
sık ilmekli |
fine-meshed s.
|
|
195 |
Genel |
sık taneli |
close-grained s.
|
|
196 |
Genel |
sık |
close-timbered s.
|
|
197 |
Genel |
sık damarlı |
close-grained s.
|
|
198 |
Genel |
sık |
continual s.
|
|
199 |
Genel |
başında yukarı dikilmiş sık ve kalın saçlara sahip olan |
shockheaded s.
|
|
200 |
Genel |
sık sık duyulan |
oft-heard s.
|
|
201 |
Genel |
sık duyulan |
oft-heard s.
|
|
202 |
Genel |
sık sık duyulan |
often-heard s.
|
|
203 |
Genel |
sık duyulan |
often-heard s.
|
|
204 |
Genel |
en sık kullanılan |
most frequently used s.
|
|
205 |
Genel |
en sık başvurulan |
most frequently used s.
|
|
206 |
Genel |
en sık başvurulan |
most frequently referred s.
|
|
207 |
Genel |
sık sık meydana gelen |
frequentative s.
|
|
208 |
Genel |
en sık (olmak vb) |
oftenest s.
|
|
209 |
Genel |
sık alıntılanan |
oft-quoted s.
|
|
210 |
Genel |
sık oranda |
high incidence of s.
|
|
211 |
Genel |
sık/küçük/minik tırtıklı/çentikli |
minutely-toothed s.
|
|
212 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
captious s.
|
|
213 |
Genel |
sık ifade edilen |
commonly referred s.
|
|
214 |
Genel |
sık kullanılan |
oft used s.
|
|
215 |
Genel |
sık kullanılan |
oft-used s.
|
|
216 |
Genel |
sık kullanılan |
frequently used s.
|
|
217 |
Genel |
sık kullanılan |
oftused s.
|
|
218 |
Genel |
sık konumlu |
tightly packed s.
|
|
219 |
Genel |
sık sık değişen |
multihued s.
|
|
220 |
Genel |
sık sık ihmal edilen |
oft-neglected s.
|
|
221 |
Genel |
sık kıllı |
capillose s.
|
|
222 |
Genel |
sık tüylü |
thick-haired s.
|
|
223 |
Genel |
sık kıllı |
thick-haired s.
|
|
224 |
Genel |
sık aralıklarla yerleştirilmiş |
thick-sown s.
|
|
225 |
Genel |
sık kullanım sonucu aşınmış veya kirlenmiş (sayfalar) |
thumbed s.
|
|
226 |
Genel |
tüccarlar ve müşterilerin sık gelip gittiği |
trading s.
|
|
227 |
Genel |
sık seyahat edilen |
traveled s.
|
|
228 |
Genel |
sık sık yapılmayan |
unpractised s.
|
|
229 |
Genel |
sık sık gidilmeyen |
untraveled s.
|
|
230 |
Genel |
sık seyahat edilmeyen |
untraveled s.
|
|
231 |
Genel |
sık ağaçlı |
queachy [obsolete] s.
|
|
232 |
Genel |
sık |
bristling s.
|
|
233 |
Genel |
sık dallarla kaplı |
matted s.
|
|
234 |
Genel |
sık seyahat edilmeyen |
less-traveled s.
|
|
235 |
Genel |
sık sık gidilmeyen |
less-traveled s.
|
|
236 |
Genel |
sık ve uzun saçlarla/tüylerle kaplı |
woolly s.
|
|
237 |
Genel |
sık bir şekilde keçeleşmiş veya kıvırcık kıllarla kaplı |
woolly-haired s.
|
|
238 |
Genel |
sık bir şekilde keçeleşmiş veya kıvırcık kıllarla kaplı |
wooly-haired s.
|
|
239 |
Genel |
sık ve uzun saçlarla/tüylerle kaplı |
wooly s.
|
|
240 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
word-splitting s.
|
|
241 |
Genel |
sık yağmurlu |
brashy [scotland] s.
|
|
242 |
Genel |
çok sık olan |
high-frequency s.
|
|
243 |
Genel |
sık |
horal s.
|
|
244 |
Genel |
sık veya sürekli hareketle karakterize olan |
mobile s.
|
|
245 |
Genel |
sık çalı ile örtülü |
bushy s.
|
|
246 |
Genel |
sık funda ile örtülü |
bushy s.
|
|
247 |
Genel |
sık sık seyahat eden |
locomotive s.
|
|
248 |
Genel |
sık sık gezen |
locomotive s.
|
|
249 |
Genel |
çok sık rastlanan |
rife s.
|
|
250 |
Genel |
sık |
depectible [obsolete] s.
|
|
251 |
Genel |
sık sık koruluğa giden |
grovy s.
|
|
252 |
Genel |
sık ve yaygın sürgünler veren |
overbattle s.
|
|
253 |
Genel |
aşırı sık tekrarlayan |
overfrequent s.
|
|
254 |
Genel |
fazlasıyla sık görülen |
overfrequent s.
|
|
255 |
Genel |
çok sık rastlanan |
overrife s.
|
|
256 |
Genel |
çok sık duyulan |
overrife s.
|
|
257 |
Genel |
çok sık kullanılan |
overrife s.
|
|
258 |
Genel |
sık sık tekrarlanmış |
old-hat s.
|
|
259 |
Genel |
sık sık yinelenmiş |
old-hat s.
|
|
260 |
Genel |
sık sık alıştırma yaparak öğrenmiş olan |
drilled s.
|
|
261 |
Genel |
sık |
context [obsolete] s.
|
|
262 |
Genel |
sık kümeler halinde büyüyen |
fascicled s.
|
|
263 |
Genel |
sık kümeler halinde olan |
fasciculate s.
|
|
264 |
Genel |
moda tutkunlarının sık ziyaret ettiği |
fashionable s.
|
|
265 |
Genel |
gizli dini toplantılara sık katılan |
conventicling s.
|
|
266 |
Genel |
ince ve sık dişli |
fine-tooth s.
|
|
267 |
Genel |
ince ve sık dişli |
fine-toothed s.
|
|
268 |
Genel |
sık kullanılan |
ploughed [rare] s.
|
|
269 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
scanning s.
|
|
270 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
scholastic s.
|
|
271 |
Genel |
sık görülmeyen |
seldom s.
|
|
272 |
Genel |
yukarı dikilmiş sık ve kalın saçları olan |
shock-headed s.
|
|
273 |
Genel |
daha sık |
frequenter [rare] s.
|
|
274 |
Genel |
sık görülmeyen |
occasionally zf.
|
|
275 |
Genel |
sık boğaz ederek |
importunely zf.
|
|
276 |
Genel |
sık |
thickly zf.
|
|
277 |
Genel |
sık sık arada sırada |
every so often zf.
|
|
278 |
Genel |
sık |
closely zf.
|
|
279 |
Genel |
aşırı sık |
too often zf.
|
|
280 |
Genel |
fazla sık |
too often zf.
|
|
281 |
Genel |
daha sık |
ofter zf.
|
|
282 |
Genel |
seyrek hacimden sık hacme |
down zf.
|
|
283 |
Genel |
en sık |
prevailingly zf.
|
|
284 |
Genel |
sık |
densely zf.
|
|
285 |
Genel |
dişini sık |
hang in there! ünl.
|
|
286 |
Genel |
sık |
freq (frequent) kısalt.
|
|
287 |
Genel |
sık meydana gelen |
freq (frequent) kısalt.
|
|
288 |
Genel |
sık |
freq (frequentative) kısalt.
|
|
289 |
Genel |
sık meydana gelen |
freq (frequentative) kısalt.
|
|
290 |
Genel |
sık |
freq. (frequent) kısalt.
|
|
291 |
Genel |
sık meydana gelen |
freq. (frequent) kısalt.
|
|
292 |
Genel |
sık |
freq. (frequentative) kısalt.
|
|
293 |
Genel |
sık meydana gelen |
freq. (frequentative) kısalt.
|
|
Phrasals |
|
294 |
Öbek Fiiller |
sık ve gürültülü şekilde tekrar ederek birini darlamak |
din into f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
ince eleyip sık dokumak |
pick over f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
sık sık küçük yudumlar almak |
nip on f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
bir ismi, kelimeyi, fikri sık sık/rastgele zikretmek |
bandy about f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
(bir yere) sık sık gitmek |
repair to (some place) f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
çevresinde/çevrede sık sık/düzenli olarak görmek |
see around f.
|
|
Phrases |
|
300 |
İfadeler |
sık sık (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
301 |
İfadeler |
sık sık (bir şekilde) davranmak |
be given to (something) f.
|
|
302 |
İfadeler |
sık sık bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
303 |
İfadeler |
sık sık bir şekilde davranmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
304 |
İfadeler |
biraz daha sık dişini, henüz/daha bitmedi |
bend over, here it comes again expr.
|
|
Colloquial |
|
305 |
Konuşma Dili |
bir grup insanın telefonla sık sık plan değişikliği yaparak ayarladığı esnek buluşma |
approximeeting i.
|
|
306 |
Konuşma Dili |
kocası sık sık golf oynamaya gidip kendisini yalnız bırakan kadın |
golf widow i.
|
|
307 |
Konuşma Dili |
sık sık kaya tırmanışı yapan kimse |
rock jock i.
|
|
308 |
Konuşma Dili |
eşi spor ya da hobi nedeniyle sık sık bir yere giden kadın |
widow i.
|
|
309 |
Konuşma Dili |
sık ziyaret edilen yer |
hangout i.
|
|
310 |
Konuşma Dili |
sık kadro değişikliği |
revolving door i.
|
|
311 |
Konuşma Dili |
gitarda sık tekrarlanan müzikal bağlar |
riffage i.
|
|
312 |
Konuşma Dili |
sık tekrarlanan baskın müzikal geçişlerin kullanımı |
riffola i.
|
|
313 |
Konuşma Dili |
sık sık yer değiştirmek |
kick around f.
|
|
314 |
Konuşma Dili |
birini çok sık görmek |
see a lot of somebody f.
|
|
315 |
Konuşma Dili |
sık sık iş değiştirmek |
job-hop f.
|
|
316 |
Konuşma Dili |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be to be expected f.
|
|
317 |
Konuşma Dili |
(eskiden) sık sık gidilen yer |
groovy s.
|
|
318 |
Konuşma Dili |
sık sık dokunarak veya öperek abartılı sevgi gösteren |
kissy s.
|
|
319 |
Konuşma Dili |
ince elenmiş sık dökünmüş (fikir, plan, eylem) |
watertight s.
|
|
320 |
Konuşma Dili |
sık kullanılan |
plowed [rare] s.
|
|
321 |
Konuşma Dili |
sık dişini |
hang on expr.
|
|
322 |
Konuşma Dili |
buraya sık gelir misin? (cinsel/romantik anlamda hoşlanılan kimseyle muhabbete girmek için sorulan soru) |
(do) (you) come here often? [cliché] expr.
|
|
323 |
Konuşma Dili |
dişini sık |
hang on in there expr.
|
|
324 |
Konuşma Dili |
sağa çevir sık, sola çevir gevşet |
lefty loosey, righty tighty expr.
|
|
325 |
Konuşma Dili |
sağa çevir sık, sola çevir gevşet |
righty tighty, lefty loosey expr.
|
|
326 |
Konuşma Dili |
sık dişini |
hang tight exclam.
|
|
Idioms |
|
327 |
Deyim |
sık rastlanmayan bir isim |
name to conjure with [uk] i.
|
|
328 |
Deyim |
sık rastlanmayan bir isim |
a name to conjure with [uk] i.
|
|
329 |
Deyim |
çok sık gidilen yer |
somebody's stamping/stomping ground i.
|
|
330 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuma |
splitting hairs i.
|
|
331 |
Deyim |
inişli çıkışlı/çok sık değişen durum |
a roller coaster i.
|
|
332 |
Deyim |
bir kadın oyuncuyla flört edebilmek için sık sık tiyatroya veya canlı performanslara giden adam |
stage-door johnny i.
|
|
333 |
Deyim |
eskiden sık sık gidilen yer |
the old stamping ground i.
|
|
334 |
Deyim |
eskiden sık sık gidilen yer |
one's old stamping ground i.
|
|
335 |
Deyim |
eskiden sık sık gidilen yer |
theold stamping grounds i.
|
|
336 |
Deyim |
eskiden sık sık gidilen yer |
one's old stamping grounds i.
|
|
337 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuma |
a fine-tooth comb i.
|
|
338 |
Deyim |
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam |
a man about town i.
|
|
339 |
Deyim |
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam |
the man about town i.
|
|
340 |
Deyim |
sık sık gidilen yer |
the beaten track i.
|
|
341 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuma |
fine-tooth comb i.
|
|
342 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuma |
kitchen-sink approach i.
|
|
343 |
Deyim |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be (only) to be expected f.
|
|
344 |
Deyim |
birisini çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek |
wear out one's welcome f.
|
|
345 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
split hairs f.
|
|
346 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
cherry-pick something f.
|
|
347 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
cherry-pick f.
|
|
348 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
go over with a fine-tooth comb f.
|
|
349 |
Deyim |
birini çok sık görmek |
see a lot of (one) f.
|
|
350 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
go through something with a fine-tooth comb f.
|
|
351 |
Deyim |
sık sık/aralıksız olarak bir şeyden şikayet etmek |
ride (one's) hobby-horse f.
|
|
352 |
Deyim |
sık sık/aralıksız olarak bir şeyle ilgili konuşmak |
ride (one's) hobby-horse f.
|
|
353 |
Deyim |
(bir şeyi) çok sık yapmak |
(do something) as if it's going out of style f.
|
|
354 |
Deyim |
(bir şeyi) çok sık yapmak |
(do something) like it's going out of style f.
|
|
355 |
Deyim |
(telefon) çok sık çalmak |
be ringing off the hook f.
|
|
356 |
Deyim |
sık sık fikir değiştirmek |
blow hot and cold f.
|
|
357 |
Deyim |
bir şeyi ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine-tooth comb f.
|
|
358 |
Deyim |
bir şeyi ince eleyip sık dokumak |
go through something with a fine-tooth comb f.
|
|
359 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
pick holes f.
|
|
360 |
Deyim |
birisini çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek |
wear out welcome f.
|
|
361 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
go through with a fine-toothed comb f.
|
|
362 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuyan |
fussy as a hen with one chick s.
|
|
363 |
Deyim |
biraz dişini sık! |
grin and bear it! expr.
|
|
364 |
Deyim |
dişini sık |
grit your teeth expr.
|
|
365 |
Deyim |
sık dişini! |
be patient! expr.
|
|
366 |
Deyim |
sık dişini! |
hang on there! expr.
|
|
367 |
Deyim |
sık dişini! |
grin and bear it! expr.
|
|
368 |
Deyim |
sık sık fikir değiştiren |
blow hot and cold expr.
|
|
369 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış |
more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
|
|
Speaking |
|
370 |
Konuşma |
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz |
you've been seeing a lot of her lately expr.
|
|
371 |
Konuşma |
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz |
you've been seeing a lot of him lately expr.
|
|
372 |
Konuşma |
buraya sık gelir misin? |
do you come here a lot? expr.
|
|
373 |
Konuşma |
dışarıya daha sık çıkmalısın |
you need to go out more often expr.
|
|
374 |
Konuşma |
eskiden buraya daha sık gelirdik |
we used to come here a lot more expr.
|
|
375 |
Konuşma |
işi gereği sık seyahat eder |
she travels a lot for work expr.
|
|
376 |
Konuşma |
oldukça sık aslında |
quite often actually expr.
|
|
377 |
Konuşma |
son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsun |
you've been seeing a lot of him lately expr.
|
|
378 |
Konuşma |
sık sık gelip gider |
he comes and goes a lot expr.
|
|
379 |
Konuşma |
sen ve arkadaşların çok (sık) bir araya gelir misiniz? |
do you and your friends get together a lot? expr.
|
|
380 |
Konuşma |
sık seyahat ederim |
I travel a lot expr.
|
|
381 |
Konuşma |
sık rüya görür müsün? |
do you often dream? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
382 |
Ticaret/Ekonomi |
sık sık satın alınan tüketim maddeleri |
convenience goods i.
|
|
383 |
Ticaret/Ekonomi |
sık sık ödünç verilen şey |
loaner i.
|
|
384 |
Ticaret/Ekonomi |
sürekli ve sık alım yapan müşteri |
customer i.
|
|
385 |
Ticaret/Ekonomi |
sık sık iş değiştirme |
job hopping i.
|
|
386 |
Ticaret/Ekonomi |
(mülkü) çok sık kiraya vermek |
overlet f.
|
|
Law |
|
387 |
Hukuk |
sık işlenen suçlar |
volume crimes i.
|
|
388 |
Hukuk |
sık sık kargaşa ve huzursuzluğa sebebiyet verme |
barratry i.
|
|
389 |
Hukuk |
sık sık kargaşa ve huzursuzluğa sebebiyet verme |
barretry i.
|
|
Politics |
|
390 |
Siyasal |
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi |
embraceor i.
|
|
391 |
Siyasal |
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi |
embracer i.
|
|
Tourism |
|
392 |
Turizm |
hava yolu şirketinin sık uçan yolcu programına katılan kimse |
frequent flier i.
|
|
393 |
Turizm |
sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent flyer i.
|
|
394 |
Turizm |
hava yolu şirketinin sık uçan yolcu programına katılan kimse |
frequent flyer i.
|
|
395 |
Turizm |
sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent-flyer i.
|
|
Technical |
|
396 |
Teknik |
en sık esen rüzgar |
prevailing wind i.
|
|
397 |
Teknik |
ortak dizin sık kullanılanları |
public folder favorites i.
|
|
398 |
Teknik |
sık istifli altıgen örütler |
hexagonal close-packed crystals i.
|
|
399 |
Teknik |
sık kullanılanlar dizini |
favorites folder i.
|
|
400 |
Teknik |
sık istifli altıgen kristaller |
hexagonal close-packed crystals i.
|
|
401 |
Teknik |
sık palplanş |
close piling i.
|
|
402 |
Teknik |
sık istifli altıgen metaller |
hexagonal close-packed metals i.
|
|
403 |
Teknik |
pişirme kabı içerisinde sık kullanımdan kaynaklanan ve yüzeyi yapışmaz hale getiren yanmış is tabakası |
seasoning i.
|
|
404 |
Teknik |
ince sık taneciklere sahip olan |
close-grained s.
|
|
405 |
Teknik |
sık tekrarlayan |
frequent s.
|
|
406 |
Teknik |
sık tekrarlayan |
recurring frequently s.
|
|
407 |
Teknik |
sık tekrarlayan |
frequently recurrent s.
|
|
408 |
Teknik |
üst düzey sık kullanılan |
top-level favorite s.
|
|
409 |
Teknik |
çok sık olan |
high-frequency s.
|
|
Computer |
|
410 |
Bilgisayar |
boş sık kullanılanlar |
empty favorites i.
|
|
411 |
Bilgisayar |
en sık aranan yerler |
favorite places i.
|
|
412 |
Bilgisayar |
internet explorer'da ve sık kullanılanlardaki ikonlar |
favicon i.
|
|
413 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar |
favorites i.
|
|
414 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar çubuğu |
bookmark bar i.
|
|
415 |
Bilgisayar |
sık sorulan sorular s s s |
frequently asked questions i.
|
|
416 |
Bilgisayar |
sık orman hata |
jungle error i.
|
|
417 |
Bilgisayar |
sık kullanılan öğe |
favorite item i.
|
|
418 |
Bilgisayar |
sık aranan yerler |
favorite places i.
|
|
419 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar url'si |
favorite url i.
|
|
420 |
Bilgisayar |
sık orman geri dönüşüm |
jungle recycle i.
|
|
421 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar menüsü |
favorites menu i.
|
|
422 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar simgesi |
favorite icon i.
|
|
423 |
Bilgisayar |
sık orman soru |
jungle question i.
|
|
424 |
Bilgisayar |
sık kullanılanın adı |
favorite name i.
|
|
425 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar |
favourites i.
|
|
426 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlarım |
my favorites i.
|
|
427 |
Bilgisayar |
sık orman yıldız imi |
jungle asterisk i.
|
|
428 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar listesi |
favorites list i.
|
|
429 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar adı |
favorite name i.
|
|
430 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar bandı |
favorites band i.
|
|
431 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlarınız |
your favorites i.
|
|
432 |
Bilgisayar |
yeni sık kullanılan |
new favorite i.
|
|
433 |
Bilgisayar |
belirli bir kelimenin belirli bir bağlamda normalden daha sık kullanılması |
word burst i.
|
|
434 |
Bilgisayar |
bir internet sitesini sık kullanılanlara eklemek |
bookmark f.
|
|
435 |
Bilgisayar |
(internet sitesini) sık kullanılanlara eklemek |
dog-ear f.
|
|
436 |
Bilgisayar |
sık kullanılan |
favourite s.
|
|
437 |
Bilgisayar |
sık kullanılan |
favorite s.
|
|
438 |
Bilgisayar |
sık orman ekranı kapla |
jungle maximize expr.
|
|
439 |
Bilgisayar |
sık kullanılanları kaldır |
remove favorite expr.
|
|
440 |
Bilgisayar |
sık orman kapat |
jungle close expr.
|
|
441 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar'a bak |
look in favorites expr.
|
|
442 |
Bilgisayar |
sık orman aç |
jungle open expr.
|
|
443 |
Bilgisayar |
sık kullanılan ekle |
add favorite expr.
|
|
444 |
Bilgisayar |
sık kullanılır |
used often expr.
|
|
445 |
Bilgisayar |
sık orman varsayılan |
jungle default expr.
|
|
446 |
Bilgisayar |
sık kullanılanları düzenle |
edit favorite expr.
|
|
447 |
Bilgisayar |
sık aranan yerlere ekle |
add to favorite places expr.
|
|
448 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlara ekle |
add favorites expr.
|
|
449 |
Bilgisayar |
sık orman simge durumuna küçült |
jungle minimize expr.
|
|
450 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar'a ekle |
add to favorites expr.
|
|
Mechanic |
|
451 |
Mekanik |
çok sık yerleştirmeli |
extra close pitch i.
|
|
452 |
Mekanik |
sık yerleştirmeli |
close pitch i.
|
|
Television |
|
453 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık seyahat etme |
channel-hopping i.
|
|
454 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelme |
channel-hopping i.
|
|
455 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık seyahat etmek |
channel-hop f.
|
|
456 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelmek |
channel-hop f.
|
|
Textile |
|
457 |
Tekstil |
kaba kumaşların kenar katlama işlemlerinde sık kullanılan zikzak dikiş |
catstitch i.
|
|
458 |
Tekstil |
dolgun sık dokunmuş tişört |
heavy weight tee shirt i.
|
|
459 |
Tekstil |
dolgun sık dokunmuş tişört |
heavy weight t-shirt i.
|
|
460 |
Tekstil |
dolgun sık dokunmuş t-shirt |
heavyweight t-shirt i.
|
|
461 |
Tekstil |
sık kumaş |
close fabric i.
|
|
462 |
Tekstil |
sık iğne |
single crochet i.
|
|
463 |
Tekstil |
yüzü parlak sık dokunmuş ipekli kumaş |
atlas i.
|
|
464 |
Tekstil |
sık dokunmuş yumuşak kumaş |
barathea i.
|
|
465 |
Tekstil |
keçe yapımında kullanılan sık pamuk veya yün lifi tabakası |
bat i.
|
|
466 |
Tekstil |
geniş şeritleri olan sık dokunmuş bir yün battaniye markası |
hudsons bay blanket® i.
|
|
467 |
Tekstil |
geniş şeritleri olan sık dokunmuş bir yün battaniye markası |
hudson's bay blanket® i.
|
|
468 |
Tekstil |
sık dokunmuş ince kumaş |
longcloth i.
|
|
469 |
Tekstil |
genellikle pamuktan yapılan dayanıklı ve sık dokunmuş bir kumaş |
duck i.
|
|
470 |
Tekstil |
sık dokunmuş bir kumaş çeşidi |
pinpoint oxford i.
|
|
471 |
Tekstil |
sık dokunmamış buruşuk bir ipek |
gazar i.
|
|
472 |
Tekstil |
tığa ip dolamadan yapılan sık iğne |
slip stitch i.
|
|
473 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yapmak |
slip f.
|
|
474 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip f.
|
|
475 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip-stitch f.
|
|
476 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip-stitch f.
|
|
477 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yapmak |
slip-stitch f.
|
|
478 |
Tekstil |
sık dokunmuş (kumaş) |
high-count s.
|
|
Architecture |
|
479 |
Mimarlık |
sık kolonlu bina stili |
pycnostyle i.
|
|
480 |
Mimarlık |
sık kolonlu inşa edilmiş (bina) |
pycnostyle s.
|
|
Construction |
|
481 |
İnşaat |
sık düzen |
close packing i.
|
|
Woodworking |
|
482 |
Ağaç İşleri |
çok sert sert ve sık damarlı açık sarı renkli bir ahşap |
turkish boxwood i.
|
|
483 |
Ağaç İşleri |
çok sert sert ve sık damarlı açık sarı renkli bir ahşap |
boxwood i.
|
|
484 |
Ağaç İşleri |
sık elyaflı kereste |
closely ringed timber i.
|
|
485 |
Ağaç İşleri |
sık yaşhalkalı kereste |
closely ringed timber i.
|
|
486 |
Ağaç İşleri |
şeker akçaağacının parke, mobilya ve küçük eşya yapımında kullanılan sert, açık renkli ve sık taneli ahşabı |
maple i.
|
|
487 |
Ağaç İşleri |
brazilya'dan getirilip tornalamada kullanılan sık taneli, kahverengi ve ağır bir ahşap |
mostahiba i.
|
|
488 |
Ağaç İşleri |
brezilya'ya özgü kahverengi, sık damarlı ve sert bir odun çeşidi |
mustaiba i.
|
|
489 |
Ağaç İşleri |
sert, sık taneli ve kahverengimsi kara huş ağacı odunu |
river birch i.
|
|
Furniture |
|
490 |
Mobilya |
sık kullanılan küçük elektrikli aletlerin konduğu mutfak bölmesi veya dolabı |
applicance garage i.
|
|
Traffic |
|
491 |
Trafik |
sık sık kaza olan yer |
accident blackspot i.
|
|
Railway |
|
492 |
Demiryolu |
şehir içi seferlerinde kullanılan ve halk otobüsü kadar sık sefere çıkan tren |
railbus i.
|
|
Aeronautic |
|
493 |
Havacılık |
havayolu şirketleri tarafından işletilen ve genellikle sık uçuşlarla kısa mesafeleri kapsayan bir servis |
air shuttle i.
|
|
494 |
Havacılık |
sık uçuş yapanlar için sadakat programı |
frequent-flyer program (ffp) i.
|
|
495 |
Havacılık |
sık uçan yolcu programı |
frequent-flyer program i.
|
|
496 |
Havacılık |
sık uçan yolcu mil puanı |
frequent-flyer points i.
|
|
497 |
Havacılık |
uçakla sık sık seyahat eden kişilere (havayolu şirketi tarafından) sunulan ödül/puan/mil biriktirme/avantaj programı |
frequent-flyer program i.
|
|
498 |
Havacılık |
birçok havayolu şirketinin sık uçan yolcularına yönelik geliştirdiği ve bedava uçuş veya başka ödüller kazanmaya yönelik uçulan mil miktarı veya bilet fiyatına göre bir puan toplama sistemi |
airline-mile i.
|
|
Marine |
|
499 |
Denizcilik |
(rüzgar) kısa sürede sık sık değişmek |
fly about f.
|
|
500 |
Denizcilik |
sık sık orsa etmek |
make short boards f.
|
|