içine - Türkisch Englisch Wörterbuch

içine

Bedeutungen von dem Begriff "içine" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 11 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
içine into prep.
They walked further into the woods.
Ormanın içine doğru yürüdüler.

More Sentences
General
içine in adv.
Literacy breaks the vicious poverty circle in which many families have been imprisoned for generations.
Okuryazarlık, pek çok ailenin nesiller boyu içine hapsolduğu kısır yoksulluk döngüsünü kırmaktadır.

More Sentences
içine inside prep.
Surely it is desirable that the Union avoids putting itself inside such a straitjacket.
Birliğin kendisini böyle bir deli gömleğinin içine sokmaktan kaçınması elbette arzu edilen bir şeydir.

More Sentences
içine into prep.
He put the files into his briefcase.
Dosyaları çantasının içine koydu.

More Sentences
Computer
içine to adv.
The old man kept to himself.
Yaşlı adam içine kapandı.

More Sentences
General
içine aboard adv.
içine whereinto adv.
içine under adv.
içine inne adv.
içine sub prep.
Technical
içine into adv.

Bedeutungen, die der Begriff "içine" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
içine almak involve v.
We stated that such action would result in an even greater crisis involving other countries in the region.
Bu tür bir eylemin bölgedeki diğer ülkeleri de içine alan daha büyük bir krize yol açacağını belirttik.

More Sentences
içine kapanık withdrawn adj.
Dan was lonely and withdrawn.
Dan yalnız ve içine kapanıktı.

More Sentences
General
(nefes alma sırasında) havayı içine çekme breathing in n.
He breathed in the frosty air.
Soğuk havayı içine çekti.

More Sentences
içine almak absorb v.
The question is, does the Agenda remain constant or does it absorb new factors over the course of time?
Asıl soru şu: Gündem sabit mi kalıyor yoksa zaman içerisinde yeni faktörleri de içine alıyor mu?

More Sentences
içine çekmek (sigara dumanı vb'ni) inhale v.
Try not to inhale the fumes.
Dumanı içinize çekmemeye çalışın.

More Sentences
içine dökmek pour into v.
What use is a glass, if you don't have anything to pour into it?
İçine dökecek bir şeyin yoksa bardağın ne faydası var?

More Sentences
içine çekmek absorb v.
His study absorbs him.
Çalışması onu içine çekiyor.

More Sentences
içine dökmek pour in v.
She stirred the instant coffee and poured in milk.
O hazır kahveyi karıştırdı ve sütün içine döktü.

More Sentences
içine doğmak have a hunch v.
Tom had a hunch that Mary would bring her new boyfriend to the party.
Mary'nin yeni erkek arkadaşını partiye getireceği Tom'un içine doğdu.

More Sentences
içine girmek enter v.
We entered into a serious conversation.
Ciddi bir sohbetin içine girdik.

More Sentences
içine kapanmak withdraw v.
The new student seemed to withdraw into himself a lot.
Yeni öğrenci çok içine kapanık görünüyordu.

More Sentences
içine işlemek penetrate v.
The rain penetrated my raincoat.
Yağmur, yağmurluğumun içine işledi.

More Sentences
içine bakmak look inside v.
I haven't looked inside this box yet.
Henüz bu kutunun içine bakmadım.

More Sentences
Common Usage
içine doğma intuition n.
(sıvı içine) batma dip n.
suyun içine batırmak submerge v.
General
içine alma absorption n.
içine işleme permeation n.
karışıklık içine girme embroiling n.
zarf içine koyan encloser n.
demirlerin içine hapsetme embarring n.
içine bu tür biber katılmış çok yumuşak bir peynir pimento cheese n.
kist içine girme encysting n.
kist içine girme encystation n.
erkeğin, kadının içine gelmediği cinsel birleşme coitus reservatus n.
korse içine giyilen dantel yelek tucker n.
içine işletme engraining n.
içine çökük sunk n.
içine doğru çekme ensheathing n.
insan içine çıkabilirlik presentableness n.
içine kapanık kimse clam n.
yağ cebi içine girme encysting n.
içine doğma presage n.
içine alma embracement n.
içine bir şey geçirilen delik socket n.
içine işleme penetration n.
içine dökülme infusion n.
içine dökme infusion n.
içine alma saturation n.
içine çekme (sigara dumanı vb'ni) inhalation n.
girdap içine çekip yutma engulfment n.
içine alma environing n.
çerçeve içine koyma enframing n.
testi veya çömlek içine koyma jugging n.
içine akıtma infusion n.
içine doğma a hunch n.
birbirinin içine giren iki tencere double saucepan n.
kitabın içine yapıştırılan isim etiketi bookplate n.
içine alma inclusion n.
içine giren enterer n.
içine çekme inhalation n.
içine doğma foreboding n.
manyetik alan içine konulduğunda 90 derece açıyla dönme yapan madde diamagnet n.
içine almama omission of n.
içine bir şey konulan nesne holder n.
içine doğma presentiment n.
içine işleme penetrating n.
yağ cebi içine girme encystation n.
içine sindirme saturation n.
hücre içine osmoz endosmose n.
içine kemik külü katılarak yapılan porselen tabak bone china n.
bir devletin bir başka devletin topraklarının içine doğru girinti yapan toprak şeridi panhandle n.
içine krem, ilaç gibi maddeler konulan plastik boru cylinder n.
gözünün içine bakma eyeballing n.
içine eğrilme incurvation n.
içine ilaç konulmak üzere yapılan küçük şişe gallipot n.
içine doğma premonition n.
yasal hakları geri verilerek kanun kapsamı ve koruması içine alınmış kişi inlaw n.
biribirinin içine girme interpenetration n.
içine kapanık kimse introvert n.
içine eğrilme incurvature n.
birbirinin içine girme interpenetration n.
birbirinin içine girme interweaving n.
tüp içine basınç altında hava verilmesi pertubation n.
içine çekme absorption n.
kelimenin içine başka bir kelimenin sokulması tmesis n.
ceplerinin içine kadar yapılan arama body search n.
içine çekme aspiration n.
içine üfleme insufflation n.
(buhar halindeki ilacı) içine çekme inhalation n.
içine sokma insert n.
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar album notes n.
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar sleeve notes n.
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar liner notes n.
içine kapanıklık introversion n.
daire içine alma circumscribing n.
toplum içine yerleştirmek amacıyla bir akıl hastasını kurumsal bir bakım yerinden taburcu etme deinstitutionalisation n.
toplum içine yerleştirmek amacıyla bir akıl hastasını kurumsal bir bakım yerinden taburcu etme deinstitutionalization n.
daire içine alma circumscription n.
iki ayağında içine girdiği tek palet monofin n.
büyülü hayvan (içine büyüyle ruh girmiş) familiar n.
patates püresinin içine kabak ve/veya lahana karıştırılarak yapılan geleneksel İrlanda yemeği colcannon n.
içine çekme absorbition n.
içine alma absorbition n.
içine saksı konulan süslü kap cachepot n.
içine çikolata koyulan özel dekoratif kutu ballotin n.
güney çin ve güneydoğu asya dillerinin yanı sıra tai dillerini de içine alan dil ailesi tai-kadai n.
bir bölgeye taşacak şekilde suyu tahliye etmek için bir hendek içine yerleştirilmiş bir tahta veya metal levha parçası. tappoon n.
kulak içine takılan kulaklık canalphone n.
uzun saçın içine yerleştirilerek kabarık gösteren dolgu malzemesi rat n.
balo, karnaval gibi eğlencelerde kullanmak üzere içine konfeti konularak hazırlanmış yumurta kabuğu cascaron n.
yeniden içine dökme reinfusion n.
genellikle gümüşten yapılan ve içine çeşitli sofra malzemelerinin konduğu tekne şeklinde masa süsü nef n.
birbirine yakın olacak veya birbiri içine sığacak şekilde yerleştirilmiş bir grup nesne nest n.
daha küçük olan parçası büyük olanın içine girebilen seyahat çantası telescope n.
daha küçük olan parçası büyük olanın içine girebilen seyahat çantası telescope bag n.
botun içine sokulmuş tulumdan oluşan ve çabuk giyilebilen itfaiyeci giysisi turnouts n.
botun içine sokulmuş tulumdan oluşan ve çabuk giyilebilen itfaiyeci giysisi turnout clothes n.
botun içine sokulmuş tulumdan oluşan ve çabuk giyilebilen itfaiyeci giysisi bunker clothes n.
botun içine sokulmuş tulumdan oluşan ve çabuk giyilebilen itfaiyeci giysisi bunker suit n.
içine küçük bir çiçek demeti koyulabilen vazo tussie-mussie n.
içine doğma ultimate belief n.
içine gömülme immersion n.
postaların içine konulduğu kilitli çanta private bag [uk] n.
bir şeyi başka bir şeyin içine koyma envelopment n.
bir beherin içine aldığı sıvı miktarı beakerful n.
ağızla içine çekme exsuction n.
çevresinden kırmızı kurdele ile sarılmış ve içine mum yerleştirilmiş bir portakaldan yapılan noel süsü kriss kringle n.
etrafındaki her şeyi içine çektiği düşünülen şey vortex n.
insanın içine işleyen özellik bite n.
içine nane şekeri batırılmış limon lemon stick [baltimore] n.
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara medicine lodge n.
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara sweathouse n.
(özellikle içine su veya bira konan) ahşap varil bowie [scotland] n.
belirli sınırların içine giren kategori bracket n.
içine eğrilme hookedness n.
içine çeken şey morass n.
içine etme muck-up n.
korselerin içine yerleştirilen sert şerit busk n.
içine göçmüş şey depression n.
piponun içine konulan yanmamış veya kısmen yanmış tütün heel n.
genellikle farklı türde kayanın içine gömülü küçük ve yuvarlak kaya kütlesi rognon n.
içine sürme illinition n.
içine koyma imparkation n.
içine alma implicitness n.
içine girme impression n.
çarpışarak içine girme impression n.
içine girme impressure [obsolete] n.
içine kapanık kimse oyster n.
aşai rabbani ayinindeki kutsanmış ekmek parçasını kutsanmış şarap bulunan kadehin içine koyma commixtion [obsolete] n.
aşai rabbani ayinindeki kutsanmış ekmek parçasını kutsanmış şarap bulunan kadehin içine koyma commixture n.
manyetik alan içine koyulduğunda 90 derece açıyla dönme yapan madde diamagnetic n.
içine akma influxion n.
içine nüfuz etme influxion n.
nefesi içine çeken şey inspirator n.
nefesi içine çeken kimse inspirator n.
çerçeve içine alınmış uyarı boxed warning n.
içine şeytan girme bedevilment n.
çevrelenmiş bir yerin etrafına veya içine yerleştirme circumposition n.
içine düşecek gibi durma close quarters n.
içine düşecek gibi durma close quarters n.
toplum içine çıkma coming-out n.
petrol gibi sıvıları çevredeki kayaç tabakalarının içine yönelten basınç drive n.
içine oyuncak bebek ve minyatür mobilya yerleştirilebilen küçük ev modeli doll's house n.
içine bir şey atılması için bırakılmış açıklık drop n.
içine bir şey atılan delik drop n.
nesnenin içine bırakıldığı kutu drop n.
hindistan'da içine yağ, sıvı konulan büyük, yuvarlak bir deri şişe dubber n.
hindistan'da içine yağ, sıvı konulan büyük, yuvarlak bir deri şişe dupper n.
(ceza olarak) avuç içine vurulan fiske palmy [scotland] n.
(aydınlatma olarak kullanılan ve içine fitil yerleştirilen) büyük kap padella n.
(içine bir şeyler koymak için) kese şekline getirilen kağıt paper n.
(içine bir şeyler koymak için) külah şeklinde kağıt paper n.
içine konduğu paket açıldığında infilak eden ince patlayıcı düzenek package bomb n.
içine alma containment n.
daha büyük bir kanalın içine kazılan kanal cunette n.
içine alma ingulfment n.
suyun içine daldırma ingulfment n.
(küvet) içine oturulan şey insession n.
içine oturma insession n.
birbirinin içine geçirme intertexture n.
içine alma introreception n.
bir parçanın diğeri içine girmesi introsusception n.
içine kapanık kimse introvert n.
içine alma intussusception n.
içine doğma portension n.
içine işleme diverberation n.
içine doğma divining n.
içine doğma preapprehension n.
içine doğma prenotion n.
içine doğma presensation [obsolete] n.
içine doğma presention [obsolete] n.
içine gül koyulan dekoratif kase rosebowl n.
bir şeyin üstüne veya içine yerleştirilen eleman seating n.
pantolon veya eteğin içine sokmadan giyilen kolsuz ve desensiz bluz shell n.
elektrik ücretini ödemek için içine önceden bozuk para atılan sayaç slot meter n.
sigara yapımında tütünün içine ittirildiği kağıt kılıf spill n.
kare içine alan kimse squarer n.
kare içine alma squaring n.
içine girilen yer squat n.
içine alan şey surrounding n.
içine alan surrounding n.
içine iyice çektirmek engrain in v.
içine etmek mess (something) up v.
içine atmak bottle up v.
içine dert olmak weigh on v.
gözünün içine bakmak cherish dearly v.
içine doğmak feel in one's bones v.
içine sokmak tuck in v.
içine atmak gulp down v.
içine sinmek be relieved v.
içine çekmek swallow v.
boru içine yerleştirmek tube v.
içine çekmek engulf v.
içine çizmek inscribe v.
içine işlemek perforate v.
içine sinmek be happy v.
içine atmak repress v.
birini çekmek (bir yerin içine) pull someone in v.
çalıştırmadan önce pompanın içine su akıtmak prime a pump v.
acısını içine atmak gulp v.
içine akıtmak infuse into v.
acısını içine gömmek bear sorrow without complaining v.
acısını içine atmak throw into v.
suyun içine batırmak submerge v.
içine atmak store up v.
içine çekilmek withdraw v.
içine almak contain v.
acısını içine atmak endure in silence v.
parantez içine almak bracket v.
içine tıkmak tuck in v.
içine veya üstüne fazla su koymak flood v.
içine dert olmak prey on v.
parantez içine almak put in parantheses v.
içine çekmek sop up v.
içine doğmak divine v.
içine çekmek suck in v.
içine koymak enclose v.
içine uydurmak fit inside v.
acısını içine atmak gulp down v.
içine almak comprise v.
içine kakmak inlay v.
çember içine almak circle v.
içine işlemek empierce v.
içine çekmek inspire v.
ayraç içine almak bracket v.
içine çekmek suck v.
içine etmek scupper v.
içi içine sığmamak be unable to contain oneself v.
içine almak hem about v.
tüp içine koymak tube v.
birbirinin içine geçmek interpenetrate v.
tamamen içine geçmek interpenetrate v.
içine kurt düşmek feel suspicious v.
içine dökmek infuse v.
içine işlemek permeate v.
içine etmek screw up v.
içine beslemek feed into v.
kutu içine koymak case v.
içine işlemek saturate v.
içine atmak gulp v.
içine almak hem in v.
teknenin içine su girmek ship water v.
içine almak include v.
içine çekmek soak up v.
içine ilaç katmak medicate v.
suyun içine daldırmak submerge v.
acısını içine gömmek hide one's distress or sorrow v.
hedefi makas içine almak bracket v.
içine sokmak introduce into v.
bir elemanı başka bir elemanın içine geçirmek telescope v.
içine doğmak intuit v.
içine çekmek inhale v.
kürekleri fora edip teknenin içine koymak ship v.
içine etmek botch v.
acısını içine atmak repress v.
içine almak hold v.
daire içine almak ring v.
içine geçip yayılmak saturate v.
içine çekmek puff v.
içine sıçmak muck something up v.
içine koymak incase v.
içine karışmak melt into v.
içine nüfuz etmek penetrate into v.
içine çekmek aspirate v.
içine atmak interject v.
içine kıvırmak turn in v.
içine biraz ... katmak tinge with v.
içine oturmak sting v.
içine dalıvermek plunge into v.
içine sığmak take v.
içine çekmek suck up v.
içine işlemek interpenetrate v.
içine iyice geçirtmek engrain in v.
gözünün içine bakmak fuss over somebody v.
içine sinmek be satisfied v.
içine dökmek infuse into v.
içine işlemek chill somebody to the marrow v.
demirlerin içine hapsetmek embar v.
içine koymak insert v.
içine atmak endure in silence v.
içine almak be inclusive of v.
parantez içine almak parenthesize v.
içine etmek piss on something v.
içine etmek spoil v.
daire içine almak circumscribe v.
içine dert olmak rankle v.
içine dert olmak prey upon v.
içine işlemek touch somebody deeply v.
içine işlemek pierce v.
içine almak comprehend v.
içine yün doldurup dikmek quilt v.
içine işlemek chill somebody to the bone v.
içine doğmak have a feeling v.
içine sindirmek saturate v.
küre içine almak ensphere v.
içine almak environ v.
içine çekmek swallow up v.
içine çizmek line in v.
içine karışıp kaybolmak merge v.
içine işlemek touch one's heart with sorrow v.
içine karıştırmak interlard v.
suyun içine daldırmak souse v.
içine doğru çekmek ensheathe v.
insan içine çıkmak show one's face v.
içine almak implicate v.
ağzının içine bakmak hang on somebody's lips v.
suyun içine batmak/dalmak submerge v.
içine almamak omit v.
içine almak embrace v.
içine dert olmak be a thorn in one's flesh v.
içine yabancı madde katmak adulterate v.
içine doğmak sense v.
suyun içine batırmak souse v.
içine çekmek (hava/sıvı vb'ni) draw v.
ağzının içine bakmak hang on somebody's words v.
avucunun içine almak get somebody under one's thumb v.
içine almak take in v.
içine doğmak presage v.
kanun kapsamı ve koruması içine almak inlaw v.
içine kapanmak keep to oneself v.
içine çekmek imbibe v.
kapsül içine koymak capsulise v.
kapsül içine koymak capsulize v.
içine koymak infix v.
içine işletmek ingrain v.
içine bıçak sokmak get one's knife into v.
içine etmek louse up v.
içine girmek penetrate v.
kendi içine kapanmak become introverted v.
kendi içine kapanmak retire into one's shell v.
acısı içine işlemek hurt deeply v.
acısı içine çökmek hurt deeply v.
kendi içine çevirmek introvert v.
çalışma içine girmek enter into a study v.
çerçeve içine almak take into a frame v.
bir şeyi kıvırıp birşeyin içine yerleştirmek fold into v.
içine boşalmak ejaculate inside v.
içine düşmek gaze at (him/her) with pure adoration v.
arayış içine girmek begin a quest v.
arayış içine girmek embark on a quest v.
arayış içine girmek set off on a quest v.
arayış içine girmek plunge into a quest v.
içine kapanık olmak be introverted v.
ilişki içine girmek establish a relation v.
yanılgı içine düşmek make a mistake v.
yanılgı içine düşmek be mistaken v.
arayışı içine girmek embark on a quest v.
arayışı içine girmek be in search of v.
arayışı içine girmek set off on a quest v.
arayışı içine girmek be in quest of v.
içine su serpmek set someone's mind at ease v.
içine su serpmek relieve v.
içine su serpmek alleviate v.
içine su serpmek stop someone from worrying about something v.
içine su serpmek set someone's mind at rest v.
içine su serpmek put somenone's mind at ease v.
içine katmak embed v.
içine oturtmak embed v.
içine koymak embed v.
içine iyice yerleştirmek embed in v.
içine almak count v.
kese içine almak encyst v.
kutu içine koymak incase v.
(ruh hali) içine girmek get into v.
içine işlemek get into v.
içine sıkıştırmak get into v.
(borç vb) içine gömülmek get into v.
içine üflemek insufflate v.
(nefes) içine çekmek inspire v.
içine oturmak begrudge v.
daire içine almak encircle v.
sokmak (bir başka şeyin içine) thrust into v.
teneke kutu içine koymak tin v.
koymak (bir mektupla aynı zarf içine) enclose v.
içine karışmak merge v.
içine karıştırmak merge v.
içine etmek murder v.
(içine) girmek penetrate v.
süreç içine girmek enter in the process of v.
(içine) sokmak tuck v.
kalabalığın içine karışmak blend into the crowd v.
kalabalığın içine karışmak blend in with the crowd v.
kalabalığın içine karışmak get into the crowd v.
kalabalığın içine dalmak dive into the crowd v.
kalabalığın içine karışmak dive into the crowd v.
kalabalığın içine karışmak go into the crowd v.
içine almak embody v.
içine yerleştirmek imbed v.
toplum içine çıkmak go out in public v.
insan içine çıkmak go out in public v.
tırnak içine almak place in inverted commas v.
içine koymak imbed v.
aşkın içine düşmek fall in love v.
içine etmek muck up v.
çabası içine girmek sink oneself into the effort of v.
çabası içine girmek go into the effort of v.
kabın içine yerleştirmek place into container v.
içine eklenmek be built into v.
içine inşa edilmek be built into v.
içine ilave edilmek be built into v.
göbeğini içine çekmek pull one's belly in v.
göbeğini içine çekmek draw in one's belly v.
göbeğini içine çekmek suck the belly in v.
içine yerleştirilmek be incorporated into v.
bir şeyin içine kilitlemek lock into v.
birşeyin içine kilitlemek lock inside v.
birşeyin içine kilitlemek lock in v.
(gömleği vb) pantolonun içine sokmak tuck in one's trousers v.
içine sinmek be comfortable with v.
göbeğini içine çekmek pull in one's tummy v.
içine kapanmak turn in on himself/herself v.
içine kapanmak turn in upon himself/herself v.
içine girmek/gömülmek be enmired v.
içine sokmak insert v.
içine sokmak place in v.
içine sokmak put in v.
içine sığdırmak fit inside v.
içine sığdırmak fit into v.
içine çekmek engulf something in something v.
içine kazımak/oymak engrave into v.
bir konunun içine girmek get inside something v.
birinin içine girmek enter someone v.
dürbünün içine kum girmek get sand in the binoculars v.
(içine) cin/ruh girmek be possessed v.
(içine) cin/ruh girmek demon possessed v.
(içine) cin/ruh girmek be possessed by a demon v.
bir şeyin içine sığdırmak shoehorn v.
tırnak içine almak put something in quotes v.
süreç içine girmek enter into the process of v.
parantez içine almak parenthesise v.
içine gelmek come inside her v.
perspektif içine dahil etmek put into perspective v.
perspektif içine almak put into perspective v.
kapsül içine kapatmak capsulate v.
kapsül içine almak capsulise v.
kapsül içine almak capsule v.
kapsül içine kapatmak capsulise v.
kapsül içine almak capsulize v.
kapsül içine kapatmak capsulize v.
kapsül içine kapatmak capsule v.
kapsül içine almak capsulate v.
işin içine girmek be involved in v.
işin içine girmek be engaged in v.
işin içine girmek become involved in v.
kutunun içine girmek get into the box v.
kutunun içine girmek enter the box v.
(olaya/duruma/ işin içine) dahil olmak enter the picture v.
içine kabul etmek admit v.
içine almak admit v.
içine karışmak get mixed in v.
metal kabın içine koymak canisterize v.
metal kabın içine koymak canisterise v.
yeniden içine almak reabsorb v.
(birini) bir durum ya da etkinliğin içine sokmak cast [obsolete] v.
içine almak catch v.
içine almak cavern v.
yeniden içine almak reembrace v.
yeniden içine almak re-embrace v.
içine (keyif verici) madde eklemek lace v.
içine almak subsume v.
yanak içine veya yanına yerleştirmek cheek v.
(ilacı) sonradan kullanmak için yanak içine saklamak cheek v.
ip ucunu sıkı bir bobin içine sıkıştırmak cheese v.
içine dert olmak nag at v.
yeniden içine dökülmek reinfund v.
yeniden içine dökmek reinfuse v.
yeniden içine katmak reinject v.
yeniden içine almak reinvolve v.
şapkanın içine para toplamak pass around the hat v.
parantez içine almak put in parentheses v.
içine işletmek transfuse v.
bir tüpün içine yerleştirmek tubulate v.
tezeğin içine gömmek turf v.
emerek içine çekmek attract [obsolete] v.
(bir şeyin) içine atlamak dive into (something) v.
daire içine almak embail [obsolete] v.
acz içine düşmek fall into helplessness v.
karmaşanın içine atmak embroil v.
park içine almak empark [obsolete] v.
içine almak underfong [obsolete] v.
içine alabilmek hold v.
içine işletmek enflesh [obsolete] v.
küre içine almak englobe v.
oluğun içine koymak engroove v.
oluğun içine yerleştirmek engroove v.
çekirdeğin içine almak enkernel v.
içine koymak enter v.
içine işlemek enthrill v.
içine yuvarlanmak enwallow v.